Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 •€ EKİM 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
Büyükada'daki tarihi Rum Yetinıhanesi "sahte restorasyon" isteıııiyor
rinkipo Palas'tamimari sonunluluklar
.Değişik kaynaklara göre
Avrupa'nın en büyük ahşap
binası Büyükada'daki eski
Rum Yetimhanesi.
Bu bılgi biraz abartılı sa-
nılsa bile. iki yanı 6 katlı ol-
mak üzere tamamı 5 katlı ya-
pılmış ve 125 metre uzunlu-
ğu bulunan, aynca hemen
tüm taşıyıcı sistemi, döşeme-
leri, ta\anları ve sabit deko-
rasyonu da yine "ahşap" olan
bir bina için aslında çok da-
ha önemli "ayncalıklar^da
söylenebilir.
Örneğin, iki yıl sonra 100
> aşına basacak olan bu "kar-
kas" bina. sadece görkemli
mimari kimliğiyle değil. yı-
ne 100 yıldır ayakta duran
"ahşap statiğT ıle de Avru-
pa'da ve hatta dünyada eşine
az rastlanır bir kültür varlığı.
Yani, hem mimarlık tarihi,
hem sanat tarihi hem de mü- I Transız asıllı Istanbullu mimar Vallaury'nin tümüyle
hend.si.k tarihi açısından f-/ a h ş a p karkas olarak 100 yıl önce inşa ettiği tarihi
"tum vapısal ozellıklenvle # u - i A * * ı i • XT
biriiktekorunmasıgerekiibir-*- b ı n a
y yıkmadan restore etmek gerekıyor. Ne
ömek. Daha dogrusu. beiki var ki bu binayı otele çevirmek isteyen şirketin düşüncesi
deömeğioimayanbıranıtsai b ö v ı e jegil ve mimarlık tarihinin bu özgün yapısı tarihsel
mıras. ozsun bır ""belgesel ... ' , . " • • . , ,., . . . . c J r
Bu nedenie. böyies.ne ayncalıgını yıtırme tehlıkesı ıçmde...
önemli özellikler taşıyan ta-rihsel binalar için "bilime ve
insan emeğine''saygının gereğı ola-
rak öngörülen "ayakta restoras-
yon" kuralı. Rum Yetımhanesi'nın
de korunmasıyla ılgıli her türlü pro
jede en teme! mimari koşulu oluş-
turuyor. Yaklaşık 30 yıldır kulla-
nılmadığı için bakımsızlıktan hav-
li yıpranan binayı "beş yüdızlı otel
olarak" kullanmaya niyetlenen Bü-
yükada Turizm ve TicaretAŞ'v e ise
avnı evrensel kural. sözcüğün tam
anlamı\la "tarihsel sorumluluk-
lar"yüklüyor...
Adalarda ahşap kültürii
Tarihi Yetimhane binası Bü> ükada'nın İsa Tepesi'nde 25 dönümlük çamlık bir arazinin içinde
tmlunuvor. Bu arazinin halka açık bir gezi \e park alanı olması da proje kapsamında yer almalı...
Yineyaklaşık lOOyıiöncelstan-
bul'a Karaköydeki Osmanlı Ban-
kası, Tepebaşı'ndaki Pera Palas.
Gülhane'dekı Arkeoloji Müzesi bi-
nalarını ve birçok ünlü köşk ve ya-
lıyı kazandırmış. olan mimar Ale-
\andre Vallaury, acaba bu çok kat-
lı binayı Büyükada'nın İsa(Hristo)
Tepesi'nde neden "ahşap karkası"
olarak gerçekleştırdi?..
Bu sorunun ilk akla gelen yanı-
tı: "çamlaria kaplı 25 dönümlük bir
tepenin ortasında doğal çevreyle
bütünleşen bir mimari için" şeklın-
de verilebilır. Gerçekten de eskı ye-
timhane binası o bü>ük \e yüksek
kütlesine rağmen. ahşap olduğu
için ağaçların arasında olağanüstü
güzellıkte bir **ııyunT sergiliyor.
Yine aynı sorunun bir başka _\a-
nıtı ıse "Ada'yataşımagüçlüğü ne-
deni\le kârgir malzeme (taş. tuğla.
vb) yerine ahşabın \eğlendiğT yö-
nünde verilhor. Bu nedenle Valla-
urv \ e diğer mimarlar. örneğin Pe-
ra'da kârgir binalar yaparken Ada-
lar'da ahşap ağırlıklı çalışıvorlar.
Ne var ki bu böyle bile olsa. eskı
Yetimhane binası "yapıldığı döne-
min mimari \e kültürel tercihleri-
ni" belgeyen bir "kavnak \apıt"
olarak gelecek kuşaklara "strükrii-
relÖ2ellikleriyle"deaktarılmasıge-
reken bir kimlık taşıyor...
Aslında bu ızörkemlı bina. 1898-
Bir îstatıbul ıııimarma saygı.••Büyükada'daki tarihi Prinkipo Palas "ı 5
yıldızlı otele çev irmeye hazırlanan Büyii-
kada Turizm ve Ticaret AŞ,projeyle ilgili
yaptıgı yazılı açıklamasında diyor ki:
"Yapının. yapılan araştırmaİar netice-
sinde. yıkılmadan halka açık bir otel işlet-
mesine dönüştürülmesinin birçoksakınca-
lan olacağı sebebi ile projelerden görüle-
ceği gibi mev cut binanın tüm röleveleri alı-
narak bugünün anlavışı ile eskive sadık
kalmarak çağdaş \e nostaljik bir turistik
tesis olarak gerçekleştirilmesi amaçlan-
nnştır~."( Prinkıpo Palace Raporu)
Bu karmaşık cümlede sözü edilen
•'araşnrmalann" nasil yapıldığını bilemi-
yoruz. Ama. öyle görünüyor kı şirket 100
yıldir ayakta duran ahşap-karkas binayı
"yıkarak" amacına ulaşmak istıyor.
Aslında bu yaklaşım. Türkiye için ye-
ni ve "çoközel" bir tavır değil.
Bu ülkede yıllardır eskı ahşap binalar
sözde "restorasyon" (!) adı altında yıkıl-
dılar ve yerine "üzeri tahtayla kaplanmış"
betonarme binalar inşa edıldıler.
Ahşabın pahalı olmasından ötürü. ken-
di evini yaşatnıak isteyen mahalle arala-
nndaki "yoksul" eskı bina sahipleri için
başlangıçta bellı bir "hoşgörii" ile karşı-
lanan bu uygulama. giderek milyarlık ve
hatta trilyonluk değerlerle ölçülen kültür
mirası niteliğındeki konaklann, köşklerin
\e hatta valılann da "restore tekniğini"
oluşturdu.
Böylece. örneğin ıç dekorasyon ıçın
yurtdışından en pahalı eşyalan getirten ve
dahası korkunç paralarla "eskieserkolek-
siyonu" vapan zenginler bile. iş bina res-
torasyonuna gelince ahşap yerine "ucuz
betonu"yeglediler.
Bütün bir ulusa ait taşın-
maz kültür varlıklannın "öz-
günlüğünü" yok ertıler.
Kültürel mirasa karşı artık
"katliam" denilebilecek bo-
vutlara ulaşan bir sahte resto-
rasyonlara bir son \ erebilmek
için Koruma Yüksek Kurulu
1995 vılının şubat avında ye-
nı bir iike kararı almıştı. 378
sayılı bu karara göre örneğin
yine Prinkipo Palas gibi tarih-
sel degeri avnı anda "yapım
tekniği ve malzemesiyîe" de
güçlenen kültür varlıklarının
yıkılarak betonarme teknikle
"taklitedilmesi" doğru bir ta-
vır değildi. Bina çökecek ka-
dar yıpranmış olsa bile. yine
rölevesi "aynntılı" çıkanla-
rak bazı yenilenen bölümler.
tekrar eskisi gibi "ahşap kar-
kas" olarak inşa edilebilırdi.
Çünkü gelecek kuşaklann.
sadece "görüntü" olarak de-
gil. mimarlık kültürü ve "ya-
pı sanaO" bakımından da bu
tarihsel örnekleri görmeye ve
'geçmiş birikimlerlc tanışma-
\a" gereksinmelen olacaktı...
Ne varki "ANAYOL"döne-
mi başlar başlamaz. bu duyar-
lı ve "bilimsel" ilke kararı da
\.eni oluşturulan Koruma
Yüksek Kurulu tarafından
İki yıl sonra 100. vaşını kutla>acak olan bu çok katlı ahşap binayı yine "ayakta
vaşatmak". 20. vüzvıl sonunda uygarlık düzevinin de göstergesi olacak...
1996 yılının nisanayında iptal edildi. Res-
torasyonda gelenek'sel yapı malzemesine
değer vermeven "göstermelik" uygula-
maların yenıden önü açıldı. Üstelik bunu
"Koruma Genel IVlüdürü" istedi v e ne ya-
zık ki Yüksek Kurul üyeleri de genel mü-
dürün ve "inşaatçı çe\relerin" bu isteğini
geri çevirmediler.
Öyle görünüvor ki Büyükada Turizm
ve Ticaret AŞ de koruma ilkelerindeki ış-
te bu "geriye dönüse" dört elle sarılarak
Fransız asıllı Istanbullu mimar Alexand-
re Vallaury'nin 1898yılında Büvükada'ya
armağan ettiği bir "dünya ahşap mimari
şaheserini" yok etmeye niyetli.
Oysa ki eğer yine o sözünü ettiklerı
araştırmayı yıkmak yönünde değil de "ko-
rumak" yönünde yapsalardı. 19. yüzyıl
ahşap yapı tekniğini 21. yüzyıla da tanıt-
mak gibi "tarihe geçecek" bir proje geliş-
tirebilirlerdi. Dahası yine yıkmak yerine
"onanarak yaşatmayı" benimselerdi. ra-
porlannda adını bile anmadıkları mimar
Vallaury'ye karşı "etik yükümlülükleri-
ni" de tasanma ve emeğe sav gı içensinde
yerine getirme erdemini gösterebilirler-
di...
Şımdi bu aşamada proje üzerinde çalı-
şan mimarlann önce > ine Alexandre \ al-
laury'nin "münarüğaveİstanbul'akatkı-
lannı" araştırmaları gereki>or. Örneğin,
Mustafa S. Akpolat'ın. aynı ünlü mimar-
la ılgıli Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Enstıtüsü'nde hazırladıgı "doktora
tezini"deinceleyebilirler. 1883'teeğitime
başla> an Sanayi-i Nefıse Mektebi'nin hem
miman hem de yine bu okuldaki Türki-
ye'nin ilk mimarlık eğitiminin kurucusu
ve ilk 25 yıllık hocası olan bu usta nıima-
rın. Prinkipo Palas'ı neden ahşap karkas
yaptığını daha bir "derinlemesine" düşü-
nebilirler. \e avrıca yine Vallaurv've
1899'da Fransız hükümetince v erılen "Le-
giond"honneur"nişanının. "insanlık kül-
türüne üstün hizmet" anlamına gelen ge-
rekçesıvle. Büyükada'daki a\nı mimarlık
hızmetinin ortak degerini görebilırler...
Mimarlann araştıracağı diğer konu ıse
elbette ki binanın şu andaki mevcut "ah-
şap strüktürünün" nasıl sağlamlaştınla-
cağıdır. Bunun için de artık gelışkın tek-
nolojiler ve vöntemler var. Yeter ki bina-
nın eskı oda ve yatak sayısı. eski mekân-
ları ve ölçüleri "büyütüİmeye \e çoğaltıi-
maya" kalkışılmasın.
Binada çürüyen ahşap elemanlar deği-
şebilir;yıprananlartak\iyeedilebilir:ama
ahşap yapı tümüyle yok edilirse. yerine
gelecek olan artık bir mimarlık vapıtı de-
ğil. tarihi binayı "imarhakkı" için kulla-
nan bir yıkım projesi olacaktır...
Eskive benzeyen. ama kendisi "eski"
olmayan dünya k'adar "adı tarihi" otel var.
Ama Prinkipo Palas dünvada tekti. Bu
"ünik" yapıt. yine dünyada tek olan özel-
lıklerivle korunursa. gerek kültürel sav-
gınlığı gerekse "evrensel turizm degeri"
açısından vıldızlarla bile öiçülemevecek
bir "müzeotel"kimliğiyle hem yatınmcı-
lara hem de ülkemize "gurur ka>nağı"
olacaktır.
1899 yıllarında da önce "otel" ola-
rak tasarlanıp inşa edilmışti. Büyü-
kada'nın "Prens adası" anlamına
gelen ilk adından esinlenerek
"Prinkipo Palas" denilen otele II.
Abdülhamit işletme izni vermedi-
ği için Yedıkule'deki Balıklı Rum
Hastanesi'nde bulunan yetimhane-
nin 1902'de bura> a taşındığı bilinı-
yor. Binayla ilgili araştırma yapan-
lardan Mimar Sinan C'niversıtesi
öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz
Ceylan, Istanbul Ansiklopedi-
si'ndeki makalesindeşu bılgılen de
verıyor:
"I. Dünva Sa\aşı yıllannda Kule-
li Askeri Slektebi'nin yerleştiği ya-
pı, daha sonra işgal kuv^etleri tara-
fından ada> a yollanan Rus göçmen-
lerini barındırır. Yetimhane daha
sonra Heybtliada'va nakledilmiş.
19601ı v ıllarda da kapatılmış..."
Şimdi. girişımci şirketin geçen-
lerdekı "basına tanıtım gezisinde"
yaptığı açıklamaya göre mal sahi-
bi konumundakı Fener Rum Orto-
doks Kilisesi'nden uzun süreli
(49-49 yıl) kiralanan Yetimhane.
yeniden ve yine Prinkipo Palas
adıyla otel haline getirilmek isteni-
yor.
Ne v ar ki bu kez hedeflenen o ta-
rihi 19. vüzyıl oteli değil, "Syıldız-
lı bir çağdaş otel". Yanı, göstenşli
salonları. kocaman sosyal ve kültü-
rel mekânları. yüzme havuzları. te-
nis kortları. sağlık. ticaret. oyun
merkezleriyle büyük bir "turizm
kompleksi"...
Böylesi bir projenin, ahşap kar-
kas binadaki mimari ve vapısal öz-
günlüğü "bozmadan"nasılgerçek-
leşebileceği merak konusuyken ya-
tırımcıların da "binayı yıkabilecek-
leri" yönündeki açıklamalan elbet-
te ki projeyle ilgili kaygılan güç-
lendiriyor.
Bu nedenle şimdi gözler artık res-
torasyon projesinj üstlenecek mi-
marlarla bırlikte İstanbul III. Nu-
maralı Kültür ve Tabiat N'ariıklan-
nı Koruma Kurulu "nda.
Eğer. Koruma Kurulu >ine aynı
bina için önceki > ıllarda alınan "Yı-
kılmadan ve özgün ahşap malzeme
ve strüktürüyle ayakta restore edil-
mesi" kararına uygun bir proje
onaylarsa. İstanbul. Alexandre Val-
laury'nin dünya mimarlığına arma-
ğan ettiği ahşap Prinkipo Palas'a
\eniden kavuşabılir.
Ama. bunun yerine "jıkıp yap-
maya" davalı bir projede ve in^aat-
ta diretirse. bir "sözderestorasyon"
daha tarihi bir emeğin. ustalığın ve
hünenn yarattığı kültür mırasını ko-
rumak adına "yok edecek" demek-
tir.
TtlRSAK
SİNEMA KURSLARI
ELMA
Seyahat Acentası
Bulgahstan'da Alevilik
Sorunlan ve arayışlanyla Alevi Gençliği
Eyüpte bir Bektaşi Dergahı
5OO yıllık ışık yuvası; Şahkulu
Adalarda Cem
Cem Vakfı'nda tarihi toptantı
Tükenmeden alın
Abone: (0.212) 232 77 55, 232 72 53
I
î
l.K>rs(HaftaS<xra)
12 ftim • 28 Aralık 1996 (Cumcrtesi günleri, Soot 14.00 -18.00)
2. K»rs (Hdta İçi)
14 Ekim • S Kasım 1996 (Pazotie», Carsombo, Cumo Sool 14.00 18 00)
• Dinya SİBCrao Tarihine Genel Bakıs • Tıirk Sinema Tarihine
Genel Bokıs • Sinema Kuramları • Senaryo Yazım Tekniği
• Sinennı Kameraları • ObjektH ÖıeHikleri ve Kodraj • Video
Kanerdan * Sinemada Sanat YİMietimi • Aydıalotmc Teknği ve
Işdc Bİgisi • Cekim Planları ve Kamera Hareketleri • Sinemado
OygiKvlvk • Sinemada Kurgu İlkeleri • Sinemada Seslendirme
İlkeleri • Sinema Filminde Kurgu Tekniği (Stiidyo Ziyareti)
• Video FMnde Kurgu Tekniği (Stiidyo Ziyareti) • Fhn YaaetMain
Temel İlkeleri • Bir Filrain Yapım Süreci • Film Çöıümlemesi
Cumhuriyet Bayramfnda Assos
25-29 Ekim
Assos un tam zamanı .
4 gece, ulaşım. Assos Akropol gezisi dahil kişi bası
Terrace Motel ^ i5,000,OCOTi
Sıdar Pansiyon CK SSOÜÜOGTL
Dnnr Tnnartak rvhhrrtınırrtl- f?IWffBB!!!IW3Hff
Assos'ta Ekstra
Günlük Turlar
Ulaşım. öğle yemeği.
rehberlik dahll : : « ' «
1-KazDağı:27Ek*n
2-Truva:28EI<lm
S her pazar 2 200.000TL
13 Ekim: Kara Surları ve Güney Haliç / 2 0 Ekim: Galata
IstkalCad 81/1 Beyoğlu-ST *el 0212 249 52 11 Fax. 0212 293 20 76
Aynca: AKTRAKT dergisine br yi ikretsiz obooeöı
Türsak Sinema Yılbğı % 3 0 indirmıR
TÜRSAK VAKFI
GazelK. £foi Dernek Sok. No:l 1/2 Beyoğlu - ISTAKBUl
Tef: <0 212) 25i 67 70 244 52 51
DİKKAT! Ancak EĞtTlNre yüksek bütçe ayıran uluslar EKONOMİK KALKINMA'yı başarmışlardır. Cahiller
topluluğu. ekonomik kalkınmayı ASLA BAŞARAMAZ! ÇV'DD
1*
SL
HOSPITALITY EDUCATION
International Programme
Swiss Ojualrty — American Managemeırt
HIM offers Svviss and American Hotel Management.
Diploma Programmes ın Englısn wıth paıd Swsss v.ork
experıence follovted by an American Degree ın
Hospıtalıty or Busıness Admınıstratıon wıth paıd
American Hotel work experıence.
contact: The Offıce o* Admtssıons
HIM - Hotel Instrtute Montreux
15. A^enje des Alpes
1820 Montreux - S^ılzerlar.d
Tel +4121 963 74 04 Fax. *4121 963 80 16
E-TTiâıl ^ıım£ufop*@ıpr'o^nk ch
rttp , A-AVı hcspıtaijUne: nî hım J+
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Dört Yiiz Yıllık Bir
Hesaplaşma
Ya da Don Quijote'
Batı'nın edebiyat alanında Shakespeare'in eser-
lerinın yanı sıra en temel düşünce kaynaklarından
biri olan "Don Qu/jote"n\n (okunuşu: Don Kihote)
tamamı, Roza Hakmen'in eserin ispanyolca aslın-
dan yaptığı çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları Kâzım
Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi'nde çıktı. Ispanyol ya-
zarı Miguel de Cervantes Saavedra nın tam adı
"La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don öuijote" olan
bu dev romanının şiirlerini de dilimize Ahmet Gün-
tan çevirmiş. Çeviri edebiyatımıza, ancak örneğin
Azra Erhat - A. Kadir ikilisinin Homeros'tan yap-
tıkları "lliada"ve "Odysseia" çevirıleriyle karşılaştı-
rılabilecek bir anıt armağan eden Roza Hakmen'e
ne kadar teşekkür edilse azdır.
Cervantes'in bu başyapıtının Batı'da neredeyse
yazıldığından bu yana yalnızca edebiyat tarihi bağ-
lamında değil, fakat bütün bir kültür tarihi ve son-
radan da sanatın/edebiyatın toplumbilimi bağla-
mında zengin bir kaynak olarak değerlendirilmiş
oluşuna karşın. bizim ortamımızda Don ûuijote. du-
yulduğunda hep dudaklarda alaycı bir gülümseme-
ye yol açan bir roman kahramanı olmaktan ödeye
gidememiştir. Bunun başlıca nedenlerinden biri, bu
kahramanın hep yeldeğirmenlerine mızrağıyla sal-
dıran bir "deli" imgesinin sınırları içerisine hapse-
dilmiş olmasıdır. Gerçi Cervantes'in bu romanla
amaçladıkları arasında, kendisıne kadarki şövalye
romanlarının bir parodisini yapmanın. yani onları bir
biçimde alaya almanın da bulunduğu bir gerçektir.
Ama burada önemli olan, yazann bu parodi ile ne-
yi amaçladığını, ince bir mizah duygusunun da yar-
dımıyla -ama hep mizah çerçevesinde kalmaksızın!-
hangi tarihsel/toplumsal gerçeklerin altını çizmek is-
tediğini saptayabilmektir. Böyle bir sorgulamamn
ardından tek yanıt olarak yeldeğirmenlerine saldı-
ran deli şövalye imgesiyle yetinilemeyeceği herhal-
de açıktır!
Cervantes'in "Don Quijote"s\, en geniş tanımıy-
la bir geçiş döneminın anatomisini çıkarır. Burada
sözü edilen, Avrupa'da derebeylik (feodalite) düze-
ninın yerinı artık merkezi iktidarlara bırakmaya baş-
ladığı dönemdir. Bu dönem, özellikle yenı bulunan
kıtalardan ve baharat yollanndan Avrupa'ya 0 za-
mana kadar görülmemiş servetlerin akışıyia başlar.
Bu servet akışı sonunda para sahibi olan krallarm
gereksindikleri ordulan eskisi gibi toprak karşılığın-
da değil, fakat paralı askerlerle oluşturabilme ola-
nağına kavuşmaları, bir zamanlar kraldan aldıkları
topraklarda kendi hükümranlıklarını kurmuş olan
derebeylerinin sonunu hazırlar. Iktidann böylece yi-
ne krallarm elinde toplanması, derebeylik düzeninin
ölüm fermanıyla eşanlamlıdır.
Gelgelelim derebeylik düzeninin ürünü olan sö-
valyelik, akıp giden zaman içerisinde kendi erdem-
lerini de oluşturmuş ve bu erdemleri kendine özgü
araçlarla savunagelmiştir. Mertlik, zayıflara yardım
elini uzatma ve haksızlıklara başkaldırma diye ad-
landırılabilecek ve daha da örneklendirilebilecek
olan bu erdemler, iktidann merkezileşmesi nedeniy-
le elbet erdemlik niteliklerini yitirmemişlerdir. Baş-
ka deyişle buradaki çelişki, erdem farklılaşması de-
ğildir. Ancak iktidann merkezileşmesi, otoritesıni
kurmak zorunda olan devlet düzenine geçışi kaçı-
nılmaz kıldığından, varlığını ve değerinı sürdüren er-
demlerin savunulması da bundan böyle doğal ola-
rak tek tek bireylere, yani şövalyelere değil. devle-
tin yetkilı organlarına düşen bir görev niteliğiyle be-
lirginleşecektir.
Cervantes'in dehasının yakaladığı çelişki. kendi-
ni işte bu noktada gösterir. Don Ûuijote, romanda
eski ve soylu değerlerin, insanı saygın kılan erdem-
lerin hararetli savunucusudur. Gelgelelim bu savun-
mayı gerçekleştirmek için seçtiği araç, yani kendi
bireysel girişimleri ve gücü, değişen zaman karşı-
sında artık gerçekdışı kalmaya yargılıdır. Bu kimli-
ğiyle Don Ouijote, karşımızatrajik, başka deyişle çı-
kışı olmayan kanraman olarak çıkar. Trajikliğinin
kaynağı, tıpkı Cervantes'in büyük çağdaşı Shakes-
peare'in trajik kahramanları gibi. kendi ıç dünyası-
nın çelişkilerinde, Don Ouijote olarak başka türlü
davranabilmesinin olanaksızlığında yatar. Karakter
yapısı kesit kesit irdelendiğinde Don Ûuıjote. tıpkı
antikçağ Yunan tragedya yazarlannın sonuncusu
olan Euripides'in, kadere vetanrılara başkaldırma-
larının çıkışsızlığını bilmelerine karşın başkaldırının
onurunu insanlıklarının özü sayan kimi kahraman-
ları gibi, trajikliği içerisinde gülünçleşen değil. ama
yüceleşen, yıkımıyla insan olmanın onurunu simge-
leyen bir tiptir.
Bu tipi, sanatın ve edebiyatın tarihinde yaratılmış
en düşündürücü "başkaldıran insan" örneklerin-
den biri saymanın temeline oturtabilirsek. "Don Qu-
ijote"nin kalıcılığının en önemli nedeninin de bilin-
cine varmış oluruz.
BUGUN
AKBANK 6. LfLUSLAR\RASI CAZ FESTİ\ALİ
kapsamında Cemal Reşıt Re\ Konser Salonu'nda saat
18.30'da Steve Turre & Sanctifıed Shells konseri saat
21.30'da da John Lurie & The Lounge Lizards konsen
izlenebilir.
AKSANAT'ta Caz Festi\ali kapsamında saat 13.00"te
"Roots: Salute the Saxaphone '*. saat 18. 00 de de
"John Scofield : Live in 3 \\a>'s" başlıklı belgesel
filmler İngilizce onjinal halleriyle laser-disc'ten
izlenebilir.
TARAMA BABU KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
19.00"da "Leningrad Kuşatması" başlıklı film
izlenebilir.
EVTİENSEL KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 15 00 te
ve 19.00'da Sergei Eisenstein'ın ~Ana" başlıklı filmi
yeralı>or. BEKSA\"da saat 19.00"da Canşenlıği
Oyunculan'nın "Ölümsüzler"başlıklı oyunu
sa'hneleniyor. (Tel:349 91 55)
SAR\F CAFE KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
18.00'de "Şür Sevdahlan Kendi Şiirlerini Okuyor"
başlıklı etkinlik ile Cem ve Oğuz'un gitar dinletisi
izlenebilir.
İFSAK'ta saat 19.00 ve 20. 00"de Bilal Barak;ın
"Kiliselerin Renkleri" başlıklı sa>dam gösteri^i
izlenebilir.
E\K.\ RÖVESANS BALMUMCU'da saat 19.00"da
~Müziği ve Liriği ile Bir Ozanın (Konstantin \\ecker)
Tanıtımr başlıklı etkinlik izlenebilir.
GÜNOLA KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 19 00 da
Costa Gavras'ın "Kayıp"adlı filmi gösteriliyor.
DUZELTME
6 ekim pazar günü sa\famızda >avımlanan 'lp üstün-
de kuşaklararası çatışma' başlıklı haberde "Usta Benı Öl-
dürseneadlıyapıtın vazarı Bilge Karasu yerine BilgeOI-
gaç dıve yazılmıştır. Düzeltır. özür dîleriz.