Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 EKİIM 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SATTM
KULTUR 15
ALLECRO EVİN ILY4SOĞLU DUŞUNCEYESAYGI
Zeld Müren ve Beldr S. Sezgm'm ardmdan
esinin özellıkJe ilk
.zamanlardaki saflığı,
kusursuz birdiksiyon ile
her sözcüğün tiim harflenni
duyurusu. artikülasyon becerisi
ile söz ve ses arasındaki prosodi
uygunluğunu yansıtması ve
söylediği her şarkıdaki duygu
yoğuraluğunu. sesinin dramatik
gücü ile anlatma yeteneği. onu
ayncalıklı kılan nıtelikleriydi.
Biz Zeki Müren'i sanatının
doruğundaki sesiyle
kulaklanmızda saklamak isteriz.
Bu durumda TRT"ye çok önemli
bir görev düşmekte.
Zeki MürerTin cenazesi on binlerce
kişinın katılımıyla kaldınldı. Halkın nab-
zını yakalavabilmis,. gönlündeki duygu-
ları halkın gönlüne aktarabilmiş bir sa-
natçıydı. Onun toplumda yarattığı kanz-
matik gücü. "derin Türkiye" kavramına
örnek oluşturması pek çok vazann sütu-
nunda veraldı.
Toplumda simgeoluşturması bir yana.
bize bu sürunlarda onu Zeki Müren ya-
pan müziksel nitelıkleri yazmak düşer.
Sesinin özellıkle ilk zamanlardaki saflı-
ğı. kusursuz bir diksnon ile her sözcü-
ğün tüm harflerini duşuruşu. artikülas-
yon becerisi ile söz ve ses arasındaki pro-
sodi uygunluğunu yansıtması \e söyle-
diği her şarkıdaki du\gu yoğunluğunu
sesinin dramatik gücü ile anlatma yete-
neği. onu avrıcalıklı kılan nıtelikleriydi.
Halkın sanatçısı olmuş kişiler. insanın
saf duygulanna seslenmesini bilenlerdir.
Zeki Müren'in bu bilıncine eklenecek
bırdekültürbirikinıı \ardı:Güzel Sanat-
lar Akademisi'nde aldığı kültür. edebi-
yat vemüzik bılgisı ilepekışmişti. Uzun
yıllarTürk makam \e usullerinı soysuz-
laştıranlarla savaştı. Son destanlannda
ayn bir arayış. içindeydi. Ye sesinin yıp-
ranmaya başlamaM, dığer sağlıksal ne-
denlerle birleşince mıkrofondan çekil-
mesini bildi. Biz Zeki Müren'i sanatının
doruğundakı sesiyle kulaklanmızda sak-
lamak istenz. Bu durumda TRT'\e çok
önemli bir göre\ düşmekte.
Kaset pivasasının kurtlan durumu fır-
satbilıpbuldukları her türlü Zeki Müren
bandını çoğaltacaklardır. Şimdi TRT'nin
görev ı ar^i\ indeki eski Zeki Müren şar-
kılarını tarayıp sesinin en güzel olduğu
dönemden seçmeler yaparak kompakt
diskler üretmektir. TRT'de başladığı sa-
nat \ aşamını yine TRT stüdyolannda ta-
mamlayan bir bü\ük sanatçı için
TRT'nin bir sa> gı gösterısı. bir vefa bor-
cudur bu. Artık "mevzuat müsaadesi"
halledilıp TRT'nin ürettiğı kayıtlar gün
yüzüne cıkanlmalıdır. Böylesı bir baş-
İangıçla TRT'nin arşı\ i halka açılıp bun-
ca yıldır gizlenen nice bant değerlendı-
rilmi^ olur. Günümüzde Türk sanat \e
halk müziğinın yozlaştığından. makam
\e usul bilmeyenlerin piyasavı sardığın-
dan yakınıvoruz. TRT. elindeki nitelikli
icraları ortava sürmekle genç sanatçı
adaylanna örnek belgeler sunmuş ola-
cak \ebuprodük;.ü>onlar. dünvanın her
ülkesınde oiduğu gıbi de\let radvobuna
da gelir sağlavacaktır.
Zeki Müren'in ardından çıkan çeşitli
ö\gü yazıları arasında Hürriyet gazete-
sınde Hadi Uluengin'in 26 evlül günkü
yazısı bir ayncalık taşıyor. Yazının öznel
ve nesnel ıki yönü var: Birıncisi sübjek-
tif bir yargı ile Zeki Müren'in sesini ve
müziğinıhiçbır zaman sevmediğinı.sun-
duğu şahsivetten de hazzetmediğini be-
lirtiyor. Ikinciobjektifyargısındaonubir
modern efsane. özgürleşme sürecindebir
dönemeç olarak kabul ediyor. "Üzeri
dantel örtülii rad>olaria iyiden iyive ta-
nışan müte\-azı mahalleler. Üsküdar Mu-
siki Cemiyeti kadar bilgin olmayan bir
şarkı. "v urttan sesler korosu' kadaryerel
olmayan bir türkii ve L'l\ i Cemal Erkin
oratonası kadar vabancı olma\an yeni
birmüziklebütünleşiyor." Butümce için-
de konumuzla ılgilı ıkı şev ı düzeltmek is-
tenz. Ulvi Cemal Erkin hiçbir zaman
oratoryo bestelemedi. Burada değinilen
sanırım Ahmet Adnan Savgun'un Yunus
Emre Oratorvosu'dur. Ve bu müzik bi-
çiminin adı oratorva değil. oratoryodur.
Uhi Cemal Erkin. Köçekçegibi bir sen-
fonik yapıtı ile Türk halk müziğınden
can alıcı motifler derlemiş \e uluslara-
rasi dildeki çokseslilikle halka sunmuş
bir besteciydi. Türkiye gibi değişik kül-
tür birikimi olan insanlann aynı ortamı
paylaştıkları bir ülkede her sanatçının
kendi dalında ayn bir mısyonu. ayn bir
görev i olduğu kanısındav ız. Yurttan Ses-
ler'indebirgörevi vardı. Zeki Müren'in
de. Uhi Cemal Erkin'ın de. Bu seslerin
tümü birleşince demokratık sistem işler-
lik kazanmıyor mu°
Bekir Sıtkı SezginM yitirdik
Önceki hafta Türk sanat müziği dün-
yasından çok önemli bir yıldız kaydı.
Tambur ve ses sanatçısı Bekir Sıtkı Sez-
gin. Sahnede ve televizyon ekranlannda
boy göstermediği için ancak radyo din-
leyicilerinin \e Türk müziğini koruma-
>a almış kişılerın tanıdığı bir isimdi.
1936 doğumlu sanatçı Istanbul Beledi-
ye Konseryatuvan'nda eğitim görmüş,
I959'da İzmir Radyosu'na girmiş,
1967'den sonra öğretmenliğe başlamış
ve I973'te İzmir Radyosu klasik korosu-
nun şefi olmuş, 1976'dan beri İstanbul
Teknik Üniversitesi Türk Müziği Kon-
ser\atu\an'nda öğretım üyesı ıdi. Avn-
ca İstanbul Radyosu'na da büyük hiz-
metleri geçmışti. Ses sanatçılığının yanı
sıra koro şefliği. repertuvar ve denetleme
kurulu üyeliği olmuştu.
Bekir Sıtkı Sezgin. Türk müziğinde
üslup. repertuvar ve dini müzik dersleri
verıyordu. Geriye elli kadar yapıt bırak-
tı. Bunların bir bölümü dinsel içerikli.
İlahi.durak. beste. ağırsemai. vürükse-
mai ve şarkı formunda çalışmalan var.
Hollanda Radvosu'nun isteği üzerinebir
dizi eser seslendirmişti. Aynca Yapı \e
Kredi Bankası'nın klasik Türk müziği
CD'lerinde danışmanlık >apıp seçilen
yapıtlan yönlendirmiş. kimi şarkıyı da
kendisi seslendirmişti.
Bekir Sıtkı Sezgin'in en önemli özel-
lıği makam ve usul açısından doğruotan-
tiğe bağlı bir yorumu getirmesidir.
TRT arşıvinde Bekir Sıtkı Sezgin'in de
nice ses bandı bulunmakta. Umanz Zeki
Müren'in özgün bantlarıyla birlikte
Bekir Sıtkı Sezgin'in sesı de değerlen-
dirilir. gün ışığına çıkanlır.
Biz içimizden marşlar söylüyoruz
AHMETSAV
ANKARA- Yeni sezon açılırken henı
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasi,
hem Ankara Devlet Opera ve Balesı. din-
leyicinin olağanüstü coşkusuyla karşı-
lalîdı. Özünde 1920'li. 3O'Iu yılların coş-
kusuydu bu. Biz "se\inç~ten "ağ)ama">ı
üretebilen insanlarız. "Çagdaş mgarlik
düze>i"nin güzel bir örneğiyle karşıla-
şmca artık kendimizi tutanııyor, geçmiş-
ten ka> naklanan özlemleri n geleceğe ko-
şan duyarlılığını vansıtıvoruz. Cumhur-
başkanlığı Senfoni Orkestrasf nın 27 ey-
lül günü "yeni dinleyiciler" için verdığı
eğitsel amaçlı konserde gördük kı. bi-
zimdinleyicimız "salondayerinialmak-
la \etinen" bir konser dinleyicisi değil,
çoksesli müziğin "bekçisi"dir ve "Biz
kurduk,biz\aşatacağız" coşkusu ıçınde-
dir. CSO. Albinoni'nin "Adagio"sunu
seslendirırken biz içimizden marşlar
söylüyoruz.
Bu olgunun bu v ükselışin değerini bi-
lelim: Atılımların kavnağında heyecan
vardır. CSO yenı sezonda kabına sığma-
yan dinleyicısiyle binlerce kişilik salon-
İarda. on binlerce Ankaralının akıp gel-
diğı "açıkhava konserleri"nde sıkça bu-
luşmalıdır
Geri kalmışhğın antitezi
29 eylül pazar günü ise Atatürk Spor
Salonu'nda bu kez Ankara De\ let Ope-
rasrnınkonseri\ardı. K.onserekoşullan-
mış bir insan. beş bin kişilik bir spor sa-
lonuna girince kendıni olimpiyat stad-
NTimunda sanıyor. Orkestranın arkasmda
bulunan dar tribün koroya aynlmıştı ve
bu tribünün sağındaki ince şerit. dinle-
yiciye çekici gelmediği için boştu; öteki
üç tribün bütünüyle doluydu: aynca spor
alanı tabanına yerleştirilmiş koltuklarda
birkaç yüz kişi oturuyordu. \ ann siz he-
saplayın. salonda kaç dinleyici olabilir'1
Peki bu binlerce dinleyici. toplumun
hangi katmanlanndan. hangi kesimlerin-
den geliyordu? \erilen kısa aralarda. tri-
bünlerin arka^ındaki geniş koridorlara
çıkan insanlann arasında dolaştım: bü-
yük çoğunluğu gençlerdi. Önemli bir
De> let Opera \e
Balesi gecen sezon
içinde
Balıkkesir'den
Kan'a,
Denizli'den
Divarbakıra.
Samsun'dan
Mersin'e dek çok
savıdail ve
ilçemizde. 70
etkinlik
gereekleştirnıiştir.
yeni sezon açılırken hem
Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası, hem
Ankara Devlet Opera ve
Balesi, dinleyicinin olağanüstü
coşkusuyla karşılandı.
CSO'nun 27 eylülde yeni
dinleyiciler için eğitsel amaçlı
konser verdi. 29 eylülde
Atatürk Spor Salonu'nda, bu
kez Ankara Devlet Operasf nın
konseri vardı.
noktayı daha belirteyim: Konseri dinle-
yen binlerce genç. bir "spor karşılaşma-
sı" koşullanmasının tam tersine. "konser
dinlevicisi" ağırbaşlılığı içinde davranı-
vordu.
Şan solistleri Cemali>e Kıyıcı, Nilgün
.Akkerman. Pekin Kırgız v e Ğökhan Ak-
yiiz'ün katıldığı "Operalardan Se\ilen
Bölümler" başhğı altmda sunulan kon-
seri Antonio Pirolli vönetti. Yüz kişilik
koronun ve yüz kişilik orkestranın eşli-
ğinde solo şancılann estirdiği görkemli
müzik rüzgârı. dikkatle hazırlanmış ses
düzeni sayesinde dinlev ici\ i sardı. Kon-
ser salonundaki sürekli alkışlar. bu kıt-
lesel müzik akşamına dinlev icinin doya-
madığını gösteriyordu.
Sözü uzatmadan yargımı açıklayayım:
Yapınca oluyor. Son yıllarda kitlelere
ulaşmav ı amaçlayan tüm konserler. ope-
ra v e bale gösterileri başarıyla sonuçlan-
mıştır. Ankara'daki hipodrom konserle-
rine elli bin. Aspendos ve Efes antik ti-
yatroianndaki gösterilere on bin. \ed\-
kule Zindanlan önündekı konsere sekiz
bin. "Vılbaşr ve "Bahar"1
konserleri adı
altmda Atatürk SporSalonu'ndaki etkin-
liklere beş bin kişi gelmiştir. Bu nicel
görünümün nitel açıdan da anlam taşıdı-
ğı açıktır: On binlerce insan. sonuçta
"müzik'" dinlemeye. "opera" ve "bale"
gösterilerini izlemeye koşuyorlar. Geri
kalmışhğın "antitez"i sa>ılabilecek il-
ginç örnekler.
Kitlesel etkinlikleri bir yana bıraka-
lım. müzik \e sahne sanatlan kurumla-
nnın gerçekleştirdiğı yurtiçi rurneler yo-
luvla Anadolu'nun yüzlerce kent ve ka-
sabasına gidilmiş. buralarda sergilenen
etkınlıkler geniş ilgi görmüştür. Sadece
Devlet Opera ve Balesi. geçen sezon
içinde Balıkesirden Kars'a. Denizli'den
Div arbakıra. Samsun'dan Mersin'e de-
ğin çok sayıda il \e ilçemizde 70 etkin-
lik gerçekleştirmiştir. Örneğin Kavse-
ri'de bale sanatının "beldenaşağı" değil.
"beyinveyürekişi"
1
olduğu. insanın ken-
di bedenıne egemen olan gücün "bilinç
\eahlak~tan kaynaklandığı örneklendı-
rılmiş. Kastamonu'da "şapka devri-
mi"nin yıldönümü firsatıyla. Van'da. Gi-
resun'da, Antalya'da. Adana'da. Marma-
ris'te. daha nice kentimiz ve kasabamız-
da anlamlı fırsatlar yaratılarak opera.
operet, bale temsilleri verilmiştir. Bu
planlı ve ısrarlı turnelerin miman. hiç
kuşkusuz Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürü Hasan Hüseyin Akbulut'tur. 29
evlül akşamı Ankara'daki Atatürk Spor
Salonu konsennde bir kenarda oturmak-
ta olan Akbulut'un, şan solistleri tara-
fındanincelikgösterilereksahneyedavet
edilmesi üzerine binlerce dinleyicinin
coşkun alkışlanyla karşılanması olgusu.
ayrıntı gibi gözüken bazı gerçeklerin
gözden kaçmadığını belirlemektedir.
Dinleyicinin verdiği bu destek. sanıyo-
ruz futbol seyırcisinin "Bilmem kim baş-
kan. bizim takım şampiyon" yollu bağı-
nşlanndan farklı bir nitehği sergilemek-
tedir.
Bilim ahlakı
Dokuz ay önce Hacettepe Üniversite-
si'nin rektör seçimi dolayısıyla Ankara
Devlet Konservatuvan'na rektör adayı
olarak gelen ve "demokratikbir üniver-
site" için yöneticilerin "seçimle" işbaşı-
na gelmesi gerektiğini söyleyen, bu ko-
nuda bir de bildiri dağıtarak altına imza-
sını atan "dokuz ay sonrası"nın rektörü
Prof. Dr. Süleyman Sağlaın,sözünde dur-
mamıştır: Konservatuvarda yeni müdü-
rün belirlenmesi için "seçim" değil,
"atama" yolunu benimsemiştir. Ne diye-
biliriz? Ba\ Sağlam rektördür. diledıği
gibi dav ranabilir: "bilim ahlakı"nı. "de-
mokratik üniversite"yı, "insanbk erde-
mi"ni. "akademik gelenekleri" bizden
iyi bilir. Lygulamasını "L'dönüşü". "O
virajr gıbı trafık ışaretlenyle nıteleye-
cek değilız. Çünkü o bir kamyon. otobüs
gibi bir araç değil. "üniversiter
1
" dizge> i
temsil eden bir rektördür. Doğruyu bilir:
Konservatuvann müdürünü konservatu-
varamı soracaktı?
IZDSO'da yeni mevsimin getirdikleri
ÖNDER KLTAH\ AL1
İZMİR- 1996-97 sanat mevsiminin
programınabakıldığı zaman IZDSO'nun
alışılmış kalıplan bir olçüde kırmaya ça-
hştığı görülmektedir. Bazı \eniliklere ta-
nık oluyoruz. ama kuşkusuz eksikler de
var.
En önemli yenilık. küçük bir broşür
yenne kapsamlı bir yıllık tanıtım kitabı-
nın basılmasıdır. Burada 33 dinletinin
programlan aynntılanyla \enlmiş. Or-
kestranın v önetici kadrolanna. solistleri-
ne. sanatçılarına. konuk şeflere. konuk
soloculara ve seslendirılecek yapıtlara
ilişkin olarak. müzikseverin işini kolav-
laştıran bılgiler sıralanmış. Aynca başa-
nh Günev Kore gezisi başta olmak üze-
re. kurumun 1977'den ben yaptığı gezi
etkinliklen belgelerle sergıleniyor ve bu
yaz \ itirdiğimiz kurucu müdür rahmetli
Slükerrem Berkanıln or. Kitapta yer alan
33 dinletivi 19 şef vönetiyor. Bunlardan
beşj bizim sanatçılanmızdır (oran yüzde
26.31); ancak R.Gökmen*ın 6. E. Sakpı-
nar'ın4ve H.Şimşek'in2dinletisi saye-
sinde Türk şeflerinin yönettiği dinletile-
rin savısı 14'e. bunun toplam dinletı sa-
yısına oranı da yüzde 42.4'e ulaşmakta-
dır. Katılan 42 solocudan yalnızca 14'ü
(yüzde 33.3) bizimdir. Bövlece meydan
büyük ölçüde yabancılara bırakılmış ol-
maktadır. Bunlann arasında. \ akından ta-
nıdığımız değerlı kişiler var: ancak ya-
bancıların çokluğu. dinleti
mevsiminin sanat düzeyini
vükseltme bakımından gü-
\ence savılamaz.
İZDSÖ'nun "solist" sanat-
çıları (Hüsevin Sermet. Şefı-
ka Kutluer. Mehveş Emeç.
\eşim Gökalp. Tunca\ Vıl-
maz ve Tuluyhan L'ğurlu).
bu yılın dinletılerinde yer al-
mıyor. Senfoni orkestralan-
mızdaki "solist"lerin duru-
mu. ıki yıldır gündemde ru-
tulan konular arasındadır.
"Solist" un\ anı. olağanüstü bir yeteneğe
\e karivere. devlet yetkililerinin mevzu-
atı zorlayarak yarattığı bırödüldür. İZD-
SO'da. bu kadrolan işgaJ eden Hüseyin
Sermet dışındaki sanatçılann uluslarara-
sı kanyerleri ve sanat deneyimleri rahat-
ça sorgulanabilir. Bunlar. yönetim kuru-
lunun çoğu kez olumsuz görüş bildirme-
Hüse\in Sermet
sine karşın kuruma atamavla getirilmiş
müzikçilerdir. Orkestramızın yaklaşımı
küçük bir tepkidir v e haklıdır.
"\'eniyü" ve "Kapanış" dışındaki 31
dinletide 89 \ apıt seslendirilıv or: bunlar-
dan 11 tanesi çağdaşTürkbestecilennin-
dir: oran ise yüzde 12.4"tür.
Türk yapıtlartnın oranını. en
az yüzde 20'ye çıkarmak ge-
rek. Müziğin genel gelişi-
minde ver edinebılmenin.
sanat kimliğimizi tartışabıl-
menin bincik yolu budur.
Genç olmastna karşın beste-
cilerimizin yapıtlannı güzel
yorumlamasıvla ünlenmiş
bulunan orkestramız. böyle
bırmısvonukolaycaüstlene-
bılir.
Çajkovski'nin konçerto-
ları. Beethoven'in, Brahms'ın ve Cay-
kovski'nın baz\ senfonılen, bu yılın din-
letilerine de anlam kazandıracak. Aynca
Ravel'in Bolero'suveGers\vin'in "Rhap-
sodj in Blue"su gibi gençlen coşturan ya-
pıtlar da çeşitli dinletilere serpiştirilmiş:
ama asıl yenilik, bazı yapıtlan bu yıl ilk
kez tanıyacak olmamızdır. Geçen yazını-
da verdiğim ömeklere küçük birek yap-
mak isterım:
O. Respıahi: "Saba Melikesi Belkıs"
(18-19 ekım. A. Pirolli)
0. Respihgı: "Roma Çamlan" 125-26
ekim. Y. Osawa)
K. Karavev: "Leyla ile Mecnun" (8-9
kasım. Y. Adıgüzel)
D. Şostakov ıç: Senfoni No. 10(6-7 ara-
lık. A. Rudin)
1. Stravinskı: Petruşka Süitı (21-22 şu-
bat. E. Erdinç)
A. Adnan Saygun: "İnci'nin Kitabı"
(21-22 mart. R. Gökmen)
Yukanda sıralanan Strav inski v e Say-
gun dışındaki bestecıler çağdaş müziğin
ılımlı yaratıcılarıdır. Orkestramız. mü-
zikteki bu köklü değışim döneminin be-
lırgın yapıtlarına da ver \ermelı, Schön-
berg, VVebern, Bartok, Penderecki gibi
ünlülerden örnekler seslendirmelıdir.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da okul
öğrencıleri bazı cuma pro\alanna çağn-
lacak; prova başlamadan önce kendileri-
ne orkestra ka\ ramı. çalgılar v e çalınacak
yapıtlar hakkında bilgi verilecektir. Ki-
taptaki resimlerden de anlaşılacağı gibi
bu etkınliğin yaran olmuştur: ancak asıl
çalışma. gençlerin anlıvabileceği kolay
yapıtlarla ve gerektiğinde onların ayağı-
na gidilerek düzenlenecek açıklamalı
dinletilerdir. LZDSO. eylül ve hazıran ay-
lannda İzmir gençliğine yönelik açıkla-
malı açık hava dinletilerini düşünmeli ve
projelendirmelidir.
Aslında. orkestramızın müdürü Sayın
NumanPekdemir,düzenleyeceğibiraçı-
koturumla, hem bu konunun hem de or-
kestramızı ilgılendiren öbür sanat konu-
larının, geniş bir ortamda tartışılmasını
sağlarsa. çok yararlı bir hizmet yapmış
olacaktır.
Bir kez daha halk etkinlikleri üzerinde
durarak son bir değerlendirme > apmak
isterim.
Devlet senfoni orkestralanmız yakın
zamana değin verilen görev i yapmakla
yükümlü ıdiler. Günümüzde ise bu değer-
li sanat kurumlanmız. kara örtünün. ka-
fesli pencerenin \ e çıplak insan bedeni-
ne insafsızca vuran kırbacın sımgelediği
sanat karşıtı bir dünya görüşünün önün-
de varlığını korumak ve sürekli kılmak
durumundadır. Bu da ancak kalabalık
halk kıtlelerinin kazanılmasıyla gerçek-
leşebilir.
MEMET FUAT
Yaşlı Bir Şaire
Mektuplar (3)
Sevgili Ş,
"Önyargısız gır şiir dünyasına, kendini de unut bi-
raz". demiştim. Gerçekten merak ediyordum izle-
nimlerini. Ama sen, inanılmaz şey, şiir nedir. ne de-
ğildir. onu anlatıyorsun...
Dergilerde birkaç güzel şiir gördüğünü söylesen,
yazdıkları okunmaya değer birkaç gencin adını ver-
sen ne kadar sevinecektim.
Ömekse "Adam Sanaf'ta çiçeği burnunda iki genç
şair var: Hakan Savlı, Ergin Yıldızoğiu...
Hıç ilgini çekmiyorlar mı?
Beğenine güvendiğim için soruyorum. içtenlikle...
Hiçaldırmıyorsun...
işın gücün bana iaf sokuşturmak...
Aynca, yaptığın tanım senin son iki kitabındaki şi-
irlerin tanımı... Belli bir şiir anlayışının tanımını, genel
olarak şiirin tanımı dıye öne sürmekle ne kadar çok
şey dışarda bıraktığını düşünmüyorsun. Yeryüzünde-
ki sayısız şair bütün yapıtlarıyla, bu arada senin da-
ha önceki kitapların hep şiirin dışında kalıyor.
"Şiir deyince bugün akla gelen" diye başlamış-
sın... Demekki söylediklerin "bugün" için geçerti.es-
kiden böyle değilmiş, gelecekte de ne olacağı bilin-
mez...
ilgınç bırdurum...
Şiirin, gerçekten, öncesiniyok eden, üstündeyük-
seldiği örnekleri değersiz kılan bir gelişmesi mi var,
yoksa çeşitlenmesiyle ortaya çıkan değişik anlayış-
lar birbirlerini yok saymaya mı çabalıyorlar?
Ya da şöyle soralım:
Şiir bireylerle. şairlerle mi gelişıyor, değişiyor, çe-
şitleniyor, yoksa gelişmesi uygulayıcılarından bağım-
sız mı?
"Bugün şiir öyle yazılmıyor" diyenler, şiirin, şair-
lerden bağımsız, gizemli bir gelişmesi olduğuna ina-
nıyorlar demektir...
Sence de öyle herhalde...
"Şiir deyince bugun akla gelen" diye kendi yazdı-
ğın şiıri tanımladığına göre de o gizemli gelişmeyi sen
sezmış oluyorsun.
Neden senin yazdığının tam tersi anlayışta şiir ya-
zan biri değil de sen?
Diyelim tek değilsın... Sana benzeyen şairler ço-
ğunlukta...
Biliyorsun, sanatlardaoy çokluğu hiçbir zaman tek
değerlendirme ölçütü olamaz. Tıpkı okurun oyu gi-
bi. şairlerin oyu da, ölçütlerden yalnızca biridir.
Heleşiir konusunda...
Sen, "Şiir deyince bugün akla gelen" diye kendi
şiirini tanımlarken, bak, başka bir şair, nerdeyse şi-
irin her türlüsünü yazmış deneyımli bir şair. Melih
Cevdet Anday ne dıyor:
•'Bılınmeyen şiir, 'Bilinemez' mi deseydim yoksa?
Bu kadaryakın ve bu kadar bilinemez olan başka bir
konum yok benim. Şiiri duyuyorum, hatta görüyo-
rum, dokunuyorum sanki ona, yıllardır yapıyorum
da, ama onunla her karşılaşmamda bir şaşkınlığa dü-
şüyorum. Bütün tarıhte, bütün dünyada şiir var, ama
onun ne olduğunu bir bilen yok. Uğraşacaksınız, di-
dineceksiniz, sizi sevindırdiğini görüvereceksıniz,
tanmmış gibi olacaksınız, ama yitiverecek o, başka
sefer başka bir kılıkta çıkacak karşınıza. Son günle-
rim daha çok bunu düşünmekle geçiyor."
Melih Cevdet Anday'ın ilk şiiri "Ukde "den bu ya-
na yazdığı şiirlerin çeşitliliğini bir düşün. tutturduğu
düzeyi duşün, sonra yukardakı sözlerıni bir daha
oku...
"Başka sefer başka bir kılıkta çıkacak karşınıza"'
sözünü es geçmeden...
Şiir bir şaire böyle kılıktan kılığa girerek geliyorsa,
değişik şairlere aynı kılıkta gelir mi?
Deneyimli bir şairin bu saptaması üzerinde biraz
kafa yorunca şııre ancak sınırları çok geniş, üstelik
de uygulamada pek bir işe yaramayacak tanımlar ya-
pılabileceği ortaya çıkıyor.
Demek ki bir şair, belli bir dönemde, belli bir anla-
yışla yazdığı şiirlerin tanımını, değil ortak bir şiirin ta-
nımı diye, kendinın öncesi sonrasıyla bütün şiirleri-
nin tanımı diye bile öne sürmemeli...
Bu arada şu da belirleniyor:
Şiirde başarı kesinlikje anlayışlara bağlı değil...
Herkes istediği gibi yazmakta özgür... Şiirle bulu-
şabilirse sorun yok...
Şu anlayışla yazılmış şiirler iyidir, şu anlayışla ya-
zılmış olanlar kötü diye önceden bir şey söylene-
mez...
Şimdilik bu kadar... Bak, sana iki gencin adlannı
daandım... Mektubunu merakla bekliyorum...
Sevgiler, selamlar...
Z Hlm Atölyesi'nde yeni dönem
Kültür Servisi- \ önetmen Yavuz Özkan'ın kurduğu Z
Film Atölyesi genç sinemacı adaylannı yetiştirmek
üzere yeni dönem çalışmalanna başlıyor. Genç
sinemacı adav larının bir yaratıcının sahip olması
gereken bilgi ve birikimi sağlayabilmelerine olanak
vermek amacından hareketle kurulan atölyede. teorik
ve pratık olarak yürütülen çalışmalar. senaryo
diyalog. kamera. ışık. çevre düzeni. prodüksiyon set.
montaj ve reji konulannda. haftada 5 gün 10.00 -
17 00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. \azılı ve
mülakat olarak vapılacak iki aşamalı sınavla atölyeye
alınacak adaylannın 5 ekime dek Sıraselviler Cad.
Aslanyatağı sokak. no:5'teki atölye binasına
başvuruda bulunması gerekıvor.
Grup Kafka'dan Kadın Oyunları'
Kültür Servisi - Grup Kafka. Dario Fo ve France
Rame'nin yapıtından Füsun Demirel'in çevirisini
yaptığı "Kadın Oyunlan'nı. Hülya Karakaş'ın rejisivle
ekim ayının her cuma günü saat 20. 00'de Martı
Sanatevi'nde sahneleyecek. Oyun. Dano Fo ve Franca
Rame'nin "Kadın Oyunları' adlı kitabından. 'Alice
Harikalan Olmayan Diyannda". "E\e Dönüyorum'.
"Akıl Hastahanesindeki Bir Fahişenin Monoloğu' \e
"Tecavüz" episodlanndan oluşuyor. Oyunda rol alan
sanatçılar. Çiçek Dilligil. Hülya Karakaş, Esin Umulu
Karabağ ve Dolunay Soysert.
BUGUN
AKBANK 6. LLLSL.\R.\R.\SI CAZ FESTİVÂÜ
kapsamında bugün saat 13.00'te caz tarihinin en
değerli seslerinden kabul edilen Billie Holiday'in
yaşamını anlatan belgesel film videodan gösterilecek.
Filmde sanatçının nadir konser kayıtlannın yanı sıra.
Carmen McRae. Anie Ross. Count Basie ile söyleşıler
de yer alıyor. 252 35 00-01-02
SAHAF CAFE KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
18.00'de İstanbul'un Nazım Planf şiir söyleşisi yer
alıyor. Sunay Akın'ın şiirlerine besteleriyle Cem \e
Oğuz eşjik edecekler. 414 42 06
FOTOGRAFEVİ'nde saat 19.00'da Mahmut Doğan'la
"Hint Felsefesi" üzerine söyleşi yer alıyor. 251 05 66
EYTIENSEL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 15 00 te
"Rusya'da İç Savaşın Tarihi' konulu belgesel film
gösterimi yer alıyor.243 08 03
ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 18.30da
Mustafa Altıoklar'ın 'İstanbul Kanatlanmın Altında"
adlı filmi aöstenlecek. 249 45 82