Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18HAZİRAN1996SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Avrupa Futbol Şampiyonası Batı'da salonlan boşalttı. Hollywood'da ise işler yolunda
Smema seyirci avma çıkbCUMHUR CANBAZOGLU
Hollyvvood yaza hızlı girdi. ABD'de
yazın gösterıme çıkacak, Avrupa'ya da
sonbaharda ulaşacak filmlerin listesi
hayli uzun Aralanndan birtanesi daha
şimdiden yaz sezonuna damgasını
vuracaga benzıyor. En iyı erkek
oyuncu dalında en taze Oscar'a sahip
olan Nicholas Cage ile usta Sean
Connery'nin biraraya geldiği The
Rock(Kaya)adlı film. eleştiımenlerin
yeni gözdesi.
The Rock. Mnema tarihinde önemli bir
yeri olan Alcatraz adasındakı ünlü
hapishanede geçıyor. Bugün müze
olarak kullanılan ada hapıshanesinden
geçmişte 34 mahkûm kaçmaya
çalışmış. 31 tanesi yakalanmış ya da
öldürülmüş. üç mahkûm da soğuk
sularda boğulmuş. vani kaçmayı
başaran yok. Ama sınenia ıçin bu
öneniMZ bır a> rtntı. The Rock'ta beyaz
saçlı mahkûm Sean Connery. adadan
kaçarak adalet anvor. Nicholas Cage
ise FBI ajanını oynuyor. Connery'nin
bundan sonra James Bond'un babasinı
canlandırmava hazırlandıgını da
ekleyelim.
Futbol şampiyonası indirimi
Hollyvvood vaz aylannda
Amerikalıların sinema gereksiniminde
düşme olmadiğını iyi biidiginden en
iddialı filmlenni sıcak sezonda
çıkarmaktan çekinmiyor: ancak
Avrupa'da bu a> işler hiç de i>i değil.
Milli futbol takımımızın da yer aldığı
A\rupa Futbol Şampiyonası'ndaki
canlı yayımlar Avrupa'da sinema
salonlannı boşalrtı. Gelen haberlere
göre Batı"da birçok salon bakima
alınmış dunımda. Italyanlar ise haziran
ayı süre.since tiinı gösterimlerin
biletlerini 18 bın liretten (600 bın TL)
7 bin (350 bin TL) lırete indırerek
seyirci avına çıktılar. Temmuzda
başlayacak olimpıyatlarda da aynı
uygulama sürebilir.
Sinema tarihine ılişkin bir önemli
haber geçen ay Batı basınına büyük
başlıklarla vansıdı. Sinema tanhinin en
eski reklam filminin 1898 yılında
Lumiere Kardeşler tarafından
yapıldıgını açıklavan Jean-Marie
Burskot, filmın tüm Avrupa'da
gezdirilerek yayımlanacağını belirtti.
Lumiere Kardeşler'in bu filmi Parisli
bir sabun firmasının reklamını
ıçenyor...
Gelelim setlerde çekimi süren ya da
proje halindeki filmlere. Philadelphia
adlı filmden sonra önemli roller
bulmaya başla>an Antonio Banderas,
bu kez yarış pistlerinın efsane sürücüsü
Ayrton Senna'vı canlandıracak. Iki yıl
önce Italya'da fmola pistindeki kazada
ölen Senna'nın övküsünün anlatılacagı
filmi Ridley Scott yönetecek.
Banderas'ın gelecek projesi Garcia
Lorca'nın yaşamı.
Streep, Calias olııyor
Uzun süredir sabun köpüğü konuların
peşınde giden Mer>'l Streep de diğer
bir ünlünun, soprano Maria Callas'ın
yaşam öyküsünü oynayacak. Callas'ın
kardeşi Arianne'nin >azdığı
bıyografiye dayanılarak çekilecek
filmde soprano rolü için daha önce
Sophia Loren, Anjelica Huston \e Joan
CoUins'le görüşülmüştü.
Diğer projelerden Robin VVilliams'ın
başrolü yüklendiği Mirror.vüzyıl
.sonraki vaşamı anlatan bir biliın-
kurgu. Arnold Schwarzenegger, Eraser
adlı filmde gizli bir ajanı canlandınyor
Schvvarzenegger bu filmin ardından
Batman scrisınin dördüncü filnıinde
Batnıan'ın düşmanı Mister Freeze
rolünü yükleneeek... Brad Pitt
Seven'da Morgan Freeman gibi de\ bir
oyuncu> la göründükten sonra şimdi de
Anthony Hopkins'le oynayacak.
1870'lerde geçen övkünün adı The
Sailmaker, şönetmenı de Richard
Attenborough.Vasalarla sinema
sanatını en i>i koruyan A\rupa ülkesi
Fransa'da film üretimi artarak sürüvor.
Bernard-Henri Levy, uzun süredir
hazirladığı ilk filmine başlıyor. Kansı
Arielle DBombasle'ın da rol alacağı
filmın başrol ovunculan Alain Delon
\e Lauren Bacallolacak...
Claude Chabrol da kasımda çekeceği
filmin ön hazırlıklarıyla meşgul.
Fransa'da \e Karavıpler'de geçecek
Rien ne \a plus adlı filmin başrol
oyuncu.su IMichelSerraultolacak.
Tom Cruiseda yazı çalışarak geçirecek
vıldızlararasında yer alıyor. Crui.se.
her türlü üçkâğıtçı bir spor menajerini
canlandıracağı Jerry Maguire'da 1983
yapımı Riskli Işler'den bu yana ılk kez
baştan sona komedi filminde oynuyor;
filmin yönetmeni Cameron Crovve.
Yeşilçatn da atakta
Yeşilçam'ın yaz filmleri listesi de
kabarık. Ferzan Özpetek, Halil Ergiin,
Şerif Sezer, Alessandro Gassman'lı
kadrosuyla çektiği Hamam'ın Türkıye
sahnelerini bitirdi...
C Blok'la iyi bir çıkıs yapan Zeki
Demirkubuz, Lğur Polat'ın başrolünde
OSevdiğim Ülkeadlı filmin
hazırlıkjarını sürdürüyor...
YavuzÖzkan'ın yeni filminin adı Bir
Erkeğin Anatomisi. Atıf Yılmaz, Lale
Mansur'la Mersin üzerine bir belgeselı
bitirip senaryosunu tpekÇalışlar'ın
yazdığı İstanbul'u Beklerken'e
başlıyor. Bu filmin basrolünde de Lale
Mansur var, diğer başrol Talat
Bulut'un
Ömer Kavur, senaryosunu Macit
Koper'le vazdığı Saat Kulesi adlı
projeyi sürdürüvor. Soğuk Geceler'le
AKİn Koza kazanan Kadir Sözen'in
ikinci filmi Kış Çiçeği hazır. Filmin
başrollerınde Menderes Samancılar,
Cengiz Sezici, Ali TutaL Ani İpekkava
\ar.
Banş Pirhasan. yıllardır üzerinde
çalıştığı İshak'ın Öyküsü'nü bitirmek
üzere. Montajı biten diğer film Tabutta
Rineşata'nın yönetmenı DervişZaim,
Ahmet Lğurlu'nun başrolde olduğu
filmın senaryosu da Derviş Zaim'e
aıt... Proje aşamasındaki diğer filmleri
desıralavalım. Cemal Şan.daha adını
ko>madığı ilk yönetmenlik
denemesinde Halil Ergiin, Taner
Barlas'la çalışacak..
80. Adım'la bu sezon iyi birçıkış
vapan Tomris Ciritlioğlu, Ydmaz
Karakovunlu'nun Salkım Hanım'ın
Taneleriadlı vapıtını beyazperdeye
aktaracak. Orhan Oğuz'un yeni
projesinin adı Telefon.
Yusuf kurçenli, Alev Alatlı'nın
YaseminlerTütermiadlı yapıtının
senaryosunu Alatlı'yla birlikte
hazırladı. Macanstan. Çek
Cumhuriyeti \e Türkiye ortak yapımı
olacak filmın çalışmalan de\am
ediyor.
Gani Müjde, Kahpe Bizans; Ersin
Pertan. Kuşatma Altında Aşk; İrfan
Tö/ünı, Mum kokulu Kadınlar: Erden
Kıral, Eladlı projelerinı hazırlı>orlar.
Son dönemin gözde yönetmeni
Mustafa Alftoİdar ise yi'ızyılın başında
Istanbul'un işgalı sırasında vabancılara
karşı kurulan Türk futbol takımlarının
bünyesinde \erilen kurtuluş
mücadelesini anlatacağı yeni bir filmin
ilk adımlarını atı>or.
Eğri oturup doğru komışahm...
VEDATGÜNYOL
Sağcıların milli şuurdedıklen şey üs-
tünde düşünüp duruyorum kaç gündür.
heledegerli >azar MustafaBalbay'ın, İs-
tanbul Kanatiarunuı Altında adlı film
dolayısıyla giizel yazısını okuduktan
sonra.
Konu. kısaca şu: MHP kökenli Kültür
Bakanı. filmi milli şuurumuza aykırı
bulmuş. Nedenine gelınce: Filmde Mu-
rat IV adlı padişah eşcinsel \ e sarhoş gı-
bi gösterilmiş.
Peki. Murat IV öyle ise. bunu filmde
yansıtmak neden milli şuuru zedeleme
anlamınagelsinkü.Osmanlıpadişahla-
nnın hepsi degilse de büyük bir bölümü
bu iki niteligi de yaşamlannda sürdür-
müşlerdir. Osmanlı saraylanndaki içoğ-
lanlan neyin nesidirdıyebirdüşünelim.
Eşcinsellik. insanlarvarolduolalı ya-
şanmıştır. Her dönemde. Batı'da olsun
Doğu'da olsun. özellikle de eski Yuna-
nistan da. Arap \ e Acem dünyasında ge-
çerakçe durumundaydı, gizli kapaklı da
olsa. belki hâlâ da öyledir. Ölmüş gitmiş
padişahlar. birer devlet adamı olarak ele
alınıp değerlendırildıgınde. uluslanna
yaptıklan olumlu katkılar, düşünce açı-
sından getirdikleri yeniliklerüstündedu-
rurken. bacak arası ilişkilerini önplana
çıkarmak elbette güzel bir turum de&il-
dir.
Ama ben. bu durumu ciddiye alarak
Osmanlı padışahlannın \aşamlanna
şöyle bir göz gezdirdim. Gördüm ki. eş-
cinsellik çoğu padişahın kanında. canın-
da var. Bunu kınayarak söylemiyorum.
Sadece bugünkü Türk kültürünü temsil
ettiklerini sanan zavallı kişılerin aptallı-
ğını ortaya koymak amacıyla dile getiri-
yorum bunu.
Bu saptamaya, çok öncelerden başlı-
yorum. Elimde. ünlü tarih yazan Du-
kas'ın Bizans Tarihi adlı yapıtı var.
1956da Iş Bankasf nın para yardımıyla
basılan ve \'L. Mınnjrc^lu'nun çeviri-
siyle kotanlan bu yapıtta, lstanbul'un
fethini gerçekleştiren. büyük devlet ada-
mı Fatih Sultan Mehmet'in. ruhsal. duv -
gusal durumunu ibretle okuyoruz. Bu
konuya Fatih'le girmek i.stememin nede-
ni. onun olağanüstü yetenekleri yanında.
eti ve kemiğiv le herkes gibi bir insan. bir
insancık olabildiğine parmak basmak ıs-
tememdir.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u ele
geçiriyor. Peki bu utkuyu kutlamayacak
mı? K.utlayacak elbette. Bakın Dukas bu
konuda neler söylüyor. ona kulak vere-
lim. Şö\le \aziyor Dukas: "Padişah, o
zaman şehrin büyük bir kısmını gezdi ve
saraya vakın bir yerde ziyafet sofrası ha-
zııiatarak eğleniyordu. Bu zi> afette padi-
şah fazla şarap içerek sarhoş olduğunda.
haremağasını davet etti ve kendisine şu
emriverdi: "Büyükdukanınevinegit \e
en genç cocuklarının bu ziyafete gönde-
nlmesini padişahın emrettiğini söyle."
Genç çocuk güzekli ve on dört yaşınday-
dı. Çocuğun babası bu emri duyunca, ölü
gibi oldu \e yüzü başka bir şekil alarak.
haremağasına dedi ki: Kendi ev ladımı le-
kelcmck maksadnla kendi elimle teslim
etmekliğim, bizim terbivemizle kabil-i te-
lif değildir. Padişahın cellat göndererek
kafamı almasını tercih cdcrim."
Bunun üzerine. padısah celladına emır
veriyor. duka ile birlikte cocuklarının da
kellelerini uçurtuyor.
Ne oluyor sonunda? İstanbul'u fethe-
den insan. kalbini fethedemediği bir gü-
zel delikanlının kafasını uçurtarak uta-
nılası birduruma düşmekten kendini ala-
mıyor: tıpkı. tahtını sağlama bağlamak
amacıyla kardeşlerinin kafalarını kesti-
rerek korkunç bir duruma düştüğü gibi.
Fatih. her şe\e karşın. her ınsanda olan
zaaflann dışında bü>ük bir devlet ada-
mıvdı. Onu değerlendırirken. bu zaafını
bir kenara atmak gerek. Asıl sorun Fa-
tih'in bıze Istanbuldan başka kazandır-
dığı ne v ar. onun üstünde durmak gerek.
Bu işi de bılim adamlanna bırakıyorum.
i, Murat
IV öyle ise
bunu
filmde
yansıtmak neden
milli şuuru
zedeleme
anlamına gelsin
ki!.. Osmanlı
padişahlannın
hepsi degilse de
büyük bir
bölümü bu iki
niteligi de
yaşamlannda
sürdürmüşlerdir.
Osmanlı
saraylarındaki
içoğlanlan neyin
nesidir diye bir
düşünelim.
Fatih, bence "Güzel sev >-ar ise akl-ı şu-
urun" düsturuna vatkın. güzellikte cin-
sellik a\rımı >apma>an. her güzele gö-
nül bağlayan bir insandır. Ne var ki ben.
kardeş katilliğı ile vüreğini sevdalara
adayabilen bir tutku çılgınlıgını nasıl
bağdaştırabılirım dıye düşünüyorum.
düşünüp duracağım da.
Fatih'indefterıniburadadürüp. Murat
l\ sorununa gelmek istivortım şimdi.
kültürsiiz kodamanlann olmayan akılla-
rına >eslenerek.
Bilindiği gibi Murat IV. 11 yaşındapa-
dışah olu>or. Kendinden önceki ve son-
raki padişahlar gibi astınpkestiriyor, ön-
ce annesi Kösem Sultan'ın yönetiminde.
sonra sonra çıkarcı akıl hocalarının dür-
tüsünde. 28 vıllık vaşam serüveninı sür-
dürüyor.
Kültürsüz vatan kurtaranlara bakılır-
sa. bu padişah ne eşcinseldir. ne de içki-
ci. Tarih kaynaklarındaeşcinselliği üstü-
'Seyirciye ambargo konulmasına karşıyız'
Kültür Bakanı Güner'e karşı "Sinemamız ve Devletin Yasakçı Yüzü' başlıklı bir forum düzenlendi
Külrür Senisi - Film Yönetmenlerı Demegı (FİLM-
YÖN). yönetmen Mustafa AJöoklar'ın "Istanbul Ka-
natlarımın Altında" filminin Kayseride göstenmının
jasaklanmasını \e Kültür Bakanı'nın bu vasakla ılgılı
onaylayıcı tavnnı degerlendıren "Sinemamız \e De\le-
tin Yasakçı Yüzü" başlıklı bır forum düzenledı.
FİLM-YÖN Başkanı Orhan Akso>, Film l^letmecile-
n ve Ithalatçılan Derneği Başkanı İrfan Ataso\, Film ^'a-
puncıları Derneği Başkanı Şerif Gören, Sinema Ernek-
çileri Sendikası Genel Sekreten Muzaffer Hiçdurmaz,
Sinema Yazarları Derneği Genel Sekreten Saim Yaıuz,
Çagdaş Sinema Oyuncuları Derneği adına Nur Sürer,
Türkıve Sinema ve Audıovısuel Kültür \akfı ve kı>a
fılmciler adına Hilmi Etikan'ın yanı sıra ^a^uz Özkan,
Halil Ergün, Sabahattin Çetin, Seçkin ^'asar, Hüsejin
Kuzugıbı hırçok Mnemacının katıidığı forumda söz ko-
nusufilmin Kayseride>asaklanması veBakanGüner'ın
onaylavıcı tavrı kınanarak yalnızca "İstanbul Kanafla-
nmın Altında" filminı ya da sınemavı değil. diğer bü-
tün sanat dallarını tehdıt eden tehlıkeh bır zıhnıyetle
karşı karşiya olunduğu v urgulandı. "Ben filmi vasakla-
madım. sadece Ka> seri Beledive Başkanı'nı gösterdi0 bu
duyarlılıktan dola> ı tebrik ettim. \ asaklamak acizliktir"
dıven Kültür Bakanı Agâh Okta> Güner'ın bu tavrınııı
ı>e etkılı. tehlikeli ve gerçek bir yasaklama vönteıııi ol-
duğu savunuldu.
'Sinema*eDevlet'başhklı bıldinsınde "İstanbul Ka-
natlarımın Altında" filminde vönetmenın tav rının eleş-
tınye açık olduğunun ve seyırcinin izleyıp izlememe ko-
nusunda kendi kararını verebıleceğinın belıncn Orhan
Aksov. "Sevireive ambargo konulmasına karşıyız ve bu
tavn şiddetle kınıyonız. Sanat ürününün halkla bıılıış-
masını engelleme>e çalışmak güçsüzlük belirtisidir. kork-
maktır. yönerim erkini kötü>e kullanmaktır. Ke>fidir"
dedi.
Bildiride avrıca. devletin "İstanbul Kanatlarımın
Altında" filminin Türkıye'nin herhangı bır yerinde ser-
bestçegösterilmesını vegörülebılme;.ını »ağlamavegü-
vence altına almakla yükümlü olduğu belirtıldı.
Filmın yönetmeni Mustafa Altıoklar da toplantıvı
sadece kendi filmivle ilgıli olarak gönnedığini ve bu
şekilde sınırlandınlmasının yanlış olacağını söyleyerek
son dönemlerde diger sanat alanlarmda yaşanan bas-
kılara \e yasaklara değindi. Daha önce büv ük zorluklar-
la elde edilen özgürlüklerın teker teker geri alındığını
da anımsatan Altıoklar: acıl. bılınçli ve tepeden değil,
tabandan bağlayan bir örgütlenmenin geregi üzerinde
durdıı.
ne kimi imalı değinmeler varsa da, aşın
içkiciliği üsrüne ansiklopedilerde yeter-
li tanıklıklarvar. Sayın Mustafa Balbay.
Cumhuriyet gazetesindeki yazısında
Ana Britannica'dan alıntı yaparak, bu pa-
dişahın ne denli içki düşkünü olduğunu
dile getirmişti. Ben de. Türk ve Dünva
Ünlüleri Ansiklopedisi'nden şu alıntıyı
sizlere sunuyorum: Buna göre "Çocuk
denecek yaşta alıştinldığı içkinin etkisi
ile kısa zamanda yıpranan Murat l\; da-
ha Revan seferi vıllannda gut hastahğı-
na tutulmuş ve felç geçirmiştir."
Şimdi size. güzel rastlantı ile elime
geçen bir yapıttan söz ederek. bu padi-
şahın ıcığını cıcıgını gözleriniz önüne
sereceğim:
Dostum şair ve yazar Ömer Nida'nin
son günlerdeyayımlattığı altı kitabından
bin olan PadişahlarTaşlaması'ndan Sul-
tan Murat IV ile ilgıli şu dızeleri birlik-
te okuyalım istiyorum:
Dördüncü Murat tahta çıkınca
sünnet edildi iic-beş gün sonra
yacanıyandığından
ya kafası bozulduğundan olacak
gaddar mı gaddar oldu
başlayınca kasaplığa-pardon padişah-
lıga
örnegin çıkarken Revan seferûıe
öldürttü Beyazıt ve Kasım kardeşleri-
ni
ve Bağdat seferine giderken
Süleyman kardeşini de boğdurarak
ellerini şöv le bir oğuşturdu sultan
baktı ki İbrahim kardeş tımarhanelik
deli
dokunmadı cancağızına
ama sel gibi kanlar akıttı Devlet-i Os-
manivc
güneşin bahşını beklemeden
yudumladı içkisini sabah akşam de-
meden
ve çektikçe kafayı hazret
Ama durur mu hiç padişahımız hırsı-
nı alamamış
Nefi'yi boğdurup denize attırdı hemen
Şimdi düşünüyorum. kültürsüz yetki-
lilerin İstanbul Kanattanmın Altında ad-
lı filmde. IV. Murat'ın kötülendiğini ile-
ri sürülen sav lannın yetersizliğini, tutar-
sızlığını dile getirdikten sonra anlatmak
istediğim bır gerçek var. O da şu: Os-
manlı padişahları. kendi çıkarlan. afra
tafralan, saray yaşamlanndaki asma kes-
me olayları dışında. halkına. düşünce
alanında nclcr gctirmişlcrdir, söyler mı-
siniz? Fatih Sultan Mehmet. bize İstan-
bul gibi nefis bir armağan dışında pek bir
şey getirmemiştir. Saray. oldum bittim
kara cahil hacılar hocalarelinde saygın-
lığını yitirmiştir. Batı düşrnanlıgı, dola-
yısıyla bilimdüşmanlığı, 3. Selimdöne-
mine kadar sürmüştür.
Çağdaş dünva yaşamına, ilk kapıyı
açan Atatürkolmuştur. Çağdaş uygarlı-
ğa gönül bağlamış bir deha olan
Atatürk'le karşılaştırdıgırmz zaman.
padişahlanmızın büyük bölümü zavaliı
kalmaktadır.
ALINTILAR
TAHStN \X CEL
Sikke ve Dolar
Her şeyin açıklamasını tarihte aramak sakat bir tu-
tumdur: açıklamatarı eksık ya da yanlış bir tarih bil-
gisine dayandırmak daha da sakattır; tarihi hep ay-
nı biçimde yaşanması gereken bir gerçeklik gibi sun-
maksa. sakatlığı da aşar. Ama üç tutumun üçünü
bırden benımseyenlerimiz bıle çıkıyor. Kültür Baka-
nımız Agâh Oktay Güner de en azından istanbul Ka-
natlarımın Altında adlı filme ilişkin demeçlerinde, ay-
nı yönehmi paylaştığını göstermekte. Hatta. Cumhu-
nyet'te (9.6.1996) "Zavallılar vegafillersürüsü"baş-
lığı altında özetlenen konuşmasından da anlaşıldığı
gibi. herkesi geride bırakıyor bu konuda. Neden der-
seniz, tarihi yaşanan bir gerçeklik sayanlar bile, ara-
da bir belgelerin tanıklığına başvurma gereksinimini
duyarlar, oysa bakammızın demeçlerinin tek somut
göndergesi istanbul Kanatlarımın Altında, onu da
hiç görmemiş. Hiç görmeaıği bir filmin sağladığı ola-
naktan yararlanarak toplumumuzu "kendi kültürde-
ğerierıne karşı tam bır yabancılaşma ve şuursuzluk
içinde zaman tüketen bir kalabalık" olarak niteliyor
ve hem bu "zavallılar sürüsü "nden uzaklığını, hem
kendi yerinin özelliğini vurgulamak ıçin, "Ben tanhı-
min büyüklüğüne inanıyorum, milletimin büyüklü-
ğüne inanıyorum. Osmanlı sarayında asla cinsi sa-
pıklık olmamıştır" dıye kesıp atıyor, yanı, açık açık,
ö//g/karşısında/nanc;n üstünlüğünü kesinliyor. inan-
cı da, söylemeye gerek var mı, bilmem, paşa gönlü-
ne göre düzenliyor: Ben böyle diyorsam, böyledir.
"Tarihim... Milletım..." diye konuşmasından da belli
değil mı?
Unlü bakammızın tam olarak tarihte, yani geçmiş-
te yaşadığı sonucunu mu çıkarmalı bundan? Hayır.
"/VM/ef'imizi "yabancılaşma ve şuursuzluk içinde za-
man tüketen" kalabalık olarak tanımladığına, Os-
manlı sarayının prenslerının cinsel sapıklıktan arınmış
olarak üç kıtada at koşturdukları dönemde de "mil-
let" kavramı bile doğmamış olduğuna göre, ya bü-
yüklüğüne inandığı milletin bızimki olmadığını kesin-
lemek gerekır. ya da kendisinın geçmişte bile değil,
gerçeklikten soyutlanmış, düşsel bir tarihte yaşadı-
ğını.
Osmanlı'nın "milletımizin büyük iftiharı, dünyanın
tanıdığı en soylu, en ehil, en namuslu aile" diye ni-
telenmesi daha çok ıkincı olasılığı doğrulamakta. An-
cak birtakım sorular da getırmıyor değil. Dünya. söy-
lenenın tersine, Osmanlı'yı "en soylu" aıle dıye tanı-
masa bıle, biz öyle tanıyalım, taht uğruna kardeş ve
oğul boğdurtmayı da bunun kanıtı sayalım, ama "en
ehil" ve "en namuslu"nerden çıkıyor? Büyük ailenin
üyelerinden kıminin savaşta, kıminın güreşte, kimı-
nin marangozlukta. kımınin sazda ve sözde üstün ba-
şarılar sağladığı doğru; ne var kı. ilgı alanları böyle-
sine çeşitlenince, "ehil" niteligi bir hanedan özellığı
olmaktan çıkar. "En mamuslu" için de böyle; örne-
ğin Vahdertin hanın Mustafa Kemal ve arkadaşla-
n ıçin ölüm fermanı çıkarması ingiliz dostlarına veri-
len sözün yerine getirilmesi bakımından bir namus-
luluk gereği, Kurtuluş Savaşı sonunda ülkesini bıra-
kıp kaçması yiğitliğin dokuz kuralının birden uygu-
lanması sayılabilir, ama tüm aile neden "en namus-
lu " olsun ki? Namusu basamaklandırmak niye? Agâh
Oktay Güner'in ailesi daha az mı namuslu? Benim
ailem daha az mı namuslu?
Agâh Oktay Güner, Türkiye'de dil devrimı girişımıy-
le "nesiller arasındaki köprünün yıkıldığını, dünyanın
hiçbir yerinde Türkiye'de olduğu gıbı kendi klasıkle-
rinı sözlük yardımıyla okuyan bir aydın tipi bulunma-
dığını" söylerken de gerçeklçrden soyutlanmış bir
dünyada yaşadığını kanıtlamakta. Öyle ya, Osman-
lıcanın yainız artsüremlilik içinde değil, eşsüremlilik
içinde de bildırişimi zorlaştıran bir yapay dil olduğu-
nu, hiçbir biçimde Türkçenin bir evresi sayılamaya-
cağını bir an için unutsak bile, gerçek tarihin, her şey
gibi dillerin de zaman içinde değiştiğıne tanıklık etti-
ğini yadsıyamayız; nerdeyse "klasik" kavramının ken-
disiyle özdeşleşmış eskil Yunan yapıtlarının bugün
"ö'lü" sayılacak oranda değişıp dönüşmüş bir dilde
yazılmış yapıtlar olduğunu da, dünyanın birçok ye-
rinde. bu arada Batı Avrupa ülkelerinde, ancak söz-
lük yardımıyla, hatta çevirilerinden okunan nice kla-
sikler bulunduğunu da.
Yazınlar (örneğin masallar), savaş (örneğin ok, kı-
lıç, kalkan kullanımı), oyun (örneğin güreş ya da fut-
bol), yeme içme (örneğin alkol) biçimleri gibi ekinsel
veriler arasında halktan halka öylesine belirgin bir
süreklilik gözlemlenirken, Agâh Oktay Güner'in "Ev-
rensel kültür diye bir şey yoktur. Evrensel değerler
vardır", diye kesip atarak örneğin ekmeği, tereyağı-
nı, futbolu ve kitabı bize atalarımızdan gelen yüce
Türk kültürünün özgül öğeleri mi, yoksa yalnızca bı-
rer evrensel değer mi saymak gerektiği konusunda
bizi ikircilliğe düşürmesine gelince. kendisıyle aynı
dünyada yaşadığımız konusundaki kuşkularımızı
büsbütün arttırıyor. Bu bakımdan, "En büyük mutlu-
luğum Müslüman ve Türk kimliğimle mezara gıtmek
olacaktır", diye buyurması, ölümü bir "asude bahar
ülkesi", mezara ayaklar önde ve yere koşut biçimde
gitmeyi bir Kâğıthane safası olarak düşündüğünü
göstermesı yanında, hiç değılse yaşamın son anın-
da titreyip kendine dönerek bu ülkenın insanlarının
yüzde doksan dokuzunun doğal kımliğıne kavuşma,
yani yanılsamadan gerçeğe gelme özleminin anlatı-
mı olarak da ilginç geliyor bize.
Ama. 1996Türkıyesi'nde. sikkenin bir yüzü de do-
lar: bunca seçkin kazıbilimcı, sanat tarıhçisi ve mi-
marımızın yayımladığı bildıriyı okuduktan sonra
(Cumhuriyet, 15.6.1996), gözlerimiz açılır gibi oluyor:
ünlü bakammızın kendisine bağlı olan Kültür ve Ta-
biat Varlıklannı Koruma Yüksek Kurulu'ndan "Türk-
islam mımari örneklerinin yıkılmadan onarılma kura-
lından vazgeçilmesi", vb. türünden kararlar çıkabil-
diğine göre, daha nıcelerı gibi o da bugüne tarihten,
anamala Müslüman ve Türk kimliğinden daha çok
değer veriyormuş izlenimini uyandırıyor insanda.
Ne dersıniz, bu yıllanmış millet, tarih ve dil söylem-
lerı. anayolda anamalın gemısinı daha çabuk ve da-
ha kıyak yürütmek amacıyla, biz garıbanlar için yine-
lenen köse masalları olmasın?
niasreddin Hoca Ödülü, Boratav
ve Başgöz'ün
Kültür Servisi - Nasreddin Hoca ve Turizm
Dernegı'nın "Na.sreddin Hoca Onur Ödülü". halk
kültürü ve halk bılimi alanında çalışmalar vapan Prof.
Dr. Pertev Naili Boratav ve Prof. Dr. İlhan Başgöz'e
verildi. Seçıcı Kurulu'nu Prof Cevat Çapan. Prof.
Bozkurt Güvenç. Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği
Başkanı Knıet Şenoğlu. TOBA\' Genel Başkanı Tamer
Levent. Nasreddin Hoca Etkinlikleri Danışma Kurulu
üyeleri Cengiz Bektaş ve Tan Oral'ın oluşturduğu
ödül. Nasreddin Hoca ve Türk mızahı alanında
bilımsel ve sanatsal çalışmalan değerlendirmek. yeni
çalişmalara ortam hazırlamak. gençlerı bu alanlarda
çalışma yapmaya özendirmek ve uluslararası ilişkileri
geliştirmek amacıyla veriliyor. Boratav ve Başgöz'e
ödülleri. 5-10 temmuz tarihleri arasında düzenlenen
Uluslararasi Nasreddin Hoca Şenlıği'nde verilecek.