19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ŞULE KÖKTÜRK Çocuklarõn hastalõğõ olarak bilinen Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) erişkinlikte de devam ederek sürekli başarõsõzlõk, hayatta birçok alanda organizasyonsuzluk nedeniyle kişinin sorunlar yaşamasõna neden olabiliyor, bu kişi 60 yaşõnda bile olsa. Türkiye Psikiyatri Derneği Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Bilimsel Çalõşma Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Cengiz Tuğlu, genellikle erişkin hastalarõn başka bir hastalõk nedeniyle tedaviye geldiğini ve DEHB teşhisi konulup tedavisinin yapõlabildiğini belirtti. DEHB’nin çocukluktan gelen bir süreç olduğunu belirten Tuğlu, şikâyetlerin sürekliliğinin hastalõkta önemli belirtilerden biri olduğunu söyledi. Başarõnõn odaklanmayõ gerektirdiğini ifade eden Tuğlu, DEHB olan kişilerin zihinsel kapasitesi yerinde olduğu halde, 10 yõlda okuduğu okulu bitirememek, sürekli iş değiştirmek gibi sorunlar, evlilik sorunlarõ, kazalara yol açabilen araba kullanma gibi sorunlar yaşadõğõnõ anlattõ. Tuğlu, psikoterapi ve ilaç terapisi ile tedavinin yüzde 60-70 oranõnda başarõ sağlandõğõnõ vurguladõ. CMYB C M Y B 13 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT İfade Özgürlüğüne Karşı Bir Başbakan Başbakan’ın, Rize’nin Güneysu ilçesinde, uydudan yayın yapan yerel televizyon kanallarına “bazı yargı mensupları” için söyledikleri, bugünlerde 1680 yargıç ve savcının atama ya da yer değiştirme işlemlerinin gerçekleştirmek için yaz dönemi toplantısını yapmakta olan Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSYK) talimat verme niyetinin kanıtı olarak değerlendirilmelidir: “..Şimdi ben YARSAV üyesi olan yargı mensuplarına nasıl güveneceğim, nasıl güvenebilirim? Çünkü açık, net kalkıp da yargı iktidarı eleştiriyorsa, hakaretler ediyorsa ben böyle bir yargı mensubuna nasıl güvenebilirim?” sözlerinin sahibi olan hükümet başkanı, kendisi ile temsil ettikleri kuruluş adına tartışmaya giren; ya da eleştiri yönelten yargıç ya da savcıyı suçlamakla yetinmeyerek Yargıçlar ve Savcılar Birliği’ne üye olmak gibi bir yanlışı (!) nasılsa işlemiş olanların tümüne karşı savaş açıyor. Onları ihsası rey, yani verecekleri kararlar için oylarını, önceden açıklamış olan kimseler olarak tanımlıyor. ‘Söyle YARSAV’a üye misin?’ Başbakan’ın bu bir tür uydular aracılığı ile talimat olarak da değerlendirilebilecek olan açıklamaları karşısında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun doğal başkanı olan Adalet Bakanı ile müsteşarının katıldığı toplantılarda atama ya da yer değiştirme sırası gelenlerin, dosyalarında mesleklerindeki birikimi gösteren değerlendirme belgelerinden önce, YARSAV üyesi olup olmadıklarını dikkate almaları gerekmez mi? Üstelik o Adalet Bakanı’nın, YAŞ toplantılarında Başbakan’ın generallerin yüzlerine karşı söylemek istemediklerini, özel mahkemeler aracılığı ile yürürlüğe geçirtmek için gece yarısı özel uçakla Ankara’ya çağrılan kişi olduğunu da bilenler, iktidarın güç gösterisi için sıranın yargıya geldiği değerlendirmesini yapmaları haksız değildir. Kapısının açılmasını beklediğimiz Avrupa Birliği, ifade özgürlüğünü bütün özgürlüklerin anası olarak kabul ettiğini söylüyor. Her isteyen dernek mi kurarmış? İşine geldiği zaman AB ölçütlerini bir can yeleği gibi değerlendiren Başbakan, işine gelmediği konularda olayları maharetle çarpıtıyor. Güneysu’da yerel televizyon kanalları aracılığıyla verdiği son örnek de öyledir: “Efendim Avrupa.. Avrupa Birliği’nin söylediği tümünü kuşatan bir yargı birliğidir. Herkesin istediği gibi orada bir birlik kurması değildir. 1980 öncesinde polisin içinde Pol- Der, Pol-Bir gibi oluşumlar oldu. Şimdi yargıda böyle bir yere gidiyoruz” sözleri, 12 Eylül’de ‘evet’ler çoğunluk sağlarsa AKP’nin Osman Can başkanlığındaki Demokrat Yargı Derneği gibi bir kuruluşu, hâkim ve savcıların tümünün üye olmaya zorlandığı bir tüzelkişilik haline getirmek isteyeceğinin kanıtıdır. Darbe anayasasına övgü Onun adına dernek ya da birlik değil, olsa olsa özel yasa ile kurulmuş “oda” denilebilir. Ve faşizm, adım adım ama bu tür yarı resmi meslek örgütlenmelerinin kamuoyunu oluşturması sayesinde gelir. Başbakan, 1980 öncesinde kamu çalışanlarının farklı görüşlerle kurduğu meslek örgütlerine polisteki Pol-Bir, Pol-Der gibi dernekleri bir tehlike örneği gibi gösterirken, o tür dernekleri yasaklayan darbe anayasasını yapanları övdüğünü bile fark etmiyor. Böylece, aslında 12 Eylül 2010 halkoylamasında kazanan taraf olursa, yine o tür yasaklamaların yürürlüğe gireceğini de söylemiş oluyor. Bunlar birer çelişkidir. Ama Erdoğan’ın bilinçaltında yatan özlemini de göstermektedir. Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Ömür boyu rejim uygulamak zorunda olan hastalar muafiyet raporu için diyet bozacak Çölyaklõlara kötü haber AYŞE SAYIN ANKARA - “Kronik ince bağırsak alerjisi” olan genetik kökenli çölyak hastalarõnõn, askerlikten muafiyetleri için “askeri hastane raporu” koşulunun kaldõrõlmasõ taleplerine Milli Savunma Bakanlõğõ’ndan (MSB) vize çõkmadõ. TBMM İnsan Haklarõnõ İnceleme Komisyonu Başkanõ Zafer Üskül’ün kendilerine gelen şikâyet dilekçelerini ilettiği bakanlõk, “TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği”ni gerekçe göstererek talebi reddetti. Askeri hastaneden “askerliğe elverişli olmadığına” dair rapor almak için diyetlerini bozup, normal gõda ile beslenmeleri durumunda özellikle bağõrsaklarõnda tahribat oluştuğu gerekçesiyle hastalar, daha önce sivil hastanelerden aldõklarõ raporlarõnõn geçerli sayõlmasõnõ istiyorlar. Komisyon Başkanõ Zafer Üskül, çölyak hastalarõndan gelen şikâyet dilekçelerini Milli Savunma Bakanlõğõ ve Sağlõk Bakanlõğõ’na ileterek, gerekli önlemlerin alõnmasõnõ istedi. ‘Yönetmelik değişmeli’ Üskül’ün yazõsõna Sağlõk Bakanlõğõ’na gelen yanõtta, talebin “önemli görüldüğü” bilgisine yer verilirken Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül imzasõyla gönderilen yazõda, askerlikle yükümlü yurttaşlarõn askerliğe elverişli olup olmadõğõ konusundaki değerlendirmelerin “TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği” hükümlerine göre yapõldõğõ anõmsatõldõ. Yönetmeliğe göre “sabitleşmiş hastalık ve arızası” bulunan yurttaşlara, “derhal kesin işlem” yapõlabildiğine dikkat çeken Gönül, “Ancak, yükümlüler hakkında kesin işlemli karar verme yetkisi sadece askeri hastanelerin sağlık kurullarında bulunmaktadır” yanõtõnõ verdi. Komisyon Başkanõ Zafer Üskül ise yönetmeliğin değiştirilmesini istedi. Çölyak hastalarõnõn bakanlõğa yaptõğõ askeri hastane raporu zorunluluğunun kaldõrõlmasõna yönelik başvuru kabul edilmedi. Çölyak hastalarõ askeri hastaneden rapor alabilmek için sağlõklarõnõ bozmak uğruna diyetlerine ara verecek. İstanbul Haber Servisi - Tutuklu Aileleri Yardõmlaşma ve Dayanõşma Derneği (TA- YAD) üyeleri hükümlü tip 1 şeker hastasõ Ufuk Keskin’in tedavisinin yeterli yapõl- mamasõ nedeniyle, Bolu F Tipi hapishanesi müdürü, müdür yardõmcõlarõ ve doktoru hakkõnda suç duyurusunda bulundu. Sultanahmet Adliyesi önünde toplanan grup adõna basõn açõklamasõnõ okuyan TA- YAD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Gü- vel, Ufuk Keskin’in düzenli ve sürekli yemek yemesi ve şekerini günde birkaç kez kontrol ederek ilaçlarõnõ düzenlemesi gerektiğini be- lirterek “Bolu F Tipi idaresi kendisine di- yet vermiyor oysa Ufuk’un hastalığı hasta- ne raporları ile tespit edilmiş ve kendisine diyet düzenlenmişti” dedi. Keskin’in daha önce kaldõğõ hapishanede, düzenli şeker ölçü- mü yapõldõğõnõ ifade eden Güvel, “Şimdi ne- den Bolu F Tipi hapishane idaresi Ufuk’a 5 yerine 3 tane kan şekeri çubuğu veri- yor?” diye konuştu. Ufuk Keskin’in babasõ Fahrettin Keskin de “Doktor, Ufuk’u bi- linçli bir şekilde ölüme terk ediyor” dedi. DR. COŞKUN ÖZDEMİR Şu başlık ülkemizde hemen tüm hastalar için ciddi ve çetin bir sorudur. Hastalığınız için hangi doktora ya da merkeze başvuracaksınız? Büyük olasılıkla doğru hekimi, doğru sağlık kurumunu bulmak sizi hayli uğraştıracaktır. Varlıklı insanlar ün yapmış bir hastaneye başvurarak bu zorluğu aşmaya çalışırlar, o bile güvenceli olmayabilir. Devlet hastanelerine gidenler için durum daha karışıktır. Tanısı büyük zorluklar çıkaran çok sayıda hastalık var. Bunun için o konunun uzmanına ulaşabilmeniz gerekecektir. Bu durumda tanı da tedavi de büyük özellikler taşır. İlk başvurduğunuz kişi böyle bir uzman olmayabilir. Serbest piyasa ekonomisinde hekimin kendisine başvuran hastaya ben bu konuda uzman değilim şuraya, şu hekime gitmelisiniz demesi ve doğru ve uzman kişiyi işaret etmesi zor olabilir. Bu yüzden çok zaman kaybedildiği durumlar hiç de ender değildir. Doğru hekime, doğru merkeze ulaşıp en doğru incelemelerle sağlam bir tanı almak ve en iyi tedaviye ulaşmak biraz şans, biraz olanak işidir. Bir de son derece yanıltıcı tıp ve sağlık haberleri var. Onlardan korunmak oldukça zor. Bunu tüm vahim örnekleri ile yaşıyoruz. Ülkemizde ve birçok başka ülkede piyasada bilim dışı, uydurma, çok sayıda tedavi önerisi var. Bunların iyi niyetle yapıldığını söylemek mümkün değil. Böyle büyük merkezler var. Üfürükçüleri medyumları saymıyorum. Hekimler eli ile verilen etkinliği hiçbir şekilde ispatlanmamış yaygın bir şekilde propagandası yapılan gazetelerin, TV’lerin sorumsuzca yaygınlaştırdığı tedaviler söz konusu. TV’lerde bunları saatlerce dinleyebilirsiniz. O TV’lere yapılan uyarılar hiçbir etki ve caydırıcılık yaratmıyor. Benim için bu bittecrübe sabit. Bunların ciddi bir denetime tabi tutulması gerekir. Ama ne RTÜK ne de tabip odaları bu alanda etkin olamıyor. Yeni yönetimden ve başkan Taner Gören’den umutluyum. Sağlık Bakanlığı’nın hiç böyle bir güç taşıdığını sanmıyorum. Bizim derneğimize kas hastaları için akupunktur yararlı olabilir diye yaptığı inanılmaz bildiri bunun kanıtıdır. Kronik hastalıklar için sorun daha da problematik. Hasta aileleri bu hastalarla büyük acılar yaşıyorlar çocukları için çırpınıyorlar. Ancak rasyonel bir davranışı öğrenemedikleri, algılayamadıkları için çabalarını, zamanlarını en doğru olan en iyi sonuç verecek doğrultuda kullanamıyorlar ve sadece duygusallıkla heyecanlı coşkulu eylemler gerçekleştiriyorlar. 2 ağustos günü kas hasta ve aileleri bazı taşkınlığı yeğleyen öncülerin ardında böyle bir eylem yaptılar. Onlar olmayan tedavileri talep ediyorlar. Kök hücre tedavisi istiyorlar. Bu tedavi çalışmaları dünyanın belli merkezlerinde yıllardır çok hararetli bir şekilde süregeliyor. Ama yazık ki bunların klinik uygulama aşamasına varması hâlâ yıllar ötede. Bizde de bu tedavi çalışmaları yapılsın istiyor, bunların olmayışını ihmalkârlığa bağlıyorlar. Oysa bu hastalıklarda tedavi çalışmaları büyük donatımı ve çok iyi bir altyapının varlığını gerektiriyor ve ancak dünyanın belli merkezlerinde yapılabiliyor (Bakınız Bilim Teknoloji 6 Ağustos). Hasta ve yakınlarının, devletten, hükümetten iyi bir bakım hizmeti, tekerlekli sandalye eğitim ve istihdam olanakları, sosyal güvenlik kapsamında genetik incelemeler, uzman sağlık personeli tarafından verilecek evde yoğun bakım talep etmeleri doğrudur ve rasyoneldir. Bıkıp usanmadan bu doğrultuda uğraş vermek ve tedavi olanaklarını umutla beklemek gerekiyor. [email protected] Hangi Doktor Hangi Tedavi? Hamilelikte ödem ve tansiyonu ciddiye alın İstanbul Haber Servisi - Annenin ve karnõndaki bebeğin ölümüne dahi yol açabilen gebelik hastalõğõ preeklampsi (gebelik zehirlenmesi), yaz aylarõnda artan sõcaklõklarla gebeleri daha da çok tehdit ediyor. Kadõn hastalõklarõ ve doğum uzmanõ Op. Dr. Sedat Karaosmanoğlu, en önemli belirtilerinden biri ödem ve yüksek tansiyon olan preeklampsi riskinin yaz aylarõnda daha yüksek olduğunu belirterek gebelere tuzu azaltmalarõ, sõcaktan ve nemli ortamlardan kaçõnmalarõ ve ödemler arttõğõnda yatak istirahati yapmalarõnõ öneriyor. Op. Dr. Sedat Karaosmanoğlu, Türkiye’de gebeliklerin yüzde 5- 7’sinde preeklampsi görüldüğünü söyledi. İlk gebeliklerde, çoğul gebeliklerde, annenin ileri yaşta olmasõ durumunda, kronik böbrek ve damar hastalõğõ bulunmasõ halinde preeklampsinin daha sõk karşõmõza çõktõğõnõ anõmsatan Karaosmanoğlu, “Annenin yüksek tansiyonu sebebi ile beyinde gelişen damarsal olaylar eklampsi dediğimiz kriz sonrası koma haline, görme kaybına, böbrek ve karaciğer yetmezliğine, durdurulamayan kanamalara yol açar, yine plasentanın yerinden ayrılması çok ciddi bir hayati tehdittir, hem anne hem de bebek kaybedilebilir” Karaosmanoğlu, şunlarõ söyledi: “Karaciğerin sağ üst tarafında, gerilme tarzında ağrı çok tipik olarak bir eklampsi krizi habercisidir, tahta sertliğinde karnı da ciddiye alın.” Otizme bir el daha uzandı Otizm Vakfõ’nõn kurulabilmesi için istenen teminatõ sağlamaya çalõşan Ankara Otistik Bireyler Derneği, Ankara’ya bir sosyal tesis inşa edecek. SİBEL BAHÇETEPE Türkiye’de her 150 çocuktan birinin otizmli olduğu, bunun da ortalama 450 bine yakõn otistik birey anlamõna geldiği belirtiliyor. Otizm erkeklerde kadõnlara göre dört kat daha fazla görülüyor. Ankara Otistik Bireyler Derneği (ANOBDER) üyeleri, 1.5 yõl önce otizmli bireylerin ebeveynlerinin ileriye dönük bir güvencesizlik içinde olduğunu, bu nedenle her türlü sosyal, kültürel, eğitim gibi olanaklarõ sunabilecek bir vakfõn olmasõ gerektiğini belirterek “Otizm Vakfı”nõ kurmak için harekete geçti. ANOBDER Başkanõ Güzide Uzunömeroğlu Tekeş, vakfõn kurulmasõ için son aşamaya geldiğini, Vakõflar Genel Müdürlüğü’nün istediği teminatõn tamamlanmasõnõn ardõndan bu yõl eylül ayõ gibi vakfõn hayata geçirileceğini söyledi. Tekeş, vakfõn kurulmasõ ile birlikte Yenimahalle Belediyesi’nin kendilerine gösterdiği yaklaşõk 30 dönümlük araziye de sosyal bir tesis inşa edeceklerini vurguladõ. 25 bin TL gerek Ankara’da dört yõl önce, otizmli çocuğu olan ebeveynler tarafõndan kurulan ANOBDER’in bugün 150’ye yakõn üyesi var. ANOBDER Başkanõ Güzide Uzunömeroğlu Tekeş, vakõf olmak istemelerini “İçinde her türlü sosyal tesisin bulunduğu, iş atölyelerinin olduğu bir vakıf kurmak istedik” diye açõkladõ. Tekeş, vakfõn kurulma için son aşamada olduğunu ancak Vakõflar Genel Müdürlüğü’nün istediği teminatõ tamamlamak için 25 bin TL’ye daha ihtiyaçlarõnõn olduğunu ifade ederek “İnşa edeceğimiz tesiste otizmlilere eğitim, bakım, tedavi, rehabilitasyon, mesleki beceriler gibi çok sayıda hizmet sunacağız. Tesiste doktor, psikiyatr, psikolog, özel eğitimci, yaşam koçları ve spor hocaları da bulunacak” dedi. Üniversitelilerle işbirliği ANOBDER’in Gönüllü Eğitim Dayanışma Projesi’yle üniversite öğrencilerine yılda bir kez, sekiz ay eğitim veriliyor. Eğitim sonunda öğrenciler evlere giderek otizmli çocuklarla zaman geçiriyor. Otistikler Spor Eğitim Projesi’yle ise Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü ile yapılan protokol gereği bu üniversitenin öğrencileri ve akademisyenleri işbirliğinde proje gerçekleştiriliyor. Her yıl 45-50 öğrenciye eğitim veriliyor. Öğrenciler otistik bireyin spor yapmasına yardımcı oluyor. 60 yaşındayken de hiperaktif olabilirsiniz Dik duramayanlar için sesli ve titreşimli korse ANKARA (AA) - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fiziksel Tõp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalõ Başkanõ Doç. Dr. Hürriyet Yõlmaz, dik duramayanlar için üretilen sesli ve titreşimli korse (backtone) veya sensörlü uyarõcõlarõn, yanlõş duran kişiyi duyusal uyararak hatõrlatõcõ bir etki gösterdiğini belirtti. Yõlmaz, yaptõğõ yazõlõ açõklamada, dik durmanõn, vücut yapõsõna yük ve stres yüklenmesine engel olarak hastalõklardan koruduğunu ve ağrõnõn hissedilmesinin önüne geçtiğini söyledi. Yõlmaz, doğru duruş için sõrt, bel, omuz, karõn ve bacak kaslarõnõn egzersizle güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak kaslarõn esnek ve kuvvetli olmasõ için uygun sporlarõn yüzme ve plates olduğunu belirtti. ‘ŞekerhastasıKeskin ölümeterkediliyor’ TAYAD üyeleri suç duyurusunda bulundu. Fotoğraf:HAZALOCAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle