18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 2010 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Bir Ayin SİVİLLERLE askerler, dincilerle laikler, politikacılarla hukukçular ve başka bir yığın odak arasında sallanıp duran bir toplum dışarıdan da itilip kakılır elbet. Üyesi olmadığı bir Avrupa Birliği’nin parlamentosunda bile, Dış İlişkiler Komitesi toplanıp Türkiye için Ria Oomen Ruitjen diye Hollandalı Hıristiyan Demokrat bir raportör seçer, o da buraları şöyle bir kolaçan ettikten sonra oturup sayfalar dolusu bir rapor yazar ve “AB’nin enerji transit güzergâhı olarak taşıdığı stratejik önemi ve bölgede artan diplomatik rolü hatırına reform sürecini yavaşlatmasına göz yumamayız Türkiye’nin” diye bir tümce koyar içine. “Göz yummamak”tan neyi kastettiği pek belli değildir. Türkiye üye mi ki, “İçimizden biri kendini düzeltmezse affetmeyiz” demek ister? Acaba, “Böyle yapmazsa biz de onu tam üyeliğe almayız” mı diyor? Yoksa, “Zaten sonu açık dediğimiz üyelik müzakerelerinde bile zorluk çıkarır ve hiç başlık açmayız” tehdidini mi savurmakta? “Reform süreci” dediği de, bir âlem: Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatması, ordunun siyasete ve dış politikaya karışması “endişe verici”ymiş; demokratik bir ülkede ordu bütünüyle sivillerin “gözetim”ine tâbi olmalıymış. Hıristiyan demokrat hatun, sanki Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliğini, Anayasa Mahkemesi’nin hangi siyasal deneyimler sonucunda kurulduğunu, ordunun tarihsel rolünü bilirmiş gibi öyle bir döktürmüş ki... Ama iş bununla kalsa iyi. Rapor, komitenin genel kuruluna gelince, Yunan ya da Kıbrıslı Rum yanlısı bütün üyeler ve başkanları, verdikleri önergelerle içlerinde kalmış ne varsa hepsini sokuşturmuşlar raporun şurasına burasına. Neymiş, Kıbrıs’taki Türk askeri çözüm görüşmeleri bitmeden de derhal Ada’dan çekilmeli ve Maraş hemen Rumlara teslim edilmeliymiş; KKTC’ye yerleşen Türkiyeliler sorunu mutlaka çözülmeliymiş. “Gökçeada ve Bozcaada’daki iki kültürlü yapı korunmalı” gibi bir laf da bunlara eklenince rapor tam benzemiş ve Kuzey Kıbrıs’ı dünyadan soyutlayan sınırlamaların kalkmasına ilişkin önergelerin reddedilmesiyle bu benzetilmişliğe tüy dikilmiş. Ö yle anlaşılıyor ki, zaman zaman görüldüğü gibi Avrupa’nın göbeğinde yine yüzyılların hınçları boşaltılarak “Türk kafasına vurma” ayinlerinden biri daha yaşanmış. Hep bilinir, böyle ayinler sırasında “Türklerin AB üyeliğini içtenlikle istiyoruz” biçiminde Atina’dan yükselen cılız sesler de duyulmaz olur ve bu bitmez tükenmez ikiyüzlülükten midesi bulanan insan, ister istemez, “Hay sizin Avrupa’nıza da!” demekten kendini alamaz. [email protected] PENCERE Pis... 1960’larda Almanya, işçi gereksinimi yüzünden, Türk köylüsünü Avrupa’ya taşımaya başlayınca biz bu köşede karşı çıkmıştık... Neden?.. Yurttaşına kendi vatanında iş yaratamayıp garibi yâd ellere postalayan yönetimler elbette eleştirilir... Batılının