Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 HAZİFAN1996SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Mesleğinde 50 yılı geride bırakan Ali Ulvi Ersoy, çahşmalannı ilk kez 'Karikatürler' adlı albümünde topladı
'Geleceğe kalan bir mizah yapmak,..'
DUVGU DURGL'N
46 yıldan bu yana Cumhuri\et'te dü-
rüst. İovrak ve esprili zekâMiıın iirünle-
rinı çiziyor Ali Ul\i Erso> Günlük tüke-
timın esas olduğu bır alan olan gazete çi-
zerlıgınde. polıtık karıkatürleriyle oldu-
gu kadar 'karikatür sanatt'mn ömekle-
riyle de her gün Cumhuriy et okuyucusu-
nun karşısına çıkıyor. l*)40"lı yıllarda
Cemal \adir ustanin öğrencısi olarak
başladığı gazete çizerliğınde. bugır
ulaştığı yere hakkıni vererek gelmış bn
çizer Ali L'lvı Ersoy.
Karıkatürcüler VakfVnca 'Yılın Kari-
katürcüsü' seçilen \e çalişmalarım ılk
kez 'Karikatürler' adlı albümünde top-
layan Ersoy "u adeta bir amikacı dükkâ-
nını anıınsatan e\ınde. ortalama ınsan
boyunu aşan günlük gazeteler. çeşitli sa-
ııatdallannı konualan yüzlereekitapve
derginin bulunduğu çahşma odasında,
gazetey e karı katürünü yetıştirmeye çalı-
şırken buluyoruz.
Kendi isteği üzerine. karikatür dışın-
da 'başka şeyler'den söz etmeyi kararlaş-
tırsak da söz dönüp dolaşıp kankatür ve
gazete karikatürüne gelip; sanat \e polı-
tıkayauzanıyor Ali UKı Ersoy ılekonu-
şurken kımı mesleklerın ınsanın yaşam
biçımine donüştüğünü. onu sanp sarma-
ladığını görmemek neredeyse olanak-
sız...
Ali Ulvi Ersoy. gazete çızen olmanın
zorluklanndan söz açıyor... Gazete çize-
ri olmanın geleceğc kalmaktan özvende
bulunmak anlanıına geldiğinı belırtıyor.
- Gazete karikatürü \e sanatsal kari-
katür... Siz kendinizi hangisine \akın his-
sedhorsunuz?
ERSOY - Karikatür insanın sahip ol-
duğu boy utlar kadar çok boyutludur. An-
cak karikatür sanatını, sıyasi. eğlendıri-
ci, militan gıbi karikatür türlerinden ayır-
mak gerek. Karikatürü sanat yapan. mı-
zahın çizgıdeki kurgusudur. Bu yüzden
sanat karikatürü, yazıya gerek duymaz.
Gazete karikatürü ıse günlük olaylar ve
siyasi gelışmeler üzerine kankatüristin
yorumudur. Bu açıdan sanat iddiası taşı-
mayan karikatürler gıbi gazete karikatü-
rü deyazıyı kullanabılir. Pekı. gazeteka-
rikatürleri arasında sanatsal nitelık taşı-
yan yapıtlar yok mudur? Olmaz olur mu?
Ama o karikatürün sanatsal nitelığı ko-
nusundaki olaydan değil. biçiminden ge-
Iır yine de. Sanatsal niteliği olmayan ka-
rikatürde. o olaylar uçup gittiğinde kari-
katür de yok olur. Bu anlamıyla biraz
nankördür gazete karıkatürcülüğü. Ben
karikatürü sadece bir ıletişim aracı ola-
rak görmüvorum. Karikatür, öncelikle
kendi başına. bağımsız olarak var olnıak
zorundadır. Sanatsal karikatür de siya-
sal-güncel kankatür de iletişıme yardım
eder. ama bırincıl ışlevi kendi nitelikle-
ri ıle \ar olmaktır. Benim yapmak iste-
diğim, karikatüre kalıcı bir şey yükle-
mek Yani mizah \e resim sanatının ge-
tırdiğı ilkelerle geleceğe kalacak bır mi-
zah yapmak... Adamı adama, masayı
masaya benzetmek yeterli değil artık.
Onlararasındakı çizgisel ilişkiyi kurmak
önemlı.
- Peki karikatür sanatı Türkiye'de bu-
gün nerede durmor? Sınırtan nereye ka-
dar genişledi?
ERSOY - Bütün sanat dallannda bel-
li kalıplar \ardır. O kalıplann üstünde
oynayarak sanata yenı bır şeyler katabi-
lirsınız Örneğın ne kadar içkı ıçen adam
\arsa o kadar sarhoş türü vardır. Şimdi
bir oy uncunun sarhoş rolünde olduğunu
düşünün. İkı türlü yöntcm \ardır onu
canlandırmak ıçın. Bırıneisi yaşamın
içinden gözlemkr yaparsinız. ikincisi
sarhoşluğun sızde >arattığı ctkilerı araş-
tırırsınız Bu anlamda dış gözlem v e ıç
gözlemlc kalıpları çoğaltabilen oyuncu.
iyi bir şeyler çıkarır ortaya. Kötü bır
oyuncu ise bir başka oy uncunun canlan-
dırdığı sarhoşu kopya eder. Cretmeııın
anlamıbudeğildıroysa. BaşkaMnınyap-
tığı şeyı taklit cttığınız zaman üretmiş
olmazsınız. Bır sanat yapıtında doğanın
yasalannı araniayacaksinız. Çünkü sa-
natın yasası kendıne özgüdür. Sanatçı.
doğanın önüne koyduğu yasalan değiş-
tirerek deforme ederek bir eser yaratır...
Yanı kuralı bozdugunuz zaman yenı bir
kuralı da beraberinde tıetirmek zorun-
r, öncelikle
kendi başına, bağımsız
olarak var olmak
zorundadır. Sanatsal karikatür
de siyasal-güncel karikatür de
iletişime yardım eder, ama
birincil işlevi kendi nitelikleri
ile var olmaktır. Benim
yapmak istediğim, karikatüre
kalıcı bir şey yüklemek. Yani
mizah ve resim sanatının
getirdiği ilkelerle geleceğe
kalacak bir mizah yapmak...
M
esleğin başında
ideallerim vardı.
Fakat görüyorum ki
o günlerde daha geniş
kapsamlı düşünmemişim.
Belki de hayal gücüm biraz
darmış. Bugün arzu ettiğim
şey i söyleyeyim size: Ressam
olmak isterdim. Resimle daha
içli dışlı olmak, yeni biçimler
geliştirmek ve resim sanatında
geleceğe kalmak. Ama yine
de gerçekçi olmak gerek.
Şimdi sadece
yapabildiklerimle
yetiniyorum.
dasınız. Aksi halde karikatür sanatına
katkıda bulunmamış olursunuz. Bizim
çogunlukla yaptığımız ise karikatürün
zenaati. Yani. topluma bir şevler anlat-
mak. karikatür sanatı değil... Oysa kari-
katür sanatı dediğımız s^y, dünyanın her-
hangı bir \erindeki insana seslenen ve
kalıcı. e\renseldeğerlertai>ı\ an bir tür...
- Yani, kalıcı karikatürü yaratmak alı-
şılmıs, düşiince bi^imlerini değiştirmek.
kalıpları > ıkmaktan «eçiyor...
ERSOY - Kankatürle mizah yapmak
üzerine çok sayıda düşünür çeşitli fikır-
ler ortaya atmış Bana göre mizahın for-
mülü, psikolojıııin insan zihnini analı-
zinde kullanılan çağrüjim kanunlanyla
ilişkilidir. Karikatür sanatçılan ve mi-
zahgılar, bu çağnşım tbrmüllerıni kulla-
nır: benzeyış ve zıtlıklardan yararlanır-
lar. Bazen bmlerı çıkar ve bu formülle-
ri alt üsteder. Gençlikyıllarımdabende
bu formülleri değiştirmeye çalıştım.
Ama bunu sürdüremedim. Çünkü bir. üç.
beş ya da yirmı yapıtınızı bu yenı anla-
yışınıza göre çizmek yeterli değil. o gün-
den sonra tüm yapıtlannızı bu yenı an-
layışa göre gerçekleştireceksıniz. Tabıi
karikatürü müthis. geliştıren Steinberg
gibi kankatürcüler var dünyada. Bızim
çapımız o kadar büyük değilmıs..
- Belki de bu coğrafyada yaşıyor ol-
makla ilgili bir durum bu..
ERSOY -Olabilir... Türkıye zaten dün-
yanın kenar mahallesi. Bütün düşünce-
ler bize geç geliyor. Bugün bıle hâlâ
"Bütün işciler me4ek. patronlar da şe>-
tandır" dıye düşünüp kendılennı Mark-
sist sananlar var. Bu, teorıyi bilmeyen,
ama bildiğini sanan kişinin uydurması.
Liberal demokrasiye inandığını söyle-
yen devlet adamları, liberalızmin insan-
lann düşüncelerini özgürce açıklaması
demek olduğunu bilmiyor.
Türkiye'de korkunç bir kavram kar-
maijası ya^anıyor. Liberal olduğunu söy-
leyen adamın. liberalizmden haberi yok.
Kulaktan doima bilgilerle yaşamayı sür-
dürüyor. Örneğin bugün içkinin bereket-
li bir rızk olduğunun Kuran'da yazdıgı-
nı hiç kimse bilmez... Bu bılgisızlığı as.-
manın tek çıkış yolu ilgı duymak ve öğ-
renmeye istekli olmaktan geçıyor. Dü-
şiinmenin 'düşünce üretmek' olduğunu
kavramak.
-KarikatiircülerV'akfıtaranndan' Yı-
lın Kankatürcüsifseçildiniz. Hernen ar-
dından. çalışmalannız ilk kez bir albüm-
de toplandı. Mesleğinde 50 yılı geride bt-
rakmış, Onur Ödülü'ne sahip bir çizer
olarak bugün geldiğini/ konumdan hoş-
nut musunuz?
ERSOY - Her insan ya>amının başın-
da 50 yıl sonra nerede olacağını düşünür.
Ben çok zorluklar içinde büyüdüm. Ba-
bam. ben bir yaşındayken ölmüş. An-
nem bizi konu komşuya dikış dikerek
büyüttü. Çoğu zaman mısır koçanını ha-
vanda döver. şekerle karıştırır şerdik.
Böyle bir yaşamdan sonra bugün geldi-
ğim konumu düşünemezdim bile. Ama
mesleğin başında ideallerim vardı. Fakat
görüyorum ki o günlerde daha genış kap-
samlı düşünmemişim. Belki deha\al gü-
cüm biraz darmış. Bugün arzu ettiğim
şeyi söyleyeyim sıze: Ressam olmak is-
terdim. Resimle daha içli dışlı olmak,
yenı biçimler geliştirmek ve resim sana-
tında geleceğe kalmak. Ama yine de ger-
çekçi olmak gerek. Şimdi sadece yapa-
bildiklerimle yetiniyorum.
Mimar Sinan Üniversitesi Resim ve Heykel Müzeleri Derneği'nin düzenlediği 'II. Kâğıt İşler Sergisi'
Sanatçıyı sınayan malzeme: Kâğıt
CANAN BEY KAL
Mimar Sinan Üniversitesi Resim ve
Heykel Müzeleri Derneği'nin 'Günü-
miiz Sanatçılan İstanbul Sergileri' gibi
gelenekselleştirmek amacıyla başlattığı
'Kâğıt IşlerSergisi'nın ikincisi 5 hazıran
günü HABITAT-Kent Zmesi münase-
betiyleaçıldı.
5 hazıran günü vapurla Beşiktaş'a ge-
çerken, giderek çirkinleşen İstanbul si-
luetınde yatay mımari çizgisivle güzel
bir kıyı oluşturan Dolmabahçe Sarayı v e
onun uzantısı Resim Heykel Müzesi'nın
görüntüsune dalmış. 'Türki>e ruhaf bir
ülke* dive düşünüvordum.
Bir \ anda gencıne silahla yaklaşan bir
de\ let, öte yanda onun yeni yaratılanna
olanaklar hazırlayan kurumlan. bir \ an-
da çiçeklerı bıle döven bir genç kız, di-
ğer yanda ince duyarlıklarla gücünü. za-
manını sanat \aratmaya hasretmiş bir
gençlik. Ikısi birbirinin benzeri! Yaşat-
maya olduğu kadar öldürmeye de hakkı
olduğunu düşünen bır de\ letın. aynı bı-
çimde şiddeti yaşayan \e de yaşatan genç
vatandaşları.
Aslında w
Dünya tuhaf bir yer haline
geldi" diye düşünüvordum. Guattari'nın
'Üç Ekoİoji' adlı kıtabında belırttıği gi-
bi. "Düma gezegeni teknik-bilimsel şid-
detli değişimler dolu bir döneme girivor.
buna karşılık eğer bir çözüm getirilmez-
se sonunda >er>üzünde vaşamın var o\-
masını tehdit edecek ekolojik dengesizlik-
lerin görüngüsü doğmaktadır. Bu allak
bullak nlma>a paralel olarak kolektif bir
birev insani >aşama biçimleri belli bir
yozlaşmava doğru ağır ağır ilerlivorlar."
Plastik atıklarla kırlenmış denız yüze-
yine bakarken Guattan'nın aklıma gel-
mesi şaşırtıcı değildı. Çevremızi plastik
bır tehdidın kuşattığını hıssedı>ordum
elbette Yedığımiz, ıçtığımiz. gı\ diğimiz.
kııllandığımız her *e\in plastik bir nes-
ne\e tekabülıvetınin getirdiği doğadışın-
danlık. yaşamın doğallığına a>kırılık.
şiddeti ve sefaleti ^ aşayan ve yaşatan bır
toplumda komnaklı kalmı^. soltık alına-
bılen bır veşıl alan. bır özgürlük bölge-
sını geıeklı kılı\or ve bunu sanatta bula-
bileceğımızi düşunüyorum. Bu vahada
bile bugün iirctılen pek çok sanat >apı-
'Göç' Yonca Akçav
tının estetik bır plastısiteden dolavı de-
ğil. plastik nesnelerden yapılmış olma-
lan nedenıyle kalıcı olacaklannı gözlem-
lıyorum. Bu madde: doğava kanşmama-
sı\la. organik bırlıkteliklere yatkın ol-
maması> la kendi kimyası, fizığı \ e bıçı-
miyle >anatçımn varatıcı becerısınde
hükmcdıcı bır gönintü sunuyor. K.cnd\-
nı sanatsal düşünden daha etkin biçim-
de sanat yapıtında egemen kılan bu mad-
denın veııı bır ekozofık bakış açismn
• Birev si/. lletİMiıı^ı/' Stvda C v^.,.
bilıncivle sorgulanması gerekıvor.
Korunakh tek alan olarak sanat ve
onun ıçınde düş güciine özgürlük tanıv a-
bilecek en doğal malzemelerınden bın
olarak kâğıdın benim tarafımdan bu dcn-
h önemsenmesinın altında bunlar yatı-
>or O nedenle Resim \e Hevkcl Müze-
lerı Dcrncğinın 30 vaş siııırı altındukı
genç sanatçı \e sanatçı adaylanna yöne-
lik "Kâğrt İşlerSerjjisrni gömş alanımın
disına çıkanruva kıvamıvorum
Geçmişın ağırlığıyla yıpranmış müze
binasının zemin katındaki etkinlikler bu-
ra>abırölçüdevaşamsoluğukatıyorsa-
nırım. Bu nedenle mütevazı katılımıyla
gerçckleştırilmış olan u
Kâğıt İşler Ser-
gisi"nı bütün genç sanatçıların önemse-
moleri gcrektığinı düsünüyorum Çünkü.
kâğıt: sanatçının lıcm >aratıcı becerisi-
ne. zekâsına. otorıtesine bo\un eğen,
hem de en korkulacak malzemelerden
biridir. Öv le ki tektıolojı iirünü vapa> ve
gösterişli pek çok malzemenin gizledi-
ği. görünmez kıldığı yeteneksızliği ve
beceriksizliği aslabağışlamayan. yaratı-
cı düş gücünün yoksulluğunu ifşa etmek-
ten kaçınmayan bır malzemedir. Kâğıt.
sadece sanatçının yetkın otontesi\le
uyumlu hale getirilebilir. En klasik, ay-
nı zamanda en sanatsal malzeme olan
kâğıt genç bir sanatçının tüm imgelem
gücünü, fantezilerinin zenginliğini, ya-
ratıcı zekâsını sanp sarmalamaya hazır-
dır.
II. Kâğıt Işler Sergisi'ni gezerken genç
sanatçılann nesnenin çekiciliğine alış-
mış görsel yaratıcılıklarının bu alçakgö-
nüllü ama zengin verilere sahip malze-
meye hükmetmekte ne denlı zorlandık-
lannı görmemek olası değildi. Sergiye
katılan 85 yapıttan 38'ının sergilendiği
bu etkinlikte Yonca Akay.ŞeydaCesur ve
Oya Erolödüllendirilmişlerdir.
Hammaddesi paçavra olan sevgili kâ-
ğıt. acaba seni eline alan genç bir sanat-
çı ne denli zengin yaratıcılıklara olanak
tanıdığının. üzerine konacak her bir işa-
retin, yırtıp keserken ortaya çıkan biçi-
min. eğip büker ya da katlarken v eya eri-
tip hamur halınde yeniden oluştururken.
üçboyutlu biçimler kurarken. sertleştınp
yumuşatır, üzerine aynı türden bir başka
kâğıt parçacığını yapıştınrken gerçek ya-
ratıcılığın, sanatçı zekâsının. teknık be-
ceri vekurgulamayetisininsenintarafın-
dan sınandığının hesabını yapabılivor
mu?
Başka hiçbir malzemeve gerek duy-
mak>ızın sadece düşünün kendi bağım-
sızlığında bir sanat yapıtına dönüştürü-
lebilecek bir zemin olarak sanat yapıtı-
na olağandışı bir anlam kattığını ya da
katabileceğini tüm bu alçakgönüllü, eko-
nomik görümününle ne denli zengin.
özel ve sıradışı sanat vapıtlanna olanak
tanıyabildiğini, geçmişten günümüze
dek sanat gelişimini bır küçücük kırpın-
tınla bıle değiştirebilecek güce sahip ol-
duğunu. Picasso, Schwitters. Matisse.
Duchamp ve daha nıcelerinın esın kay-
nağının senın malzcmenle yaratıldığını
düşünebılıyor mu? Kâğıt. bütün bu plas-
tik dünya içinde sanatçının vazgeçeme-
yeceği tek sanat malzemesi olmak hü-
kümranlığını sürdürmektedir hâlâ.
ALINTILAR
TAHSIN \XCEL
Uzatı
Nediruzatı? Konudan uzaklaşan söylem, sozün ge-
reksız yere uzatılması. Bir de yapıtında aynı tutumu be-
nimseyen romancı ya da öykucunun edımi, bu edimin
ürünü olan söylem parçası. "Romancı hiç böyle saç-
malıkyapar mı?" demeyın. yapar. Bır olayı anlatırken,
bir nesneyi, bir kışiyi ya da bır gorunumu betımlerken,
bırden anlatının doğal akışını keserek duşünsel açık-
lamalarda bulunmaya, söz ettiğı olay ya da kışılere iliş-
kın görüşlerinı sıralamaya başlar, hatta. Monther-
lant'ın yaptığı gibi, kendi yaratıp kendi konuşturduğu
roman kışisıne yanıt yetıştırmeye kalktıgı bıle olur: Fre-
ville'dekı en zor gunlerınde, kendısinı başından atmak
için buralara yollamış olan dayısının "pratık'' olmadı-
ğını düşünen zavallı Leon de Coantre'yle dalga geçer,
her şey olup bittıkten sonra, okuruna goz kırparak "Ya
sız, sayın kont, sız çok mu pratiksınız" dıye sorar ona.
Ama ister okur ya da kahramanla dalga geçmekte kul-
lanılsın, ister birbirınden ılgınç bılgıler vermekte, uzatı
her romancı içın de çekicı bir anlatı oğesı değıldir. Tam
tersıne, ozellikleçağcıl romancılarellennden geldiğın-
ce uzak dururlar ondan, Flaubert'ın uzatı oranını sıfı-
ra düşürmek ıçın kendını zorladıgı sezılir. Bır Malra-
ux'nun, bır Hemingvvay'ın yapıtlarında uzatıya pek
rastlanmaz. Bır Alain Robbe-Grillet'nın uzatıya baş-
vurması için roman anlayışını tumden yadsıması ge-
rekır.
Şu var kı, bugun bayağı gozden duşmuş olmasma
karşın. uzatının da bır sanat olduğunu ve buyük uygu-
layıcılan bulunduğunu yadsıyamayız. Omeğın Balzac,
en büyük uzatı ustalarından bırıdır. Hiç kuşkusuz. o da
keser anlatının akışını. ama uzatıya başvurarak öyle
gözlemler belirtır kı, bu sapmadan çok da rahatsız ol-
mazsınız. Daha nıcelerı arasında. Memur/ardakı şu
"bürokrası" uzatısı gerçekten uzundur, bır roman ke-
siti değil de tarihsel. sıyasal, toplumbılımsel bır çö-
zümleme okuduğunuzu sanırsınız. Gene de. hele yö-
neticıtenn rapor sunma ve rapor ısteme tutkusundan
söz ederken. sürükleyicı bır oluntu gıbi bağlar sızı:
"Fransa, bunca guzei rapora karşın batıyor, eylem ye-
rıne söz üretıyordu. Fransa 'da yılda bır milyon rapor
yazılıyordu! Bu nedenle de bürokrası egemendı ya!"
Öte yandan. Insanlık Guldürusu'nun genel yapısı bir
ölçıide uzatıyı uzatı olmaktan çıkanr. en azından ıkın-
ci derecede bir uzatı durumuna getırır: ana yapıtın ıçın-
de yer alan her romanm bir başka anlatıcısı bulundu-
ğundan, uzatı Balzac'ın kendısınin değil. anlatıcısının
başvurduğu bır yoldur. dolayısıyla yapıtın btr ıç oğesi-
dir.
Bu açtdan bakılınca. en buyuk uzatı ustalarından bı-
rınin deSart Faik olduğu soylenebılır Bılındığı gıbi, bu-
yük öykücümuzun olgunluk donemı oykulennm he-
men hepsı. anlatılan olayı yaşayan. goren. dinleyen,
okuyan. ama her zaman yorumlayan, yorumlarken de
"söylenıp duran" bırının ağzından (ya da yazısmdan)
yansır bıze: "Mılyonluk şehırlerde yaşasa ınsanoğlu-
nun ıçınde yalnızlık, kendi ıçıne çekıtme, sınme gun-
len doludur. Bıtışık doğmadığımıza gore. ıçımızdekı se-
vınçlerı, kederlerı başkalarıyla her an paylaşmamıza
ımkân mı vardır? En yakınlanmızdan bıle bucak bucak
kaçtığımız. derdımızı kımselere soyleyemedigımız
günlerimız olmaz mı?" Boylece, oyku. bır baştan bir
başa, ınsan ve dünya üzerine gozlemlerden oluşan bır
uzatı bıçımınde eklemlenır. uzatı oykunun değil, oyku
uzatının oğesiymış gıbi gorunur. Ne olursa olsun, ge-
ne yapı gereğı. dönuşmüş bır 'jzatı ya da istersenız,
uzatı biçıminde bır oyku soz konusudur.
Henry de Montherlant böyle ınceliklerle oyalanmaz,
bunca büyük öncünun çağdaşı olmasına karşın. eski
geleneğı ızler; üstelik, uzatılarını eveleyıp geveleme-
den, doğrudan doğruya yazar kımlığıyle, hem de her
fırsatta. her amaçla sokar araya: dunya ve ınsan üze-
rine genel gözlemlerde bulunmak için. toplumu eleş-
tiımek için, kahramanlarını ya da çağdaşlarını alava al-
mak ya da yüceltmek içın, hatta duygusallığından do-
layı okurdan ''ozur dılemek" ıçın Ama yakışık dıye de
bir şey vardır: uzatı Montherlant'a yakışır. Oyle kı, "Sı-
rası mı şımdı olayın akışını kesmenın!" demezsıniz hıç-
bir zaman: tam tersıne. Montherlant yer yer oyle goz-
lemlere gırişır kı. arkanıza yaslanır. tıryakıysenız. yeni
bir sıgara yakar, bir kez daha okumak ıstersınız: kımi
zaman da baştan okumak bıle yetmez. Orneğin ben
Bekâr/ar'daki nıce ılgınç uzatıdan bırını haftalardır ıkı-
de bır baştan okumak gereksınımım duyuyorum.
Romanı sız ya da ben yazmış olsak. araya boyle bır
uzatı sokmak usumuzdan bıle geçmezdi belki, ama
Montherlant'ın ne yapacağı bellı mı olur: M. de Coant-
re'yı bulvarlarda dolaştırırken. Le Matın gazetesının
önünde, ağızlarından salyalar akıtarak, Fransa Bısık-
let Turu'nun o günku sonuçlannı ızleyıp defterlerine ge-
çiren genç ve orta yaşlı adamlardan soz edıyor, sonra
uzatıya bır uzatı daha katmak pahasına, "Hepsı de üç
haftatık bır basın kampanyasından sonra, Fransa ıçın
en kotü anlaşmalan bıle hiç duralamadan onaylaya-
bilirdl; ama bu akşam, sıralamada bır Fransız başa
geçtı diye, gözleri yuvalarından fırlıyor" dıye ekleye-
rek adamlann yurtseverliğının olçusunü veriyor. sonra
da hiçbir şey olmamış gıbi Leon de Coantre'nın akşam
gezıntisıne dönuyor.
•
Bekârlar'ı ben çevirdim; bu nedenle Coantre'lerie
Coetquıdan'ların seruvenıni sonuna dek ızlemenızi
önerecek değılim, ama şu 1996 yılında, Montherlant'ın
1930'lardan kalma, kısacık uzatısının ışığında. yurt ve
ulus sevgısının türleri ve duzeylerı uzennde bır kez da-
ha düşünmenızi coşkuyla salık venrim
Kültür Bakanlığı'ndan atama
fırtınası
(l BA) - Kültür Bakanlığı'nın atama fırtınası
sürüyor. Istifa eden hükümetin Kültür Bakanı Agâh
Oktay Güner. bakanlık müsteşarlığına mü^teşar
yardımcısı Cevdet Türkeroğlu'nıı. Mıllı Kütüphane
Başkanlığı'na başkan vardımciii Tunccr Acar'ı. Eğıtım
Dairesi Ba^bakanlığı'na APK Daırc Baijkatıı Ibrahinı
Beğendıyı, Devlet Opera ve BJICM Genel Vlüdür
Yardımcılığı'na da APK Daıresı Başkanı Rıtat Yalçın'ı
getırdı. Bakan Güner. Konva ll Kültür Mudürlüğü'ne
Bır^en Dınç'ı. Kahrjmanmaraş ll Kültür \lüdürhüğü"ne
\hmet Durna'vı ve Bırlı> İl Kültür Mudürlüğü'ne
Ahnıet Duna'vı ve Bıtliv İl Kültür Müdurlıığü'nc de
Se\hnu^ Tan'ı atadı -\tamalara ılı^kııı uçlü
kararnemcler resmı gazetede yavımlandı.
İnsan Hakları Tarihi' toplatıldı
Kültür Senisi - Çıvıyazılan arasınd.ı v jy ınılaıuın
'lnsan Hakları Tanhı" başlıklı kıtap. Ktanbul DGM
Cumhurıvet Başsa\cılığrnın 3 1.05.19% tanh % 1130
Hz. >a\ıh \aziM\la "Basın yoluvlj devletın bölüıııııezlığı
alevhıne propagandj vapnıak suçu" ı^lenıiş >avıyla
CML'Kun Sd. maddcM uvarınca toplatıldı Erol Anar
tarafından kaleme alınan kıtahm va\ıncisi Özcan Sapan.
Türkive'de ınsan hakları ıhlallennın ^ürdüğünü
belırterek bu kez ıhlalın konıısıınun "Insan Hakları
Tanhı' adlı kıtap olduğunu vövledı. "Söz konusu kıtap.
yüzlerce kavnak ve belgeııın mcelenmeM soıuıcu u/uıı
ve sabırlı birçalışmavla ortava çıkmı^tır. Kıtapta
Türkiye'nııı ınsan hakları tanhı elbette resnıi tanh
anlayışıvla değerlendırilmenıı^. re>mı tanh aıılavışını
sorgulayan bir yaklaşimla nesnel bır ^ekılde ortaya
konulmuştur"" diyen Sapan. "Bızler zaten Türkiye'nııı
yüzkaraM olan "dü*ünce iiıçıf Jav jlarındjn dolayı
değışık yor \e mckanlarda yargıianıyoruz. Kıtabın
toplatılma^ıyla bırlıkte sadece takvımınıızde bır
değışiklik oİacaktır. Kitabın başından sonıına dek bütün
vazıfanlan cümlesı cümle>ıne savunuvuıuz" dedı.