29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 •€ EKİM 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Büyükada'daki tarihi Rum Yetinıhanesi "sahte restorasyon" isteıııiyor rinkipo Palas'tamimari sonunluluklar .Değişik kaynaklara göre Avrupa'nın en büyük ahşap binası Büyükada'daki eski Rum Yetimhanesi. Bu bılgi biraz abartılı sa- nılsa bile. iki yanı 6 katlı ol- mak üzere tamamı 5 katlı ya- pılmış ve 125 metre uzunlu- ğu bulunan, aynca hemen tüm taşıyıcı sistemi, döşeme- leri, ta\anları ve sabit deko- rasyonu da yine "ahşap" olan bir bina için aslında çok da- ha önemli "ayncalıklar^da söylenebilir. Örneğin, iki yıl sonra 100 > aşına basacak olan bu "kar- kas" bina. sadece görkemli mimari kimliğiyle değil. yı- ne 100 yıldır ayakta duran "ahşap statiğT ıle de Avru- pa'da ve hatta dünyada eşine az rastlanır bir kültür varlığı. Yani, hem mimarlık tarihi, hem sanat tarihi hem de mü- I Transız asıllı Istanbullu mimar Vallaury'nin tümüyle hend.si.k tarihi açısından f-/ a h ş a p karkas olarak 100 yıl önce inşa ettiği tarihi "tum vapısal ozellıklenvle # u - i A * * ı i • XT biriiktekorunmasıgerekiibir-*- b ı n a y yıkmadan restore etmek gerekıyor. Ne ömek. Daha dogrusu. beiki var ki bu binayı otele çevirmek isteyen şirketin düşüncesi deömeğioimayanbıranıtsai b ö v ı e jegil ve mimarlık tarihinin bu özgün yapısı tarihsel mıras. ozsun bır ""belgesel ... ' , . " • • . , ,., . . . . c J r Bu nedenie. böyies.ne ayncalıgını yıtırme tehlıkesı ıçmde... önemli özellikler taşıyan ta-rihsel binalar için "bilime ve insan emeğine''saygının gereğı ola- rak öngörülen "ayakta restoras- yon" kuralı. Rum Yetımhanesi'nın de korunmasıyla ılgıli her türlü pro jede en teme! mimari koşulu oluş- turuyor. Yaklaşık 30 yıldır kulla- nılmadığı için bakımsızlıktan hav- li yıpranan binayı "beş yüdızlı otel olarak" kullanmaya niyetlenen Bü- yükada Turizm ve TicaretAŞ'v e ise avnı evrensel kural. sözcüğün tam anlamı\la "tarihsel sorumluluk- lar"yüklüyor... Adalarda ahşap kültürii Tarihi Yetimhane binası Bü> ükada'nın İsa Tepesi'nde 25 dönümlük çamlık bir arazinin içinde tmlunuvor. Bu arazinin halka açık bir gezi \e park alanı olması da proje kapsamında yer almalı... Yineyaklaşık lOOyıiöncelstan- bul'a Karaköydeki Osmanlı Ban- kası, Tepebaşı'ndaki Pera Palas. Gülhane'dekı Arkeoloji Müzesi bi- nalarını ve birçok ünlü köşk ve ya- lıyı kazandırmış. olan mimar Ale- \andre Vallaury, acaba bu çok kat- lı binayı Büyükada'nın İsa(Hristo) Tepesi'nde neden "ahşap karkası" olarak gerçekleştırdi?.. Bu sorunun ilk akla gelen yanı- tı: "çamlaria kaplı 25 dönümlük bir tepenin ortasında doğal çevreyle bütünleşen bir mimari için" şeklın- de verilebilır. Gerçekten de eskı ye- timhane binası o bü>ük \e yüksek kütlesine rağmen. ahşap olduğu için ağaçların arasında olağanüstü güzellıkte bir **ııyunT sergiliyor. Yine aynı sorunun bir başka _\a- nıtı ıse "Ada'yataşımagüçlüğü ne- deni\le kârgir malzeme (taş. tuğla. vb) yerine ahşabın \eğlendiğT yö- nünde verilhor. Bu nedenle Valla- urv \ e diğer mimarlar. örneğin Pe- ra'da kârgir binalar yaparken Ada- lar'da ahşap ağırlıklı çalışıvorlar. Ne var ki bu böyle bile olsa. eskı Yetimhane binası "yapıldığı döne- min mimari \e kültürel tercihleri- ni" belgeyen bir "kavnak \apıt" olarak gelecek kuşaklara "strükrii- relÖ2ellikleriyle"deaktarılmasıge- reken bir kimlık taşıyor... Aslında bu ızörkemlı bina. 1898- Bir îstatıbul ıııimarma saygı.••Büyükada'daki tarihi Prinkipo Palas "ı 5 yıldızlı otele çev irmeye hazırlanan Büyii- kada Turizm ve Ticaret AŞ,projeyle ilgili yaptıgı yazılı açıklamasında diyor ki: "Yapının. yapılan araştırmaİar netice- sinde. yıkılmadan halka açık bir otel işlet- mesine dönüştürülmesinin birçoksakınca- lan olacağı sebebi ile projelerden görüle- ceği gibi mev cut binanın tüm röleveleri alı- narak bugünün anlavışı ile eskive sadık kalmarak çağdaş \e nostaljik bir turistik tesis olarak gerçekleştirilmesi amaçlan- nnştır~."( Prinkıpo Palace Raporu) Bu karmaşık cümlede sözü edilen •'araşnrmalann" nasil yapıldığını bilemi- yoruz. Ama. öyle görünüyor kı şirket 100 yıldir ayakta duran ahşap-karkas binayı "yıkarak" amacına ulaşmak istıyor. Aslında bu yaklaşım. Türkiye için ye- ni ve "çoközel" bir tavır değil. Bu ülkede yıllardır eskı ahşap binalar sözde "restorasyon" (!) adı altında yıkıl- dılar ve yerine "üzeri tahtayla kaplanmış" betonarme binalar inşa edıldıler. Ahşabın pahalı olmasından ötürü. ken- di evini yaşatnıak isteyen mahalle arala- nndaki "yoksul" eskı bina sahipleri için başlangıçta bellı bir "hoşgörii" ile karşı- lanan bu uygulama. giderek milyarlık ve hatta trilyonluk değerlerle ölçülen kültür mirası niteliğındeki konaklann, köşklerin \e hatta valılann da "restore tekniğini" oluşturdu. Böylece. örneğin ıç dekorasyon ıçın yurtdışından en pahalı eşyalan getirten ve dahası korkunç paralarla "eskieserkolek- siyonu" vapan zenginler bile. iş bina res- torasyonuna gelince ahşap yerine "ucuz betonu"yeglediler. Bütün bir ulusa ait taşın- maz kültür varlıklannın "öz- günlüğünü" yok ertıler. Kültürel mirasa karşı artık "katliam" denilebilecek bo- vutlara ulaşan bir sahte resto- rasyonlara bir son \ erebilmek için Koruma Yüksek Kurulu 1995 vılının şubat avında ye- nı bir iike kararı almıştı. 378 sayılı bu karara göre örneğin yine Prinkipo Palas gibi tarih- sel degeri avnı anda "yapım tekniği ve malzemesiyîe" de güçlenen kültür varlıklarının yıkılarak betonarme teknikle "taklitedilmesi" doğru bir ta- vır değildi. Bina çökecek ka- dar yıpranmış olsa bile. yine rölevesi "aynntılı" çıkanla- rak bazı yenilenen bölümler. tekrar eskisi gibi "ahşap kar- kas" olarak inşa edilebilırdi. Çünkü gelecek kuşaklann. sadece "görüntü" olarak de- gil. mimarlık kültürü ve "ya- pı sanaO" bakımından da bu tarihsel örnekleri görmeye ve 'geçmiş birikimlerlc tanışma- \a" gereksinmelen olacaktı... Ne varki "ANAYOL"döne- mi başlar başlamaz. bu duyar- lı ve "bilimsel" ilke kararı da \.eni oluşturulan Koruma Yüksek Kurulu tarafından İki yıl sonra 100. vaşını kutla>acak olan bu çok katlı ahşap binayı yine "ayakta vaşatmak". 20. vüzvıl sonunda uygarlık düzevinin de göstergesi olacak... 1996 yılının nisanayında iptal edildi. Res- torasyonda gelenek'sel yapı malzemesine değer vermeven "göstermelik" uygula- maların yenıden önü açıldı. Üstelik bunu "Koruma Genel IVlüdürü" istedi v e ne ya- zık ki Yüksek Kurul üyeleri de genel mü- dürün ve "inşaatçı çe\relerin" bu isteğini geri çevirmediler. Öyle görünüvor ki Büyükada Turizm ve Ticaret AŞ de koruma ilkelerindeki ış- te bu "geriye dönüse" dört elle sarılarak Fransız asıllı Istanbullu mimar Alexand- re Vallaury'nin 1898yılında Büvükada'ya armağan ettiği bir "dünya ahşap mimari şaheserini" yok etmeye niyetli. Oysa ki eğer yine o sözünü ettiklerı araştırmayı yıkmak yönünde değil de "ko- rumak" yönünde yapsalardı. 19. yüzyıl ahşap yapı tekniğini 21. yüzyıla da tanıt- mak gibi "tarihe geçecek" bir proje geliş- tirebilirlerdi. Dahası yine yıkmak yerine "onanarak yaşatmayı" benimselerdi. ra- porlannda adını bile anmadıkları mimar Vallaury'ye karşı "etik yükümlülükleri- ni" de tasanma ve emeğe sav gı içensinde yerine getirme erdemini gösterebilirler- di... Şımdi bu aşamada proje üzerinde çalı- şan mimarlann önce > ine Alexandre \ al- laury'nin "münarüğaveİstanbul'akatkı- lannı" araştırmaları gereki>or. Örneğin, Mustafa S. Akpolat'ın. aynı ünlü mimar- la ılgıli Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bi- limler Enstıtüsü'nde hazırladıgı "doktora tezini"deinceleyebilirler. 1883'teeğitime başla> an Sanayi-i Nefıse Mektebi'nin hem miman hem de yine bu okuldaki Türki- ye'nin ilk mimarlık eğitiminin kurucusu ve ilk 25 yıllık hocası olan bu usta nıima- rın. Prinkipo Palas'ı neden ahşap karkas yaptığını daha bir "derinlemesine" düşü- nebilirler. \e avrıca yine Vallaurv've 1899'da Fransız hükümetince v erılen "Le- giond"honneur"nişanının. "insanlık kül- türüne üstün hizmet" anlamına gelen ge- rekçesıvle. Büyükada'daki a\nı mimarlık hızmetinin ortak degerini görebilırler... Mimarlann araştıracağı diğer konu ıse elbette ki binanın şu andaki mevcut "ah- şap strüktürünün" nasıl sağlamlaştınla- cağıdır. Bunun için de artık gelışkın tek- nolojiler ve vöntemler var. Yeter ki bina- nın eskı oda ve yatak sayısı. eski mekân- ları ve ölçüleri "büyütüİmeye \e çoğaltıi- maya" kalkışılmasın. Binada çürüyen ahşap elemanlar deği- şebilir;yıprananlartak\iyeedilebilir:ama ahşap yapı tümüyle yok edilirse. yerine gelecek olan artık bir mimarlık vapıtı de- ğil. tarihi binayı "imarhakkı" için kulla- nan bir yıkım projesi olacaktır... Eskive benzeyen. ama kendisi "eski" olmayan dünya k'adar "adı tarihi" otel var. Ama Prinkipo Palas dünvada tekti. Bu "ünik" yapıt. yine dünyada tek olan özel- lıklerivle korunursa. gerek kültürel sav- gınlığı gerekse "evrensel turizm degeri" açısından vıldızlarla bile öiçülemevecek bir "müzeotel"kimliğiyle hem yatınmcı- lara hem de ülkemize "gurur ka>nağı" olacaktır. 1899 yıllarında da önce "otel" ola- rak tasarlanıp inşa edilmışti. Büyü- kada'nın "Prens adası" anlamına gelen ilk adından esinlenerek "Prinkipo Palas" denilen otele II. Abdülhamit işletme izni vermedi- ği için Yedıkule'deki Balıklı Rum Hastanesi'nde bulunan yetimhane- nin 1902'de bura> a taşındığı bilinı- yor. Binayla ilgili araştırma yapan- lardan Mimar Sinan C'niversıtesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Ceylan, Istanbul Ansiklopedi- si'ndeki makalesindeşu bılgılen de verıyor: "I. Dünva Sa\aşı yıllannda Kule- li Askeri Slektebi'nin yerleştiği ya- pı, daha sonra işgal kuv^etleri tara- fından ada> a yollanan Rus göçmen- lerini barındırır. Yetimhane daha sonra Heybtliada'va nakledilmiş. 19601ı v ıllarda da kapatılmış..." Şimdi. girişımci şirketin geçen- lerdekı "basına tanıtım gezisinde" yaptığı açıklamaya göre mal sahi- bi konumundakı Fener Rum Orto- doks Kilisesi'nden uzun süreli (49-49 yıl) kiralanan Yetimhane. yeniden ve yine Prinkipo Palas adıyla otel haline getirilmek isteni- yor. Ne v ar ki bu kez hedeflenen o ta- rihi 19. vüzyıl oteli değil, "Syıldız- lı bir çağdaş otel". Yanı, göstenşli salonları. kocaman sosyal ve kültü- rel mekânları. yüzme havuzları. te- nis kortları. sağlık. ticaret. oyun merkezleriyle büyük bir "turizm kompleksi"... Böylesi bir projenin, ahşap kar- kas binadaki mimari ve vapısal öz- günlüğü "bozmadan"nasılgerçek- leşebileceği merak konusuyken ya- tırımcıların da "binayı yıkabilecek- leri" yönündeki açıklamalan elbet- te ki projeyle ilgili kaygılan güç- lendiriyor. Bu nedenle şimdi gözler artık res- torasyon projesinj üstlenecek mi- marlarla bırlikte İstanbul III. Nu- maralı Kültür ve Tabiat N'ariıklan- nı Koruma Kurulu "nda. Eğer. Koruma Kurulu >ine aynı bina için önceki > ıllarda alınan "Yı- kılmadan ve özgün ahşap malzeme ve strüktürüyle ayakta restore edil- mesi" kararına uygun bir proje onaylarsa. İstanbul. Alexandre Val- laury'nin dünya mimarlığına arma- ğan ettiği ahşap Prinkipo Palas'a \eniden kavuşabılir. Ama. bunun yerine "jıkıp yap- maya" davalı bir projede ve in^aat- ta diretirse. bir "sözderestorasyon" daha tarihi bir emeğin. ustalığın ve hünenn yarattığı kültür mırasını ko- rumak adına "yok edecek" demek- tir. TtlRSAK SİNEMA KURSLARI ELMA Seyahat Acentası Bulgahstan'da Alevilik Sorunlan ve arayışlanyla Alevi Gençliği Eyüpte bir Bektaşi Dergahı 5OO yıllık ışık yuvası; Şahkulu Adalarda Cem Cem Vakfı'nda tarihi toptantı Tükenmeden alın Abone: (0.212) 232 77 55, 232 72 53 I î l.K>rs(HaftaS<xra) 12 ftim • 28 Aralık 1996 (Cumcrtesi günleri, Soot 14.00 -18.00) 2. K»rs (Hdta İçi) 14 Ekim • S Kasım 1996 (Pazotie», Carsombo, Cumo Sool 14.00 18 00) • Dinya SİBCrao Tarihine Genel Bakıs • Tıirk Sinema Tarihine Genel Bokıs • Sinema Kuramları • Senaryo Yazım Tekniği • Sinennı Kameraları • ObjektH ÖıeHikleri ve Kodraj • Video Kanerdan * Sinemada Sanat YİMietimi • Aydıalotmc Teknği ve Işdc Bİgisi • Cekim Planları ve Kamera Hareketleri • Sinemado OygiKvlvk • Sinemada Kurgu İlkeleri • Sinemada Seslendirme İlkeleri • Sinema Filminde Kurgu Tekniği (Stiidyo Ziyareti) • Video FMnde Kurgu Tekniği (Stiidyo Ziyareti) • Fhn YaaetMain Temel İlkeleri • Bir Filrain Yapım Süreci • Film Çöıümlemesi Cumhuriyet Bayramfnda Assos 25-29 Ekim Assos un tam zamanı . 4 gece, ulaşım. Assos Akropol gezisi dahil kişi bası Terrace Motel ^ i5,000,OCOTi Sıdar Pansiyon CK SSOÜÜOGTL Dnnr Tnnartak rvhhrrtınırrtl- f?IWffBB!!!IW3Hff Assos'ta Ekstra Günlük Turlar Ulaşım. öğle yemeği. rehberlik dahll : : « ' « 1-KazDağı:27Ek*n 2-Truva:28EI<lm S her pazar 2 200.000TL 13 Ekim: Kara Surları ve Güney Haliç / 2 0 Ekim: Galata IstkalCad 81/1 Beyoğlu-ST *el 0212 249 52 11 Fax. 0212 293 20 76 Aynca: AKTRAKT dergisine br yi ikretsiz obooeöı Türsak Sinema Yılbğı % 3 0 indirmıR TÜRSAK VAKFI GazelK. £foi Dernek Sok. No:l 1/2 Beyoğlu - ISTAKBUl Tef: <0 212) 25i 67 70 244 52 51 DİKKAT! Ancak EĞtTlNre yüksek bütçe ayıran uluslar EKONOMİK KALKINMA'yı başarmışlardır. Cahiller topluluğu. ekonomik kalkınmayı ASLA BAŞARAMAZ! ÇV'DD 1* SL HOSPITALITY EDUCATION International Programme Swiss Ojualrty — American Managemeırt HIM offers Svviss and American Hotel Management. Diploma Programmes ın Englısn wıth paıd Swsss v.ork experıence follovted by an American Degree ın Hospıtalıty or Busıness Admınıstratıon wıth paıd American Hotel work experıence. contact: The Offıce o* Admtssıons HIM - Hotel Instrtute Montreux 15. A^enje des Alpes 1820 Montreux - S^ılzerlar.d Tel +4121 963 74 04 Fax. *4121 963 80 16 E-TTiâıl ^ıım£ufop*@ıpr'o^nk ch rttp , A-AVı hcspıtaijUne: nî hım J+ ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Dört Yiiz Yıllık Bir Hesaplaşma Ya da Don Quijote' Batı'nın edebiyat alanında Shakespeare'in eser- lerinın yanı sıra en temel düşünce kaynaklarından biri olan "Don Qu/jote"n\n (okunuşu: Don Kihote) tamamı, Roza Hakmen'in eserin ispanyolca aslın- dan yaptığı çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi'nde çıktı. Ispanyol ya- zarı Miguel de Cervantes Saavedra nın tam adı "La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don öuijote" olan bu dev romanının şiirlerini de dilimize Ahmet Gün- tan çevirmiş. Çeviri edebiyatımıza, ancak örneğin Azra Erhat - A. Kadir ikilisinin Homeros'tan yap- tıkları "lliada"ve "Odysseia" çevirıleriyle karşılaştı- rılabilecek bir anıt armağan eden Roza Hakmen'e ne kadar teşekkür edilse azdır. Cervantes'in bu başyapıtının Batı'da neredeyse yazıldığından bu yana yalnızca edebiyat tarihi bağ- lamında değil, fakat bütün bir kültür tarihi ve son- radan da sanatın/edebiyatın toplumbilimi bağla- mında zengin bir kaynak olarak değerlendirilmiş oluşuna karşın. bizim ortamımızda Don ûuijote. du- yulduğunda hep dudaklarda alaycı bir gülümseme- ye yol açan bir roman kahramanı olmaktan ödeye gidememiştir. Bunun başlıca nedenlerinden biri, bu kahramanın hep yeldeğirmenlerine mızrağıyla sal- dıran bir "deli" imgesinin sınırları içerisine hapse- dilmiş olmasıdır. Gerçi Cervantes'in bu romanla amaçladıkları arasında, kendisıne kadarki şövalye romanlarının bir parodisini yapmanın. yani onları bir biçimde alaya almanın da bulunduğu bir gerçektir. Ama burada önemli olan, yazann bu parodi ile ne- yi amaçladığını, ince bir mizah duygusunun da yar- dımıyla -ama hep mizah çerçevesinde kalmaksızın!- hangi tarihsel/toplumsal gerçeklerin altını çizmek is- tediğini saptayabilmektir. Böyle bir sorgulamamn ardından tek yanıt olarak yeldeğirmenlerine saldı- ran deli şövalye imgesiyle yetinilemeyeceği herhal- de açıktır! Cervantes'in "Don Quijote"s\, en geniş tanımıy- la bir geçiş döneminın anatomisini çıkarır. Burada sözü edilen, Avrupa'da derebeylik (feodalite) düze- ninın yerinı artık merkezi iktidarlara bırakmaya baş- ladığı dönemdir. Bu dönem, özellikle yenı bulunan kıtalardan ve baharat yollanndan Avrupa'ya 0 za- mana kadar görülmemiş servetlerin akışıyia başlar. Bu servet akışı sonunda para sahibi olan krallarm gereksindikleri ordulan eskisi gibi toprak karşılığın- da değil, fakat paralı askerlerle oluşturabilme ola- nağına kavuşmaları, bir zamanlar kraldan aldıkları topraklarda kendi hükümranlıklarını kurmuş olan derebeylerinin sonunu hazırlar. Iktidann böylece yi- ne krallarm elinde toplanması, derebeylik düzeninin ölüm fermanıyla eşanlamlıdır. Gelgelelim derebeylik düzeninin ürünü olan sö- valyelik, akıp giden zaman içerisinde kendi erdem- lerini de oluşturmuş ve bu erdemleri kendine özgü araçlarla savunagelmiştir. Mertlik, zayıflara yardım elini uzatma ve haksızlıklara başkaldırma diye ad- landırılabilecek ve daha da örneklendirilebilecek olan bu erdemler, iktidann merkezileşmesi nedeniy- le elbet erdemlik niteliklerini yitirmemişlerdir. Baş- ka deyişle buradaki çelişki, erdem farklılaşması de- ğildir. Ancak iktidann merkezileşmesi, otoritesıni kurmak zorunda olan devlet düzenine geçışi kaçı- nılmaz kıldığından, varlığını ve değerinı sürdüren er- demlerin savunulması da bundan böyle doğal ola- rak tek tek bireylere, yani şövalyelere değil. devle- tin yetkilı organlarına düşen bir görev niteliğiyle be- lirginleşecektir. Cervantes'in dehasının yakaladığı çelişki. kendi- ni işte bu noktada gösterir. Don Ûuijote, romanda eski ve soylu değerlerin, insanı saygın kılan erdem- lerin hararetli savunucusudur. Gelgelelim bu savun- mayı gerçekleştirmek için seçtiği araç, yani kendi bireysel girişimleri ve gücü, değişen zaman karşı- sında artık gerçekdışı kalmaya yargılıdır. Bu kimli- ğiyle Don Ouijote, karşımızatrajik, başka deyişle çı- kışı olmayan kanraman olarak çıkar. Trajikliğinin kaynağı, tıpkı Cervantes'in büyük çağdaşı Shakes- peare'in trajik kahramanları gibi. kendi ıç dünyası- nın çelişkilerinde, Don Ouijote olarak başka türlü davranabilmesinin olanaksızlığında yatar. Karakter yapısı kesit kesit irdelendiğinde Don Ûuıjote. tıpkı antikçağ Yunan tragedya yazarlannın sonuncusu olan Euripides'in, kadere vetanrılara başkaldırma- larının çıkışsızlığını bilmelerine karşın başkaldırının onurunu insanlıklarının özü sayan kimi kahraman- ları gibi, trajikliği içerisinde gülünçleşen değil. ama yüceleşen, yıkımıyla insan olmanın onurunu simge- leyen bir tiptir. Bu tipi, sanatın ve edebiyatın tarihinde yaratılmış en düşündürücü "başkaldıran insan" örneklerin- den biri saymanın temeline oturtabilirsek. "Don Qu- ijote"nin kalıcılığının en önemli nedeninin de bilin- cine varmış oluruz. BUGUN AKBANK 6. LfLUSLAR\RASI CAZ FESTİ\ALİ kapsamında Cemal Reşıt Re\ Konser Salonu'nda saat 18.30'da Steve Turre & Sanctifıed Shells konseri saat 21.30'da da John Lurie & The Lounge Lizards konsen izlenebilir. AKSANAT'ta Caz Festi\ali kapsamında saat 13.00"te "Roots: Salute the Saxaphone '*. saat 18. 00 de de "John Scofield : Live in 3 \\a>'s" başlıklı belgesel filmler İngilizce onjinal halleriyle laser-disc'ten izlenebilir. TARAMA BABU KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 19.00"da "Leningrad Kuşatması" başlıklı film izlenebilir. EVTİENSEL KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 15 00 te ve 19.00'da Sergei Eisenstein'ın ~Ana" başlıklı filmi yeralı>or. BEKSA\"da saat 19.00"da Canşenlıği Oyunculan'nın "Ölümsüzler"başlıklı oyunu sa'hneleniyor. (Tel:349 91 55) SAR\F CAFE KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 18.00'de "Şür Sevdahlan Kendi Şiirlerini Okuyor" başlıklı etkinlik ile Cem ve Oğuz'un gitar dinletisi izlenebilir. İFSAK'ta saat 19.00 ve 20. 00"de Bilal Barak;ın "Kiliselerin Renkleri" başlıklı sa>dam gösteri^i izlenebilir. E\K.\ RÖVESANS BALMUMCU'da saat 19.00"da ~Müziği ve Liriği ile Bir Ozanın (Konstantin \\ecker) Tanıtımr başlıklı etkinlik izlenebilir. GÜNOLA KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 19 00 da Costa Gavras'ın "Kayıp"adlı filmi gösteriliyor. DUZELTME 6 ekim pazar günü sa\famızda >avımlanan 'lp üstün- de kuşaklararası çatışma' başlıklı haberde "Usta Benı Öl- dürseneadlıyapıtın vazarı Bilge Karasu yerine BilgeOI- gaç dıve yazılmıştır. Düzeltır. özür dîleriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle