Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYPV CUMHURİYET 2 EKİM 1996 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Ne olduysa oldu, doğanın neşesi bozuldu. Deprem 40 binlik Dinar'ın 94'ünü ölüme ayırdı, kalanını da çadırlara yolladı
DinarçığhkçığlığaISEDRETGURCAN
"Dinar Bandosıt geçivor önümden
Yıkık evlerin bcıcalarmı çahı <,ala "
Can Yücel
"T""^ eprem. artık dünyanın v e Tiir-
m | kıve'nin gündeminde. Gün
m M geçmiyor ki ajanslar bir dep-
M *r rem haberi \ermesın Daha
geçenlerde Japonva'da 6.6'lık bir deprem
oldu: ama. can \e mal kaybı olmadı.
Bırinci v ılını bitırirkenbinar'da da baş-
langıcından bu v ana 5000'den çok deprem
olmuş. Kandılli'nın kaydettiği bu sallan-
tılann çoğunu halk hıssetmedı. Dinar"da
hissedılen son deprem 3.8 şıddetıyle 4 Ey-
lül 1996 güııü sabaha yakın .-.aatlerde ol-
du: halk sokaklara çıktı yenıden
Ne olduv sa oldu. doğanın neşesi bozul-
du. En ufak sallantıda bıle o güzel evlen-
miz birden sevimsızleşışor. e\e gırmek.
eşyaya dokunmak ıstemıyoruz: her şev
yabancılaşıvor, korku \e tedırgınlık ka^-
katı çöküyor ıçımıze.
"Tannkorusun!" dıvoruz hep. E\et a-
ma. bu yeter mı?
Yurdumuz topraklarının yüzde doksa-
nı her an olası depremlere gebedır. Dep-
rem zararlarını en aza indirmek için dep-
rem öncesını. depremı \e deprem sonra-
sını çok ıyı bılmek gerekıvor.
Deprem. sanıldığından da bılindığin-
den de çok büyük bir felakettır.
Ben bu felaketı geçen yıl 1 ekım günü
Dinar'da yaşadim. Hâlâ da yaşıyorum.
Depremin neler getırdığını, nelergötürdü-
ğünü bilıvorum. İnsanlar \e devlet. oku-
sunlar~\aşamadıkçabilinmez'
n
len bilsin-
ler istiyorum.
'Beterin beteri var'
Bu yazıyı yazmaya başladığımda eylü-
liin ilk haftasıydı; yaz son günlerini yaşı-
yordu. Sahiller. denız. tatıl bitiyor. okul-
lar açılma hazırl ığına gınyordu... Tüm Di-
narlılardabırdepremlekaybolanbırikim-
lerini yeni baştan toplamava. bozulan ya-
şamlannı düzeltmeye çalişıyorlar. uğraşı-
yorlardı. Yüreklennde yeni me\simler.
yenı sevınçler. veni umutlar yoktu. Hep
oturup eski günlen düşünüyorlardı. Dep-
rem her şevı altüst etmışti. Herkes neden-
se hep şunu söv lüyordu Dınarlılara: "Be-
terin beteri vaıi" Yanı. bizlere "ölüm"ü
hatırlatarak teselli \ermek ıstiyorlardı.
Ama.. bazı felaketler. bazen ölümden
de beter olabilıyordu...
Depremi. "felaketler fdaketi" saymak
istiyorum.
Geldiğinde, bütün bir şehri mahvederek
alıp götürüvor: Sizi. ailenizi. ev inizi. şeh-
rinızi. çe\ renizı. dostlannızı. ışinizı sızden
uzaklaştınvor. Belırsız. çok uzun bir za-
man ıçinde onanma mahkûm edıyor her
şeyi
Bir >andan kendı kav ıp \e perişanlığı-
nızın peşinde ne yapacağınızı şaşınyor.
bir yandan kulaklannızı tıkasanız da her
an bırileri gelip söylüyor ya da duyuyor-
sunuz...
"Adlhe lojmanlan yıkılmış. alnnda ka-
lanlar bağınvor... İcra müdürünü. kansı-
ru \e kı/jnı kurtaranıadılar..."
Daha dün. akşamüstü ışten e\e gider-
ken görmüş. selamlaşmıştım. Pek tanıma-
dığım halde. deprem korkusunu pav laştı-
ğımız için olacak gülerek selam \ ermişti.
-1-
Depremin yolaçtığı felaketi izliyordu Dinarlılar; korkuyla, şaşkın, uykusuz ve umutsuz...
O son gülümsemeyi ve selamı hatırla-
maya çahşmak ne zor!
Bir öğretmeni T\' ekranlanndan veri-
yorlar. Karısı. kızı ölmüş: ölmeden önce
de. yalvaran sesleri duyulmuş. Ağlıyor
öğretmen: "Ah, di>or, ah.. orada nelersö\ -
leyerek. benden neler iste\erek öldünüz
kimbilir?"
Bir tanıdık. aynı binada ailesınden se-
kız kışiyı kaybetmiş...
Sırtında battanıye, > ıkık e\ inın etrafın-
da gözleri. ellen. ayaklanv la dönüp duru-
yor. Bakıyorsunuz. bu organlar onun de-
ğil sankı... Bıtmiş. bıtmiş. bitmiş...
Bir dostumuzun oğlu. evinin kapısı
önünde ölmuş. Çok yararlı biri olabılırdi.
Müzık deltsıvdi. saz çalı>ordu. gitar öğ-
reniv/ordu...
Sanki kıvamet akşanıı. Deprem. yapa-
cağını yapıp durmuş.
Ardından. münasebetsız \e zamansız
bir sulu kar gelıp. şehrin deprem tozuyla
örtülmüş üstünü çamura dönüştürmüş; so-
kaklar. meydanlar. >ıkık e\lerin dıpleri.
köşebaşlan çığlık çığlığa... Araba korna-
lan. karanlığı yer yer ışıklayan araba far-
lan... Dışardaysa e\ ine koşturan. e\ ınde>-
se \e yaşıyorsa sokağa koşturan insanlar...
O güzel gözlü sarışın kedi
Depreme e\ inin dışında 800 metre uza-
ğında >akalanan bir hâkim. yıkılan Adlı-
ye lojmanlannın altında kalarak öldii san-
dığı.yınehâkım olan eşınmyanma. yıkı-
lan binava doğru korkunç bir hızla koşu-
\or.. neler neler düşünihorkoşarken kım-
bılir? Ya da hıçbir şey *düşünemi\or. ya-
şamında ilk kez delirmemek için direni-
yor belkı, tam ev inın önünde kansını kur-
tulmuş. perişan bırdurumdagörüyor... Sa-
nlıyor... Işte o kadar!
Dinar'da her e\ ın. her ailenin. her kı^ı-
nın depreme dair bir övküsü \ar. O gün-
den bu ana her fırsatta anlatılan.
Depremin kokusu olur mu?
Kireç. toprak. tuğla kanşımı bir toz bu-
lutu: doâanın aeraınligini. bulantısını.
yeryüzünün karnından çıkaran kusmuk
mu. depremi oluşturan enerjinin geğirme
kokusu muydu nevdi? Unutamayacağım
şeylerden birisı. Hâlâ bumumun ucunda.
Görüyorsunuz; eviniz karşınızda. Ka-
çarken üstünüze bir şe> almadınız, eve gi-
rıp bir hırka almak ıstiyorsunuz. Ev sizin;
daha yanm saat önce oradaydınız... Ak-
şamyemeğı hazırlığında... Işıklannızya-
nıyordu. e^ınız muttakta uğraşıyordu...
Koşuvorsunuz. çölde koşup, gerişe dö-
nenler gıbı dönüvorsunuz!
\"ıllar \ ılı ellerınızle süsledığiniz bah-
çenizdeki çıçekler. sonbahara kadar şen-
lığı \e kokusu eksılmeyen güller. çam
ağaçlan, bu yıl bahar gırmeden dıktiğiniz
yeni me\\e ağaçlan, çeşmenın başında
her sabah göz göze geldığınız. bir güzel-
lik ıçinde büyüyen. Orman Müdürü Sedat
Be\ ın armağan ettiği özel çam fıdanı, an-
nemin penceTesınden aynlmayan o güzel
gözlü sarışın kedi. yaz günlen annemle
oturup dertleştiğimız. \engemın öbür bı-
nadan sallana sallana. gülücüklerle geldi-
Dinar, t a r i h boyunca depremle iç içe yaşadı
• ••
ilk olarak M.O. 50 yılmda sarsıldı
D
inar. Akdeniz. Ege \e İç
Anadolu'nun ortasında tıpkı bir
zümrüt \umağı gıbı ışıldar
durur. Bilinen 3 bin yıllık geçmişi \ar.
M.Ö. Celenıa \e Apameia"nın
topraklandır. Çok yönlü kral \e
kumandanlar \aşamış \e gelıp
geçmiştır. Bir zamanların Küçük
As\a'dakı 2. bü\ ük kenttir.
Büyük Menderes Nehn'nin doğduğu
Suçıkan. Marsyas efsanesınin geçtiği.
ilk flüt yarışmasının \apıldığı yerdır.
Topraklarının altı kül'tür \arlık!arı\ la.
üstii tarım zenginlıklernle doludur.
Çe\resıne göre sosyal \apı \e
yaşamıyla farklıdır
Tarıl.sel deprem \erilenne göre M.Ö.
50*li \ıllardan M.S 1889"a kadar 5-10
şıddetinde I3"ten çok deprem
olmuştur. Şehrin altı. kalın bir alü\
r
yon
tabakasıyla kaplıdır. fay hattının 50.
125. 300' > ılda bir hareketlendığı hesap
edilmıştir. 70 yıl önceki 5.8"lık
depremde 2000 bina yıkılmış. 3 kişi
öhiıüştür. Eski devir deprenılerinde
şehrin tamamen battığı
söylenmektedır. ~!Q vıllık bir ılçe
geçmışı olan Dinar"da. depremden
önce 35-40 bin nüfus yaşamakta ıdı. l
Ekım 1995 Pazar günü akşamüstü saat
18'e l kala 6 şıddetinde bir deprem. 94
kişinin ölümüne. 6000den çok bınanın
yıkılmasına \e hasar görmesine sebep
olmuştur. I ekım depıemını doğuran
öncü depremler e> lül 21 de. 26'da.
27"de. 28'de. 29'dâ 3.5 ile 4.9 arası
şiddetlerdedır. Ekimin l'ınci günü olan
deprem 12 sanıje sürmüş. çevreyi de
etkılemıştır. Merkezde 8600 binadan
2769'u ağır (y ıkıldı t. 1430'uorta
(onarılacak), 2215"i hafıf hasar
görmüştür. Pek çok kamu binası.
beledıve bınaları ağır hasarla
\ ıkıimı^tır. Okullar. camiler. hükümet
\e adlne bınaları \e yüksek katlı özel
bınalar en çok zarar görenlerdır. Şehrin
tepedeki. sert zemındeki tek katlı
bınaiarı fazla etkilenmemiştir.
Deprem gecesı ışıksız. susuz \e
telefoıiMiz kalan Dinar. ılgılı bırımlerın
gece-gündıız çalışmalamla \e onarım
durumuna göre kısa zamanda elektrık.
şu ve telefona ka\uşturulmu^tur.
Öncü depremlerle başlavan çadır
dağıtımı. deprem sabahından
başlayarak. Kızılay manfetiyle
günlerce ve yeterli mıktarda dağıtılmış.
kurulan sahalar kontrol ve güvenlik
altında tutulmuştur.
Yaralı ve hastalar için, çadırda
görev ıne devam eden doktor ve
personel sağlıkta aksama yaratmamış.
vakın ılçe \e ıl hastanelerınden de
favdalanılmıştır.
Yıkılan kamu bınaları. beledıve
bınaları hızla prefabrik binalar halinde
yapılmış. hizmet hiç aksatılmadan
sürdürülmüştür.
Kış şartlan düşünülerek. çadırlarda
başlatılan öğretim. daha sonra yakın
ılçelere kavdırılnıiş. vüzde 80
randımanla sürdürülmüştür.
ğı, duvaradavanarak ağır ağır çıktığı. af-
vonşekeri mermerden özene bezene yap-
tırdığım merdıven ve geniş terasi; elimle
planını çızdığım. V ılmaz l'sta'nın "Abi,
sen mimar mısın" dive güldüğü. acavıp
hav uz ((ıçi v ıkık tuğlalarla dolmuştu). de-
demın 80 vıl önce dıktığı kocaman. ıhti-
var dut ağacı, her sabah pencereme sar-
kan, görünce sevındığım kumru. 70 yıllık
eski evin kiremitlennden aynlmayan gü-
vercınler. süslü pencereleri. kurban bay-
ramlannda kullanmak, kavurma yapmak
için Yılmaz Usta'ya yaptırdığım özel
mutfak: koca kazanlarla "Aşure pişirir,
komşulara da yolianz" diye içıne v aptır-
dığım verocağı. "Yufka ve katrner yapa-
riACŞ-dost gcür, akşamüstleri çav demkr,
içerveriz" dıve. döv dürdüğüm "kara sac,
torunlanm geldıkçe üstüne çıkıp sallan-
dıklan demır kapı, kaymakam konağıyla.
bahçemızin ortasında büyüyen. annemin,
"İ zümü ben, yapraklannı tuzlavıp. ku-
ranz, çocuklarsarmayı çok severler" diye
gözü gıbı baktığı asma fidanlan... Baba-
mın; "Çok masraflı oluyor bu tavuklar ve
horozler bize!" deyip yıktırdığı. duvann
dıbındekı. her yeri telle kaplı kümese yıl-
lar yılı dostluk etmiş kocaman taş duvar-
lar... Ve artık kımbılir ne zaman, nasıl,
ışıklan yanıp kalan evleriyle ınsanlan ve
komşuları mahalle>e toplayacak o za-
man!? Ey uzun zaman: artık gen dönsen
de dönüp baktığımda. bu tadı kaçmış şe-
hirdekı eski lezzeti bulmam münkün mü?
Mümkün mü?
Övlevse şimdilik elveda!..
Depremden sonra ceketimizi bile giye-
meden çıktığımız evimize ve bahçemize
sonradan çok defalar girdik. Ama nasıl?
Ve. "Dinar'da Deprem" şıirimin bir i-
kı dizesi. "Yıkıkduvariannayaslandıka-
nm / Gelin geldiği evin/ İki gözü iki çeşme
/ Çocuklann büyiidüğü / Ailem sekiz par-
ça / Taş taş üstüne bahçe / Mutfakta sahan
bekler / Merdiven çıkılmayi / Yatak, yor-
gan, odalar / Sımsıcak v atılmayı... / Susuz
kaldı çiçekler / Büktü bovnunu büktü /
Büktıi Allahım büktü..."
Saksılan, soğuk \ uımasin diye koydu-
ğumuz bodrumdan, depremden tam 9 ay
sonra çıkardık: ilk aylar bakılmadığı için
gerçekten çiçekler bovnunu bükmüştü.
Bahçe ve ev şiırdeki gıbıvdı. Şadece bız
eşya boşaltmak için gırip çıktık eve, her-
kes de öyle yaptı.
Üstümüzde ku; sürüleri
1 ekim akşamüstü: bozulan doğanın gü-
ler yüzü. yıkık şehrin üstüne insafsızca
geceyı de gerirdi. Baktık. gökv üzünde bir
gram ay yoktu
Uzaklardan gelen köpek ulumaları...
Birdenbire kuş çığlıklan kapladı üstümü-
zü. Şafak renkli bulutlann altında bınler-
cev dıler. Sesleri kulak > ırtıyor. asap bozu-
yordu.
Kapkara çızgiler halınde serpantin gi-
bı yan yanadizilip alçalıyorlar, delilergi-
bı dönüyor. dans ediyorlardı sanki.
Belki bir felaket şehrinin üstünde ol-
duklarını anlamışlar. "Geçmiş olsun" mu
demek ıstiyorlardı? Ingiltere'de. Rich-
mond şehrinde, geçen yıl kötü seslı bir
kuşu merak edip sormuştum: "Kara Kuş"
dedıler. "Bazen felaketgetirir..."Ama. bıl-
dığım kadar İngiltere'de hıç deprem ol-
madı kı...
Aradan aylar geçtı. Dinar'a gelen iki
Japon uzmana anlattım kuş sürülerini.
kuşların Dinar'ın üstünde kahkaha attık-
lannı söyledim. "Bir riha bu_" dediler.
Bozuldum: ben deprem gecesi hiç uyuma-
dım kı düş göreyim? Kuşlara ıftira atacak
kadar da kuş beyınli olmadığımı herkes
bılır' Deprem v apacağını yapmış, 40 bin-
lık Dinar'ın 94'ünü ölüme ayırmış, kala-
nını da çadırlara yollamıştı.
Sabahleyin herkes depremden sonra
şehrin ne hale geldiğıni seyredıyordu.
Korkuyla. şaşkın. uykusuz. uroutsuz. du-
dakları titremelı. ağzı bıçak ve dut!
Yarın: Cumhurbaşkanı
Dinar'a gidiyor
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Şiipden Gelen...
Şair, sokaktan sahneye gelişinde kızgın ve öfke-
liydi. Necibullah ve kardeşinin birdireğe, bizim Si-
mavnalı Bedrettin gibi asılması onü sinirlendirmiş
ve öfkelendirmışti. Bütün demokratik güçleri olayı
kınamaya çağırıyordu.
Şair Ataol Behramoğlu'nun çağrısı buydu.
Geçen cumartesi gecesı Çağdaş Yaşamı Destek-
leme Derneği'nin AKM'de (Atatürk Kültür Merkezi)
şiir müzik dinletisi vardı. Ataol Behramoğlu şiirleri
okuyacak, Haluk Çetin şarkılar söyleyecekti. Is-
mail Çağıncı da eşlik edecek.
Şair Ataol Behramoğlu "Yaşadıklarımdan öğren-
diğim bir şey var" diyor, hapishaneyi de içine alan
şiirler okuyordu. Işin önemli yanı bütün şiirleri he-
men hemen belleğinden okuyordu. Lirik şiirler ez-
ber, epik şiirler yarı yarıya bellektendi. Şair, "Iste-
sem onlan da bellekten okuyabilirim" diyordu.
Okurdu da...
Şiir bir ezberteme sanatı değil miydi!
tanıdığım büyük şairlerin çoğu şiiıierini ezbere
okuyanlardı. Çağdaş şairlerimizin hemen hemen
3/4'ü şiirlerini ezbere okurlardı.
Tatil mevsimi olduğu için ilgililer salon dolmaya-
cak sanıyorlardı; oysa balkon da dahil salon ağzı-
na kadar dolmuştu. Tatil matil engel olamamıştı.
Ben böyle toplantılara seyrek giderım. Salonu
gençlerin doldurduğunu gördüm. Bizım liselerde
şiirokumalarımıza benzemiyordu. Sanatçıyla seyir-
ci kaynaşıyordu. Söz ve ses eşitti.
Ankara Halkevi'nde şiir günleri düzenlemeye ça-
lışan Ahmet Kudsi Tecer'in çabalarını düşünüyo-
rum da gitar eşliğinde akan bu ırmağın kaynağı bel-
ki buralardan geliyordu. Bir çay beslene beslene
böyle bir ırmağa dönüşüyordu. Kudsi Tecer başını
çıkarıp da bakabilse emeğinin boşa gitmediğine kı-
vanır.
Dinleti boyunca, iki saat, şiir gitara, gitar şiire eş-
lik etti. iki saat boyunca şiirin büyülü gücü anlaşıl-
dı. Şiir ve gitar birbirine eşlik etti. Ayrı ayrı, bağım-
sız, birbirine yaklaşarak, birbirinden uzaklaşarak
salonu doldurdular.
Bu dinleti burada, sadece salonda kalmamalı,
dalga dalga dolaşmalıdır. Nâzım Hikmet'ın "Bah-
ri Hazer", "Salkım Söğüt" geleneğinden günümü-
ze değin uzanmalıdır. Bu besteli söz değil, olmuyor
da... Bağımsız söz sanatının çiftleşmesidir. Yahya
Kemal de bunu tambur taksimınde aramıştır. Ken-
dine göre bir yerlere varmıştır.
Tavsifi musikiye bırakmak diler Kemal
Bulmaz lisanda nağme senâhân olan sana
Benim gördüğüm kadanyla Ataol Behramoğlu, şi-
irle söz sanatının kaynaşmasından doğan yeni bir
sanat yaratmaktadır. Bu, olduğu yerde kalmamalı,
geliştırilerek yayılmalıdır.
Şiir böyle yayılıyor da irtica (gericilik) olduğu yer-
de durmuyor. Şairın sokaktan sahneye taşıdığı bir
öfke oluyor.
Afganistan bunun son halkası değildir.
Afganistan Kralı Emanullah Han'ın Atatürk dö-
neminde ülkemize geldiğinde de hortluyor. Kıyafet
devrimini gören Afgan Kralı bunu ülkesinde dene-
mek istiyor. Kıyafet değişecek diye Ankara'dan buy-
ruk veriyor. Ama buyruğu yerine erişmeden krah
deviriyorlar. Kral ülkesinden kaçmak zorunda kalı-
yor, kaçıyor, devrim sönüyor.
Necibullah'ın vücudunu bir direğe asıyorlar. Kar-
deşiyle birlikte elektrik direğinde günlerce sallanı-
yor. Emanullah Han kaçıyor, komşu bir ülkeye sığı-
nıyor. Necibullah'ın çağrısına emperyalizm, asılan
bir gövdeyle yanıt veriyor. Asan da, astıran da ay-
nı güçler değil mi?
Şeriat için, "Geliyor" diyorlar.
lyice bakın. .
"Geldi."
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1 2 3
•
_
:
4 5 6 7 8 9
4ttfl"p
kHt
1 2 3 4 5 6
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/Dörttellıbağla-
ma. 2/Gözlen gör-
meyen... Kömür-
leştırilecek ağaç
ya da pışınlecek
tuğlalarla dolu
olan ve dışı ça-
murla sıvanan
kümbet. 3/ Tantal
elementınin sim-
gesi... Japon kö-
kenlı bir dövüş
sporu. 4/ Kira...
Eski dılde güzel-
lık, ahm. 5/ Ma-
kas... Yemın. 6/ Işe yara-
maz, bozulmuş. yıpranmış
eşya için kullanılan söz-
cük. II Sarma teknığıyle
yapılan bir tür ışleme. 8/ 3
Denizcilıkte yelkenlerin 4
açılması ıçtn verılen ko- g
mut... Tavlada bir sayı. 9/
Kapsama. ıçıne alma. "
YUKARIDANAŞAĞIYA: 7
1/Denızdıplenndeıncele- 8
me yapmak ıçın kullanılan g
araç. 2/ Küçük çocukları
korkutmak ıçın uydurulmuş yaratık... Bir şeyı venıden bul-
maya. anımsamaya yarayan kısa bilgi. 3/ Bir nota... Yakup
Kadri KaraosmanoğJu'nun bir romanı. 4/ Kıllenn başkala-
şımı ıle oluşmuş. yapraklar durumunda av rılabilen. mav ım-
sı bir taş. 5/"— çıkınca ortay a mazı sılınmelı" (Tev fık Fik-
ret)... Karakter. 6/Yapraklan salata gibı yenen kokulu birbıt-
kı... Maddenın. kımyasal bir tepkımeye gırebılen en küçük
parçası. 7/0ylumlu... Kadastro haritalannda parseller top-
luluğu. 8/Bır ılımız... Kenarsüsü. 9/Ödenmesı gereken bir
paranın. alacaga sayılarakbirbölümünün ödenmesı... Gıy-
sı kolu.
KADIKÖY BELEDİYESİ
KÜLTÜR ve SANAT MERKEZİ
PANEL
5 Ekim 1996 CUMARTESİ
Saat: 12.00
Konu: Eğitimde özelleştirme
llhan KESİCİ - ANAP Milletvekili
Erol SAVUMLU - Eğitim Sen .
Mustafa GAZALCI-CHP Meclis Üyesi - Eğit Der Bşk.
Hayri KOZANOĞLU - ÖDP Meclis Üyesi
Doç. Dr. Atilla ERGÜR - Öğr. Elm. Sendikası
Saat: 17.00
Şiir Dinletisi ve Söyleşi
Sunay AKIN
GİRİŞ SERBESTTİR
KSM Bağdat Caddesi, Haldun Taner Sokağı
Caddebostan / istanbul
Tel: 360 90 95