27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EKİM 1996 PERŞEMBE • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 19 Istanbu. Y 20 Edırne Y 19 Çanakfcale Y 19 Kocaeli Y 19 Izmir Y 23 -Manısa Y 23 -iAydın Y 24 Denızli Y 21 -2onguldak Y 19 Antalya Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Konya Eskişehir Sıvas Y Y PB PB Y Y Y -< 20 22 23 23 19 18 18 22 Adana Y 25 Y 25 Kars Mersın Dıyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkârı Van Y PB PB PB PB PB PB 25 28 29 28 27 22 20 PB 22 Butun bolgelenmız parçalı çok bulutlu. Marmara, Ege, Akde- "iz. Iç Anadolu ıJe Batı «e Orta Karadenız sa- ğanak ve gokgürultülü sağanak yağışlı geçe- cek Hava sıcaklığında onemlı bır değışıklık ol- mayacak. Ruzgâr yur- dun kuzey batısında kuzey ve doğu, otekı yerierde guney ve batı yonlerden hafıf arasıra orta kuvvette esecek.. Amsterdam PB 14 Stockholm PB ASYA Budapeşte PB 18 Münih Moskova Aşkabat Almatı Taşkent Bakü Bişkek Tiflis Kahire PB PB PB Y Y PB Y A 11 22 22 19 18 21 23 30 Şam 31 t Pa'calı bulutlu Sıslı l Çok bulutlu Yağmurlu Kariı C17SEYT ARCAYİREK U Baştarafı 1. Sayfada -§ın Libya ile ticaretinin büyük ölçülere vardığını vur- -gulayarak önlemeye çabalıyor. "Suimisal emsal teşkil etmez" deyimi, iki saptır- rna ustası için cuk oturuyor. Yazacağımız önemli bilgiler. Necmi Hoca'nın dev- lete, devletin de Hoca'ya inanmadığını kanıtlıyor. Hoca: devlete, devletin memurlarına inansaydı, geziden çok önce önüne gelen "uyan içerikli res- mi yazılan" birkaç kez dikkatle okur, zayıf bir olası- -hkla Libya seferine çıkmazdı. Şimdi resmi bilgi belgelere gelelim: Libya devriminin 27. yıldönümü törenlerinde Kad- dafi. Türkiye'ye ve Türklere ağzına geleni söylüyor. pir zamanlar Arapları kesen kılıcın bugün Kürtleri çJoğradığını savlayacak ölçüde kendinden geçiyor. ı. Kaddafi'nin Türkiye'ye ve halkımıza hakaretler yağdıran bu tutumu ile ilgili Libya büyükelçimizin gi- rişımleri Dışişleri Bakanhğı'mızdaşöyle "kayda"ge- çiyor: "Trablus Büyükelçimiz Ateş Balkan, lider Kad- dafi'nin 2 eylüldeki konuşmasında Türkiye'deki Kürtlerle ilgili olarak serdettiği ifadelerhakkında gi- rfşımde bulunmak üzere, Asya Işleri Genel Müdür Vekili ile görüşmüştür. Balkan, genel müdür vekiline; liderin söz konu- su ifadelerini ve kullandığı üslubunu kabul edilemez frulduğumuzu ve 'protesto' ettiğimızi... , • Kardeş bır ülke saydığımız Libya'nın liderinden Joeklenenin bu tarz ifadeler olmadığını... .• Üstelik bu konuşmanın Türkiye'nin devhmin yıl- dönümü törenlerinde iki bakanıyla /Zeybek ile Gü\) temsil edıldiğı sırada yapılmış olmasının dikkati- mizden kaçmadığını; bütün bunlann, ilişkılerimizin ğeliştirilmesi açısından hiç de yararlı bir davramş olmadığını söylemiştir," 'Başbakan gelmesin' • "Genel müdür vekili: liderin ifadelerinin, sadece iki açıdan değerlendırilmesini istediklerini; birinci- sinin Kürtlere müzahir görüşlerinin insani kaygılar- dan kaynaklandığını, ikincisinin ise ABD 'nin Arap lılusunu mahvetmeyi amaçlayan çifte standartlı po- litikalara karşı çıkmak olduğunu bildirmıştir. Büyükelçimiz bunun üzerine, liderin konuşma- sında doğrudan Türkiye'nin ve Türklerin hedefalın- dığını, bu nedenle esas konunun Libya-ABD ilişki- teri olmadığını, özellikle söz konusu ifadeleri pro- testo etmek maksadıyla kendisiyle görüştüğünü vurgulamıştır." Dışişleri'ndeki Libya kaynaklı bilginin ikinci bölü- mü. "törenlere katılan iki bakanlı heyetimizin pek Mısnü kabutgördüğürHJ söyley&bilmenin mümkün olmadığını" vurguluyor: "Törene 12 Arap ülkesi siyasi temsilci yollama- dı. Sadece Cezayir, Tunus, Fas, Mısır ve Sudan gönderdi." "Bakanların Trablus 'ta olduğu esnada" diyor res- rni belge bilgiler, Kaddafi 2 eylülde de "Kürtlere desteğini yineliyor". "Bakanların, Kaddafi ile KEK eşbaşkanından va- ki randevu taleplerine cevap bile verilmemiştir." "Törenlere katılan siyasi konuklara madalya tev- di edilirken bu nışan Türkiye temsilcilerinden esir- genmıştir." Geziyle ilgili tartışmalann tırmandığı günümüzde, Libya büyükelçimizin. Dışışleri'negönderdiğirapo- fun aşağıdaki sonuç paragrafları büyük önem taşı- yor: - "... Kaddafi herhalde itidalimizi aczimiz olarak değerlendirmek gibi bir yanlışa düşmüş olacak ki bakanlanmızın Trablus'ta bulunduğu sırada Türki- ye'yi hedef alan Kürt sempatizanı görüşlerinı ale- nen açıklamaya yeltenmiştir. Üslubu her türlü ma- zereti mazur göstermekten uzaktır. • Burada büyükelçilik olarak yapageldiğimiz ve te- vali etmesi halinde yapacağımız teşebbüslehn, Kaddafi'yi bu tür beyanlar yapmaktan alıkoymaya yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Içinde bulunduğumuz böyle bir ortamda, başba- kan ziyaretinin te/affûz edilmesi devletin âli menfa- atleri açısından son derece sakıncalı olup, Libya ta- raf/ndan gelebilecek böyle bir ziyaret önerisi söz konusu bile edilmemelidır..." Bu resmi ve önemli saptamalardan sonra Hoca, pbya'ya gidince şu soru akla geliyor: £ kaddafi ile aralarında gizli kapaklı bir şeyler mi var acaba? Kadın polise milletvekili dayağı • Baştarafı 1. Sayfada <ioxe\ li kadın polis memuru Menekşe Balkan'ın otomo- b'ılın sürücüsü Yılmaz Ba- nıTı ıkaz ederek durdurma- sı üzerine. araçta bulunan Dılekçioğlu. kendisinin mü- Ietvekilı olduğunu söyleyip ladın polis memuru ile tar- ttîtnaya başladı. Dılekçioğ- lu. bu sırada kadın polis me- murunu tokatladı. Görgü ta- nıkları. yediği tokat sonucu kadın polis memurunun ye- redüştüğünü söylediler. - Olayı gören çe\rede gö- re\li polis memurlan. Di- lekçioğlu ve beraberinde bi- n kadın iki kişiyi Kavacık Polis Karakolu'na götürdü- !er Dilekçıoğlu. karakolda ifade \erdikten sonra ayn- hrken araçta bulunan kadı- n:n Ensa Şirketi'nde Satış Müdürü Nilgün Çalkan ol- daiu öğrenıldi. Nilgün Çalkan \e \'ılmaz Binn. ıfade \erdikten sonra lurakoldan a>nlmak ister- lerken dışandagazetecilenn beklediğini görünce yeni- den içeriye girdiler. Kadın polis Menekşe Balkan teda- \i için Numune Hastene- si'ne götürülürken olayla il- gili soruşrurmanın sürdüğü belirtildı. 'Derhal özür dilesin 1 ' Emnıyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel de olaydan büyük üzüntü duyduğunu belirtırken polise uzanan el- lerin. kimin olursa olsun mutlaka kınlacağını bildir- di. 'Süksel. "Sa>ın DUekçi- oğlu dövdügü kadın polis memurundan derhal gidip özür dilemelidir" dedi. 'Dokunulmazlığun kaldınlsırT Muammer Hadi Dilekçi- oğlu ise otomobılden indi- ğini dogruiayarak kadın po- lisle tartıştığını bildirdi. Ke- sinlikle kadın memura vur- madığını iddia eden Dilek- çioğlu. götürüldüğü kara- kolda kendisine hakaret edildiğini söyledi. Diîekçi- oğlu. olayın araştırılması için bugün Meclis Başkan- lığfna gidip dokunulmazlı- ğının kaldınlması için dilek- çe \ereceğini belirrti. Bunabm turnatnyor• Baştarafı 1. Sayfada 1997 eğitim-öğretim yılına başla- ması nedeniyle dün düzenlenen tö- rene katılan Aksoy. burada gazete- cilere yaptığı açıklamada. "3günlük bir vekâlette karamameyi imzala- manı şık olmaz*1 dedi. Devlet Bakanı olarak daha önce iradesini beyan edip kararnameyi imzaladığını ammsatan Aksoy, şun- lan söyledi: "De\ let Bakanı sıfatı ile olsam, şu anda yine inızalanm. Ancak. İçtşle- ri Bakan Vekili olarak konuyu de- ğerlendirdiın ve idare hukuku açı- sından vekil asilin her türlü \etkisi- ne sahip olmakla birükte, 3 günlük bir vekâlette asilin iradesinc müda- halcv i $haşeten şık bulmadını. Onun için Sayın İçişleri Bakam'nın dönü- şünde, konuyu tekrar kendisinin de- ğerlendirip, ona göre karar verme- sinin uvgun olacağı kanaatine \ar- djm." " Aksoy'un, kararnameyi imzala- mayacağını açıkladığı düne kadar- ki gelişmelerşu ilginç seyri izledi: Aksoy. vekâleti almadan önce. Çiller'le birlikte gittiği Kahraman- maraş'ta, "Önüme gelirse düşünür, gereğini yapanm. Bence imzalar ta- mamlanmalı. TC'nin Bafbakanı is- tediğiyeregider"' sözleriyle Ağar'ın yerine imza koyacağı mesajını ver- di. Aynı gezide Aksoy'la birlikte olan Mehmet Ağar, kararnameyi imzalamama tav nnın değişmeyece- ğini belirtmesi üzerine yöneltiten "\ekilinizimzaJa.vacaknn?*' sorusu- na, "Onu ona sorun" diyerek vekâ- let dönemine bir koşul getirmedigi izlenimi verdi. Aksoy, olumlu eğilimini belirtin- ce. Portekiz'e giden Ağar'ın yerine vekâleten atandı. Ancak son birkaç gün içindeki gelişmelerin ardından, Aksoy'un. dün gezi kararnamesini vekâleten imzalamayacağmı açık- laması. bu konuda uyarıldığı yo- rumlarına neden oldu. Ağar'ın ka- ramameyi imzalamama tavrını sür- dürmesi dummunda. bunalımın 12 ekim cumartesi gününden sonra da devam edeceğine dikkat çekildi. Ge- rekli koşullann oluşmaması nede- niyle. Başbakan Yardımcısı Çil- ler'in. Mehmet Ağar'ı bakanlık gö- revinden almasına ilişkin kararna- meyi Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel'e büyük olasılıkla onaylata- mayacagı belirtildi. DYPÎidennin. Agar'ın istifasını isteyebileceği \eya kararnameden Libya'nın çıkarılması için Erba- kan'lapazarlıkyapabileceâi belirtil- di. Ankara kulislerinde. Cumhurbaş- kanı Demirel'in de kararnameyi onaylamayabileceği gündeme geti- rildi. Siyasi kaynaklar. anayasanın 103. maddesi uyarınca Cumhurbaş- kanı'nın. "Türkiye Cumhuriye- ti'nin şan ve şerefini koruınava ye- min ettiğine" dikkat cekerek. imza- lann tamamlanması durumunda ka- ramameyi geri çe\irebileceğini be- lirftiler. Kararnamedeki imzalann ta- mamlanmaması Afrika gezisini u resmi>et'*ten yoksun bırakacak. Bu durumda. 3 ülkede imzalanan an- laşmalann hangi nitelikle TBMM denetimine gönderileceği belirlene- medi. Başbakanlık kaynakları, geziye katılan bürokrat ve diplomatlann yolluklarını ilgili bakanlıklardan alacağını. onlar için bir sorun oluş- mayacağını. millervekillerinin yol- luklannı almalannın ise TBMM'nin Başbakanlık tezkeresini onaylama- sına bağlı olduğunu belirttiler. TB- MM"ye gönderilecek olan Başba- kanlık tezkeresiyie imzası eksik olan Bakanlar Kurulu kararnamesi arasında bağlantı bulunmadıgı, yasal boşluğun sadece imzalanan anlaşmalartn resmiyeti konusunda yaşanacağı belirtildi. Tercih snıav• Baştarafı 1. Sayfada (YÖK.). Öğrenci Yerleştir- me Sına\fna (ÖYSl girile- bilmesi için Öğrenci Seçme Sınavfndan(OSS) 120 pu- an alınması yönündeki ka- rannın bu yıl uygulanacağı- nı kaydederek ortaöğretim başarı puan katsayılanndaki değişiklik \e 3 kez ÖSS'de başarısız olanlann sınava alınmaması kararının da 1998 yılından itibaren yü- rürlüğe gireceğini bildirdi. Söylemez. sınav belgele- ri ve sonuçlarının postayla öğrencilerin adreslerine göndenlmesi sırasında pek ya^andığına dİj kat çekerek. bu sorunların yeni teknolojilerin bilgi alış.- lerişi sırasında kullanılma- sıyla çözülebıleceğini vur- guladı. Söylemez. üzerinde çalış.ılan yeni projeleri şöy- le sıraladı: - 1997 yılından itibaren öğrenciler. sınav sonuçlarını bankamatikler aracılığıyla öğrenebilecekler. Sınav so- nuçlan açıklandıktan 3 gün sonra öğrenci, ilgili banka şubesine giderek ikinci sınav için ücretini yatıracak. Ban- ka dekontuyla birlikte öğ- rencinin sınav sonucu da bir- likte verilecek. Bu sistemle. ÖYS'yegirecek öğrenci sayı- sı da belirienmiş olacak ve önlemler ona göre alınacak. - Üniversite kampusları başta olmak üzere 400 yer- de ÖSYMATlK'ler kurula- cak. Yeni sistemle adaylara okullar kanalıyla ÖSYMA- TlK olarak adlandınlabile- cek kalıcı kımlik kartlan ve- rilecek. Adaylar, her türlü başvurulan ve tercihleri ile ilgili bilgileri bu makineler aracılığıyla ÖSYM'yeilete- bilecekler. Böylelikle. aday- lar optik kodlama sırasında yaptıklan hatalardan kurtu- labilecekleri gibi, ÖSYM'de gerekli işgücü ve zaman ta- sarraru sağlanacak. Bu sis- tem. 1997 yılının sonunda kurularak 1998 yılında uy- aulanıaya koyulacak. " - ÖSYMATİK sisteminin devreye girmesinin ardın- dan, sürenin kısatığı nede- niyle bugünefcadaruygula- namayan ÖYS sonuçlan öğ- renildikten sonra tercih ya- pılnıası da gerçekleştirilebi- lecek. Buna göre.aday lar, al- dıkları puanlara göre girebi- lecekleri y ükseköğretim programlarını önceden öğ- renebilecekler ve daha sağ- lıklı tercih yapacaklar. Sis- tera etkili bir şekilde devre- ye girdikten sonra Türkiye genelinde türn üniversiteler. istediklerinde bu sistemden yararlanarak, kayıt ve kabul işlemlerinde ÖSYMATİK'- leri kullanabilecekler. - Adaylann ünıversiteleri daha iyi tanımalan için 1500 sayfalık bir "üniversite reh- beri 1 " hazırlanacak. Bu reh- ber. bütün devlet okullanna gönderilerek, öğrencilerin daha iyi tercih yapmalan saglanacak. -ÖSS veÖYS kıla\uzu, karikatürlü olarak düzenle- necek. Bu yöntemle. adayla- nn hata \apmamalan için neleredikkatetmelerigerek- tiği karikatürlerle anlatı/a- cak. B U G Ü N Saat : 22.30 ANKARA RUZGARI BU RÜZGARI TRT EKRANLARINDA YAKALAYIN. TÜRK HALK ve SANAT MÜZİĞİNİN SEÇKİN İSİMLERİ, SERAP ve SÜMER EZGÜ'NÜN KONUKLARI OLUYOR... \ \ CANLI YAYIN Sulu kar GOK gurultulû G U N D E M MUSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada Kaddafi fırçasından sonra, bu tanımlamayı şöy- le değiştirmek daha uygun olacak: Hükümete maşallah... Sopa sağlam duruyor... Bu hükümet daha çok sopa kaldırır... Her şeyden önce şu noktanın altını çizmekte ya- rar var: Hükümet kolay kolay düşmez... Düşse düşse ayağa düşer... DRYP koalisyonu o kadar sağlam temeller üze- rine kurulu ki, "ulusal onurun zedelenmesi", "dip- lomatik gaf", "uluslararası fırça" hükümeti değil düşürmek, sarsamaz bile... Türkiye, depremin doping etkisi yaptığı, krizin kökleri güçlendirdiği bir hükümet modeliyle yöne- tiliyor. Hoca, Mısır, Libya ve Nijerya gezisini tamamla- yıp önceki geceyarısı döndü. Yaptığı açıklamaların hiçbir inandırıcılığı yoktu. "En iyi savunma saldın- dır" mantığıyla hazırlanmış abuk sabuk gerekçeler- le doluydu. Hocanın, dönüş mesajlarını yorumlamaya çalışa- lım: "Libya 'dan 160 milyon dolarlık müteahhit alacak- larını kuruşu kuruşuna tasfiye etmiş olarak döndük" diyor... Oysa gerçek, tasfiye yok tavsiye var... Türkiye bi- razsabırtı olursa, belki ödenecek. Kaddafi'nin, "bel- ki"si, "evet" anlamında kullanılıyor... Hoca'nın, alacak tahsili de kaynak paketine ben- ziyor... PKK terörüne gelelim... "Türkiye'ye resmi vesikayla, zafer diploması ile dönüyorum" diyor, ekliyor: "Ortak metne, 'PKK terör örgütüdür' maddesini koydurduk..." Vesika kısmını geçelim... Zafer diploması nasıl bir şey olabilir? Diplomayı Kaddafi verdiyse, diye- cek bir şey yok... Kaddafi Hoca'ya bakıp not ver- miştir: - Karşımdaki hali ve gidişi, pekiyi... - Fırça yiyişi, pekiyi... Hoca bu zafer diplomasıyla iki mastır bir dokto- ra yapar... Ortak metinde ise, 'PKK terör örgütüdür' diye bir tanımlamayok... Hocadiplomasından uyduruyor... Hoca, gezinin Mısır bölümü için kendince gerçek- çi konuştu: "Mısır'la ilişkiler biraz tutuk. Mübarek'ten fırça yemediği içindir... Hoca mütevazı, dönüşünü şöyle tanımhyor: "Muzaffer bir Romalı kumandan..." Eskiden, "RomalıPerihan"\m\zvard\, şimdibirde Romalı kumandanımız oldu... Korsan, garsona karşı... ...,< Romalı kumandanları bir başka yazıya bıraka- lım... Benzetmelere gelelim... Hoca şöyle diyor: "ABD, MED-TV'nin bütün dünyaya her gün yan- lı propaganda yapmasına müsaade ediyor mu? Belçika'da bir Kürt parlamentosu kuruldu ve ilk toplantısını burada yaptı mı yapmadı mı? Fransa 'Türkler Kürtleri eziyor' demiyor mu? Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, PKK için kamp yeri vermedi mi?" Hoca bu örnekleri uzun uzun verirken arada so- ruyor: "Böyle oluyor diye, bu ülkelerle ilişkilerimizi ke- siyor muyuz?" Bu mantığın tümüyle doğru olduğunu düşüne- lim... Batı böyle diyor diye, Libya'nın da Türkiye'yi fırçalaması nasıl hoş görülebilir? Bu savunma, "Batı'dan tokatyerken birde Lib- ya'dan yiyelim dedik" anlamına gelmiyor mu? Hoca, savunmak için debelenirken batacağına, durumu kabul edip, Libya ile ilişkileri gözden ge- çireceğini söylese, daha tutarlı olacak. Belki, kamu- oyundada kabul görecek... Bunun yerine, Libya'nın yaptığını mantıklı göstermeye çalışıp Kaddafi'yi "fi- lozof" ilan etmek niye? Acaba Hoca'nın ve RP'nin Kaddafi'ye ödemek zorunda olduğu bir diyet mi var? Kaddafi'nin Libyası uluslararası alanda nasıl ta- nımlanıyor? Korsan devlet... Hoca, yönetim anlayışını nasıl tanımhyor? Garson devlet... Korsan, garsona karşı... Bundan güzel uyum mu olur? ARAYIŞ I Baştarafı 3. Sayfada n. yıllardan beri Kaddafi'nin söylediklerinden çok da- ha ağırlannı ve haksızlannı yazıp duruyorlar. PKK'nin mücadelesini haklı bulanlan mı istersiniz, devletin oralarda yürüttüğü mücadeleyi tümüyle ka- ralayanları mı istersiniz... Kurtuluş Savaşımızı "eşrafın azınlıklara duyduğu kıskançlıkla " açıklayan süper zekâlılar da var, cum- huriyetimizin "Kürtlere ve Ermenilere yapılan zu- lüm" üzerine kurulduğunu iddia edenler de... Eğer Kaddafi kalkıp "Yahu ben bu söylediklerimisi- zin gazetelerinizden okudum" dese ne diyeceğiz? Hele bu omurgasızlar şimdi "ulusal onur" vb. gibisin- den inciler döktürmüyoriar mı, işte o zaman tüm si- nirlerim tepeme üşüşüyor. Vallahi olacak iş değil... Kimiarkadaşlar, "Bu krizhükümetidüşürürmü"so- rusunu ortaya atıyortar. Aslında düşmeleri iyi mi olur, kötü mü olur, pek emin değilim. Bu konuyu gelecek yazımda irdeleyeceğim. Fakat şu kadarını söyleyeyim ki; eğer REFAHYOL sorumlulan bu "ateşten gömle- ği" sırtlarından atmak istemezlerse, kolayına devril- mezler. (Bakalım bu kez de tahminim ters mi çıka- cak?..) Ama bu hükümet devrilse de devrilmese de çok ağır bir yara aldı. Sadece hükümet değil, Refah ve Doğru Yol partileri de çok ağır bir biçimde yaralandı- lar. Bunun faturasını seçimlerde bir biçimde ödeye- cekler. Bunu ödemek zorundalar. Zira halkımız böy- le bir aşağılanmayı kolayına hazmetmez. Böylesine itilip kakılmayı sineye çekmez. Zaten bu demokrasi- nin de gereğidir. Seçmen hesabını seçim sandığında soramazsa. sormazsa, demokrasi işleyemez. Hele, neredeyse tüm dünyanın "terörist"olarak ta- nıdığı bir ülkenin devlet başkanının bizim başbakanı- mızı böylesine horfamasını, birtakım "mugalatalarla" açıklamaya çalışmak mümkün değildir. Vallahi olacak iş değil...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle