Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 HAZİRAN 1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Komili, Türkiye'nin ilkesiz, programsız birliklerle zaman kaybetmeye artık tahammülü kalmadığmı söyledi
TÜSÎAD'dan REFAHYOL'a ımıhüraEkonomi Servisi - Refah Partisi"nin
iktidar ortağı olmasımn gündeme ge-
lişiy Ie ale\ lenen "askeri darbe" tar-
tışmalan çerçe\ esinde. sıyasilere Silah-
lı Kuvvetlercİen gelmesi beklenen muh-
tıra. özel sektörün büyük patronlann-
dan geldi. Yaşanan siyasi krizin bir an
önce çözümlenmesini isteyen işadam-
lan. ekonominin \eniden yapıianma-
sından. koalisyon önerilenne. demok-
rasinin nimetierine kadar Ankara'ya
bir dizi mesaj ilettiler.
Türkiye Sanayicileri ve lşadamlan
Derneğı'(TÜSlAD) Yüksek Istişare
Kurulu toplantısında. Türkive'nın dos-
ya pazarlıklan üzerine kurulacak hü-
kümet ortaklıklanyla zaman kaybet-
meye tahammülü olmadığının \urgu-
landıâı bir özel sektör muhtırası çıktı.
TÜSfAD Yüksek Istişare Konseyi Baş-
kanı FeyyazBerker açılışkonuşmasın-
da hükümet krizinin bir an önce çö-
zülmesini ve ekonomıyi rahatlatacak
tedbirlerin süratlealınmasını ısterken.
TÜSlAD Başkanı Halis Komili "Tür-
kiye'nin içinde bulunduğu dönemde en
tehlikeli şe>, demokrasive olan inancın
ka> bedilmesi \e demokrâsi dışmdaki çö-
zürııkrdtn medet umulmasıdır. Çözüm
parlamcntodadır" diyerek askeri mü-
dahale uşanlanna tepkisini dilegetir-
di. Toplantıdan sonra bir açıklama ya-
pan işadamı Sakıp Sabancı da millet-
vekıllerine seslenerek. " Demokrasiyi
hasta cffiler. Hiç değilst öldürmesin-
ler"dedi.
TÜSİAD Yüksek Istişare Konseşi
toplantısı dün Sabancı Center'da yapıl-
dı. Başlangıcında TÜSlAD'ın kurulu-
şundan bu > ana \ erdiğı hizmetlenn an-
latıldığı toplantının son bölümünde
sertsivası mesajlardikkat çekti. Kon-
TÜSİAD'ın toplantısında hükümet krizinin çözülmesiistendi.lFotoğraf: TAHSlN AKÇA)
se> Başkanı Feyyaz Berker. \ aptıgı ko-
nuşmada şu görüşleri dile getırdi:
"Gecmişteyaşadığımız si>asi ve eko-
nomikistikrarsızlığın Türkiye'nüı gün-
demine tekrar gelmiş olması, ister iste-
mez seçim sistemini. partiler kanunu-
nu ve başkanhk sistemini tekrartartış-
nıaya acmamızı gerektiri\or. Bir hu-
kuk de\ letinde basın. düşünce \e ifade
özgüıiükleri \e insan haklannın sa\ u-
nulması. mülki\et hakkının sa\unul-
ması kadar kutsakhr. Tİ SİAl)"ın bu ko-
nuya önümüzdeki dönemde her za-
mandan daha çok önem \ernıesi ge-
rektiğine inanı>orum. Türkiye'de siya-
sal krizlerin çö/ümü. parlamentu dışın-
da kesiniikie aranmamalıdır. Batı dün-
yasının saygın bir ü>esi olmak demok-
rashe vürekten inanmaktan geçmek-
tedir."
TL'SİAD Başkanı Halis Komili de.
kişısel çıkarlan ön planda tııtan bir
TÜSİAD ne istiyor?
• Kamu ekenomisinde
şeffaflık sağlanmalı.
• Eksiksiz \e gihenilir
bilgiye erişim hakkı
sağlanmalı
• Ekonomide
hükümetleri bağlayıcı
kriterier konularak kamu
borçlanma
enstrümanlanna sınır
getirilmeli.
• Merkez Bankası
özerkleştirilmeli. mali
sistem derinle^tirilmeli.
• Kamu gelirlerini
arîtıracak. ücretler
üzerindeki yükü
hafifietecek. üretimi ve
istihdamı engellemeyecek
vergi reformu yapılmalı.
• Sosyal güvenlik
sistemi retbrma tebi
tutulmalı.
Özelleştimiedeki
hukuksal sorunlar
gderilmeli.
• Yapi-işlet-devrete
işlerlik kazandırılmalı.
\ aklaşimla Türkıye'nın geleceğine ipo-
tek kovanlann. bunun hesabını mutla-
ka vereceklerinı sö\ ledi. Komili şöy-
le konuştu:
"Herkesin her şeyi sö> leyebildiği bir
dönemden geçh oruz. Böylebir dönem-
de en tehükeli şe>. demokrasi dışında-
ki çö/ümlerden medet umulmasıdır.
Çözüm parlamentodadır. Bu parla-
mento. dün de bu tıkanıklığı aşacak
inıkânlara sahipti bugün de bu imkân-
lara sahiptir. Yeter ki.sonu belirsi/ de-
nemeleıie zaman >itirilmesin.~
Komili. "BazılanmiA ekonominin
1994 krizinden önceki durumuna geri
dünmüş olması ile \etinebili\or. Buna
bakarak Ekonomi yoluna de\am edı-
>or' di\ebili>or. E\et, ekonomi >oluna
de\am ediyor. Ama bu >ol \ol değil. bu
gidiş gidiş, değil. Ekonominin bugün
oturduğu 1994 kıizi öncesine çok ben-
ze> en denge, üjsizliği arttıran. ülke\ i fa-
kiıieştiren, paranın \atinma isrihdam
yaratıcı faalhetietvdeğil, faize \ önelme-
sini sağlayan bir denge"dedi.
Türki\e'nın "lafkalabaJığına.dosya
pazarhğına davalı. ilkesiz. programsız
birliklerle zaman ka> betmeve arhk ta-
hammülü kalmadığını^ifade eden Ko-
milı. bûrumlu siyasetçılenn reformcıı
bir program etrafında uzla^masıdan
başka çıkaryol göremediklerinı anlat-
tı.
Halis Komili. şöyle konuştu:
" Bu krizden önce göre\ de olan azın-
lık hükümetindc ha>al kınklığı varatan
uzJaşma. Türki\e'nin özlediği bir uzlas^
nıa değildi. Olsa olsa bunun bir kari-
katürii idi. Türki>e'nin geleceğini Ba-
tı tipi demokratik. laik bircumhurne-
te da>alı serbest pi>asa ekonomisi ile ül-
kenin gelişmiş ülkeler ligine terfî etti-
rilmesinde görenlerin, buna bakarakpes
etme\e.' Denedik olnıadı' dcmt'\e hak-
kı olmadığına inanı\oruz."
Toplantıdan sonra bir açıklama ya-
pan işadamı Sakıp Sabancı da, siyasi-
İeri üstüne örtüler konmuş dosyalan ka-
patahm uğraşı \erenlerolarak nıtelen-
dırdı. Siyasilenn gümrük bırliği ve sa-
nayinin içinde bufunduğu durumla ıl-
gılenmesı gerekrığını belırten Saban-
cı. şahsi hesaplarla ortaklıklann kuru-
lamayacağına değinerek ijöyle konuş-
tu: "Milletvekilleri demokrasiyi hasta
ediyuriar, ama yeter ki öldürmesinler.
Demokrasiyle \ola de\am."
Doğru >
*ol Partisı tarafından Koç
Holding konusunda yapılan değerlen-
dırmeyle ılgilı olarak da konuşan Sa-
bancı. "Çok çirkin olan saldın 60 mil-
\onadır"dedı.
Konuyla ılgıli konuşan Komili ise ko-
nunun toplantıda ele alındığını belır-
terek. "LŞeler daha \oğun tepki gös-
terilmesi gerektiğini belirttiler"' dedı.
YORIM
ÇIFTÇI DOSTU /SADLLI^HUSUM!
Ekonomik ve siyasi bunalımı millet çözerİZMİR - Son yıllarda yaşadığı-
mız ekonomik ve siyasal bunalım-
larhepimızdeşaşkınlıkyarattı. Du-
rumumuz giderek kötüleşiyor. In-
sanlarımız, gelecekien umudunu
kesmeye tiaşladı. Ülkenın her kö-
şesınde karamsarlık rüzgârları esı-
yor. Kimınle konuşursanız konuşun,
soygundan. somürüden, rüşvetten,
haksız kazançtan yakınıyor ve bu
günlerde hükümetsiz kalmanın sa-
kıncalarından bahsediyor!..
Türkiye gerçekten sıkıntıda. Si-
yasal bunalımı aşamıyoruz. Eko-
nomi berbat. Insanlanmızgeçim sı-
kıntısı içinde. Parasızlıktan kıvra-
nan çıftçı, yenı ünınü tyi fiyatla sat-
mak istiyor. Artık dayanacak gü-
cü kalmayan memur, emeklı ken-
dısine rahat bir nefes aldıracak
temmuz zammını dört gözle bek-
lıyor. Ama, bunları yapacak hükü-
met henüz ortada yok!
Bu ortamda bazı çevrelerın hal-
kımıza hemen bir "kurtarıcı" öner-
diğinı gorüyoruz... Darbe söylen-
tileri 16 yıl sonra yeniden günde-
me geliyor. Birde bakıyoruz ki es-
• ki Genelkurmay Başkanı, yeni DYP
Kilis Mılletvekili Doğan Güreş sı-
yaset sahnesinde ön plana çık-
mış. ilk açıklamasında "Subayla-
n tutamam" demış. Hemen ardın-
dan da partiler arasında bırlık ve
beraberlik istemiş ve 4'lü koalis-
yon önermiş... Baklayı dadilinin al-
tında sakiamaksızın, "LJdeıierson-
ra ağlamasın" dıyor!..
Her şeyo kadar açıkkı... Buse-
naryoları kaçıncı kez yaşıyoruz...
Eğer bu maya tutarsa sadece li-
derlerağlamakla kalmayacak, mil-
letın de anası aglayacak!..
Peki... Biz hiç akıllanmadık mı?
Bugün yaşadığımız bunalımın
kökü nereye dayanıyor? Türki-
ye'nin siyasal ve ekonomik den-
gelerıni altüst eden 12 Eylül dar-
besi değil mi? Hele 12 Mart'ta mıl-
letçe çektiklerımizı ne çabuk unut-
tuk... 12 Mart'çılann kurdurduğu si-
vil hükümetler. Türk halkının hak-
lannı yabancı ülkelere peşkeş çek-
mediler mi?
Holding patronları ile kol kola
gırerek zengıni daha zengin, faki-
ri daha fakir yapacak sistemler 12
Mart'çılann döneminde geliştirildi.
Sendikalar kapatıldı, toplusözleş-
meJerdonduruldu. Karşı çıkan sen-
dika lıderleri tutuklandı. En değer-
11 memurlar, öğretmenler sürgün
ecjildı.. Ha.k,aramaya çıkanlar sin-
dirildi. Sokağa adımını atarilar hem
dayak yedi hem de cezaevlerıni
boyladı. Düşüncelerini yazanlar,
söyleyenler en ağır ışkencelere ta-
bi tutuldu. Anayasaya, hukuk ku-
rallanna aykırı yasalar çıkarıldı ve
uygulandı. Astığı astık, kestiği kes-
tik bir yönetım biçimı sergilendi.
12 Eylül'den sonra
yaşananlar
12 Eylül 1980 yılından sonra ya-
şanan acılı günlerımızı düşünür-
ken bile dehşete düşüyoruz. Ke-
nan Evren ve arkadaşları kana
susamış gibiydiler. Kenan Evren
yurdu dolaşıyor ve meydanlarda
valılerın, kaymakamlann. muhtar-
ların gözdağı vererek toplattığı ın-
sanlanmızı tehdıt ediyordu. Sıkıyö-
netimler hiç kımseye nefes aldır-
mıyordu. Anayasa oylamasında
ret oyu vereceği tahmın edilen köy-
lerimiz baskına uğruyordu... Ham-
zakoy'lan, Zıncırbozan'ları nasıl
unutacağız?
Türkiye Cumhuriyeti tarıhınde
görülmemış soygunlar. vurgunlar.
rüşvetler. banka dolandıncıhkları,
mafya egemenliği, banker facıala-
rı 12 Eylül anlayışı içinde ışbaşına
gelen hükümetler döneminde ya-
şanmadı mı? Darbeci bir general
ile ilgilı ruşvet ıddıaları ayyuka çık-
tı. Meclıs'te aylarca tartışıldı. Ga-
zetelerde manşetlerde yayımlan-
dı. Dünyanın en çok satan dergi-
lerıne konu oldu. Buna rağmen
olay aydınlığa kavuşamadı.
Gazetelerımız, yıllarca sıkıyöne-
timden gelen üç satırlık emırlerle
çıktı. Yazarlarımız sus pus oldu.
Kimsenin sesiçıkamadı. Ama, bu-
__ rja )<arşılık, şımdı hükümetlere ta-
' Jimat veren, eleştiren. Türkiye'nin
geleceği ıçin önerıler sunan bü-
yük işadamlarımızın o günlerde
darbecilenn peşinden el etek öp-
mek ıçın nasıl koştuklannı da hiç
unutmadık...
Milletin gözünün içine baka ba-
ka "Anayasa bir kere delinmekle
bir şey olmaz" veya "Benım me-
muriarım işinı bilir" dıyebilen baş-
bakanları, cumhurbaşkanlarını 12
Eylül'ler yaratmadı mı? Yabancı
devlet adamları ile görüşebılmek
içın araya ricacılar koyarak Türki-
ye'nin itibarını zedeleyen başba-
kanlan, cumhurbaşkanlarını gene
12 Eylül'den sonra görmedık mı?
Herdefasında bın kere kahrolma-
dık mı?
Türkıye'nın haklan yabancı ülke-
lere 12 Eylül'den sonra peşkeş çe-
kilmedi mi? Mılyonlarca üretıcimı-
zın geçım kaynağı olan Türk tütü-
nünün geleceğini çokuluslu şir-
ketlere kim teslım etti?..
Türk ekonomisi ve siyasal haya-
tı gerçekten kötu durumda. Ama,
bunun sorumlusu 12 Eylül darbe-
cılen ve on/arın yarattığı ortam de-
ğil mı? Yenı bırdarbenin nelerge-
tireceğinı, geçmıştekı aynalara ba-
karsak açıkça görebilinz!..
Türkiye'nin içinde bulunduğu
sorunlan dıkkatle ve de yansız bir
gözle ıncelediğımiz zaman. sorun-
ların sadece hükümet bunalımın-
dan kaynaklanmadığını görürüz.
Bugun yaşadığımız sıkıntıların te-
melinde 12 Mart ve 12 Eylül dar-
belerinin getırdığı anlayış ve sistem-
ler yatıyor. Şımdı sağ ve sol partı-
lerın dağınıklığından yakınıyoruz.
Yana yakıla bırleştırmeye çalışıyo-
ruz... Mılyonlarca insan partilenn
kendi kanatları içinde bırleşmele-
ri halinde ışlerın yürüyeceğıne ve
düzeleceğineınanıyor... Hatta, 12
Eylül'den sonra partılenn kapatıl-
masında başrolü oynayan Kenan
Evren bile siyasal kargaşanın ön-
lenebilmesi ıçin sol ve sağ kanat-
takj partilenn bırleşmesıni öneriyor!..
Demek ki ınsanlaryanılabiliyor...
Bir zamanlar Türkiye'nin en güç-
lü adamının düştüğü çelişki de bu-
nun en canlı örneği... Dünyanın
gelişmiş ülkeleri de bu nedenle
kaderlerını bir kişınin veya bırkaç
kişının aklına teslim etmiyor... He-
le, seçimle gelmemiş insanlara as-
la!..
Türkiye'nin çok sorunu var. Ama,
bütün sorunların temelinde birtek
sorun yatıyor: DEMOKRÂSİ... Eğer
demokrâsi oyunu yerine gerçek
demokrasiyi getirebılırsek Türki-
ye'nin sıyaseti de ekonomisi de
kısa sürede düzelecektir. Bütün
yalancı pehlıvanlaren kısa zaman-
da sılinıp gidecek ve yerlenne sıs-
teme ayak uyduran insanlar
gelecektir!.. •
Eski Genelkurmay Başkanı, yeni OYP Kilis
Milletvekili Doğan Güreş, siyaset sahnesin-
de ön plana çıkmış. Partiler arasında birlik ve
beraberlik istemiş ve 4'lü koalisyon öner-
miş... Baklayı da dilinin altında sakiamaksı-
zın, "Liderler sonra ağlamasın" diyor!..
Ya sendikalar da muhafazakâr olursa!..
A
\ rupa Sendikalar Konfederas\onu'nun
bir \etkilisi görüşme sırasında "'Grev-
lerleyeni iş alanı açamazsınK1
* di> erek
belirgip bir ta\ ır ortaya koyuyor ve ek-
liyor: "Ekonomi gerilerken sendikaİ hâreketza-
yiflar. Daha az iş ve üerete razı olunur." Toplum-
sal sorumluluk vediyaloggereğinden söz edıyor.
1 kilo ile 10 kilonun nasıl divalog yapacağı so-
rulduğunda ise yine yanıt değişmîyor. Ekono-
mik knz konusuna da A\ rupa"3a üretılenın vüz-
de 80"ınin Avrupa'da tüketildiğini belirterek fark-
lı bir >aklaşım getiriyor.
Brüksel. gerek işkolu \ e gerekse toplam işkol-
lan için Avrupa ve dünya genelinde kurulmuş pek
çok uluslararası sendikanın merkezlerinin bu-
lunduğu bir kent. Gösterişli binalan var. Bilgi-
sa>ar \e diğer teknik donammlan üst düzevler-
de. Her ne kadar karar organlannda oturanlar
müte\azı gözüküyorlarsa da kendilerini belli et-
mekte gecıkmiyorlar \ e uzmanlarla ilk bakışta a>-
nlabilirler. Toplantılar üzenne yoğunlaşmış bir
hareketlılik hâkim durumda.
Bu uluslararası sendikalardan örneğin ICF-
TL'nun (Uluslararası Hürlşçi Sendikalan Fede-
rasvonu) 136 ülkede 12
7
milyon ü\esi \ar.
ETÜC'un (A\ rupa Sendikalar Konfederasyonu)
ise 22 ülkede 46 miKon üvesi \ar. Yine ömeğin
ICEM'in (Uluslararası Kim\a. Enerji. Maden ve
Genel Işler Sendikalan Federasyonu)25 milyon
üyesi var. 'i'ine milyonlarca üyesi olan diğer sen-
dikalar bulunuvor. IOmilyonİan kucaklayan de%
sendikalar. Ancak bu de\ lerden beklenen küre-
selleşen dünvaya meydan okuma. diğer deyışle
sermayenin küreselleşen me\dan okumasına kar-
şılık \erebilmelidir. Bu amaçla afişler hazırlan-
mış. Ancak işçi sınıfının gücünü bu de\ sendi-
kaların nasıl ortaya koyacaklannda sorun dü-
ğümlenmekte. Çünkü haklı olmak yetmiyor. güç
onava ko>mak gerekiyor.
Dünvada en örgütlü işçi sınıfı A\rupa"da o!du-
ğundan. uluslararası sendikalann vönetimlen-
nin çoğunluğu Avrupa kökenli sen'dikacılardan
oluşmaktadır. Diğer kurulu A\ rupalı sendikalar
da dünya genelı küçümsenmeyen bir hareketli-
likte. Belkî bu hareketliliğın nedenlerinden biri-
si de AN rupalı sendikalann AB kurumlanv la olan
sürekli ilişkilendir. Uluslararası bu sendikalar
ile yapılan görüşmelerde, kendi aralannda diya-
log yetersizTiğinin olduğunu anlamak da gecikii-
miyor. Her sendika kendi alanına kimsenin gir-
me'sinı istemiyor. Yükümlülüğe gelince toplar
başkalanna atılıyor. Örneğin Türkiye'deki sendi-
kalann AB direktiflerine ılışkın oluşturulmakta
olan A\rupa tşletme Konsevleri'ndeyeralıp ala-
mayacağı sorulduğun-
dan top ortada kaldı
denılebilir. Bu sorula-
n sorduğum kişiler ara-
sında ICFTU'dan bir
yetkilınin. benı kate-
gorik bir ülkeye soka-
rakyanıtlamasıdaişin
yüksek dozu oldu. Oy-
sa sosyalıst ülkeler ve
o ülkelerin çoğunluk-
la ü\ e olduklan \VFTL'
(Dünya Sendikalar Federasyonu) varken "Aman
bu sendikalara gitmesinler" diye bızlere özel
önem verirlerdi. Yardımcı olınaya can atarlardı.
Yine yayımlarında \er \erdikleri IMF've Ne
Dünya Bankası na karşı oluşlan ile benim görüş-
tüğüm kişilerin görüşlen nedenli UNu>or. merak
konusu. ILO ile Dünya Bankasf nın birlikte po-
litika izlemeleri göriişünün ICFTL dan gelişıni
de anlamak. bilgilerimi zorladı. Zaten Dünya
Bankası uzmanlan şu anda ILO'nun çeşitli d'e-
Petrai /j SeadHan Eğitim ve Araştmaa Aftuttrs
lişmekte olduğu bir dö-
nemdeyiz. Örneğin part-
tıme çahşanlann toplam
istihdamdaki oranı Hol-
landa'da yüzde 37. Isveç'te
>üzde25. lngiltere'deyüz-
de 24 gibi oldukça yüksek-
tir. Bu ıstihdam içinde ka-
dınların oranı ise yüzde
80'lere değin Narmakta-
dır. Özellikle son yıllarda
artan part-time çalışma
yanında. yıllık esnek çalışma da artmaktadır. Ör-
neğin tngıltere'de işgücünün yüzde 10'una N aran
oranda 2 miNon işçi. işverenin istediği saatler-
de Ne yıllık belli bir saat çalışma üzerinde anlaş-
mış durumdalar. Kâğıt üzerinde gözüken sendi-
ka ÜNeliği oranlarında ise bir bölümü işsiz. öğ-
renci NeemeklidirButürüye oranı Italya'da yüz-
de 40'larda. Belçika'da yüzde 32"lerde. Avustur-
ya"da yüzde 22"lerde. FinIandİNa"dayüzde21 'ler-
dedir. Bu kesimlerin sendika üyeleri olmalan bü-
Brüksel. pek çok uluslararası sendikanın merkezlerinin bulunduğu bir kent
partmanlarının yönetimine alınmışlar. \erede
kaldı pazarekonomisine karşı insan gÜNencesi te-
melinde etkin politikalar oluştunnak. Uluslara-
rası sendikalar AB kurumlan. BM Ne diğer çe-
şitli uluslararası kuruluşlar için projelergerçek-
leştirmekteler.
Uluslararası sendikalann izlediği sendikal po-
litikaları. ü>e sendikaların nitel konumlanndan
a> n düşünemeyız. Daha da deriniere giderek sen-
dika ü>elerinin niteliğinedayanmaktadır. Kitle-
sel üretimNetüketimm olduğu dönemlerden fark-
lı biçimde esnek üretim Ne istihdaınm hızla ge-
> ük önemdedir. Ancak çalışan işçilerin ise yaşam-
salönemde. BeyazN-akalı işçilerin sendikalaşma-
lannda güçlükler N ar. maN i yakalılarla birlikte ol-
maJannda ise daha bir güçliik var. tşçi smrfinın
değişen niteliği. otomatikman sendika üyeliğini
de etkilemektedir.
Özellikle AN rupa ülkelerinde işverenin sendi-
kasızlaştırma için yaptığı Nöntemlerden çok. iş-
çılenn sendikalara üye olmak istememeleri üze-
rine sendika üye sa> ısında düşüş Nardır. Başka de-
yişle işçiler eskive oranla sendika üyesi olmak-
ta daha az isteklidirler. Bu dıırumun \arısı dahi
sendikalara düşse. bu onlara ciddi bir sorumlu-
luk yüklemektedir.
Asıl sorun. kapitalistler kâr hadlennin düştü-
ğü ve diğer göstergelerin ortaya çıktığı mevcut
krizi algılayıp kendileri için esneklikler getinr.
toplam kalite yönetimi. kalite çemberleri \ eya op-
timizasyon gibi adlar altında yeni üretim organi-
zasvonlannı geliştirirlerken sendikalann halen
klasik sendikacılık anlayışlannı bırakmak isteme-
melerinde yatmaktadır. Adeta sendikalar muha-
fazakâr durumadüşmüşler. Budurumulusaldü-
zeyde sendika merkezlerine ve oradan da ulus-
lararası sendikalara yansımaktadır.
Bu arada ilginç sendikal politikalar gözlemlen-
mektedir. Yine bir zamanlar AB" ve girmeye In-
giltere'deki sendikal merkez TUC karşı çıkmış.
ancak AB'nin özelleştirilecek işyerleri ıçin ge-
tirdiği direktiflerden yararlanıldığı içın şimdi de
TUC. AB'nin yanında hatta yargiN a başvuruyor.
İngiltere hükümeti ise AB'nin karşısında.
AN rupa ülkelerinde sendikal hareket ülkeden
ülkeye anlayış Ne hareket açısından önemli fark-
lılıkfar göstermektedir. Örneğin İngiltere'de bir
sendika, TGYVU (Ulaşım Ne Genel îşler Sendi-
kası)Shell ileilgili sendikasızlaştırma sorununu
çözmek için bu şirketin hisse senedini alarak his-
sedarlar toplantısında konuşma yolunu seçerken
Belçika sendikalarının bir bölümü direniş. ve so-
kak gösterisini seçmektedir. Yine sosyal gÜNen-
Iik haklannm kısılmasma karşı Italva ve Fransa'da-
ki sendikalar > aygın greN lere giderken Alman-
ya'da diyalog üzerinde durulmaktadır.
Son bırkaç yıldır ulusal ve uluslararası sendi-
kalarda birleşme eğilimleri vardır. Bu eğilimler
sendikalann güçlerinı birleştirme yanında, çok
kasalannı da birleştirme amaçlıdır. Gözlenen o
ki sendikalar üye kazanmaktan çok. kasaiannı da-
haıçok düşünürdurumagelmişler. Tutunabilmek
için bu eâilim haklı olabilir. Ancak işçilerin ör-
gütlü birliği sendikalann var olma amacına da-
ha yakındır. Sendikalann siyasi eğilimleri açısın-
dan da ciddi değişimler var. Doğru deyişle siya-
si ayrım yapma kriteri değişmiş. O eski sosyal
demokrat sendikal anlayışlar dahi aranır olmuş.
Siyasi çekimözelliği yitirildikçe. sendikalarvar
olmak için işçilerin daöılan çıkariannı birleştir-
me yükümlülüğünü dana bir öne çıkarmaktadır.
Ulusal veya uluslararası oluşum bu bileşkeyi sağ-
lavabilen sendikalar. üyelerinin gücüne dayana-
rak ayakta kalmayı sürdürebileceklerdir. Onca
çaba boşuna değil. Sorunlanna rağmen dünya
geneli sendikal hareket sürekli güçlenmektedir.
SÜRECEK
OZTIN AKGUÇ
Gepçekçi Olabilmek
Genellikle kişisel ve toplumsal
beklentilerimizde gerçekçi deği-
liz. Siyasal yaşamdan tutun, spor
karşılaşmalarının sonuçlarının
tahminine kadar sağlıklı, tutarlı
bir davranış içine giremiyoruz.
Beklentiler gerçekçi olmadığından
alınan sonuçlar genellikle düş kı-
rıklığına, aşırı tepkilere yol açı-
yor. Daha gerçekçi olmaya çalı-
şanları ise çeşitli şekillerde yaf-
talıyor, hatta karalıyoruz. Kötüm-
sertikten, nifak tohumları ekmek-
ten tutun, ülke ve ulus düşman-
lığına değin uzanan bir karalama
zinciri ile toplumsal konularda
daha gerçekçi olanları çevreliyo-
ruz.
Niçin gerçekçi degiliz? Gerek-
siz iyimserliklere, düşlere kapılı-
yoruz. Gerçekleşmeyince de
umutsuzluğa boğuluyoruz. Algı-
lama yeteneğimiz mi noksan?
Neden - sonuç ilişkisi mi kuramı-
yoruz? Bazı doyuma ulaşmamış
duygularımızın güdümünde mi-
yiz? Irdeleme alışkanlığımız mı
yok?
Kendimizi aldatmaktan mı hoş-
lanıyoruz? Düş gö'rmeyi, gerçek-
leri görmeye mi yegliyoruz? Kuş-
kusuz bu soru listesini uzatabi-
lir, yeni sorular ekleyebiliriz. Ne-
deni konusunda gorüşlerimiz fark-
lı olabilir. Ama bu gerçekçi olma-
dığımız gerçeğini değiştirmez.
Avrupa Futbol Şampiyonası'nda
ikinci tur düşüne karşı, sıfır pu-
an, sıfır gol ile sonunculuk. Bu so-
nuç bile, toplumsal tutkumuz,
hatta psikolojik rahatsızlığımız
haline dönüşen futbolda ne ka-
dar gerçekçi olduğumuzu göste-
riyor.
Bugünlerdeyeni hükümet kur-
ma girişimleri sürüyor. Çeşitli ola-
sılıklar gündemde. Belki anım-
sanır, ANAYOL hükümeti kurulur-
ken bu karışımdan veya bileşim-
den iyi sonuçlar umanlar veya ki-
şisel beklentileri olanlar vardı. So-
nuç ortada, "fiyasko" terimi ile
alınan sonucu tam ifade edemi-
yor. ANAYOL hükümeti kurulur-
ken tüm iyimserbeklentilere kar-
şın sonuç belli. Yazımızda en ufak
bir başan şansı olmadığı tanısın-
da bulunmuştuk. Bakanlar Kuru-
lu belli, program belli, uygulayı-
cıların kapasitesi belli. Bundan
olumlu bir sonucun doğmaması
kadar doğal bir sonuç yok.
Gerçekçi olalım. Günümüzde
hangi tür ortak yönetim (koalis-
yon) kurulursa kurulsun, Türki-
ye'nin sorunlarını çözme olana-
gı ve kapasitesi olmayacak. Bu-
rada da neden - sonuç ilişkisi ge-
çerli. Yetkili olmayan liderler ve-
ya parti başkanları, bunların et-
rafını çevreleyen yetenekleri sınır-
lı bir kadro, yanlış tanılar, hizmet-
ten çok kişisel çıkar beklentileri.
Böyle bir ortamda başarı bekle-
mek bir düş bile olamaz. Kanım-
ca Refah Partisi, 1970'li yıllarda
olduğu gibi bir kez daha denen-
sin. Toplumumuz deneyerek ger-
çeğı bir kez daha görsün. Biz ön-
görmekten, neden-sonuç ilişki-
si kurmaktan çok, denemeyi yeğ-
liyoruz. Belki deneyerek gerçeğe
ulaşacağız. Burada da en büyük
sakınca belleklerimizin zayıf olu-
şu. Denesek bile bir süre sonra
deneme sonuçlarını unutup, ye-
niden bazı umutlara, düşlere ka-
pılıyoruz.
Başarılı olmak istiyorsak, ger-
çekçi olmamız gerek. Gerçekçi
olabilmek de irdeleme yeteneği-
ne, algılamaya, neden-sonuç iliş-
kisi kurmaya bağlı. Bu tür yete-
neklerimizi geliştiremediğimiz sü-
rece, başarılı olma olasılığımız ne
yazık ki fazla olamayacak. Alınan
sonuçlar, daha gerçekçi olma
gereğini bize öğretmeli.
Tİ Rk-İŞ VE TİSk HAKSIZLIĞA K.4RŞI ÇIKTI
Zorunlu tasarruf
komisyondan döndü
ANKARA (.\.\) - TBMM Saglık Ne
Sosyal Işler Komısyonu. zorunlu
tasarruf uygulamasının
kaldınlmasını öngören yasa
tasarısını, çahşanlann aleyhine olan
hükümlerin değiştirilmesi için alt
komısyona haNale etti.
Yasa tasansının komisyonda
görüşülmesi sırasında görüş
bildiren Türk-lş Başkanı Bayranı
Meral; Tasarrufa Teşvik Yasası'nın.
çıkışında belirtilen amaçlanndan
saptığını, yasayı yürürlükten
kaldıran tasan hazırlanırken.
kendilerinin görüşleri alınmayarak
yeni yanlışlıklann daNet edildigini
söyledi. Zorunlu tasarruf
uygulamasının kaldınlması halinde.
kesintilerin geliri ile birlikte
çahşana Nerilmesini isteyen Meral.
"Çalışanın biriken parası. tasanda
bielirtilenden daha kısa sürede
verilsin. Bu ortamda enflasyon
karşısında erhilmesin" dedi. Meral.
tasarruflann devlet tarafından en
düşük gelirli yerlerde
değerlendirildiğini savunarak şöyle
konuştu: "Tasarruflardolara
endeksli fonda değerienirken,
dolann 14 bin liradan 30 bin lirava
nrlaması üzerine bu paralar 14 bin
liradan TLolarak hesaplanarak
çalışanın hesabına geçirildi."
Tasan üzerinde görüş bildiren
TİSK Başkanı Kubilay Atasayar,
kamuoyunun. zorunlu tasarruf ile
ilgili olarak kesilen paralann
nerelerde değerlendirildiği
konusunda bugüne kadar tatmın
olmadığını belirterek hiç olmazsa
ladesi sırasında haksız uNgulamalar
olmaması gerektiğini söyledi.
"Yasa, ömrünü tamamladı" dıyen
Atasayar. sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tasan ile sistemden hemen
ayrılmak isteyene haksızlık
yapılıyor. Yasanın aınacı
tasarruf, tasarrufun özü de gelir
olduğuna göre, tasarruflar ile
elde edilen gelir de çahşana
verilmeli."
Komisyonda konuşan CHP Ankara
Milletvekili V'ılmazAteş,zorunlu
tasarruflann nemalan ile birlikte ve
peşin ödenmesi gerektiğini söyledi.
RPTrabzon Milletvekili
Kemalertin Göktaş,yalnızca emekli
olanlara tasarruflarının neması ile
birlikte ödenmesinin haksızlık
olacağını söyledi. DYP Niğde
MılletNekili Doğan Baran ise
zorunlu tasarrufun bugün devletin
sırtına yük haline geldiğini
belirterek bir an önce kaldınlması
gerektiğini söyledi.
Tasanya göre, hak sahipleri.
yasanın yürürlüğe girmesinden
itibaren 3 ay içinde yazılı talepte
bulunurlarsa. çalışan Ne işveren
katkısının yansı. yasanın yürürlük
tarihinden 6 ay sonra iki ay içinde
ödenecek. Biriken paranın kalan
yansı ise ilk taksit ödemelerinden 4
ay sonra başlamak üzere 2 ay
içinde. hiçbir Nergi ve kesintiye tabi
tutulmadan nakit olarak ödenecek.
TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI A.Ş.'den
Sayın Pay Sahiplerine Duyuru
Bankamız sermayesinın 1.575 mılyar liradan 2.500 milyar liraya artışını
temsıl eden, 675 milyar bedelli ve 250 milyar bedelsiz olmak üzere
toplam 925 milyar liralık 8. tertıp nama hisse senetlerı bastmlmış olup,
dagıtımına 24.06.1996 Pazartesı gününden itibaren başlanacaktır.
Bedelli hisse senetlerinin alınması için, bedelli artışa katılan
ortaklarımızın Bankamız tarafından verılen makbuzu; bedelsiz hisse
senetlerinin alınması ıçın de mevcut hisse senetlerinin 12 no.lu yeni
pay alma kuponları ile birlikte Bankamızın aşağıda adreslen verilen
Merkez veya Ege Bölgesı Şubesi'ne müracaat etmeleri gerekmektedir.
Hisse senetlerıni teslim almak için tüzel kışi ortaklarımızın
gönderecekleri kişilerin yeîki belgeleri ile birlikte, gerçek kışi
ortaklarımızın ise kimlikleri ile bızzat gelmelerı veya noter kanalı ile
yetkı verdikleri kişileri göndermeleri rica olunur.
(Not 12 no lu pay alma kuponlarının kesıklı kenar çızgıterı üzerınden çok
düzgün bir şekılde kesılmesı, dökumlerının yapılması ve telefonla randevu
alınması önemle rıca olunur.)
BAŞVURU YERLERİ:
İstanbul: Fındıklı, Meclisi Mebusan Cad No. 137
Genel Müdürlük: Menkul Kıymetler Müdürlügü
Tel (0212) 245 74 78 - 251 28 00 - 251 27 92/388, 578, 581, 569
numaralı telefonlarından bılgı alınabılir.
İzmir: Cumhurıyet Bulvarı No' 140 Kat' 1
Ege Bölgesi Şubesi
Tel (0232) 421 36 40-41
T5KB Türkiye
SınaiKalkınma
BanhasıA.Ş.