23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2010 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Gafletin Bu Kadarı İnsan bazen kendi saflığına çok gülüyor. Bodrum – İstanbul yolculuğuna rastlayıp aksatmasın diye, salıdan kaleme aldığım dünkü yazıda saf saf sormuşum: - Biz bu Kürt sorununu çözmeyi gerçekten istiyor muyuz? Yıllarca sorunu askere havale edip, olayın yalnızca terörist yanıyla mücadeleyi öngören günübirlik politikalar dışında hiçbir şey üretmediğimize göre soru akıllıca görülebilir. Ama Sayın Başbakan’ın söz konusu yazının kaleme alındığı sıralarda Toronto’da yaptığı basın toplantısında ileri sürdükleri, bizim (bizim dediysek, işbaşındaki iktidarı kastediyoruz) bu sorunu çözmeye falan niyetli olmadığımızı ortaya koyuyordu. Bahse konu olan basın toplantısında, Başbakan, NATO güçlerini Kandil’e davet ediyor. Tıpkı ABD’nin bizi Afganistan’a çağırması ve bizim de davete icabetimize benzer şekilde, onlar da Kandil’e gelsinler diyor. Sayın Başbakan, bu çağrısı ile bizim şu ya da şekilde çözmemiz gereken Kürt sorununu uluslararasılaştırıyor (enternasyonalize ediyor). Oysa PKK’nin Kuzey Irak’tan beslenmesi, Türkiye ile Kuzey Irak Yönetimi arasında çözülecek bir sorun. Ya onlar çözer, ya da “çözemeyiz” diyorlarsa, uluslararası kurallara göre biz, girip çözeriz. Herhalde adına ne derseniz deyin, yıllardır bütün ülkeyi uğraştıran sorunun karar ve çözüm yeri Anadolu’dur. Ama 21. yüzyılın küreselleşen dünyasında, bu gibi sorunlar çözülmeyip, sürüncemede kaldıkları takdirde, uluslararası platforma taşınıyorlar. Afganistan’da birbirini izleyen yabancı müdahaleleri ve bu ülkenin sürüp giden kadersizliği bu olgunun örneğidir. Bugün karşı karşıya olduğumuz, kuşkusuz salt bir terör olayı olmanın çok ötesindeki sorunda da en büyük tehlike olayın enternasyonalize edilmesidir. Osmanlı, çöküş döneminde, çözemediği sorunların önce enternasyonalize edilmesi, daha sonra da emperyalist devletlerin arzularına göre çözüme kavuşturulmasıyla parçalanmış ve ardından da yok edilmiştir. Osmanlı’ya çok düşkün ve çok meraklı olan AKP’nin liderinin bu gerçeği çok iyi kavraması ve Osmanlı sultanlarının, özellikle de Abdülhamit’in, Osmanlı’nın kendi sorunlarının uluslararasılaştırılmasının önüne geçmek için nasıl mücadele ettiğini çok iyi bilmesi gerekir. Ermeni ayaklanmaları sonrasında başlayan olayların Osmanlı’nın başına bela olması, sorunun en sonunda tehcire kadar varması, Ermeni sorununun önce Ayastefanos, sonra da Berlin anlaşmalarıyla uluslararası hale gelmesinin ürünüdür. Kürt sorununda başa gelebilecek en kötü şeyin, sorunun uluslararası hale dönüşmesi olduğunu anlayabilmek için, herhalde devlet adamı olmaya gerek yoktur. Bunu sokaktaki herhangi bir vatandaş bile kolaylıkla kavrar. - “Ben Kandil’i çözemiyorum, ey NATO gel sen çöz!” demek, gafletin son kertesidir. Sen böyle bir çağrı yaparsan “eyvallah” deyip gelenler, yarın sana şunu söylerler: - Sen bu Kürt sorununu çözemiyorsun, bu bütün dünyayı ilgilendiren insani bir sorundur. Onun için biraz şöyle beri dur da, Kandil’i çözdüğüm gibi bunu da ben çözeyim. Başbakan NATO’yu Kandil’e çağırırken, bütün bunları düşünemiyor mu? Türkiye, kendi çözmesi gereken konuları ne zamandan beridir başkalarına çözdürmek için çağrı yapıyor? Gafletin bu kadarı yalnız Cumhuriyet’in değil, Vahdettin dönemi dışında, Osmanlı’nın da hangi döneminde görülmüştür? Bu çağrı bile nasıl önerilere yol açar düşünebiliyor musunuz? Yarın öbürgün şu tür çıkışlarla karşılaşırsak ne yaparız: - Kıbrıs’ı çözemediniz, bırakın artık biz çözeriz! - Boğazlar’dan güvenli geçişi sağlayamıyorsunuz, bu Montreux ile olmaz, biraz kenara durun da biz çözelim! Aman yarabbim! İnsan bütün bunları düşünmek bile istemiyor. Bilmem ki, gafletin bu derecesine, hâlâ gaflet demek mümkün mü? asirmen@cumhuriyet.com.tr ELÇİN POYRAZLAR WASHINGTON - Taraf Gazetesi Genel Yayõn Yönetmeni Yardõmcõsõ Yasemin Çongar, “Balyoz Darbe Planı” iddialarõyla ilgili belgelerin yayõmlan- masõ için Başbakan Tayyip Erdoğan’õn Taraf’õ bizzat teşvik ettiğini söyledi. ABD’nin en büyük radyo kanalõ Ulusal Halk Rad- yosu’nda (NPR) 30 Haziran tarihinde Taraf ve Bal- yoz Darbe Planõ iddialarõna yönelik olarak yaklaşõk 5 dakikalõk bir program hazõrlandõ. Programda bu id- dialarõ yayõmlayan Taraf’õn “arkasında kim olduğu” sorgulandõ. NPR için İstanbul’da Çongar ile söyleşi yapan gazeteci Julia Rooke Taraf’õn 5 bin sayfa gizli askeri belgeye ulaştõğõnõ söyleyerek “Çongar tanıklarla konuşarak belgeleri ellerin- den geldiği kadar doğruladıklarını söylüyor ve gazetenin Başbakan ve devlet istihbaratının başı tarafından teşvik edildiğini ekliyor” dedi. ‘Gazetenin arkasında kim var?’ Programda ayrõca Çongar’õn, “Taraf’a hükümet, ordu ve jandarma gibi farklı kurumlardan ipuç- ları geldiği” yönündeki sözleri de yer alõyor. Progra- mõn açõlõşõnda “50 bin okuyucusuyla küçük bir ga- zete olan Taraf’ın darbe planlamakla suçlananla- ra karşı saldırının başını çektiği” yorumu getirilir- ken “Bu kendi ağırlığını aşarak yumruk atan kü- çük gazetenin arkasında kim var” şeklinde soru soruluyor. Programda ayrõca Çongar’õn yanõ sõra Mehmet Baransu, Cüneyt Ülsever ve Murat Bel- ge’nin görüşlerine de yer verildi. ‘Başbakan teşvik etti’ ABD radyosunda Çongar’õn ‘Balyoz planõ belgelerinin yayõmlanmasõ için Erdoğan, Taraf’õ bizzat teşvik etti’ ifadelerini kullandõğõ iddia edildi ‘İRTİCA İLE MÜCADELE EYLEM PLANI’ DAVASI İddianame okundu HATİCE TUNCER / HİLAL KÖSE Deniz Kõdemli Albay Dursun Çi- çek ve İSTEK Vakfõ Başkanõ Bed- rettin Dalan’õn da yargõlandõğõ İrti- ca ile Mücadele Eylem Planõ davasõ- nõn ikinci oturumunda, 184 sayfalõk id- dianame okundu. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nce Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda görülen davanõn ikinci oturumuna, tutuklu sanõk Deniz Kur- may Albay Dursun Çiçek, emekli Yüzbaşõ Avukat Serdar Öztürk, Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Ak- kaya, Aydõnlõk Dergisi Genel Yayõn Yönetmeni Deniz Yıldırım ile tu- tuksuz sanõk Bedrettin Dalan’õn özel kalem müdürü İlhami Ümit Handan katõldõ. Savcõlarõn iddianameyi 6.5 sa- at süreyle okumasõnõn ardõndan du- ruşma bugüne ertelendi. Dursun Çiçek’in stajyer avukat olan kõzõ İrem Çiçek, babasõnõn sa- nõk olmasõna alõşamadõğõnõ belirte- rek “Bir rüya olduğunu düşünü- yorum. İddianamedeki senaryoda bize ait bölümü canlandırıyor- muşuz gibi geliyor” diye konuştu. İrem Çiçek, pazartesi günü mahke- meye õslak imza makinesi getirme- yi planladõklarõnõ söyledi. ÇALIŞMA BAKANI DİNÇER İşçilerden haberi yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanõ Ömer Dinçer, 2003- 2008 yõllarõ arasõnda 2 bin 546 işçiye “silikozis ve silikotüberküloz” tanõsõ konulduğunu belir- tirken bu alanda çalõşan işçi ve işyeri sayõlarõna ait net bir bilgi bulunmadõğõnõ bildirdi. Dinçer, BDP Şõrnak Milletvekili Sevahir Ba- yındır’õn, kot kumlama işçilerine yönelik soru önergesini yanõtladõ. Kot kumlama yapan işyer- lerinin çoğunluğunun kayõtsõz ve izinsiz çalõş- malarõ nedeniyle adreslerinin belirlenemediğini kaydeden Dinçer, şöyle devam etti: “2009’da 98 işyerinde 198 inceleme yapıldı. 2010’da Ankara ve İstanbul meslek hastalıkları has- tanelerinden alınan silikozis meslek hastalığı tanısı konulmuş veya şüphesi bulunan 59 ki- şinin çalıştığı belirtilen 38 işyerinde teftiş ya- pılması için bu işyerlerinin programa alın- ması hususu ilgili grup başkanlıklarına bildi- rilmiştir. Bu tür bildirimler geldikçe bu iş- yerlerinde teftişlere devam edilecektir. Bu alanda çalışan işçi ve işyeri sayılarına ait net bir bilgi bulunmamaktadır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle