22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Arınç’a nasihat: Ağzında kozmik patates varken konuşma! YağmurDeniz CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İslamofaşizm Siyasal olayların değişkenlik hızı öyle alışılmadık ki bizim hızımız gündemi izlemekte çoğu kez yetersiz kalıyor. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda toplumu etkilemiş bir olay hiçbir iz bırakmadan belleklerimizden silinip gidiyor. Örneğin, 1 Ağustos 2008 günü Konya- Taşkent’e bağlı Balcılar beldesinde sabaha karşı bir gaz patlaması sonucu çöken Özel Boğaziçi Öğrenci Yurdu’nda bir öğretmenle 17 öğrencinin canına mal olan, 29 öğrencinin de yaralandığı o acı olayı hangimiz anımsıyoruz? Oysa olaya ilişkin Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava hâlâ sürüyor. Hafta içinde kazadan yaralı kurtulan yedi öğrenci yargıç tarafından dinlendi ve bu öğrenciler daha önce poliste verdikleri ifedeleri değiştirerek, ağız birliğiyle çöken öğrenci yurduna “İngilizce öğrenmek” için gittiklerini ve “taksirle ölüme sebebiyet verme ve yaralama” suçundan tutuksuz olarak yargılanan 11 sanıktan şikâyetçi olmadıklarını belirttiler. Ölen çocukların anne babaları da “ağız birliği” yaparak ölen yavrularının oraya gitme amaçlarının “İngilizce” olduğunu, kimseden şikâyetçi olmadıklarını söylediler. Ne var ki söz konusu yurtta kalan 14-15 yaşlarında olan öğrencilerin tümünün kız oldukları, orada Kuran eğitimi aldıkları, bu eğitimin yasadışı olarak verildiği ya da başka bir deyişle yurdun “kaçak Kuran kursu” olarak işletildiği bilinip söyleniyor. Kazaya ise sabah namazına kalkan bir öğrencinin elektrik düğmesine basmasıyla yapıya sızarak, sıkışan LPG gazının patlamasının yol açtığı savlanıyor. Özetle, 17 kişinin ölümü ve 29 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir kazaya ilişkin olarak açılan davada ne yaralananlar, ne de ölenlerin ve yaralananların yakınları şikâyetçi oluyor, olabiliyor. “İngilizce öğreniyorduk” korosu, yargılanan tutukluların işledikleri savlanan “taksir” suçunu ortadan kaldırabilir mi? Bu doğal ki ayrı bir konudur, üzerinde durulması, irdelenmesi gereken ise yaralananlar ile ölen ve yaralananların yakınlarının “hak arama istençlerini” ellerinden alan, onlara yurttaş olma özgürlüklerini yok saydıran güçtür. Bu güç, son yıllarda başta Orta Anadolu olmak üzere Türkiye geneline hızla yayılan “İslamofaşizm” olarak adlandırdığımız ve Türkiye’ye özgü ideolojik/siyasal bir yapılanmadır. Türkiye’ye özgüdür, çünkü nüfusunun çok büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu başka hiçbir ülkede özünde otoriter-feodal bir inanç sistemi olan İslam ile modern kapitalizm Türkiye’de olduğu gibi iç içe geçip bütünleşmemiştir. İslamofaşizm bugün Orta Anadolu’nun neredeyse tüm kentlerinde yerel yönetimleri, başta ekonomiyle ilişkisi olanlar olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının büyük çoğunluğunu ele geçirerek siyasal ve ekonomik erki dilediğince kullanır duruma gelmiştir. Bu açıdan bakıldığında “demokrasi” İslamofaşizm için yalnızca bir araçtır. Bu nedenle İslamofaşizmin egemen olduğu bölgelerde ne demokrasiden, ne birey özgürlüğünden, ne çoğulculuktan, ne de insan haklarından söz edilebilir. Biçimsel bir bakışla Türkiye “parlamenter demokratik”, “çoğulcu”, “özgürlükçü” bir ülke görünümü sergilemektedir. Ne var ki ülkemizin geniş bölgelerinde bu kavramların hayatta karşılıkları yoktur; İslamofaşizm doğrultusunda araçlaştırılmışlardır. Özgürlük, demokrasi gibi kavramların yol arkadaşlığında toplum susturulmakta, suskunlaştırılmaktadır. Bugün Türkiye’de gerçek demokratların karşısındaki en önemli sorun İslamofaşizmdir. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Son yõllarda neredeyse tüm “akarsu”larõmõza çöreklenen “Hidroelektrik Santral Pro- jeleri”ne (HES) karşõ Doğu Ka- radeniz’deki yurtsever çevreci- lerin dayanõşma adlarõ “Derele- rin Kardeşliği...” “Yurtsever çevreciler” de- memin amacõ, HES’lere “uy- gundur” diyen, sözde ÇED Ra- poru çevrecilerinden “fark- lar”õnõ vurgulamak... Ülkenin ve gelecek kuşaklarõn esenliğini değil, “yatırımcı”lar ile onlara kul köle olmuş “siyasiler”in beklentilerini önemseyen sözde ÇED Raporu çevrecileri asla “yurtsever” olamazlar. Derelerin Kardeşliği Platformu ise diyor ki; “HES’lerin doğa tahribatına karşı birleşen böl- ge insanları ile STK’lerin oluş- turduğu platform, doğal vah- şeti durdurmak için yargıya başvuruyor”. Platformun “HES’lere Karşı Bir İmza Ver” kampanyasõyla açõlacak internet sitesinde, “risk altında”ki Artvin, Rize ve Trabzon’un yaylalarõ, dereleri ve kültür varlõklarõ merhum Kara- denizli sanatçõ Kazım Koyun- cu’nun müziğiyle tanõtõlacak; Fırtına Vadisi’ndeki destanlaşan mücadelesiyle “Vatandaş Mus- tafa” filminin tamamõ izlenebi- lecek... HES yağmuru Doğu Karadeniz’de 341 firma HES için başvurmuş; 73’üne izin verilirken 17’si için yargõdan “durdurma” kararõ alõnabil- miş... Sadece Trabzon derele- rindeki HES’lerin 80’e yaklaştõ- ğõnõ belirten platform sözcüleri, yargõnõn iptal ettiklerinde bile in- şaatlarõn devam ettiğini vurgu- luyor… ve bunu önleme sorum- luluğunun “hukuk devleti” tem- silcilerine ait olduğunu hatõrla- tanlara ise şunu söylüyorlar: “O temsilciler SİT’lerde yasakla- nanlara da hukuk dışı izinler verdiler...” Rize’de İkizdere, Salarha ve Güneysu, Çayeli Senoz, Pa- zar-Hemşin, Ardeşen-Çamlı- hemşin-Fırtına vadisi ile Fın- dıklı Çağlayan-Arılı vadileri olmak üzere 6 ana vadideki tüm dereler HES’lere teslim ediliyor... TEMA Temsilcisi Nevzat Özer de diyor ki: “Oysa bu bölge, 2 bin 460 bitkisel türle Türkiye florasının yüzde 28’ini oluşturuyor. Dünyada biyolo- jik çeşitlilik için korunmada öncelikli 200 ekolojik alandan biri. HES’lerde üretilecek elek- trik ise Türkiye ihtiyacının yüzde 1’ini karşılayacak; buna karşın ülkedeki kayıp-kaçak elektrik oranı yüzde 15.1.” İşte bütün bu gerçeklere ve haklõ direnişlere karşõlõk hükü- metin HES savunmasõ ise sade- ce iki kelime: “Enerji atağı...” Bu atağõn gerçekten enerji için mi; yoksa “akarsuların pazar- lanması”na mõ yönelik olduğu- nu anlamak içinse, gündemdeki yeni yasa tasarõsõnõn amacõnõ okumak yeterli: “Elektrik üre- tecek özel sektörün su kullanım hakkını da satın alması...” ya- ni asõl amaç “derelerimizi şişe- leyerek” pazarlamak. Her önü- ne gelenin HES yatõrõmcõsõ ke- silmesindeki sõr da işte bu kârlõ ticaret. Derelerin Kardeşliği Plat- formu “HES’lere karşı tulum, kemençe ve davulla isyana du- ralım” diyor ve ekliyor: “Ka- radeniz’in sesi, kesecek HES’i…” Çanakkale’ye destek Enerji bahaneli çevre cina- yetlerinin “insanlık dışı” yüzü, geçenlerde Lapseki’deki yüz kõzartõcõ “linç” girişiminde de açõğa çõktõ... Efsanevi Kaz Da- ğı’nõ tehdit eden “termik sant- ral” projelerine karşõ çevre di- renişinin önderlerinden, Ziraat Mühendisleri Odasõ Çanakkale Şube Başkanõ Hicri Nalbant, evinin önüne sloganlar atarak “hışımla” gelen 200 kişinin ta- cizine uğradõ. Nalbant’õn sözcüsü olduğu Çanakkale Çevre Platformu’nun açtõğõ davada, İÇDAŞ’a ait sant- ral için düzenlenen “olumlu” ÇED Raporu iptal edilmiş; “kız- gın” göstericilerin “İÇDAŞ’a kalkan eller kırılsın” sloganla- rõyla ve “Dışarı çık” diye bağõ- rarak evi kuşatmalarõna polis “seyirci” kalmõştõ... (Cumhuri- yet-18 Ocak 2010) Sahi, şu “demokratik açı- lım” sürecinde bir de TBMM’nin “İnsan Hakları Komisyonu” var değil mi? Üstelik “vaktiyle çevreci” olan Prof. Dr. Zafer Üskül başkanlõğõnda! Çanakkale’ye ve Nalbant’a geçmiş olsun derken savcõlarõ- mõzõn gözü dönmüş “termik darbeciler”in de yakalarõna ya- põşmalarõnõ bekliyor, Doğu Ka- radeniz’deki “derelerin kar- deşliği”ni de kutsuyor ve alkõş- lõyoruz... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Dereler Kardeştir... SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2010 PAZAR 16 Subay Soner Önal: “Subay olmak isteyen gençler önce Ergenekon’dan tutuklansın sonra Harp Okulu’na alınsın; böylece ileride zaman kaybı olmasın!” Evla Ahmet Önen: “Kozmik odadan çıkarılan gizli bilgilerin el altından Yunanistan’a verilmesi, bunların elinde kalmasından daha evladır!” Vatandaş Kemal Öncü: “Recep, valilerden vatandaşın derdini çözmesini istemiş. TEKEL işçilerini vatandaştan saymıyor demek!” Dürüst insan olmanın ödülü! ÖYKÜYÜ Türkiye’de kurallara uyan, vergisini ödeyen, askerliğini hakkıyla (bedelli olmadan) yapan, kırmızı ışıkta bekleyen yeşil ışıkta geçen, dolaylı vergilerden dolayı (akaryakıt, su, elektrik, doğalgaz) her gün cebinden yüklüce para çıkan, kısaca dürüstçe yaşayan herkese ithaf ediyor Şefik Alan: Adamın biri dünyada hiç kimseye bir kötülük yapmamış, her türlü kurala uymuş, zina yapmamış, uyuşturucu kullanmamış, çalmamış, çırpmamış, kimseyi pataklamamış. Kimseye gıyabında hakaret bile etmemiş. Neyse adam bir gün ölmüş, büyük bir sevinç ve beklenti ile sorgu meleğinin önüne gelmiş. Melek: Defterine bakıyorum da, çalmamışsın, çırpmamışsın, kul hakkı yememişsin. Adam: Evet efendim! Melek: Kimseye el bile kaldırmamışsın. Adam: Evet efendim! Melek: Zina yapmamışsın. Adam: Evet efendim! Melek: Karından başka bir hatun kişiye yan gözle bakmamışsın. Adam: Evet efendim! Melek: Vergilerini düzenli ödemişsin. Adam: Evet efendim! Onlarca sorudan sonra sorgu meleği yanındaki meleğe dönerek: Bir çift kanat getirin. Adam heyecanla: Melek oluyorum değil mi? Melek: Hayır, kaz oluyorsun! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” SABAH evde oturmuş çayını yudumlayıp gazetesini okurken başlamış gülmeye Ülkü Çetinkanat; “Hanım uyardı.’kendi kendine gülene deli derler’ dedi ama gülmemek elde değildi” diyor: “Habere göre Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ve Milli İstihbarat Teşkilatı’na ağır silah yani savaş silahları alacaklarmış! Panzer yerine tank aldıkları gözümün önüne geliverdi. Örneğin Kaz Dağları’nda eylem yapan çevreci gruplara tanktan biber gazı sıkamayacaklarına göre, 70 milimetrelik obüs kullandıklarını düşünebiliyor musunuz? Bu arada polis denizaltısını Salıpazarı rıhtımına bağlamışlar, ajanlar da savaş uçaklarını Sabiha Gökçen’den uçuruyorlar!” Çetinkanat gülmekte haklı. Şu habere ne dersiniz: “Sabiha Gökçen’den havalanan Başbakanlık’a bağlı sivil savaş uçakları, Ankara’da eylem yapan Tekel işçilerinin üzerinden alçak uçuş yaptı!” Veya şöyle bir haber: “İstanbul’da doğalgaz zammını protesto eden grup, polisin Eskişehir’den attığı kısa menzilli füze ile dağıtıldı.” Şu sıra darbe girişimi iddiasıyla yatıp suikast girişimi iddiasıyla kalkan ve asker denince tüyleri diken diken olan civan padişahı Fatih Sultan Recep’in adamları yeni ferman taslakları hazırlayıp, onay için huzura sunuyor. Bunlardan biri: Asker sınırlardan çekilecek, sınırları silahlı sivil muhafızlar koruyacak. Öteki: Asker Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden çekilecek, milletvekillerini gece gündüz polis koruyacak. Bu durumda şöyle bir habere ne dersiniz: “Meclis’in ana giriş kapısına yerleştirilen polis uçaksavarının arızalanıp ateş alması üzerine havadaki 50 kadar güvercin telef oldu. Meclis Başkanı, güvercinlerin ‘demokrasi şehidi’ sayılacağını söyledi.” Haberlere devam: “Habur sınır kapısında görevli silahlı sivil sınır muhafızları ile Kandil’den gelen ayrılıkçı teröristler arasında yapılan ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Kupası’ maçı 1-1 birlik ve beraberlikle sonuçlandı.” Asıl haber şu olmalı: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen Amerikalı general Frank Brown sözleşmeli personel statüsünden Genelkurmay Başkanlığı’na getirildi. Amerikan Hastanesi’nde sünnet olan Amerikalı general adını Ferit Damat olarak değiştirdi.” Sivil-leş SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ [email protected] Geçen kasımda İstan- bul’daydılar... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yayõn balõ- ğõna verilen bir başka ad. 2/ Afrika’nõn güney ucunda- ki burnun adõ... Asker. 3/ Mikroskop camõ... Maran- gozlukta tahta üzerine boy- dan boya açõ- lan kanal. 4/ Rütbesiz asker... Sancõ. 5/ Or- manlara büyük zarar veren bir böcek... Sõ- nõfta bõrakma. 6/ Za- yõf, kuru, sõska... Es- ki dilde su. 7/ Ken- dilerini halktan ayrõ ve üstün sayan, ken- dilerinde bir tür ay- rõcalõk gören yurt- taş sõnõfõ... Soyundan gelinen kimse. 8/ Tören ya da gösteri amacõyla bir araya gelen insan toplu- luğu... Ankara’nõn bir ilçesi. 9/ Yurdumuzun de- nizlerinde de yaşayan, eti lezzetli bir balõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çukurova’yõ İç Anadolu’ya bağlayan karayolu geçidi... Eski dilde uyku. 2/ Belirti, ipucu... Ka- rõşõk renkli. 3/ “Misket limonu” da denilen, acõ sulu küçük limon cinsi... Bir barajõn fazla suyunu akõtmak için yapõlan düzen. 4/ Bir gõda madde- si... Osmanlõ devletinde vergi ve haraç vermeyen Müslüman ahali. 5/ Kurçatovyum elementinin simgesi... Sahip. 6/ Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kõtõk gibi şeyler... Bir zaman birimi. 7/ Güney... Avuç içi. 8/ Oylumlu... Asya’da bir ülke. 9/ Ekolojide, bir canlõnõn varlõğõnõ sürdü- rebildiği yaşama ortamõnõn en küçük birimi... Ge- miyi baştan ya da kõçtan halatla karaya bağlama. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ş E H R İ Y E K A L İ N A V A R K A N T A R R O Ş T E D A R İ K U Z O I R A O K İ İ N M A D A G O R A F O B İ O B A A R A L A T İ N A A K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle