23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 2 TEMMUZ 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Kimse ağıt yakmamı beklemesin... Çünkü bizdik ölenler... Bizdik canilerin tuzağına düşenler... Bizdik o alevlerin içinde yananlar. Bugün 2 Temmuz 2010... Kaç yıl geçmiş aradan siz hesaplayın. Gözlerinizi yumun, o katilleri daha sonraki yıllarda kimlerin koruduğunu düşünün... Din pazarlamacılarının, bugün “demokrasi” masalları anlatan din baronlarının yazdıklarına, söylediklerine bakın. Asım Bezirci’yi, Behçet Aysan’ı, Nesimi Çimen’i, Metin Altıok’u, Hasret Gültekin’i ve onlarca aydınımızı, canımızı, gençlerimizi anımsayın yeter. Biz onların acısını yüreğimizde taşıyoruz yıllardır... Salt onlar için mi? Kahramanmaraş, Çorum, Gazi Mahallesi, Ümraniye ve Malatya’da katledilenler için. Musa Anter için, Uğur Mumcu için, Metin Göktepe için, Hrant Dink için, Necip Hablemitoğlu için... Tüm faili meçhuller için.. Dimdik ayakta durun ve var gücünüzle bağırın: “Daha gelişmiş demokrasi, insanca bir yaşam, temel hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz!” Metin Altıok’un kızı Zeynep de ağıt yakmıyor babası için... 13 yıl önce bana gönderdiği o mektubu yazdığında kaç yaşındaydı anımsamıyorum... “.....Ben babamı kaybetmedim. Sizler geleceğinizi kaybettiniz. Metin Altıok ve 35 can yanarak öldüğü için değil. Unuttuğunuz için. Suskunluğunuz için. Sustuğunuz için. Aydın insanlarımızın ölümüne tepkisiz kaldığınız için.” Zeynep, şöyle devam ediyordu: “Her şeyden bana kalan, karanlıkta bir çığlık... Babamın, Metin Altıok’un sesi. Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar; ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm, içimde cesetler ve daha ölmemişler var...” Haklıydı Zeynep çığlığında... Neydi 2 Temmuz 1993... Tekbir sesleri arasında yakılan, perdeleri ateş topuna dönüşen Madımak Oteli’nde tutsak kalan onlarca can... Devletin güvenlik güçlerinin ağzı salyalı canileri seyredişi... Bu kanlı eylem sürerken asker neden kışlasından geç çıkıyor, bu vahşet karşısında seyirci kalmayı yeğliyordu? Hesap sorduk mu, sorabildik mi? Unutkan bir toplumduk! Bahçelievler, Balgat, İzmir İnciraltı katliamını, Kahramanmaraş’ı, Çorum’u, Gazi’yi unuttuğumuz gibi. Bir anda 17 yıl önceye gittim. Yüreğimin derinliğinde o acıyı bir kez daha hissettim... Sivas’ta diri diri yakılanların çoğu gençti... Bizim için ışık, yarınlarımız için güvendi... Asım Bezirci’nin dizeleri, Nesimi Çimen’in türküleri... Behçet Aysan’ın “Zambak sana da bulaştı kan” diye başlayan o güzelim şiiri. Sivas’ta ölen bizlerdik, geçmişte olduğu gibi... Bir ses değildik, soluk almayı bile unutmuştuk... Metin Altıok’un dizelerinde göğe merdiven kuran hayallerim yıkılmıştı birer birer o ölümlerden sonra: “Özenle boyadım ipliğini sevginin, Gidip de bulamamanın incinmiş rengine Sisi gümüş bir rüzgârla tepelerden eğirdim, Dokudum yalnızlığın bu serin kumaşını, Sesime ayrılıklardan bir gömlek diktim.” Bir rüzgâr oluyor Metin’in, Behçet’in, Nesimi’nin sesi denize yakın tepelerde. Karadeniz’de fırtına, Ege’de imbat, Marmara’da lodos, Akdeniz’de poyraz... Karanlık çoktan basmış, Madımak cayır cayır yanıyordu... Ve ben yarım kalmış bir şiirin dizeleri gibiydim: “Sanki uyanık görülen düş / Tüterken yangın yerleri / Geceye bir masaldan düşmüş İki akasya salkım elleri...” Fesleğenler, ıtır çiçekleri, dağ kekikleri... Suları bulanık, karanlık bir ırmak... Pir Sultan Abdal Şenlikleri başlamadan önce Sivas’ta kimi yerel gazeteler ne yazıyordu unuttunuz değil mi? Okuyalım: “Vali Ahmet Karabilgin’e soruyorum bu soruyu; Pir Sultan Abdal hangi zulme ve baskıya başkaldırıyla özdeşleşmiştir. Bu şenlikleri düzenleyenler ‘Tek Yol Devrim’ ve ‘NATO’ya hayır’ diyenlerdir. Bu komünistlerin arkasında Vali Karabilgin ve Murtaza Demir vardır. Bunlar Sivas’ı işgale hazırlanıyorlar. Tüm dindarlar, milliyetçi Müslümanlar uyanık olun. Meydanı bunlara ve Aziz Nesin’e bırakmayın.” Ben o canileri tanıyordum Kanlı Pazarlar’dan, NATO’ya Hayır mitinglerinden... Ellerindeki muştalarla solcu, devrimci ve yurtsever avına çıktıkları zamanlardan . Şimdilerde onları ortalıkta ‘‘demokrasi kahramanı” olarak dolaşan, televizyon programlarının vazgeçilmez konukları olarak görünce Metin’in kızı Zeynep’e bir kez daha hak veriyorum... Unuttuk biz onları! Toplum olarak zaten her an her şeyi unutmaya hazırız... Asla ağıt yakıp yas tutmayacağız... Devrimci, sosyalist, yurtsever yüreğimizle anılarına ve miraslarına sahip çıkıp halden bilmezlere demokrasi dersi vereceğiz... POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yas Tutmayacağız... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 CHP lideri Kemal Kõlõçdaroğlu, yargõ kararlarõnõn bağlayõcõ olduğunu hatõrlattõ ‘Türbanaevetdemedim’ ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - CHP Genel Başkanõ Kemal Kılıçdaroğlu, “Kızlar türbanla üniversiteye girecek” biçiminde bir ifade kullanmadõğõnõ be- lirterek “Bu konuda Danıştay, Avrupa İn- san Hakları Mahke- mesi ve Anayasa Mah- kememizin yerleşmiş kararları bulunmakta- dır. Bilindiği gibi Ana- yasa Mahkemesi ka- rarları yasama, yürüt- me ve yargı organla- rıyla gerçek tüzelkişi- leri de bağlar” dedi. CHP lideri Kemal Kõ- lõçdaroğlu, Radikal’e tür- ban sorununa ilişkin yap- tõğõ açõklamalarõn tartõş- ma yaratmasõ üzerine dün yazõlõ bir açõklama yaptõ. Kõlõçdaroğlu, ga- zetenin manşetinde “Kızlar üniversiteye türbanla gidecek” baş- lõğõyla bir haber yayõm- landõğõnõ, ancak sorula- ra verdiği yanõtta bu şe- kilde bir ifade kullan- madõğõnõ vurguladõ. ‘Kimsenin endişesi olmasın’ Söz konusu röportaj- da, “İktidar olursanız başörtülü kızların üni- versiteye gidebilmesi için bir şey yapacak mı- sınız?” sorusu üzerine “O konuda söyledim. O sorunu biz çözeriz ve çözmeye de kararlıyız”, “Nasıl çözeceksiniz” so- rusuna “Onu bize bı- raksınlar. Terörü de çö- zeceğiz, türban sorunu- nu da çözeceğiz”, “Tür- banlı kızlar üniversite- ye gidebilecekler mi?” sorusuna “Toplumsal desteği sağlayacağız. Herkesin okumasına olanak sağlayacağız. Kimsenin endişesi ol- masın. Biz bu sorunu çözeceğiz” yanõtõnõ ver- diğini belirten Kõlõçda- roğlu, sözlerini şöyle sür- dürdü: “Sorular ve sorula- ra verilen yanıtlar açık- ça göstermektedir ki, gazetenin manşeti hariç kullandığı haberde ‘Kõzlar üniversiteye tür- banla gidecek’ ifadesi yer almamaktadır. Kal- dı ki, bu konuda Da- nıştay’ın, AİHM’nin, Anayasa Mahkememi- zin yerleşmiş kararları bulunmaktadır. Bilin- diği gibi Anayasa Mah- kemesi kararları yasa- ma, yürütme ve yargı organlarıyla gerçek ve tüzelkişileri de bağlar. Türbanın siyasi malze- me yapılmaması ve tüm siyasi partilerle top- lumsal uzlaşmanın sağ- lanması halinde çözü- lebilecek bir sorunla il- gili olarak kullanma- dığım bir ifadenin man- şetten verilmesinin meslek etiği ile bağdaş- madığı kanısındayım.” Üniversitelerdeki türban yasağõna ilişkin soruya verdiği yanõtõn yanlõş yansõtõldõğõnõ belirten Kõlõçdaroğlu, “Bu konuda Danõştay, AİHM ve Anayasa Mahkememizin yerleşmiş kararlarõ bulunmaktadõr” dedi. Ufuk Uras ‘çözüm’ turu başlattı Terör ve Kürt sorununun çözümü için ‘harekete geçme zamanõ’ diyen BDP’li vekil, İçişleri Bakanõ Atalay’õ ziyaret etti, önerilerini açõkladõ AYŞE SAYIN ANKARA - BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, “terör ve Kürt sorununun çö- zümü için harekete geçme zamanı” diye- rek hükümet ve sivil toplum örgütleriyle gö- rüşmeler başlattõ. Bu kapsamda önceki gün İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’õ ziyeret eden Uras, hüküme- te “polemiği bırakıp siyasilerin bir araya gelmesi, ardından PKK’nin silah bırak- ması için ‘teknik heyet’ oluşturulması, BDP’nin dışlanmaması, sorunun dış de- ğil, iç dinamiklerle çözülmesi”nin de ara- larõnda bulunuduğu bir dizi öneri götürdü. İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’la baş başa gö- rüşen Uras, PKK’nin silah bõrakmasõ ge- rektiği görüşünü yineledi, ancak AKP’nin de eşzamanlõ olarak çözüm için “somut” adõm- lar atmasõ gerektiğini söyledi. “Terör ve Kürt sorununun çözümü için harekete geçme zamanı” diyen Uras, bu konudaki girişimleri ve çözüm önerilerini gazetemize ana başlõklarõyla şöyle anlattõ: Pirus zaferi: Askeri çözümün de çözüm olmadõğõnõ gördük. Bu eskilerin deyişiyle “Pirus zaferi”, kazananõ olmaz. Toplum ola- rak bunun faturasõnõ ödüyoruz. Sivil toplum örgütlerinin tepkisinin çok kõymetli olduğunu düşünüyorum. Hükümet patinaj yapõyor ve bu patinajdan dolayõ toplum kaybediyor. Sadece Barzani’yle olmaz: Bence AKP’nin en büyük yanlõşõ, bu meseleyi dõş dinamiklerle çözeceğini varsaymasõ. ABD ile tutturulan ortak dil, Barzani ile diplomatik ilişki. Bunlar tabi olumsuz değil ama yet- miyor. Çünkü sorun, bu coğrafyanõn sorunu. BDP faktörü: Bence BDP, eşbaş- kanlar da ifade etti, hatalar olabilir, ama “çözüm yeri Meclis’tir gelin görüşelim” dedi. Hükümet günlük gelgitlere göre hareket etmemeli. Hatasõz siyaset diye bir şey yok. Ama BDP’yi “şeytan taşlama” noktasõna getirmek yerine, Meclis’te ol- masõndan faydalanmak lazõm. Kõlõçdaroğlu50bin yeni üye getirdi TÜREY KÖSE ANKARA - CHP Genel Başkanlõğõ’na Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinden sonra genel merkez örgütlere üye kayõt formu yetiştirmekte zorlanõrken, ilk belirlemelere göre 50 bin dolayõnda yeni üyenin partiye katõldõğõ bildirildi. Kurultaydan bu yana CHP’ye yönelik ilgi artarken; küsmüş, ihraç edilmiş bazõ eski kadrolar da katõlõm için davet bekliyor. CHP Genel Başkanõ Kemal Kõlõçdaroğlu, bu konudaki sorumuza şu yanõtõ verdi: “Hiç kimse eski, yeni makam ve mevki için partiye üye olmaya gelmemeli. Eğer, ben geleyim, ileride milletvekili olmazsam tekrar istifa ederim, diye bir anlayışla geliyorlarsa, hiç, baştan gelmesinler. Bizim herkese kapımız açık, ama eğer bir beklenti varsa halkın iktidarını kurma beklentisi olmalıdır. Herkes hiçbir beklenti içine girmeden bir nefer gibi çalışmalıdır.” CHP yönetimi, DSP kökenli İzmir bağõmsõz milletvekili Recai Birgün’ün katõlõm isteğine sõcak bakmadõ. Birgün’e CHP grubundan anayasa oylamalarõ sõrasõndaki tavrõ nedeniyle tepki olduğu, İzmir örgütünden de itirazlar geldiği bildirildi. Birgün dün yaptõğõ yazõlõ açõklamada başvurusuyla ilgili sõkõntõlar olduğunun kendisine aktarõldõğõnõ belirterek, başvurusunu geri çektiğini açõkladõ. Bu arada, “Kılıçdaroğlu’nun başlattığı iktidar yürüyüşü için CHP’de bütünleşelim” mesajõ veren İstanbul bağõmsõz milletvekili Ahmet Tan da, önceki gün Kõlõçdaroğlu ile görüştü. CHP parti kütüğüne kayõtlõ 758 bin 250 üye bulunuyor. Kurultaydan bu yana ise parti örgütlerine yoğun katõlõm başvurularõ yapõlõyor. Genel Sekreter Yardõmcõsõ Tekin Bingöl, kurultaydan sonra “İlk belirlemelere göre, 50 bin dolayında üyelik başvurusu olduğunu” açõkladõ. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM, CUMHURİYET’İ ZİYARET ETTİ: SELDA GÜNEYSU ANKARA - Ulaştõrma Bakanõ Binali Yıldırım, İsrail ve Türkiye arasõndaki gemi kriziyle ilgili ola- rak “Böyle bir durum yeniden ol- sa tutumumuz aynı olur. İsrail saldıracak korkusuyla izin ver- medik diyemeyiz” diyen Yõldõrõm, telefon dinlemeler nedeniyle top- lumda korku oluştuğu eleştirileri- ne “Geçen sene Türkiye çapında toplam konuşma süresi 126 mil- yar dakika. Bir önceki seneye gö- re yüzde 24.5 artmış. Yani in- sanlar konuşuyor” yanõtõnõ verdi. Ulaştõrma Bakanõ Binali Yõldõrõm, Cumhuriyet Ankara Bürosu’nu zi- yaret etti. Ankara Temsilcimiz Ut- ku Çakırözer ve muhabirlerimizin sorularõnõ yanõtlayan Yõldõrõm, şu açõklamalarda bulundu: - İsrail’e giden yardım filosu- na yapılan saldırıyla ilgili olarak Mavi Marmara’nın durumu çok tartışma konusu oldu. Geminin elverişli olmamasına karşın yo- la çıkmasına izin verildiği eleş- tirileri yapıldı. Burada daha farklı davranılamaz mıydı? - Öncelikle bu gemi Türk bay- raklõ bir gemi. Ancak gemi satõlõ- yor ve yoluna yine Türk bayrağõ ile devam etmek istiyor. Türk Gemi- cilik Müsteşarlõğõ İstanbul Bölge Müdürlüğü diyor ki bunlara, “Ne- rede sefer yapacaksınız? Bu böl- gede sefer yapmak istiyorsanız şu işlevleri, şu donanımları yap- manız lazım.” Önlerine uzunca bir liste koyuyor. Bunlar da diyor ki, “Gerçekleştiremeyiz, imkân ve para yok.” İkinci sicil dediğimiz bayrak arayõşõna giriyor gemi. Ko- mor Adalarõ’nõ buluyorlar. Bunu yapamazsõn deme şansõmõz yok. Uluslararasõ denizcilik kurallarõ bunu yapmalarõna izin veriyor. Türk bayrağõ çekemezsin deme şansõmõz da yok. Bunu derseniz hu- kuk devleti değilsiniz. - Bir daha böyle bir şey olsa, hükümet nasıl hareket eder? Yine izin verir misiniz? - Böyle bir şey olsa, tutumumuz aynõ olur. İsrail saldõracak korku- suyla izin vermedik diyemeyiz. - Yasadışı dinlemeler hakkın- da ne düşünüyorsunuz peki? - Benim de izin alõnmadan din- lenildiğim oldu. Kemal Kõlõçda- roğlu, genel başkan, bir konu ne- deniyle, birisiyle yaptõğõm konuş- mayõ Meclis kürsüsünden okudu grup başkanvekili iken. Şimdi böy- le bir tutum içinde olacağõz, son- ra da dinlemelerden şikâyetçi ola- cağõz. Etik değerleri önce kendimiz yerleştirmeliyiz. - Ya insanlarda giderek artan dinleniyorum korkusu? - Ben istatistiklerle yanõt vere- yim. Geçen sene Türkiye çapõnda toplam konuşma süresi 126 milyar dakika. Bir önceki seneye göre yüz- de 24.5 artmõş. SMS 122 milyar adet. Bir önceki seneye göre yüz- de 28 artõş. Bir aylõk cep telefo- nuyla konuşma süresi ortalama, 2003’te 50 dakika, 2009’da 200 da- kika. Bunlar gösteriyor ki insanlar konuşuyor. - Bu telefon ücretlerinin ucuz- lamasından kaynaklı olabilir mi? - Elbette olabilir. Dinlenme korkusu devam ediyor mu, ediyor. Savcõlarõmõzõn bunlarõ ayõklamasõ gerekir ama yapmõyorlar. Yasadõ- şõ dinlemeler suç. Ancak müeyyi- desi 6 aydan 4 yõla kadar hapis. Ama bu cezalar paraya dönüştü- rülüyor ya da ertelenmeye tabi, caydõrõcõlõğõ yok. Bu konuda bir ta- sarõ hazõrladõk. Cezalarõn arttõrõl- masõ, hükmün ertelenmesinin uy- gulanmamasõ söz konusu olacak. İsrail saldõracak diye Gazze’ye giden gemi- ye izin vermeme- lerinin mümkün olmadõğõnõ söyleyen Bakan Bi- nali Yõldõ- rõm, “Bugün böyle bir şey olsa tutumumuz yi- ne aynõ olur” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle