19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 13 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart yahoo.com Siyasilerin mitinglerde sergilediği polemik dili eleştiri konusu oluyor. Öğleden sonra gazetedeki odamda oturmuş sohbet ediyorduk... Elbet Türkiye’nin “halleri”ni değil anılarımızı anlatıyor, Gökova Akyaka’daki Oktay Akbal’ın bir an önce sağlığına kavuşup hepimizin özlediği o güzelim yazılarına yeniden başlamasını istiyorduk... Orhan Erinç, Ertin Akgüç ve Akın Atalay vardı odamda... Bir baktım Erdal Atabek de geldi... O saatlerde televizyonlar altyazı geçiyor, Mustafa Balbay’ın mahkemede yaptığı konuşmasından ötürü, savcının suç duyurusunda bulunduğunu, Tuncay Özkan’ın ise açlık grevine başlayacağı haberini veriyordu. Erdal Ağabey’in, kara mizah yönü son derece öndedir, olayları öyle anlatır ki dinlerken hem hüzünlenir, hem de gülümsersiniz... Nedense birden 12 Eylül günlerine gittik, benim gözaltına alınıp tutuklanmamdan Barış Davası sanıklarına doğru bir yolculuğa çıktık. Bizim gazetede 12 Mart ve 12 Eylül’de çok sayıda yazar işkenceden geçmiş, hapis yatmıştır. Pek çok çalışan da... Balbay da 12 Eylül’de benden sonra gözaltına alındı... O zaman 20’li yaşlardaydı... Erdal Ağabey öyle anılar anlattı ki, Ertin Akgüç dayanamadı sordu: “Hikmet ve siz neden hapislik günlerinizi yazmıyorsunuz?..” Ben yanıt verdim: “İçimden gelmiyor!” Sabahın ilk ışığı bahçedeki ağaçların ve çiçeklerin üzerine vururken uyanmıştım dün sabah... Nedense bugünlerde Pablo Neruda’nın şiirlerini bilmem kaçıncı kez okumaya başladım: “Bu koyu renk gülü def etmenin, yıldızları söndürmenin,/külü toprağa gömmenin saatidir sevgilim:/ve ışığın ölümden sonra dirilişi içinde, uyananlarla birlikte uyanmanın/ya da öteki kıyısı olmayan denizin öteki kıyısına düş içinde ulaşmanın saatidir.” Balbay, 526 gündür, Özkan tam iki yıldır Silivri’de yatıyorlar. Onların çığlıkları, hüzünleri, içinde bulundukları durumu en iyi bedenleri zindanlarda çürüyenler bilir. İster sağcı, ister solcu, ister dinci, ister dinsiz olsun, meslektaşlarımızın Silivri’de yatan tüm gazetecileri “insani duygular”la savunmaları, onların tutuksuz yargılanmaları için mücadele etmeleri gerekmez mi? Bakın Balyoz’dan bir kişi bile tutuklu değil... Ergenekon’dan tutuklu bir orgeneral yok... Peki bu darbeyi Mustafa ve Tuncay, ellerindeki kalemleriyle 21 yaşındaki teğmenlerle mi yapacaktı, Tanrı aşkına söyleyin ey yargıçlar? Ben burada Silivri’deki yargıçların, savcıların yüreklerini dinlemelerini, insani duygularını göstermelerini istiyorum sadece. Balbay ve Özkan, 2003 yılında düşünülmüş ama yapılmamış bir darbe savının sanıkları olamazlar. 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü yaşayan bir insan olarak ben de onlar gibi isyan ediyorum: “Yeter artık!” Ankaralı gazeteciler yaşadıkları ve tanıklık ettikleri olayları ileride yazmak için not tutabilirler. Bunu hepimiz yapıyoruz. Cumhuriyet’te yaşadığım olayların tümünü ben de günlüğüme yazıyorum. Balbay, duruşma sırasında haklı olarak isyan etti: “Kuvvet komutanları eksik teşebbüste bulunmuş da Balbay tam teşebbüste mi bulunmuş? Bunu vicdanınıza sorun.” Ben Balbay tutuklandığı günden beri ne yazıyordum: “Darbeci paşalar ya kafede ya da GATA’da!” Kimi aklıevvel, özde değil sözde Atatürkçüler mail atıyorlardı bana: “Paşalarımızdan sen ne istiyorsun, ordumuza neden saldırıyorsun!” Ne Balbay, ne de Özkan darbeci; ikisi de sapına kadar demokrasinin ve özgürlüklerin savunucusudur. O nedenle Tuncay, masayı yumruklarken haykırıyor: “Suçum ne söyleyin!” 28 Şubat’ı yapanlar, e-muhtıra verenler, 2003 yılında “darbe düşü kuran” orgeneraller Bodrum’da kendilerini mavi sulara bırakmışlar, yazın keyfini çıkarıyorlar. Balbay, Özkan ve öteki gazeteciler içeride. Gazetecinin kalemi ne zamandan beri silah yerine konuluyor? Arkasında silahlı gücü yok, hükümetle “al gülüm ver gülüm” pazarlığı yapıp “kozmik odanın” kapılarını ardına kadar açacak durumları hiç yok. Bu ülkede 2003 yılında “cunta” kuranlar, “darbe yapmak” için taban arayanlar özgür kalacak, Balbay ve Özkan içeride yatacak... Ehh, teğmenler, üsteğmenler var ya içeride yatan, salıverilen... Balbay ve Özkan yapılmayan darbeyi onlarla yapacaklardı(!)... Tüm Cumhuriyet çalışanları adına ikinizin de gözlerinden öperim... POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yeter Artık... [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 EMEKLİ TUĞGENERAL ERSÖZ: Başbakan Yardõmcõsõ Arõnç, ‘Özkan ve Balbay’õn feryatlarõna kulak verilmeli’ dedi ‘Haklõbiritiraz’ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç, Ergenekon davasõ kapsamõnda tutuklu olarak yar- gõlanan gazetemiz yazara Mus- tafa Balbay ve Tuncay Öz- kan’õn “Darbe yapma emrini biz mi verdik, neden hâlâ içer- deyiz” şeklindeki isyanlarõna destek verdi. Arõnç, NTV yayõnõnda gün- deme ilişkin gelişmeleri değer- lendirirken Ergenekon davasõnõn son duruşmasõnda Mustafa Bal- bay ve Tuncay Özkan’õn çõkõş- larõnõ “haklı bir itiraz” olarak gördüğünü belirtti. Arõnç, söz- lerini şöyle sürdürdü: “Çok sa- nıklı davalarda sorguların ya- pılması gecikmeye yol açabi- lir, her duruşmada tahliye kararı verilebilir. Tuncay Öz- kan, Mustafa Balbay ve di- ğerlerinin şimdi ileriye sür- dükleri savlar bence dinlenil- meli. Çünkü diyorlar ki, ‘böy- le bir olayõ aslõnda meydana getirmeyi düşünen ve planlayan kişiler serbest bõrakõlõyorlar, on- larõn silahõ, topu, tüfeği var, bi- zim yok da onun için mi hâlâ içeride kalmaya devam ediyo- ruz?’ Bence bu feryada kulak vermek lazım. Bu feryada ku- lak verecek olan; bir, yargının kendisidir, ikincisi, yargıyı yanlı, taraflı kararlar verme- ye yönlendiren bir güçtür. Şimdi emsal göstererek ‘onlar çõkarõlõyorlar, tahliye ediliyor- lar...’ Bir asli fail vardır, ola- yı bizzat planlayan, işleyen ve onların ortakları, azmetti- renler vardır, bir de 7., 8. de- recede bu işe çanak tutanlar veya bu işte birlikte olanlar, yani yardım ve yataklık, pro- paganda yapmak, onu teşvik etmek, suçu övmek vesaire... Eğer bu konuda suçlananlar varsa, en sonundaki insanın en birinciye bakarak ‘benim du- rumum onlardan daha kötü de- ğil ki biz hâlâ içerdeyiz’ deme- sini ben haklı bir itiraz olarak görüyorum.” Kılıçdaroğlu’na yapılan el işareti Arõnç, CHP lideri Kõlõçda- roğlu’nun üslubunu eleştirirken “Ben o kadar dolmuştum ki, elimle de bir işaret yaparak onu eleştirmek istedim. Dün- yayı başıma yıktı” dedi. Arõnç, “Sonra pişman oldunuz mu?” sorusuna, “Canım söylenecek şey değil bunlar. Ama size o kadar hakaret edildiğinde, ‘Yeter artõk be, sen de biraz ken- dine bak’ demiş olmak, bizim için affedilir bir şey olmaya- bilir. Ama ben bu nezaketsiz- liği yapmakla eğer suçlanı- yorsam, onun bize söyledikle- rini tartmak mümkün değil. Ne sahtekârlığımız, ne kal- pazanlığımız, ne yiye yiye doy- madığımız, ne hırsızlığımız kaldı. Vatan satıcılığı, bölü- cülük vesaire. Bunlar geçmiş- te söylendiği zaman cinayet çı- karan sözlerdi ” dedi. Arõnç, “havuzlu villa” tar- tõşmasõna değinirken de “Sayın Başbakan’ın da varsa eğer, gi- dip görmedim doğrusu, ama fotoğraflar çekiliyor, 10-15 tane evin olduğu bir yerde ortada da bir havuz olması, üstünün de kapalı olması, ki- me ne zararı var? Senin de varmış bak, üstelik 7 tane de evin varmış” diye konuştu. Arõnç referandumda “evet” oy- larõyla “hayır” oylarõ arasõnda- ki farkõn ne kadar olacağõna ilişkin tahminin sorulmasõ üze- rine, “Anlamlı bir açıklık ol- ması lazım. Bence bu 10 pu- andan aşağı olmamalı” dedi. ‘Aşk gemisi gibi’ Arõnç, özel hayat üzerinden si- yaset yapõlmamasõ gerektiğini, ancak siyasetçilerin de özel ha- yatlarõna biraz dikkat etmesi gerektiğini belirterek “Bir genel başkanı götüren, hatta ayak- ta duramaz hale getiren bir kaset, bir başkası hakkında olunca, ‘Ya siyasetçi sen de kendine bir çekidüzen ver kar- deşim. Aşk gemisi gibi bu ne böyle her gün video kaydõ ya- yõnlanõyor. Sizin aileniz yok mu, aile hayatõnõz yok mu’ de- mezler mi?” diye konuştu. Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arõnç, “Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğer tutuklularõn, ‘Komutanlara darbe yapmalarõ emrini biz mi verdik, neden hâlâ içerdeyiz’ feryatlarõna kulak vermeliyiz” dedi. Tutuklu gazetecilerin son duruşmadaki tepkilerini haklõ bir itiraz olarak değerlendiren Arõnç, “Bu feryada kulak verecek olan; bir, yargõnõn kendisidir, ikincisi, yargõyõ yanlõ, taraflõ kararlar vermeye yönlendiren bir güçtür” diye konuştu. Belgeler emniyette yaratılmış RTE marka oluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan, adõnõn kõ- saltmasõ RTE’nin markasõnõn patentini al- mak üzere Türk Patent Enstitüsü’ne başvu- ruda bulundu. RTE kõsaltmasõnõ, ilk olarak ve AKP’nin iktidara geldiği 2002 yõlõndan be- ri gazetemiz yazarõ Cüneyt Arcayü- rek kullanõyor. Arcayürek, “Hiç kim- se şimdiye kadar RTE diyemedi, korktu. Yakın çevresi, RTE olarak kullanmamı hakaret, küçümseme, davalık bir konu gibi gösterme- ye çalıştı. Ama ben şaşmadım, yazmaya devam ettim. Aca- ba bundan sonra böyle bir marka olduğuna göre RTE, bunu kullanmamı sakıncalı bulacak mı, dava açacak mı merak ediyorum” dedi. Başbakan Erdoğan, RTE marka- sõnõn patentini almak üzere Türk Patent Enstitüsü’ne (TPE) başvuruda bulundu. Başvuruyu 2010/36101 numarasõyla iş- leme koyan TPE, 1 Haziran 2010 tarihi iti- barõyla RTE markasõnõ Başbakan için ko- ruma altõna aldõ. Üzerinde RTE harfleri olan mavi fonlu bir şekil de marka baş- vurusunda yer aldõ. TPE, başvuruda bir eksiklik saptamamasõ durumunda markayõ 5 - 6 ay içinde Resmi Marka Bülteni’nde ilan edip tescil edecek. Başvuruda adres olarak İstanbul’daki evini gösteren Erdoğan, marka tes- cil alanõnõ da geniş tuttu. Başvuruya göre RTE markasõ öncelikle basõlõ evrak, yayõn, tak- vim, poster, fotoğraf gibi alanlarda kullanõla- bilecek. Markanõn halkla ilişkiler ile ilgili hizmetlerde, radyo - televizyon yayõn hizmet- lerinde ve eğitim - öğretim hizmetleri alanõn- da da kullanõlmasõ amaçlanõyor. Başbakan Erdoğan, internet alanõnda da bir tescil baş- vurusu yaptõ. Erdoğan, www.rte.com.tr inter- net adresini tescil ettirmek için de bu ay baş- vuruda bulundu. Arcayürek: Yakın çevresi hakaret olarak algıladı Başbakan Erdoğan için “RTE” kõsaltmasõ- nõ ilk olarak gazetemiz yazarõ Cüneyt Arcayürek yazõlarõnda kullandõ. Arcayürek, “2002 yılın- dan beri ben yazıyorum. Daha sonra İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk kullandı. Hiç kimse RTE diyemedi, korktu. Yakın çevresi de RTE’yi kullanmamı hakaret, küçümse- me olarak değerlendirip davalık bir konu gi- bi göstermeye çalışıyordu. Ama ben yazmaya devam ettim. Şimdi bakıyorum, Başbakan, RTE’yi marka olarak tescil ettiriyor. Aca- ba bundan böyle, marka olduğuna göre RTE’yi kullanmamı sakıncalı bulacak mı, dava açacak mı merak ediyorum” dedi. TÜSİAD’DAN YAŞ TOPLANTISI DEĞERLENDİRMESİ ‘Güçler çekişmesi krizi yeni bir ivme kazandı’ YARSAV YÖNETİMİ DEMİREL’İ ZİYARET ETTİ ‘Ülkeyi ele geçirme süreci’ İstanbul Haber Servisi - Türk Sa- nayicileri ve İşadamlarõ Derneği (TÜ- SİAD) Yönetim Kurulu, “YAŞ’ta si- yasi otoritenin zaten kendi tasarru- funda bulunan tercihlerini, adalet mekanizması üzerinden dayattığı görüntüsü ülkemizde giderek belir- ginleşen güçler çekişmesi krizine ye- ni bir ivme kazandırmıştır” değer- lendirmesinde bulundu. TÜSİAD Yönetim Kurulu, ülke gün- deminde yer alan demokratikleşmeyle ilgili tartõşmalar hakkõnda yazõlõ bir açõk- lama yaptõ. Açõklamada, şu görüşlere yer verildi: “YAŞ sırasındaki atama ve terfi kararlarında sivil otoritenin yetkilerinin ne olduğu konusunda hiçbir tereddüt yoktur. Ancak şûra sırasında ve sonrasında yaşanan gö- rüş ayrılığının bir krize dönüşmeden halledilebilmesini temenni ederdik. Yargı erkinin bu süreç sırasındaki gelgitlerden ciddi hasar gördüğüne inanıyoruz. Şûra boyunca yargı ka- rarları üzerinden süren tartışmalar ve söz konusu kararların zamanla- ması, aslen sivilleşme tartışılmalıy- ken, ‘yargõ bağõmsõzlõğõ’ ve ‘tarafsõz- lõğõ’ konularındaki kaygıları derin- leştirmiştir. YAŞ’ta siyasi otoritenin zaten kendi tasarrufunda bulunan tercihlerini, adalet mekanizması üze- rinden dayattığı görüntüsü ülke- mizde giderek belirginleşen güçler çe- kişmesi krizine yeni bir ivme ka- zandırmıştır. Sonuçta sivil-asker iliş- kilerinde önemli bir eşik geçilmiş; an- cak demokrasinin sağlıklı işlemesinin şartı olan güçler ayrılığı ilkesi zarar görmüştür.” HATİCE TUNCER İkinci Ergenekon dava- sõnda tutuklu sanõk eski Jandarma İstihbarat Dai- resi Başkanõ emekli Tuğ- general Levent Ersöz, 2004 Haziran ayõnda ken- disine darbe planõ iddia- sõyla getirilen belgeleri, davanõn tutuksuz sanõğõ eski Jandarma Genel Ko- mutanõ emekli Orgeneral Şener Eruygur’a verdi- ğini anlattõ. Eruygur’dan sonraki komutan Fevzi Türkeli’ne de aynõ bel- geleri gösterdiğini ifade eden Ersöz, “Jandarma Genel Komutanlığı ka- rargâhında böyle plan- lar hazırlanmamıştır. Darbenin ‘d’si yoktur. Darbecilik namussuz- luktur. Darbecilik ve te- röristlik suçlamasını ka- bul etmiyorum” dedi. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi tarafõndan Si- livri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görü- len davanõn 72. duruşma- sõnda Cerrahpaşa Tõp Fa- kültesi Hastanesi’nde te- davi görmekte olan Er- söz’ün çapraz sorgusu vi- deo konferans sistemi ile yapõldõ. Öğleden önceki oturumda fenalaşan Er- söz’e bir süre oksijen mas- kesi takõldõ ve duruşmaya 10 dakika ara verildi. Er- söz, Savcõ Mehmet Ali Pekgüzel’in sorularõ üze- rine 2004’te kendisine darbe planõ iddiasõyla ge- tirilen belgelerin ABD el- çiliğinden temin edildiği- ni söyledi. Ersöz, Faruk Demir’in getirdiği belge- leri üstlerine verdiğini be- lirtti. Emekli Orgeneral Şener Eruygur ile ilgili aramalarda Atatürkçü Dü- şünce Derneği’nde bulu- nan “rt”, “aksusoy” adlõ powerpoint belgeler ko- nusundaki sorular üzerine Ersöz, “Bunlar polis kay- naklı belgeler. Emni- yet’te malum grup tara- fından yaratılmış ve yer- leştirilmiş” diye konuştu. Ersöz’ün çapraz sorgu- su sõrasõnda 10 Ağustos ta- rihli duruşmadaki tutumu ve sözleri nedeniyle 5 otu- rumdan men cezasõ alan Tuncay Özkan, kendi- siyle ilgili suçlamalar da olmasõ nedeniyle salona alõndõ. Özkan 16 Aralõk 2003 tarihinde Ersöz’le görüşmediğini belirterek “Savcı sorgumdan sonra üzerinde çalışma yap- mış. Sizi kandırmaya ça- lıyorlar. Gizli kapaklı tuzaklar kuruluyor” di- ye konuştu. Balbay’la görüşme Savcõ Nihat Taşkõn’õn gazetemiz yazarõ Mustafa Balbay ile yaptõğõ görüş- melerle ilgili sorularõ üze- rine Ersöz “Balbay’ın günlüklerine göre görüş- me 8 Eylül 2004 tarihli- dir. İddianamede 15 Ey- lül olarak geçiyor. Bir belge yaratılmış, üzerin- de oynanmış. 7 ayrı bel- ge çıkarılmış. Çalınmış- tır. Balbay ile görüşme- mizin çözümleri var. Bunlar işbirlikçi ajanlar tarafından çalınmıştır, çoğaltılarak bu hale ge- tirilmiştir. Orijinalleri bulun” diye konuştu. Er- söz, Balbay’la iki kez gö- rüştüğünü, temel konunun askeri birliklerde Cum- huriyet gazetesinin satõl- masõ ve “genç subaylar rahatsız” haberi olduğunu kaydederek şu açõklama- larda bulundu: “Sadece genç subaylar değil, TSK’de o dönemde cid- di bir rahatsızlık var- mış. Dönemin genelkur- may başkanı da söyledi.” Balbay söz alarak Ersöz ile görüşmesinde gazete- ci kimliğinin dõşõna çõk- madõğõnõ söyledi. Balbay, Ersöz’ün Milliyet yazarõ Fikret Bila’ya iletmesini istediği “Yazılarının ba- zı çevreleri rahatsız etti- ği ve kendisine baskı ya- pılabileceği” şeklindeki mesajõ Bila ile paylaşma- ya gerek görmediğini vur- guladõ. Ersöz de “Rek- lam olsun diye söylemi- yorum... Komutanın, Cumhuriyet ile ilgili ola- rak ‘Basõn ahlak kuralla- rõna uyan tek gazetedir’ diye bir sözü var” diye konuştu. Balbay bu sözler üzerine “Biz onun ceza- sını çekiyoruz” dedi. Erdoğan, gazetemiz yazarõ Arcayürek’in 2002 yõlõndan beri yazõlarõnda kullandõğõ kõsaltmanõn patentini almak için başvuruda bulundu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dokuzuncu Cumhurbaşkanõ Sü- leyman Demirel, “Seçilmiş ikti- darın devletin kurumlarıyla iliş- kileri zedelenmiştir. Siyasi ikti- dar ülke yönetiminde kurumlar- dan rahatsızdır. Öyleyse ‘kendi yönetimime geçirmeli’... Bu yönet- me değil ele geçirmedir. Sonrası demokrasi değildir” dedi. Demirel, Güniz Sokak’taki evinde, YARSAV yönetim kurulu üyelerini ka- bul etti. Anayasa değişikliği tartõşma- larõna değinen Demirel, “Referan- dumda yapılacak konu, bir siyasi he- saplaşmaya, geçmişle hesaplaşmaya dönüştü” diye konuştu. Demirel, kim- senin YARSAV’õn mücadelesinden dolayõ alõnganlõk göstermesine gerek ol- madõğõnõ söyledi. “Korkulacak olan konuşan değil susan Türkiye’dir” di- yen Demirel, bugün konuşan Türkiye ile korkan Türkiye’nin iç içe girdiğini savundu. Demirel, “Anayasa’nın 24 maddesi değiştirilince darbe olmaz diye bir şey yoktur” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle