Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1996 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Şah Rıza ve Emanullah reformlar için Türkiye'yi örnek alırken ulusal farklılıklan gözardı etmişlerdi
Atatürkçümodelin kötü taklitleri• Atatürkçü model, her iki ülke liderinin de çok cesur kararlar
almasına yol açmıştı. Türkiye'de cumhuriyetin ilan edilmesinden
etkilenen Şah Rıza, cumhuriyetçi bir tanıtım kampanyası
başlatınca, halk ve monarşi yanlısı İslamcıların tepkisiyle
karşılaşmıştı. Bu kesimler, cumhuriyetle din düşmanlığını
özdeşleştirmişlerdi. Emanullah ise çağdaşlaşma yanlısı ve
gelenekçi olarak ikiye ayrılan aydınların birleştirilmesiyle başarıya
ulaşacağını sanarak doğrudan dini güçlere karşı saldırıya geçmişti.
Atatürk'ün 1927 yılında TBMM'ye verdiği Nutuk'tan esinlenen
Emanullah, beş gün süren nutkunu dini şeflere zorla dinletmişti.
A tatürkçü Türkive'nin.
JM Şah Rıza \e Emanullah
yU ıçin bır örnek olmasına
Âı^m kaıyn etkin bir model
/ M olu>rurduğunu sö>lemek
-A. M pek kolav olmayacaktır.
Şah Rıza ile Emanullah'ın bazı
alanlarda uyguladıklan reforınlann
zamanlaması \e nitelikleri. bazen
Türkive'nin bu venilıklerde evleme
geçmesini beklemedikleri gerçeğini
ortava kovmaktavdı. Nitekim Şah Rıza.
Fransa modelini örnek alarak. eğitim
programlanndaki retormun
uygulanmasına 1921 vılında
başlayarak. I924'ten sonra ise adli
yasaların modemleştirilmesi
hareketine girişmişti. Ordunun
modernleşmesı \e askeri devimlerle
başlatılan dilde sadeleşme hareketi de
zamanından çok önce zorunlu hale
getirilmiştı. Avrupa'nın simgesi
şapkanın kabul edılmesınde ise
kuşkusuz Şah Rıza'nın 1934"te
Türkıve'ye yaptığı zivaretin önemli
etkisi olmuştur (47). Ancak Batı
givsilerinın kabul edilmesi. 1928
yıİtnda başlatılmış. Şah Rıza "Pehlevi
şapkası" denılen ulusal bir şapka
türünü zorla kabul ettirerek. bu konuda
Atatürk'ten daha da tarklı bırtutum
ıçine gırmışti (48).
Afganistan'da ise Emanullah. 1919'dan
itıbaren özgün bir siyaset izlemiş.
1921 'de uygulanan adli reformlardan
sonra 1923 Anavasası vapılmıştır.
Kraliçe Süreyya
başörtüsünü atar
Afganistan'da. Türklerin yanı sıra
Mısırlılar. Almanlar. Ingilizlerde
bulunuvordu. Nitekim bir Fransız
mimar olan Foucher. 1922'de eğitim
• sistemini venıden düzenlemekle
görevlendirilmiştı. Emanullah'ın 1927
ve l92R'de vaptığı Avrupa seyahati
sırasında Avrupa modelini doğrudan
incelemiş olduğunu hatırlatmalıvız.
Kadın haklan konusunda ise Kraliçe
Süreyva, 1921 yılından itibaren ilk kız
okulunun açılışını. bir kadın dergisinin
ya> ıiTiını sağlamış \e reşit
olmavanlarla kan uyuşmazlığı
durumundaki evliliklen yasaklayan bir
yasa çıkarmıştı. Kraliçe. 1927 Aralık
ayında Batı A\rupa'ya yapacagı
.seyahatten önce başörtüsünü
atmıştı (49).
Atatürkçü örnegin doğrudan
gerçekleşen etkileri. daha önce
değindıgimiz ulusal farklılıklar
nedenıv le bazen olumsuz sonuçlar
doğurmaktavdı. Nitekim Türkiye'de 29
Ekim 1923te cumhuriyetin ilan
edilmesinden etkilenen Şah Rıza.
cumhurıvetçi bir tanıtım kampanyası
başlatınca. halk \e monarşi yanlısı
İslamcıların tepkistvle karşılaşmıştı.
Bu kesimler. cumhuriyetle din
düşmanlığını özdeşleştirmişlerdi.
Sonuçta I Nisan 1924'te cumhuri}etçi
tasarı terk edilmişti (50). Üstelik
Türkıye'den esinlenerek
gerçekleştırılen dil devriminin,
1934ten sonraki etkisi vetersiz
kalmıştı. Sonuç olarak fran rejimi.
1935 Mavısı'nda kurulan Fahrangistan
Akademisi ile birlikte. belirli bir
hareketsizlik içine girmişti (51).
Afganistan'da. aydınların \e halkın bir
kesıminin Türklere duyduğu derin
saygı. sultanlıgın \e halifeliğin ortadan
kaldınlması. çağdaşlaşma hareketinin
reddedilmesi \e askerlerin Türk
danışmanlara olan kıskançlığına
karşın. \arlığını sürdürmekteydı.
1924'te Büyük Meclis'te (LaLoya
Jirga). gelenekçi aydın kesim.
Emanuîlah'ın reformlannı İslamcı bir
görüşle saptırırken. halifeliğin
kaldınlmasını da sert birdille
eleştirmişti (52).
Atatürkçü model. Emanullah'ın çok
cesur kararlar almasına yol açmıştı. Bu
bağlamda çağdaşlaşma yanlısı ve
gelenekçi olarak ikive aynlan
avdınların birleştirilmesiyle başanya
ulaşacağını sanarak doğrudan dini
İran ve Afgan yönelicilerini/j Atatürkçü de\ rimlerden etkilendiklerini doğruhnan pek çok kanıt göstermek mümkün.
güçlere karşı saldınya geçmişti {53).
1928 Ekim avında Kraliçe başını halk
içinde açmış ve daha sonra peçevi
kaldımıış. memurlar arasında birden
fazla kadınla evliliği yasaklamıştı.
Emanullah daha da ileri giderek 1928
Ekim ayında Büyük Meclis'e çağırdığı
dini şetİeri aşağılamış, onlan Batı
üiysileri giymek konusunda zorlamıştı.
Atatürk'ün'1927 yılında TBMM'ye
verdiği Nutuk'tan esinlenen
Emanullah. beş gün süren nutkunu dini
şeflere zorla dinletmişti. Son olarak
Emanlulah. 31 Mart 1927'de Kâbil'de.
Doğulu giysilerin giyilmesini
yasaklamıştı (54). Ne var ki bu
ginşimler sırasında ŞSCB ile Büyük
Britanya. .Afganistan'da ihtilaflan
körüklemekte ve ülke az gelişmişliğin
iktisadi güçlükleri içinde
yaşamaktavdı.
Emanullah. simgesel olmaktan çok
daha ilerive giden reformlara kendisini
övlesine kaptırmıştı ki. giderek
zavıflamakta olan konumunu unutmu^.
İslamcıların aşiretlerle işbirliğine
giderek silahlı bir başkaldında
bulunabileceklen olasılığını
düşünememışti. Türkive'nin sıyasi
vapisindan farklı olan bu durumu.
Mustafa Çokaiev şöyle
degerlendirmektedir: "Reformcu bir
kral, Afganlan tek ve bütün bir ulus.
devleti de sivasi bir kurum olarak
değerlendirirken, Afgan aşiretleri,
kendi açılarından devlete
baktıklarında, valnızca kendi
çıkarlarını görmekte\ebunlan
savunmak için kutsal şeriat kurallarını
öne sürmektedirler." İran ve daha sonra
Afganistan'da büvükelçı olan
Britanyalı Sir Francis Humphrev,
1960'ta Vartan Gregorian'a yaptığı
açıklamada. Atatürk'ün de vukarıda
belirtilen görüşü paylaştıgını
bildirmektedir(55).
Atatürkçülüğün İran ve Afganistan
üzerindeki etkisini incelerken.
değindiğımiz başarısızlıklann bizi
yanıltmaması gerekir. İran \e Afgan
yöneticilennın Atatürkçü dev rimlerden
etkilendiklerini dogrulayan savısız
kanıt gösterilebilir.
Herrürlü modelde vanılticı tınsurların
bulunduğımu dikkate alarak.
Atatürkçülüğün İran \e Afganistan'da
uvgulanabilirliğini doğnılayabilir
miyız? Çeşitii etkilerin yanı sıra
özelliklc otoriter vönctim niteliğinin
aynen vansidığını sövlevebiliriz.
Modernleşme çabaları ve
dilctatör rejimler
İran ve Afganistan'da uygulanan
reformlar. bu ülkelerin tarihi gelişim
süreçleri ve konumlan üzerinde • -
vapılan vaıılı^ değerlendırmelerin
ötesinde. vöneticilerin vüzeysel
görüşlerıni de yansıtmaktaydı. Oysa
Türkiye'de önce Genç Osmanlılar.
sonra Genç Türkler'in yarı teokratik
de\ let düzenine \e İslamcı topluma
karşı gcrçekleştırdikleri köklü atılımlar
söz konusuvdu. Üstelik empervalist
güçlerın bağımlılığından gerçekten
kurtulan tek ülke Türkiye idi. Şonuçta
halkegemenlığı ilkesi üzerinde
kurulan tek dev let ve otoriter bir
dönemden sonra bazı buhranlar
vaşaıısa da istikrarlı birdemokrasivi
Aydınlanma ve demokrasi yolunda ilerleme
iilkelmlekigeleceğiGünümüzde, Atatürkçü devrimlerin Müslüman
ülkelerdeki etkileri geçerliliğini tüm gücüyle
korumaktadır. Nitekim MüsJüman ülkeler, yakın bir
gelecekte, Atatürk devrimlerini uygulayacaklardır. Türk
Kurtuluş Savaşı bütün Müslüman ülkelerde yürürlükte
olan ümmet anlayışı yerine ulus kavramını ortaya
koyarak, yeni bir uyanış yaratmıştır.
Böylelikle Müslüman subaylar ve aydmlann çoğunluğu.
Atatürkçülerin dini ilkeleri hedef almadığını. ancak siyasi
amaçlanna ulaşmak için din sömürüsü güdenlere
karşı geldiklerini çok iyi anlamışîardır.
Atatürkçülük; monarşi, teokrasi ve yan-teokrasi
rejimlerinin tam aksine. halk egemenliği temeline dayanır.
Bu bağlamda Atatürkçülük, dini inanç sömürûsüne son
veren, demokrasi düzenine geçiş siirecini
sağlayabilen en uygun siyasi yöntemdir.
Dini baskı nedeniyle halklann başkaldııamadığı teokratik
rejimlerde, 21. yüzyılın başlannda. demokratik düzene
geçeb'ilmenin ve eski dini rejimlerin yıkılmasının
en etkin siyasi yöntemi, Atatürkçülüktür.
Müslüman ülkelerdeki aydınlar, kurmayı öngördûkleri
halk egemenliği için gerekli olan siyasi düşünceyi.
Atatürkçü hareketin içinde bulunmuşiardır.
Nitekim Atatürkçülük, İslamiyet ile halk egemenliğini
bağdaştırarak, İslamın özüne yönelmiş, laiklik ilkesiyle
mantığı ön plana çıkararak, biiinç özgürlüğû sağlamış,
sonuçta İslamda "yeniden doğuşu" gerçekleştirmiştir.
Isiamiyet evrensel değerini. Osmanlı İmparatorluğu
zamanırtdaki hoşgörü ile kazanmıştı. Günümüzde
îslamiyet, özdeğerlerini ve gerçek bilinç özgürlüğünûn
varlığını, ancak laiklik ile mantıklı Müslümanlığı
bağdaştıran Atatürkçülerin yaşadığı Türkiye'de
bulabilmiştir. Oysa Müslüman ülkelerde şeriat düzeni
içinde yaşayan ve sadece tek hükümdara boyun egmek
zorunda kalan Müslümanlar. bundan yoksun kalarak
biiinç özgürlüğünü kullanamamaktadtrlar.
Islamiyete, halkçı niteliğini yeniden kazandırabilecek ve
hiçbir kişiye, topluluğa, dini veya siyasi ayncahk
tanımayacak tek yöntem halk egemenliğidir. Atatürkçülük
bu bağlamda, her ne kadar köktendincilerin hedefi olarak
görülse de, Müslümanlann aydınlanma ve demokrasi
yolunda ilerlemeieri için gerekli en uygun
model niteliğini korumaktadır.
Tarih, yakın bir gelecekte, teokratik rejimlerin başında
DemokJes'in kılıcı gibi asılı duran Atatürkçülüğün
etkilerini mutlaka yazacaktır.
gerçekleştirebilen tek ülke yine
Türkive olmuştur. İran'da çağdaşlaşma
süreci. Amerikan çıkarlan
doğrultusunda hareket eden ve temelde
seçkın sınıflara yarar sağlayan diktatör
rejimle özdeşleşmiştir.
Afganistan'ın modernleşme sürecınde
ise ülkede birlik sağlanamamış,
hareketsiz ve tutucu hükümetler
peşpeşe iktidara geçmişti. Bu dönemde
Sov vet korumacılığı etkisini
giderek arttırmıştı.
Bütün bu verileri değerlendirdigimiz
zaman, süreklı bir modernleşme
siyasetini gerçekleştirebilen tek
ülkenin Türkiye olduğu bir kez daha
ortava çıkmaktadır. Şah Rıza
Pehlev i've karşı oluşan güçlü
muhalefet, reformlann vüzeysel
nitelikte kalmalarından ve toplumsal
eşitsizlikleri ortadan
kaldıramamalanndan
kaynaklanmaktaydı. Bu unsurlar.
uygulanan rejimın yasal dayanağının
bulunmaması gerçeğiyle birleşince
Şah'ın devrilmesi kaçınılmazdı.
Humeyni İran'da
modernleşmeyi engeller
Nitekim İran Cumhuriyeti en katı
İslamiyetçilerin egemenliği altına
girmişti. Muhammed Arkun,
"HumejTii ile Atatürk'ün önerdiği
tamamen çelişkili çözümlerin"
arkasında kutsal görev açısından bir
benzerliği ortava koymaktadır: "Tarihi
gelişim sürecinde ve a> nı zamanda
Müslüman toplumun geleneksel yapısı
üzerinde köklü bir değişiklik
yaratmak" (56). Doğal olarak
Humevnicilığin köktendinciliği.
İran'ın gerçekten modernleşmesini
engellerken. Atatürkçü rejim bu
konuda ne denli güvenilir olduğunu
kanıtlamıştı. Atatürkçülük. belli bir
gelişme projesi hazırlavarak köklü
değişiklikler yapmış, çagdaşmaşma
amacına yönelmiştir. Oysa
Humeyniciliğin doğuşunda bir gelişme
projesi hiçbir zaman hazırlanmadığı
gibi. demokratikleşme tasansının sözü
bıle edılmemiştır. Bu durumda
çagdaşlaşmayı reddeden. buna karşılık
modemleşmenin teknik yönlerinı
kabul edecek gerçekçi bir İslamcı akım
bile Humeyni hareketinin mantık dışı
görüşüne ters düşmektedir.
Afganistan "a gelince: Gelenekçi
kesimin merkezci egilımleri.
modernleşme sürecinin
gerçekleşmesini engellemekteydi.
Komünıstlerinl978'de iktidara
.^çmelerivlıîrjîfrhkte. okuma-vazma
seferberliği ve kadınların serbestliğı
konusundaki girişimler. şu kusurlar
nedeniyle sonuçsuz kalmıştı: Komünist
rejim baskıcıydı. dinsizdi ve SŞCB'nin
denetimi altındaydı.
Ulusal birlik ve kimlik olgusu
tamamen komünist rejime karşı
kullanılmıştı. Nitekim 1989da işgalci
Şovyet güçlerinin çekilmesinden sonra
etnik gruplar ve aşiretler arasındaki
rekabet veniden başlamıştı. Ortaya
çıkan iç savaşta. İslamcı görüş de dahil
olmak üzere genel bir tasannın
yokluğu gözlenmekteydi.Bu iki
ülkedeki ulusal koşullann farklılığını
dikkate alarak Atatürkçülüğün İran ve
Afganistan'da yayılamadığı sonucunu
çıkarabilir miyiz' Öncelikle 1920'li
yıllarda Türkiye'nin az gelişmiş bir
ekonomiye sahip olduğunu. ülkede
dinin ve geleneklerin egemen
olduğunu. dolayısıyla İran ve
Afganistan"dakı modernleşme yanlısı
vöneticilerin başarısızlıklannı. sadece
giriştikleri evlemlerin zor koşullan ile
açıklayamayız. Gerçekte bu
başarısızlığın asıl nedenlerini.
vöneticilerin veni koşullara uyum
saglamakta ve özellikle iktisat. siyaset
ve toplumsal gerçekler arasında
bağlantı kurmak ve köklü
değişiklikleri saglamaktaki
yeteneksizliklerinde aramak gerekir.
İÎTTİ
rıA DESTREE. ıı.g.e.. s. H4-17- DonaldS.
U'ILBER. u.g.e.. sM. John R. PERRY. a.g.e., s.
4X>ArnoldJ. TOYSBEE. Sııne? <or 192*.
u g.e.. s. 203
49) A. DESTREE. a a e.. s. 17K-T9
İ(»ArnoldJ TOYSBEE. Sııne) for 1925.
a.ç.e.. s 515-5İ''
51) John R. PERRY. a.g.e.. s 302 ve 307-310
52) Lıuhug U'AD.4 UEC. u.g.e . s 26S
53) Leon B POL LUDA. a g.e.. s. 26.S
54)ArnoklJ TCHSBEE. Sıırveyfor I92f<a.g.e..
s. 205 A DESTREE. a.g e . s. İ7
9
55/ Vartan GREGOR1AS. a g.e.. s 2*4
56) MohammeJARKLS. "Posıtivısmeat
tradıtıondcım ııııepenpettıveıslamn/ue. Leıas
dıı Ketııalısnıc '. ın Dıoıjene. Paris. 19X4, no
12: s M-nr
ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL
EmekK ikraıniyesi geri ödenir mi?
Soru: Bir sos\algüvenlik kurumu genelmüdürlüğü Bilgi İşlem Da-
• ire Başkanlığı'ndan 1. derece 4. kademe \e + 3000 ek göster-
geli 29 > ıl üzerinden Bilgi İşlem Daire Başkanı olarak emekli
oldum. O tarih itibarıyla da ikramiyemi aldım. Ancak 1993
vılında bir büvükşehir ilçe beledi\esine + 2200 ek göstergeli
Bilgi İşlem Müdiirii olarak atandım. Memuriyetedönmem ne-
deniv le almış olduğum ikrami) e>i yasal fafcd ile öde> erek me> -
cut vasal haklanmı alıııak istiyorum. Bu nedenle, Emekli San-
dığı'na \ermiş olduğum dilekçem, 5434 sayılı Emekli Sandı-
ğı kanunu'nun ek 20. maddesi esas alınarak cevaplandırıldı.
Gelen ce> apta '29 yıl hizmetinize karşılık tarafınıza emekli ik-
ramiyesi ödendiğinden sonradan geçen 1 tam fiil hizmet >ılı-
na karşılık emekli ikramivesi ödenecektir' denildi. Emekli
Sandığı Kanunu'nun ek 20. maddesi emekli ikramiyesinin na-
sıl odeneceğini hükme bağlamıştır. Emekli ikramiyesinin ge-
riye ödenip ödenmeyeceğini hükme bağlamamjştır. İnceJedi-
ğim kadarıyla bu konuyla ilgili herhangi bir maddeye de rast-
lamadım. Vukarıda kısaca özetlemeye çahştığım bu konuda
yargıya nıüracaatı düşünmekte>im. (T.A.)
V'ANIT: 5434 savıb TC Emekli Sandığı Yasası ek madde 20 uya-
rınca: "Emekli, adi malullük. vazife malullügü a\lığı bağlanan veya-
hut toptan ödeme vapılan, asker. sivil tüm iştirakçilere, her tam fıili
hizmetyılı için" emekli aylığı baglamayaesasalınan tutarların bırav-
lıgı emekli ikramivesi olarak venlir.
"Verilecek emekli ikramivesinin hesabında 30 fiili hizmet yılından
fazla süreler nazara alınmaz.
Emekli ikramivesini aldıktan sonra yeniden iştirakçi durumuna gi-
renlerin tekrar emekliye avrılmalarında. yalnız sonradan geçen hiz-
metlerine karşılık yukandaki esaslara göre emekli ikramivesi öde-
nir. Şu kadar ki evvelce verilmiş olan ikramiye ile sonradan geçen
hizmetler için aynca tahakkuk ettirilecek ikramivenin hesabına esas
alınan fiili hizmet süreleri toplamı 30 v ıldan fazla olamaz ve ev vel-
ce 30 hizmet yılı için emekli ikramiyesi ödenmiş olanlara hiçbir şe-
kilde ikramiye farkı ödenmez."
Ek 20. maddede emekli ikramivesini aldıktan sonra veniden işti-
rakçi durumuna girip veniden emekliye a>rılanlardan. "evvelce30hiz-
met vılı için emekli ikramiyesi ödenmiş olanlara hiçbir şekilde ikra-
miye farkı verilmez" denılerek 30 yıl üzennden ikramiye alanlara fark
ödeme vapılabılmesi yolları tıkanmıştır. "Peki 30 vıldan az hizmeri
olanlara, ikinci kez ikramive verilirken fark ikramive ödenmesi söz
konusu olaccak mıdır?"
\'aptığımız araştırmada bu sorunun olumlu va da olumsuz yanıtı-
nı bulamadık. Benzer durumlar için 1475 sayılı iş Yasası u> gulama-
smdan doğan uyuşmazlıklara ılişkın Yargıtay kararlanna değinmek-
le yetiniyoruz. 1475 sayılı İş Yasasf nın kıdem tazminatı ile ilgili 14.
maddesi uv arınca:"\v nı kıdem siiresi için bir defadan fazla kıdem taz-
minatı veya ikramiye ödenmez."
Kıdem tazminatını aldıktan sonra geri ödeme yapılırsa veni kıdem
tazminatı eski süreler de göz önüne alınarak ödenebilir mi?
(1) "(...) İş Yasası'nın 2320 savılı yasa ile değişik 14. maddesinde ay-
nı süre için birden fazla kıdem tazminatı ödenmeyeceğine dair buyu-
rucu bir esas getirilmiştir. Kıdem tazminatı vönündcn alınanın iade-
si suretiv le hizmetin ihvası yasanın az önce açıklanan temel ilkesi ile
bağdaşmayacağından sö/leşmedeki hükme itîbar edilemez (...) (Yar-
gıta> 9. Hukuk dairesi 30.6.1993 tarih, 4134 esas, 6013 karar)"
12) "Sonradan işe girilirken kıdem tazminatının geri verilmesi su-
retivle av nı dönem için son ücretten kıdem tazminatı istemi 'A> nı kı-
dem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı veya ikramiye
ödenmez' yolundaki buyurucu hükme aykındır. (Yargıtay 9. Hukuk
Dairesi, esas 1981/2525, karar 1981/14662, tarih 10.12.1981)"
" E\"velee 30 hizmet yılı için emekli ikramiyesi ödenmiş olanlara hiç-
bir şekilde ikramive farkı ödenmez" deyişi. "30 hizmet yılından az
süre için ikramive ödemesi yapılmış olanlara, ikinci kez ikramive öde-
nirken ikramiye farkı da ödenebilir mi" sorusunu akla getırmekte-
dir. Bu sorunun yanıtını da vargı verebilir.
Kaynak (I) İbrahim EŞMELİOGLL
1
. İş Kanunu 1986, sayfa: 258
(2) Osman USTA. Kıdem Tazminatı. 1994, savfa: 236
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Olur mu, Böyle Olur mu?
Yargıçlar-Savoılar Yüksek Kurulu'nu, son kararlan,
davranışları nedeniyle eleştırmeyi düşünüyorum.
Bilmeyenler bilsin, Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kuru-
lu'nun yetkilerı, cumhurbaşkanında yokturdesem abart-
mış sayılmam. Aldığı kararlar kesındır. Kararları. cum-
hurbaşkanının onayını gerektırmemektedir. Onlara, 65
yaşına değın kimse bır şey yapamaz. Üyeler. oraya dört
yıl için seçılirler. Basına yansıyan haberlere. soylentile-
re göre durum. koskoca Kurul'u yaralayıcı, incitıci nite-
liktedır. Kurul'un, Ş.K.'ye "teslımıyet" ıçerısınde bulun-
duğu ıleri sürülmektedır. Bu havayı yaratmaya kimsenin
hakkı. yetkısi olmamalıydı.
Kulisferde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Ismail
Hakkı Karadayı'nın iranlı bır generalle vaktiyle yaptığı
konuşma. dillerde dolaşmaktadır. Karadayı iranlı gene-
rale sorar:
- Nasıl farkına varmadınız? Nasıl haberiniz olmadı?
- Farkına varmadık, ış ışten geçmişti farkına vardığı-
mız zaman...
Deve yüküyle altın biriktiren 148 Erbakan ne demiş-
ti? "Kanlı mı geliriz, kansız rnı geliriz? Nasıl olsa gele-
ceğiz!" sözü, çok kışıyı ürkutmüş, korkutmuş olabılir
miydı? Kımileri:
- Bunlar nasıl olsa gelecekler, zaten iktidardalar. Ben
bunlaha şımdı ters düşmeyeyim. iyi ilişkiler İçinde ola-
yım. Yann için sıkıntı çekmeyeyim! hesabı içinde olabi-
lirler mi?
Kurul içinde boyleleri olabilir mi? Hiç usuma getirmek
ıstemıyorum. Ama bakıyorum, laiklik konusundaki Da-
nıştay kararı. Anayasa Mahkemesı kararı uygulanmıyor.
Türbanlı yargıç adayları "kura" çekıp ellerini, kollarını
sallayarak atandıkları yerlere gıdebilıyorlar. Ş.K.'nın is-
teği doğrultusunda, başsavcılar görevlerinden alınıp,
hallaç pamuğu gıbı savruluyorlar. Koca Kurul uyuyor,
uyutuluyor belkı. bılemem. Kurul boyle olursa, yargıç
karşısına çıkan yurttaş ne düşünecek?
- Sızlen buraya atayan Kurul, yansızlığını yitîrmiş, her
şeyiyle bakan karşısında "teslımıyet" içerisındeymiş.
Ben sizin dağıtacağınız ada/ete nasılgüveneceğım?
Gördünüz mü başa geleni?
Kurul'da başkanvekılı ne diyordu:
- Efendım, bizden türbanlılaıia ilgili rapor gizlendi.
Bunu gizleyenler hakkında soruşturma açılmasını ıste-
dik.
- Peki efendim. farkına vardınız demek; o zaman, ge-
tırın dosyalan, ıptal edin atamaları, ne duruyorsunuz?
Son kararnameyle, 25'e yakın başsavcının başsavcı-
lıkları alındı. Tanhınde görülmemış bır bıçımde. bir ge-
nel müdür görevinden alınarak. güney illerınden bırine
yargıçlığa yollandı.
"Bizim haberimiz yoktu" demek, Kurul'u da, üyeleri
de kurtarmaz. Kurul Başkanvekılı Sadık Mollamahrnu-
toğlu, "Haberimizyoktu rapordan•" dıyor, ama kulısler-
de. Ş.K.'nın en büyük destekçısı olduğu söyleniyor.
Ş.K.'yı bır daha kutlamak gerekmiyor mu?
Kurul üyelerınden bırın/n eşi Ankara'da Idare Mahke-
mesi Başkanı mı? Danıştay üyesı olmak için çırpınyor-
sa, bunun yolu nereden mi geçıyor?
Orada çoğunluğu Yargıtay'dan gelen üyeler oluşturu-
yor. Koskoca Yargıtay üyeleri. "yargıç güvencesi"nn
simgesı olmalı değıller miydı? Demokrasımızin, çok par-
tili yaşamın yilmaz emekçısı Ismet Paşa, 1950-1960
arasında "yargıçgüvencesı" için çırpındı. Demokrat Par-
tı'nın ünlü Adalet Bakanı Hüseyin Avni Göktürk'e
(1955-1957), çok ağır bır soz söylemıştı; ben buağır sö-
zü hafifleterek anımsıyorum:
- Boncuklu İbrahim 7n kadısı, senden daha insaflıy-
dı!
Aşağı yukarı, bunun bıraz ağın bir söz. Boncuklu İb-
rahim, balıklara altın serpen ünlü "Delı lbrahim"\
Ş.K.'ye ben bir şey derniyorum, benim eleştirırnyar-j
gıçlara. Hanı, değirmencinin "Bertin'deyargıçlarvar"de-
diğıgıbı, "Ankara'dayargıçlar var" demek isterdim. Yar-
gıç. kıyıma uğratılır mı? Yargıç kıyıma uğrarsa, ben yar-
gıcın yüzüne nasıl bakarım? Halk arasında ünlü sözdür:
- Tann, yargıca, sağına (hâkime, hekıme) düşürme-
sin! derler. Korkariar ıkısinden de. Yargıçlar, kıyıma uğ-
ruyorlarsa, onlar kıme gidecek, kime sıgınacaklar?
Ş.K.'ye mi? Hani, küçük çıkarlar için eyvallah edenler
olabilir, el oğuşturanlar bulunabılır diyelım; ya hiçbir çı-
kan yokken eyvallah edenler; 12 Eylül, onun uzantısı ik-
tıdarlar. nasıl da yerle bir etmiş yargıyı?
Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu'nda, karşı çıkanlar
olduğu duyuluyor; ne oluyor karşı çıkıyorlar da? Hıçbı-
ri:
- Arkadaş, ben burada ant içtim, ben laik cumhuri-
yetin koruyucusuyum. Böyle şey olmaz, buna kararalır-
sanız ben yokum, ben bu Kurul'u terk ediyorum! demı-
yor. diyemiyor.
Ankara'da ıdare mahkemesi başkanları şöyle diyor-
larmış:
- Bakanlıkta, üst düzeyde bir yargıç filan yere sürü-
lürse, yann bizi Hakkân 'ye sürerter!
Gördünüz mü yargıç güvencesini?
Sözün kısası: Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu'nun
değerlı üyeleri, yaptıklan yanlısı düzeltmemişler, ıpe un
sermışlerdir. Yüksek Kurul şöyle oluşuyor:
Başkan: Bakan Şevket Kazan. Müsteşar: Uğur Ib-^
rahim Hakkıoğlu; Yargıtay'dan gelen üyeler: Sadık Mol-'
lamahmutoğlu. Sıraç Aslan, Engin Doğu; Danıştay'dan
gelenler: Zühal Çokar, Yaşar Selim Asmaz. i
Danıştay'dan gelen Yaşar Selım Asmaz'ın süresi ka-l
sım ayında doluyor. Danıştay, onun yerine üç üye adayı
seçecek. cumhurbaşkanı üçten bırını Yüksek Kurul'a
atayacak...
• • •
148 Erbakan, Libya'dan dönüşünde kendini Romali
generale benzettı; Müslümanları kandırdığı gibi belki.
Romalıları da kandırır! ;
B U L M A C A SEÜAT YAŞAYA\
SOLDAN SAĞA:
1/ Jüpıter gezege-
ninınbirbaşkaadı.
2/ Maksim Gor-
ki'ninbirromanı...
Çiçek tozu. 3/ 3
""Derlı toplu. saç-
ma sapan" örnek-
lerinde olduğu gi-
bi. anlatımı güç-
lendırmek ıçin ses-
çe benzer sözcük-
lenn üstüstekulla-
nılmasına verılen 8
ad. 4/ Sıkıntı ve- g
ren. hoşlanılma-
yan şeyler va da kımseler
için kullanılan bır söz...
Eksıği olmavan. 5/ Kale
hendeğı... Dört köşe yel-
kenlerın yan yakalarına 3
bağlanan halat. 6/ Şıirlerı 4
şerıata avkırı görüldüğü
içın Halep'tederisi yüzüle-
reköldürülmüşünlütasav- "
vuf şairi... Notada durak 7
ışaretı. 7/ Ördeğe benzer g
bir su kuşu... Satrançta bir „
taş. 8/ Ekmek ufağı... Kö-
pek. 9/îiave... Daha çok Karadenız vöresınde gıyilen bır tür
erkek ayakkabısı.
VLK.4RIDAN AŞAĞIYA:
1/ Dıvan şurınde kimı kavramlan dolaylı anlatmak içın kul-
lanılan nüktelı \e sanatlı söz... Teilür elementının simgesı.
2/Ses... Kısır. hiç doğurmamış havvan. 3/ "Aldanma ki —
sözü elbette valandır" (Fuzuli)... İçine başka bır sıvı karış-
tırılmamış ıçkı. 4/E1 yazmast kıtapların sonuna. güveden ko-
ruyacağına inanılarak yazılan ve tılsımlı sayılan sözcük. 5/
Bir kitabın kısaltılmış bıçımı \e özellikle kısa tarih kitabı.
6/Yapmacıklı davranış... Endonezva'nın plaka ımı... Kalın»
bükülmüş sıcım. 7/ Mesaj... Iskambilde koz. 8/ Korunmak,
içın bır yere bırakılan eşva. 9/ Bizans dönemınde. Istan-J
bul'da si>asal suçluların kapatıldığı ünlü zından... Lzaklık*
anlatmakta kullanılan söz.