18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C he’nin kenti Santa Clara’ya ilerliyor otobüsümüz. Küba’da yaşayan her in- sanõn kalbinin yarõsõ burada yatõyor! Çok iyi anõmsõyorum Küba’ya ilk gelişimde beni de can evimden yakalayan Santa Clara ol- muştu. Tüm yolculuğumun, duygular dünya- mõn doruğuydu… O nedenle çok heyecanlõyõm. Yol boyunca aklõm ve yüreğim Che’de… Da- ha yaşarken, devrimin ertesi günü bir mit ol- muştu. Ölümüyle de ta- rihteki “Ölümsüz Dev- rimci”, her daim genç, her daim devrimci yeri- ni aldõ. Che, yani Ernesto Guevara… Ona neden “El Che” dendiğini bilir misiniz? Ben ilk geli- şimde öğrenmiştim: Ül- kesi Arjantin’den ayrõlõp, Meksika’ya geldiğinde, İspanyolca konuşurken koyu bir Arjantin aksa- nõyla, sözcüklerin başõna ya da sonuna “çe” ni- dasõnõ eklediği için, arkadaşlarõ ona bu ismi tak- tõlar! Otobüsün içine adanõn en doğusundan, Sierra Maestra’dan, yemyeşil, tropik ormanlarla kap- lõ isyankâr dağlardan esen bir rüzgâr dolmaya başladõ. Che ve Fidel 1955’te Meksika’da Kübalõ bir arkadaşõn evinde tanõştõlar, bütün akşam, bü- tün gece konuştular tartõştõlar. Sabah güneş do- ğarken Fidel, Che’ye, Batista rejimini devir- meye bir doktor olarak katõlõr mõ diye sorar. Ya- nõt evettir. Eşsiz bir dostluğun başlangõcõdõr bu. “Che’yi tanıdığımda o zaten yürekli bir dev- rimci, bir yoldaştı” diyecekti Fidel. Fidel, Che ve arkadaşlarõ, toplam 82 “Bar- budos” yani “sakallı” 1956’da “Granma” - “Ninem” adlõ minicik tekneyle Meksika’dan yola çõkõp Küba kõyõlarõna yönelmişlerdi. (Tekneyi Havana’da görmüştüm. 14 metre boyunda! 82 kişi nasõl sõğdõlar şaştõm!) Kõyõ- ya vardõlar ve telef oldular. İçlerinden sağ ka- lan 12’si dağlara, Sierra Maestra’ya sõğõndõ… Bir yõl sonra bir deneme daha: Dört komutan, Fidel, Cienfuegos, Raul ve Che dört ayrõ koldan saldõrõya geçti. Dağlardan esen rüzgâr, Nâzım’õn sesini dolduruyor yüreğime: “Fidel de içlerinde 82’nin 12’si sağ kal- mıştı/fidel de içlerinde 12 kişiydiler 56’nın kasımında/fidel de içlerinde 150 kişiydiler aralığında 56’nın/fidel de içlerinde 500 ki- şiydiler şubatında 57’nin/fidel de içlerinde 1000 oldular 5000 oldular/fidel de içlerin- de/fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlık oldular.” Dört komutan, dört ayrõ koldan saldõrõya geç- ti. Che, Santa Clara üzerine yürüdü… Orada, Batista ordularõnõn neredeyse tüm cephanesi- ni taşõyan zõrhlõ treni ele geçirdi. Yõlõn son gün- leriydi. 1959’un ilk günlerinde muzaffer bir ko- mutan olarak Havana’ya girdi. “Yıktılar Batista’yı 959’un ocağında/ve 50 binlik orduyu/ve şekerkamışı milyonerleri- ni/yerlisini de yankisini de/ve tütün ve kah- ve milyonerlerinin/yerlisini de yankisini de/ve kışlaları/ve önlerinde cesetler çürüyen karakolları/ve eroin toptancılarını/ve ku- marhaneleri/ve birleşik amerika devletleri hava deniz ve kara kuvvetlerini/ve birleşik amerika devletleri dolarını.” Gerilla kuvvetlerinin başõnda Havana’ya girdiğinde 30 yaşõndadõr Che. Sierra Maestra Dağlarõ’ndan eser rüzgâr “bugün, yarındır” diye başlayan iki yõlõn öyküsünü bir kez daha anõmsatõyor bana. Anıtmezarda Santa Clara’dayõz. Dev bir meydan. Adõ: Devrim Alanõ. Çeşitli yükseklikte kaideler. En yüksek olanõnõn üzerinde Che’nin heykeli. Elinde silahõ, yüzü, Arjantin’de doğduğu kent Rosario’ya dönük. Ah çok yazõk, tamirat var. Che’nin heykelinin çevresi çelik iskeleyle sa- rõlõ… Yanda dev bir panoda Latin Amerika’daki tüm serüveni taş kabartmada… Panodan panoya koşuyoruz. Bir başka kaidede, bakanlõk görevinden ve Küba’dan ayrõlmadan önce Fidel’e yazdõğõ mek- tup… Özetle “Başka devrimler beni bekli- yor...” dediği; “Hasta la Victoria Siempre– Zafere kadar, daima” dediği, “Patria o mu- erte-Vatan ya da ölüm!” dediği; “seni tüm devrimci ateşimle kucaklıyorum, Che” diye bitirdiği mektup… Aynõ meydanda anõtõn bir parçasõ olan Che’nin müzesinde, şimdi şu birkaç satõrda özetlemeye çalõştõğõm yaşantõnõn, inancõn, idealin tüm ayrõntõlarõnõ görüyoruz. Müzede, fotoğraflardan Che’nin çocukluğu, okul yõllarõ, tõp fakültesi, diplomasõ, yolcu- luklarõ, motosiklet sevdasõ, Meksika’da evle- nişi, Küba yõllarõ, gerillayla bağõmsõzlõk sava- şõ, devrim, kendisine çok ters düşen ekonomi- den sorumlu bakan ve Merkez Bankasõ Başkanõ olduğu yõllar… Sonra… sonra Afrika dönemi, düş kõrõklõğõ ve Bolivya fotoğraflarõ… CMYB C M Y B 31 OCAK 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 V e işte orasõ: Mezarõ… 1967’de Bolivya’da CIA desteğiyle pu- suya düşürülüp öldürüldüğün- de Che, 39 yaşõndaydõ. Che ve 32 arka- daşõnõn mezarõ burada… 1997’de ke- mikleri buraya getirildi. Mezar, küçük, çok yalõn ahşap bir oda. İlk gelişimde anõmsõyorum, buraya ancak iki, üç, en çok beş kişi girebiliyorduk; bir ayin havasõnda girip çõkõyorduk, sessiz- ce… İçeride belli bir süre kalabiliyorduk, çünkü arkada girmek isteyen başkalarõ sõ- ra bekliyordu… Şimdi ise kalabalõk turist gruplarõ girip çõkõyor, gürültü patõrtõ için- de… Yazõk. Yazõk. İçim acõyor… İçeride, en uçta dağlarõ simgeleyen küçük bir tropik orman. Tepeleri, akar- sularõ, ağaçlarõyla... Hemen önünde, hiç ama hiç sönmeyen bir ateş yanõyor... Fi- del’in yaktõğõ, o gün bugün yanan devrim ateşi… Sonra 32 mezar. Her birinin baş ucun- da isimlerin yazõlõ olduğu 32 küçük tabela. Bolivya’da öldürülenler… Her birinin önünde mis kokulu bir çiçek. En ortada- ki birazcõk, ama çok azõcõk, öne çõkmõş. Öne çõkan mezarõn ötekilerden tek far- kõ var: Tabelanõn tam üzerinde, õşõktan, be- yaz õşõktan, minicik bir yõldõz... Che’nin başõnõn üzerinden hiç eksil- meyen, beresinin önündeki yõldõz... Devrimci romantizmi hep canlõ tutacak, yõldõz şeklinde bir õşõk... Artõk hiçbirimiz konuşmuyoruz. Herkes kendisiyle, devrimle, Che ile baş başa… Anõtmezardan sonra, Che’nin ilk büyük zaferini kazandõğõ, zõrhlõ treni durdurduğu, tüm cephaneyi ele geçirdi- ği, tren istasyonuna geliyoruz. Orayõ ge- zip görüyoruz… O zaferden sonra Ha- vana’ya yönelmişti Che… Biz de Havana’ya gitmek üzere oto- büsümüze yöneliyoruz… Santa Clara–Havana: Büyülü bir yol Akşam oldu bile. Havana’ya uzun bir yolumuz var… Gece yarõsõ ancak varõrõz. Otobüsümüze sessizlik egemen… Arif Keskiner, tepe õşõğõnõ yakmõş, yine ki- tabõnõ okuyor: Ignacio Ramonet’in “Fi- del Castro-2 Ses Bir Biyografi” adlõ ne- hir söyleşisi… “Şu sırada tam da Che’nin Santa Clara’dan Havana’ya gittiği yolculuğu okuyorum” demesiyle, elinden tuttu- ğum gibi onu öne götürüp mikrofonun di- bine oturttum. “Öyleyse yüksek sesle oku da biz de duyalım” diyerek… O andan sonra büyülü bir yol, büyülü bir yolculuk başladõ. Önce Arif Keskiner, gerillalarõn sava- şa savaşa o yolu nasõl kat ettiğini okudu… Sonra arkasõ geldi… Genco Erkal “Ha- vana Röportajı”, “Vatan Haini”, “Ak- rep Gibisin Kardeşim”, Özcan Arca “Saman Sarısı”yla bizi uçurdu… Umur Bugay “Komünizmin baştan çıkarıcı durumları” parodisiyle, gözyaşlarõmõzõ kahkahaya çevirdi… Sonra Hıfzı Topuz, birebir yaşadõğõ o günleri anlattõ: Bütün bu dostlarõ dinlerken içimden bu yol hiç bitmesin, hiç bitmesin diye mõ- rõldanõyorum. Nâzım ve Fidel Castro Santa Clara’dan Havana’ya giderken Hõfzõ Topuz’u dinliyorum. Havana’dan dönüşünde Paris’e uğradõ Nâzım Hikmet. Hõfzõ Topuz’la ertesi sa- bah, bir pazar günü buluştular. Önce Nâzõm-Fidel karşõlaşmasõnõ dinliyoruz: “Fidel, Nâzım’ı güleryüzle, coşkuy- la karşılamış. ‘Ben’ demiş, ‘öğrenciyken senin şiirlerini okurdum. Seni yaşlõ baş- lõ bir adam gibi düşünüyordum. Ama kar- şõma filinta gibi bir delikanlõ çõktõ. Dinç, güleryüzlü ve zarif’...” Nâzõm’la Fidel uzun uzun konuşmuş- lar. Nâzõm ona Küba devrimine duyduğu hayranlõğõ anlatmõş. O da Nâzõm’a, dev- rimciliğe olan inancõndan ve şiirlerinde- ki başarõlarõndan dolayõ duyduğu sevgi- yi söylemiş. Hõfzõ Topuz’u dinliyorum: “Nâzım, Fidel’e ‘Bütün devrimcilerin rüyalarõnõ gerçekleştirdin, Küba halkõ seninle övünç duyacak. Bütün dünyada devrimci şairler, yazarlar ve sanatçõlar yõl- lar boyu seni yüceltecekler. Devrim tari- hine damganõ vurdun. Adõn yüzyõllar boyu unutulmayacak’ demiş. Nâzım sonra sözlerini şöyle sürdürmüş: ‘Fidel inanmõş bir insan. Evrensel devrimin simgesi oldu. Küba’da onu görünce Oc- tober Devrimi’nin coşkusunu yeniden yaşamõş gibi oldum.’” Sevgili okurlar, daha dün demedim mi size, yaşadõğõ onca düş kõrõklõğõndan sonra Nâzõm Hikmet Küba’da, gençliği- ni, umutlarõnõ, coşkusunu yeniden buldu; ve mutluluğu bu buluşmadandõr diye! Ertesi gün Hõfzõ Topuz, Nâzõm Hik- met’in oteline gidecek, sõcak bir dostlukla karşõlanacak ve Nâzõm’õn müsveddeler- den okuduğu “Havana Röportajı” adlõ uzun şiirini teybe alacaktõ. İki gün sonra Havana’daki törende Hõfzõ Topuz, bunlarõ ama daha da fazla- sõnõ da anlatacaktõ: O 1961 yõlõnda se- vinçle kutlanan devrimi, Fidel’e duy- duklarõ inancõ, Küba halkõna duyduklarõ güveni… Emperyalizme karşõ kazanõlan zaferi nasõl da alkõşladõklarõnõ anlata- caktõ. “Bugün Küba’yı gezerken, yaklaşık 90 yıl önce Anadolu’da emperyalizme karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlık, fedakârlık ve yoksulluk günleri canlanıyor. Bağımsızlık, öz- gürlük ve egemenlik için Anadolu’da canlarını veren insanları, Büyük Ata- türk’ü ve onun silah arkadaşlarını say- gıyla anıyorum,” diyecekti… Otobüs geceye çoktan dalmõş, biz düş- lerimize, anõlarõmõza, umutlarõmõza… Santa Clara’dan Havana’ya bu yolculuk hiç bitmese, hiç bitmese… Hâlâ idealle- ri olan, idealleri için mücadele veren in- sanlar hiç tükenmese, hiç tükenmese… Ne mutlu ki hâlâ düş kurabiliyoruz, hâlâ düş- lerimizi savunabiliyoruz, düşlerimizi ger- çekleştirmek için mücadele edebiliyo- ruz… İşte Havana göründü bile. Gece yarõsõ sarõp sarmalõyor bizi… Dostluklar da öyle… Hiç sönmeyecek ateş PUSUYA DÜŞÜRÜLÜP ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE CHE 39 YAŞINDAYDI. ŞİMDİ 32 ARKADAŞIYLA BİRLİKTE YATIYOR YARIN:Havana’daNâzım’ınyaşgünü Tüm ekibimiz Che’nin anıtmezarında. Umur Bugay ve eşi Che ile Santa Clara’da Che’nin anıtmezarında: Genco Erkal ve Che’nin Fidel’e mektubu. Che ve Mehmet Aksoy. Che’nin serüveni önünde Arif Keskiner. M üzenin en son bölümünde muhteşem bir fotoğraf var. Che, en genç, en ya- kõşõklõ, en muhteşem gülümsemesi yüzünde, gözleri en büyülü fotoğraf… Kuca- ğõnda iki kõz çocuğuyla… Che’nin kõzlarõ. Bi- ri Aleida öteki Celia… Biri iki-üç, öteki beş- altõ yaşlarõnda olmalõ. Tam biz küçük bir grup o fotoğrafõn önün- deyken, müze rehberinin açõklamalarõnõ dinler- ken, yanõmõza iki kişi yanaşõyor. Biri müze gö- revlisi, öteki güler yüzlü genç, bir kadõn… “Size Sevgili Che Guevera’nın küçük kızı Celia’yı takdim ederim” diyor… 4-5 kişiyiz. Hepimizin tek tek elini sõkõyor. Bir ağõzdan an- latõyoruz Che sevgimizi, Türkiye’den olduğu- muzu, yaşasõn devrim tutkumuzu, Nâzõm Hik- met’i, Che’nin kõzõ olduğuna göre onu da çok sev- diğimizi… Tatlõ tatlõ gülümseyerek dinliyor. “Ben de si- zi tanımaktan çok mutlu oldum” diyor. Ha- vana’da yaşadõğõnõ, veteriner olduğunu söylüyor. Sonra bakmakta olduğumuz fotoğrafa bakõyor. “İşte ben buyum” diyor yine sõcacõk gülümse- meyle. “Babamı en son 4 yaşındayken gör- düm…” ve yanõmõzdan ayrõlõyor… Şaşkõnlõk ve sevinç içindeyiz. Rastlantõya ba- kar mõsõnõz?! Sanki Che’nin elini sõkmõş gibi ol- duk. Müzeye fotoğraf makinesi sokmak yasak, hiçbirimiz fotoğraf çekemedik diye üzülüyoruz. Henüz bilmiyoruz. Müzeden bizden önce çõ- kanlar Celia’nõn ablasõ Aleida Guevera ile de ta- nõşmõşlar. (Fotoğrafta gördüğümüz çocuklar- dan büyüğü.) Onunla da tanõşmakla kalmayõp, Che’nin iki kõzõyla fotoğraflar çekmişler… Öğ- renince fena halde kõskanõyoruz! Biraz önce Che’nin bir kõzõyla tanõştõk diye sevinirken, şimdi niye iki kõyõzla da tanõşamadõk diye üzü- lüyoruz! Ne tuhaf şu insan denilen yaratõk!!! CHE’NİN KIZLARI Hepimizi kıskandıran fotoğraf: Che’nin kızları Aleida-Celia (ortada). Che *Komutan Kübalõlar Che ile yatõyor, Che ile kalkõyor. Onun o genç, güzel yüzü her yerde. Che, sonsuza dek devrim, ideal demek. Küba halkõ hâlâ ona âşõk Comandante Che Guevara *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle