11 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 19 KASIM 2010 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Sonuca Dikkat: 740 CHP’nin kadrolarıyla güven vermesi gerekirken, bölgede yapılan siyasi araştırmalarda CHP örgütünün ve siyasi hareketlerinin olmadığı, olanların da etkisiz ve hatalı olduğu gözlemlenmiştir. CHP’nin bölgeye yönelik geliştireceği yeni politikalarını güven veren ve ikna edici bir biçimde diyalog yoluyla hayata geçirmesi gerekmektedir. ONUNCU KÖY 12 Eylül’de yapılan referandum sonuçları gelecek yıl haziran ayında yapılacak seçimlerde bu tablonun üç aşağı beş yukarı benzer bir aritmetiğini yeniden parlamentoya yansıtacağını ortaya koymaktadır. AKP’nin bugüne kadar getirdiği ve açılımlarla genişletmeye çalıştığı politikalar neticesinde kazandığı bölgede, CHP’ye hâlâ istenilen ilgi alaka beklenen düzeye varmamıştır. CHP’nin yeniden bölgede etkinliğini arttırması, bölgeye özel önem vermesi kaçınılmaz gözüküyor. Sadece önem vermesi yetmez, sadece çözüm önermesi yetmez aynı zamanda bölge insanına geliştireceği çözüm önerilerini hayata geçireceğinin güvenini vermek konusunda ciddi adım atmalıdır. CHP yönetimleri 80’li yıllarının sonundan bu yana Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine dönük çözüm önerilerini tartışmaya açtı, ancak bunda yeterince başarılı olamadı. Demek ki, zaman sadece çözüm dönemi değil aynı zamanda güvene dayalı bir birliktelik inşa etmek şart olmuştur. Bunun için de iki konu; dil ve din temelli siyaset anlayışı şart olmuştur. CHP’nin altyapısında bu iki temel üzerinden siyaset yapma anlayışı hiçbir zaman olmamıştır. Ya diline ya da dinine diye zorlanan bölge insanı AKP ile BDP arasında tercih yapma noktasında bırakıldı. Dini AKP, dili ise BDP temsil ediyor. Yeniden yapılanan CHP şimdi geçmişin hatalarından gerekli dersleri çıkartarak hem dini hem de dili kucaklayıcı politikalar belirlemezse, bölgedeki yarışa yenik başlayacağı göz ardı edilmemelidir. CHP’nin kadrolarıyla güven vermesi gerekirken, bölgede yapılan siyasi araştırmalarda CHP örgütünün ve siyasi hareketlerinin olmadığı, olanların da etkisiz ve hatalı olduğu gözlemlenmiştir. CHP’nin bölgeye yönelik geliştireceği yeni politikalarını güven veren ve ikna edici bir biçimde diyalog yoluyla hayata geçirmesi gerekmektedir. BEKİR COŞKUN Disiplin ve Blok İLKE, kural ve bunlara bağlılık demek disiplin. Başaramayacağımız iş kalmaz eğer sigara yasağındaki kadarcık disiplin olsa bu ülkenin bütün işlerinde. Ama, bayramlık yol kazalarının ve kurban facialarının çokluğu gösteriyor ki, henüz o düzeyde değiliz. er şeyde olmalı da politikada olmamalı mı disiplin, kendine göre ve bir ölçüde? Olup olmadığını şu sırada anlayacağız. 2011 Haziranı’ndaki genel seçimin kritik olduğunu vurgulamayan kalmadı. AKP yine tek başına iktidar olacak kadar oy alırsa Sayın Erdoğan’ın başkanlık sistemi gerçekleşecek. Öyle bir sistemin bu toplumda yaratacağı sonuçları onarmak için bir yarım yüzyıl daha gerek. Bu nedenle, ana muhalefet partisi tek başına iktidar ya da bir koalisyonun büyük yanı olabilmeyi vazgeçilmez bir hedef sayıyor. Ama nasıl olacak bu iş, hep bilinen 7’ye 3 kuvvet dengesizliğinin yaşandığı bir ülke? Tek çare, bu dengesizliğin zayıf kanadında iki muhalefet partisinin kendilerine yakın siyasal güçlerle iki blok oluşturup bir ortak iktidar dönemine doğru ilk adımı atmalarıdır. O zaman, Cumhuriyetçi muhalefetin “halkçı” ve “milliyetçi” yanlarında blok oluşturmanın nasıl olabileceğine biraz daha yakından bakmak yararlı olabilir. iyasal bloklar, yakın görüşlere ya da programlara sahip siyasal partileri bir araya getirerek oluşturulmaz sadece. Çoğulcu demokratik sistemlerde bir ülkenin sorunları konusunda tercihleri, amaçları, davaları olan toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler, vakıflarla da kurulan bloklar vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nde de, çok şükür, 1995 Anayasa değişiklerinden beri bu kuruluşlarla siyasal partiler arasında tercih ve amaç birlikteliğinin kurulması, karşılıklı yardımlaşmanın gerçekleştirilmesi, ortak davalar için birlikte çalışılması önündeki yasal engeller kaldırılmış, “siyasetle iştigal” gibi bir suç kitaplardan silinmiştir. Dolayısıyla her parti kendi “hale”sinde, yani düşünce yakınlığında yaşayan partilerden başka toplum kuruluşlarıyla da bir araya gelip genel seçim öncesinde birlikte nasıl davranılacağını kararlaştırabilir. Kuruluşlar kendi üyelerini partiye oy vermeye yöneltmek karşılığında neler isteyeceklerini belirtirler. İster pazarlık ister gönül birliği deyin, bu çağdaş politika dünyasında sık rastlanan bir olgudur ve böyle bir mekanizmanın doğru işlemesi de siyasal disiplin gerektirir. Politika var olan alışılmış çerçevelerle yetinip “ah vah” ederek ağlaşmak için değil, değişik çerçeveler yaratıp onlarla toplumları daha iyi yönlendermek için vardır. Boş Şehir Şehirde kimse kalmadı, caddeler boş, sokaklar boş... Bayram bitince geri gelecekler. Evden gazeteye tam sekiz dakikada gittim, şeytan diyor ki boş bulmuşken git gel, git gel... Kırmızı ışıkta tek başımayım, canım sıkıldı. Sağda kimse yok, solda kimse yok. Dikiz aynasından baktım arka bomboş... İkinci ışıkta yalnız başına duran mavi otomobildeki beni görünce sevindi… Ona zafer işareti yaptım, o da aynı işaretle yanıt verdi. Zikzaklar çizerek bastırıp ayrıldık. Park yerinin tamamı benim sayılırdı. İstesem yanlamasına, istesem, çaprazlamasına park edebilirdim. Yok istesem; diklemesine koy... Kaldırımlar boş... Üç adım zıplayıp, sağ ayağımı yere paralel açsam... Sonra üç adım zıplayıp sol ayağımı yere paralel açsam, kimse bir şey demeyecek, çünkü gittiler... Güvercinler yolun ortasında yiyecek arıyorlar. Banklar da boş, tek tek otur kalk, otur kalk... Durakta kimse yok, arada bir geçen o hınca hınç dolu belediye otobüslerinin içinde tektük insanlar. Otobüsler kural olsa gerek, durakta duruyorlar, ama inen de yok, binen de... İstesem; bir kapıdan girip, koşarak öbüründen inerim... Şehir ne kadar güzelmiş... Şu pahalı kaldırımları hiç fark etmemişim. İki yanında ağaçlar varmış caddenin. Ve ağaçların dalları birer tavus kuşu kanadı gibi caddenin üzerine açılırmış. Yerlerde sonbaharın sarı yaprakları dolanıp duruyorlar. Dün gece koymadılarsa bir meydan var orta yerde... Çiçekler ekmişler çevresine. Şehir sessiz... Belki ilk kez yürürken kendi ayaklarımdan çıkan pıtpıt sesleri geliyor kulağıma... Birisi ittirmeden de yürüyebiliyormuş insan… Canım istese durabilirim, yürürüm, yine durabilirim… Ya da durmam... Şehirdekiler gittiler... Yarın dönecekler... bcoskun@cumhuriyet.com.tr H Bülent TANLA 22. Dönem CHP Milletvekili D S mumtazsoysal@gmail.com oğu ve Güneydoğu’daki 2007 seçimlerindeki AKP ile CHP arasındaki milletvekili farkı 74’tür. İktidar partisi TBMM’nin çoğunluğunu, yani 275 milletvekilini bulmakta zorlanacakken, bu sonuç ile TBMM’de anayasayı değiştirecek milletvekili sayısına (336) ulaşabilmektedir. Doğu ve Güneydoğu’nun bugünkü Türkiye için öneminin, önceliğinin yanı sıra siyasi açıdan da farklılık buradadır. 2007 seçimlerinde izlenen “ya dinine ya da diline” oy ver kampanyası, 1920 yılında bölgede İngilizlerin uyguladıkları bölyönet politikasıyla tam olarak örtüşmektedir. PKK’nin silah bırakma noktasına gelmesi (genel seçime kadar eylemsizlik kararı alması), TSK başta olmak üzere devlet kurumlarının sorunun silahla çözülemeyeceğini görmüş olması kültürel ve kimliksel haklar bağlamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu için yeni çözümlemeleri de beraberinde getireceğini göstermektedir. Osmanlı’nın son döneminde özellikle 1915’ten sonra başlayan süreçte İngiltere Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine dönük kendi politikasını yaşama sokmuştur. Bu politikanın temelinde bölme ve parçalama biçimindeydi. Bu plan yaşama geçirilmek istenirken sadece bölme ve parçalama çabası dinsel boyutta kalmamış, etnik gruplar arasında da uygulanmaya çalışılmıştır. İngiltere’nin uyguladığı diğer emperyalist devletler gibi sömürge milletlerde her türlü direnci kırmak için başvurduğu bir kuraldan ibaretti. Çağımızda başarı için uygulanan ortak stratejilerin yanı sıra farklı segmentler için farklı stratejiler uygulama zorunluluğu gerekmektedir. Balıkçılar Boğazda istavrit balığını olta ile tutarlarken, mavnaları ile Karadeniz’e açılan balıkçıların kalkan balığını avlarken ağ kullanmalarındaki farklılıkta olduğu gibi, CHP’nin iktidar adayı olan ama bölgede başarı sağlayamayan bir parti olması, Doğu ve Güneydoğu seçmenine dönük yeni stratejiler geliştirmesi zorunluluğunu ortaya koymaktadır. 2007 seçim sonuçlarına baktığımızda 23 vilayeti bünyesinde bulunduran Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde AKP’nin gücü yadsınamaz boyuttadır. Bu seçimlerde 6.076.174 olan seçmen sayısından 4.776.911 kişi sandık başına giderek, oy kullanmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki vilayetler 550 sandalyeli Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 111 milletvekiline sahiptir. 2007 seçim sonuçlarına göre, 111 milletvekilinin partilere göre dağılımı ise 80 AKP, 22 Bağımsız, 6 CHP, MHP ise sadece 3 milletvekilliği kazanabilmiş. AKP ile en yakın rakibi CHP arasındaki milletvekili sayısı farkı 74 olmuştur. 2011 genel seçimlerinde illerdeki milletvekili sayıları değişmekle birlikte bölgenin TBMM’deki temsilci sayısı 111’den 114’e çıkmaktadır. Ağrı ve Elazığ’daki 5’er, Bingöl’deki 3 ve Kilis’teki 2 milletvekilliklerinin tamamını kazanan AKP karşısında CHP Ardahan’da, Erzincan’da, Malatya’da ve Adıyaman’da birer, sadece Meclis’te 10 sandalye ile temsil edilen Gaziantep’ten iki milletvekilliği kazanabilmiştir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle