Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 1996 SALI
HABERLER
DGM'nin
Hizbullah
kararı
Teroru
Iran
besUyor'
EVİN GÖKTAS
A1NKARA - Ankara 2 No'lu
De\lel Güvenlık Mahkemesı
(DGM). Hızbullah'ın Düzce
Grubu'na mensup olduklan
gerekçesiyle mahkûm edilen
sanıklann İran'la sıkı bağlantı
ıçınde olduklarını bıldırdı
DGM üyesı İbrahim Kozan
tarafından da\ayla ılgılı
hazırlanan gerekçelı kararda.
Türkiye'dekı "mevcut
anayasal düzeni yıkarak,
yerine İran modeli şeriat
düzenini kurmak için silahlı
mücadele \e şiddeti
benimsediği" belırtılen
Hızbullah"ın. 1988'denbu
yana Güneydoğu Anadolu'da
örgütlenme çalışması
yürüttüğüne dıkkat çekıldi.
Gerekçelı kararda. İmam
Humeyni'nınkızı \e
torununun, Düzee'de zıyaret
ettıkleri, da\anın firarda
bulunan bır numaralı sanığı
ReeepGüler'e "bölge
imamlığr ıcazetını \ererek
lran'a da\et ettıkleri anlatıldı.
Güler'ın daha sonra eşı ıle
bırlıkte gıderek 20 gün kaldıgı
Iran'dakı bütiın harcamalannın
Iran de\letı tarafından
karşılandığı kaydedıldı. Bolu
Emnıyet Müdürlüğü'nce
yürütülen operasyonlar sonucu
geçen yıl ağustos ayında
yakalanan Hizbullah mılıtanı
15 kışınin tutuklu olarak
yargılanmasına. 24 Ağustos
1995 te Ankara 2 No'lu
DGM'de başlandı. Örgütün
amaçlan doğrultusunda
Istanbul ve çevresmde çeşıtlı
soygun, gasp. adam kaçırma
\e hırsızlık suçu ışledıklerı
sa\ıyla yargılanan
sanıklardan. ıdamla yargılanan
üç kışı hanç. dığerlen daha
sonra tahlıye edıldı. Yaklaşık
bır ay önce yapılan son
yargılamada. sanıklardan
Hasan Aşar. Cengiz Çtlik \ e
Güngör Gök öınür bo> u
hapse. Yılmaz Demirtaş, Halil
Kurt. Ha> ri V ıldınm. Cengiz
Aksoy, Mehmet Dinç \ e Arif
Seçkin 3'eryıl 9'aray ağır
hapse mahkûm edılırken.
İbrahim V ıklınm, Durmuş
Diııç. Selahattin Bedir, Ahmet
Aydın. Yusuf Dayar \ e
Abdulnihal Taştan'ın da
beraatına karar \enldı.
Gerekçelı karar
Yargrtay'da
Ankara 2 No'lu DGM üyesı
Kozan tarafından
hazırlanarak. da\a dosyası ıle
birlıkte dün Yargıtay
Cumhurıyet Başsavcılığı'na
göndenlen gerekçelı kararda.
Türkıye'de şenat düzenini
kurmak ıçın silahlı mücadele
ve şıddet yöntemını
benımseyeıı Hızbullah'ın.
ülke genelınde örgütlenmeye
çalıştığı. sanıklann da mensup
olduklan bu örgutün amacı
doğrulrusunda çeşıtlı
eylemlere gınştıklennın
kanıtlarla saptandığı belırtıldı.
Gerekçenın "deliller"
bölümünde. sanıklardan
Hasan Aşar'ın e\ınde bulunan
"İmamet ve Hükümet-i
İslami**nın. "Kur'an. Sünnet
ve L lemaya Göre \eri"
başlıklı 18. sayfasındaşu
bılgılenn yazılı olduğu
kaydedıldı: "İslam. dünya ile
ilişkisi olmayan soyut bir
dindir. Hem din. hem devlettir.
Kur'an \e sünnetteki birçok
hükmiin uygulanabilmesi için
İslami bir hükümetin ve İslam
devlen'nin \arolması gerekir.
İslami bir hükümetin ikamesi
farzdır"denıldıkten sonra.
-imam-ümmet ilişkisi.
hükümet teşkili \e imamet.
Resuluüahın Müslümanlar
için ortaya koymuş olduğu fıili
bir sünncrrir. Pey gamber
dönemindeki hükümet ile
yürütme \e yönetim örgütü
çağımızda da gereklidir. 1963
yılında İmam Humeyni
tarafından başiatılan İslami
Hareket ise 1979 yılında onun
İslami De% leti ile sonuçlandı.
1979 öncesinde İslam
dünyasındaki devletlerin
tamamım Batı yanlısı \c
Rusya yanlısı olarak tavsif
edebilmek mümkündü. İran
İslam Devleri. gücünü yalnızca
İslamiyetten almaktaydı.
Bugün evrensel İslami
hareketin rehberi Ayetullah
Hamaney'dir. İran İslam
inkılabı ile Hizbullahi hareket
ifadekri birbirleri ile
özdeşleşmiştir. Hizbullahi.
Müslüman demektir. İslam
inkılabının temel ilke \e
prensiplerini, mektebi
yapısını. öndeıiik \e
stratejisini benimseyip
hedeflerinin ikamesi için
mücadele eden Müslüman
demektir. Bugün hükümeti
tslami (tran islam
Cumhuriyeti) bütün dünya
Müsiümanlannın Medine'si
konumundadır. Burası dünya
Müslümanlannın merkez
üssüdür" ıfadelerı
bulunmaktadır.
Demirerden laiklik karşıtlanna uyarı
Siyaset ayrı
din ayrıdır
Gazeteciler
Cemiyeti'in 50.
kuruluş
yıldöniimiine katilan
Demirel, "Siyaset ve
din ayrıayn
şey lerdir. Siyaset çok
kıvraktır, dinamiktir,
anıa Allah'ın kelamı
bir defa tebliğ
edilmiştir. Siyaset
camiye girmemelidir.
Eğer siyaseti camiye
sokarsanız
Miislümanlığı
bölersiniz. Bu
ülkenin insanlannı
bölersiniz. Bırakın
rahat rahat herkes
görevini yapsın.
Siyaset okula da
kışiay a da
gjrmemelidir" dedi.
'Siyaset dine karışmasın'ANKARA (Cumhurivet Bürosu)-Cum-
hurbaşkanı Süleyman Demirel. 50 kuruluş
yıldönümünü kutlayan Gazeteciler Cenıı-
yetı'nin genel kurulunda. laik rejimi hedef
alan RP'yı uyardı. Cumhuriyet ile Müslu-
manlığın ay n yaşam tarzlan getirdiğini \ ur-
gulayan Demirel. "Allah, peygambere bile
"Sen emirlerimi tebliğ et. ondan sonrasına
kanşma" demiş. Kulla Allah arasına kimse
girmemeli. Siy aseti camiye sokarsanız Müs-
lümanlığı bölersiniz. Kimse sisteme alterna-
tif aramasın"dedı. Siyasetçılenn. "yasanıa,
yürütme veyargTnın ardından "dördüncü
kuvvet" olarak nitelenen basının. "birinci
güç" haline gelmesınden yakındıklannı da
belirten Demirel. "Buyanşolacaknr.Birin-
ciyiz diyen. yerini iyi korusun" uyansında
bulundu.
Türkıye'de çok partili yaşama geçilırken
kurulan Gazeteciler Cemiyeti'nin olağan
genel kurulu dün yapıldı. Cumhurbaşkanı
Demirel, genel kurulun açılış konuşmasın-
da. RP'yı ısim vermeden uyardı. Çok par-
tılısıyasetin vaşandığı geçen 50 \ ılın.Tür-
kiye için geri dönüp bakılması gereken bir
~laboratu\ar~ olduğunu söyleyen Demi-
rel. Mısak-ı Millı sınırlan içınde ulusal de\ -
letı sonsuza dek devam ettirmenin, cumhu-
riyetın en temel ilkesi olduğunu kaydettı. "Bir
Müslüman toplumdan demokratik cum-
huriyetc geçilmiştir. Cumhuriyet ayrı bir
hayattarzıdır" diyen Demirel. cumhunye-
tın. süreklı yaşadığı "dağı-
lıyor muyuz, çözülüyür mu-
yuz** kaygı \e korkulann-
dan kurtulması gerektiği-
ni sövledi
• Laik rejimi hedef alanları uyaran Cumhurbaşkanı
Demirel. "Kimse sisteme alternatif aramasın" dedi.
Cumhuriyetin Müslümanlıktan ayn bir yaşam biçimi
olduğunu vurgulayan Demirel, TBMM'yi de "Birinci
kuvvetseniz yerinizi koruyun" sözleriyle uyardı.
yaşamamalıdır. \e olursa olsun demokra-
siye olan inancı kaybetnıeyelim."
Müslümanlıkta din ve v icdan özgürlüğü-
nün en kutsal sayılan haklardan biri oldu-
ğunu ve 52 islam ülkesi arasında Müslüman-
lığın en iyi Türkiye'de yaşandığını kayde-
den Cumhurbaşkanı Demirel. "Bunun se-
bebi laikliktir. Türkiy e'de laiklik. din \e v ic-
dan hürriy eti üzerinde baskıcı değildir; din
ve vicdan hürriyetinin semsiyesidir. koruy u-
cusudur"dedı. Allah'ın. kutsal kıtabı ındır-
dığı zaman peygambere. "Sen benim emir-
lerimi tebliğ et. ondan sonrasına karışma"
dediğıni vurgulayan Demirel. şu görüşleri
dıle getırdi:
"Kulla Allah arasına kimse girmemelidir.
Siyaset \e din ay n ay rı şey lerdir. Siyaset çok
kıvraktır. dinamiktir. anıa Allah'ın kelamı
bir defa tebliğ edilmiştir. Siy aset camiye gir-
memelidir. Lğer siyaseti camiye sokarsanı/
Müslümanlığı bölersiniz. Bu ülkenin insan-
lannı bölersiniz. Bırakın rahat rahat herkes
"örrvini yapsın. Siyaset okula da kışiay a da
girmemelidirr
Demirel. anayasadabelırtilen 3 kuvvetdı-
şında. basının "dördüncü güç" olarak gö-
rüldüğüne ve zaman zaman "Bunlar her-
kesi, her şeyi idareetmek istiyor** itirazları-
nın yükseldiğıne dıkkat çekerek "Madem
kuvvetler ayrılığı var. bir y anş olacaktır. Si-
yasetçilere söy lüyorum; birinciy iz diyen, ye-
rini iyi korusun. Bu bir de sistem içinde bas-
kıdır. Herkesin daha sorumlu iş görmesine
baskıdır" dıye konuştu.
Cumhurbaşkanı Demirel. özgür düşiin-
cenin bırtoplumun en önemlı yaratıcılık kay-
nağı olduğuna dikkat çekerek Türkiy e"nin,
"Bir ülkenin bölünmezliğini tahrip etmeye
yönelik düşünce. suc, sayılmalı mı" sorusu-
nu tartıştığım söyledı
"Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü de
tarhşılmair dıyeıılerolabileceğını belirten
Demirel. Anadolu coğrafyası ve tarıh dik-
kate alındığında Türkiye'nin "çözülme
1
''>
kaygısının yadırganmamast gerektiğını bıl-
dırdi. Hangi düşüncenin. bölünmezliği tah-
rip eden eyleme dönüştüğü tartışmasının
ıçınden devletın de çıkamadığını vurgula-
Dincilere uyarı
Demirel. basının, çok
partılı yaşamın bulunduğu
50 yıllık dönemın yarısın-
da özgür görev yapamadı-
ğına dikkat çekerek şunla-
n sövledi•
"Bu bunalımlann nede-
nini çok iyi tahlil etmek la-
zım. Bunalımlann nedeni-
ni sisteme bağlamak kadar
yanlışbirşey tasav-vurede-
miyorum. Acaba neleryap-
malı ki. bu anzalar olma-
sın? Sistem budur. Kimse^
nin. şu veya bu sebeple han-
gi mülahazalarla olursa ol-
sun alternatif aramaması
gerekir. Çok parti. değişik
birolaydır. İnsanlann iste-
diği insanın arkasına düş-
mesine kansamazsınız. Bu-
nun disiplini, dev leti tarif
eden çerçevedir. O çerçe-
ve.demokratik. laik Türki-
ye Cumhuri>eti"dir. Onu
koruyan yasal kuraOan var-
dır. Ö kurallar işletilemi-
yorsa o zaman karışıklık
olabilir. Bütün bunlar Tür-
kiye"nin y aşadığı şey lerdir.
Türkivc. bir daha bunlan
CHP'de, DSP liderine öfke
'Ecevitsorumluluktan kaçıyor'
• CHP Genel Sekreteri Adnan
Keskin. RP'li hükümete kıl payı kala
DSP liderinin sorumsuz davrandığını
söyledi. Topuz da, "Ecevit'i Ecevit
yapan CHP'dir" dedi.
TÜREV KÖSE
ANKARA - DSP Genel Başkant Bülent
Ecevitın. "Kendisini ve partisini
kurtarmayi amaçbyor" diyerek CHP
Genel Başkanı Deıtiz Baykal'ın sol blok
önerisine soğuk yaklaşması, solda
gerginliği tırmandırdı. CHP Genel
Sekreteri Adnan Keskiru "RP*y bir
hükümete kıl payı kala. Kcevit'in
sorumluluk üstlennıekten kaçhğmı*
1
söyledı. Genel Başkan Yardımcısı Afi
Topuz da "Partimifl kurtarmak için yapıyoruz diveh'm,
suç mu? Atatürk'ün partisini güçjendirmek için Ecevifin
sorumluluğu yok mu? Ecevifi Ecevit yapan CHP'dir•"
dedi. Hükümet arayışlan sürecınde CHP hderı Baykalın
"124 sosyal demokrat milletveldlinin oluşturacağı bir
blok" için iki parti gruplanmn ortak toplantıya
çağnlması önerisi DSP"de soğuk karşılandı. Ecevit" in
4'iü bir koalisyona da sıcak bakmadığı. DYP ile
ANAP'm anlaşmalan durumunda erken seçım
koşuluyla güvenoyu vererek dışandan dolaylı desteğini
sürdürebileceği mesajını verdiği bildirildi. DSP'nin
bugün yapacağı Grup Yönetim Kurulu toplantısmda,
hükümet arayişlan ve Ecevit'in
başbakanlığı formülü üzerinde
değerlendirmelerin yapılnıası bekleniyor.
CHP kanadında ise Ecevit'in
başbakanlığında bir 41ü koalisyon
modeli için sıcak mesajlar verildi.
Kulıslerde, CHP'nin olası bir erken
seçimde barajın altında kalma riskine
karşı. so1 blok oluşturarak barajın
düşürüimesi ve seçim sistemi konusunda
onak mücadele yürütülmesı için çaba
gösterdiğine dikkat çekildi.
S cevit'in CHP'den gelen çağnlara karşı
soğuk bir tavır sergilemesi ise tepkilere
neden oldu. CHP Genel Sekreteri Keskin.
iyi niyetle önerilerini dile getırdiklerini,
bundan sonrasmı kamuoyunun
değerlendireceğini söyledi. Keskin. "BirGenel Sekreter Keskin.
taraftan RP'li bir hükümeti önlemekten söz edeceksin,
şjmdi de RP'li bir hükümete kıl payı kala sorumluluk
İKtlenmekten kaçtnacaksın. İçtenlikli değil bu tavıriar.
Önerinin partimizie ne ilgisi var? İyi ıtiyetie yapılmış bir
öneri" dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Topuz
da Ecevit'in yaklaşımıyla iigili olarak şu
değerlendirmeleri yaptı: •'DiyeHm ki kendi partimizi
kurtarmak için yapıyoruz. Suç mu? Atatürk'ün partisini
güçlendirmek için Ecevit'in sorumluluğu yok mu?
Ece\it'i. Ecevit yapan CHP'dir. Biz blok oiup «ücümüzü
Ecevit'in arkasına \erelim, diyoruz. İstemem, diyor.
Yann RP-D\P hükümeti kurulur ya da erken seçimde
Erbakan y üzde 35'lik oy la gelirse sorumiusu Ecev tt'tir."
yan Cumhurbaşkam. "Türkiyehürolmalı-
dır, ama idare edilir olmaktan da çıkmama-
lıdır" dedi
Başbakan Mesut ^ ılmazdabasınözgür-
lüğünün, toplumun haberalmaözgürlüğü-
nün ayrılmaz bır parçası olduğunu vurgu-
layarak "Bir ülkede özgür basın yoksa de-
mokrasi de yoktur. Toplumun hak \e öz-
güriüklerinde sıralama yapmak mümkün
değildir. Çünkü demokratik toplum. bu hak-
ların bazılarına değil, tümüne birden sahip
olan toplumdur"görüşünü dile getirdı. Ha-
ber alma ve haber yaymanın. düşünce öz-
gürlüğünün bir parçası olduğunu belirten Yıl-
maz. "Bu haklann doğrudan doğruya kay-
nağı, insan doğasıdır. Sorunlann çözüm yo-
lu yine de basın özgüriüğüdür. Bır hakkın
bittiği yer. dığerinin başladığı yerdır' ilke-
sinin dışmda hiçbir sınırlamanın doğru ol-
madığına inanıyorum" dıye konuştu.
'Tekelleşme, sansürün diğer adr
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı NazmiBil-
gin de konuşmasında, ahlak y asalanndan pro-
mosyon kampanyalanna kadargazetelerin
güvenilırliklerini yitirmelerine neden olan
uygulamaları eleştirdi.
. Basında hızla artan tekelleşmenin sansü-
rün diğeradı olduğunu vurgulayan Bilgin.
"Basındaki sendikasızlaştırma olgusu içler
acısıdır. Her gün kanıu çalışanlannın sen-
dikalı olmasını sav unan gazetecilerin sendi-
kasızçalışması, bir meslek ayı-
bıdır" diye konuştu. Türki-
ye'dekı promosyon uygula-
masının. dünyanın hiçbir ye-
rınde görülmedığinı kayde-
den Nazmi Bilain. şunlan söy-
ledi-
"Gazeteter, bazı ürünlerin
yan mamulleri haline getiril-
miştir. Gazeteler toplumun se-
si olmalıdır. tabak. tencere de-
ğil. Gazeteler mürekkep kok-
maİKİır. deterjan. diş macu-
nu değil. Gazeteler dün oldu-
ğu gibi bugün de' Yazıyor' di-
ye satmaİKİır." Veriyor. dağı-
tıyor' diyedeğiL Bu uygulama-
lar. basını zedeleyici hale gel-
miştir. Hiçbir tröstün. meslek
adına bunu yapmaya hakkı
yoktur. Dünyanın hiçbir uygar
ülkesinde cevap hakkı olma-
yan bir haber. bir tek satır bi-
le yayımlanamaz. Savunma
hakkı kutsaldır. Ama objek-
tif haberciUk, bu haklar kadar
kutsaldır. Kameralar. teypler,
fotoğraf makineleri. her kapt-
y ı açan may muncuklar değil-
dir."
Gazeteciler Cemıyetı'nin,
kurulduğu günden ben "dev-
letin yanında olduğunu" söy-
leyen Bilgin. "Hiçbir haberin,
bu ülkenin bölünmez bütün-
lüğünden daha önemli ol-
duğuna hiç inanmadım"
görüşünü dile getirdi.
'SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Yeni belediye başkanlan gö-
revlerinebaşladı. Seçilentüm
belediye başkanları görüldü-
ğü gibi erkek. Yani şehirler-
deki temizlik, mimari kent dü-
zenlemesi, çevre koruması gi-
bi yaşamımızı toptan etkile-
yen bütün merkezi kararları
erkekler vermeye devam ede-
cekler. Yani şehirlerde yaşa-
yanlar için aslında fazla bir de-
ğişiklik olmayacak. Yağma.
vurgun, talan, rüşvet, hoyrat-
lık aynen sürecek.
Refah Partisi, seçimlerden
en kârlı çıkan parti sayılıyor.
Bence son seçimlerden en
çok "erkek partisi" kazançlı
çıktı. Şehirlerin en az yan nü-
fusunu oluşturan kadınlar da
ne yazık ki tıpış tıpış gidip bu
adaylara oy verdiler.
Bir ülkede politika sertleştik-
çe ve daha çok kan aktıkça,
erkek siyasetçilerin ağırlığı da
bu gelişmeye bağlı olarak ar-
tıyor. Siyasette. sertlik ve şıd-
det, ne yazık ki parçası oldu-
ğum erkek cinsinin doğal bır
Seçimleri Hep Erkek Partisi Kazamyor
özelliği gibi ön plana çıkıyor.
Politika sağa kaydıkça ve
otoriterleştikçe erkeksi üslup
her şeye hâkim oluyor. Milli-
yetçi ve dincı partiler güçlen-
dikçe, maço üslubu siyaset-
te daha da etkin hale geliyor.
"Istanbul Kanatlarımın Al-
tında"filmini yasaklayan Kay-
seri Belediye Başkanı. hem
erkek hem de RP'li. Bu filme
karşı erkeksi tepkilerin öncü-
sü de eski MHP yöneticisi,
ANAP'lı Kültür Bakanı Agâh
Oktay Güner. Yani erkek. Üs-
telik bu filme gösterdiği tepki
de tam bir erkek tepkisi. 'Na-
sıl olur da bizim anlı şanlı pa-
dışahlarımız, ima yollu da ol-
sa, eşcinel eğilim içinde gös-
terilebilir' diyor.
Dinciliğe en yatkın iki partı-
ye bakıyoruz: RP, TBMM'de-
ki en erkek parti. RP'nin me-
buslarının yüzde 100'ü erkek.
BBP milletvekillerinin de ta-
mamı erkeklerden oluşuyor.
Belediye Başkanlığı seçim-
leri sırasında kimsenin aklına
kadınlardan başkan adayı gös-
teımek gelmiyor. TBMM'yi er-
keklere teslim edenler. şehir-
lerin yönetimini de erkeklere
teslim etmekten geri durmu-
yorlar.
• • •
Şehirlerin kadın belediye
başkanlanna ihtiyacı olduğu bir
gerçek. Çünkü şehirler dişi
özellikleriyleön plana çıkıyor-
lar. Şehirler, tıpkı kadınlar gibi
doğurgan ve verici. Sürekli ye-
ni bölgeleri iskâna açılıyor ve
onlardan bir şeyler alınıyor.
Şehirler doğal güzelliklerin-
den sürekli bir şeyler yitiriyor-
lar. Erkek egemen dünya on-
ları yağmalamaktan bir türlü
vazgeçmiyor.
Bir şehrin neler yitirdiğini ve
nasıl güzelleşebileceğini en iyi
kadınlar anlayabilirler.
Onlar, bir toplumun vericili-
ğinin ve estetik ölçülerinin sa-
vunucuları olarak çaba sarf
ediyorlar. Kadının güzelliğe
otan eğilimi, duyarlıltğı, şid-
detten uzak durma alışkanlı-
ğından şehirlerin kazanabile-
ceğı çok şey olduğuna inanı-
yorum. Kadının yüzyıllann ezil-
mişliğinden gelen bir inceliği
ve zarafeti olduğunu kim yad-
sıyabilir?
Maçolukla sağcılığın ve ka-
dını hor görmenin el ele gitme-
si de işin bir başka boyutu.
En sağcı partilerde en maço
edebiyatın geçerli olması da
bunun kanıtı. Doğayı en çok
kirleten davranış, her şeye hâ-
kim olmak, her olanagı kâr
amacıyla değerlendiımek is-
teyen güç düşkünü erkek dav-
ranışı.
• • •
Her seçimden sonra hepi-
mızi bir düşünce alıyor. Çün-
kü son dönemde bütün se-
çimler, dincı ve şoyen eğilim-
leri güçlendirdi. Ülke sağcı-
laştıkça erkekleşiyor. Sağcı-
lar guçlendikçe erkek ege-
menliği biraz daha pekişiyor.
Bütün bunlan erkek cinsinin
bir parçası olarak dile getirmek
pek de iç açıcı değil. Erkekle-
rin, bir cins olarak gündelik
yaşamımızda olumsuz bir rol
oynamasından nasıl memnun
olunabilir ki?
Sonuçta savaştan, şehirle-
rin kirtenip yok olmasından er-
kekler de büyük acı çekiyor-
lar. Ancak dünyada savaşlar
sürdükçe, ülkemizde işkence
ve adam öldürme bir egemen-
lik aracı olarak kullanıldıkça
erkekler kendilerini bu kötü
kaderden kurtaramayacak.
Şehirler, bir yağma aracı ola-
rak görüldükçe, erkekler kir-
lenmemin asıl sorumiusu ol-
maya ne yazık ki devam ede-
cek.
Erkekler. egemenlik kavga-
sından vazgeçinceye kadar
gelin en iyisi, hiç olmazsa şe-
hirlerin yönetimini kadınlara
teslim edelim.
GUNDUZ GOZUYLE
MELİH CEVDET ANDAY
Düşündüren Bir Yazar
Yazılarının hiçbırinı kaçırmamaya özen gösterdi-
ğim bir yazıncımızdır Memet Fuat; onun Adam Ya-
yınlan'nda çıkan son kitabı "Dağlarda Yüreğim"\ gö-
rünce sevindim, demek yeniden okuyup düşünebı-
leceğim o yazılar üstünde. Yazıların ömrü, sandığımız-
dan daha uzundur, her okuyuşumuzda yeniden tanı-
şınz onlarla, "Okudum, bilirim" deyip geçemeyiz.
Memet Fuat, gazetemizde geçen hafta çıkan yazı-
sında, yazın ürünlerının okur açısından çok değişik
yorumlara uğrayabileceğini anlatıyor, bu yorumların
da elbet okurun bilgı ve deneyim düzeyine göre de-
ğışık biçimler alacağını belirtiyordu.
Konu birçok açıdan ele alınacak niteliktedir.
O açılardan birı de şudur:
Yazar hangi düzeydeki okuru düşünerek çalışma-
hdır?
En üst düzeydeki okuru mu?
Ama o "en üst düzey"\n ne olduğunu yazar bile-
mez. bilse de yaratıcılığında bundan yararlanamaz.
Çünkü yaratıcılığın bılgi ıle doğrudan bir ilişkisi yok-
tur. Yaratıcılık bir fawr'dır, bu tavrı belki herkes anla-
yabılir. belki de kimse anlamaz.
Öyleyse yazar kımin için yazıyor?
Elbette okur için, herhangi bir okur için, tanımadı-
ğı okur için.
Ama bu yüzden okurun, "Benim için yazıyorlar" di-
ye böbürlenmeye hakkı yoktur.
Ben böyle bir durumla karşılaştım.
Okuduğu şiiri anlayamayan bir adam sinirlenerek:
- Yahu hepiniz benim için yazıyorsunuz, ben anja-
madıktan sonra niçin yazıyorsunuz, diye bağırmıştı.
Bu tepki bır yorum değildir, sayılamaz.
Yorum da bir yaratıcılıktır.
Böyle olunca, yorumlar arasında bir doğruluk öl-
çütü bulunamaz, çünkü yoktur.
"Yorum" sözcüğünün en çok müzikte kullanıldığı-
nı biliyoruz. Dahası. bu sanatta "çalma" yerine "yo-
rumlama" denıyor: Orkestra yöneticısınin ya da bır
çalgıcının yorumu.
Peki, her yöneticınin ve her çalgıcının kendine öz-
gü bır yorumu varsa. olacaksa, yapıtın gerçek duru-
mu yok olma dokuncası ile karşı karşıya kalmaz mı?
Başka bir deyişle, o müziği yaratanın amacı, bütün
yorumlar için bir temel ölçüt sayılamaz mı?
Yazık böyle bır temel ölçütten de söz edilemiyor.
Zürıch hastahanesinde yattığım günlerde (yaklaşık
bır aya yakın) ünlü beyin cerrahımız Gazi Yaşargil ıle
(elbet onun boş zamanlarına rastlayan) uzun söyle-
şilerimiz olurdu. Bu söyleşilerde başlıca sanat konu-
ları güdücü olurdu.
Bir gün de müzikten açıldığında Dr. Yaşargil şu hi-
kâyeyi anlatmıştı:
Unlü yönetmen Karayan bir sinir ameliyatı geçır-
mek üzere Zürich hastahanesıne gelmiş ve Sayın Ya-
şargil'in hastası olmuş, epey ahbaplık etmışler.
Bir doktor ona şöyle bir soru sormuş:
- Sız Beethoven çaldmyorsunuz, başka yönet-
menlerde çaldırıyorlar. Beethoven bu konserlen dın-
leyebilseydi hangisinı kendine yakın bulurdu?
Karayan:
- Hiçbırini, dıye yanıtlamış doktoru.
Demek Beethoven müzığinin orijinali onun nota
yazısmda da değil, sadece kafasındadır.
Bu şaşırtıcı yanrtın uyandırdığı düşünce belki sa-
dece müzik sanatı ele alındığında söz konusu edile-
bilir, bunun nedeni de belki müzik dili ile doğal dille-
re göre biçimlenmış olan aklımızın uyuşmazlığından-
dır.
Ama yorum'un bütün sanatlar için önemi yadsına-
maz.
işte Memet Fuat'ın kılı kırk yaran yaklaşımı ve ona
uygun olan biçemi, okuru böylesine derin düşünce-
lere sürükler. Demek ınsan onu okurken düşünceler
yaratmaya başlar.
Koşullar değişmedi'
Ecevit: 4'lü
koalisyon olnıaz
ANK.ARA (Cumhuriyet
Bürosu)- DSP Genel Başka-
nı Bülent Ecevit. ANAP ve
D\'P kaynaklı bazı çe\rele-
nn "başbakanlık" önerisine
karşın ANAP ve DYP'nın
içinde olacağı bır koalisyon
hükümetine gırmeme eğı-
lımlerınde değışiklık olma-
dığını söyledi. Dörtlü ko-
alisyonun gerçekleşmesine
engelolankoşullanndeğiş-
mediğıni. ANAYOL'a dışa-
ndan desteğinın sürmesinin
de yenı koşullara bağlı oldu-
ğunu belirten Ecev ıt. "İçin-
de olacağımız bir hükümet-
tegüçlükçıkannz. Bizim hiç
onaylayamayacağımız bir-
takım kanun tasanları. ka-
rarnameler çıkarmak iste-
yebilirler. o zaman hükümet
"bozulur" dedı.
Ecevit. Cumhuriyet'e
yaptığı açıklamada. k'endı
başbakanlığını da ıçeren ko-
alisyon seçeneklerinın anım-
satılması üzerine. "Bukonu
her bir eşiy le önümüze geti-
riliyor. Biz de eski konumu-
muzu sürdürüyoruz" dedı.
ANAP ve DYPnın ıçınde
yeralacağı geçerli birformü-
lün bulunmadığını. sayısal
açıdan olanaklı görünen
"4'lü koalisyon**la ise olum-
lu bır aşamaya ulaşıiamay a-
cağını kaydeden Ecev ıt. şun-
ları söyledı:
"Birbiriyle kavgalıiki par-
ti: onlara ay nca aralannda
uvum olmayan iki sol parti
eklenecek. Bu sol partiler-
den biri kendi içinde kavga-
lı. Nasıl iş yapılacak? Lider-
ler dışarida olursa fay da mı
olur, zarar mı verir belli de-
ğil. Belki Çiller, bu hüküme-
tin içinde bulunsaydı daha
kolay anlasabiliıierdi. Şu sı-
ra ANAP ile DYP arasında-
ki gerginliğin bir yumuşa-
ma olasılığı görünmüyor. O
zaman da yine eski formül
uygulanır."
"3aylık ANAYOL azınlık
deneyimınden bazı dersler
alınnıası gerektiğini belir-
ten Ecev it, şu görüşleri dıle
getirdi: "OnceKkle iki par-
tinin kendilerine bir çekidü-
zen vermesi lazım. Hükü-
met kurulurken bir koalis-
yon konseyi oluşturulmadı.
Bunun hiç değilse bu genel
başkanlar arasındaki çekiş-
meyi yumuşahcı bir etkeni
olurdu. Onun dışında. eko-
nomik ve sosyal programına
kanşınadan. hükümetten re-
jimle iigili birtakım istekle-
rimiz olabilir."
Ecevit. demokrasi tarihin-
de hiçbir muhalefet partisı-
nın. kendi dışındakı bır ık-
tıdara DSP kadar kolaylık
sağlamadığını v urgulayafak
"Bunun değerini bilmedi-
ler" dedı. Ecevit. 4'lü ko-
alisyona soğuk bakma ge-
rekçelerini şöyle anlattı:
"O zaman güçlük çıkan-
nz. Bizim hiç onayiayamaya-
cağız birtakım kanun tasa-
nlan, kararnameler çıkar-
mak isteyebilirier, o zaman
biz inızalamay ınca hükümet
bozulur. Dışında olduğumuz
zaman, bizim kabul edeme-
yeceğimiz bir öneriyi beJki
RP'ye, belki CHP'ye kabul
ettirebilirler, yine Meclis'ten
çıkarabilirier. Önlerindeki
seçenekler artmış oluyor.Şu-
rası kesin ki bu hükümet bu-
nalımı bizim yüzümüzden
çıkmadı. Bunu her iki lider
de kabul ediyor. Biz olraa-
saydık hiçbir komisyonda
başkanlığı ele geçireme\e-
ceklerdi. Ama biz, RP'yi kar-
şımıza almak pahasına bu-
nu sağladık. Kendilerinden
görmedikleri. hayal bile et-
medikleri yardunîan bizden
gördüler." '
Ecevit. Çiller'ın RPiye
yönelmesinin tek nedeninin
de hakkındakı yolsuzluk so-
ruşturmalannın "hasıraltı
edilmesi" olduğunu söyle-
dı. Ecevit, "Sayın Erba-
kan'ın sözü vardı. 'Bizimle
olan. sütten çıkmış ak kaşık
gıbı olur' diye. O tertiptere
biz kanşmayız" dedi. '