28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Mehmet zaman Ikive Saçlıoğlu Keçtde, keçiden, sayılardan, yıldızlardan söz ederken insana odaklanıyor.Kitapta, zaman içindedeğişen ve değişmeven yanlanmız, tutkularımız, korkulanmız, aşkiarımız, yaptığımızkötülükler ve iyilikler keçinin bir öyküsünde,fantastik, yalın bir dilve kışkırtıcı imgelerleanlatılıyor. Barış ÇağrıGENÇ inlediğirniz masallarda ilci inatçıydılar. Birbirlerine yol vermedikleri ıçm kopruden duşmuş derede boğulmuşlardı. Biz devametti hazin, gülünç, büyüdükçe erotik hikayeleri. Hatta şevtam betimlerken bile onu kullandık. Onları hikayelerde bu denli kötü anlatmarnızın mutlaka bir nedeni olmalı? Sanırım hem bizimle birlikte hem yaşayan, cam istediğinde en dik kayalara tırmanıp özgürlüğünü ilan eden bu asi yaratığın davranışlarma epey bozulmuş olmaliyız. Kendinde evcili ve vahşiyi, iviyi ve kötüyü bir arada barındıran keçinin bu hali, Saçlıoğlu’nun yeni kitabı iki ve Keçi’nin tüm öykülerinde karşımıza “0 çıkıyor: zaman Tanrı’nın tek ve bir durması daha iyi,” dedim gözlerine bakarak 0 zaman Tanrı’yı (...) iki ayrı tek anlayanıavız, olmaları daha iyi. Onlar çatıştıkça biz doğruyu görcccğiz. Akıl o zaman çalışmaya başlar. İyi ve kötü karşıtlığı.” MehmetZamanSaçlıoğiu’ndan PANGİBİ.. Kitapta, yalnızca iyi ve kötünün karşıtlığı sorgulanmıyor, aynı zamanda içindeki ikililder de irdeleniyor: bireyin “Ben ikiyim bu durumda, senin yerine düşünüyor, seni içimde konuşturuyorum’ tersiyse’ dedi. Şu anda dedim. ‘Ya ya ben seni içimde konuşturuyorsam? İyisi mi bunu birbirimizin lehine seninle çevirme, ben yan yanayız ama tekiz.” Bunları anlatmanm pek çok yolu varken, Saçlioğlu neden keçi imgesini Bu seçmiş? sorunun yanıtı muhtemelen onun duyarlı kişiliğinde sakli. Haldun Taner Oykü Odülü’nü kazanan isimli “Topaç” öyküsünü, tatilde okuduğu, bir oyuncak ustasının ölümünden bahseden haberden etkilenip kapandığı otel odasında yazdığı düşünülürse, yeni kitabın onu yine tatilde yakalamasına şaşmamak gerek: ‘Adanın önüne demir attığımızda üstünden bir keçi bize kayalarmın Biraz bakıyordu. aşağıya inince iki renkli olduğunu görmüştük. Yarıya kadar siyah, yarıdan sonra beyaz. Sonra bu keçinin adada yalnız yaşadığını anlamıştık. tutsak edilmiş bir keçi. Bu Yalnızhğa hepimizi yaralamıştı. İnsanoğlunun her tür canliya ve hemcinsine kendi çıkan için kötülülder yaptığını biliyorduk ama bu durumdan nasıl bir çıkar sağladığını anlayamamıştık. Bu, cezalandırma gibi bir şeydi. Acımasızca bir şey. Kıyıya, CUMHURİYET KİTAP SAYI 1088 yarıdan kesilmiş mavi bir varil koymuşlardı. İçinde biraz su vardı. insanları kendisine Keçi, Gece yak.laştırmıyordu. olduğunda kıyıdan garip bir ses duymuştuk. Derin bir soluk sesi geliyordu. Sonra yakanıoz yaptık denizde geç saatlerde ve ardmdan ay çıkarken uyuduk. Hepsi beni bir gerçeküstü dünyaya götürdü o gece. Pan’ı anımsadım. Iki renkli keçi gibi, bedeninde insam ve keçiyi barındıran Tanrı Pan’ı. Karşıthklar o zaman aldıma geldi ve bu öykünün temel konusunun karşıtlıklar olduğunu o zaman düşündüm. Sonra hızla gelişti öykü. Istanbul’a döndüğürnüzde ikinci ve üçüncü bölümünü yazdun. bir şey eksikti. Birinci Ama bölüm birkaç ay sonra geldi. Böylelikle bütünleşti kitap. Aynı Tanrı Pan gibi. Pan, Yunanca bütün demek” CI>• Kitabın ana ve son öyküsü, bir mitolojik kahramanı, yarı keçi, yarı insan olan Pan’ı anlatıyor. Saçhoğlu’nun, farklı kültürlerin farklı mitlerinde yer alan keçi belki de en çok yakıştığı imgesinin Pan söylencesini seçmesinin nedenini öğrenmek için onun kaleminden çıkan Pan’a kulak vermeli: “Ben, Khimaira, Büyük Pan, Zeus’u korkunç kurtaran kahraman Aigipan, tanrilarm oğlu, tanrıların torunu, gökyüzü sonsuzluğundaki Oğlak takımyıldızı, adadaki keçiydim. Iki renktim, iki küçük ruhtum, ama bütündüm.” Pan’da beden bulan iki ruhu kitaptaki boyunca irdeliyor Saçlioğlu. üç öykü Birbiri içine geçen, birbirlerine yol açan, ama ayrı anlatımlara sahip bu ikilhiği farklı yönleriyle öykülerle, okuyucusuna sunuyor. Nereye gideceğini bir bilmeyen adamın çıktığı yolculuğu anlatarak başhyor kitap. Yolculuğa çıkarken, gezginleri (Homeros’un, diğer Jules Verne’in, Dante Alighieri’nin kaleme aldıldarmı) kendiyle karşılaştıran kahramanımız, onların neyi aradığını yolculuğunun sonuna doğru ‘Onlar keşfediyor: da düşlerini aramışlardı özlemle. İçlerindeki ikilik ve zıthk buradan kaynaldanıyordu. Hepsi kendi içlerindeki kalabalığın ve kalabalıktaki kendi benlilderinin peşine düşmüştü.” İki eKöçi;1] v «;0] farklı Saçııoğıuİkive KeçI’de küıtürıer,dinlerve felsefelerdenbeslenen bu Öğeıerte tek Öyküsünde, ve bütün oıaraıc düşündüğümüz insan o kavramı oıuşturan, kavramını. ıeştlren ve bütünleyen dertn ele zıtııkıarıyıa aııyor.Kitapta. yalnızcaiyl ve kötünün karşıtlığı sorgulanmıyor,aynı zamanda bireyinlçlndekllklıikıer de Irdeıenlyor. etme işinin Descartes’a düşmesine şaşmamak gerek: “Düşünüyorsun ya, Ama varsın.” baba yoktur, o yalnızca oğlun hayalidir. Ama oğul bunu gayet iyi bilmesine rağmen babasıyla olan buluşmasmm sonlanmasmı istemez. Hatta kendisini bırakmaması için, Fecr suresindeki ona hatırlatır ve sorar: andı ‘Sabah olduğunda bu yıldızlar yine var olacak mı baba?’ diye sordum, ve sevildiğini bilmeyi isteyen doğrulanmayı bir çocuk gibi.” Saçlioğlu, babayla oğlun, Tanrı’yla insanın, diyalektik idealizrn ile diyalektik materyalizmin karşıtlığının ve aynı zamanda bütünlüğünün bulunabileceği bu öyküyü, satır aralarına sakladığı pek çok ayrıntıyla da beslemiş. (Oyküde bahsedilen kelebek etkisi gibi, kullanılan diğerlerini tetildiyor...) Bu imgeler yoğun anlatımm ardından, ağırlığını olay örgüsü üzerine veren ikinci öyküye; ‘insanoğlu yüzünden acı çeken” keçinin hikayesine geçiyoruz. Hayvanın acıldı durumu, bu konudaki duyarlılığımızı perçinlerken, kitabın ana ekseni olan “iki” kavramı, bu sefer adanın çevresinde avlanan iki balıkçı kardeşte karşımıza çıkıyor. Birbirlerine, keçinin iki rengi kadar zıt olan iki kardeşi anlatmanm dışında, ilk ve son öykü arasındaki ilişkiyi ve geçişi sağlayacak detaylar da anlatımın KARDEŞ Saçlıoğlu, farklı kültürler, dinler ve felsefelerden öğelerle beslenen bu tek öyküsünde, ve bütün olarak “insan” düşündüğümüz kavramını, o kavramı oluşturan, derinleştiren ve bütünleyen zıthklarıyla ele alıyor. Yolculuğunun sonunda babasıyla karşılaşan İsa’nm karakterine,çarmıhta son nefesini verirken ‘baba”sına sorduğu sorunun aynısmı sorduruyor: ‘Neden bıraktın beni?” Babasıyla tartışan, ona karşı çıkan, onun boyunduruğundan kurtulmaya çalışan kendi değilmiş gibi. Baba ve oğul arasındaki konuşma, Hegel’in “Alda uygun olan gerçektir. Gerçek olan alda uygundur” sözüyle açılıyor. Bu yüzden, ölmüş babası ile konuştuğuna inanamayan oğlu teskin İKİ içine yedirilmiş durumda. yanaşan turistik teknede larla, keçinin sürgün edilişinin nedeninden bahsedildiği kısımlann hikayesinin parçaları Pan’ın olduğunu keşfetmemiz, son öyküye geçmemizle oluyor. Pan’m korkulan bir yarauktan, sevilen bir kahramana sürecinin fantastik bir dille son anlatıldığı bölüm, öyküden ziyade masal. Saçlioğlu, bir kendindenyaşayan binlerce önce anlatıcısı Pan’ın hikayesini gibi, alırken onu yeniden kaleme ve bu mite yorumlamış körpe bir dal eklemiş. Ayrıca mitin detayları ile kitabın ilk iki öyküsünde anlattıkları arasında bağlantilar kuran Saçlıoğlu, bunu masalın içine yedirmeyi başarmış. (Orneğin adaya sürgün edilen keçinin Pan’la hikayesinin, kesişmesi ya da yolculuğa oğul ile babasını çıkan ziyarete iden Pan’ın yanlarında g götürdüklerinin benzerliği) Böylelilde hem kendinden masal, önceki öyküleri tümleyen, hem de onlardan beslenen bir şekil almış. Ama bu bağlantı yalnızca iç içe geçen olaylarla değil, aynı zamanda ele aldığı düşünce ile de sağlanmış durumda. Pan’ın değişimi, kendinde bulundurduğu ikiikten kaynaklanıyor; iyiyi temsil eden insan kısmı, kahraman Bellerophontes ve kötüyü temsil eden keçi kısmı, canavar Khimaira. Bedeninde barındırdığı iki canlı bazen bencil ve çapkın bir yaratığa dönüştürüyor Pan’ı, bazen birilerinin hayatını kurtaran bir kahramana. Pek çok mitolojik hikayeyi içeren bu masal boyunca farklı insanlık hallerine değinen Saçlıoğlu, satır aralarmda yakın tarihimize de referanslar vermeyi ihmal etmiyor: “Köylüler çocuğu bir anda yakaladılar. Neredeyse bir tanrıyı öldürdü diye linç edeceklerdi. Hem benim ölümsüz olduğumu, bir tanrı olduğumu düşünüyorlardı, hem ölecekmişim saldıranı gibi bana cezalandırıyorlardı. Bu kadar mantıksızhk ancak olur. insanoğlunda İnsanoğlunun bu binlerce yıl devam etti. mantıksızlığı Tanrısına saldıranı cezalandırmaya kalkan zavallilar, böylelikle tanrilarma asıl kendilerinin hakaret ettiğini, onun kendini savunmaya bile ihtiyacı olmadığını anlayamayacak kadar cahildiler.” İnsanoğlunun bu garip halleri tarih boyunca farklı mitlere konu oldu. zıtlık İçindeki ve bütünlük ilham verdi kendine; ağızdan ağza, dilden dile yayılırken öykülerde, kendini değişen oluşturan iki rengi ve ruhu arayıp durdu. iki ve Keçi hiç bitmeyecek bu keşifte yeni bir durak. Bu durakta durup o iki rengi nefeslenmeli, ve ruhu görmek için.• “iki ve Keçi” üzerine (1) Can Mehmet Zaman Saçhoğlu ile söyleşi,Sıcak Nal, sayı: 3, TemmuzAğustos 2010. + Iki ve Keçi! Mehmet Zaman Saçhoğlui iş Bankası Kültür Türkiye Yaymlani 158s. SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle