Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18HAZİRAN1996SALI
14 KULTUR
Bir kraüçenmöKhııüTTTlla Fitzgerald
ri tarifi mümkün
1 -J olmayan
sesiyle melodiye
olan sevgisini, şarkı
söylemekten
duyduğu sevincini
ve en önemlisi bu
güzellikleri
paylaşmanın keyfini
aktanr dinleyicisine.
Araya hiçbir şey
koymadan.
MEMET BAVDUR
Ella Fitzgerald'ın öldüğü
cumanesi günü bütün
radyolar bu değerli
müzisyenin iki yüz ellıyi
aşkın plağından seçmeler
çaldılar. Pazargünü
devarn etti Ella'nın sesi,
pazartesi de Yetmiş sekiz
yaşındaydı Ella Fitzgerald
ve altmış yıldır şarkı
söylüyordu. Hem de
nasıl! On yedi
yaşındayken Benny
Carterkeşfetmiş Ella'yı
ve ChickVVebb'e onu
orkestrayaalmasını
tavsiye etmiş. Webb
ölünce yirmi
bır
ç.arpıcı bir ses berraklığı mı,
tonunun olağanüstü doğallığı mı? Üç oktav içinde
rahatça oynayan ama şarkıcıdan çok şarkı'ya
inanan kendine özgü sesi mi? Ira Gershvvin,
'yazdığımız şarkıların ne kadar iyi olduklannı Ella
Fitzgerald söyleyinceye kadar bilmezdim' diyor.
yaşında orkestranın başına geçiyor
Ella. Sonra solo çalışmaya
başlıyor. ünlü yapımet Norman
Granz'ın rehberliginde dünyanın
en tanınmış ve en bü\ük ca7
şarkıcısı oluyor. Fitzgerald'ı
diğerlerinden ayıran neydi diye
düşünüyorum. Bessie Smith. Biüie
Holliday. Betty Carter, Sarah
Vaughan. Peggy Lee gibi diğer
büyük şarkıcılardan ayıran bir şey
olmalıydı onu. Çarptcı bir ses
berraklıgı mı. tonunun olağanüstü
doğallığı mı? Üç oktav içinde
rahatça oynayan ama şarkıcıdan
çok şarkı'ya inanan kendine özgü
» sesi mi? Ira Gershttin,
"yazdığımız şarkılann ne
kadar iyi olduklannı Ella
Fitzgerald söyleyinceye kadar
bUmezdinrdiyor Ella
yalnızca cıız standartlannı
söylemekle kalmadı
Antonio Carlos Jobim'in
Brezilyalı \e dünyayı
anlatan şarkılarından
Beatles bestelerine kadar
geniş bır velpazede dolaştı
I eşi benzeri olmayan sesiyle.
Bir müzik eleştirmenin ılgınç bir
saptaması var. Kimı şarkıcılar
otobivografiktir. Bıllıe Holliday'i
dinlerken \aşam ö>küsünü
duyarsınız her parçada. Onu
anlatıyordur çünkü. Frank
Sinatra'yı da bu grubun içinde
saymak gerekir. Şarkının anlattığı
hikâyesi keııdi yaşamlarıyla özdeş
kılan. öznel bır yaklaşımdır bu.
Holliday \e Sinatra'nın çok
başarılı \aptığı bır şeydır ustelık.
Öte yandan Ethel VVaters ya da
Peggy Lee gibi kimi şarkıcılarsa
şarkıdaki kişınin kimliğine
bürünürler ve anlatacaklannı böyle
anlatırlarcaz yoluyla. Ella
Fitzgerald her ikı grubun da
dışındadır caz şarkısına
yaklaşımıyla. Tanfi mümkün
olmayan sesiyle melodiye olan
sevgısini. şarkı söylemekten
duvduğu sevincini ve en önemlisi
bu güzellıklen paylaşmanın
keyfini aktanr dinleyicisine. Araya
hiçbir şey koymadan.
Caz dünyanın en ağır işlerınden
birıdır. l>ı bir caz müzısyenı olmak
ve o noktada kalmak zor ıştır.
Geceyanlarından sabahlara kadar
süren çalışma saatlen; ticari gelir
olanaklan fazla olmayan. güç bir
müzik türü. alkolün ve dumanın
fazla yüklenildiğı mekânlar... Bu
ve benzeri nedenlerden ötürü caz
tarihi trajik ölümlerle. genç
ölülerle. yîtip gıtmiş büyük
yeteneklerle doludur. Ella
Fitzgerald 1935 yılında girdigi bu
dünyada (caz dünyasında demek
istiyorum) uyuşturucuya. alkole
dokunmadan. yanm yüzyıldan
fazla çalışabilmiş ender
devlerdendir. Kımselerle
kıyaslanamayacak bır caz
kraliçesidir o ama muhakkak
biriyle yanyana konulmak ıstenirse
Louis Armstrong'u önerebilırız.
Armstrong'un öncülüğünü yaptığı
"scaf tarzı şarkı söylemeyi vıllar
sonra Dizzy Gillespie'nın
yüreklendirmesıyle yeni doruklara
taşımıştır.
Count Basie ıle. Duke Ellington ile
Oscar Peterson'la, Tommy
Fianagan'la. bütün caz
büyükleriyle pırıltısını yitirmeden.
büyüsünü koruyarak ve bır tek
kötü iş yapmadan çalıştı yıllarca.
Ünlü caz dergisi Dov\n Beatin
anketlerinde 18 >ıl ardarda en iyı
caz şarkıcısı seçıldi. Defalarca
ödüllendirildi. kimliğı \e
kışiliğiyle onurlandırdı kurumları,
kuruluşlan. Anık yaşamıyor mu'.'
İki yüz elli plağından birini alın,
göreceksıniz yaşadığını. "Someone
to watch over me" çalıyor şimdi
radyoda ben bu satırları yazarken.
Başkan Clinton da ulusuna
başsağlığı diliyor televızyonlardan.
Ardında unutulmaz bir efsane bıraktıKültür Servisi- Cazın efsanev i sesi Ella
Fitzgerald'ın ölümü. müzik dünyasını yasa
boğdu.
Fransa Başbakanı Alain Juppe. Fitzgerald'ın
ölümünün ardından \ayımladıgı mesajda.
sanatçının kendinden sonra gelen müzisyen
kuşağını etkileyen yeteneğine dikkat çekerek
Louis Armstrong ile özdeşleşen sanatçının
sonsuza dek anılacağını söyledı. Son 30 yıl
boyunca Amerikan caz dünyasının en güçlü
ısimlerınden bıri olan Elia Fıtzgerald'ın bırlikte
çalıştığı müzisyenlerden. piyanist Tommy
Flanigan ıse "Ö, ardında muazzam bir müzik
efsanesi bıraktı. Bi/ler de bu mirasla avunacağız"
dıye konuştu. 14 hazıran gecesı Beverly
Hills'deki evinde uykusunda olen Fitzgerald
uzun bır süredir rahatsızdı. 1986 yılında beş defa
üst üste by-pass geçiren sanatçının, 1993 yılında
iki bacagı da diz kapağı altından kesilmıştı.
1918de Virgina'dadogan Fitzgerald.çok genç
yaşlarda aılesı ile New York'a gelmiş ve sanat
yaşamına, henüz öğrenciyken adım atmıştı.
kariyerine dansçı olarak başlayan ünlü sanatçı.
şarkıcılıga ilginç bir geçiş yapmıştı.
Harlem'deki ünlü ApoUoTiyatrosu'nda dans
edecegi ılk gece heyecandan donup kalan
Fitzgerald, dans etmek yerine şarkı söyleyerek
yaşamının akışını degıştirecek karan da almış
oluyordu.
Sanatçı. daha sonra bu karann ne kadar doğtu
oldugunu şö\le anlatıyorüu'' "Sahne üstünde
izleyiciden aldıgım tepki çok olumlu>du. O an
>aşamım bo> unca tek istcdigimin şarkı söylemek
olduğunu anladını."
1934 yılında Chick VNebb Orkestrası ıle şarkı
söylemeye başlayan Fitzgerald. ilk bant kaydını
17 yaşındayken bu orkestra ıle yaptı. II. Dünya
Savaşı süresince turnelere çıkan sanatçı 'A-
Tîsket, A-Taskef adlı şarkısıyla tanındı ve ünlü
trompetçi Dizzy Gittespie ıle bırlikte çalışmaya
başladı
1946 yılında. sonrakı yıllarda menajerlığını
üstlenecek Norman Granz ile tanışan Fitzgerald
kendisıni zirveye götürecek dizi albûmler
çıkarmaya başladı. Aralannda W. C. Handey'in
yaşamöyküsü 'St Louis Blues' olmak üzere,
1920'lerin caz müzıs\enlerinın öyküsünü ıçeren
'Pete Kelly's Blues" adlı iki film yapan Fitzgerald
Harotd Arleru Irving Berlin. Duke Ellington,
Jerome Kern, Frank Loesser, Johnm Mercer,
Rodgers& Hart George ve Ira Gershwin' ın
şarkılannı yorumlamadaki ustalıgı ıle 'cazın first
lady'si' olarak anılmaya başladı.
1970 \e 80"lerde ABD dışında da büyük üne
sahip olan Ella Fitzgerald kendine özgü bir stilı
olan caz yorumculannın başında geliyordu. Pek
çok müzik eleştırmenince 'doğaçlama vokalin
zirvesinde' bir şarkıcı olarak tanımlanan
Fitzgerald yumuşacık ve berrak sesi ıle caz
tarihındeki unutulmaz yerini çoktan aldı.
Mimaroğlu
Radio
France 'da
• Elektronik müziğin önde gelen
isimlerinden İlhan Mimaroğlu.
Fransız devlet radyosu Radio
France'ın davetlisı olarak Paris'te
bulunuyor. Mimaroğlu'nun 11
prelüdü. radyoevinin Olivier
Messiaen salonunda
seslendirilecek.
MİŞEL PERLMAN
PARİS - Sanatsal \aşamını New York'ta
sürdüren "Elektronik Müzik*' bestecisi İl-
han Mimaroğlu, Fransız devlet radyosu
''Radio France"ın da\etlisi olarak Paris'e
geldi. llhan Mimaroğlu'nun gündeminde,
bir yandan 11 prelüdünün, radyoevindeki
Olhier Messiaen konser salonunda dinleril-
mesı. öte yandan da aynı kurumun "Acous-
)atheque Srudio 116""da. çahşmalannın ken-
disı tarafından sunuluşu yer alıyor.
Bu arada. anımsanacagı gibi. ünlü ltal-
>an film yönetmeni FellinL "Satyricon"fH-
minde Mimaroğlu'nun müziğini kullanmış-
tı. Aynı zamanda, ünlü Fransız sanatçısı Je-
an DubufTet de hareketli tablolar "Couccu
Bazar"ın müziklendirılmesini Mimaroğ-
lu'na verdi. Bu ortak çalışma. 1973 yılında
Ne\\ York'taki Guggenheım Müzesinde
sahnelendi.
"Electro-Acou^ue" müziğin öncülerin-
den olan llhan Mimaroğlu. ılk çalışmaları-
na, New York'ta, 6O'lı yıllann başında Co-
lumbıa Üniversitesi'ne bağlı, Columbia
Elektronik Müzik Merkezi'nde başladı.
tstanbul, 1926 dogumluolan Mimaroğlu.
sanatsal vaşanıını anlatırken. "erken tutku-
lar" olarak. sözcükleri, müziği ve sinemayı
gösterıyor. Cazı da "büyük bir keşiT* biçi-
minde niteliyor. Lise öğreniminden sonra
ise. konsenatuvar ögrenimini bir yana ite-
rek. Ankara Hukuk Fakültesi'ne giriyor.
Üniversite vılları konusunda "arük, hem
a\Tikattım. hem deyargıç" şeklinde konuşan
llhan Mimaroğlu. daha sonraki uğraşları
arasında. radyoda müzik eleştirmenliği.
programlar gerçeklestirdigini. aynca klar-
net çaldığı gibi müzik bestelemeye başladı-
ğını ka\dedi\or. Bu arada "somut müzikde-
nemeleri"'ni kaydeden besteci. bir ara. Roc-
kefeller \'akfı tarafından New York'a davet
edilerek. müzikolojı ve kompozisyon araş-
tırmalan içm Columbia Üniversitesi'ne gir-
diğıni söylüvor.
Kendisıni "elektronik müzik"e adamış
olan Mimaroğlu. bu türün öncüleri Luening
ve L'ssachevski ile temaslarını sürdürürken
çeşıtlı aşamalardan geçerek şimdi kendi
stüdyosundaçalışmakta. BiraraTürkiye'ye
dönen besteci. bir müzik ansiklopedısiyle
eazhakkındabırkitap\azdı. Bununyanı sı-
ra Columbia Üni\ersitesi'nde ders \eren ll-
han Mimaroğlu. Guggenheim Ödülü'ne de
hak kazandı.
Tiyatro Tanı, Özkan Schulze'un uyarladığı 'Zirvedeki Kadınlar' oyununu, Martı Sanatevi'nde sahneliyor
Kadnı göziiyle kadmlara bakmak...
DUV'GU DURGUN
Çalıştığı kunımda müdürlü-
ğeterfiedenbirkadın... Birba-
şarı öyküsünün kahramanı.
'Zirve'ye ulaşnğında. kendisi> -
le yaptığı o amansız hesaplaş-
ma ve karşılaştığı çelişkileryu-
mağı.. ve kaçınılmaz soru: "Pe-
ki bu bir 'başan' öyküsü mü
gerçekte?"
Tiyatro Tanı. Ozkan Schul-
ze'un CartyChurchill'in yapı-
tından çevirerek uyarladığı
•Zirvedeki Kadınlar' oyununu.
Martı Sanatev inde sahneliyor.
Kadın sorununa çok temel bir
soruyu. 'Bir kadın olarak ben
kimim?' sorusunu eksen alarak
yaklaşmayı amaçlayan biroyun
'Zirvedeki Kadınlar'. Özkan
Schulze'un. oyuna ilişkin çıkış
noktasının anahtar sorusu ise
"Kadın olarak bizler kimiz.
çağlar boy unca karşılaşrığımız
baskıiar. yaşadığımız sömürü
karşısında ne yapıyoruz?'"
'Zirvedeki Kadınlar
1
. !ş ve
îşçi Bulma Kurumu'nda mü-
dürlüğe terfi eden Marlene'nin
kişiliğinde tanh boyunca baskı-
iar karşısında ısyan etmiş. ses-
lennı çıkarmış ya da çıkışlan-
nın bedelini ağır ödemiş çeşit-
li kadın kahramanlan getiriyor
sahneye. 19. yüzyılda yaşamış
Iskoçyalı dünya gezgincisi Isa-
bella Bird 13. yüzyılda Budist
bir rahibe olarak dünyayı do-
laşmış Bayan Nijo, 9. yüzyılda
erkek giysilerine bürünerek ka-
dınlara > asak olan din eğitimi-
ni alan ve papalığa dek yükse-
len Johanna. 16. yüzyıl ressam-
larından Breughel'in bırtablo-
sunda yer alan Deli Grıet. 14.
yüzyılda yaşamış düşünür Boc-
caccio'nun 'Dekameron'unda
anlatılan bir *örnek' evlilik öy-
küsünün kahramanı Sabırlı Gi-
selda. günümüz 'başanh" ka-
dınını temsil eden Marlene'nin
evinde buluyorlar kendilerini.
Tüm farklılıklanna rağmen on-
lan birleştiren ortak bir nokta
\ar: Yaşadıklan çağ \e kültür-
lerin kadın üzerinde kurduğu
baskısı...
'Kadın olmak ne demek?'
Özkan Schulze'un bu soruya
kesin bir yanıt bulmanın çok
zor olduğunu behrtiyor. "Cin-
selliğin, dışında kadın olmanın
ne anlaına geldiğinizi pek çoğu-
muz hâlâ hilnıiyor. Üstlendiği-
miz rollerden sı> nlıp bir türlü
içimizdeki gerçeğe ulaşamıyo-
ruz. Biz "Zırvedeki (Cadın-
lar'da,' Ben kımım. neredeyım,
ne yapıyorum. niçin bunu y apı-
yorum' sorulanndan harekerle
kadın olmanın anlamını irdele-
me>e çaüşıyoruz. Aslında her-
kes bu sistemin içerisinde, ka-
dın da erkek deaj nı rahatsızbk-
lan yaşı>or. Bu ststemde ba>a-
nirohmakmı,>x)ksa'başansız'
olmak mı bir başan. İşte bunu
anlamava çalışıyoruz."
Özkan Schulze'a göre 'Zir-
vedeki Kadınlar'. evrensel bir
niteliği olan kadın sorunları
üzerine yapıimış diğer oyunlar-
dan farklı olarak kadını yine
kadının gözüy le anlatıyor. *Sü-
rekli sorular, hesapiaşmalar var
oyun is'erisinde, ancak binlerce
yıklır kök salmış bir soruna çö-
züm getirmek gibi bir iddiası
>ok. Zaten kadın sorunlanna
genel bir bakıştan çok, günü-
müz kadınının iş hayatında
yükselcbilmek için karşılaştığı
erkek-kadın olma dayatmasını
\e aslında en başanh kadınlann
bile bu tuzağa ne kadar kola\
düştüğünü irdelemeye çalışı-
yor"
Özkan Schulze'un oyunda
altını özellikle çizmek ıstedigi
nokta ise kadının, sistemin da-
yatmasına karşı çıkamayacak
kadar kendinden. kişiliğinden
ödün serecek konumda olma-
sı. "Kadınlar, başanh olmak
adına erkekten daha iyi bir er-
kek'olmaya çalıştıkça duyarsız
>e sevgisizliğe dogru 0diyor. Be-
nim gözlemlediğim ne \azık ki
bu..."
Tiyatro Tanı ile bugüne dek
Ti\ atro Fil adı altında 'Günliik
Müstehcen Sıriar", daha sonra
ise "Sevgilim Buraya Gel", 'Ka-
tillerinGecesi' adlı oyunlan yö-
neten. kimilerinde rol alan
Schulze. gelecek sezonda 'Zir-
vedeki Kadınlar' ile birlikte
'Kadınlar, Savaş ve Şehvet
Oyunlan'nı da sahneleyecek.
Yönetmeni iğini yaptığı hemen
hemen pek çok oyunda teca-
vüz. ensest, robotlaşma. üret-
kenlik krizi gibi üzenne gidil-
memiş konulan irdeleyen
Schulze'a göre tiyatronun var
olma koşulu. günümüz insanın
sorunlannı ele alma^u el değ-
memış konulann üstüne gırıne-
siyle yakından ilişkili. "Tı>at-
ro. sadece eğlendirmeyi hedef
almamah. Hepimizin sıkıntıla-
n. acılan \ar. Bu acılar paylaşıl-
dıkça çözümlere giden yollar
daha kola\ bulunabilir."
Kültür Bakanı Agâh Oktay Cüner, kendisini eleştiren derneklere çattı
'Maması kesilince ağlamak ahlaksızlık'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner. ba-
kanlıgın izlediğı politikayı ortak açıkla-
mayla eleştiren 47 derneğe. "Cici ma-
ması kesildiği için ağlamak ahlaksızhk-
tır" sözlenyie tepkı gösterdı.
Güner. Helsinki'degeçen haftadüzen-
lenen "Kültür Mirasından Sorumlu Av-
rupalı Bakanlar" toplantısı \e Bosna-
Hersekin zarar gören kültür \arhklannı
korumak için başlatılacak "MostarKöp-
rüsü'ne bir taş da benden" kampanyası
hakkındabilgi vermek içindün birbasın
toplantısı düzenledi. Toplantıda yaptıâı
konuşmada, hükümetin. Anadolu'daki
bütün uygarlıklann mırasını aynı dıkkat-
le korumaya çalıştıgını anlattığını belır-
ten Güner. "Konuşmamda bütün bakan-
lara çağnda bulunarak Bosna'da zarar
gören kültür >arhklannın onanlmasını
istedim. Bakanlar. birer projenin parasal
kaynaklannı sağlamayı üzerierine aldı-
lar. Bu, Türk hükümetinin ııluslararası
başansıdır"'diye konuştu. Güner. bakan-
lann kendi konuşması doğrultusunda or-
tak bir deklarasyon yayımladıklarını
açıklarken Mostar Köprüsü için Türki-
ye'nin öncü ülke olacağını. bu nedenle
yurttaşlann katılacağı "Mostar Köprü-
sü'ne bir taş da benden" kampanyası
baştatacaklanm söyledi.
Bir gazetecının. 4"? derneğin Kültür
BakanUğı'nm politikasını kınayan açık-
lamasına ilişkin »orusu üzenne sınirle-
nen Güner. "Bu dernekler.benden önce-
ki dönemdc kendilcrine aktanlan 28 nıil-
yann hesabını seremediler. Karşımı/.da
olan dernekler, bakanlıktan yardını alıp
hesap veremey enlerdir. Bizinı kültür po-
litikamızı onay lay anlarsa Kültür Bakan-
lığı'ndan bir bardak su bile içmemişler-
dir. Cici mamalan kesildiğinde ağlamak
ahlaksızhktir" dedi. Güner. parayı nere-
ye harcadıkiannın hesabını veremediği-
ni savundugu dernekienn adlannı açık-
layacaklarını da behrtti. Kültür Bakanlı-
ğı'nda MHP'lı kadrolaşmamn başladı-
ğına ilişkin soruları \anıtlarken de sinir-
lenen Güner. "BenMHPileilişkimi 1981
yılında kestim. Bu iddialar gülünçtür.
Kültür sancısı çekenler sağcıy sa ne yapa-
lını? Bir kısını basınımız adına çok iizü-
lüyorum" diye konuştu.
Belçika'da düzenlenen Europalia et-
kınliği için Türkiyelı sanatçılann yapıt-
lannı göndermediğı yorumlan anımsatı-
lınca gerginleşen Güner. Türkıye'nın dı-
şa açılmasına karşı olduğuna ilişkin sav-
lan anımsatan gazetecinin konuya ilişkin
sorusunu yamtlarken "Niye karşıymı-
şım?" diye bağırdı. Güner. yapulann em-
nıyetle sergifenmesi için Belçika'nın
de\let güvencesi vermedığını >öy!erkcn
"Avrupah terör örgütkrinden biri gelip
resimlerimizi yaksa.yırtsa ne yapacağız*'
diye sordu.
Güner, Macaristan'ın başkenti Buda-
peşte'deki Gül Baba Türbesi. Egri'deki
\alıde Sultan Hamamı. Makedonya-L's-
küp'teki eski Türk eserlerinm onanmı
için çalışmalar başlartıklannı da açıkla-
dı. Güner. bakanhğının. çalışmalar için
21 milyar 200 mılyon lira ayırdığını. Ja-
ponya'da kurulacak T ürk köyüne de yak-
İaşık 10 milyar liraya vıptınlan bır
Atatürk anıtı \olladiklanm belıntı.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Doimakalem
Bir arkadaşım, Mont Blanc marka, eski bir doima-
kalem armağan etti. Kullanılmış, amayepyeni kalmış.
Eski demem, yıllaröncesinin yapımı olmasından. Kaç
gündür onunla arkadaşlık ediyorum.
Türkçe sözlükdotmakalem konusunda kısa bir bil-
gilendiımeyle yetinmiş: "Mürekkebi içine doldurulan
kalem."
Birde 'mürekkep' sözcüğüne bakayım dedim: "Ya-
zı yazmakta kullanılan, türlü renklerde sıvı boya." Ta-
bıi, mürekkebin. 'bileşmiş, bıleşik' anlamlarına gel-
dığıni de unutmamalı.
Sözcükler, sözlükteki tanımlarıyla derinliklerini yi-
tiriyorlar sankı. Dolmakalemi, mürekkebi öyle oku-
yunca ıçım burkuldu. Bizdeki hatıralanndan uzaklaş-
mışlar gibi geldı bana.
Sonra aklıma geldi, Celâl Esad Arseven'in Sanat
Ansiklopedisı'ne başvurdum. 1940'lar, Millî Eğitım
Bakanlığı. dört ciltlik bu ansiklopediyi Kadıköy'ünde
sahaf Sami Önal Bey'den almıştım. O akşam sev-
gili Tülay Tura'yla sevgili Ahmet Oktay'a yemeğe
gidiyordum. Ahmet Bey. ansiklopedi için, "Bıraz es-
kimiştir" demiştı ya, sayfalarından da gözlerini ala-
mamıştı.
Arseven'in ansiklopedısi bence eşsiz bir çalışma.
Vaktiyle 'ayna' maddesine çarpılıp kalmıştım; "Bir
Denizin Eteklerinde "yi yazıyordum. 'Kalem' madde-
si de bir hazine. Ne çok kalem çeşidinden söz açılı-
yor. Dahası, kalemin Osmanlı-Türk kültüründekı öy-
küsüne yer veriliyor.
Atalanmız, çok kısa kalemle yazmayı "mekruh" sa-
yaıiarmış. Elin kalemı iyı kavrayabiimesı, yazının ış-.
lek, okunaklı olması gerekirmiş. Kısa kalemlerin te-
pesine şeytan oturur, deniımiş. Arseven diyor ki: "Ka-
lemlere şeytan oturup da yazıyı bozmaması için ka-
lem ele alıntrken besmele okunurdu."
Kalem uçlarının şaşırtıcı adlan var. Arseven karga-
burunla ölükafasını anıyor...
Ama ben kendi dolmakalemlerime döneceğim.
Çok değil. hepi topu otuz beş kırk yıl önce dolmaka-
lemın bazı özel anlamları söz konusuydu. Bir defa,
doimakalem erişkinliğe adım atmak demekti. llkokul
birinci sınıfta kullandırmazlardı.
Birincı sınıfta kurşunkalemlerimiz, silgilerimiz, yap-
rak uçlan kıvnk defterlerimiz vardı.
Erişkinliğe adım atmaktı ama, dolmakaleme mü-
rekkebi doldurmak başlı başına bir beceri işiydi. Mü-
rekkebi hep büyüklerimiz doldururdu. Sağ elimizin
işaretparmağıyla ortaparmağı ikide bir de mürekkep
lekelı görünür, yıkasanız çıkmaz.
Mayi_§özyaş]an_gibi_
Mürekkep her an deftere damlayabilir, her an bir
damla su lacivert mürekkebi mavi gözyaşlanna dö-
nüştürebilirdi. Doğrusu çok çektim dolmakalemim-
den. Şimdi hasretle anıyorum.
Tükenmezkalem piyasayasürülürsürülmez, büyük
nankörlükle, dolmakalemlerımızi ortadan kaldırdık,
yetınmedik. yok ettik.
Dolmakalemlerimizin rengârenk mürekkeplerine
hayranhğımız sonradan. Babam, sıyaha çalar, adeta
karaşın bir mürekkep kullanırdı. Ceketinin iç cebine
iliştirdiği dolmakalemi şişman bir puroyu andırırdı.
Teyzem ille yeşil mürekkeple yazardı. O yeşil mü-
rekkebin alacası zümrütlenn ışıltısını andırırdı. Orta-
okulda bır süre ben de yeşil mürekkep kulfanmaya
heves ettim.
ileride uzun uzadtya öyküsünü yazmak ıstedığim
bir mürekkep var ki tozpembeydi. Eflâtundan pem-
beye açılan bır ketenhelvası rengi. Onu, Cihangir'den
komşumuz, yaşh kız Solmaz Hanım kullanırdı. Ne-
rede satılırdı? Solmaz Hanım nasıl edınirdi, benim için
bir roman kadar etkileyicı.
Narçiçeği kırmızısı mürekkepler, okul ödevlerimiz-
deki yanlışlan birdenbire göz önüne çıkarır, yürek
burkardı. Oğretmenlerimizin öyle yüz kızartıcı kırmı-
zı mürekkeplerı vardı.
Ne kaldı genye dolmakalemlerden? Çevremdeki
kişilere bakıyorum, el yazısından bile vazgeçtiler. Var-
sa bilgisayar. yoksa bilgisayar.
Geçenlerde çok acı bir mektup okudum. Intihar ka-
rarından önce yazılmış bir mektup. Dolmakalemle
yazılmıştı, 1930'lardan kalmaydı. Mürekkep öylesi-
ne solmadan kalakalmış ki, çoktan cantna kıymış o
kişiyi yanı başımda hissettim. Daha dün yazmıştı...
İki yıl önce. güzün, Sarıyer'de bir fidanlığa gitmiş-
tik. Ismet Paşa devrinin alım satım defterleri duru-
yordu. Dolmakalemle, satılan fidanlar tek tek işlen-
miş, kime satılmış. kaça satılmış, hepsi tek tek işlen-
miş. Mürekkep bu kez solmuş, ama yıllar öncesinin
inceliği silinmemiş.
Bilgisayar çıkışlı yazılardan çizılerden. hiç saklama-
yacağım, nefret ediyorum. Act ya da güzel, hiçbir
mektubun ınceliğini taşımıyor onlar.
Her yazı mektup değil mıdir?
Mektuplar dolmakalemle yazıldığında içtendir,
denmişti.
Içtenliğe ne oldu?
BUGÜN
24. İSTANBIL L LLSLARAR.ASI MÜZİK
FESTİVALİ
Saat 19.00 da AKM Bü>ük Salon'da Güher ve Süher
Pekinel piyano ikilisınin konseri yer alıyor. Sanatçılann .
sunacakları eserler: Brahms'tan Sonat. Fa Minör.
Op.34bis: J.C Baclı'tan Sonat. Sol Majör. Op.15 No.5:
Geshvvin'den Prelütler: Brahms'tan 3 Macar Dansı
No.5. 17. 21. Lecuana'dan "Andalucia" İspanyol
Süıtınden Malaguena: Liszt'ten Mefisto Valsi No.l.
Yıne saat 19 00'da Aya tnni Müzesi'nde Tallıs Oda
Korosunun konseri yer alıyor. Koro J. C. Bach, J. S.
Bach, Bruckner, Mendelssohn \e Brahms'tan eserler
sunacak.
9. L LUSLARARASI \ AP1 KREDİ GENÇLİK
FESTİVALİ
Saat 21.30'da Maslak Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda
"Afrika Balesi Gösterisi" yer alıyor. Gösteriyi izlemek .
isteyenler için saat 20.45 te AKM önünden servis
kaldınlacak.
AKSANAT
Saat 12.30 ve 18.00'de laser-disc'ten Orlando
Quartet'in seslendireceği Shubert'in "Yaylı Sazlar
Quarteti" ve "Rosamunde" eserlerinin yer aldığı
kon^er izlenebılır.
Feneryolu \akifbank Sanat Galerisinde bugün Beş
Yorumcu'nun karma resim seraisi izlenebilir.
Şaiplep Üzerine Şiirler'
Kültür Senisi - Yayın yaşamını Ahnanya'da sürdüren
aylık ^ıır dergisi "Şiir-lik'in haziran sayısı. 'Şaırler
Üzerine Sıirler' dosyasıyla okuyucıı karşısında. Rilke,
Nıetzsche. Breclıt. Jandl. Paul Celan. Else Lasker-
Schüler'in şıırlerının yer aldığı dos\ada ürün-üreten
ilişkısi ıçerısinde kendine kalıcı birkanal açabilmiş,
kendını kabul ettırmış \e sevdirmiş, ^airler üzerine
yazılarla kimi şıir şairlere dikkat çekiliyor. İsveçli
kadın şaırlerin a^k şiirlerinın de bulunduğu Şiır- lik'e
Salah Birsel. Haiil Gökhan. Gülseli Inal. Wilhelm
Müller. Ahmet Özer. Habib Bektaş. C oşkun Yerlı
şiirlerıyle: Haydar Ergülen. Ahmet Ada. Demir Özlü
ve Cüneyt Ayral \az'lanyla konuk oluyor.