19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CUMHURİYET 23 ARALIK 2010 PERŞEMBE EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Terörle Mücadelede ABD’nin Tutumu ABD’nin Türkiye’ye karşı Kürt kartını oynamasının bir nedeni Obama yönetiminin ABD’nin baş düşmanı olarak gördüğü İran’a AKP hükümetinin destek verdiği yolundaki algılamasıdır. ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN Demokrasi Cephesinde Tek Güç Olmak! Ben seçimlerde oylarımı CHP’ye verenlerdenim. İki kez de Türkiye İşçi Partisi’ne... CHP derken SHP’yi, DSP’yi de, eş çizgide partiler olduğu için... Seçmen olarak çoğu kez yenik düştüm! İki kez Ecevit’in CHP’sinde başarılı oldum. CHP oylarının yüzde 42’yi bulduğunda... Hepsi o kadar... CHP’nin Ecevit’i, bu büyük başarısına karşın yine de iktidar olamadı. Adalet Partisi’nden beş on kişiyi elde ederek hükümet oldu, ama çok sürmedi egemenliği... Yakın tarihi bir kez daha anımsamak gereksiz. Okurlarım yaşadı hepsini. Gelelim günümüze... CHP Deniz Baykal’ın gücüyle yeniden doğdu, denir. Öyle değil mi? 12 Eylül Evren Paşa darbesi bütün partileri, bu arada CHP’yi de kapatmış, partilerin liderlerine de, birtakım ünlü politikacılara da beş yıllık bir ‘yok olma’ cezası vermişti. Özal bu haksız cezayı uzatmak istedi, halkoyuna sordu, bu kişiler, yani Demirel, Ecevit ve bütün yasaklılar politikaya dönsün mü, dönmesin mi?.. Yüzde 51 ‘dönsün’ dedi. Ve hepsi döndü!.. Bu arada SHP, derken DSP kuruldu. Derken, derken Deniz Baykal yeni bir CHP yarattı. Başına geçti, o günden bugüne getirdi seçimlerde yüzde yirmilere kadar çıkarabilerek oy oranını!.. Şimdi çekildi bir yana, parti yeni ellerde!.. Kılıçdaroğlu gibi gerçek bir demokratın yönetiminde... Ben kaç kurultay izledim! Sayısını unuttum... Bu kez, kurultay için Ankara’ya gidebilmek, nerde; Akyaka’dan İstanbul’a gidebilmek bile bir sorun! Ama TV’lerde izlemek belki de daha iyi, daha etkili... Genel başkanın bir buçuk saat süren konuşmasını beğendim. Boş söz etmedi, tek tek anlattı, sergiledi neler yapmak istediğini; ulusumuzun özlemlerini, isteklerini. Bütün bunları karşılamak için kadrosuyla birlikte çaba harcayacağını... Umutlanmak ayrı bir güçtür. Umutsuz olmaz, ama yalnız umutla da olmaz!.. Altı ay kaldı genel seçime! CHP bu kez tüm muhalefet güçlerini yanına almalı. Tek amaç, sekiz yıllık bir AKP, daha doğrusu ‘tek adam’ iktidarını oy gücüyle değiştirmek olmalı. Hazirandaki seçime tek bir güç olarak katılmalı. Öncülüğünü CHP’nin yapması gereken halktan, demokrasiden, Mustafa Kemal’den yana bir demokrasi cephesinde bir araya gelerek... Şükrü M. ELEKDAĞ CHP İstanbul Milletvekili T erörle mücadelede Türkiye’nin ne durumda olduğuna göz attığımız zaman çok karanlık ve endişe verici bir tabloyla karşılaşıyoruz. Hükümet yaklaşan genel seçimler öncesinde PKK’nin terör eylemlerini durdurmak suretiyle siyasi rant sağlamak için terör örgütüyle bir müzakere ve pazarlık süreci başlatmıştır. Bu süreçte, “ÖcalanKandil ekseni”, “Demokratik Çözüm” adını verdiği şu şartları hükümete dayatmıştır: Anayasada vatandaşlık tanımı değiştirilmeli, Kürt kimliği anayasada güvence altına alınmalı, Kürtçe eğitim ve öğretime geçilmeli, Güneydoğu’ya özerklik verilmeli ve Öcalan’ı da kapsayan bir genel af çıkarılmalıdır. veriyorum.” Terörist başının hedef listesinin başına Cumhurbaşkanı’nı koyarak savurduğu bu dehşetengiz tehdidi, hükümetin terörle mücadelede gösterdiği zafiyetten aldığı cüret ve cesaretle yaptığı besbelli. Türkiye bu noktaya nasıl geldi? Türkiye bu akla durgunluk veren noktaya AKP iktidarının şu dört hatasında ısrar etmesi sonucu gelmiştir: (1) “Kürt açılımı” veya “Demokratik açılım” denilen girişimin sakat temeller üzerine bina edilmesi. (2) Terörle mücadelede aşırı zafiyete düşülmesi. (3) Siyasi rant hesabıyla PKK ile mütareke yapılması ve müzakereye oturulması. (4) PKK’nin elindeki silahı bırakmamakta ısrar etmesine rağmen, devletin örgütle müzakereye oturmayı kabul etmesinin “ÖcalanKandil ekseni” tarafından hükümetin teslim bayrağını çekmesi olarak yorumlanması. Çizdiğim bu tablo, PKK’nin kuzey Irak’taki dağ kadrosu tasfiye edilmeden, Türkiye’nin ne PKK ne de Kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulamayacağını ortaya koyuyor. İşte bu noktada, diplomasinin de devreye girmesi zorunlu oluyor. Burada bir gerçeği de tüm açıklığıyla dile getirelim. PKK’nin hayatta kalmasını ve vurucu gücünü muhafaza etmesini sağlayan ABD’dir. Amerika’nın, Irak’ı işgal ettikten sonraki dönemde, Türkiye’ye karşı ikiyüzlü bir siyaset uyguladığı artık tamamen açığa çıkmıştır. ABD bir yandan, PKK ile mücadelede yanımızda olduğu izlenimini yaptığı açıklamalar ve sağladığı bazı jest niteliğindeki desteklerle yaratmaya çalışmıştır. Ama, öte yandan da PKK’nin tasfiyesi için gerekli boyutta Öcalan: Korkunç bir iç savaş başlatırım!.. Önerilerine şu ana kadar yanıt alamayan Öcalan, 16 Aralık’ta avukatları vasıtasıyla bir açıklama yaparak “Demokratik Çözüm” şartları kabul edilmediği takdirde korkunç bir iç savaş başlatacağı tehdidinde bulundu. Açıklamanın çarpıcı bölümleri şöyle: “Çok önemli bir 6 aya giriyoruz. Bu 6 ay iyi değerlendirilirse çözüme kapı aralanabilir. Aksi takdirde kimsenin hesaplamayacağı kadar korkunç bir savaş gelişebilir. Ünlü bir tarihçi ‘Böyle dönemlerde ya ölürsün ya öldürürsün, gerisi yoktur’ diyor. Çözüm gelişmezse bizi böyle bir dönem bekliyor. Kimin öldürüleceği de belli olmaz, herkes tehlike altındadır. Bu ülkenin cumhurbaşkanı bile ağzında köpüklerle öldü. Çözümsüzlük uzarsa Türkiye’yi de böyle büyük tehlikeler bekliyor, onun için bu örneği desteği Türkiye’ye hiçbir zaman vermemiş, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak bölgesine etkin ve sonuç alacak nitelikte kara operasyonları yapmasını önlemiştir. Bu bağlamda ABD, himayesine aldığı Barzani’nin de PKK’yi barındırmasına, korumasına ve lojistik ihtiyaçlarının karşılamasında yardımcı olmasına yeşil ışık yakmıştır. Washington’ın NATO müttefiki Türkiye’ye karşı böylesine hasmane bir tutum içine girmesinin üç nedeni vardır. Birinci nedeni, tarihte ilk defa olarak Ortadoğu bölgesindeki tüm Kürt örgüt ve faaliyetleri ABD’nin denetim ve kontrolü altına girmiştir. Bu şekilde Washington, icabında bölge jeopolitiğinin dizaynında kullanabileceği müthiş bir diplomatik levyeye sahip olmuştur. Bugünün koşullarında Barzani de, Öcalan da, PKK de, PEJAK da ABD’nin piyonları konumundadırlar… Washington, PKK’den ABD’nin Ortadoğu stratejisinde bir manipülasyon aracı olarak yararlanıyor. PKK’nin uzantısı olan PEJAK’ı İran’da rejimi çökertmek için kullanıyor. PKK içindeki Suriyeli elemanları Suriye’ye karşı kullanmayı tasarlıyor. Bu nedenlerle PKK’nin tasfiyesini arzu etmiyor. İkinci neden, Obama yönetiminin, Irak’ın parçalanması durumunda kuzeyde kurulacak bağımsız Kürt devletine yerleşerek burayı bir askeri üsse dönüştürme ve Ortadoğu stratejisinin önemli bir dayanak noktası yapmayı öngören bir planı bulunmasıdır. ABD’nin Türkiye’ye karşı Kürt kartını oynamasının üçüncü nedeni ise Obama yönetiminin ABD’nin baş düşmanı olarak gördüğü İran’a, AKP iktidarının destek verdiğine inanmasıdır. Ankara’nın İran’a yönelik politikası, Washington tarafından, İran’ın siyasi ve ekonomik baskı ve yaptırımlara karşı direncini arttırdığı ve nükleer silah üretmesine yardımcı olduğu şeklinde algılanıyor ve ciddi tepkilere yol açıyor. Ankara’nın dikkatle değerlendirmesi gereken husus, başta Amerika olmak üzere, tüm Batı dünyası ile tüm Arap âleminin üzerinde ittifak ettikleri görüştür. Bu da İran’ın nükleer silah yapmak hususunda kararlı olduğu ve Ortadoğu’nun bir cehenneme dönmemesi için İran’ın bu ihtirasının mutlaka önlenmesinin zorunlu olduğudur. AKP iktidarı bu görüşte olmayabilir. Ancak, izlediği politikanın Türkiye’ye çıkardığı ve çıkaracağı ağır faturanın hesabını gerçekçi bir şekilde yaptığı söylenebilir mi? Şurası bilinen bir gerçek ki, Türk hükümetinin İran politikası Obama yönetiminin tüylerini diken diken ediyor ve bu rahatsızlık nedeniyle, “Türkler ABD’nin baş düşmanına ve maruz kaldığı tehdide açıktan destek veriyorlarsa, biz neden onların karşılaştığı PKK tehdidine duyarlı olalım?” şeklinde bir tepkiye yol açıyor. Bu söylediklerimiz, Türkiye ile Amerika’nın ilişkilerini ortaklaşa masaya yatırarak etraflı bir değerlendirme ve karşılıklı ayarlamalara tabi tutmalarının çok acil ve ciddi bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığını göstermiyor mu? Bu toplantıda, Türk hükümeti, ABD’li muhataplarına, Washington’ın Kuzey Irak’a yönelik politikasının PKK’ye destek sağlanmasına yol açarak Türkiye’nin yaşamsal çıkarlarına zarar verdiğini ve bu politikanın uygulanmasında ısrar edilmesi halinde, Türk kamuoyunun tepkisi nedeniyle, Türkiye ile Amerika arasındaki askeri ve siyasi işbirliğinin ve kurumsal ittifak ilişkilerinin tehlikeye düşeceğini en çarpıcı ifadelerle ortaya koymalıdır. Bu ortak değerlendirmenin amacı tabiatıyla, Amerika’nın da görüş ve duyarlılıklarının özenle dikkate alınması suretiyle, ilişkilerin, müttefik ilişkilerine ve işbirliğine yaraşır şekilde karşılıklı çıkar ve yarar dengesine oturtulması olacaktır. Bu şekilde Ankara ile Washington arasındaki havanın düzeltilmesini sağlayacak girişimlerin bir an evvel gerçekleştirilmesinde büyük yarar vardır. Bir Teklif... Teklifim şu: Ayrılığı isteyen siyasetçilere ve televizyonlara çıkıp onları destekleyenlere birer kâğıt imzalatın. O kâğıtta; Türkiye bölündüğünde, ülkenin batı tarafında yaşamayacaklarını taahhüt etsinler. İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da, Antalya’da, Mersin’de, Muğla’da... Çeşme’den, Bodrum’dan, Akçay’dan, Marmaris’ten, Pamukkale’den vazgeçtiklerini yazıp, altını imzalasınlar. Ben imzalayamam... Diyarbakır’a gitmekten, Van’ı görmekten, Tunceli’nden, Ağrı’dan vazgeçemem... Vazgeçersem üzülürüm... Canım sıkılır... Oraların “başka yer” olmasına izin veremem... Dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım var oralarda, onlarla “ayrı” olmak istemem... Dicle’nin kumlarında oynamıştım, yine oynama hayalim bana kalsın derim... Fırat kenarında çadır kurmaya götürecektim çocukları, hâlâ duruyor sözüm... Tehditlerin yoğun olduğu bir gün, karımın kulağına eğilip sıkı sıkı tembihlemiştim: “Başıma bir şey gelirse, beni Tülmen’e gömün...” Ne çok hayalleri yıkıyorlar bilemezsiniz... Bu bölünmeyiparçalanmayı isteyenler, Tatvan’daki gencin bir gün İstanbul’a gitme hayalini de tekmeliyorlar. İstanbul dünyada en büyük Kürt kentidir, üç milyon Kürt yaşar... Kaç milyon TürkKürt yuva var bilemeyiz... Peki ne yapacaksınız çocukları?.. Bir anneanneye koşmak isteyecekler, bir büyükbabaya... Gözle görülmeyen sevgi, aşk, özlem, umut halatlarıyla paketlenmiştir bu topraklar... İçinde batısı da var, doğusu da var... Teflik ediyorum: Kim ki “ayrılık” üzerine ağzını açarsa... Kim bu güzel ülkenin doğusu ile batısını ayırmaya kalkarsa... O an önüne koyun kâğıdı... Ayrılmak istediği o yerlerde yaşamaktan vazgeçeceğini, gidip gelmeyeceğini, dönüp bakmayacağını, ayağını basmayacağını yazıp altını imzalasın... İmzalamazsa, stüdyonun kapısından kovun gitsin sahtekârı... Ben imzalayamam... Eli titrer insanın... [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle