Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EKİM 1996 PERŞEMBE • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 19
Istanbu. Y 20
Edırne Y 19
Çanakfcale Y 19
Kocaeli Y 19
Izmir Y 23
-Manısa Y 23
-iAydın Y 24
Denızli Y 21
-2onguldak Y 19 Antalya
Sinop
Samsun
Trabzon
Giresun
Ankara
Konya
Eskişehir
Sıvas
Y
Y
PB
PB
Y
Y
Y
-<
20
22
23
23
19
18
18
22
Adana Y 25
Y 25 Kars
Mersın
Dıyarbakır
Şanlıurfa
Mardin
Siirt
Hakkârı
Van
Y
PB
PB
PB
PB
PB
PB
25
28
29
28
27
22
20
PB 22
Butun bolgelenmız
parçalı çok bulutlu.
Marmara, Ege, Akde-
"iz. Iç Anadolu ıJe Batı
«e Orta Karadenız sa-
ğanak ve gokgürultülü
sağanak yağışlı geçe-
cek Hava sıcaklığında
onemlı bır değışıklık ol-
mayacak. Ruzgâr yur-
dun kuzey batısında
kuzey ve doğu, otekı
yerierde guney ve batı
yonlerden hafıf arasıra
orta kuvvette esecek..
Amsterdam PB 14 Stockholm PB
ASYA
Budapeşte PB 18 Münih
Moskova
Aşkabat
Almatı
Taşkent
Bakü
Bişkek
Tiflis
Kahire
PB
PB
PB
Y
Y
PB
Y
A
11
22
22
19
18
21
23
30
Şam 31
t Pa'calı bulutlu Sıslı l Çok bulutlu Yağmurlu Kariı
C17SEYT ARCAYİREK
U Baştarafı 1. Sayfada
-§ın Libya ile ticaretinin büyük ölçülere vardığını vur-
-gulayarak önlemeye çabalıyor.
"Suimisal emsal teşkil etmez" deyimi, iki saptır-
rna ustası için cuk oturuyor.
Yazacağımız önemli bilgiler. Necmi Hoca'nın dev-
lete, devletin de Hoca'ya inanmadığını kanıtlıyor.
Hoca: devlete, devletin memurlarına inansaydı,
geziden çok önce önüne gelen "uyan içerikli res-
mi yazılan" birkaç kez dikkatle okur, zayıf bir olası-
-hkla Libya seferine çıkmazdı.
Şimdi resmi bilgi belgelere gelelim:
Libya devriminin 27. yıldönümü törenlerinde Kad-
dafi. Türkiye'ye ve Türklere ağzına geleni söylüyor.
pir zamanlar Arapları kesen kılıcın bugün Kürtleri
çJoğradığını savlayacak ölçüde kendinden geçiyor.
ı. Kaddafi'nin Türkiye'ye ve halkımıza hakaretler
yağdıran bu tutumu ile ilgili Libya büyükelçimizin gi-
rişımleri Dışişleri Bakanhğı'mızdaşöyle "kayda"ge-
çiyor:
"Trablus Büyükelçimiz Ateş Balkan, lider Kad-
dafi'nin 2 eylüldeki konuşmasında Türkiye'deki
Kürtlerle ilgili olarak serdettiği ifadelerhakkında gi-
rfşımde bulunmak üzere, Asya Işleri Genel Müdür
Vekili ile görüşmüştür.
Balkan, genel müdür vekiline; liderin söz konu-
su ifadelerini ve kullandığı üslubunu kabul edilemez
frulduğumuzu ve 'protesto' ettiğimızi...
, • Kardeş bır ülke saydığımız Libya'nın liderinden
Joeklenenin bu tarz ifadeler olmadığını...
.• Üstelik bu konuşmanın Türkiye'nin devhmin yıl-
dönümü törenlerinde iki bakanıyla /Zeybek ile Gü\)
temsil edıldiğı sırada yapılmış olmasının dikkati-
mizden kaçmadığını; bütün bunlann, ilişkılerimizin
ğeliştirilmesi açısından hiç de yararlı bir davramş
olmadığını söylemiştir,"
'Başbakan gelmesin'
• "Genel müdür vekili: liderin ifadelerinin, sadece
iki açıdan değerlendırilmesini istediklerini; birinci-
sinin Kürtlere müzahir görüşlerinin insani kaygılar-
dan kaynaklandığını, ikincisinin ise ABD 'nin Arap
lılusunu mahvetmeyi amaçlayan çifte standartlı po-
litikalara karşı çıkmak olduğunu bildirmıştir.
Büyükelçimiz bunun üzerine, liderin konuşma-
sında doğrudan Türkiye'nin ve Türklerin hedefalın-
dığını, bu nedenle esas konunun Libya-ABD ilişki-
teri olmadığını, özellikle söz konusu ifadeleri pro-
testo etmek maksadıyla kendisiyle görüştüğünü
vurgulamıştır."
Dışişleri'ndeki Libya kaynaklı bilginin ikinci bölü-
mü. "törenlere katılan iki bakanlı heyetimizin pek
Mısnü kabutgördüğürHJ söyley&bilmenin mümkün
olmadığını" vurguluyor:
"Törene 12 Arap ülkesi siyasi temsilci yollama-
dı. Sadece Cezayir, Tunus, Fas, Mısır ve Sudan
gönderdi."
"Bakanların Trablus 'ta olduğu esnada" diyor res-
rni belge bilgiler, Kaddafi 2 eylülde de "Kürtlere
desteğini yineliyor".
"Bakanların, Kaddafi ile KEK eşbaşkanından va-
ki randevu taleplerine cevap bile verilmemiştir."
"Törenlere katılan siyasi konuklara madalya tev-
di edilirken bu nışan Türkiye temsilcilerinden esir-
genmıştir."
Geziyle ilgili tartışmalann tırmandığı günümüzde,
Libya büyükelçimizin. Dışışleri'negönderdiğirapo-
fun aşağıdaki sonuç paragrafları büyük önem taşı-
yor:
- "... Kaddafi herhalde itidalimizi aczimiz olarak
değerlendirmek gibi bir yanlışa düşmüş olacak ki
bakanlanmızın Trablus'ta bulunduğu sırada Türki-
ye'yi hedef alan Kürt sempatizanı görüşlerinı ale-
nen açıklamaya yeltenmiştir. Üslubu her türlü ma-
zereti mazur göstermekten uzaktır.
• Burada büyükelçilik olarak yapageldiğimiz ve te-
vali etmesi halinde yapacağımız teşebbüslehn,
Kaddafi'yi bu tür beyanlar yapmaktan alıkoymaya
yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Içinde bulunduğumuz böyle bir ortamda, başba-
kan ziyaretinin te/affûz edilmesi devletin âli menfa-
atleri açısından son derece sakıncalı olup, Libya ta-
raf/ndan gelebilecek böyle bir ziyaret önerisi söz
konusu bile edilmemelidır..."
Bu resmi ve önemli saptamalardan sonra Hoca,
pbya'ya gidince şu soru akla geliyor:
£ kaddafi ile aralarında gizli kapaklı bir şeyler mi var
acaba?
Kadın polise
milletvekili dayağı
• Baştarafı 1. Sayfada
<ioxe\ li kadın polis memuru
Menekşe Balkan'ın otomo-
b'ılın sürücüsü Yılmaz Ba-
nıTı ıkaz ederek durdurma-
sı üzerine. araçta bulunan
Dılekçioğlu. kendisinin mü-
Ietvekilı olduğunu söyleyip
ladın polis memuru ile tar-
ttîtnaya başladı. Dılekçioğ-
lu. bu sırada kadın polis me-
murunu tokatladı. Görgü ta-
nıkları. yediği tokat sonucu
kadın polis memurunun ye-
redüştüğünü söylediler.
- Olayı gören çe\rede gö-
re\li polis memurlan. Di-
lekçioğlu ve beraberinde bi-
n kadın iki kişiyi Kavacık
Polis Karakolu'na götürdü-
!er Dilekçıoğlu. karakolda
ifade \erdikten sonra ayn-
hrken araçta bulunan kadı-
n:n Ensa Şirketi'nde Satış
Müdürü Nilgün Çalkan ol-
daiu öğrenıldi.
Nilgün Çalkan \e \'ılmaz
Binn. ıfade \erdikten sonra
lurakoldan a>nlmak ister-
lerken dışandagazetecilenn
beklediğini görünce yeni-
den içeriye girdiler. Kadın
polis Menekşe Balkan teda-
\i için Numune Hastene-
si'ne götürülürken olayla il-
gili soruşrurmanın sürdüğü
belirtildı.
'Derhal özür dilesin
1
'
Emnıyet Genel Müdürü
Alaaddin Yüksel de olaydan
büyük üzüntü duyduğunu
belirtırken polise uzanan el-
lerin. kimin olursa olsun
mutlaka kınlacağını bildir-
di. 'Süksel. "Sa>ın DUekçi-
oğlu dövdügü kadın polis
memurundan derhal gidip
özür dilemelidir" dedi.
'Dokunulmazlığun
kaldınlsırT
Muammer Hadi Dilekçi-
oğlu ise otomobılden indi-
ğini dogruiayarak kadın po-
lisle tartıştığını bildirdi. Ke-
sinlikle kadın memura vur-
madığını iddia eden Dilek-
çioğlu. götürüldüğü kara-
kolda kendisine hakaret
edildiğini söyledi. Diîekçi-
oğlu. olayın araştırılması
için bugün Meclis Başkan-
lığfna gidip dokunulmazlı-
ğının kaldınlması için dilek-
çe \ereceğini belirrti.
Bunabm turnatnyor• Baştarafı 1. Sayfada
1997 eğitim-öğretim yılına başla-
ması nedeniyle dün düzenlenen tö-
rene katılan Aksoy. burada gazete-
cilere yaptığı açıklamada. "3günlük
bir vekâlette karamameyi imzala-
manı şık olmaz*1
dedi.
Devlet Bakanı olarak daha önce
iradesini beyan edip kararnameyi
imzaladığını ammsatan Aksoy, şun-
lan söyledi:
"De\ let Bakanı sıfatı ile olsam, şu
anda yine inızalanm. Ancak. İçtşle-
ri Bakan Vekili olarak konuyu de-
ğerlendirdiın ve idare hukuku açı-
sından vekil asilin her türlü \etkisi-
ne sahip olmakla birükte, 3 günlük
bir vekâlette asilin iradesinc müda-
halcv i $haşeten şık bulmadını. Onun
için Sayın İçişleri Bakam'nın dönü-
şünde, konuyu tekrar kendisinin de-
ğerlendirip, ona göre karar verme-
sinin uvgun olacağı kanaatine \ar-
djm." "
Aksoy'un, kararnameyi imzala-
mayacağını açıkladığı düne kadar-
ki gelişmelerşu ilginç seyri izledi:
Aksoy. vekâleti almadan önce.
Çiller'le birlikte gittiği Kahraman-
maraş'ta, "Önüme gelirse düşünür,
gereğini yapanm. Bence imzalar ta-
mamlanmalı. TC'nin Bafbakanı is-
tediğiyeregider"' sözleriyle Ağar'ın
yerine imza koyacağı mesajını ver-
di.
Aynı gezide Aksoy'la birlikte
olan Mehmet Ağar, kararnameyi
imzalamama tav nnın değişmeyece-
ğini belirtmesi üzerine yöneltiten
"\ekilinizimzaJa.vacaknn?*' sorusu-
na, "Onu ona sorun" diyerek vekâ-
let dönemine bir koşul getirmedigi
izlenimi verdi.
Aksoy, olumlu eğilimini belirtin-
ce. Portekiz'e giden Ağar'ın yerine
vekâleten atandı. Ancak son birkaç
gün içindeki gelişmelerin ardından,
Aksoy'un. dün gezi kararnamesini
vekâleten imzalamayacağmı açık-
laması. bu konuda uyarıldığı yo-
rumlarına neden oldu. Ağar'ın ka-
ramameyi imzalamama tavrını sür-
dürmesi dummunda. bunalımın 12
ekim cumartesi gününden sonra da
devam edeceğine dikkat çekildi. Ge-
rekli koşullann oluşmaması nede-
niyle. Başbakan Yardımcısı Çil-
ler'in. Mehmet Ağar'ı bakanlık gö-
revinden almasına ilişkin kararna-
meyi Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel'e büyük olasılıkla onaylata-
mayacagı belirtildi.
DYPÎidennin. Agar'ın istifasını
isteyebileceği \eya kararnameden
Libya'nın çıkarılması için Erba-
kan'lapazarlıkyapabileceâi belirtil-
di.
Ankara kulislerinde. Cumhurbaş-
kanı Demirel'in de kararnameyi
onaylamayabileceği gündeme geti-
rildi. Siyasi kaynaklar. anayasanın
103. maddesi uyarınca Cumhurbaş-
kanı'nın. "Türkiye Cumhuriye-
ti'nin şan ve şerefini koruınava ye-
min ettiğine" dikkat cekerek. imza-
lann tamamlanması durumunda ka-
ramameyi geri çe\irebileceğini be-
lirftiler.
Kararnamedeki imzalann ta-
mamlanmaması Afrika gezisini
u
resmi>et'*ten yoksun bırakacak. Bu
durumda. 3 ülkede imzalanan an-
laşmalann hangi nitelikle TBMM
denetimine gönderileceği belirlene-
medi.
Başbakanlık kaynakları, geziye
katılan bürokrat ve diplomatlann
yolluklarını ilgili bakanlıklardan
alacağını. onlar için bir sorun oluş-
mayacağını. millervekillerinin yol-
luklannı almalannın ise TBMM'nin
Başbakanlık tezkeresini onaylama-
sına bağlı olduğunu belirttiler. TB-
MM"ye gönderilecek olan Başba-
kanlık tezkeresiyie imzası eksik
olan Bakanlar Kurulu kararnamesi
arasında bağlantı bulunmadıgı,
yasal boşluğun sadece imzalanan
anlaşmalartn resmiyeti konusunda
yaşanacağı belirtildi.
Tercih snıav• Baştarafı 1. Sayfada
(YÖK.). Öğrenci Yerleştir-
me Sına\fna (ÖYSl girile-
bilmesi için Öğrenci Seçme
Sınavfndan(OSS) 120 pu-
an alınması yönündeki ka-
rannın bu yıl uygulanacağı-
nı kaydederek ortaöğretim
başarı puan katsayılanndaki
değişiklik \e 3 kez ÖSS'de
başarısız olanlann sınava
alınmaması kararının da
1998 yılından itibaren yü-
rürlüğe gireceğini bildirdi.
Söylemez. sınav belgele-
ri ve sonuçlarının postayla
öğrencilerin adreslerine
göndenlmesi sırasında pek
ya^andığına dİj
kat çekerek. bu sorunların
yeni teknolojilerin bilgi alış.-
lerişi sırasında kullanılma-
sıyla çözülebıleceğini vur-
guladı. Söylemez. üzerinde
çalış.ılan yeni projeleri şöy-
le sıraladı:
- 1997 yılından itibaren
öğrenciler. sınav sonuçlarını
bankamatikler aracılığıyla
öğrenebilecekler. Sınav so-
nuçlan açıklandıktan 3 gün
sonra öğrenci, ilgili banka
şubesine giderek ikinci sınav
için ücretini yatıracak. Ban-
ka dekontuyla birlikte öğ-
rencinin sınav sonucu da bir-
likte verilecek. Bu sistemle.
ÖYS'yegirecek öğrenci sayı-
sı da belirienmiş olacak ve
önlemler ona göre alınacak.
- Üniversite kampusları
başta olmak üzere 400 yer-
de ÖSYMATlK'ler kurula-
cak. Yeni sistemle adaylara
okullar kanalıyla ÖSYMA-
TlK olarak adlandınlabile-
cek kalıcı kımlik kartlan ve-
rilecek. Adaylar, her türlü
başvurulan ve tercihleri ile
ilgili bilgileri bu makineler
aracılığıyla ÖSYM'yeilete-
bilecekler. Böylelikle. aday-
lar optik kodlama sırasında
yaptıklan hatalardan kurtu-
labilecekleri gibi, ÖSYM'de
gerekli işgücü ve zaman ta-
sarraru sağlanacak. Bu sis-
tem. 1997 yılının sonunda
kurularak 1998 yılında uy-
aulanıaya koyulacak.
" - ÖSYMATİK sisteminin
devreye girmesinin ardın-
dan, sürenin kısatığı nede-
niyle bugünefcadaruygula-
namayan ÖYS sonuçlan öğ-
renildikten sonra tercih ya-
pılnıası da gerçekleştirilebi-
lecek. Buna göre.aday lar, al-
dıkları puanlara göre girebi-
lecekleri y ükseköğretim
programlarını önceden öğ-
renebilecekler ve daha sağ-
lıklı tercih yapacaklar. Sis-
tera etkili bir şekilde devre-
ye girdikten sonra Türkiye
genelinde türn üniversiteler.
istediklerinde bu sistemden
yararlanarak, kayıt ve kabul
işlemlerinde ÖSYMATİK'-
leri kullanabilecekler.
- Adaylann ünıversiteleri
daha iyi tanımalan için 1500
sayfalık bir "üniversite reh-
beri
1
" hazırlanacak. Bu reh-
ber. bütün devlet okullanna
gönderilerek, öğrencilerin
daha iyi tercih yapmalan
saglanacak.
-ÖSS veÖYS kıla\uzu,
karikatürlü olarak düzenle-
necek. Bu yöntemle. adayla-
nn hata \apmamalan için
neleredikkatetmelerigerek-
tiği karikatürlerle anlatı/a-
cak.
B U G Ü N
Saat : 22.30
ANKARA RUZGARI
BU RÜZGARI TRT EKRANLARINDA YAKALAYIN.
TÜRK HALK ve SANAT MÜZİĞİNİN SEÇKİN İSİMLERİ,
SERAP ve SÜMER EZGÜ'NÜN KONUKLARI OLUYOR...
\ \
CANLI YAYIN
Sulu kar GOK gurultulû
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
I Baştarafı 1. Sayfada
Kaddafi fırçasından sonra, bu tanımlamayı şöy-
le değiştirmek daha uygun olacak:
Hükümete maşallah... Sopa sağlam duruyor...
Bu hükümet daha çok sopa kaldırır...
Her şeyden önce şu noktanın altını çizmekte ya-
rar var:
Hükümet kolay kolay düşmez...
Düşse düşse ayağa düşer...
DRYP koalisyonu o kadar sağlam temeller üze-
rine kurulu ki, "ulusal onurun zedelenmesi", "dip-
lomatik gaf", "uluslararası fırça" hükümeti değil
düşürmek, sarsamaz bile...
Türkiye, depremin doping etkisi yaptığı, krizin
kökleri güçlendirdiği bir hükümet modeliyle yöne-
tiliyor.
Hoca, Mısır, Libya ve Nijerya gezisini tamamla-
yıp önceki geceyarısı döndü. Yaptığı açıklamaların
hiçbir inandırıcılığı yoktu. "En iyi savunma saldın-
dır" mantığıyla hazırlanmış abuk sabuk gerekçeler-
le doluydu.
Hocanın, dönüş mesajlarını yorumlamaya çalışa-
lım:
"Libya 'dan 160 milyon dolarlık müteahhit alacak-
larını kuruşu kuruşuna tasfiye etmiş olarak döndük"
diyor...
Oysa gerçek, tasfiye yok tavsiye var... Türkiye bi-
razsabırtı olursa, belki ödenecek. Kaddafi'nin, "bel-
ki"si, "evet" anlamında kullanılıyor...
Hoca'nın, alacak tahsili de kaynak paketine ben-
ziyor...
PKK terörüne gelelim...
"Türkiye'ye resmi vesikayla, zafer diploması ile
dönüyorum" diyor, ekliyor:
"Ortak metne, 'PKK terör örgütüdür' maddesini
koydurduk..."
Vesika kısmını geçelim... Zafer diploması nasıl
bir şey olabilir? Diplomayı Kaddafi verdiyse, diye-
cek bir şey yok... Kaddafi Hoca'ya bakıp not ver-
miştir:
- Karşımdaki hali ve gidişi, pekiyi...
- Fırça yiyişi, pekiyi...
Hoca bu zafer diplomasıyla iki mastır bir dokto-
ra yapar...
Ortak metinde ise, 'PKK terör örgütüdür' diye bir
tanımlamayok... Hocadiplomasından uyduruyor...
Hoca, gezinin Mısır bölümü için kendince gerçek-
çi konuştu:
"Mısır'la ilişkiler biraz tutuk.
Mübarek'ten fırça yemediği içindir...
Hoca mütevazı, dönüşünü şöyle tanımhyor:
"Muzaffer bir Romalı kumandan..."
Eskiden, "RomalıPerihan"\m\zvard\, şimdibirde
Romalı kumandanımız oldu...
Korsan, garsona karşı... ...,<
Romalı kumandanları bir başka yazıya bıraka-
lım... Benzetmelere gelelim...
Hoca şöyle diyor:
"ABD, MED-TV'nin bütün dünyaya her gün yan-
lı propaganda yapmasına müsaade ediyor mu?
Belçika'da bir Kürt parlamentosu kuruldu ve ilk
toplantısını burada yaptı mı yapmadı mı?
Fransa 'Türkler Kürtleri eziyor' demiyor mu?
Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, PKK için
kamp yeri vermedi mi?"
Hoca bu örnekleri uzun uzun verirken arada so-
ruyor:
"Böyle oluyor diye, bu ülkelerle ilişkilerimizi ke-
siyor muyuz?"
Bu mantığın tümüyle doğru olduğunu düşüne-
lim... Batı böyle diyor diye, Libya'nın da Türkiye'yi
fırçalaması nasıl hoş görülebilir?
Bu savunma, "Batı'dan tokatyerken birde Lib-
ya'dan yiyelim dedik" anlamına gelmiyor mu?
Hoca, savunmak için debelenirken batacağına,
durumu kabul edip, Libya ile ilişkileri gözden ge-
çireceğini söylese, daha tutarlı olacak. Belki, kamu-
oyundada kabul görecek... Bunun yerine, Libya'nın
yaptığını mantıklı göstermeye çalışıp Kaddafi'yi "fi-
lozof" ilan etmek niye?
Acaba Hoca'nın ve RP'nin Kaddafi'ye ödemek
zorunda olduğu bir diyet mi var?
Kaddafi'nin Libyası uluslararası alanda nasıl ta-
nımlanıyor?
Korsan devlet...
Hoca, yönetim anlayışını nasıl tanımhyor?
Garson devlet...
Korsan, garsona karşı...
Bundan güzel uyum mu olur?
ARAYIŞ
I Baştarafı 3. Sayfada
n. yıllardan beri Kaddafi'nin söylediklerinden çok da-
ha ağırlannı ve haksızlannı yazıp duruyorlar.
PKK'nin mücadelesini haklı bulanlan mı istersiniz,
devletin oralarda yürüttüğü mücadeleyi tümüyle ka-
ralayanları mı istersiniz...
Kurtuluş Savaşımızı "eşrafın azınlıklara duyduğu
kıskançlıkla " açıklayan süper zekâlılar da var, cum-
huriyetimizin "Kürtlere ve Ermenilere yapılan zu-
lüm" üzerine kurulduğunu iddia edenler de...
Eğer Kaddafi kalkıp "Yahu ben bu söylediklerimisi-
zin gazetelerinizden okudum" dese ne diyeceğiz?
Hele bu omurgasızlar şimdi "ulusal onur" vb. gibisin-
den inciler döktürmüyoriar mı, işte o zaman tüm si-
nirlerim tepeme üşüşüyor. Vallahi olacak iş değil...
Kimiarkadaşlar, "Bu krizhükümetidüşürürmü"so-
rusunu ortaya atıyortar. Aslında düşmeleri iyi mi olur,
kötü mü olur, pek emin değilim. Bu konuyu gelecek
yazımda irdeleyeceğim. Fakat şu kadarını söyleyeyim
ki; eğer REFAHYOL sorumlulan bu "ateşten gömle-
ği" sırtlarından atmak istemezlerse, kolayına devril-
mezler. (Bakalım bu kez de tahminim ters mi çıka-
cak?..)
Ama bu hükümet devrilse de devrilmese de çok
ağır bir yara aldı. Sadece hükümet değil, Refah ve
Doğru Yol partileri de çok ağır bir biçimde yaralandı-
lar. Bunun faturasını seçimlerde bir biçimde ödeye-
cekler. Bunu ödemek zorundalar. Zira halkımız böy-
le bir aşağılanmayı kolayına hazmetmez. Böylesine
itilip kakılmayı sineye çekmez. Zaten bu demokrasi-
nin de gereğidir. Seçmen hesabını seçim sandığında
soramazsa. sormazsa, demokrasi işleyemez.
Hele, neredeyse tüm dünyanın "terörist"olarak ta-
nıdığı bir ülkenin devlet başkanının bizim başbakanı-
mızı böylesine horfamasını, birtakım "mugalatalarla"
açıklamaya çalışmak mümkün değildir.
Vallahi olacak iş değil...