bir yolda siciline yazılan sabıka kaydında iyi şeyler okunmuyordu; Anadolu’dan -İstanbul’u bile görmeden- Avrupa’ya postalanan eğitimi kıt köylü gurbette aşağılanacak, horlanacak, ezilecekti... Ayrıca Avrupa’nın büyük bir ayıbı vardı... İkinci Dünya Savaşı’nda kırk milyon genç insan, uygarlık coğrafyasında hangi nedenle yitirilmişti?.. Avrupa sermayesi bu yüzden emekçi arıyordu... Anadolu insanı bilmediği bir serüvene doğru itiliyordu... Büyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca, o günlerde “Almanya’larda Çöpçülerimiz” adında bir şiir yazmıştı... Anımsayalım mı: “Gün ışır ışımaz alın yazımız parlar, Ne alın yazısı, el yazısı be. Sökemeyiz ki, biz ilkokul aydınlığı bile gösterilmeyenler, Biz, pis yöneticilerin mutsuz kişileri, Süpürürüz, yaban ellerinin sokaklarını pis el, pis yürek. Sığmazken Atalarım güne, yarına, Düşmüşüm vay düşmüşüm ben el kapılarına Daha üç yüz yıl önce, omuzlarımızda gök yarısı bayraklar, Eğilirdi bu ülkelerin burçları uygarlığımıza. Şimdi ta Bünyan’daki üç çocuk, ağızları açlıkla büyümüş, Şimdi ta Ereğli’deki dört çocuk, gözleri açlıkla iri iri, Alır, karanlıklar karanlıklar ardından gönderdiğimiz kara lokmasını. Sığmazken Atalarım güne, yarına, Düşmüşüm vay düşmüşüm ben el kapılarına. Ne duruyoruz, aylık bin yeşil mark, Varalım, dağılalım, kartal Anadolu’dan yeryüzüne. Beyler altın uykularından uyanmak üzre, hadi yollarını temizleyelim, Süpürgeler kocaman, çöpler kocaman, Al güneşten bile utanmadan, pis el, pis yürek. Sığmazken Atalarım güne, yarına, Düşmüşüm vay düşmüşüm ben el kapılarına.” Gerçi Almanya’da kısır döngüyü kırıp başarıyı yakalayan çok Türk var; bizim insanımız üretici ve yaratıcıdır. Ama sürecin sonunda ne oldu?.. Aradan geçen sürede yalnız Avrupa’ya yolladığımız köylüler değil, koskoca Türkiye ‘el kapıları’na düştü, 70 milyonluk ülkenin ekonomisi tam anlamında IMF yönetimine emanet... Bugün de durum değişmedi.. “... Bünyan’daki üç çocuk, ağızları açlıkla büyümüş.. ... Ereğli’deki dört çocuk, gözleri açlıkla iri iri...” Avrupa bugün de açsa kapılarını, benim fakirlerim yine her şeye katlanarak kapağı dışarı atmak için kuyruğa girerler... Fazıl Hüsnü Dağlarca dün ne diyordu: “Biz, pis yöneticilerin mutsuz kişileri...” Bugün değişmiş ne var?.. Pislik yoğunlaştı, o kadar... (12 Kasım 2005 tarihli yazısı) E rmenistan Anayasa Mahkemesi, kurnazca bir kararla, Türkiye ile Ermenistan arasõnda imzalanan protokollerin bir taraftan Ermenistan Anayasasõ’na uygunluğunu kabul ederken, diğer taraftan da protokolleri uluslararasõ hukuk, Ermenistan Anayasasõ ve iç hukuku õşõğõnda yorumlamak suretiyle, şu ön şartlarõn Türkiye’ye dayatõlmasõnõ öngörüyor: (1) Kars ve Moskova antlaşmalarõ geçersizdir. (2) Ermenistan’õn Doğu Anadolu topraklarõ üzerindeki haklarõ meşru ve geçerlidir. (3) Ermenistan,1915 soykõrõm olayõnõn uluslararasõ alanda tanõnmasõ için Türkiye aleyhindeki kampanyasõnõ sürdürecektir. İlişkilerin tarihi boyutunu incelemekle görevli ortak komisyonu soykõrõm iddiasõnõ ele alamaz. (4) Sõnõrõn açõlmasõ Karabağ sorununun çözümüne bağlanamaz. Dõşişleri Bakanlõğõ 18 Ocak’ta, “Protokollerin müzakere gerekçesini ve protokollerle hedeflenen temel hedefi sakatlaması nedeniyle kararın kabul edilemeyeceğini” açõkladõ. Başbakan Erdoğan da, “Erivan’ın metin üzerinde operasyon yaptığını, bunun düzeltilmemesi halinde sürecin zedeleneceğini” söyledi. Bu durumun yol açacağõ gelişmeler üzerinde fikir yürütmeden önce kararõn analizini yapalõm. 1) 16 Mart 1921 Moskova ve 13 Ekim 1921 Kars antlaşmaları geçersizdir: Dõşişleri Bakanõ Davutoğlu, TBMM’deki konuşmalarõnda, Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol’de yer alan, “İki ülke arasındaki mevcut sınırın uluslararası hukukun ilgili anlaşmalarında tarif edildiği şekliyle karşılıklı olarak tanındığı” ifadesinin, Moskova ve Kars antlaşmalarõnõn Ermenistan tarafõndan tanõndõğõ anlamõna geldiğini, bu itibarla bu antlaşmalarõn isimlerinin protokolde açõkça belirtilmemiş olmasõnõn bir sakõnca yaratmayacağõnõ õsrarla ifade etmişti. Kars Antlaşması Davutoğlu, ayrõca, Viyana Anlaşmalar Hukuku ve halefiyet (ardõllõk) hukuku õşõğõnda Sovyetler Birliği tarafõndan kabul edilmiş olan söz konusu antlaşmalarõn otomatik olarak Ermenistan için de geçerli olduğunu iddia etmişti. Bu satõrlarõn yazarõ ise, Davutoğlu’na cevaben, bu iki anlaşmanõn ve özellikle Kars Antlaşmasõ’nõn protokol metinlerinde ismen ve açõkça belirtilmemiş olmasõnõn, Ermenistan’a antlaşmalarõn geçersizliği hususunda yorum yolunu açan vahim bir hata olduğunu vurgulamõştõ. Nitekim, endişelerimiz gerçekleşti… Mahkeme, kararõnõn 4. maddesinin (c),(d) ve (e) fõkralarõ ile 6. maddesindeki hükümler õşõğõnda, değişik açõlardan Moskova ve Kars antlaşmalarõnõn geçersiz olduğu sonucuna varõyor. Anayasada öngörülen prosedür Bunlarõn başõnda, söz konusu antlaşmalarõn Ermenistan Anayasasõ’yla uyumlu olmamasõ, bunlarõn uluslararasõ meşruiyetlerinin tanõnmamasõ ve anayasada öngörülen prosedür uyarõnca onay işlemlerinin yapõlmamõş olmasõ geliyor. Bu itibarla, Mahkeme’nin bu kararõndan sonra, protokollerin TBMM tarafõndan onaylanmasõ, Türkiye-Ermenistan sõnõrõnõ çizen Kars Antlaşmasõ’nõn, Türkiye’ye, Nahçõvan üzerinde garantörlük hakkõ veren hükümlerinden ve Ermenistan’õn Türkiye’yi, soykõrõm, insanlõğa karşõ suçlar veya savaş suçlarõ ile itham etmesini engelleyen 15. maddesinden feragat ettiği anlamõna gelecektir. 2) Doğu Anadolu toprakları Ermenistan’a aittir: Kararõn 5. maddesinde, protokollerde öngörülen hükümlerin, Ermenistan Anayasasõ’nõn dibacesinde atõfta bulunulan “Ermenistan Bağımsızlık Deklarasyonu’nun 11. maddesinde öngörülen hedeflerle çelişecek biçimde yorumlanamayacağı ve uygulanamayacağı” vurgulanõyor. 11. madde ise şöyle: “Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiyesi’nde ve Batı Ermenistan’da 1915’te gerçekleşen soykırımın uluslararası alanda tanınması görevini destekler.” Bu ifadeler, Erivan’õn, Doğu Anadolu’yu Batõ Ermenistan olarak adlandõrmak suretiyle Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanõmadõğõnõ ve bu topraklar üzerindeki taleplerinden vazgçemediğini ortaya koyuyor. Diplomatik İlişkiler Kurulmasına Dair Protokol metninin bu anlama geldiğini belirttiğimiz zaman, hükümet yetkilileri, bu protokoldeki, taraflarõn “İkili ve uluslararası ilişkilerinde, eşitlik, egemenlik, diğer ülkelerin içişlerine müdahale etmeme, toprak bütünlüğü ve sınırların dokunulmazlığı ilkelerine saygılı olacakları…” yolundaki taahhüde dayanarak, bu hükmün Erivan’õn Türk topraklarõna yönelik taleplerde bulunmasõnõ engellediğini vurguladõlar. Ne var ki Ermenistan’õn hâlâ zõrva hayaller peşinde koştuğu yolundaki değerlendirmemiz doğru çõktõ. 3) Soykırım kampanyası sürecek: Karar, anayasanõn ayrõlmaz bir parçasõ olan Bağõmsõzlõk Deklarasyonu’nun 11. maddesi gereğince soykõrõm iddiasõndan vazgeçilemeyeceğini vurguluyor. Yani, protokoller yürürlüğe girse dahi, Ermenistan eskiden olduğu gibi soykõrõm iddiasõnõ uluslararasõ camiaya kabul ettirme kampanyasõnõ sürdürecektir. Karar, ortak tarih komisyonun 1915 olaylarõnõ inceleyerek gerçekleri gün õşõğõna çõkarma gibi bir görevi olduğunu da kabul etmiyor. Bu konuda, Meclis’te yaptõğõmõz konuşmalarda tarih komisyonunun görev talimatõnda “komisyonun esas görevinin 1915 olaylarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması” olduğunun belirtilmemiş olmasõnõn fahiş bir hata olduğunu ve yaratõlan bu boşluğun Erivan tarafõndan istismar edileceğini belirtmiştik. Öyle de oldu… Görüleceği üzere, Türk tarafõnõn müzakere yeteneksizliği nedeniyle, imzalanan protokol metinleri ulusal çõkarlarõmõz açõsõndan sakõncalõ yorumlara açõktõr. Ermenistan Anayasa Mahkemesi de Türkiye’ye dayatmak istediği ön şartlarõn oluşturulmasõnda bu durumdan büyük ölçüde yararlanmõştõr. 4) Sınırın açılması Karabağ sorunuyla ilişkilendirilemez: Mahkeme, “Protokollerin sadece iki devlet arasında imzalandığını” bu itibarla Türkiye ile Ermenistan arasõndaki sorunlarõn çözümünün, Karabağ meselesinin çözümüne bağlanamayacağõnõ vurguluyor. Esasen Başkan Obama da, 7 Aralõk 2009’ta Washington’da Başbakan Erdoğan’a şunlarõ söylemişti: “Protokolleri gecikmeden TBMM’- den geçirerek Ermenistan’la diplomatik ilişki kurun ve sınırı açın. Onay işlemi ile Karabağ sorununun çözümü arasında bağ kurmayın. Protokoller onaylanmaz ise, Nisan ayında ABD Kongresi’nde soykırım tasarısını durdurmak zor olur.” Başbakan’õn bu tehdit kokan ifadeye cevabõ “protokoller hakkındaki son kararı TBMM’nin vereceği” yolunda olmuştu. Yine de AKP iktidarõ, Türk-Ermeni yakõnlaşmasõnõ başõndan beri alkõşlar görünen Minsk Gurubu eşbaşkanõ Rusya’dan Karabağ sorununun çözümü için ciddi girişimler bekliyordu. Ancak, Başbakan Putin’in Moskova’da, Başbakan Erdoğan’a, “Türkiye- Ermenistan ve Karabağ sorunları iki ayrı konudur, ikisini bir pakete koymak doğru olmaz” diyerek, “Karabağ sorununa karışmayın” mesajõnõ vermesiyle bu umut tamamen söndü. Çıkmazdaki Türkiye Ermenistan Anayasasõ’nõn 102. maddesinin, “Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı ve değiştirilemez nitelikte olup yayımlandıkları andan itibaren geçerli oldukları” şeklindeki hükmü dikkate alõndõğõ takdirde, Mahkeme’ye belirli şartlarõ dayatmasõ hususunda talimat verdikleri anlaşõlan Ermenistan liderlerinin, kendilerini bilinçli olarak müzakereye açõk olmayan bir pozisyona hapsettikleri görülüyor. Bununla güttükleri amacõn, uzlaşma için kendilerinden taviz talep edilmesini engellemek ve tüm baskõlarõn Türkiye’ye yönelmesini sağlamak olduğu açõktõr. Hesapları, yaklaşan 24 Nisan tarihi nedeniyle ABD Kongresi’ne sunulmuş olan ve şimdiden 120 imzacısı bulunan soykırım tasarısını, protokolleri Türkiye’ye kabul ettirmek için bir pazarlık unsuru olarak kullanmaktır. Ankara, Washington nezdinde soykõrõm tasarõsõnõn durdurulmasõ için girişimde bulunduğu zaman, protokolleri imzalamasõnõn sorunun halline yardõmcõ olacağõ yolunda baskõcõ bir yanõtla karşõlaşacaktõr. Baskılar artar Ayrõca, Türk yetkililere, Başbakan Erdoğan’õn Obama’ya protokolleri TBMM’ye götürmek hususunda verdiği söz hatõrlatõlacaktõr. ABD cenahõndan gelen bu baskõlara, AB’ninki de eklenecektir. Bu bakõmdan, protokoller TBMM’de tutulduğu sürece, Türkiye üzerindeki baskõlarõn artacağõ açõktõr. Bu durumda, Erivan’õn “protokollerin asli hükümlerini” ihlal ettiği gerekçesiyle protokollerin derhal Meclis’ten çekilmesi isabetli bir hareket tarzõ olarak gözükmektedir. Ermeni liderlerin protokollerin yaşama geçirilmesini tehlikeye atmaktan kaçõnmamalarõnõn temel nedeni, soykõrõm iddiasõnõn tartõşmaya açõlmasõnõ ve Büyük Ermenistan kurulmasõ hedefinden vazgeçilmesini öngören tavizler pahasõna, Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesini göze alamamalarõndan kaynaklanõyor. Diyasporayõ küstürmekten ve içerde muhalefetin baskõsõnõn artmasõndan da çekiniyorlar. Liderler ayrõca, bir çözüm halinde, ciddi tavizler vermeleri gereken Karabağ ve diğer işgal altõndaki Azeri topraklarõ sorununun devamlõ gündemde kalmasõndan son derece rahatsõzlar. Zira, çözüm eğilimleri kesinlikle yok !.. Ermenistan Açõlõmõ Fiyaskoyla Sonuçlandõ Şükrü M. ELEKDAĞ CHP İstanbul Milletvekili Protokoller TBMM’de tutulduğu sürece, Türkiye üzerindeki baskõlarõn artacağõ açõktõr. Bu durumda, Erivan’õn “protokollerin asli hükümlerini” ihlal ettiği gerekçesiyle protokollerin derhal Meclis’ten çekilmesi isabetli bir hareket tarzõ olarak gözükmektedir. Ermeni liderlerin protokollerin yaşama geçirilmesini tehlikeye atmaktan kaçõnmamalarõnõn temel nedeni, soykõrõm iddiasõnõn tartõşmaya açõlmasõnõ ve Büyük Ermenistan kurulmasõ hedefinden vazgeçilmesini öngören tavizler pahasõna, Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesini göze alamamalarõndan kaynaklanõyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle