24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYPV CUMHURİYET 2 EKİM 1996 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll Ne olduysa oldu, doğanın neşesi bozuldu. Deprem 40 binlik Dinar'ın 94'ünü ölüme ayırdı, kalanını da çadırlara yolladı DinarçığhkçığlığaISEDRETGURCAN "Dinar Bandosıt geçivor önümden Yıkık evlerin bcıcalarmı çahı <,ala " Can Yücel "T""^ eprem. artık dünyanın v e Tiir- m | kıve'nin gündeminde. Gün m M geçmiyor ki ajanslar bir dep- M *r rem haberi \ermesın Daha geçenlerde Japonva'da 6.6'lık bir deprem oldu: ama. can \e mal kaybı olmadı. Bırinci v ılını bitırirkenbinar'da da baş- langıcından bu v ana 5000'den çok deprem olmuş. Kandılli'nın kaydettiği bu sallan- tılann çoğunu halk hıssetmedı. Dinar"da hissedılen son deprem 3.8 şıddetıyle 4 Ey- lül 1996 güııü sabaha yakın .-.aatlerde ol- du: halk sokaklara çıktı yenıden Ne olduv sa oldu. doğanın neşesi bozul- du. En ufak sallantıda bıle o güzel evlen- miz birden sevimsızleşışor. e\e gırmek. eşyaya dokunmak ıstemıyoruz: her şev yabancılaşıvor, korku \e tedırgınlık ka^- katı çöküyor ıçımıze. "Tannkorusun!" dıvoruz hep. E\et a- ma. bu yeter mı? Yurdumuz topraklarının yüzde doksa- nı her an olası depremlere gebedır. Dep- rem zararlarını en aza indirmek için dep- rem öncesını. depremı \e deprem sonra- sını çok ıyı bılmek gerekıvor. Deprem. sanıldığından da bılindığin- den de çok büyük bir felakettır. Ben bu felaketı geçen yıl 1 ekım günü Dinar'da yaşadim. Hâlâ da yaşıyorum. Depremin neler getırdığını, nelergötürdü- ğünü bilıvorum. İnsanlar \e devlet. oku- sunlar~\aşamadıkçabilinmez' n len bilsin- ler istiyorum. 'Beterin beteri var' Bu yazıyı yazmaya başladığımda eylü- liin ilk haftasıydı; yaz son günlerini yaşı- yordu. Sahiller. denız. tatıl bitiyor. okul- lar açılma hazırl ığına gınyordu... Tüm Di- narlılardabırdepremlekaybolanbırikim- lerini yeni baştan toplamava. bozulan ya- şamlannı düzeltmeye çalişıyorlar. uğraşı- yorlardı. Yüreklennde yeni me\simler. yenı sevınçler. veni umutlar yoktu. Hep oturup eski günlen düşünüyorlardı. Dep- rem her şevı altüst etmışti. Herkes neden- se hep şunu söv lüyordu Dınarlılara: "Be- terin beteri vaıi" Yanı. bizlere "ölüm"ü hatırlatarak teselli \ermek ıstiyorlardı. Ama.. bazı felaketler. bazen ölümden de beter olabilıyordu... Depremi. "felaketler fdaketi" saymak istiyorum. Geldiğinde, bütün bir şehri mahvederek alıp götürüvor: Sizi. ailenizi. ev inizi. şeh- rinızi. çe\ renizı. dostlannızı. ışinizı sızden uzaklaştınvor. Belırsız. çok uzun bir za- man ıçinde onanma mahkûm edıyor her şeyi Bir >andan kendı kav ıp \e perişanlığı- nızın peşinde ne yapacağınızı şaşınyor. bir yandan kulaklannızı tıkasanız da her an bırileri gelip söylüyor ya da duyuyor- sunuz... "Adlhe lojmanlan yıkılmış. alnnda ka- lanlar bağınvor... İcra müdürünü. kansı- ru \e kı/jnı kurtaranıadılar..." Daha dün. akşamüstü ışten e\e gider- ken görmüş. selamlaşmıştım. Pek tanıma- dığım halde. deprem korkusunu pav laştı- ğımız için olacak gülerek selam \ ermişti. -1- Depremin yolaçtığı felaketi izliyordu Dinarlılar; korkuyla, şaşkın, uykusuz ve umutsuz... O son gülümsemeyi ve selamı hatırla- maya çahşmak ne zor! Bir öğretmeni T\' ekranlanndan veri- yorlar. Karısı. kızı ölmüş: ölmeden önce de. yalvaran sesleri duyulmuş. Ağlıyor öğretmen: "Ah, di>or, ah.. orada nelersö\ - leyerek. benden neler iste\erek öldünüz kimbilir?" Bir tanıdık. aynı binada ailesınden se- kız kışiyı kaybetmiş... Sırtında battanıye, > ıkık e\ inın etrafın- da gözleri. ellen. ayaklanv la dönüp duru- yor. Bakıyorsunuz. bu organlar onun de- ğil sankı... Bıtmiş. bıtmiş. bitmiş... Bir dostumuzun oğlu. evinin kapısı önünde ölmuş. Çok yararlı biri olabılırdi. Müzık deltsıvdi. saz çalı>ordu. gitar öğ- reniv/ordu... Sanki kıvamet akşanıı. Deprem. yapa- cağını yapıp durmuş. Ardından. münasebetsız \e zamansız bir sulu kar gelıp. şehrin deprem tozuyla örtülmüş üstünü çamura dönüştürmüş; so- kaklar. meydanlar. >ıkık e\lerin dıpleri. köşebaşlan çığlık çığlığa... Araba korna- lan. karanlığı yer yer ışıklayan araba far- lan... Dışardaysa e\ ine koşturan. e\ ınde>- se \e yaşıyorsa sokağa koşturan insanlar... O güzel gözlü sarışın kedi Depreme e\ inin dışında 800 metre uza- ğında >akalanan bir hâkim. yıkılan Adlı- ye lojmanlannın altında kalarak öldii san- dığı.yınehâkım olan eşınmyanma. yıkı- lan binava doğru korkunç bir hızla koşu- \or.. neler neler düşünihorkoşarken kım- bılir? Ya da hıçbir şey *düşünemi\or. ya- şamında ilk kez delirmemek için direni- yor belkı, tam ev inın önünde kansını kur- tulmuş. perişan bırdurumdagörüyor... Sa- nlıyor... Işte o kadar! Dinar'da her e\ ın. her ailenin. her kı^ı- nın depreme dair bir övküsü \ar. O gün- den bu ana her fırsatta anlatılan. Depremin kokusu olur mu? Kireç. toprak. tuğla kanşımı bir toz bu- lutu: doâanın aeraınligini. bulantısını. yeryüzünün karnından çıkaran kusmuk mu. depremi oluşturan enerjinin geğirme kokusu muydu nevdi? Unutamayacağım şeylerden birisı. Hâlâ bumumun ucunda. Görüyorsunuz; eviniz karşınızda. Ka- çarken üstünüze bir şe> almadınız, eve gi- rıp bir hırka almak ıstiyorsunuz. Ev sizin; daha yanm saat önce oradaydınız... Ak- şamyemeğı hazırlığında... Işıklannızya- nıyordu. e^ınız muttakta uğraşıyordu... Koşuvorsunuz. çölde koşup, gerişe dö- nenler gıbı dönüvorsunuz! \"ıllar \ ılı ellerınızle süsledığiniz bah- çenizdeki çıçekler. sonbahara kadar şen- lığı \e kokusu eksılmeyen güller. çam ağaçlan, bu yıl bahar gırmeden dıktiğiniz yeni me\\e ağaçlan, çeşmenın başında her sabah göz göze geldığınız. bir güzel- lik ıçinde büyüyen. Orman Müdürü Sedat Be\ ın armağan ettiği özel çam fıdanı, an- nemin penceTesınden aynlmayan o güzel gözlü sarışın kedi. yaz günlen annemle oturup dertleştiğimız. \engemın öbür bı- nadan sallana sallana. gülücüklerle geldi- Dinar, t a r i h boyunca depremle iç içe yaşadı • •• ilk olarak M.O. 50 yılmda sarsıldı D inar. Akdeniz. Ege \e İç Anadolu'nun ortasında tıpkı bir zümrüt \umağı gıbı ışıldar durur. Bilinen 3 bin yıllık geçmişi \ar. M.Ö. Celenıa \e Apameia"nın topraklandır. Çok yönlü kral \e kumandanlar \aşamış \e gelıp geçmiştır. Bir zamanların Küçük As\a'dakı 2. bü\ ük kenttir. Büyük Menderes Nehn'nin doğduğu Suçıkan. Marsyas efsanesınin geçtiği. ilk flüt yarışmasının \apıldığı yerdır. Topraklarının altı kül'tür \arlık!arı\ la. üstii tarım zenginlıklernle doludur. Çe\resıne göre sosyal \apı \e yaşamıyla farklıdır Tarıl.sel deprem \erilenne göre M.Ö. 50*li \ıllardan M.S 1889"a kadar 5-10 şıddetinde I3"ten çok deprem olmuştur. Şehrin altı. kalın bir alü\ r yon tabakasıyla kaplıdır. fay hattının 50. 125. 300' > ılda bir hareketlendığı hesap edilmıştir. 70 yıl önceki 5.8"lık depremde 2000 bina yıkılmış. 3 kişi öhiıüştür. Eski devir deprenılerinde şehrin tamamen battığı söylenmektedır. ~!Q vıllık bir ılçe geçmışı olan Dinar"da. depremden önce 35-40 bin nüfus yaşamakta ıdı. l Ekım 1995 Pazar günü akşamüstü saat 18'e l kala 6 şıddetinde bir deprem. 94 kişinin ölümüne. 6000den çok bınanın yıkılmasına \e hasar görmesine sebep olmuştur. I ekım depıemını doğuran öncü depremler e> lül 21 de. 26'da. 27"de. 28'de. 29'dâ 3.5 ile 4.9 arası şiddetlerdedır. Ekimin l'ınci günü olan deprem 12 sanıje sürmüş. çevreyi de etkılemıştır. Merkezde 8600 binadan 2769'u ağır (y ıkıldı t. 1430'uorta (onarılacak), 2215"i hafıf hasar görmüştür. Pek çok kamu binası. beledıve bınaları ağır hasarla \ ıkıimı^tır. Okullar. camiler. hükümet \e adlne bınaları \e yüksek katlı özel bınalar en çok zarar görenlerdır. Şehrin tepedeki. sert zemındeki tek katlı bınaiarı fazla etkilenmemiştir. Deprem gecesı ışıksız. susuz \e telefoıiMiz kalan Dinar. ılgılı bırımlerın gece-gündıız çalışmalamla \e onarım durumuna göre kısa zamanda elektrık. şu ve telefona ka\uşturulmu^tur. Öncü depremlerle başlavan çadır dağıtımı. deprem sabahından başlayarak. Kızılay manfetiyle günlerce ve yeterli mıktarda dağıtılmış. kurulan sahalar kontrol ve güvenlik altında tutulmuştur. Yaralı ve hastalar için, çadırda görev ıne devam eden doktor ve personel sağlıkta aksama yaratmamış. vakın ılçe \e ıl hastanelerınden de favdalanılmıştır. Yıkılan kamu bınaları. beledıve bınaları hızla prefabrik binalar halinde yapılmış. hizmet hiç aksatılmadan sürdürülmüştür. Kış şartlan düşünülerek. çadırlarda başlatılan öğretim. daha sonra yakın ılçelere kavdırılnıiş. vüzde 80 randımanla sürdürülmüştür. ğı, duvaradavanarak ağır ağır çıktığı. af- vonşekeri mermerden özene bezene yap- tırdığım merdıven ve geniş terasi; elimle planını çızdığım. V ılmaz l'sta'nın "Abi, sen mimar mısın" dive güldüğü. acavıp hav uz ((ıçi v ıkık tuğlalarla dolmuştu). de- demın 80 vıl önce dıktığı kocaman. ıhti- var dut ağacı, her sabah pencereme sar- kan, görünce sevındığım kumru. 70 yıllık eski evin kiremitlennden aynlmayan gü- vercınler. süslü pencereleri. kurban bay- ramlannda kullanmak, kavurma yapmak için Yılmaz Usta'ya yaptırdığım özel mutfak: koca kazanlarla "Aşure pişirir, komşulara da yolianz" diye içıne v aptır- dığım verocağı. "Yufka ve katrner yapa- riACŞ-dost gcür, akşamüstleri çav demkr, içerveriz" dıve. döv dürdüğüm "kara sac, torunlanm geldıkçe üstüne çıkıp sallan- dıklan demır kapı, kaymakam konağıyla. bahçemızin ortasında büyüyen. annemin, "İ zümü ben, yapraklannı tuzlavıp. ku- ranz, çocuklarsarmayı çok severler" diye gözü gıbı baktığı asma fidanlan... Baba- mın; "Çok masraflı oluyor bu tavuklar ve horozler bize!" deyip yıktırdığı. duvann dıbındekı. her yeri telle kaplı kümese yıl- lar yılı dostluk etmiş kocaman taş duvar- lar... Ve artık kımbılir ne zaman, nasıl, ışıklan yanıp kalan evleriyle ınsanlan ve komşuları mahalle>e toplayacak o za- man!? Ey uzun zaman: artık gen dönsen de dönüp baktığımda. bu tadı kaçmış şe- hirdekı eski lezzeti bulmam münkün mü? Mümkün mü? Övlevse şimdilik elveda!.. Depremden sonra ceketimizi bile giye- meden çıktığımız evimize ve bahçemize sonradan çok defalar girdik. Ama nasıl? Ve. "Dinar'da Deprem" şıirimin bir i- kı dizesi. "Yıkıkduvariannayaslandıka- nm / Gelin geldiği evin/ İki gözü iki çeşme / Çocuklann büyiidüğü / Ailem sekiz par- ça / Taş taş üstüne bahçe / Mutfakta sahan bekler / Merdiven çıkılmayi / Yatak, yor- gan, odalar / Sımsıcak v atılmayı... / Susuz kaldı çiçekler / Büktü bovnunu büktü / Büktıi Allahım büktü..." Saksılan, soğuk \ uımasin diye koydu- ğumuz bodrumdan, depremden tam 9 ay sonra çıkardık: ilk aylar bakılmadığı için gerçekten çiçekler bovnunu bükmüştü. Bahçe ve ev şiırdeki gıbıvdı. Şadece bız eşya boşaltmak için gırip çıktık eve, her- kes de öyle yaptı. Üstümüzde ku; sürüleri 1 ekim akşamüstü: bozulan doğanın gü- ler yüzü. yıkık şehrin üstüne insafsızca geceyı de gerirdi. Baktık. gökv üzünde bir gram ay yoktu Uzaklardan gelen köpek ulumaları... Birdenbire kuş çığlıklan kapladı üstümü- zü. Şafak renkli bulutlann altında bınler- cev dıler. Sesleri kulak > ırtıyor. asap bozu- yordu. Kapkara çızgiler halınde serpantin gi- bı yan yanadizilip alçalıyorlar, delilergi- bı dönüyor. dans ediyorlardı sanki. Belki bir felaket şehrinin üstünde ol- duklarını anlamışlar. "Geçmiş olsun" mu demek ıstiyorlardı? Ingiltere'de. Rich- mond şehrinde, geçen yıl kötü seslı bir kuşu merak edip sormuştum: "Kara Kuş" dedıler. "Bazen felaketgetirir..."Ama. bıl- dığım kadar İngiltere'de hıç deprem ol- madı kı... Aradan aylar geçtı. Dinar'a gelen iki Japon uzmana anlattım kuş sürülerini. kuşların Dinar'ın üstünde kahkaha attık- lannı söyledim. "Bir riha bu_" dediler. Bozuldum: ben deprem gecesi hiç uyuma- dım kı düş göreyim? Kuşlara ıftira atacak kadar da kuş beyınli olmadığımı herkes bılır' Deprem v apacağını yapmış, 40 bin- lık Dinar'ın 94'ünü ölüme ayırmış, kala- nını da çadırlara yollamıştı. Sabahleyin herkes depremden sonra şehrin ne hale geldiğıni seyredıyordu. Korkuyla. şaşkın. uykusuz. uroutsuz. du- dakları titremelı. ağzı bıçak ve dut! Yarın: Cumhurbaşkanı Dinar'a gidiyor POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Şiipden Gelen... Şair, sokaktan sahneye gelişinde kızgın ve öfke- liydi. Necibullah ve kardeşinin birdireğe, bizim Si- mavnalı Bedrettin gibi asılması onü sinirlendirmiş ve öfkelendirmışti. Bütün demokratik güçleri olayı kınamaya çağırıyordu. Şair Ataol Behramoğlu'nun çağrısı buydu. Geçen cumartesi gecesı Çağdaş Yaşamı Destek- leme Derneği'nin AKM'de (Atatürk Kültür Merkezi) şiir müzik dinletisi vardı. Ataol Behramoğlu şiirleri okuyacak, Haluk Çetin şarkılar söyleyecekti. Is- mail Çağıncı da eşlik edecek. Şair Ataol Behramoğlu "Yaşadıklarımdan öğren- diğim bir şey var" diyor, hapishaneyi de içine alan şiirler okuyordu. Işin önemli yanı bütün şiirleri he- men hemen belleğinden okuyordu. Lirik şiirler ez- ber, epik şiirler yarı yarıya bellektendi. Şair, "Iste- sem onlan da bellekten okuyabilirim" diyordu. Okurdu da... Şiir bir ezberteme sanatı değil miydi! tanıdığım büyük şairlerin çoğu şiiıierini ezbere okuyanlardı. Çağdaş şairlerimizin hemen hemen 3/4'ü şiirlerini ezbere okurlardı. Tatil mevsimi olduğu için ilgililer salon dolmaya- cak sanıyorlardı; oysa balkon da dahil salon ağzı- na kadar dolmuştu. Tatil matil engel olamamıştı. Ben böyle toplantılara seyrek giderım. Salonu gençlerin doldurduğunu gördüm. Bizım liselerde şiirokumalarımıza benzemiyordu. Sanatçıyla seyir- ci kaynaşıyordu. Söz ve ses eşitti. Ankara Halkevi'nde şiir günleri düzenlemeye ça- lışan Ahmet Kudsi Tecer'in çabalarını düşünüyo- rum da gitar eşliğinde akan bu ırmağın kaynağı bel- ki buralardan geliyordu. Bir çay beslene beslene böyle bir ırmağa dönüşüyordu. Kudsi Tecer başını çıkarıp da bakabilse emeğinin boşa gitmediğine kı- vanır. Dinleti boyunca, iki saat, şiir gitara, gitar şiire eş- lik etti. iki saat boyunca şiirin büyülü gücü anlaşıl- dı. Şiir ve gitar birbirine eşlik etti. Ayrı ayrı, bağım- sız, birbirine yaklaşarak, birbirinden uzaklaşarak salonu doldurdular. Bu dinleti burada, sadece salonda kalmamalı, dalga dalga dolaşmalıdır. Nâzım Hikmet'ın "Bah- ri Hazer", "Salkım Söğüt" geleneğinden günümü- ze değin uzanmalıdır. Bu besteli söz değil, olmuyor da... Bağımsız söz sanatının çiftleşmesidir. Yahya Kemal de bunu tambur taksimınde aramıştır. Ken- dine göre bir yerlere varmıştır. Tavsifi musikiye bırakmak diler Kemal Bulmaz lisanda nağme senâhân olan sana Benim gördüğüm kadanyla Ataol Behramoğlu, şi- irle söz sanatının kaynaşmasından doğan yeni bir sanat yaratmaktadır. Bu, olduğu yerde kalmamalı, geliştırilerek yayılmalıdır. Şiir böyle yayılıyor da irtica (gericilik) olduğu yer- de durmuyor. Şairın sokaktan sahneye taşıdığı bir öfke oluyor. Afganistan bunun son halkası değildir. Afganistan Kralı Emanullah Han'ın Atatürk dö- neminde ülkemize geldiğinde de hortluyor. Kıyafet devrimini gören Afgan Kralı bunu ülkesinde dene- mek istiyor. Kıyafet değişecek diye Ankara'dan buy- ruk veriyor. Ama buyruğu yerine erişmeden krah deviriyorlar. Kral ülkesinden kaçmak zorunda kalı- yor, kaçıyor, devrim sönüyor. Necibullah'ın vücudunu bir direğe asıyorlar. Kar- deşiyle birlikte elektrik direğinde günlerce sallanı- yor. Emanullah Han kaçıyor, komşu bir ülkeye sığı- nıyor. Necibullah'ın çağrısına emperyalizm, asılan bir gövdeyle yanıt veriyor. Asan da, astıran da ay- nı güçler değil mi? Şeriat için, "Geliyor" diyorlar. lyice bakın. . "Geldi." 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 • _ : 4 5 6 7 8 9 4ttfl"p kHt 1 2 3 4 5 6 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/Dörttellıbağla- ma. 2/Gözlen gör- meyen... Kömür- leştırilecek ağaç ya da pışınlecek tuğlalarla dolu olan ve dışı ça- murla sıvanan kümbet. 3/ Tantal elementınin sim- gesi... Japon kö- kenlı bir dövüş sporu. 4/ Kira... Eski dılde güzel- lık, ahm. 5/ Ma- kas... Yemın. 6/ Işe yara- maz, bozulmuş. yıpranmış eşya için kullanılan söz- cük. II Sarma teknığıyle yapılan bir tür ışleme. 8/ 3 Denizcilıkte yelkenlerin 4 açılması ıçtn verılen ko- g mut... Tavlada bir sayı. 9/ Kapsama. ıçıne alma. " YUKARIDANAŞAĞIYA: 7 1/Denızdıplenndeıncele- 8 me yapmak ıçın kullanılan g araç. 2/ Küçük çocukları korkutmak ıçın uydurulmuş yaratık... Bir şeyı venıden bul- maya. anımsamaya yarayan kısa bilgi. 3/ Bir nota... Yakup Kadri KaraosmanoğJu'nun bir romanı. 4/ Kıllenn başkala- şımı ıle oluşmuş. yapraklar durumunda av rılabilen. mav ım- sı bir taş. 5/"— çıkınca ortay a mazı sılınmelı" (Tev fık Fik- ret)... Karakter. 6/Yapraklan salata gibı yenen kokulu birbıt- kı... Maddenın. kımyasal bir tepkımeye gırebılen en küçük parçası. 7/0ylumlu... Kadastro haritalannda parseller top- luluğu. 8/Bır ılımız... Kenarsüsü. 9/Ödenmesı gereken bir paranın. alacaga sayılarakbirbölümünün ödenmesı... Gıy- sı kolu. KADIKÖY BELEDİYESİ KÜLTÜR ve SANAT MERKEZİ PANEL 5 Ekim 1996 CUMARTESİ Saat: 12.00 Konu: Eğitimde özelleştirme llhan KESİCİ - ANAP Milletvekili Erol SAVUMLU - Eğitim Sen . Mustafa GAZALCI-CHP Meclis Üyesi - Eğit Der Bşk. Hayri KOZANOĞLU - ÖDP Meclis Üyesi Doç. Dr. Atilla ERGÜR - Öğr. Elm. Sendikası Saat: 17.00 Şiir Dinletisi ve Söyleşi Sunay AKIN GİRİŞ SERBESTTİR KSM Bağdat Caddesi, Haldun Taner Sokağı Caddebostan / istanbul Tel: 360 90 95
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle