Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13EKİM 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
İstanbul Devlet Opera ve Balesi sezonun ilk balesinde 'Farklı Adımlar' ile dört ayn tat sunuyor
Modern dansm en yenfleriGLL ERÇETİ.N
Istanbul De\let Opera ve
Balesi veni sezonun ilk ba-
lesinde izlevicilerine dön
farklı tat sunacak. Busün sa-
at 15.30'daAKM büyük sa-
londa sahnelenecek olan ba-
Jenin başlığı "TarkJj Adım-
lar". "lcuz Volculuklann
^Anlamı Yok". "Beklenti".
•~Bolero" \e -Üç Renk Üç
Dans" adlı dört tek perdelik
ımodern baleden oluşan
.proüramın koreoaraflart Er-
«ial İîğuriu, Nil Berkan. Gey-
•* an Mc Millen \ e Aysun As-
lan. "Farklı Adımlar"ın
amacı yaşlan. tarzlan \ e de-
neyimlen açısından "fark-
l ı " konumlarda yer alan bu
«Jört sanatçıyı aynı sahnede
toplavabtlmek.
Dekorlannı Emin Üçer'-
ın, kostünılennı ŞandaZıp-
çı'nın hazırladığı ve ışık dü-
zeninı Ahmet Defne'nın
yaptığı "Farklı Adımlar~ın
müziklen David Torn. Rene
Aubry, Maurice RaveL Er-
kan Oğur, Ferruh Yarkın,
Fahir Atakoğlu ve Özkan
Lğur'aait. BalelerdeOktay
Keresteci. Hüha Aksular,
Ayfer Zeren. Deniz Berge.
Çiğdem Tezcür, Çiğdem Er-
kaya gibi oyuncular rol alı-
yor. İstanbul De\ let Opera
ve Balesi "nın üç kuşak kore-
ografı bir araya getirerek
oluşturduğu bu repertuvann
koreograflanyla. kendileri-
nin de öteki baleleri ilk kez
izleme fırsatı buldugu genel
pro\a sırasında görüştük.
Lğuriu'dan 'neo
klasik rock bale'
Koreografisini ErdaJ Lğuriu'nun yaptığı "Ucuz Yolculukların Aıılamı Yok'ta görsellik ön planda. (Fotoğraf: DEVRlM BARAN)
"Farklı Adunlar"da sah-
nelenecek ilk bale Erdal
Uğurlu'nun "L'cuz Yolcu-
luklann Anlamı Ybk" baş-
lıklı çalışmasi. Daha önce
sahneledığı birkaç bale. ti-
yatro ve opera koreografı-
siyle dansın yanı sıra kore-
ografide de başarlı olduğu-
nu kanıtlavan L'ğurlu. ilk
kez Büyük Sahne'de bir
oyun sergıleyecek. Sanatçı
"Neo klasik rock bale" ola-
rak nitelendirdiği koreogra-
fide. insanlann üzerinde dü-
şünmeden atıldıklan ve so-
nucta da maddi-manevi za-
rara uğradıkları "ucuz yol-
culukları" konu alıvor.
Uğurlu, kendisine bir çıkış
noktası verecek temayı bu
şekilde belırlemiş ancak ba-
lenin özünde anlatım değil
de görsellik ön plana çıkı-
yor.
