26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUBİYET 6EKİM1996PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Küçük duygularbüyük sözler"Büyük meseleler"in v anında "pratik sorunlar"ın lafı olmuyor. Ama günlük yaşamın sözümona "ufak tefek" zorluklan. ikinci planda görünmelerine karşvn. sık sık insanı canından bezdiriyor. "Olması gerektiğT gibi yürümeyen işler. orantısız ilişkiler bunaltıyor. Ters bir ta\ ır, bir söz, bir bakış bazen birkaç saate, güne, hatta yaşama mal oluyor. Korunmak için zırhlarla, kalkanlarla dolaşmak. çoğu kez de kaygısızlığı ve duvarsızlığı seçmek gerekiyor. Beceremediğinde hemen payını alı>orsun; açık verdiğin anda darbeyi yiyorsun. Dahası. giderek sen de. kendini bulmanın yolunun, yabancı onurlann cesetlen üzerinden geçtiğini sanmaya başlıyorsun. Uluorta içtenliğin. gizlenme çabası taşımayan hatalann. safça duraklamalann bile cezalandınldığt acımasız bir pazara kurulmuş tezgâhlar. Salvo ateşi altında yaşıyorsun: sağında kurşun vızıltıları. solunda tank sesleri. sırtında bıçak izleri... Nereden gelip nereye gittiğini çok iyi bildiğini düşünsen de. safi bilgi \e bilinç olsan da kâr etmiyor. Becerebiiirsen direnmeyi ve savaşmayı deniyorsun. Olmuyorsa. çaresiz. payını alıp köşene çekilmek zorunda kalıyorsun. Geçen yüzyıhn ünlü Rus psikologlarından Konstantin Uşinski'nin içe dönük yakanşı aklıma gelivor. Kendi alanında büyük başarılara imza atmış olan Uşinski. güncesiyle dertleşirken oldukça karamsar görünüyor: "Teorik alanda kendimi son derece güçlü hissetmeme karşın, pratikte, incir çekirdeğini bile M0SK0VA HAKAN AKSAY doldurma\aeak kadar önemsiz konularda şaşüacak sıklıkta bozguna uğruyorum. Evden çıkar çıkmaz bunaltıcı sonınlann saldınsıyla karşılasıyorum. Acaba en iyisi sokağa hiç çıkmamak mı?.." Sokaklara kapı sürgülemekte, camlara kepenk çekmekte mi çözüm? Ya da kalabalıklardan kaçıp dağlara çıkmakta mı? lssız adalara kürek çekmekte mi yoksa? Bilmiyorum. Ama doludizgin kahkahalann bile bir kenarına ilişmiş olan vicdani kötümserlik. uvuşturucu kıvrakhğında yayılıyor zihnimın dennliklerine. "LŞgardün>a~nın uygarlığının ne kadar şaıbeli olduğunu düşünüyorum. "İlerleme" denilen parlak sürecin, akıllı düğmelerin ötesinde taşıdıklan anlamı merak ediyorum. Gelecek yüzvıiın şimdikinden üstün olacağma inanmam ıçin. 2O.'nin 19.'dan hangi açılırdan daha iyi olduğunu bilmelivim: Edebiyatta mı? Müzikte mi? Resimde mi? Insan ilişkilerinde. dostluklarda, aşklarda mı? Düğmelerin ötesinde, aya çıkma ve intemet muhabbetlerinin dışında nerede?.. Se\ gili yüzyılımızın marifetleri küçümsenmemeli: Örneğin, oynamayı çok iyi öğrendik. Sıkıcı senaryolanmızı gerçek yaşamların yerine koyup kendimiz için çizdiğimiz "imaj^a koşulsuz bağlılıkta kusur etmiyoruz. Dinlemede olmasa da. konuşmada uzmanlaştık. Duygulanmız küçülürken sözlerimiz büyüdü. Yaşamak omuzumuzda ağırlaştı; isteklerimiz kursağımıza takıldı kaldı. Soluk alırken bile yorulmaya. yoruldukça vazgeçmeye alıştık. Ozanın söylediğı gibi: "Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli. mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın..." O limana çıkmalı mı. çıkmamalı mı?.. Çıkmalı: ama çıkması öyle zor ki!.. Yoksa siperlerin gerisine çekilip evden dışan çıkmamalı mı?.. Çıkmalı: ama çıkması öyle zor ki!.. Sen politikanm resmini çizebilir misin? VİYANA AYHAN EVT*ENSEL Politikanm tanımlarıyla öyle çok uğraşmıştık ki siyaset bilimi derslerinde, politıka okuduğumuza pişman oluyorduk bazen. Zamanla kitaplarda okuduğumuz. derslerde ögrenmeye çalıştıgımız tenm ve tanımlann. Türkiye modeli politikayı tanımlamaya yetmediğini düşünmeye başladık. Politikada ilkelere baglı kalmak gerekli miydı? Yoksa "politika esrttir Makyavelizm nıiydi?" Siyaset bilimcisi çok mu katı davranıyordu onu *Yalan söyleme sanaü"olarak tanımlavınca? Aklımı hep kanştıran bu sorulara geçen hafta yine takıldım. Avusturya'da politika belki bizdeki kadar ilginç ve hareketli değildi. Burada koalisyon ortaklan uyumlu çalışmaya çalıştıkları. birbirlerinden habersiz demeçler vermedikleri ve yalan söylemedikleri (ya da yalanlannı hemen ertesi gün fark edemediğimiz) için. A\ usturya'da politika bizdeki kadar "•hızlT olamıyordu. Yine de Avusturyalı politikacılann yoğurt yiyişleri bizdekınden çok farklı olmuyordu. İnsanı durup dururken böyle anlamsız tartışmalara iten neden. 13 ekimde Avusturya'da ilk kez yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleriydi. Ocak 1995'ten ben AB vatandaşı olan 8 milyon Avusturyalı "Tam üyelik gerçekten btam işimize yanyor mu?" tartışmasını daha bitiremeden şimdi sandıklara çağnlmıştı. Ozellikle yaşlı kesimler -tabii ki güneylilere akıtılacak parayı düşünerek- AB'ye karşı olmakla kalmayıp bu seçimlerde o\ vermeye bile gitmeyeceklerini söylerken gençler "Artık daha Avnıpab olmanın" (ne demekse) sarhoşluğunu yaşıyorlardı. Seçimlere şunun şurasında iki haftadan az bir süre kalmışken partiler de en iyi. "en Avrupair adaylannı AP'ye eönderebilme yanşı içindeydiler. Işte bu *en parlaklardan" bıri de aşın sağ. hatta ırkçı olarak değerlendirilen Özgürlükçüler'den (FPÖ) adaylığını koydu. Yalnızca aday listelerini okuyunca hiçbir gariplik sezmiyordu insan. Sonra. gazeteci-yazar Peter Sichro\sky'nin Yahudi asıllı olduğunu ögrenınce duraladık bir an. Kendımizi de ırkçı düşüncelerden sıyırmaya çalıştık; ne gariplik vardı kı bunda. Yahudi asıllı diye istedigi partiden adaylığını koyamayacak mıydı? Sichrovsky'nin adaylığını koyduğu. yabancı düşmanı niteliği açıkça gözlenen FPÖ. 1986 genel seçimlerinde elde ettigi % 9J2'lik oy oranını. 1995 genel seçimlerde "Özgüriükçü*" Jörg Haidler. bu oy patlamasıvla birçok doktora tezine konu olmayı bile başarmış.tı. Hitkr yıllanndan bu yana yabancılar. politika sahnesine bu kadar önemli olarak ilk kez giriyordu. Viyana'nın kendine özgü nitelıklerinin yabancılar yüzünden bozuldugunu öne süren Özgürlükçüler "sistem partilerine1 " tepkt göstennek isteyen sıradan Avusturyalılar"ın oylarını da ahnca. ana muhalefet partisi olup çıkıvermişti.lşin daha ilginç yanı ise. Özgürlükçüler'ın Avrupa Parlamentosu'ndaki durumlanydı. AP'dekı gruplardan hiçbiri. onlan kabul etmiyordu. Strasburg'taki aşın sağ blok. Özgürlükçüler'i kendilerinden daha radikal görüyor. onlann beş temsılciyerivle işbirliği yapmayı reddediyorlardı. Pekı nasıl oluyordu da merkez sol egilimli Standard aazetesi v azarı Sichrovsky. 1991'de "Üzerine temiz stı bile dökülse. kirii >ağ gibi üsteçıkar" dediği Haider'in partisinden bugün aday olabiliyorydu? Sonra aklıma politika tanımlan üzerindeki tartışmalar geldı yine. Memleketimin politikacılannı andım. Makyavel'i andım: "huzur icinde yatsın" dedım kendi kendime. Kötülük ve yansımaları STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Yaklaşık iki haftadır körülerin dünyasından gelen yansımaları izliyorum. Kötü bir ınsan olmak nasıl bir şeydir acaba diye düşünüyorum. Bilincinde mıdir insan kötü olduğunun'1 Aynaya baktığı zaman alnındaki kara lekeyi görebilir mi? Ya da bir gece. evinin önünde hav layan köpek yüzünden uykusu bölündüğünde yürek rahatlığıyla yeniden dalabilir mi uykuya? Oda karanlığında karşısına çıkmaz mı karnına bıçak soktuğu ve özel bir düşmanlığı olmadığı halde öldürdüğü insanın y üzü? Kulağında yankılanmaz mı suçsuz adamm son çığlığı? İki haftadır Craig VV'illiamson, Anthony WTıite \ e Bertil VVedin gibi kötü insanlarla uğraşıyorum; Ölof Palme'yi -büyük bir olasıhkla- öldürmek için işbirliği eden insan avcılanyla... Para karşılığı, bir çeşit meslek gereği gibi adam öldürenler. sırtlannı dayadıklan kanlı rejim yıkılınca. her yerde değil. ama açıkça saklanabilecekleri yerlerde herhangi biri gibi dolaşanlar. Birisi Mozambik"te. yüksek dikenli tellerin arkasında kuşkulu işler yaparak yaşamını sürdürüyor; yıllardır. yakaladığı yerde. sokak köpekleri gibi öldürdüğü Afrikalılann arasında. Öteki KKTÇ'de. Akdenız güneşinden payını alarak y aşıyor. Gazetelerde çıkan fotoğraflannı görünce, sanırsınız bir Bond filminden görüntüleri izliyorsunuz. Adam. sarhoşken. nasıl adam öldürdüğünü güle güle anlatacak denli patavatsız üstelik. Radyoda yayın yapacak denli özgür. Sırtını sağlam bir yere dayamış olmalı ki keyfi yerinde. Olof Palme, her şe> den önce iv i bir insandı. Açık konuşurdu. Yalan söylemezdi. Politikacı adının kirlenmesini engelleyen bulunmaz bir örnekti. Halk içinde dolaşmayı severdi. Bisiklete biner. tenis oynaîdı. Tavırlan. İsveçli politikacılara bile zaman zaman aykın gelirdi. Kafasmdaki doğrulara göre konuşmaktan çekinmediğı, kısa erimli çıkarlara göre davranmadığı için düşman kazanırdı. Şimdi daha iyi görüyoruz, Pentagon'dan Pretoria'>a. Mozambik'ten Gırne'ye dek uzanan kötülük zincirinin yaratıcılara neden ters geldiğıni. Palme ya çok sevilirdi ya da çok düşman toplardı. İs\eç ordusunun üst kademelerinin pek gözdesi değildi. Savunma bütçesi tartı^ıhrken daha çok para isteyen subay lara kızmış. "tenekeden de\asa teknelerin güvertesinde apoletleri parlayarak selama duracaklar..." diye subaylara daha fazla bütçe ayıramayacağını söylemişti - alıntı. aklımda kaldığı kadanyla yazıldı-. Yabancı kökenli sanıklan beysbol sopasıyla döven bir grup polisin, daha sonra. Güney Afrika'ya tatil için gitmelerine kızmış. sorumlulan sıkı azarlamıştı. O yüzden bazı polislenn de öfkesini kazanmıştı. Yine de. onu sevenlerin yanında sevmeyenler önemsiz bir küsurat kalır. Şimdi bunu daha iyi görüyoruz. Muz bahçesinde sal sefası Dış Haberier Servisi - Kamboçya'da günlerdir süren \ağmur sonucıı taşan Mekong Nehri, ülkenin büyük bir böİümünü sular altında bıraktı. Ülkedeki çok sa\ıdaki muz bahçeleri de sellerden payını aldı. Bu küçük çocuk da başkent Pnom Penh vakınlannda sular altında kalan bu muz bahçesinden çıkabümek için çareyi muz ağaçlanndan bir sal yapmakta bulmuş. İ faklık bu sal gezisinden hoşlanıyormuş gibi göriinse de on binlerce sel kurbanı için aynı şe\ pek söylenemez. On binlerce Katnboçyalı sel felaketinin açtığı yaraları sarabilmek için uluslararası topluluğun vardımını beklivor. Sosyal değişim depremdir ESSEN GLRAV ÖZ Ausgleichsbank'ın lüksün \e teknolojinin sınırlannı zorlavan binasında öğle \emeginde\iz. Türk ve ltalyan gazetecileri Ausgleichbank'ın. Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin \ e Federal Ekonomi Bakanlıgf nın konuklan. Konu; yabancı işadamlannın yatırımlannı daha rantabl yapabilmeleri için gerekli b'ilgilerin aktarılmasında basının nasıl bir rol ovna\abileceği. Konu bizim bildığimiz. ama bir başka türlü sunmaktan kendimizi alamadığımız bir konu. Almanya'da Türk üjadamlan konusu Türk basını ıçin "Myana'nın yeniden fethi" konusudur. Türk"ün olağanüstü ba>anlannın bir yenisidir! Bir -müthi^ Türk" hikâ>esidir. Gerçekten öyle mi? Hiç ku^kusuz hayır. Federal Almanva'da Türkler'in ışçilikten. işsizlikten serbest girişımciliğe yönelmeleri olgusu. bir sosyal değişim hikâyesi. bir fay kırılması sonraMnda toprağın yerine oturması macerasının bir parçasıdır. Almanya'daki Türkler'de sosyal değişim çok yönlü, çok bilinmeyenli. ıçinden çıkılması hiç de kolay olmayan bir kültür sorunudur. Ama biz bu sorunu farklı açılardan farklı bovutlanyla görmeye henüz pek hazır değıliz. Türkive Araştırmalar Merkezi'nin konunun enını boyunu ve perspektifini ortaya koyan ve yaklaşık on yıldır süren araştırmaları da sayılar ve başan örneklerı dışında pek alıcı gözle incelenmiyor. Kimlik sorunu deyince: bu bitmez tükenmez konu Almanya'da vine bir tarttşma nedeniyle bir kere daha gündeme geldı. Bir Yunanlı taverna sahibinm Kıbns olaylan nedenivle kızgınlığını pek aşırı bir şekilde ifade ederek, yani küfrederek dıle getirmesi. Türk gazetelerini ve dolayısıyla Türk gazete okurlannı da fena halde kızdırdı. Küfür küfrü davet enı. taverna patronunun sözlerini yay\mlayan Stern dergisi de nasibini aldı. Bu kadarla kalmadı. tartışma bir başka boyuta taşındı ve Türk asıllı milletvekili Cem Özdemir'in bu türden tepkileri eleştiren ve bunun aşağılık kompleksi belirtisi olduğunu savlayan sözleri de Türk gazetelerinden bazılannın canını sıktı. Işte geldik bir kere daha kimlik sorununa. Almanya'daki Türkiyeli topluluk büyüme çağının. olgunlaşma çağının sorunlannı vaşıyor. Zaman zaman hırçmlaşıyor. zaman zaman olgunluğun en rafine örneklerini gösteriyor. Arada bir sopayı eîine alıp mahalle kavgasına giriyor. Kimi zaman ise en olgun. en bilge haliyle bir derv iş gibi davranıyor. "Llusalcılıgın" şu hani yuvarlak dünyamızın •küreseUeştiği" çagda artık içerıginın değıştığıni sık sık söylese de bir türlü kendi pratiğine yansıtamayan medya amcamızın hırçınhklanmızda payı doğrusu büvük.Aslında gerçekten de bir sosyal değişim süreci yaşayan Avrupalı Türkler hemen her açıdan. s,os\al ekonomik. kültürel bir depremin ortasında bulunuyorlar. Bu çalkantılı başlamış ve oldukça uzun sürecek dönemin. eşyanın tabiatına uygun olarak elbette tartışmalı. gürültülü. ama sonuçlar üretebılecek bir şekilde ele almması daha iyi olmaz mı? Böyle bir tartışmanın ön kabulü olarak Türklerin hiçbir yen ele geçirmediği: Viyana'yı bir kere daha kuşatmadığı; "müthiş Türk'ün" yine kendini göstermediğı: tam tersine acılı sancılı bir değişim süreci yaşadığı. 2 milyonu aşkın Türk vatandaşının artık niteliksel olarak 1960'lann msanlan olmadıkları, çok ama çok dertleri bulunduğu: bu dertlerin pasaport uzatma. askerlik tecil ettirme gibi sorunlardan çok farklı boyutlarda sorunlar olduğu kabul edilemez mi? Almanva'daki Türk basını bu ön kabulü kabulden çok uzak mı? Hemen hemen bütün gazetecı arkadaşlanm Avrupalı Türkler'in artık "gurbetçi" olmadığını biliyorlar. ama biz niye gazetelerimize: Hürriyet, Millıyet. Sabah. Türkiye. Zaman dahil. Cumhuriyet hariç değil. sözümüzü geçiremiyoruz ki? DOSYA: YATIRIM ORTAKLIĞI NEDİR, NASIL ÇALIŞIR? 80 yabancı fırma ortakanvor Madenler iştah kabartıyor Ozelleştirme Sonhaharda ^ an S' MVUIKUHUUH şirketlerden yeşeren hısseler başiayacak? Paranıza yfin versn dergi TREND Finlandiya'nm büyülü yıllan sona erdi TURKU HÜSEYİN KILIÇASLAN HER PAZAR BAYINIZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ Uzun yıllar. dünyanın en zengin. yaşam sev iyesinin en yüksek olduğu ilk on ülke arasında yer alan Finlandiya'da İkinci Dünya Savaşının ardından en derin ekonomik kriz yaşanı>or. 199O'lı yıllann başlanna kadar devam eden sihirli zaman dilitni sona erdi. Avrupa bankalanndan alınan yüksek faizli. kısa vadeli kredilerle kumdan şatolar kurulmaya başlanmıştı. Insanlar çılgınca borçlanmaya teşvik edilmiş. "•Hayallerinizi gerçekleştirin" reklam panolan tüm Finlandiya'yı donatmıştı. İnanılmaz bir zenginlik yaşanıyordu sanki. Ekonominin sağlamlığına o kadar aüvenilmişti ki... Once büyük bankalar iflas etmeye başladı bir bir. Ardından işsizlik artmaya başladı. Derken, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte büyük bir pazar kaybetti Finlandiya. İşsizlik artarak yüzde yiımi sınınna dayandı. Sosyal haklar ve işsizlik güvencesinde kısıntılar. kesıntiler an arda geldi. Tasarruf tedbirlerinin her alanda uv gulanmaya başlaması şaşkına çevirdi insanlan. Büyük umutlarla Avrupa Topluluğu'na üye olundu. Aslında çok şey değişmedi Finlandiya'da. bazı temel gıda maddelerinde yaşanan ucuzluktan başka. Aksine işsizliği körükledi. tspanya'dan. Portekizden Finlandiya'ya gümrüksüz gelip eskısinden daha ucuza satılınca. yerli mala pek rağbet kalmadı. Tabii halkın büyük bir kesimi ısrarla Finlandiva'da yetişen sebze ve meyveyi tercih etse de. yurt dışından gelen daha ucuz oluyor. Olan çiftçilere oluyor. Ekim ayının 20'sinde yerel ve A\rupa Parlamentosu seçimleri var. Sakın Türkiye"deki seçim heyecanının burada da olduğunu düşünmeyin. Çok yakın bir zaman sonra seçım olacağını söylemezseniz. dışandan gelen biri seçim olacağını, tahmın bile edemez. Şehrin bazı yerlerine yapıştırılan afişler. evlere dağıtılan broşürler. adaylann belirtilen gün ve saatte halka hitaplan. radyo ve televizyon konuşmalan. Türkiye'de olduğu gibi renkli ve ilginç değil. Ben hep politikaya olan ilgısizlikleri ile suçlanmışımdır Finlileri. Yapı olarak durgun \e yalın -belki de biraz melankolik- olan Finlandiya halkından hiç olmazsa böyle çarpıcı ve heyecanh günlerde biraz daha hareketli olmalannı beklemekte haksız mıyım? Zaman zaman bazı anı çıkışlar yaşamıyor değiliz yine de. Finlandiya Parlamentosu Başkanı (eski kültür bakanı) Bavan Riitta Uosukainen< in önceki günlerde yayımlanan kıtabı satış rekorlan kırarak günün konusu haline geldi. Bayan Uosukainen yaşamını ve politik dünyasını kaleme aldığı eserinde alışık olunmayan bir gerçekçilik göstermış. Politik konuşmalar. yazışmalar ve degerlendirmelerin yer aldığı eserde. cinsel yaşamındaki mutluluğu ve kocasına şükran duygusunu dile getirmesi parlamento başkanının çok değişik eleştirileralmasına neden oldu. Sağ egilimli Birlık Partisi'nden milletvekili seçilen Uosukainen'e geleceğin cumhurbaşkanı olarak bakanların sayısı azimsanmayacak kadar çok.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle