18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR 31 OCAK 2010/SAYI 1245 ATAOLBEHRAMOÖLU Çocuk ve dua Çocukken öğrendiğimiz dualar vardı. Ömrün o çağlarında öğrenilen her şey gibi o birkaç dua bugün de ezberimdedir. Fakat bu Arapça duaların anlamlarını soracak olursanız, sonradan sorup ögrenmiş olsam da bugün anımsamıyorum. Dua, duadır... içeriğini mutlaka iyi dilekler oluşturacaktır... Çocuklugun saf dünyasında duaya yer vardır. Bunlardan bazıları da, içimizden geldiğince söylediğimiz Türkçe dualarımızdı... Özellikle gece, uyku öncesinde söylediğımiz. Bu dualarda, günün birinde annesiz babasız kalacak olmanın korkusuyla, annemize babamıza uzun ömür dilerdik... Şiirlerimden birinin "her gece okunan bir dua çocuklukta" dizesindeki dua bu olmalı... Kim bilir, dizedeki şiirsellik belki de, dua sözcüğünün anlamından çok söylenişindedir... Türkçe sözcüklerde iki ünlü harf yan yana gelmez... Dua sözcügü dilımize hangi dilden gelmiş olursa olsun, hem içeriği hem ses değeriyle Türkçemize yakışyor... Onun en güzel sözcüklerinden biri... Bunda özlü ve kısa oluşunun yanı sıra, son iki ünlü harfin oluşturduğu ses degeri etken olmalı... Çocuk ve dua sözcüklerinin bir arada olduğu en güzel dizelerden bazıları da Dağlarca'nındır... "Çocugum dua et Henüz Inanırken..." Çocuklugun saf dünyasında duaya yer vardır ama çocuğa ve duaya bu dizelerdekl saflıkla yaklaşılması koşuluyla... Çocuğun beynini, üstelik bilmediği bir dilin karanlık çağrışımlar uyandıran sesleriyle ve korkutucu sözlerle doldurursanız, çocuğa da duaya da yapılabilecek en büyük kötülüktür bu. Yaşama sevincini, duygululuğu, sevgiyi, iyiliği koruyup güçlendirmesi gereken sözler, ürkütücü birer sopa ve kırbaca dönüşerek sadece ve ancak bir karabasan ortamı yaratmaya yarayacaktır... Çocuklukta yaşanan bu travma ise hiç kuşkusuz ömür boyu sürecek, o çocuklardan ruhları sakattanmtş yetişkinler ortaya çıkacaktır... Yıllardır sayısız örneğini görüp yaşadığımız bu olgu düşündürdü. Bunlardan ilkinl, ögretmenlerinin götürdügü camide başlarında takkelerle saf tutan ilköğretim okulu ögrencilerinin yaşlarına başlarına uygun olmayan yürek burkucu görüntülerini Star Haber programında Uğur Dündar gündeme getirdi... Bir ögretmenin bunu yapmaya hakkı ve yetkisi var mı? ögrencilerin anne babaları bundan haberli mi? Daha da ilginç olan, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun, söz konusu haber programı yapımcılarını cezalandırmak için harekete geçmiş olması... Sonuç ne oldu bilmiyorum ama adının ilk iki harfi "ak" diye okunan günümüz siyasal iktidar partisi döneminde bu gibi kapkara olayların birbirini izlemesi şaşırtıcı değil. Nitekim bir ikincisini "Midyat Haber"in internet sitesinden öğreniyoruz. (Konuyu Vatan'daki köşesinde Mustafa Mutlu da gündeme getirdi.) "Midyat Haber"in internet sitesinde "Anaokulu ögrencilerine ilginç dindarlık testi" başlıgı ile verilen habere göre, Muş Alparslan Üniversitesi Eğitım Fakültesi, !l Milli Eğitim Müdürlüğü'nün onayını da alarak anasınıfı bulunan okullarda 5-6 yaşındaki çocukların "Allaha yakınhk algısı"nı araştırmak için bir soruşturma düzenlemiş... Henüz ilköğretim çağına bile gelmemiş çocuklara ve anne babalarına sorulanlar arasında, namaz kılar mısınız, zekât verir misiniz Kuran okur musunuztüründen sorular yer alıyor... Aynı çocuksulukla yaklaşıldığı sürece çocukluk ve dua sözcüklerinin bırbirine her zaman yakışacağından kuşkum yok... Yukarıdaki örneklerde görülen ise, bir ülkenin çocuklarının gönlünü, ruhunu, beynini karartmak, böylece de o ülkenin geleceğini kurutup yok etmektir... • [email protected] Delil mutlaka vardır Suçla, suçluyla, delillerle mücadele dolu yıllarda başını birinin omzuna koyup mehtabı seyredecek zaman bile bulamamış Sevil Atasoy. "Belki bundan sonra olur" diyor ama daha geniş kitlelere ulaşmak isteğini de yenemiyor. Onun için de üçüncü kltabı Karanlığa Yolculuk'u çıkardı. Yine gerçek ve yaşanmış suç öykülerine yer veriyor. RöportaJ: ZUHAL AYTOLUN Fotoğraf: UĞUR DEMİR K aranlığa Yolculuk, Sevil Atasoy'un yaşan- mış adli öyküleri sayısal veriler ve bilimsel açıklamalarla anlattığı üçüncü kitabı. Bugüne dek yaklaşık 150 öyküyü anlattı kitapla- rında. Son kitabında ise sadece bir öyküyü ger- çek bilimsel verileıie ancak kurgu bir hikâyeyle pay- laşıyor okuyucuyla. isteği önümüzdeki süreçte ro- man ya da uzun bir kurgu hikâye yazıp yazama- yacağını görmek. Atasoy'la son kitabından çıktık yolculuğa; suç delillerini, bilirkişi hatalarını konuş- tuk. Yaşamıyla ilgili merak ettiklerimizi de sami- miyetle yanıtladı. - Kananlıga Yolculuk üçüncü kltabınız. Sizl bu W- yazmaya Iten nedir? - Ömrümü bilirkişi yetiştirmeye, Turkiye'de kri- minal labaratuvarların gelişmesine, suç delillerinin toplanmasından bunlann incelenmesine kadargö- rev yapan meslek kişilerinin usta çırak olarak de- ğil de lisansüstü eğitimden geçerek yapmasına adamış biriyim. Uzun yıllaryargıç, savcı, polis, psi- kolog, pedagog, gazeteci, kimyacı, eczacı gibi ak- lınıza gelebilecek bütün meslek sahiplerine adli bilimleri öğretmeye çalışan İ.Ü. Âdli Tıp Enstitü- sü'nün hem kurucularındanım, hem de onu uzun yıllaryönettim. Bu bana dargeldı. Daha geniş kit- lelere ulaşmak istiyorum. - Temel olarak yazdıklannızla vurgulamak iste- diklerinlz bilirkişi hatalan ve dellllerin önemi. En çok dikkat edilmesi gereken nedir peki? - Delil mutlaka vardır. önemli olan delili bulmak değil, yanlış yorumlanan bir raporun ya da yanlış algılanan bir izin insanları nasıl mağdur edebile- ceğini bilmek gerektiği. Suçsuz bir kişinin mahkûm edilmesiyle beraberasıl suçluların serbestçe do- laşmaları söz konusu. - Teknoloji hızla ilerliyor. Buna rağmen bilirkişi hatalan da sürüyor. - Sürmemesi mümkün değil. Ayrıntılar çok önemli. Bir yerdeki kan lekesini incelediğinizde ka- dın reaksiyonu görüyorsunuz. Aslında erkek ol- duğu ortaya çıkıyor. Bu da faili bulmanızı baştan engelliyor. Dünya üzerinde kayıtlı 50 vaka var me- sela aynı bedende farklı DNA verisi taşıyan. Bunun gibi teknikten kaynaklanan bazı hatalar ola- bileceğini bilmek lazım. Bilgi ve takip gerekiyor. - Siz DNA bankasını savunuyorsunuz. Bu da Turkiye'de çok tartışmalı bir konu. Peki DNAyü- zünden potanslyel suçlu ilan edilmemiz mümkün mü? Disiplinli bir hayat 18 kardeşli bir anneannenın tek torunu Atasoy. Balkan ve Kafkas karışımı çok disiplinli birailenin çocuğu olarak büyümüş. Alman Lisesi'nde ikinci Dünya Savaşı'nı görmüş öğretmenlerle yetişmiş iyi bir öğrenci. Tek başına kaldığında ayakta duracak şekilde yaşayan ve bunu öğreten hocaları ile beraber Atasoy da her şeyi kendi yapabilecek şekilde yetiştirmiş kendini. Lise hayatında mimar olmak isterken ve şiiryazarken sanatla bağının olabileceğini düşünmüş herkes. Ancak annesinin 1955'te kurduğu Türkiye'nin ilk biyokimya laboratuvarını devam ettirme gereği ortaya çıkınca kimya okumuş Atasoy ve biyokimya uzmanı olmuş. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi biyokimya uzmanlığını tamamladıktan sonra ayrılacakken Prof. Dr Alaaddin Akçasu ile karşılaşınca, hocası üniversitede kalması ve adli tıbba yönelmesi konusunda onu ikna etmiş. Bu tercihte eski Adli Tıp Kurumu Başkanı babası Prof. Dr. Şemsi Gök'ün hiç etkisinin olmadığını söylüyor Atasoy. Yıllarla beraber bu yolda ılerlemiş. Sonrası malum, ulusal ve uluslar arası başarılar, Adli Tıp Kurumu başkanlığı, profesör ünvanı, üniversitede öğretim hayatı, annesinin vefatından sonra da laboratuvarının müdürlüğü. 2005'ten bu yana BM Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu Başkanlığı'nı yürütüyor. Ayrıca Suç Onleme ve Denetleme Demeği'nin Başkanı ve Uluslararası Adli Bilim Hizmetleri adli şirketın de sahibi. Kızı Selin Atasoy Hartevioğlu da isteyenlerin DNA örnekleriyle renklı tablolar hazırlıyor. • - DNA verisi dediğimiz sayısal veri dünyanın bü- tün labaratuvarlarında yapılıyor şu an. Sadece bel- li bir bölge inceleniyor, zaten başka hiçbırtarafı kim- seyi ilgilendirmiyor. Biyolojik parça saklanmıyor. Eğer bir bankanız varsa, daha önce bir suçtan ya- kalanmış biri varsa onu lokalize ediyorsunuz. Ama o insan zaten o gün orada olmadığını bir şe- kilde kanıtlıyorsa biryerde yanlış olduğunu göre- biliyoruz. Hiçbir zaman DNA tek başına bir delil de- ğildir. Kimseyle oturup muhabbet edemiyorum... - Mimar olmak Istemlşsiniz lisede. Içinizde kalmadı mı hiç? iç dekorasyona çok meraklıyımdır. Her gittiğim yerde de- korasyonla ilgili fikir verir, gelişmeleri takip ederim. Mesela şim- dilerde zen yaşıyorum. İş alanındaki karmaşa ve kaotik dü- zeni bu şekilde dengeliyorum. - Güzel ve seksi kadın yakıştırmalan yapılıyor. Garip geliyor mu bu durum size? - Evet geliyor. Her nasılsam, her zaman öyle göründüm hep. Bu doğalhktır karizma olan. insanlar söylediklerinize odak- lanıyorsa sorun yok. Rahat edebileceğim kıyafetlerı tercıh edi- yorum. Yüksektopuklu ayakkabıyla, deri pantalonla rahat edi- yorum ve bunu da başkaları için yapmıyorum. - Zamanla nasıl bir uzlaşınız var? Seyahatler, yogun bir ça- lışma süreci ama dlğer yandan föne de gidiyorsunuz. - Kuaförüme de giderim. Çünkü zamanı kullanmasını bili- yorum. Bazen hiç uyumadan devam ediyorum. Beden bazen yığılıp kalıyor, 8 saat uyuyorsunuz. Bu benim için çok uzun bir uyku. - Bir arkadaşınızla kahve içerken rahatlıkla sohbet edebi- liyor musunuz? - Içemiyorum. Kimseyle oturup muhabbet edemiyorum, ca- nım sıkılıyor. Boşa geçirilen vakit gibi geliyor. - Sıkıcı biri misiniz o halde? Nasıl dinlenlr, nasıl eğlenirsi- niz? - Tabii ki arada kendime göre dinienme teknikleri bulunuyor. Kafamın içinde malesef ki başka şeyler de oluyor. Dinlenmek için ara sıra uzun yolculuklara çıkarım. Ama gittiğim yerden kısa zamanda dönmüşlüğüm de vardır. - Peki özel hayatınız? - Hayatım boyunca mümkün olduğunca az duygusal olmaya çalıştım. Genç yaşımda önemli sorumluluklar üstlendim. Bir kadın olarak hem ulusal hem de uluslararası alanda kariyer yapmak, yurtdışında Türkiye'yi temsil etmek, bırçok toplantıya katılmak... Hepsı insanın üzerine basıyor. Bunun yanında bi- rinin omzuna başınızı koyup mehtabı seyredecek vaktiniz yok. Bundan sonra olur belki ama bundan önce yoktu. • - Peki bir insan bir kere suç işlediyse yine işle- yecek gibi özellik banndınyor mu? - Hayır kesinlıkle. Bunlar adalet sistemine, yargıca güvenmemek demektir. Sadece teknik bir anali- ze dayandırsaydınız eğer, mahkemelere ne gerek var o zaman. Niye ifadeler alınsın, niye bir savun- ma yapılsın? - Ama diger yandan da birileri bizl gözetleme- yecek mi DNA bankası sayesinde? özel hayat da tamamen ortadan kalkıyor. -Yaklaşık 30 yıl sonra evinizden girerken anah- tar kullanmayacaksınız. En önemli veri ya göz be- beğiniz ya da parmak iziniz olacak. Dokunduğunuz an o sizin DNA'nızı tanıyacak. DNA moleküllerinin ayrıcalıkları sadece polisiye değil günlük yaşam- da da kullanılacak. DNA'ya bakıp da bu insan suç işler diyemiyoruz. DNA'nın etkisi var ama tek ba- şına değil. Öyle olsaydı, evet korkmak gerekirdi. Artık çevre faktörünün ve koşulların genetiğin üze- rinde olduğunu biliyoruz. - Deliller veyatanıklık konusunda nasıl bir bilinç var Türkiye'de? - En önemlisi bilinçli ve aydınlatılmış savcı ve avu- katlardır. Çok ciddi bir bilgi eksikliğı var bu konu- da. Hani filmlerde olay yeri inceleme ekibi galoşuyla beyaz kıyafetiyle çalışıyor ama diğeryandan bir po~ lıs müdürü normal ayakkabı ve kıyafetleriyle ora- ya giriyor ya, işte Türkiye şu anda böyle bir du- rumda. • [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle