Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 HAZİRAN 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Montreal Caz Balesi'nin sanat yönetmeni Yvan Michaud günceli yansıttıklannı belirtiyor
Her gösteride gerçeğm yeni yorumu
ZEYNEPSAYGI/SEZAStNANLAR
9. Uluslararası Yapı ICredi Gençlik
Festivali kapsamında İstanbul'a gelen
Montreal Caz Balesi ikisi sonradan ek-
lenen 4 gösteri ile Istanbullu sanatsever-
lere özgün danslannı sundular. Türki-
ye'ye bu üçüncü gelişlerinde topluluğun
sanat yönetmeni Yvan Michaud ile gö-
rüşerek grubur. genel çizgisi ve gösteri-
leri ûzerine konuştuk.
Sanatın her alanında bir kıpırtının ya-
şandıgı 1970'lerde, Quebec'te de cazın
yönlendiriciliğınde oluşturduklan özgün
disiplin ile çahşan bir dans grubu kendı-
ni hissettirmeye başlamıştı.
Iki yjl gibi kısa birsürede caz balesin-
de kendi söylemlerini getiren Montreal
Caz Balesi, o yıllarda Genevkve Salba-
ing'in yönetiminde 57 iilkede bin sekiz
yüz gösteri yaparak kısa sürede tanındı.
Danslan ilk başta cazın öngördüğü disip-
lin içindegelişen gnıp, son yıllarda artık
cazın bünyesindeki "değişinı'>
i esas ala-
rak daha güncel müziklerle, daha günü-
müze yakın bir çizgi oluşturuyor.
1987 yılında gruba katılan Yvan Mic-
haud, bu değişimle ilgili olarak "Caz
kendi içinde değişimi taşıyan bir müzik
türii. Siyahlann cazL, arkasından beyaz-
lann cazı ve daha yerel özellikleıie geliş-
miş caz. Müzisyen degjlim, ama sürvkli
müzik ve caz iizerine araşünyorum. Gö-
rüyorum ki caz çok geniş bir şey. Düşü-
nün, sadece dört harfli bir kelime, fakat
neredeyse tüm dillerde aynı şekilde telaf-
ftız ediHyor ve her yere kendi dinamigini
taşıyor. Biz de bu dinamizmi, devinimi
dansunıza yansıtiyonız" diyor.
Hiç şüphe yok ki grubun özgün çizgi-
sinde, farklı etnik kökenlerden gelen
dansçılann getirdiği kültürel değerlerin
de büyük payı var.
Dans ve müziğin birlikte geçirdikleri
değişim sürecinde *çarliston"dan "ça
ça"ya, **swing"den "rock" a, soul ve po-
pu da içine alarak yeni biçimleri benim-
seyerek ortak bir dil oluşturan, Montre-
al Caz Balesi, bu etkileşimi son derece
başanlı bir biçimde yansıtıyor.
ıstanbui'da (estıval kapsamındaki gös-
terilerinde bu homojen yapıyı hissettiren
topluluğun tüm elemanlan, klasik bale
eğitiminden modern dansın getirdiği
farkJı teknikJere kadar dansın bütün çe-
şitlerini icra edebiliyorlar. Bazılannın
klasik dansta güçlü olduğunu söyleyen
Michaud, bazı dansçılann da başka tek-
nikleri başanyla uygulayabildikJerini be-
lirtiyor.
Istanbui'da sunduklan gösterilerle ilgi-
li olarak sorulanmızı yanıtlayan Micha-
ud, öncelikle danslannın "güncel olanı"
yansıttığını vurguluyor:"Hergösterimiz-
de gerçeğiıı yeniden yorumlanması var.
PORTRE / YVANMİCHAUD
Montreal Caz Balesi'nin sanat
yönetmenüğini sürdüren Michaud.
Alma - Quebec doğumlu. L'ecole
Superieure des Grands Ballets
Canadiens'de egitiminı
tamamladıktan sonra, Vecinte
Nebraska yönetimindeki
"Uluslararası Caracas Balesi"nc
katıldı. Alvin Ailey'ın "The River",
John Butlcr'ın "Carmina Burana" ve
"Percussion for 6 Men and Geminr
balelerınde solıst dansçı olarak yer
alan sanatçı, 1980'de Münih
Bayerische Staatsoper'de solist
kariyenne devam etti. Maurice
Bejart'tan "Ballet du XX Siede"te
dans etmek üzere davet alan
Michaud, daha sonra Grand Theatre
de Geneve'e üye kabul edildi. 1987
yılında Kanada'ya geri dönen sanatçı.
Montreal Caz Balesi'nde dans etmeye devam ederken bir yandan da
sanat yönetmenhgine başladı. Halen bu görcv ı sürdüren Michaud. 1995
Eylülü'nden bu yana grubun çalısmalannda etkin bir rol oynuyor.
Bazen buyorumlamalard anlık vorumlar
da katılıyor. Mesela sahne üstü küçük ak-
sakhklar dansçıvı doğaçlamaya itebiliyor.
Bu durumda dansçı tüm duyulan açık bir
şekilde olup biteni izley ip saniyelik karar-
lar vererek o anı yeniden kuruyor. Şimdi
biz buna, ne tamamen doğaçlama ne de
tamamen kurgulama diyebiliriz. Kaidı ki
caz, yapısal anlamda güçlü bir doğaçla-
ma yeteneği gerektiriyor Bu, bir taraftan
da sistematik bir di/gi oluşturuyor. Dans-
çı böyle bir dizgi içinde çalışırsa bu, gös-
teri olmaktan çıkar. Bizim tercihimiz ise
bu değil. Bildik temalan yeniden yorum-
luyoruz.*
- Bunlar neter?
MİCHAUD- Bunlarçok evrensel şey-
lcr. Ölüm, yaşam. aşk ve şiddet gibi biz-
den önce de var olan ve var olacak olan
şeyler. Fakat bizim için önemli olan. bun-
ların sunuşu. Şiddeti şiddctle değil, şid-
det hissini uyandırarak da izleyiciye ve-
rebilirsiniz. Her kurgu kendi döneminin
anlayiijiyla ve yorumuyla gclişır. Bugün
antik Yunan tıyatrosu ve klasik kurulus-
lu oyunlar arasında bir fark varsa bu, iş-
lencn konularda değil, işleyiş tarzındadır.
- O halde İstanbul'daki gösterileriniz-
deevrensel bir konu olarak "kadın-erkek
iIişkileri" ni ele aldığınızı soyleyebilir mi-
yiz?
MİCHAUD - Bizim bunun gibi on
kombine7onluk birprogramımız var. Is-
tanbui'da sergilediğimiz gösteri bunlar-
dan altıncısıydı. Evet, ana motif kadın-
erkek ilişkisiydi. Ancak hayatı algılayı-
şımız nasıl her an değişiyorsa bugünkü
aşk anlayışı da yüz yil öncesiyle aynı ola-
maz. Ben de günümüz aşk anlayışını
"Cross Line" tarzda anlatamam. Kadın-
erkek ilişkisini alışılmış sınırlann, yani
şefkat ve romantizm boyutundan çıkanp
şiddet ve kopuş açılanndan belli bir mi-
zah anlayışıyla inceledik.
- Gösterinin "Ghost" adlı bölümünde
dövüşen iki kişi ve yanlannda umur-
samazca dans eden genç bir kızyer alıyor-
du. Burada da bir bakıma masumun ka-
rikatürize edilişindcn söz edibiür miyiz?
MİCHAUD- Evet, o bölümde vermek
istediğimiz buydu. Ancak genelde "I
VVîant You She's So Heavy"de örneğin,
müziğin kendi içinde taşıdığı anlamı, ya-
ni insanlann duygulann ağrrlıgından ve
ötekinin sorumluluğunu almaktan kaçı-
şını anlatabilmek için, bunalım ve şidde-
ti seçtik.
-Bu yoğun bir fiziksel çabayı gerektir-
meı mi?
MİCHAUD-Tabii ki öyle, zaten dans-
çılanmız bunun altından kalkacak güce
sahip. Bu çaba sahnede iyi yansıtıldıgı
takdirde seyircinin kafasında "ötekine
ihtiyaçtan doğan agırlık imgesi" oluştu-
rulabilir. "It'sinthe Air"de ise şiddet söz
konusu değil. Tam tersine, burada kadı-
nın adaptasyon gücü ortayaçıkıyor. Kos-
tümler ve ışık da bu gücün baştan çıkar-
ma boyutunu seyirciye sunuyor.
- Peki başa dönersek ilk bölüm olan
"Pendulum" için neler söylersiniz?
Pendulum'da "modern kentler çağı"
anlatılıyor. tstanbul'da sanınm insanlar
hâlâ sokaklarda diledikleri gibi dolaşma
lüksüne sahipler.
Oysa Kanada'da geniş yollar va trafik
ışıklan arasında, yeşil ışıklara göre yön
değiştirerek birbirleri arasından hızla ge-
çip gidiyorlar. Bu "düzenli kaos" içinde
insanlaryalnızhga itiliyorlar. Bu sizi ne-
reye götüreceğini kestiremediğiniz labi-
rent içinde kadın ve erkegin karşılaşma-
sı da, biyoiojik çekimden başka bir şey
değil. "ftndulum"da sunduğumuz, er-
keğin kadının yoluna çıkıp onun gelişi-
mini engellemesi, kadının farkında ol-
mayışı ve bu öykünün de diğer pek çok-
lan gibi acıyla son bulması. Bu acı, ka-
dınla erkeğin danslan sırasında onlara
sanlmış olan bir diğer kadınla simgele-
niyor. Sonrasında ise bırakış ve boşveri-
şin getirdiği sakinlik geliyor Ve her şey
eskiye. yani kaosa geri dönüyor.
- fstanbul'dakj gösterilerinizden mem-
nun kaJdınız mı?
MİCHAUD- Açıkça belirtmeliyim ki
güvenlik nedeniyle salon değiştirmek zo-
runda kalınca ışık konusunda bazı tered-
dütlerimiz oldu. Aynı şekilde kostüm se-
çimi sırasında da sıkıntilar yaşadık. Fa-
kat sonuçtan hepimiz çok memnunuz.
Tüketim çılguıbğuıa eleştirel bir bakış
DUYGU DURGUN
Tüketim çılgmlığı, 21. yüzyıl eşiğinde-
ki insanoğlunun tedavisi mümkün olmayan
hastalığı. Peki bu gidişe nasıl dur denebi-
lir? Insanı sanp sarmalayan, tükettikçe tü-
keten 'çağdaş' bireyi pençesine alan ve
dünyanın her gün bir parça daha kirlenme-
sine yol açan bu hastalık karşısmda ne ya-
pılabilir?
Sanatçı Ergjn Atiıhan, 'GençSanat Pro-
jesi' (Jung Art Project) adını verdiği ens-
talasyon çahşmasıyla yaşanılası bir dünya,
temiz bir çevre yaratmak için gerekenin
'bilinçli tükelmek vetüketimi sanat ürünü-
ne dönüştürmek' oiduğunu söylüyor.
1992 yılında Efes ören yerinde, antik sü-
tunlar üzerine yerleştirdiği televizyon, eg-
zoz, buzdolabı, teneke kutu gibi teknolo-
jik ürünlerden oluşan 'Cootra- Maganda
Constellations' enstalasyonuyla dikkatleri
çeken Ergın Atiıhan, bu kez Almanya'nın
VViesbaden kentınde 20 eylül DünyaÇocuk
Günü'nde, 20 bin metrekarelik biralan içi-
ne yerleştirilen ve üzerinde 900 egzoz bo-
rusunun yer alacağı devasa boyutlarda bir
enstalasyon gerçekleştirecek.
Sanatçıya bu projede 300'ü aşkin çocuk
ve 40 kişiden oluşan bir orkestra da eşlik
edecek.
Ergin Atiıhan, Almanya'nın VViesbaden
kentinin kültür yaşamma büyük renk kata-
cak bu heyecan verici projesinde sanat ya-
pıtını oluşturan madde ya da malzemeye sı-
nır konulamayacagını göstermek ıstiyor.
Üstelik bunu, teknolojinin en ılen ürünle-
rindenbiri olan arabaegzozu ile gerçekleş-
tiriyor. "lngilizcede 'exhaust' bhmek, tü-
kenmekanbunınageiyor. Ben de biimiş. tü-
kenmişgüniimü/tnpluniununinsanMiabu
kiıienınede aslında Babusıyla, Doğulusuy-
la hepimizin payı olduğunu anlatmak Lsti-
yorum. Babya, bir tüketim aracı olan egzo-
zu sanatyapıbna dönüştürerekyeniden su-
ouyorum'*. Geriye dönüşüm ıçın belki de
en ilginç, alışılmadık maddeyi seçen sa-
f 7 rgin Atiıhan,
r i Almanya'nın
1 J VViesbaden
kentinde 20 Eylül Dünya
Çocuk Günü'nde, 20 bin
metrekarelik bir alan
içine yerleştirilen ve
üzerinde 900 egzoz
borusunun yer alacağı
devasa boyutlarda bir
enstalasyon
gerçekleştirecek.
Sanatçıya bu projede
300"ü aşkın çocuk ve 40
kişiden oluşan bir
orkestra da eşlik edecek.
natçı, böylece sanatın malzemesinın gün-
lük yaşamın ıçınden de seçilebileceğine
dikkat çekiyor.
Ergin Atlıhan'agöre 'Jung Art Project',
tüketim çılgınlığını, üretmeden tüketmeyi
hicveden bir çalışma. Insanlarda tüketim
bilincınin yaratılması için işe çocuklardan
başlanması gerektiğini düşünen sanatçı,
kullanıp attığımız her şeyden yeniden ya-
rarlanmak gerektiğini savunuyor.
Projenin bir ayağının Almanya, diğeri-
nin ise Türkiye'de olacağını belirten Atiı-
han, aynı çalışmayı Istanbui'da sokak ço-
cuklan ile birlikte gerçekleştirecek. Ancak
bu kez bir tüketim amtT değil 'annmadu-
van'oluşrurmak istiyor... "Çağarnkbiter-
ken onu yüklenmiş olan teknolojiy i taşıyan
dünya arak hizi, tüketim ahşkanlıklannu-
n kaldıramaz hale gddi" dıycn sanatçı iş-
te bu yüzden, çocukları geleceğin bilinçli
tüketicileri olarak yetiştirmek ve sanata yö-
nelik eğilimlerini ortaya çıkarmak istiyor.
Yetişkinler ise çocuklann aksine belirli bır
değerler sıstematiğine daha yatkın olup,
önyargılarla hareket ettikleri için bu çalış-
mada yer almıyor.
Ergin Atlıhan'ın fantastik birprojesı da-
ha var. Sanatçı 'tükenmişlik-tüketilmişiik'
temalanndan yola çıkarak Amerika'da Ari-
zona Çölü'nde de bir enstalasyon gerçek-
leştirmek istiyor.
Bütün kaybolmuş, tükeamiş' kültürleri
içine alacak bu proje için "Düfünsenize
bir'' diyor sanatçı, "yok ohnaya yüz tut-
muş kiilrürkrden insanlar koca bir çölde
yeniden birarayagelecek. Egzoztardan olu-
şan muazzam bir dev anıt çölün ortasında
yüksekcek".
S A N A T Ç I , B İ L t M A D A M I V E A Y D I N L A R D A N K Ü L T Ü R B A K A N I ' N A T E P K İ
'Son geBşmelerden ciddi kaygılar duyuyoruz'
Kültür Servisi - Türkiye'de ar-
keolojik çalışmalar yapan bilim
adamlan, Kültür Bakanı Agâh
Oktay Güner'e gönderdikleri im-
zalı bildinde 'Kühür ve Tabiat
VarlıklannınKorunması' ile ilgi-
li son gelişmeleri 'ciddi kaygüar-
la' izlediklerini belirttiler.
Bilim adamlan, özellikle Kül-
tür ve Tabiat Varlıklannı Koruma
Yüksek Kurulu'nun 19.04. 1996
tarihli toplantısında 49 eski ilke
karannı iptal etmesi ve 26 yeni il-
ke karan alması ve bunlar arasın-
da; kentsel arkeolojik SİT kavra-
mının tümüyle ortadan kaldınl-
ması. üçüncü derece arkeolojik
SlT alanlanndaki bilimsel nite-
likli arkeolojik kazılannın yerini
bilimsellikten uzak temel kazıla-
ra bırakması, üçüncü derece do-
ğal SlT'lerin herturlü yapılaşma-
ya açılması, sayılan çok azalmış
Türk-lslam mimari örneklerinin
yıkılmadan onanlma kuralmdan
vazgeçilmesi gibi yeni ilke karar-
lannın getıreceği sonuçlan kay-
gıyla karşıladıklarını belirttiler.
Kültürel vedoğai varlıkları ko-
rumanın ülkemızdegelışmeyi en-
gellemesi gibi biryanlış anlama-
> a son veren, geçmişle günümüz-
dekı gelişmeyi birlikte sürdürebi-
BİLDİRİYE İMZA ATANL4R
Prof. Dr. Ahmet A. Tırpan, arkeolog Ahmet
Boratav, Prof. Dr. Altan Çiüngiroğlu, Prof. Dr.
Armağan Erkanal. Dr. Aslı Özdoğan, Dr. Ayşe
Seher, Dr. Ayşen Solcan, Prof. Dr. Ayşin Yavuz,
Prof. Dr. Ay Melek Özer, Prof. AydaArel, Prof.
Dr. Ayla Ödekan, arkeolog Burçin Erdogu. Dr.
Cengiz Işık, Prof. Dr. Cevat Erder,
Dr. Deniz Bayburtluoğlu, Doç. Dr. Ebru
Parman. Doç. Dr. Edhem Eldem, Dr. Edibe
l zunoğlu. mimar Engin Beksaç, Prof. Dr.
Erendiz Özbayoğlu, Dr. Erhan Acar, arkeolog
Erhan BıçakcL Yard. Doç. Dr. Erhan G. Eray,
Doç. Dr. Fahri Ijık, Araş. Gör. Fikri
Kulaklıoglu, mimar Filiz Songu, arkeolog
Gönül Egeli, Doç. Dr. Gül Asatekin. Prof. Dr.
Günsel Renda, Prof. Dr. Güven Balor, Yard.
Doç. Dr. Halime Hüryılmaz. Prof. Dr. Haluk
Abbasoğlu. Dr. Handan Üstündağ, arkeolog
Harun Taşkıran. Dr.Meral Akurgal,
Dr.Vlahmut Drahor, Dr. Hasan Malay, Dr.
Hav\a Yılmaz. arkeolog Işık Şahın^araş. görv.
KutaJmış Görkay, Doç. DT. llknur Ozgen, Prof.
Dr. Mehmet Özdoğan, Prof. Dr. Mete Tapan,
Dr. Mihriban Özbaşaran. Prof. Dr. Mühıbbe
Darga. Dr. Mustafa Sayar. arkeolog Nalan
Akyürek Vardar, arkeolog Nalan Fırat.
arkeolog Dr. Nuşm Asgari. Doç. Dr. Numan
Tuna, Doç. Dr. Nur Balkan-Atlı, arkeolog
Nurgül Ucar, Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Prof.
Dr.OmerÖzyiğit. Doç. Dr. Oktay Bellı,
arkeoolog OnurÖzbek. arkeolog Rabia
Erdoğu, Dr. Samim Şişmanoğlu. Dr. Sedat
Erkut. arkeolog Sema Bay kan.
Prof. Dr. Sencer Şahin,
Doç. Dr. Serpil Bağa. yard. Doç. Dr. Sevil
Güîçur. arkeolog Sevinç Günel, arkeolog Sinan
Kılıç, arkeolog Suavi Ayduı, Dr. Sühendan llal,
Prof. Dr. Tomris BakırYard Doç. Dr. Tuğba
Ökse. Doç. Dr. Lğur Tanyeü. Prof. Dr. Ufuk
Esin, Prof. Dr. Ümit Serdaroğiu. Doç. Dr.
Ünsal Yalçın, arkeolog Macit TekinaJp. Prof.
Dr. Veli Se\ in, arkeolog Veysel Tolun. Prof. Dr.
Yıldız Sey. Dr. Yaşar Ersoy, arkeolog Yalçın
Mergen, Dr. Vekla Olcay, araş. gör. Zeynep
Kuban. arkeolog Zeynep Mercangöz, Yard.
Doç. Dr. Zeynep Yasa Yaman.
lecek kuralların saptanması ge-
rektiğini vurgulayan bır grup bi-
liminsanı, uzun vadede kültür ve
tabiat varlıklanmızı geriye dönü-
şü olmayan bir şekilde yok edebı-
lecek, ülkemızin de imzaladığı
uluslararası anlaşmalara aykın
yeni ilke kararlannın bır kez da-
ha gözden geçirilmesinı istedi.
Türkiye'de uzun yıllardan ben
eskı eserlen ortaya çıkartmaya.
korumaya ve gelecek kuşaklara
aktarmaya çabalayan arkeolog,
sanat tarihçisı ve müzeciler. Kül-
tür Bakanı Güner'e gönderdıkle-
n başka bir bildiride son günler-
debasınayansıyan kımı haberler-
den ciddi üzüntü duymakta ol-
duklannı belırterek; Topkapı Sa-
rayı'na, asılsız olduğu anlaşılan
müphem bir kuşku üzenne onur
kıncı bir şekilde baskın yapilma-
sını ve Trakya'nın en eski başken-
ti olan Marmara Ereglısi, antik
Perınthos kentini korumaktan
başka bir suçu olmayan, bölge-
smde kültür varlıkJannı korumak-
la ılgılı her türlü çaba gösteren
müze müdürünün. gazetelerdekı
beyanıyla da anlaşıldığı gıbı ha-
len milletvekili olan eski beledı-
ye başkanının ginşımiyle müdür-
lükten azledilerek görevden alın-
masını "meslek onur ve hevesi lo-
ncı bir durum" yarattığını, ka-
muoyunda tüm arkeolog vc mü-
zecıleri "töhmetalDndabırakngı-
nı" v urguladılar.
'Baskıcı anlayışın bir uzantısı'
Kültür SefvM - Kültür Bakanlı-
ğı'nınbirsüreönce •Kültür ve Tabi-
at Varlıklanni Koruma' kurullannda
başlattığı kadro değişikliklen ve sa-
natçılann yaratma özgürlüğüne yö-
nelıkeylem vedemeçleri sanatçı, bi-
lim adamı veaydınlanntepkisineyol
açıyor.
Bir grup bıiim adamı, yazar, sanat
tarihçısi, şair ve tiyatro sanatçısı
"Var oluş nedeni ülke kültür vesanat
yaşamını gütmek değil desteklemek,
bu alanda yaratan. üreten. çalışan Id-
şilere yardımcı olmak. onlan onur-
landırmak olan bir bakanlığm en so-
rıımlu olması gereken kişisinin, son
günlerdeki eylem ve demeçleri ve
bunlann yöneldigi kişilerin onur ve
yarancı özgüriüklerinin uğramış ol-
duğu ağır ve haksız suçlamalar kar-
şısında" kamuoyuna açıklamayı bır
'zorunluluk'olarakgördükleri şu bil-
diriyi kaleme aldılar:
"Uzun meslek yaşamlan boyunca,
kendilerine emanet edilen tarihimtdn
çokönemlüçokdeğerti kültürvarlık-
lannı koruyan, görevlerini özveriyle
yerine getiren, bu yapıtiaria ilgili ça-
hşmalanyery üzünün dört bir yanın-
da sanat ve bilim dünyasına sunan, bu
nedenle de haklı bir savgıniık kazan-
mış olan, sayısı son derece az bu övü-
niilesi kişileri sonımsuz muhabirle-
rin ihbaıiany la. basın ve TV'de adi
birer suçlu gibi kamuya teşhir edip
yıpratmanın ardındaki amaçlan kav-
ramakta güçlük çekiyonız. Aynı şe-
kilde Kühür BakanuğVmn destegini
alarak gerçekkştirihniş, halkın geniş
ilgisini gören sanat yapıtlannı. bir
sansürcü görüşle eleştirmeye, hatta
yargılamaya kalkışmayı, yakın geç-
mişin otoriter ve totaliter rejimlerin-
de kendini gösteren baskıcı anlayışın
çağdış.1 bir uzantısı olarak görüyor,
Sayın Bakanın bu tür eylem ve de-
meçk'rini bir talihsizlik olarak değer-
leDdiriyonız".
Kamuoyunun dikkatine sunulan
bildiride imzalanyla, Ali Akay, Ok-
tay AkbaL Prof. Ayda Arel, Prof. Gü-
ven Arsebük Dr. Nuşin Asgari, Prof.
Dr.NurhanAtasoy, Şükran Azız, Ca-
nan Beykal, Recep Bilginer, Tülay
Börtecene, Handan Börüteçene. De-
mirtaşCeyhun, Prof. Dr. Halet Çam-
hbcl, Prof. Dr. Muhibbe Darga, Re-
fik Durbaş. Orhan Duru. Sezer Du-
ru, Ferit Edgü. Nilüfer Ergin, AtiUa
Ergür, Ayşe Erkmen. Bülent Erk-
men, Prof. Dr. Uğur Esin, Prof. Dr.
Erol Eti, Füreya, Sinan Gcnim, Ara
Güler. T.MeDhGörgün, MahirGün-
şıray. Selim Üeri, Prof. Dr. Balkan
Naci Islımyeli, Hüsamettin Koçan,
Şükran Kurdakul, Mücap Ofluoğlu.
Ahmet Oktay, Hakan Onur. Zeynep
Oral, Dr. Aslı Özdoğan, Prof" Dr.
Mehmet Özdoğan, Fatih Ozgüven,
Demir Özlü, Şeyma Reisoğlu, Samih
Rifat. Başar Sabuncu. Merih Sezen,
YusufTaktak. Prof. Dr. Zeren Tanın-
dı, NaimTirali, Han Tümertekin, Ali
Uhi Türe, Celal Üster, Öner Yağcı,
Haşmet Zeybek ve EmreZeytinoğlu-
yer aldı.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Vurdumduymazlap
Türkçede bir deyim vardır: Kös dinlemek...
"Kös", bir tür büyük davul. Anlaşılan bir kez onun
sesini dinledi mi, artık öbür davullann sesinden etki-
lenmiyor insan.
Türkçe Sözlük şöyle açıklıyor bu deyimi:
"Olur olmaz şeylere aldırış etmeyecek kadar gör-
müş geçirmiş olmak."
Ömer Asım Aksoy'un DeyimlerSözlüğü'ne de ba-
kalım:
"Birçok sıkıştırmalar, korkutmalar görüp geçirdi-
ğinden buna benzer şeylere aldırış etmeyen."
Bu deyimde bir "görgülülük" söz konusu, olumlu bir
yani var, pek uymuyor bizim insanlanmızın bugünler-
deki garip durumuna...
Bir de "Vurdumduymaz KörAyvaz" diye bir deyim
vardır: Hiçbir şeye aldırış etmeyen, duygusuz...
"Vurdumduymaz"\r\ te* sözcük olarak anlamı ise
Türkçe Sözlük'te şöyle veriliyor:
"1. Anlayışı, kavrayışı kıt. 2. Aldırmaz, aldırışsız,
duygusuz."
Sanınm en uygunu "deyim çağrışımlı" olarak "vur-
dumduymaz^ kullanmak.
Hiçbir şeye aldırış etmeyen...
Evet, hiçbir şeye aldırış etmeyen, hiçbir eleştiriyi
önemsemeyen vurdumduymaz insanlar olduk...
Oysa yazarlann vazgeçilmez bir beklentisidir yaz-
dıklanna yankı almak. Bin çıkıp doğru söylediklerini ya
da yanıldıklannı belirtecekmiş gibi gelir onlara.
Neaymazlık!..
Herkesin işi gücü yok da her yazılanı okuyup de-
ğerlendirmesini mi yapacak!..
Son günlerde bir öldürme girişimi dolayısıyla gaze-
telerden Cem Boyner'in işyerinin Maslak'ta olduğu-
nu ögrenince bayağı şaşırdım.
Neden?
Siyasa alanında yaptığı konuşmalardan bende do-
ğan izlenim, bu iyi eğitim gördüğü anlaşılan, gerçek-
leri açıkça tartışmaktan çekinmeyen, özgürtükçü, dü-
süncelerini sakınmadan söyleyen genç insanın uygar
bir kentsoylu olduğu yönündeydi.
Uygar kentsoylular, sanatlara destek olur, hatta ba-
zı sanatlan ilgileriyle ayakta tutarlar.
Cem Boyner'in Çarşı Mağazalan'yla bir ilişkisi oldu-
ğunu duymuştum, ama Maslak'takı Noramin İş Mer-
kezi'ne pek uğramadığını, orada Jale Yılmabaşar'ın
seramik panosunun önüne yerleştirilen, plastik mi,
renkli cam mı, her neyse, üstünde "Çarşı" yazan ikin-
ci panoyu görmediğinı sanıyordum.
Benim 8 Kasım 1995 tarihli "Cumhuriyet"le yazdı-
ğım "Sanata Destek" başlıklı yazıyı okumamış, Jale
Yılmabaşar'la televizyonda yapılan söyleşiyi izleme-
mişolmalrydı...
Ama inanılmaz şey!..
Cem Boyner'in işyeri oradaymış...
Demek her gün Jale Yılmabaşar'ın yapıtının yansı-
nı kapatan "Çarşı" panosunun altından geçiyor...
Anlaşılan Nejat Eczacıbaşı tekil bir örnekmiş...
Bizim kentsoylulanmızın da artık Batılı kentsoylula-
ra benzediklerini düşünmekte acele etmişim...
Yalnız bu değil, o yazımda andığım sanata saygı-
sızlık örneklerinin hepsi yerierinde olduğu gibi duaı-
yor...
Ali Neyzi'nin genel müdürlüğü sırasında yaptınlan,
ilhan Koman'ın ünlü yapıtı "Akdenlz"\n tam önüne,
yere, bir kayığın burnu gibi çapraz yerieştirilmiş tah-
talann üstündeki "Halk Sigorta Genel Müdürlüğü " ya-
zıları, gene tatlı tatlı bakıyor gelip geçenlere...
Tophane'deki parçalanmış işçi yontusu da yerli ye-
rinde... HABITAT filan derken yenisıni dikmeseler bi-
le, bu utanç belgesini çaktırmadan ortadan kaldınriar
diye düşünüyordum, ama onu da yapmadılar...
Partileri bırakın bir yana, kentin en işlek caddelerin-
den birinde işçiliği simgeleyen bir yontuya, işçi sen-
dikalannın böylesine ilgisiz kalmalan anlaşılır gibi de-
ğ«...
Sanınm Tophane'deki o kalıntı, zaman içinde, bam-
başka bir anlam kazandı, çok daha derin bir anlam:
Bir yontunun ilkel bir toplumla savaşımının görkemli
anrtı olarak bütünüyle parçalanıp yok olana kadar ora-
da öylece duracak...
•
Şimdi bunlan yazdım ya, bir yankısı olacağını san-
mayın.
Hiçbir şey değişmeyecek...
Söylediklerime karşı da çıkmayacaklar...
Vurdumduymaz insanımıza çok yakışan bir sessr/z-
liksürüpgidecek...
İşi bilenler şimdiden kıskıs gülüyortar...
B U G U N
24. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK
FESTtVALİ
The Hannover Band'in barok müzik konseri s<ıat 19.00'da
Aya Irini Müzesi'nde, Istanbul Tarihi Türk Müziği
Topluluğu'nun konseri ise 21.30'da Atatürk Kültür
Merkezi Büyük Salon'da. Topluluk, konser progranıında
Dede Efendi'den seçilmiş ilahiler seslendirecek.
9. ULUSLARARASI YAPI KREDİ GENÇLİK
FESTtVALİ
Bryan Terfel şan resitali saat 19.00'da Atatürk Kültür
Merkezi'nde yer alacak. Candan Erçetin'in pop müzik
konseri ise saat 21.30'da Maslak Ayhan Şahenk Spor
Salonu'nda.
FİLM GÖSTERİLERİ
Toplu Konut Idaresi Başkanlığı ve TÜRSAK'ın
işbirliğiyle düzenlenen 'Beyazperdenin Ardındaki
Kentler' film festivali programı çerçevesinde Beyoğlu
Alkazar Sineması'nda saat 12.00 ve 19.00'da Chantal
Akerman'ın 'New York'ta Bir Divan", saat 15.00 ve
21.30'da Mika Kaurismaki'nin 'Bir Gece Boyunca
Helsinki-Napoh'. saat24.00'tegeceyansı sinemasında
Charles Biname'nin "Eldorado'. Bertrand Blier'ın
'Erkeğim' adlı filmlen ızlenebılır.
Stefanos Yerasimos'tan HABITAT
ve İstanbul'
Kültür Servisi - İstanbul ve Türkiye üzerine önemli
araştırmalan olan Stefanos Yerasimos, bugün saat
16.00-18.00 arasında Beyoğlu Homeros Kitabevi'nde
genel hatlanyla HABlTAT'ı değerlendirecek. Osmanlı
lmparatorluğu ve Türkiye üzerine çok sayıda araştırma
yapmış ve yayımlamış bir yazar olan Yerasimos. 1994
yılına dek Paris VIII Universitesi'nde profesör olarak
çalıştı; I994'te Fransız-Anadolu araştırmalan
Enstıtüsü'ne başkan olarak atanan Yerasimos' un
jeopolitik ve şehirler tarihi olmak üzere çeşitli
konularda yayımlanmış yüz kadar makalesi bulunuyor.
TTB Öykü Yarışması sonuçlandı
Kühür Servisi - Türk Tabiplcri Birliği "nin herkese açık
olarak düzenlediği 'Yaşam ve Sağlık' konulu öykü
yanşması sonuçlandı. Erhan Bener, Remzi Inanç,
Lütfîye Aydın, Sevgi Özel, Dr. Gülseren L'nsün
(Engin), Dr. Özen Aşut, Dr. Vahide Bilir Kesedar'dan
oluşan seçici kurul, birinciliği Yılmaz Okyay'ın 'Kilit
Taşı', ikinciliğı Ergin Çiftçi'nin 'Salyangoz Mevsimi',
üçüncülüğü Güzel Baz'ın 'Kendimi Kaybettim' adlı
yapıtlanna verdi. Aynca Tolga Ersoy'un "Yürürken',
Seçkin Gündüz'ün 'Bir Ses Bir Tümce' ve Bülent
Haşim Yanar'ın 'Gözlerim Kızaımıştı Anladı
Ağlamışim' adlı yapıtlan da seçici kurul özel ödülüne
değer bulundu.