Dans ederken kendi dans
özelliklerinı de ön plana çı-
karan. koreografın yorumu-
nu kendi hisleri \e yoru-
muyla bütünleştıren bir ya-
pıya sahip olan sanatçı, bir
koreograf olarak dansçıla-
nv la arasındaki ilişkiyi anla-
tırken. ~Elbettehersanatç>
nın bir dans kişiliği \ ardır ve
onu ön plana çıkanr ama bu
daha çok Romeo gibi tanın-
mış bir karakferi canlandı-
nrken belirginleşir. Ro-
meo ') u canlandırırken Er-
dal l'ğurlu'\a göre Romeo
olmayı tercih ederdim. Yal-
nız'Ucuz Yolculukların An-
lamı Yok' gibi dansın ön pla-
na çıktığı çalışmalarda, dan-
sın koreograf tarafından be-
liıienen bir tara vardır. Bu
nedenle o\ uncularımın be-
nim tarzıma biraz daha sa-
dık kalmaları gerekiy or" di -
vor. Erdal Uğurlu. dans ve
koreografiyi karşılaştırır-
ken. dans ederken sadece
dansına neler eklevebilece-
ğini düşündüğünü ancak bir
koreograf olarak her aynn-
tıv la uğraştığı için çok daha
fazla yorulduğunu ve yıp-
randığını belirtıyor ve ekli-
yor "Ancak her şey bittikten
sonra ise koreografinin zev-
ki çok daha fazla. dansçılar
maalesef bir koreografm
beslerken araç durumun-
da". Uğurlu. bir koreogra-
fın. yennden kendi ürününü
seyrederek duyduğu lıazzı
"lcuz \olculukların Anla-
mı Ybk"da biraz ertclemek
zorunda kalacak: çünkü bir
arkadaşlannın son anda >a-
katlanması nedeniyle Uğur-
lu da kendi ovununda rol
alacak. "Olsun"diyorsanat-
çı ve eklivor. "Arkadaşım
nileşince »eya yedek o\un-
cumuz hazırlanınca ben de
öniimüzdeki a\ lann o> unla-
nnı izlerim". Erdal Uğurlu
gelecekle ilgili planlarını
değerlendirirken de her şe-
yin bu son çalışmalardan
sonra belli olacağını. ger-
çekten yetenekliyse bu \ol-
da ılerleveceğini söylüyor.
Sanatçının koreografide
ulaşmak istediğı nokta ise
tarzını oluşturabilmek \ e iz-
lendığinde. "Bu Erdal
Lğurlu'nun koreografısi"
dedirtecek çah^malar sergı-
lemek.
Beklenen mutluluk...
Alt sahnelerdeki çalışma-
larından sonra ilk kez Bü-
vük Salon'dabirkoreografi-
sı sahnelenecek bir ba^ka
genç sanatçı da Nil Berkan.
Sanatçının "Beklenti" ba>-
lıklı çalışmasında. insanla-
nn yasamlarındaki mücade-
leleri sırasında beklediklen
mutluluk. kendi zihninde
mutluluğa uzak olan ınsan-
ların sadece beklemevi va-
şam tarzı haline getirip bir
türlü mutlu olamamalan an-
latılıyor. Bu temayı ışleyen
sanatçı görsellikle anlatımı
bir bütün olarak ele almı^.
Aktif olarak dans eden sa-
natçı. koreografinin dansa
göre daha yorucu olduğunu
kabul etse de ılerısi ıçin en
önemli planı iyi bir koreog-
raf olmak. Sanatçı ıleriki ça-
lışmalannda. bir tarz yaka-
lamak. "Bu Nil Berkan'ın
çalışması" dedirtecek ürün-
lervermevı istenıiyor. "Her
çalışmam o anki ruh halimi
yansıtmalı"dıvor.
Kadının vaşadığı
dram akianlıvor
Gecenintoplumsal içenk-
li dansını ise Maurice Ra-
vel'in "Bolero"sundaolduk-
ça kadınsı noktalar vakala-
\an ve çalüjiııasını kadınla-
ra ithaf eden Geyvan Mc
Millen sahneliyor. Sadece
kadın dansçıların yeraldığı
eserde. kadının doğumdan
ölüme kadar geçirdiği olu-
şum anlatılarak sovut bir
bağlamda kadının ya>adığı
dramanlatılıvor. Kadın ola-
rak yaşamdakı yerimizin
sarsıldığını. kadının hiçbir
zaman kendisi olamadığını
belirten sanatçı, o> unda gör-
setfikten ziyşde bu dramı
aktarmak"tstethiş.
Çalıştığı topluluğun kla-
sik bir topluluk olduğunu ve
olanaklarının sınırlı olması
nedeniyle de kendisinin ta-
sarladığı modern formlan
öğrenecek. çalışacak za-
manlarının bulunmadığını
belirtıyor Gevvan Mc Mil-
len. Sanatçı toplulukla iletı-
vmini anlanrken de: "Yap-
mak istediğim bir stil, bir
ekol var. Bunu ortaya çıkara-
bilmek için de dansçılarla
daha fazla çalışarak istedi-
ğim dili daha kolav ortaya çı-
karabilmeliyim. Ancak im-
kânlar sınırlı. Dansçılar ol-
dukça yetenekli ama sadece
benimle çalışacak dansçılar-
la daha vorinıli bir çalışma
olurdu"dıvor.
Kırmızı, turuncu,
sanvla dans
On üç \ ıldır Büyük Sah-
ne'de bir koreografisini ser-
gilemeyen Aysun Aslan ise
"Üç Renk Üç Dans" adlı so-
yut çalışmasıyla çıkıyor iz-
leyici karşısına. Aslan, hiç
anlatıma ver verılmeyen
'Üç Renk Üç Dans"ta ilk
defa Fahir Atakoğlu, Özkan
Uğur ve Erkan Oğur gibi
Türk müzisyen!eri}le çalış-
mış ve müzikler çok sıcak
olduğu için kırmızı. turuncu
ve sarı gibi sıcak renklere
yer vermiş.
Balenin ve dansın Türki-
ve'de geldigi noktayı değer-
lendiren sanatçı. dansın dil
kullanmamasından kaynak-
lananevrenselliküstünlüğü-
nün ülkemizde yeterince de-
ğerlendirilmediğini belirtir-
ken bunda medyanın maga-
zine ve pop müziğe ağırlık
verirken sanatı görmezden
gelmesinin de büyük ölçüde
etkili olduğunu söylüyor.
Aysun Aslan'la söylesjilınce
elbette söz "Turkuaz"a da
gelivor. Aslan. Dev let Ope-
ra ve Balesi'nin bünyesinde
çalışan dansçılann zorunlu
görev lerinden arta kalan za-
manlarında >ürüttükleri ça-
lışmaları değerlendirirken:
"Büv ük imkânsızlıklar için-
de çalıştık. Öncelikle /ama-
nımız ve paramız >oktu.
Sponsorluk kavramı daha
ülkemizde yerleşmemişti.
.\zıcık un, şeker ve >ağ ile
heha yapma\ a çalıştık. Sanı-
nm elimiz tatlıvdı da i> i işler
yapabildik. Ama sürdürnıe-
mize inıkân yoktu" dıvor.
Turkuaz'ın tekrar kurulup
kurulamayacağını sorduğu-
muzda ise: ilk dönemde Tur-
kuaz"ın Dev let Opera ve Ba-
lesi'ne eklenmek istendiği-
nı ama opera ve bale gibi iki
kuruma bırde üçüncüsünün
eklenmesini istemedikleri
için bu işe son verdiklerini
belirtıyor. Ancak ıleride ta-
mamen özel, sadece kendi
dansçılanyla çalışacak bir
topluluk kurnıayı hâlâ isti-
yor sanatçı. Modern dans
koreografı olarak klasik
dans eğitimi alan dansçılar-
la çalışmasını değerlendiren
Aysun Aslan, klasikten mo-
deme geçiş sürecinde elbet-
te birtakım sorunlar yaşan-
dığını. dansçılannın yorul-
mak zorunda kaldığını, an-
cak gayretleri ve yetenekle-
ri sonucunda istenileni ver-
diklerini belirtiyor ve hep-
sine teşekkür ediyor.
"Farklı adımlar". bu ay
içinde aynca 23 ekim çar-
şamba ve 30 ekim çarşamba
günleri saat 20.00'de sah-
nelenecek.
KEMALETTİN TLĞCU ÖLDÜ
Kimsesiz
çocuklar
'baba'sız kaldı
• Çocuk edebiyatımızın önemli kilometre
taşlarından ve çocuk kitapları
yayıncıhğımızda erişilmemiş rakamlann
sahibi bir yazar olan Kemalettin Tuğcu,
en çok çocuk kitabı yazmış yazar ünvanına
da sahipti.
Kültür Servisi- Çocuk
dergileri ve özellikle ço-
cuklara vöneiik yayınlar ile
ülke çapında tanınan gaze-
teci-> azar Kemalettin Tuğ-
cu, dün yaşamını vitirdi.
1902 yılında İstanbul'da
doğan \ e mesleğe 1930 yı-
Jında Türkıve Yayıne-
vi'nde başlayan Kemalet-
tin Tuğcu. "Yavrurtirk".
'Ateş Çocuklar', 'Ateş',
'Cumhuriyet Çocuğu",
'Binbir Roman", 'Yıldız',
"Ev-iş", "Doğan Kardef' v e
"Ha>at' dergilerıpde çalış-
tı. Sekiz aile romanı ve se-
naryolar da yazan Tuğcu.
300'den fazla yapıta imza
attı. Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti'nin kurulduğu
I 946 yılında üye olan Tuğ-
cu sürekli basın kartı sahi-
biydi.
Savaş yıllanna rastlayan
çocukluğunda ayaklann-
daki sakatlıktan dolayı ya-
şamının ilk _virmi beş vılı-
nı Çengelköy'de. dedesin-
den kalan köşkte toplum-
dan uzak geçiren Tuğcu.
sakat bacakları vüzünden
okjla gidemedi. 13 yaşın-
da roman yazma> a başla-
yan Tuğcu. marangozluk.
duvarcılık. saz ve keman
yapımı üibi işjerle uöraştı.
'l928'de"lrmak-Cankm de-
miryolu yapımında ambar
memuru olarak çalıştı.
Babasının kitaplığında-
ki kitaplan okuvarak ken-
di kendini yetiştiren Tuğ-
cu, yazı ve yayın hayatına
duyduâu ilei sonucu
!936'da Türkive Yayın
Evi'nin yazı işlerinde ça-
Iışmaya başladı.
'Üç Aylaklar' romanı ile
dıkkat çeken Tuğcu
1955'te Hayat Dergisi'nin
kitaphk vearşiv şefliği bö-
lümlerine geçerek Şevket
Rado'nun asıstanhğını
yaptı.
'Unutulan Çocuk'. 'Ve-
tim Malı\ "Sokak Çocuğu',
'Babasının Oğlu". 'Hırsızjn
Oğlu', "Huysuz Çocuk',
'Düşkiin Çocuk'. 'Adını
Değiştiren Çocuk", 'Serse-
ri Çocuklar'. "Ah Bu Ço-
cuklar', "İçler Acısı' gibi
isimler v erdiğı romanlany-
la fakir kimsesiz çocuk-
lann trajedisini >ansıtan
Kemalettin Tuğcu 500'e
yakın romana imzasını at-
tı. Yüzlerce çocuk övküsü
ve çevirinin yanısıra bü-
yükler için de vazan Tuğ-
cu. son röportajîanndan bi-
rinde hâlâ basılmayı bekle-
yen 60"a vakın kitabı oldu-
ğunu söyleyerek. 94 yaşı-
na rağmen yazmaktan v az-
geçmediğini vurgulamıştı.
Tuğcu. en önemli isteği-
nin şiirlennin toplu halde
basılması olduğunu dile
getirmişti.
Kemalettin Tuğcu. bu-
gün öğle namazının ardın-
dan Şişli Camii'den alına-
rak Çengelköv Mezarlı-
ğı'nda toprağa verilecek.
DUŞUNCEYE SAYGI
Bol Grammy ödüOü Brecker Türldye'de
EYÜP İBLAĞ
2. Uluslararası EskişehirFestiva-
li büyük bir ilgiyle devam edi>or.
Zeytinoğlu Eğitim. Bilim ve Kültür
\akfı tarafından düzenlenen festi-
valin son günlerine yaklaşırken caz.
rock \e reggae'de de voğunluk ar-
tarak sürüyor.
Reggae \e ska'nm tngiltere"deki
ünlü ismi JudgeDread'in. tümü Ja-
maıkalılardan oluşan Nite Life
grubundan sonra sıra Bulutsuzluk
Ozlemı ve Michael Brecker da.
Brecker'ın bu festıvale gelmesı
aslında başlı başına bir olay ancak
bunun önemini arttıran bir başka
unsur \ ar ki. o da istanbul dışında-
kı festivallere belki de ilk kez bu
denli önemli bir cazcının hem de
Avrupa turnesini Eskişehir'den baş-
latarak gelmesidir. Sanıyorum bu-
nun ardındaki gerçek. festiv alin ka-
liteden ödün \ermeyen ve progra-
ma da yansıyan tavrının dünvanın
önemli sanatçılannca da kabul edil-
miş olmasıdır.
Cazgelenekleri içinde köksalan.
defalarca Grammy ödülü kazanan
tenor saksofoncu Michael Brecker
kendini müzik dünyasının ömür
bovu süren araştırmalarına adamış
bir sanatçı.
Son yirmi vıldır turneler. kavıt-
lar ve besteciliğin zorlu yollarında
ilerleyen Brecker bugüne kadar üç
adet solo albüm yaptı. bunlardan il-
• Avrupa turnesinin ilk ayağında Eskişehir'de çalacak
olan Michael Brecker'ın cazdaki yerinin gücünü
bilmeyen yoktur. Caz gelenekleri içinde kök salan,
defalarca Grammy ödülü kazanan tenor saksofoncu
Micael Brecker'ın yann İstanbul CRR Konser Salonu ve
21 ekim Bursa Tayyare Kültür Merkezi konserlerinde
kendisine piyanoda Joey Calderazzo. basta James Genus
ve davulda Jeff Tain Watts eşlik edecekler.
ki ise Yılın En 1yi Caz Albümü da-
lında Grammy ödülü aldı.
Hem Dovvnbeat hem de Jazziz
dergilerince Yılın En tyi Caz Mü-
zisyeni ödülünü kazanan sanatçı
kendi grubunun lideri olarak dün-
vanın hertarafında konserler verdi
ve caz müziğınde en saygın \e ba-
şarılı isimlerle bırlikte çalması için
peşinden koşulan saksofoncular-
dan biri oldu.
Philadelphıa doğumlu olan Brec-
ker ve kardeşi başarılı trompetçi
Randy Brecker'ın caz müziğiv le ta-
nışmaları piyanist babalan ve onun
plak koleksiyonu vasıtasıyla oldu.
Yedı yaşında klarnet çalmaya baş-
ladı. bundan sonra da tenor sakso-
fona geçti. Henüz delıkanlılık \ıl-
lannda 1971 yılında Columbıa Re-
cords için iki albüm yaptı.
1973 yılında Horace Sılver ve
quintetiyle çalıştıktan sonra
1974 te Billy Cobham ile çalıştı.
1975 yılında ise kardeşi Randy ile
birlikte The Brecker Brothers adıy-
la ilk albümlerini ka> dettiler. Brec-
ker kardeşleraltı vıl içindevedi kez
Grammy'e aday gösterildikleri
uluslararasında büvük övgüler ka-
zanan altı albüm v aptılar. Dovvnbe-
at dergisine göre bu iki kardeş
70'lerin en tanınmış ve en etkili ne-
fesli soundunu yaratmıştır.
Michael ve kardeşi Randy'nin
açtıkları Jazz Cub"da bütün büvük
isimlerçaldı. Michael Brecker. Mi-
ke Mainieri, Steve Cadd, Don Grol-
nick ve Eddie Gomez arasında gece
geç vakıtlere kadar yapılan jam-
session'ların sonucunda cazın en
önemli gruplanndan olan Steps'in
ılktohumları atılıyordu. Brecker bu
grupla bırlikte altı albüm yaptı.
Brecker. 1979 yılından sonra de-
ğişık proıelerde ver aldı. Bunların
içinde Chick Korea, Eddie Gomez,
Steve Gadd. Pat Metheny'nin
8081. Jaco Pastorius'un Word of
Mouth ve Claus Ogerman ile ola-
ğanüstü senfonik işbirliğı var. Brec-
ker'ın bu çalışmaların ardından
gerçekleştirdiği ilk solo albümü
hem Dovvnbeat hem de Jazziz der-
gilerince Yılın En 1yi Caz Albümü
ödüllerini aldı. iki dalda Grammy'e
aday gösterildi ve 21 hafta boyun-
ca Billboard'ın caz listesinde bir
numarada kaldı. 1988 y ılındaki
ikinci solo albümü Don't Try Thıs
at Home ile En tyi Caz Enstrüman-
tal Yorum dalında Grammy kazan-
dı. 1990'daki Now You See It...
Novv You Don't albümünün ardın-
dan Paul Simon'ın Rhythm of the
Saints albümünde v e turnesinde yer
aldı.
1992'de eve döndüğünde en son
10 yıl önce birlikte çalıştığı karde-
şi Randy ile bir araya geldi ve Re-
turn of Brecker Brothers albümünü
v e bunun ardından da bir turne yap-
tılar.
Üç Grammy adaylığı ve bir yıl-
lık turnenın ardından kardeşler
1994 yılında yeniden stüdyoya gi-
rip Out of the Loop'u vaptılar. Bu
albümle iki Grammy kazandılar.
Bunlardan biri En tyi Modern Caz
Yorumuydu.
Michael Brecker son zamanlarda
McCoy Tyner ile birlikte stüdyo ve
konser çalışmalanna ımza atıyorlar.
Belki de en önemlisi altı yıl aradan
sonra ilk solo albümü Tales From
the Hudson'ı McCoy Tyner. Jack
Dejohnette. Pat Methenyi Dave Hol-
land ve Joey Calderazzo gibi cazın
dev isimleri var.
MEMET FUAT
Yaşlı Bir Şaire Mektuplar (8)
Sevgili Ş,
Mektubunu ilgiyle okudum. Elli yaşını geçmiş
Ataol Behramoğlu'nu genç şair diye anman çok
hoşuma giti. O zaman sen de orta yaşlı bir şair mı
oluyorsun?
Enis Batur, Murathan Mungan bıle artık genç
şair değiller. Belli bir okur edinmiş, sürekli kitapları
basılan, aranan, izlenen, yolun yarısını aşmış şair-
lere, genç denebilir mi?
Aslında, dil sürçmesiyle ya da alışkanlıkla da ol-
sa, genç diye anılabilmekgüzel birşey. Canlılığı. do-
nup kalmamış olmayı gösteriyor.
Nâzım Hikmet, "Kendinden başka hiç kimseyi
sevmemek," diyetanımlamıştı yaşlılığı. Kulağa hoş
geliyor da, doğrusu bu tanımla şairlere yaklaşılırsa
ne sonuç alınacağını düşünmek bile istemıyorum.
Geçenlerde bir şey anlattılar. ınanamadım.
Başka ülkelerdeki benzerleriyle uluslararası ilişki-
leri olan bir şiir derneğimiz var. Çeşitli Avrupa ülke-
lerindekı bu dernekler aralarında anlaşarak her yıl
iki şairi çağırıyor, çevirmenlerle birlikte çalışıp şiirle-
rini çevirmelerine olanak sağlıyor, sonra da o çevi-
rilerin kitap olarak yayımlanmasına aracılık ediyor-
lar.
Bizdeki derneğin yöneticileri bu yıl, sanırım Por-
tekiz'e göndermek üzere iki şair seçmışler. Ama o
iki şairden biri gidemeyeceğini bildirince, onun ye-»
rini sonraki kuşaktan daha genç bir şair almış. Ne
var ki önce seçilen iki şairden gıdecek olan. yeni yol
arkadaşım öğrenince, "Ben onunla gitmem!" diye
diretmiş.
Ünlü bir şair, belki de bu tür çalışmalara daha ön-
ce hiç katılma olanağı bulamamış başka bir şairin
dünyaya açılmasını engelliyor...
Sen o derneğin yöneticisı durumunda olsaydın ne
yapardın?
Bu sevgisizliğe ortak olur muydun?
"Şiirle dünya sorunlarını mı çözeceksin?" diye
sormuşsun.
Evet! Başka türlü çözülecek gibi görünmüyor!
Sevgili Ş,
Bu çok kullanılmış susturucu soruyu sana yakış-
tıramadım.
Şairin düşünsel bir ağırlığı olmasını özlemek. şi-
irlerin arkasında, yalnızduygulanan, sözcüklerleoy-
nayan bir insan değil de. düşünen bir ınsan aramak
neden böyle gülünçleştirilmek isteniyor.
Şiirin yasaklarla çevrildiğinı, birtakım konulann şi-
ire girmez sayılmaya başlandığını görmüyor mu-
sun?
Şairler kendilerini sınırlayabilirler: Ben şu konula-
rı işlerim. şöyle işlerim...
Tamam... Kimse karışamaz buna...
Ama şiirin ne olduğu, ne olmadığı belli bir anlayı-
şa göre tanımlanarak başka şairlere sınır konamaz.
Eskiden olmuş böyle şeyler. insanoğlunun kulluk
döneminde. Bugün gelenek. görenek. kurai mural
diye kimsenin özgürlüğü elinden alınamaz.
Kimi eleştirmenler "duygu şiiri" ile "düşünce şi-
iri" diye bir bölümleme yaparlar. Yıllar önce Asaf
Hâlet Çelebi'nın Om Mani Padme Hum adlı kita-
bını eleştirirken Mehmet Kaplan da yapmıştı bu-
nu.
"Bir ihsas, bir de kültür şiiri var," diyordu.
Onun söylediklerinı, istersen, gelecek mektubum-
da sana anlatırım. Şimdı konu dağılmasın.
Benim belırtmek istediğim şu: Şiır sözcüklerle ya-
zılır, ama osözcükler şairin denetiminde, yer yer an-
lam rastlansallıkları yaratarak da olsa bu denetimi
hiç aşamadan, duygulan ya da düşünceleri, birine
ya da ötekine ağırlık vererek taşırlar.
Bu ağırlığa göre de. "duygu şiiri" ile "düşünce şi-
iri" bölümlemesi yapılabilir. Ama pek doğru bir bö-
lümleme olmaz. Çünkü "duygu şiin"nüe düşünce.
"düşünce ş//W"nde de duygu mutlaka vardır.
Örnekse Nâzım Hikmet'in cezaevinden karısına
yazdığı şiirler nereye konacak?
Bence, böyle bir bölümleme yapmak yanlış, ama
yapılıyor olmasının neyi gösterdiğini anlamanı iste-
rim:
Demek ki şairin düşünsel bir ağırlığı olmasını bek-
leyenler, şiirle dünya sorunlarını çözmeyi özlemek
gibi bir gülünçlüğün içinde değiller. Kimi şairler za-
ten böyle bir ağırlığı taşıyorlar ki yazdıkları "düşün-
ce şiiri" diye niteleniyor.
Şimdilik hoşça kal!..
Mektubunu bekliyorum...
Sevgiler, selamlar...
Cahlt Sıtkı Tarancı ölümünün
40. yılında anıldı
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Di>arbakır ın
yetiştirdiği ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı. ölümünün
40. yılında düzenlenen törenlerle anıldı. Dicle
Üniversitesi ve Kültür Müdürlüğü'nün ortaklaşa
düzenlediği etkinlıklere şairin vakın arkadaşı Av.
Reşit İskenderoğlu, Dicle Üniversitesi öğretim üyesi
Doç. Hikmet Tunç. Dicle Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Mehmet Özavdın katıldı. Törene katılan
Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necatı Bilıcan. "Cahit
Sıtkı Tarancı. yalnız Dıyarbakır'ın değil, tüm
Türkiye'nin sevdiği ve saydığı bir büvük şairdir"
dedi. Bilican. Cahit Sıtkı Tarancı'nın Reşit
Iskenderoğlu'nca yaptınlan büstünü açtı.
BLGÜN
.AKSANAT'ta saat 14.30'daÇaykovski'nin
'Fındıkkıran Balesi" "iaser-disc'ten gösterilivor. Saat
17.30-19.30 arası İstanbul Saydam Günleri'
kapsamında Gültekin Çizgen. Nevzat Çakır, O.Cenı
Çetin - Hadiye Cangökçe ve Sabit Kalfagil'ın
gösterilerini izieyebilirsiniz. (252 35 00)
CRR KONSER SALONfnda saat 20.30'da Üzev ır
Hacıbeyov "un "Arşın Mal Alan' adlı müzikli güldürüsü
sahnele'niyor. (232 9H 30)
NÂZIM KÜLTÜR MERKEZİnde saat 15 00 te
Aydemir Güler'le "demokrasiye aykın yazılar' üzerine
şöyleşi yer alıyor. (414 51 50)
İFSAK'ta saat 13.30'da Ayla Ersoy'un konuşmacı
olarak katılacağı "Sanat Kavramlarına Giriş 3' başlıklı
senminer yer alıvor. (243 14 01)
EVREVSEL KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 11 00 de
"Bir Seftali Bin Şeftali' adlı çocuk oyunu Koza
Tivatrosu tarafından sahneleniyor. Saat 13.00'te Sergeı
Bondarchuk'un "Dünyayı Sarsan On Gün' adlı filmı
yer alıvor. Saat 16.00-18.15 arası İstanbul Saydam
Günleri' kapsamında Süha Eray. Alaaddin Yavaş ve
Tempo Fotoğrafçılan'nın gösterileri izletıebilir. (243 OS
03)
TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZİ nde
"Mehtap'"ın halk müziği ve özgün parçalardan oluşan
konseri saat 18.00'de. (235 28 59)
NESRİN BAL / ART STUDYO / DAİMİ SERGİ • SATIŞ
KOCAMANSUR SK. 12/4 ŞİŞLİ TEL: 247 07 00