Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1996 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Özgürlük, Onu Savunanlann Hakkıdır
M. İSKENDER ÖZTURANLI
sir düşmek başka şev,
teslim olmak başka /
Seni sevmek başka bir
şey hürriyet, uğnında
dövüşmek başka.'
Son günlerde durma-
dan bu dizeleri yıneliyorum kendi kendime.
Atatürk ilkelerinden verilen ödünlerin nelere
mal olduğunu irdelemeye çalışıyorum. Bağ-
nazlara karşı, yobazlara karşı Atatürk'ün ge-
tirdiği aydınlığı. özgürlüğü gereği gibi savu-
namadığımızı düşünüyorum. Ve "yüziimü
yiireğime gizlhorum utancımdan".
Atatürk de\nminden 1950'lerde uzaklaş-
maya başlamıştır siyasal iktidarlar. Bunun so-
nucunda Nurcular. Nakşibendiler. Süleyman-
cılar. Tıcanıler yurdun dört köşesinde at koş-
turmayakalkışmışlardır. HeleTicanileroyıl-
larda Atatürk büstlerini. yontulannı kınp de-
virmeye yeltenmişlerdir. Nerede bir Atatürk
büstü ya da yontusu görseler. taşlarla. sopa-
larla. balyozlarla de\ irmişlerdir o yontulan.
Laiklik karşıtlıgı. Atatürk düşmanîığına dö-
nüşmüştür.
1960"lara dogru.laikliğın Transız thrila-
li'nin piçi" olduğunu söyleyen aymazlar gö-
rülmüştür siyaset dünyasında. "Âtatürk dev-
riminin ulusa zoria kabul etririldiği" sa\ lan-
mıştır. Ne yazık ki bunlara gereken yanıtlar
verilememiş. bu yargının saçmalığı toplum
katlanna gereği gibi anlatılamamıştır. Siya-
sal iktidar bu konularda sessiz v e suskun kal-
mıştır.
1970"lerde durum büsbütün değişmiştir.
1969 yılında Erbakan politikaya soyunmuş.
12 ekimde yapılan genel seçimlerde Kon-
ya'dan bağımsız mületvekıli seçümiştir. Po-
litikasını din eksenine dayandıran Erbakan.
seçimlerden önce ülkenin çeşitli yörelerinde
konuşmalar yapmış. bu arada Adana'ya da
gitmiştir. Din devleti özlemcileri şu dizeleri
içeren bir marşla karşılamışjardır kendisini:
"Kör dünyanın göbeğine / Hak yol Islam va-
zacağız / Kuşlaruı gözbebeğine / Hak yol İs-
lam yazacağa / Askerlerin miğferine / Kağnı-
ların tekerine / Buğulanan runç heykeline /
Hak yol İslanı yazacagız."
Aradan yıllar geçmiştir. Şeriatçı kafalarla
etkin savaşım veremediğimiz ve politik çı-
karları önleyemedigimiz için 1996 yılında Er-
bakan başbakan olmuştur. Artık İ970'lerde
şarkının güftesi de değişecektir kuşkusuz.
"Kağnılaraı tekeri" sözcükleri yenne başka
sözcükler kullanılacaktır. Bu yeni güfte. iki ay
önce bir cami imamı tarafından bir damlacık
sünnet çocuklarına söyletilmeye başlanacak-
tır: "Kör dünyanın göbeğine / Hak yol İslam
yazacagız/ Kuşlann gözbebeğine/ Hak yol İs-
lam yazacagız / Esen yele. yağan kara / Yağ-
mur yüklü bulutlara / Hak yol İslam yazaca-
gız / Askerlerin miğferine/Atatürk'ün heyke-
line / Hak yol İslam yazacağız."
Işjn en ilginç yanı. bütün bunlar demokra-
si adına yapılmaktadır. Sanki demokrası her
şeyi söyİemek ve her türlü gericiliğe ödün
vermek demektir. Anayasa Mahkemesi'nin
"Türk toplumunu hiç kimsenin geriye götür-
meye hakkı yoktur" biçimindeki kararı göz
ardı edilmektedir. Laiklik karşıtı bir anlayi-
şın. uzaktan yakından demokrasivie bağdaşa-
mayacağı düşünülememektedir.
Bilindiği gibi demokrasi. demopedi -halk
egitımi- demektir. Ve uygar dünyada halk her
şeydır. Söz konusu olan halk. çağdaş ve uy-
gar halktır. Çagın dışında kalan halk, uygar-
lıktan ve demokrasiden de uzaktır. Çagı dış-
layan ülkelerin hiçbirinde demokrasi yaratı-
lamamış ve yaşatılamamıştır
Demokrasi, özgüriükler rejimidir. Söz ve
düşünce özgürlüğü. bilim ve sanat özgürlü-
ğü. vicdan özgürlüğü. yoksulluktan kurtul-
ma ve korkusuz yaşama özgürlüğü, demok-
rasinin vazgeçilmez ilkelerindendir. Laik dü-
şünceden kaynaklanan demokrasi. insanlığın
ortak malıdır. Siyasal iktidarı gökten yere in-
diren laiklik, giderek demokrasiyi gerçekleş-
tirmiştir. Siyasal iktidar laiklik sayesindeaya-
ğını toprağa basmıştır. Din. devlet alanından
çıkarılmıs, \icdanlara terk edilmiştir. Devleti
din değil, akıl yönetmeye başlamıştır. Aklı
zincirden kurtaran laikliktir.
Laiklik. aynı zamanda ulusal egemenliktir.
Din devleti ümmet kavramına. laik devletse
ulus kavramına dayanır. Llusal düşünce yal-
nız kendi ulusuna değil, tüm uluslara kucak
açar. Her kişiyi insan bellediği için, ister Müs-
lüman. ister Hıristiyan. isterse dinsiz olsun
tüm insanlan bağnna basar.
Dinsel düşünce vicdan alanında kaldığı sü-
rece zararlı değil. yararlıdır. saygıdeğerdir.
Ama siyasal alana taştığı zaman bağnazlaşır.
Artık gözü hiçbir şey görmez olur. K.endisi gi-
bi düşünmeyeni ateşlere atar, kentleri yıkar ve
yakar. Kendisinin taptığı şeyleretapmayanla-
n kıhçtan geçirir. Asar. keser ve boğar.
tşte Atatürk'ün yurdumuzdan kovmak is-
tediği düşünce budur. Bu nedenle eğer yok ol-
mak ve Ortaçağın karanlığına gömülmek is-
temiyorsak. Atatürk'e ve Atatürkçü düşünce-
ye yeniden dört elle sarılmak zorundayız.
Atatürk'ün heykeline "Hak yol İslam" yaz-
mak isteyenlerle savaşmak, hepimizin göre-
vi haline gelmiştir. Demokrasi lerde "demok-
rasiyiyoketmeözgürlüğü
w
olmadığı gibi. "la-
ikliği ortadan kakİırnıa özgürlüğü*' de yoktur.
Çünkü laiklik. demokrasinın atardamandır.
Laikliği yok etmek, demokrasiyi yok etmek
demektir.
Laikiiği ve demokrasiyi yıkmak isteyenle-
re özgürlük tammak aymazlıktan ve düşün-
cesizlikten başka bir şey değıldir. Demokra-
si, köktendincilik karşısında kendini savun-
mak zorundadır. Böylesine bir davranış hoş-
görmezlik değil, demokrasinin yaşatılması
ve "özgürlüğün meşru müdafaası"dır.
Bugün ülkemizde "Egemenlikulusundur"
tümcesini "Egemenlik Allah'ındır*' biçimine
dönüştürmek isteyenlerle savaşmak. hem
anayasamızın. hem demokrasinin hem de la-
ikligin gereğidir. Bu, aynı zamanda bir özgür-
lük savaşımıdır.
Sorun. özgürlüğü karşıdan karşıya sevmek
değil. onu savunabilmektir. Ve çagımızda öz-
gürlük. onu her gün yeniden kazanmasını bi-
lenlerin hakkıdır.
Türkiye ve Yeni Dünya Düzeni
BÜLENT KIRMACI CHP Araştırma ve Proje Merkezi
D
üşünsel birikımimiz, sınıf bilincimiz, si-
vil toplum örgütlerimiz ve maddi evreni-
mızi ören her şey imızle, kendimize ait bir
'oluşum evreni' kuramadan. belirsizliğin
süre durumunu yaşıyoruz. Çünkü. birbi-
rimizi yeniden tanıyor. dile kolay tüketti-
ğimız kavramlan. harcanmış yıllarımızın hıncıyla içini
doldurmadan sabırsızca kurcalıyor. genelleşmiş güven-
sizliğimizin \e toplumsallaştırılmış kaygılanmızın niren-
gisinde, insan haklan \e gönenç paydasmda bir demok-
rasi evreni kurmak istıyoruz.
Haklıyız! Akdenız'den. Balkanlar'dan. Karadeniz'den.
Mezopotamya'dan bir halkız. Bütün bu coğrafyanın kâh
yaşlı bedende bir çocuk. kâh çocuk bedende bir yaşlı ol-
maklığını bilenlerdeniz...
"Değişliği'' söylenen dünyamızın tüm karabasanlann-
dan (kâbuslanndan) kendimiz için de insan kardeşlerimiz
ve doğal çevremiz için de umutvar düşler kurmak duru-
mundayız. Düşlerimizi bir adım geleceğe taşıyabilmek:
aynı ölçüde yakın geçmişle yüzleşmeyi ve düş rehavetini
bile günümüzün gerçeklennden tümüyle bağışık tutma-
mavı gerektirir.
fki önceki iktidar döneminde, adeta yüzde 50'ye yüz-
de 50 gibi sorumluluğu paylaşılmış görülen "özelleştirme"
ve "demokratikleşme" söylemıne tanık olduk. Bunun
uzantısında. ortaklar arasında siyasa! şantaj dönemi baş-
ladı. işin 'eylem' yönü bitti. Genye "slogan'ı tortulandı.
Hem de toplumsai istemlenn filtre edilmesi pahasına...
Öylelikle sorunlanmız daha da ağırlaştı.
Demokratikleşme yönünde toplumun "kışkırtılan" is-
temlen önceki baskıcı yasal çerçe\e çevresinde sulandı-
nlan yapay reform girişimlerine dönüştürüldü. "OzeUeş-
tirme,"ekonominin doğasından çok ideolojik bir jargona
oturtuldu.
Sonuçta en çok gereksinım duyulası 'halk desteği' yi-
tirildi. bu da *iktidar"ı zelilleştirdi ve Türkiye. içsel so-
runlanyla daha az baş edebildikçe, dünya egemenlerinin
kanşmacılığına daha çok açıidı.
Oysa Türkiye, biraz daha uzak geçmişinde. cumhuri-
yetin kuruluş evresinde. dünyadan etkilendiği kadar -özel-
İikle kendi bölgesini- ve o arada dünyayı da etkileyebil-
mişti(r). Anadolu devrimi. sosyalist ve kapitalist segregas-
yonun reddiyesiyle karma ekonomi modeli özgününde.
dilde. eğitimde. hukuk alanındaki köklü değişikliklerle;
eşitliğin temelinde özgürlüğü. özgürlüğün tabanında kıl-
gısal bagımsızlığı (bireysel ve ülkesel anlamıyia) yeşert-
miş veyüceltmişti...
Bu temel üzerinde ulusal sistemimizi. 1961 Anayasa-
sı'yla evrilen çoğulculuk \e katılımcılık yönlenyle berki-
terek; emeği. demokratik planlamayı ve ihtiyatlı bir eko-
nomik liberalizasyonu önceleseydik, bugünün Yeni Dün-
ya Düzeni sunağının •seçilmiş' kurbanlanndan bip olarak
kolayca tanımlanamazdık
Gerçekte, Yeni Dünya Düzeni, merkez finans-kapitali
dışındaki tüm ulusal dev letlere ve bütün uluslararası ku-
rumlara tarihin tanıdığı en kaba el atmalardan biridir.
Bu bağlamda kuşkusuz. asal sorun. sermayenin ulusla-
rarası ötesileşmesi olmayıp. sermaye deviniminın. ulusal
öncelikler bazında, iç dınamiklere olan -ve olası- etkisini
kayıt ve kurala bağlamaktır. Bu da kalkmma ve demokra-
si arayışlannı birbinne feda etmeden; bunlan. bütünsel ve
ulusal hedefler olarak kıskançhkla korumakla olur.
Soğuk savaş döneminde daha yoğun olarak halk deste-
ğine muhtaç olunan bir evrede, hiçbir hükümet. Yeni Dün-
ya Düzeni'nin yakın-uzak vadeli sakıncalanndan ne ken-
disini ne de halkını arkasına toplumsai desteği almaksı-
zın esirgeyebilir.
Bu doğrultusunda, önceliklerimiz. vanmız-yoğumuz
ve hedeflerımizin berraklığı açısından toplumsai dina-
mikleri harekete geçirici bir alrvapıya vardımcı olunma-
sı; yasama görevi ve yürütme erkinin 'göre\' alfabesinin
ilk harfı sayılmalıdır.
Tam da bu. daha saydam bir toplum yaşayışı. ekonomi-
nin ve demokrasinin rekabet ve katılım ayaklannın bir
gövdeyi geleceğe sırtlayışı anlamında bir dönüşüm de-
mektir. Halkının kendi yazgısı üzennde söyleyebildikleri
azaldıkça. Türkiye. dünya arenasında sözü gitgide daha az
geçer bir ülke olmaktadır.
Bu. Yeni Dünya Düzeni'ne ilişkin tartışmalann. toplu-
mun bütün kesimlerinı ilgilendirmesi gerekirken iktida-
nn kulak tıkadıgı bir avuç aydının tartışmasına terk edil-
miş olmasından da bellidir.
Oncelikle anımsamak gerekir ki bu adına "\em" deni-
len "._Dünya Düzeni", ilk kez ortaya atılmış bir tanımla-
ma değildir.
Şimdiki güncelınden yüz seksen derece farkhlık taşı-
yan ve adına "^'eni Uluslararası Ekonomik Düzen (VU-
ED)" denilen bir tanımla dünyamız, çeyrek yüzyıl önce
tanışnııştı.
YUED. L'çüncü Dünya'nın ticaret koşullannı iyileştir-
meyi ve uluslararası ilişkileri demokratikleştirmeyi he-
defleyen bir reform programıydı. Bu programın arkasın-
da. 1970lerin ortasındaki dünya siyasal çevrimi ve kuzey-
güney (varsıl-yoksul I diyaloğu ile ABD yönetimıne kıs-
men yansımış 'insan haklan' anlayışınm ve arayışının iz-
leri vardı. Ancak aynı ABD. Reagan eliyle bu özlemi.
IMF, Dünya Bankası veG-7 (en zengin yedi ülke)tarafın-
da kotanlan kemer sıkma. borca bagımİılık, özelleştirme
ve yapısal uyum politikalanyla çignedi.
Öysa. bozucu ve olumsuz getirisinin iyicil beklentileri
kat kat aştığı BM (Birleşmiş Milletler), uzmanlannca da
deşifre edilmiş "yapısal uyıım" programlannın ve bunla-
n tümleyen tam liberalizasyon politikasının. yakınlann-
da. Afrika ömeğinde görüldüğünce ne denli bir yıkıma yol
açtığı artık daha iyi anlaşılmaktadır.
Yeni Dünya Düzeni, on altı yılda, dünyanın en yoksul
ülkelenne (4. dünya ülkeleri) zenginlerin gaynsâfi hası-
lalannın on binde birini verdi, karşılığında, bu ülkelerin
dış borcunun yüzde 400 artmasına neden oldu.
Merkez ülkeleri (YDD'nin patronajı) dışında. öbür ül-
keler. yaşam standartlannda mutlak bir genlemenin. bü-
yüyen eşitsizliğin ve yaygınlaşan yoksulluğun cenderesi-
ne sokulmuş bulunmaktadırlar.
Gerçekten Yeni Dünya Düzeni. mali açıdan emekçiler
aleyhine başladığı ilişki sistematigini, kendisiyle işbirliği
eden hükümetlerin ulusal politikalar izlemesinı sınırlan-
dırarak 'ulusal devlet' alerjisiyle bitirmeve vardırmakta-
dır. Ülkemizde de bu oyun sahnelenmek istenmektedir.
Yurtsever aydınlanmızın yanı sıra, bazı emekçi örgüt-
lenmizin ve ulusalcı işveren kunıluşlanmızın. son zaman-
larda. bu oyuna karşı -haklı- olarak tepki gösterdikleri bi-
linmektedir. Ancak söz konusu tepkilerin birer refleks bo-
ytıtunu aşması ve dayanışma ortamında etkili kılınması
için önceliklerin iyi belirlenmesi gerekmektedir.
Hiçbir yönetim erkinin -hele ki kendi alanını genişlet-
mek pahasına- sivil toplum örgütlerinin alanını daraltma-
ya ve ya da kendisini toplumsai istemlerden bağışık sa-
yarak toplumun genel istemlerini kendi duymazlık nok-
tası olarak belletmeye hakkı yoktur.
Örnegin, ekonomik büyüme özgürlüksüzlüğe, serma-
ye akışkanlığı sendikasızlığa. biçimsel seçimler katılım-
cı demokrasi idealine yeglenemez. Böyle bir anlayışın
zıddı olan uygulamalann altmda da olsa Türkiye. her tür-
lü içsel ve dışsal güçlüge karşın: YDD'ye ve yetersiz yö-
neticilere bırakılamayacak denli büyük bir tanhsel. kül-
türel. sosyal ve ekonomik varsıllıgın ve değenn adıdır.
TELECARD'I OLANLARt t
TELECARD'LA ODEME
YAPARLAR.
TELE-ÖDEME
LECTRO.
Maestro
Telecard'ı olanlar, uluslararası
VISA/Electron ya da Maestro
sistemlerinin amblemlerini
gördükleri her yerde,
mağazalarda, marketlerde,
restoranlarda, benzin
istasyonlannda, kısacası gündelik
yaşamlarının her anında, küçük
büyük tüm ödemelerini Telecard'la yaparlar.
Yani Tele-Ödeme yaparlar.
Tele-Ödeme için, Telecard sahibinin gerekli
miktarı hesabında bulundurması yeterlidir.
Tele-Ödeme'de, ödenecek tutar, Telecard sahibinin
hesabından işyerinin hesabına geçer. Telecard
sahipleri bu yüzden üzerlerinde para taşımazlar,
para çıkıştı çıkışmadı sıkıntısı yaşamazlar, para
çekmeye gitmek zorunda kalmazlar.
Bugün Türkiye'de Tele-Ödeme yapılabilecek
mağazaların, marketlerin, restoranların, benzin
istasyonlannın sayısı on binlere ulaştığından,
Tele-Ödeme yapmak büyük bir rahatlık, büyük
bir kolaylıktır.
Sizin henüz bir Telecard'ınız yoksa, hemen
bir Telecard alın, yurtiçinde ve yurtdışında
Telecard'la ödeme yapmanın, yani Tele-Ödeme
yapmanın çağdaşlığını yaşamaya başlayın.
Burası Yapı Kredi. Fark burada.
Gelin, kendinize bir iyilikyapın, hemen bir Telecard alın. "hizmette sınır yoktur'
C W
PENCERE
Bir Yalancıyla
Bir Yüzsüz...
Bir kişinin adı yalancıya çıkmayagörsün, hiçbir
sözüne inanılmaz; "Ben yalan söylüyorum" dediği
zaman bile yalan söylediğine inanılmaz. Eski zaman
bilgesi, böyle birisine şu dersi vermiş:
- Yalan söylediğini söylüyorsun. Eğer bu doğruy-
sa yalan söylediğini söylerken de yalan söylüyor-
sun. Öyleyse yalan söylediğin doğru değil. Ama
eğer bu doğru değilse, o zaman yalan söylediğini
söylerken de yalan söylemiyorsun. Öyleyse yalan
söylediğin doğru.
Kişiliğini yalancılığın sarmalına dolandıran kimse-
nin vay haline!..
Ya böyle biri toplumu yönetmeye kalkışırsa?..
O toplumun vay haline!..
Bir kişinin suratsızlığı yüzsüzlükten ayrı ve gayrı
sayılmalı...
Yüzsüz olabilir bir kimse...
Ama suratsız olması gerekmez, belki de 'beşuş
birçehre'ye sahiptir, durmadan sırıtır.
Bir başka kişi de suratsız olsa bile yüzsüz değil-
dir; asık suratlı, ama onurlu nice adem var.
Atalarımız yüzsüz ile suratsızı birbirinden ayırmış-
lar; suratsız için demişler ki:
"Suratından düşen bin parça..."
"Suratına bakanın kırk yıl işi rast gitmez."
"Suratına bak, süngüye davran."
Peki suratsızın yüzsüzü için eski defterlerde öz-
deyiş yok mu:
"Surat değil, mahkeme duvarı."
"Suratı kasap süngeriyle silinmiş."
"Yüz surat, Hacı Murat."
•
Yüzsüzlük nedir?..
Yüzsüz, utanması sıkılması olmayan, ar damarı
çatlamış kişidir.
Adamın yüzüne tükürsen kılı kıpırdamaz, elinio
tersiyle suratındaki tükrüğü silip der ki:
- Yağmur yağıyor.
Nasıl olur bu?..
Herifin yüzü insan derisi değil, davul derisidir, a\
eline tokmağı vur:
Güm güm de güm güm!
Atalarımızın yüz üzerine özdeyişleri surata ilişkin
olanlardan aşağı kalmaz:
"Yüz verdik deliye, geldietti haliye..."
"Yüz verdik, astarını istedi."
Bir insan liberal ya da sosyalist olabilir; sağcı, sol-
cu, faşist, şeriatçı olabilir...
Yüzsüz olmak apayrı bir iş...
Her çeşit meslek ve meşrepten insanın yüzsüzü
özel bir yaratıktır.
Yüzsüz sırnaşıktır. yapışkandır, bir kez bir yere
yapıştı mı, artık onu oradan sökmenin olanağı yok-
tur; çünkü bu herifte onur monur hak getire...
•
Bir yüzsüzle bir yalancı anlaşıp da ortaklık kurdu-
lar mı yandı gülüm keten helva...
Yalancı yüzsüze bağlanır..
Yüzsüz yalancıya sırnaşır..
Yalancı diyor ki:
- Yüzsüzle çok iyi anlaşıyoruz, ortaklığımız sürü-
yor, ayrılmaya niyetli değiliz.
Yüzsüz diyörkf:'
1
" ' .
- Yalancı doğru söylüyor!..
Tencere düşmüş, kapağını bulmuş...
Tam 4 kere toplatıldü... AMA!...
DİN TACIRLERI
(REFAH PARTİSİ'NİN NEGATİF YÜZÜ)
5. KEZ ve DAHA DA GELİŞTİRİLMİŞ OLARAK
YİNE PİYASADA
EVET...
SARA CÜL T U R A N mUzunvetehlikeli
Araştırmalanndan sonra YASAK TANIMAYAN
TÜRKİYE deki "KARA TEHLİKEYİ"
BÜTÜN ÜRKÜNÇLÜĞÜYLE
Yansıtan belgelerle dolu "DİN TACİRLERİ" adlı bu yapıtını,
gerçek ATATÜRKÇÜ'lerin, yani Cumhuriyetimizi, Yurdumuzu,
Ulusumuzu seven sağduyu sahibi herkesin
İBRETLE Okuması gerekir.
TUM KITAPCILARDAN ARAYINIZ..
Genel Dağıtım
. » 0.232.489 41 32 • Fax: 445 61 40
BAŞSAGLIGI
Gazetemizin atletizm yazarlarından
Miinir Varaş'ın annesi
MEVHİBE
DEMÎRAYRILAR
vefat etti. Merhumeye Tann'dan rahmet. Yaraş
ailesine başsaelığı dileriz.
CUMHURtYET ÇALIŞA>L\RI
KOŞUYOLU PARKI'NA CEPHELl
400 m2 müstakil
KİRALIK İŞYERİ
300MİLYON
293 10 47
Marmara Üniversitesi İktisadi ve tdari Bilımler
Fakültesi lisans diplomamı kaybettim, hükümsüzdür.
GLLSEIEN ÇİÇEK
l.Ü. tletişim Fakültesi öğrenci kimliğimi kaybettim,
hükümsüzdür.
EYLEM DERSUNELİ