10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MAYIS 2010 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B ABD’deki etkili Yahudi kuruluşlarõndan AJC’nin Direktörü Isaacson’dan Erdoğan’a çağrõ: Söylemlerini gözden geçirmeli “Umarım Başbakanınız İsrail ve Yahudiler aleyhindeki söylemlerini gözden geçirdiğinde Türkiye’nin bölgedeki haklı konumunu tehlikeye düşürdüğünü algılar.” Bu sözler ABD’deki en etkili Yahudi kuruluşlarõndan biri olan American Jewish Committee’nin (AJC) Uluslararasõ Direktörü Jason Isaacson’a ait. Isaacson Türkiye’yle İsrail arasõnda son birkaç yõldõr gerilen ilişkilerden son derece rahatsõz. Ayrõca Başbakan Erdoğan’õ kendi deyimiyle “hırslı ve saldırgan bir güç olan İran’ın yaptıklarını görmezden gelmek”le suçluyor. Isaacson’la AJC’nin Washington’daki merkezinde yaptõğõmõz konuşma şöyle gelişiyor: - Başbakan Erdoğan 2005 yılında “Türkiye’de antisemitizme yer yoktur” demişti. Oysa son olarak ABD’de yaptığı konuşmalardan birinde “İsrail bölge için en büyük tehdittir. Filistin bölgesi bir açık hava cezaevine döndü” biçimindeki sözlerini nasıl karşıladınız? J.I. - Bana göre Erdoğan İsrail’i, Filistinlilerin gerçeğini, İsrail-Filistin barõşõ önündeki engelleri ve aylardõr da artan biçimde Türkiye ve İsrail arasõndaki karşõlõklõ çõkarlarõ çok yanlõş biçimde takdim ediyor. Nedeni bilinmiyor ama bölge istikrarõna daha vahim olan tehditleri de gizliyor. Hõrslõ ve saldõrgan bir bölgesel güç olan İran’õn yaptõklarõnõ görmezden geliyor. İran bugün nükleer silah sahibi olmaya doğru hõzla ilerliyor. Üstelik de en azõndan bu söylemlerinde radikalizmin bölge için ne büyük tehlike teşkil ettiğini ağzõna almõyor. Bütün bunlar herkesin bildiği gibi İsrail- Filistin anlaşmazlõğõndan kaynaklanmõyor. İsrail’le Türkiye arasõndaki ikili ilişkilerin getirisi ve karşõlõklõ çõkarlarõ yeniden tartar ve son günlerde söylediklerini umarõm bir kere daha düşünür ve değerlendirir. Böylece de Türkiye’nin politikasõna yeni değerlendirmeleri õşõğõnda yön verir. Bunu diliyorum. Sorunlu olan siyaset katı - Geçen yıl ocak ayı sonunda Davos’taki ünlü “One minute” olayından sonra sizce Türkiye-İsrail ilişkileri nasıl bir yola girdi? - Çok kayalõk bir yola girdi. Ama öncelikle şunu belirteyim ki Türkiye’yle İsrail ilişkileri birkaç düzlemde yürüyor. Birincisi siyasi, ikincisi askeri işbirliği, üçüncüsü de kültürel düzlem. Son zamanlarda İsrail Genelkurmay Başkanõ, Savunma Bakanõ Ankara’ya geldi; ilginç ve önemli temaslarda bulundular. Stratejik bölgesel tehditlerle ilgili makamlar arasõnda ciddi bir işbirliği olduğu açõktõr. Bu işbirliği iki ülke için de hayati önem taşõmaktadõr. Ama şunu söyleyebilirim: Siyaset katõ ise sorunludur. Bu sorunlar ilişkilerin geleceği konusunda önemli soru işaretleri oluşmasõna neden olmuştur. Ayrõca Türkiye’de hükümet yapõsõnda meydana gelen dinamik değişikliğinden sonra sadece askeri işbirliğinin iyi yönde gidişi ilişkilerin sürdürülebilir olmasõnõ sağlayamaz. Siyaset katõnõn kamuoyuna medya aracõlõğõyla mesajlar iletmesi, ayrõca da Türkiye resmi televizyonu TRT’de İsrail’i en dehşet verici biçimde yansõtan televizyon dizisinin yayõmlanmasõ, Arap medyasõndaki Yahudileri en kötü ve acõmasõz gösteren dizilere destek verir mahiyettedir. Bütün bunlar da barõşma ve barõşõ yeniden sağlamayõ iyice güçleştirmektedir. Türkiye’nin bölgeye katkõsõ bu olmamalõdõr. Aşõrõ biçimde zehirlenmiş olan bölge bu yolla daha fazla zehirlenmemelidir. AKP hükümetinin bu tutumuyla Türkiye’nin bölge liderliği, Müslümanlarla Yahudiler ve Hõristiyanlar arasõnda köprü olma niteliği dinamitlenmektedir. Dolayõsõyla bu tutuma, bu söylemlere bir son verilmelidir. Umarõm Başbakanõnõz bu söylemlerini gözden geçirdiğinde Türkiye’nin bölgedeki haklõ konumunu tehlikeye düşürdüğünü algõlar. - İyi de Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e bu sert çıkışları sayesinde Müslüman dünyanın lideri olacağını hesap ediyor olabileceğini hiç düşündünüz mü? - Bu sözlerinizi doğrulayacak pek çok kanõt var ama gerçekten böyle düşünmediğini, tehlikeli bir yoldan geri döneceğini umut ediyorum. Türkiye’de daha serinkanlõ düşünenlere ihtiyaç var. Türkler ülkelerinin geleceğiyle yakõndan ilgililer. Kaos yerine hoşgörü ve barõşa prim veren bir bölge isteyenler Türkiye’den çok daha farklõ sinyaller gönderilmesi konusunda hükümete mesaj vermeliler. Türkiye sadece tekses, tek adam ülkesi değil. Ülkenizde çok değişik sesler var. Bunlarõn daha yüksek çõkmasõ lazõm. - Türkiye’de kimileri de Türkiye ve İsrail arasında siyaset katındaki sürtüşmenin aslında göstermelik olduğu, gerçekte önemli bir anlaşmazlık bulunmadığı görüşünde. Siz buna ne diyorsunuz? - Bakõn, bir tarafõn öbür tarafõ sürekli şeytan ilan ettiği bir ilişkinin düzgün, başarõlõ biçimde geliştiğini hiç görmedim. Bunun bütün kanõtlarõ da hükümetten sürekli yapõlan dengesiz, mesnetsiz açõklamalardõr. Başbakanõnõzdan çok haşin ifadeler duyuyoruz. Alttan alta temelsel konularda ciddi bir anlaşma olduğu yolunda hiçbir kanõt sahibi değilim. Evet, Dõşişleri, Savunma, Ticaret bakanlõklarõ işbirliği halinde çalõşõyor. Bu da çok normal. Ama bu çalõşmalar dahi siyasi liderlikten yapõlan o sert, haşin açõklamalar nedeniyle bir yana itilebiliyor. Bu da onlarca, yüzlerce yõldõr süren iyi ilişkileri karartõyor. Umarõm, bir gün bu durum düzelir. - Şu anda ikili ilişkiler tıkanmış görünüyor. Ancak Türk Hükümeti, özellikle de Başbakan Erdoğan İsrail’le Suriye arasında arabuluculuk yapmakta ısrarlı. Siz buna ne diyorsunuz? - Eğer yargõçsanõz ve iki taraf arasõndaki bir anlaşmazlõkta sadece taraflardan birini sürekli alçaltõcõ sözler söylerseniz ve tarafsõz kalamazsanõz o davaya bir süre sonra bakamaz duruma gelirsiniz. Öte yandan Türkiye’nin İsrail ve Suriye arasõndaki anlaşmazlõkta doğal bir arabulucu olabileceğini savunabilirsiniz. Ama bunun koşulu Türkiye ve İsrail arasõnda normal, sõcak ilişkilerin varlõğõdõr. Aynõ şekilde, Türkiye’nin Suriye’yle de ilişkileri böyle olmalõdõr. Yani ilişkiler dengeli olarak sürmelidir. Ama bugün normal bir süreçten geçmiyoruz. Ayrõca İsrail ve Suriye arasõnda tek arabulucu adayõ Türkiye değil. Başkalarõ da olabilir. Bunun da ötesinde Suriye’den istenen sinyaller henüz gelmedi. Yani iş sadece Türkiye’nin tutum değiştirmesiyle bitmiyor. Meselenin birden çok boyutu var. Ama Kudüs ve Ankara arasõnda geleneksel sõcak ilişkiler sürseydi meseleye çok yardõmcõ olurdu. - AKP hükümeti ve Erdoğan’ı ilişkilerin ciddi biçimde zedelenmesinden sorumlu tutuyorsunuz ama İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ın bunda hiç mi suçu yok? - Aslõnda bu konuşmayõ keşke hiç kimseyi suçlamadan yapsaydõk. Bu ilişkilerde öyle demeçler verildi, öyle tutumlar takõnõldõ ki bunlar hiçbir şekilde sorunlarõmõzõ çözmedi. Evet, Türk büyükelçisine (Oğuz Çelikkol) yapõlan davranõş hiç de diplomatik değildi. Bu da Türk tarafõndan sert tepkilerle karşõlandõ. Ama şunu da unutmayõn ki Türk medyasõ İsrail aleyhinde akla gelebilecek en zehirli dili kullandõ. Başbakanõnõz da İsrail’le ilgili son derece abartõlõ sözler söyledi. Derken İsrail Dõşişleri Bakanlõğõ yapõlanlar için özür diledi. Başkalarõ da İsrail tarafõndan devreye girdi. Ama bu olay Başbakanõnõz tarafõndan hâlâ yenilir yutulur bulunmuyorsa o zaman büyük olayõ kaçõrõyor demektir. - Büyük olay nedir? - Büyükelçiye yapõlan davranõş bir anlamda Türk televizyonunda yapõlan o uygunsuz yayõn ve Başbakanõnõzõn sözlerine cevaptõ. Umarõm, bütün bu olanlarõ geride bõrakõr, ilişkileri güçlendirir ve normale döneriz. Çünkü o da talihsiz bir dönemeçti ilişkilerde. Türk medyasõnda İsrail aleyhinde yapõlan yayõnlar bölgeye barõş ve istikrar getirmiyor, sorunlarõ çözmüyor. Ayrõca bu tür yayõnlar İsrail ve Filistin arasõnda bir uzlaşmaya da katkõda bulunmuyor. Bunlar sadece hõrslarõ daha da alevlendiriyor, barõşa ulaşmayõ daha da güçleştiriyor. Eğer hükümetin kontrolündeki bir medya bu yayõnlarõ yapõyorsa o zaman hükümetin de bunlarõ durdurmak için harekete geçmesi lazõmdõr. Medeniyetlerittifakõnõ kötüyekullanõlõyor - Aklıma takılan bir soru var. AKP, 2002’de hükümet olduktan sonra 2007’ye kadar İsrail’le önemli bir sorunu olmamıştı. Ama 2007 seçimlerinden sonra bir noktada ipin ucu kaçtı. Bu neden oldu dersiniz? - Burada bir spekülasyonda bulunmak istemem. Tabii çeşitli varsayõmlar üzerinde duruldu. Ankara Hükümeti’nin Arap ve Müslüman dünyayla ilişkilerinde yeni bir politika izlemeye başladõğõ çok konuşuldu. Olabilir. Ama ben elimdeki somut kanõtlara dayanarak konuşmak istiyorum. Ankara’dan öyle açõklamalar ve davranõşlar gördük ki bunlarõn Türkiye’nin bölgedeki geleneksel rolüyle hiç bağdaşmadõğõ açõktõ. Oysa Türkiye, ABD’nin de çok önemli bir müttefiki olarak önceleri Batõ ve Doğu arasõnda bir köprü ve bölgede son derece yapõcõ bir güçtü. - Biliyorsunuz, Erdoğan, İspanya Başbakanı Zapatero’yla birlikte Medeniyetler İttifakı’nın eşbaşkanı. O zaman bu durumu nasıl izah ediyorsunuz? - Anlaşõlan bu konularda ikili bir düşünce tarzõ var. Bir yandan medeniyetler arasõndaki aralarõ kapatmak için Müslüman dünyanõn lideri olduğunu ilan etmek istiyor, öte yandan da çok hassas bir olayda ateşin üzerine benzin döküyor. Sağlõklõ, yapõcõ bir kavram olan Medeniyetler İttifakõ’nõn Türkiye’nin bölge ve dünyadaki rolünü oluşturmasõnda yardõmcõ olmasõnõ diliyorum. Çünkü Medeniyetler İttifakõ liderlik rolü için biçilmiş kaftandõr. Ama bu liderlik rolü bölgedeki başka devletler, başka toplumlar üzerine gölge düşürmek, onlarõ şeytanlaştõrmak için olmamalõdõr. P O R T R E JASON ISAACSON 1975 doğumlu. ABD’de Vassar College’da siyaset bilimi ve İngilizce alanõnda lisans üstü derecesini aldõ. Uzun yõllar gazetecilik yaptõ. Bir dönem Demokrat Senatör Christopher Dodd’un özel kalem müdürü oldu. Özellikle Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Latin Amerika bölgeleri danõşmanlõğõnõ yürüttü. 1991’de ABD’deki en etkili Yahudi kuruluşlarõndan American Jewish Committee’ye (AJC) katõldõ. 1991-92 arasõ Madrid, Moskova ve Washington’da düzenlenen Ortadoğu görüşmelerinde yer aldõ. 1993’te Viyana’daki İnsan Haklarõ Konferansõ’nda AJC’yi temsil etti. Zaman içinde Ortadoğu’yla ilgili pek çok toplantõya AJC’yi temsilen katõldõ. Şimdiki görevi AJC’nin ABD Hükümetiyle İlişkiler ve Uluslararasõ İşler Direktörlüğü. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU İsrail -Türkiye ilişkileri çok kayalõk bir yola girdi. İşbirliği iki ülke için de hayati bir önem taşõyor. Erdoğan İran’õn yaptõklarõnõ görmezden geliyor. Başbakannõnõz İsrail ve Yahudiler alehindeki söylemlerine son vermelidir. Erdoğan Türkiye’nin bölgedeki haklõ konumunu tehlikeye düşürüyor. [email protected] KADIKÖY 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ DÜZELTME İLANIDIR DOSYA NO: 2009/1658 Tal. 12.05.2010 günlü gazetemizin 10. sayfasõnda yayõmlanan, Kadõköy 2. İcra Müdür- lüğü’nün 2009/1658 Tal. sayõlõ dosyasõndan verilen 31428 No’lu ilanda, Taşõnmazõn Kõymeti bölümünde yer alan ve 24. satõrdaki “Üçyüztürklirasõ” ibaresini “Üçyüzbin- türklirasõ” olarak düzeltiriz. İlan olunur. (B-Tashih) TARSUS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2008/237 Esas KARAR NO: 2010/98 Davacõ GANİ YILMAZ aleyhine mahkememizde açõlan Tapu İptali ve Tescil davasõ- nõn yapõlan açõk yargõlamasõ sonunda; Davalõ Kerime Topal ile Dahili Davalõ Mevlüt Sümbül hakkõnda açõlan davanõn açõlmamõş sayõlmasõna, Diğer davalõ ve dahili davalõ- lara yönelik davanõn KABULÜ ile, Mersin ili Tarsus ilçesi Arõklõ Köyü 130 parsel sayõ- lõ taşõnmazõn Salih TOPAL adõna olan tapu kaydõnõn İPTALİ ile, davacõ Gani YILMAZ adõna TESCİLİNE karar verilmiş olup, tüm araştõrmalara dahili davalõ Semragül Topal (Türkoğlu)’nun adresi tespit edilemediğinden, dahili davalõ Semragül Topal (Türkoğlu) adõna tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 13/04/2010 (Basõn: 25229) ADALAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2009/102 Davacõ, Maliye Hazinesi tarafõndan davalõlar, Yordan oğlu, Prodromos GERMİRLİ- OĞLU ile, Yani oğlu, Yorgi Yorgiyadis CENNETOĞLU kayyumu İstanbul Defterdarõ aleyhine mahkememize açõlan gaiplik ve tescil davasõ nedeniyle yapõlan yargõlama so- nunda verilen ara kararõ gereğince, Davalõlar, Yordan oğlu, Prodromos GERMİRLİOĞ- LU ile, Yani oğlu, Yorgi Yorgiyadis CENNETOĞLU’nun maliki olduklarõ, Heybeliada Mah. Demirtaş Sokak’ta bulunan 17 Pafta, 81 ada, 2 parsel sayõlõ taşõnmaz üzerinde hak iddia eden veya taşõnmaz maliklerini tanõyan, hayat ve mematlarõ hakkõnda bilgisi olan- larõn ilan tarihinden itibaren 6 aylõk süre içerisinde mahkememize müracaatlarõ M.K’nin 713/4 maddesi gereğince tebliğ olunur. (30.04.2010) (Basõn: 33175) BAŞSAĞLIĞI Merhum Yaşar Doğruöz, merhume Resmiye Doğruöz’ün kızları, Mehmet Müfit İmşir’in eşi, Perihan Marmara, Nermin Üstündağ, merhume Necla Nayman ve merhum Hüsnü Subaşı’nın kardeşleri, Ahmet Gündüz İmşir, Mehmet Turay İmşir ve Emine Melike Gürer’in sevgili anneleri, Şima Begüm, Nihat İmşir’in babaanneleri, Turgut Gürer’in anneannesi, Sevgili Annemiz REYHAN İMŞİR Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. 15 Mayıs 2010 Cumartesi günü Erenköy Galippaşa Camisi’nden kaldırılarak Karacaahmet’e defnedilmiştir. Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı dileriz. İMŞİR AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle