28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Gulfleragues Kontu’nun Istanbul yalnızca yazarı büyük klasiklerden birini, Mektuplan, Istanbul’da elçi. ayaletiya da bir h kim PortekizMektuplan’nı yazdı? GuilleraguesKontu’ndan‘İstanbulMektupları’ Lr Portekiz Mektuplartnıka leme aldığıiçin önemli bizim değil açımızdan:Bu mektuplar, on yedinci yüzyılınson çeyreğinde, Istanbul’danFransa’ya ve doğru, KraI’a Racine ayarında muhataplarına yazılmış,Osmanlı buradan başkentiyle, yurtdışına gönderilen eskieserlere ilişkinayrıntılarla,kıymetli gözlemlerledolu belgeler. Enis BATUR V’”’ •.. .. T edebiyatının değil, aşk edebiyatının da en delidolu, coşr yalnızmektup çarpıcı örneklerikulu, nin başında PortekizMektupları gelir. Mariana Alcoforada adlı Portekizli bir rahibenin, gönlünii kaptırdığı genç bir Fransız subayına beş mektup. Paris’te yazdığı alçakgönüllü bir vavmevitarafından 1669 yılının ilk günlerinde herhalde kimsenin aklına toplam yayımlandığında, 40 sayfa bile tutmavan bu küçük kitabın inanılmaz ölçüde yankı bırakacağı Portekizceden çevrildiği ileri gelmemişti. sürülen mektupların aslı bulunamadı hiçbir zaman; yazarı ve çevirmeni konusunda bir görüşe de varılamadı üç ortak yüz vildır süren tartışmaların sonunda: Ne olursa olsun, Stendhal’den Rilke’ye sayısızşair ve yazarı derinden etkileyen bu beş metup, yaratıcılarmı saran sisi delerek günümüze dek ulaştılar ve klasik edebiyatın önde gelen örneklerinden biri olarak kabul edildiler. Fransızların kendi Shakespeare’leri saydıklar, tiyatro dehası Racine’e, tam bundan 300 yıl önce, 9 Haziran 1684 günü İstanbul’dan bir mektup postalandı. dek çevrildiğini Bugüne hatta sözünün edildiğine de sanmadığım, bu mektup, Fransa Krah’nm rastlamadığım Osmanlı başkentindeki elçisi Conıte de Guilleragues’den geliyordu. Kimdi bu adam ve Portekizli Rahibe’yle ne ilgisi vardı? ISTANBUL’DA ELÇİ BIR Dostlarının yardmııyla lstanbul’a elçi gönderilmeden önce, “Güneş Kral”m çevresinde ve edebiyat toplantılarında soylu kadınların en büyük gözdesi sayılan Guilleragues’ı SaintSimon “ağzının tadını bilen, tatlı dili, dostlarının gelirini kullanan ama kibar” bir zat olarak Dönemin iki büyük yazarının, tanınilıyor. SAYFA 8 Racine ve Boileau’nun, yazdıklarını günışığına çıkarmadan önce ona danıştıklanna, eleştirilerini ciddiye alarak yapıtlannda küçümsenemeyecek değişiklikler bakılacak olursa, yaptıklarma kurusıki bir salon soytansı değil Kont: Boileau ünlü “Epitre”lerinden birini ona adıyor, Madame de her biri Lichtenberg’in iğneli aforizmalarıyla boy ölçüde incelik yüklü söz ölçüşebilecek oyunlarınıöve öve oluyor (bunlardan biri: “Beyefendi insanların çirkin olma hakkını kötüye kullanıyor”), bestelediği şarkılar kralin ağzından düşmüyor, dönemin önde gelen yayın organlarmdan La Gazette de France’a yepyeni bir üslupetiriyor. Tek telif ürünü Les g Valentins yavımlanıyor. Birkaç ay 1668’de sonra da onu “geleceğin yazarı” kilacak çevirisi, Portekiz Mektupları çıkıyor. Guillcragues’ın arada, lstanbul’a atanana kadar geçen on yıl içinde ne pek yaptığıbilinmemekle birlikte, salon onu hayatının iyiden iyiyeyıprattığını ileri sürmek yanlış olmasa gerek: 1675’te iflas diyor, yarını yoğunu elden e çıkarıyor. Anlaşılan, ritmine ayak uydurnıayı beceremediği saray çevresinden uzaklaşmak için, yakından tanıdığı Antoine Galland’ın da etkisiyle Istanbul’a elçi olarak gönderilmek 1679’da, kafasında ve gönlünde bin bir hülya, Yakındoğu’nun gizemli cennetine Bu geliyor. seçimde Racine’in payı da az herhalde: Konusunu Osmanlı değil erıtrikalarından ve kişilerarası Sarayı’nın tutkuiktidar paylaşırnmdan alan Bayezid adli oyunu, o yıllarda, Paris ve sanat çevrelerinde gündemde ilk Versailles’ın sırayı tutmamış mıdır uzun süre? Açık söylemek gerekirse, Kont’un 1979’da Cenevre’de bir yavınevi iki cilt tarafından halinde toplanan mektuplanıfırsatmı bulamadım bugüne görme dek. Istanbul’da geçirdiği altı yıl boyuncayaşadığı konusunda geniş bilgi nasıl edinmemi sağlayabilir miydi mektupları bilemiyorum ama Racine’e 300 yıl önce gönderdiği o tek mektup yaşadığı hüsranı yeterince ortaya koyuyor sanıyorum: Neredeyse bütün bütüne kurak, havasız, boğucu bir portre çiziyor İstanbul Guilleragues, ve çevresinden söz ederken. tarihçilerin anlattığı büyük Eski fetih öykülerinin inandırıcı olmadığını, mitoloji olaylarının geçtiği Ege da Kıbrıs’ın da yaşanılması olaAdalanı’nm naksız yerler sayılabileceğini, aklıbaşında hiçbir hükümdarın binlerce askeri buraları ele geçirmek için telef etmeye kalkışmış olamayacağını anlatıyor Racine’e. Günleri, haftaları, ayları Osmanlı debdebeli törenlerinin görkemli sıkıcıhğıyla dolu; biriki önemli antlaşma görüşmesi bir yana, Fransa Kralı’na götürebil hizmet, onun koleksiyonlarmı zenginleştirecek parçaları toplamalda sınırlı! Bu mektuptan sonra pek fazla sürmüyor Guilleragues’ın hayatı: 3 Mart 1685 günü, yüzyılın “moda teşhisi”yle (garip bir biçimde pek çok Fransızın aynı nedenle ölmüş olması bana pek inandırıcı gelmiyor doğrusu) beyin kanamasından ölüyor. Yirminci yüzyılınbaşına gelmene dek unutuluyor adı. Ama “Portekiz Mekupları”nın etkisi gitgide derin bir biçimde Avrupalı şairleri. yazarları sarıp sarmalıyor. Oyle ki, Guilleragues’dan sonra Istanbul’a gönderilen elçilerden birinin İstanbul’da esir pazarrndan satın aldığı Ayşe adlı bir cariycnin Fransa’ya gittikten sonra yaşadığı aşk serüveniyle ilgili olarak kaleme aldığı mektuplar, Rilke’nin de “Make”de vurguladığı gibi, sanki Alcoforada’nın yazgısmı tekrarlamak istiyor. MEKTUP OMANIN APISINI R K ARALAYAN KITAP On sekizinci yüzyıldan başlayarak bu küçümen kitap, “Mektupla Roman” türünün doğup serpilmesine yol açıyor: Manivaux, ünlü Clarissa Richardson, Goethe, Restif de la Diderot, Bretonne, Ataç’ın dilimize kazandırdığı Tehlikeli liişikiler’m yazarı Lacios iz süriicülerinden yalnız birkaçi. Aynı dönemde Montesquieu Acem Mektupları ‘nı, Madame de Grafigny Perulu Bfr Kadının Mektupları ‘nı, Yeni kaleme alıyor. Bu Rousseau konuda Jean Rousset, Portekiz Mektuplan bin etkisinin on dokuzuncu yüzyılda da boy verdiğini gösterir: Balzac’ın, Hölderlin ve Dostoyevski’nin, Musset ve Gautier’nin, George Sand ve Henry Janıes’in romanları ilk akla gelen örneklerdir. Yalnızca biçimsel bir kılavuzluk belirlemez Portekizli Rahibe’nin bunca mektuplarının yazar üzerindeki Bu etkisini: ufacık toplamın barındırdığı tutku dozu değme şairin duyarlık sınırını zorlamaktadır: Mektupları Almanca ya çeviren Rilke, birden fazla yerde bu sınıra dayanmaktan dolayı duyduğu hayranliğı ve korkuyu dile getirin: Mariana Alcoforada “mutlak sevda”nm merkezine Oysa çok daha önce, on sekizinci yüzyılda, JeanJacques Rousseau bu ancak mektupları bir erkeğin yamış olabileceği varmıştır. Baudelaire görüşüne ondan kesin ve keskin bir üslüpla bu da olasılığı öne çıkartır. Ama ilk ciddi çalışma 1926’da, The Modem Language Review’da yayımlanır: “F. C. Green Portekiz Mektuplan’ nın Yazarı Kimdi?” başlildı incelemesinde, metnin yazarının bir erkek olduğu yolundaki sam filolojik bir düzlemde destekler: Guilleragues’ın adı bir kez daha sahneye çıkmıştır. “Portekizli Rahibenin Mektupları”nın onun tarafından yazılmış olduğunu daha doğrusu buna bir kanıtlamak, kesinlik güç. Gene de, ne olursa vermek bu olsun, konudaki egemen görüş, Kont’un “yaşanmış bir olay”a dayanarak söz konusu mektupları kaleme aldığı yolunda artık. Uçyüz yıl önce Galata sokaklarında yürüyen, Kağıthane’de sefasına çıkan, Topkapı’da Sultan kayık huzurunda kabul gören bu adam Istanbul’un neresinde gömülü acaba? Geceleri, Tünel ile Galatasaray şimdi arasında bölgede yer alan “Palais”nin kalan “tutbahçesinde dolaşan hayalet, kulu sevda”nın en büyük elçilerinden biri olduğunun farkında mıdır? Guilleragues’m hazin Istanbul’unköşesinde birkaç yüzyıl bir unutuluşa terk edilmiş anısı bana boyunca yıllar boyu Avrupa’da sürgünde sonra yaşadıktan ölüp orada gömülen, sonradan kemikleri lstanbul’a getirilen Mahmud CelMeddin Paşa’yı çağrıştınr. Artık bir tek oğulları (Prens Sabahaddin ve Lütfullah) nedeniyle adı anılir olan bu gururlu adamın son derece ilginç bir şair olduğunu ve bir zamanlar Abdülhamid’e şiirlerin yanısıra yakıcı karşı ağulu birkaç aşk şiiri yazdığını kim umursuyor şimdi?• yıllarını Gerçeküstücülerin pek (1 194041 çoğu Marsilya’da geçirdiler. Ara sıra AirBel Şatosu’nda buluşup toplu etkinliklerini sürdürüyorlardı. Toplantıya katılanlarııı arasında Breton, Char, i’zara. Adaıııov, Max Ernsı, Marcel Ducbamp. Masson ve Püret önü çekiyordu. “Marzilya Oyunu adını verdikleri 52’llk iskambil destesini de o dönemde hazırlamışlardır. Klasik iskambil desıesinin dağıtım mantığını iz. leyen oyunda, Gerçeküstücüler, simge düzkmini bütün bütüne değişürrnişlerdir. Breton, “artık Karo’nun şehirlerdeki parke taşlarını simelediğini ve bir anlamda tacir sınıfının yükselişini vurguladığını bilen kalıııamıştı” diyor. Kupa, Karo, Maça, Sinekerine Alev, Karayıldız, l’ekcrlek ile Kilit y geçti böylece. i>apayerine Deha’yı, Dam yerine Vale Siren’i, yerine Büyücü’yü koydular. Her biri için de kültürel portreler benimsendi: Alev için Baudelaire, Novalis ve Portekizli Rahibe; Kazayıldiz Alice (Harikalar Diyarında!) için ve Freud; Tekerlek için Sade, Lemicl ve Panço Villa; Kilitiçin ise liege1, 1lelene Smith ve Bir Paracelsus.dejoker vardı tabii: AlfrcdJarry’nin kaleminden Ubu! Istanbul Mektuplaıt/ Guiileragues Kontu/ Çeviren: YaşarAvunç/Kırmızı Yayınları! 176 s. KİTAP SAYI 1088 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle