19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
23 ARALIK 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 Özal, Demirel’in sorusunu ‘Halkın içindeki ideolojik gelişmeyi nasıl önleyeceğiz’ diye yanıtlıyor: HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Tamamen durdurulamaz T urgut Özal: “Bu hareketlerin tamamı ile ortadan kaldırılması mümkün değil. Artarak mı gidiyor, azalarak mı gidiyor? Ona bakmak lazım. Eskiden beri var. Bugünün hadisesi değil. Dünkü bastırılma şekli bugün kullanılamaz. Meselenin kısa vadede, çözülmesi mümkün değil. Orta ve uzun vadeyi iyi görebilmek gerek. Halkın içinde ideolojik işlemeyi nasıl önleyeceğiz? Bu zamana kadar ideolojiye hizmet etmiyordu. Demokratik ortamda, o ortamı bozmadan çözebilmenin yolunu bulmalı. ‘İstediğimiz kadar öldürelim’ fikriyatı yerleşiyor. Güneydoğu Anadolu Projesi, 15 senedir çalışmaya başlayacak. Fikri ayrılık, ideolojik ayrılık devam ederse bu projenin akıbeti ne olacak?” Süleyman Demirel: “Daha evvelce söylediğim gibi, sorun orta veya uzun vadeli sayılamaz. Sorun, kısa vadelidir. Orta vadeyi düşündüğümüz takdirde, sorunu çözme iradesinde şüpheye düşeriz. Orta vadede sorun, uluslararası zeminlerde bizi çok sıkıntıya sokar. Durup durduğu yerde devletin kimseyi kurşunladığı yok. Hem, her gün ‘Biz bu olayı bastırırız. Bu devlet güçlüdür’ diyeceksiniz, hem de, ‘Hadi bastırın bu yangını, söndürün’ deyince, ‘meselenin kısa vadede çözülmesi mümkün değil’ gibi bir tavır takınacaksınız. Bu olmaz! Üniter devleti zedeleyecek hiçbir çözümü kimse aklından geçirmemelidir. Kadın, çocuk demeden insanları hunharca öldüren bu çete karşısında, ‘önyargılar var’ diyerek, Türkiye birliğini savunmanın, önyargı anlamına gelebilecek imalara tabi tutulması veya bu birliğin parçalanmaya varacak yollarının günün tedbiri gibi düşünülmesi, zaaf olur. Türkiye’de çok büyük olaylara sebep olur. Bu durumda devletin kafasında, eşkıyayı tesirsiz hale getirmekten başka bir arayış olmamalıdır. Devlet, şantajın önünde eğilirse, Türkiye birliğini tutamayız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; ırk, dil, din, mezhep ayrılığı gözetmeksizin ona sadık olan herkesin devletidir. Türkiye’de bin senedir devlet var. ‘Kürt devleti’ olmamıştır. Türkçe konuşanlar, Kürtçe konuşanlar bu ülkenin çocukları, kardeşlerdir. Bunların kafasına ayrılık koymak, hayatı, hepsi için zindan etmektir. Eşkıya ile mücadele etmek yerine, acaba Ankara’da daha kolay bir yol yok mu? Yani ‘mücadele etmeden bir şeylere razı olsak, olmaz mı?’ gibi bir düşünce, kimsenin aklından geçmesin. İrken, ‘Ben Kürt’üm’ diyenler ile ‘Ben Türk’üm’ diyenler, Türk vatandaşları olarak hepsi bu devletin sahibidirler. Ülkenin istedikleri köşesinde oturabilirler, istedikleri işi tutarlar. Devletin her kademesinde (yüksek hâkim, general, vali, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, milletvekili, belediye başkanı, büyükelçi) görev alırlar, hiçbir ayrıcalık yoktur. Ülkenin ve devletin sadık hizmetkârlarıdırlar. Dışardan büyük baskı vardır. Bu baskılara boyun eğemeyiz. Yalnız bu baskılara haklılık verecek, yanlış tasarruflarda bulunmamalıyız. Tedbirleri, insan haklarını zedelemeden, hukukun üstünlüğünü bir kenara bırakmadan, demokrasi içinde arayıp bulmalıyız. Şimdiden, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Projesi’nin geleceği hakkında telaşa düşmek, Türkiye’nin istikbaline güvensizlik olur. Biz, devletin yanındayız. Milli birliğinin yanındayız. Ülke bütünlüğünün yanındayız. İnsan haklarının yanındayız. Kanunları hâkim kılacak görevlilere de tam desteğiz. Bugünkü toplantının neticesi budur.” Erdal İnönü: “Ülkenin bütünlüğünün demokrasi içinde korunacağına inanıyorum.” Turgut Özal: “Devlet politikası gerek. Problem var. 23 ay sonra tekrar sizleri davet edeceğim.” Süleyman Demirel: “Onu hiç telaffuz etmeyiniz. Gerek olmayabilir.” Erdal İnönü: “Evet gerek olmayabilir.” Uçurumun Kenarındaki Kent İngiliz The Guardian’da çıkan bir yazıya göre İstanbul, “Uçurumun kenarındaki kent” olarak tanımlanmış. Giderek balon gibi şişen, inanılmaz yatırımlar yapıldığı halde pek çok altyapı sorununu bile çözmeye yetişemeyen dev kentler arasında gösterilmiş. Ekonomi sayfalarında yer alan habere göre, kentin yoğun yatırım talebi yüksek bütçe açıklarına ve biriken borçlara neden oluyormuş. Meraklanmayın yalnız değiliz, Amsterdam, Madrid, Floransa gibi kentler de sayılmış mali yapısı kırılgan yerler arasında... Floransa, Venedik gibi kentlerin çok fazla turist almasına karşılık farklı sorunları var. Bu kentler fazla gelişip yayılamıyor, binlerce yıllık geçmişini korumak için inanılmaz yatırımlar yapmaya devam ediyor. İstanbul kendi inanılmaz tarihinin yanı sıra sürekli gelişen, yenilenen, değişen bir kent. En çok göç alan megakentlerden biri... Bir yandan geleneksel yapısını öne çıkartmaya çalıştığımız bu kent bir yandan cam gökdelenler, dev otel ve iş kuleleri, alışveriş merkezleri, toplu yerleşim birimleri, yollar, tüneller gibi yatırımlarla farklılaşıyor. Bu kentte henüz 30 yaşına gelmemiş insanlar bile rahatlıkla bir semte gittiklerinde çocukluk anılarını anlatırken bambaşka bir zamandan söz eder gibi konuşurlar. Çünkü o evler, o yollar tümüyle değişmiştir on, yirmi yıl içinde. İstanbul aynı zamanda son yıllarda farklı bir açıdan da ilgi görmeye başladı. Eğlence ve gece hayatıyla... Son yıllarda geçmişini yeniden hatırlamaya çalışan Beyrut gibi İstanbul da eğlencenin farklı adreslerinden biri haline geliyor. Geçmişte pek fazla rağbet görmeyen yeme içme, eğlence, lüks sektörüne yeni yetişen kuşak çok daha profesyonel giriyor. Dünya ölçeğinde lokantalar, oteller, kulüpler, cafeler ardı ardına açılıyor, dünyanın en ünlü markaları İstanbul’da şubelerini açmaya çalışıyor. Yalnızca bir örnek olarak Beyoğlu ve çevresi bile Avrupa kentlerinde kolay kolay bulunmayacak bir gece hayatı sunuyor. Binlerce lokanta, cafe, kulüp sabaha kadar birbirinden çok farklı mekânlarda ve sokakta sürüp giden hayat özellikle bahar, yaz aylarında İstanbul’u çekici kılıyor. Özellikle tarihsel dokudaki semtlerde yabancıların mülk alma merakı giderek artıyor. Yalnızca geçen birkaç ayda İstanbul’da düzenlenen konserlere şöyle bir baktım, klasik, caz, geleneksel, pop gibi çok farklı dallarda inanılmaz isimlerin bir araya geldiğini gördüm ki aynı dönemde birçok büyük Avrupa kentinde bu insanları bir arada göremezsiniz. Henüz bu gelişmenin muhafazakâr çevreyle çatışması bir iki küçük olay dışında yaşanmıyor. Ama gelecekte ne olacağına dair kimsenin açık bir öngörüsü yok. Bir yandan büyük bir hızla yaratılan yeni yerleşimler, bir yandan bilim adamlarının sürekli altını çizdiği deprem tehlikesi, bir yandan kentin tarihi dokusunu yeniliyoruz derken bir yandan olur olmaz dikilen mimari şaheserler! Bir yandan hayatın değişmez çilesi haline gelen trafiğe bulunmaya çalışılan çözümler ve bunun için yapılan inanılmaz yatırımlar, öte yandan daha onlar bitmeden kente eklenmeye devam eden nüfus... Dünyanın en güzel kentlerinden biri için “uçurumun kenarında” tanımlaması pek de hoşuma gitmedi. Ama bu kent için bu kadar aceleci davranmak yerine biraz daha düşünmek ve tartışmak gerekmez mi diye de sormadan edemiyorum. [email protected] niter devlet zedelenmemeli’ Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran temel ilke, eşitliktir. ‘Ü İlhan Selçuk’un 1 cümlelik özeti Teröre karşı önlemler T Ö YARIN: EŞLERİN SÖZLERİNE DEVAM C MY B C MY B zal, Köşk’teki zirveden sonra yaptığı açıklamada: “Bütün siyasi parti liderleri ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda yekvücut halinde hareket ettiler” dedi. Fakat partiler, devletin zirvesi, yıllar sonra partiler arası boğuşmalardan fırsat bularak PKK terörüne ciddi biçimde eğiliyorlardı. Ne ki İnönü; “zirvede aradığını bulamadığını, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın sorunun çözümüne ilişkin hiçbir somut öneri getirmediklerini” söyleyecek; Demirel ise Köşk’teki zirveye neden katıldığını içeren eleştirilere grup konuşmasında yanıt verecekti. (26 Mart 1990). Güneydoğu’dan gelen haberler iç açıcı değil. Bağımsız Kürdistan’dan söz ediliyor. Herkes Kürtçe konuşuyor. Geçen haftayı Elazığ’da 8+2 er+1 öğretmen, toplam 11 şehitle kapadık. Maraş’ta köy basıldı. İki terörist ve bir korucu ölü. Demirel: “Güneydoğu’da işler kötü” diyor. “PKK ile İslamcı örgütler el ele.” Yanıtı: “O işin yan tarafı ve yardımcı unsur.” Aramızda konuşurken İlhan Selçuk ülkede durumu özetleyen çok güzel bir tanımlama yaptı: “Özal fıttırmış. Hükümet yok. İnönü kem küm. Ecevit öyle. Demirel eskimiş.” Piyasayı önlemler sardı: Nisan ayı terör ve anarşi üzerinde yoğunlaştı. Zirve toplanmadan önce Abdullah Öcalan ateşkes için dayatmalar öne sürdü. Hürriyet aracılığıyla: “Ateş keselim, masaya oturup görüşelim!” Zirveden önce de sonra da bu sözler tartışma konusu. Kürt olmayanın Kürt olmakla övündüğü günler! Apo’nun sözlerine sarılan sarılana: Terörist başı: “Türkiye, bölgedeki askeri tedbirlerinden vazgeçerse biz de şiddetten vazgeçeriz.” Bugünün (2010) dünden farkı ne? Ateşkesten operasyonların durdurması için PKK’nin (Barış ve Demokratik Partisi’nin) öne sürdüğü koşullara kadar! Cumhurbaşkanı Özal yeni önlemler peşinde. Olağanüstü Hal’in yetkileri arttırılıyor. Genelkurmay Başkanı Torumtay ile iki saat terörü konuşuyor. Basına kısıtlama getiriliyor; Güneydoğu’daki olaylar ve gelişmelerde basına getirilen kısıtlama bölge ile sınırlı olmaktan çıkarılıyor, Türkiye’ye yayılıyor. Bu arada Özal’a savaş yetkisi veren madde kaldırıldı. Güneydoğu’yu terörden arındırmak için “sürgün” getirilen önlemler arasında. Demirel, “Sürgün 100 yıl öncesinin tedbiridir. Basına sansürle bir yere varılamaz” diye karşı çıktı. Alınan önlemler arasında “insan haklarına aykırı” olanlar da vardı. 23 Nisan, muhalefetin “Hâkimiyet var ama millisi yok” sloganı ile kutlandı. ‘Basına sansür yok’ ‘Bazılarının’ iddia ettikleri gibi basınımıza sanDevlet bu vatandaşlarımızın her zaman yanlarınsür konulması veya benzeri bir uygulama söz konusu da bulunacaktır. değildir. Tüm ulusumuzun, 55 milyon vatandaşımın temel Kanun hükmündeki kararnamede anayasamızın hak ve hürriyetlerini ve en önemli insan hakkı olan verdiği yetkiye dayanılarak gerekli tedbirler alınmış yaşama hakkını, hür, huzur ve güven içinde yaşama ve basınımızla ilgili hükümler basının bu milli ihti arzusunu sağlamak için devletimizin her şeyi yapayaç yönünde kendi kendini kontrol etme esasını ge cağından emin olmanızı isterim. Devletinize güvetirmiştir. Esasen sansür yetkisi sadece Sıkıyönetim nin ve inanın.” Kanunu’nda vardır. imsenin gücü yetmez’ Diğer taraftan, çok dikkat ve özenle uygulana“Memleketimizin birliği ve bütünlüğü cak olan genel güvenlik ve kamu düzeni baher türlü düşüncenin üzerindedir. Takımından gerekli görülenlerin, Olağanüstü bii ki temel hak ve hürriyetlerin özüHal süresini aşmamak üzere, bölge dıne dokunulması ve hukuk devleti şına çıkarılmasının da bir sürgün olaEŞLERİN SÖZLERİ: kavramından vazgeçilmesi söz korak nitelendirilmesi mümkün değilEcevit’in Özal sendromunusu olamaz. dir. na koyduğu “CumhurbaşEsasen ülkemizin birliği ve Amaç genel güvenliğin ve kamu kanlığını ayağa düşürdü” teşhibütünlüğünün idamesi ve bütün düzeninin korunması ve asayişin si üzerinde söyleşiler yapılırken: vatandaşlarımızın kanun sağlanmasıdır. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık önünde ve eşitlik ilkesine uyAyrıca Olağanüstü Hal BölMuhabirleri Derneği’nin yönetimingesi’nde bazı vatandaşlarımızın de bulunan Özal’a hayran gazetecile gun olarak huzur ve güven teröristlere silah zoru ile yar rin çıkardığı “Genç Kalemler” dergisi içinde yaşaması için devletin, nin temmuz sayısında Özal ve ‘çok gerekli tedbirleri alması başdımcı olma ve zoraki destek muhterem eşleri’nin kimi sorulara birta gelen vazifesidir. verme durumunda kaldıkları Bunu yaparken de, Türk bilinmektedir. Maddenin bir likte verdikleri yanıtları içeren bir söyleamacı da bu vatandaşlara yar şi yayımlandı. İlginç bir söyleşiydi. O sı Devleti’nin başı ve bu sıfatralarda Turgut Özal yetmezmiş gibi, la Türkiye Cumhuriyeti’nin dımcı ve destek olmaktır. Semra Özal’ın da politikaya gireceği, ve Türk milletinin birliğini Burada ülkemizin milli birhatta başbakan olacağı yazılıp çizilitemsil eden, anayasanın uyliği ve toprak bütünlüğünün, dıyor, hatta bu irdelemeler ciddi kalemşarıdan veya içeriden, nere ler tarafından tartışılıyordu. Söyleşide gulanmasını ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çaden gelirse gelsin her türlü Semra Özal’ın ‘siyasetteki geleceği’ lışmasını gözetme görev ve eleştirinin üzerinde olduğunu soruldu. Turgut Özal, eşinin “başyetkisine sahip bulunan Cumbilhassa belirtmek isterim. Kalbakanlığı yeğlediğini” söylerken kahkahalar atıyordu. Semra Hahurbaşkanı olarak anayasanın dı ki, demokratik parlamenter nım daha ciddiydi: “Önce parve yasaların tanıdığı yetkileri sistemle yönetilen birçok ülkede lamentoya girmem lazım. O kullanmaktan hiçbir zaman kamilli menfaatlerin söz konusu olzaman o ikincisi de...” çınmayacağımı bir kere daha huduğu bu gibi durumlarda, bu tür uyzurunuzda ifade etmek isterim. gulamaların görüldüğü de vatandaşMilli menfaatlerimizin söz konusu larımızın malumudur. olduğu her durumda Meclis’te grubu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin son bulunan veya devletten mali destek gören defa değiştirerek süresini uzattığı Pişmanlık bütün siyasi parti liderleriyle, talepleri halinde Yasası ile bu hadiselere karışanların vazgeçmeleri halinde kendilerine getirilen güvence ve desteğin şü görüşmeye hazır bulunduğumu ifade ediyorum. Hepinizin huzurunda şunu bir kez daha vurmulu aile ve yakınlarını da içine alacak şekilde genişletilmiş ve pişmanlık duyanlar için son bir fırsat gulamak isterim ki, Büyük Atatürk’ün ve Türk milletinin kanı ve canı pahasına Misakı Milli sıyaratılmıştır. Biz Olağanüstü Hal Bölgesi’nde isteyerek veya is nırları içerisinde kurduğu laikdemokratik Türtemeyerek bu tür işlere karışan vatandaşlarımızı tek kiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü parçalamarar toplumumuza kazandırmayı hedef almış bulu ya kimsenin gücü yetmeyecektir. Bizim gücümüz milletimizde daima var olan nuyoruz. Konuya insani açıdan bakmaya ve yakbirlik ve beraberlik ruhunda ve her şeyi çok laşmaya devam edeceğiz. Bu nedenle nadim olan ve pişmanlık duyanların bu iyi değerlendiren sağduyusunda saklı bulunyasadan yararlanmalarını bilhassa tavsiye ediyorum. maktadır.” ‘K urgut Özal, televizyonda halka konuştu. Terör ve alınan önlemler konusuna şöyle değindi: Anayasanın verdiği yetkiye dayanılarak 9 ve 13 Nisan günleri Bakanlar Kurulu başkanlığımda toplanarak bu konuda alınması zaruri tedbirleri görüşmüş ve anayasamızın 121. maddesinin son fıkrasının verdiği yetkiye dayanarak buna ilişkin kanun hükmündeki kararnameleri çıkarmıştır. Bu kanun hükmündeki kararnamelerde ilaveten alınacak tedbirler gayet açık ve net bir şekilde belirtilmiş, terör faaliyetlerinde bulunanlarla onlara destek olanlara karşı sürdürülecek amansız mücadelede kullanılacak yetkiler yer almıştır. Buna mukabil Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücavir illerde, bu mücadeleden etkilenebilecek vatandaşlarımızın güvenliklerinin sağlanması konularına da yer verilen kanun hükmünde kararnamelerde, ‘gereğinde güvenlik nedeniyle yer değiştirmek durumunda kalacak olan vatandaşlarımıza’, yerleşmeleri, iş kurma veya iş bulma konusunda önemli destek ve kolaylıklar sağlanmış ve masum vatandaşlarımızın sorunlarına şefkatle yaklaşılacağı hususu açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu arada bölgede Batman ve Şırnak ilçelerinin sosyalekonomik ve güvenlik nedenleriyle il haline getirilmesine ilişkin kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulması da Bakanlar Kurulu’nca kararlaştırılmıştır. Sizlere kısaca anlattığım bütün bu tedbirler, anayasamızın verdiği yetki ve sorumluluklar çerçevesinde Türkiye Devleti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması amacıyla alınmıştır. 2 ÜST DÜZEY İSMİ HABERDE KULLANDI AA, 2 MİT’çiyi deşifre etti FIRAT KOZOK ANKARA Bir süre önce Devlet Güvenlik Zirvesi’ne katılan MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in ismini abonelerine geçtiği haberde deşifre eden Anadolu Ajansı (AA), yeni bir skandala imza attı. Ajans, dünkü Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu toplantısına katılan MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammet Dervişoğlu ile MİT İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Sadettin Kayserilioğlu’nu da deşifre etti. İki üst düzey yöneticinin isimleri yıllardır saklanıyordu. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantısı dün İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın başkanlığında toplandı. Anadolu Ajansı da bu konuyu her zaman olduğu gibi haberleştirdi. Ancak ajans tarafından geçilen haberde çok önemli bir detay göze çarptı. Haberde, katılımcıların isimleri yayımlanırken MİT’in üst düzey yöneticileri de deşifre edildi. Ajans daha önce de Başbakanlık’ta yapılan Devlet Güvenlik Zirvesi ile ilgili haberinde MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’i deşifre etmişti. Yıllardır adı bir sır gibi kamuoyundan saklanan ve sadece “A.G.” olarak anılan, medyaya tek bir fotoğraf karesi bile sızmamış olan efsane isim, devletin haber ajansı tarafından tüm dünyaya duyurulmuştu. Durum büyük sıkıntıya neden olmuştu. TMY yasaklıyor Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesi, bu tür görevlerde bulunan kişilerin isimlerinin deşifre edilmesini yasaklıyor. İlgili maddede “İsim belirterek terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklayan veya yayımlayan, yayın sorumluları hakkında bin günden on bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur” deniliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle