Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM1996SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çökertilen Adaletle Devlet Yürümez
Av. Dr. ENGİN ÜNSAL
H
ukuk devleti, yurttaşlan-
na hukuksal gü\ en sağla-
yan devlettir. Devlet gö-
re\ leri hukuk kurallanna
uygun bir bıçımde yürü-
tüldüğü sürece devlete
du>ulangü\efı\esavgıartar. Adaletmûl-
kiin temelidir kavramı. sözcüklerin yan-
sıttığından çok daha büyük anlam taşır.
De\letin halkı ile bütünleşmesi. toplum-
sal vaşamın gü\en \e huzur içinde hakça
bir temel üzerine oturtulmasi. büyük öl-
çüde 'adalet kavramfnın 'yaşam'a geçi-
rilmesine bağlıdır. Adalet kavramının
yozlaştınldıgı toplumlarda yaşam, Dan-
te'nin cehenneminden değişik olmaz.
Ürkemiz son yıllarda. toplumsal değer-
krin inanılmaz bir bıçımde aşındmldığı,
vüzevsel biryönetim anlayışı ıleyönetil-
mektedir. Bütün değerler \e özellikle yar-
gı hızla kirlenmektedir. Yargının bağım-
sızlığı. anayasanın 159. maddesı nede-
ni;, le politikacılann hâkim \e savcıların
atama \e yükselmelerine etkisinden do-
layı ciddiyaraalmaktadır. Bunedenlebu-
günülkemizdeyargı bağımsızlıgından ve
yargıç gü\ encesinden söz etmek olanak-
İı değildir. İktidarın beğenisine (takdiri-
ne) göre yargıçlann yer değiştiği. yüksel-
tildiği bir ülkede adaletten söz etmek \e
hukukun üstünlüğii kavramının gerçek-
leşmesini bekkmek bir düştür. Buna. yar-
gının iş hanından bozma yerlerde. ilkel
koşullarda, yargının ve yargıcın onuruna
uygun düşmeyen biçimde çalışmaya zor-
lanması gerçeği de eklenirse ülke insanı-
nın adalet kavramına yabancılaşması do-
ğaldır.
Adalet kavramının gerçekleşmesinde
avukatlık mesleğinin yadsınmaz katkısı
vardır. 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 1.
maddesi, avukatı kamu hizmeti gören bir
kişi olarak tanımlamaktadır. Toplumsal
yaşam içinde adaletin yaygınlaşmasına
çok önemli katkılan olabilecek avukatla-
nn, bu görevlenni verine getırmeleri öy-
lesine zorlanmaktadır ki, bir kamu göre-
vi olan avukatlık işlevsiz bir konuma ge-
tirilmek istenmektedir.
Avukatlığın sorunları. kararnamelerle
kurulan hukuk fakülteleri ile başlamak-
tadır. Fakülte enflasyonu, yeterli ögretim
elemanının sağlanamaması. öğretimin ve
sınavların asistanlara terk edilmesi. hu-
kuk eğitiminin düzeyinde çok ciddı dü-
şüşlermeydana getırmiştir. Hukuk fakül-
tesini bitiren gençlerin savcı. yargıç ve
a\ ukat olmadan önce ciddi bir eğitimden
geçmemeleri, özellikle avukatların bir
avukatlık okulunda -staj okulu- özel egi-
tim görmemelen ve barolara sınavsız ka-
bul edilmeleri, avukatlık mesleğine yeni
katılan genç meslektaşlarımın gerekli
a\adanlıklardan voksun olarak avukatlık
mesleğine başlamaları sonucunu yarat-
makta ve bundan hem meslek ve hem de
genç meslektaş zarar görmektedir.
Adalet ka\ramının gerçekleşmesi için
bir kamu göre\ ini yerine getiren a\ uka-
nn sorunları, salt bununla sınırlı değildir.
Öncelikleavukatlarv eözellildegenç av u-
katlar. son derece haksız \e anlarmız bir
\ergı anlayışının pençesınde kıvranmak-
tadır. Bugünkü u>gulamada. avukattan.
kazanmadığı gelırin vergisi istenmekte-
dir. Kayıtdışı ekonomide trilyonlarla ver-
gi kaçınlırken Mali.ve Bakanlığının avu-
katlan vergi kıskacında boğması, bir ac-
zin ifadesinden başka bir şey değildir.
Genç bir avukattan. değil \ergi almak.
mesleksel yaşamında o genç avukatın
ayağının yere basmasını sağlamak ıçin en
az üç vıl o genç avukata vergi bağışıklığı
tanımak gerekır. Sosyal devlet anlayışının
gereği amaç. 'yaşamı' genç a\ ukata zor-
laştırmak değıİ. onun topluma ve meslek
yaşamına > umuşak bir geçişle uyum sağ-
lamasmı gerçekleştırmek olmalıdır.
Avukatın kışi olarak sorunları vardır.
Avukatlar bugün bir sağlık sigortasından
voksundur. Yaşlılıkta SSK'nin sağlaya-
cağı aylıktan başka bir gelir güvencesi
yokrur. Gerekli parasal birikimi sağlaya-
mayan avukatı. acımasız yaşlılık vıllan
bekliyordemektir. Avukatların vaşlılıkta
sığınacağı bir huzurev ı voktur. Bir kamu
görevini yenne getiren avukata. belli bir
hizmetyılı sonunda.biryeşil pasaportve-
rilmesi bile düşünülmemiştir. Böylesıne
yaşamsal kaygılar içinde av ukatın adalet
bekçiliğine soyunmasmın ne kadar ZOT
olduğunu düşünmek. insanı gerçekten üz-
mektedır.
Avukatlann üye olduğu barolann diz
boyu sorunları vardır. Demokratik top-
lum v aşamında barolar son derece önem-
lı kuruluşlardır. Bugün 35.000 av ukatın
örgütlendiği barolar, ülkemizde halkın
nabzını en iyi tutan kuruluşlardır. Baro-
lann. üyelerinın çıkarlannı. meslegın
onurunu korumaktan çok öte. topluma
karşı öneml i görev leri v ardır. Barolar de-
mokrasinin. çağdaşlığın ve uygarlığın
vazgeçilemez kurumlarıdır. Barolar hu-
kukun üstünlüğü kav ramının, demokratik
ilkelerin ve ınsan haklannın vaşama ge-
çirilmesinden sorumlu kuruluşlardır. Ba-
rolar bu işlevlerini yerine getirebilmek
için her şeyden önce bağımstz olmalıdır-
lar. Anayasanın 135. maddesi ile meslek
kuruluşlannın (bu arada barolann) üze-
rınde devletın idan ve mali denetimıne
ilişkin kurallann vasa ile düzenleneceği
ve amaçları dışında faaliyet gösteren ku-
ruluşların organlarının görev ine son ve-
rileceği ve yenne venılerinin seçtirilece-
ği hükmü getirilmiştir.
Meslek kuruluşlannın bağımsız olma-
dığı ülkede. demokrasi kök tutamaz. Bu
bağlamda barolar. devletın vesavetinden
kurtarılmalı; meslegın vc ülkenin sorun-
larına çözüm üreten özgür kuruluşlar ol-
malıdır.
Av ukatlık mesleâinin v e barolann cıd-
di sorunlan vardır. Avukatlığın şirketle-
şebilmesi. reklam yasağının yumuşatıl-
ması, meslek sigortasının gerçekleştiril-
mesi, vergı sorununun gerçekçi bir teme-
le oturtulması. genç avukatlara baroya ka-
yıttan geçerli olarak üç yıllık vergi bağı-
şıklığı tanınması. mahkeme v e noter harç-
lanndan barolara pav verılmesini sağla-
varak baroların gelirlerinin arttınlması.
yabancı hukuk bürolannın (bugün İstan-
bul'da yaklaşık 70 vabancı hukuk bürosu
bulunmakta ve devlet bile özelleştirme
konusunda bu bürolara çok büyük para-
lar ödemektedir) Türk avukatlara karşı
sürdürdüğü haksız yarışmanın önlenme-
si. ılk akla gelen sorunlardır ve bu konu-
larda TBMM'ye çok büyük sorumluluk-
lar düşmektedir.
Barolar yenı dönemde mesleksel ve ku-
rumsal sorunlarının çözümlenmesi için
gerekli hazvrlıklan yapmalı ve TBMM ve
orada temsil edilen sıyasal partiler ile sı-
cak ılişkiler kurmanın yollannı aramalı-
dır. Avukatlann ve baroların sorunlan çö-
zülmeden. giderek yargı reformu yapıla-
rak v argının v e yargıcın bağımsızlığı sağ-
lanmadan hukukun üstünlüğü ve adalet il-
kesi gerçekleşemez. Insana ve hak kavra-
mına saygının yok olduğu toplumlarda.
v ozlaşmahızlanırve demokrasi çöker.Bu
çöküntünün sorumluları ıse bu konulara
duyarlılık göstermeyenlerolacaktır. Tarih
önünde sorumluluktan kurtulmak istiyor-
sak, payımıza düşen görev len yapmak
zorundavız.
ARADA BİR
KEMAL OCAK Emekli MEB Müfetüşi
Üniversitelerimiz
Açılınken...
Ülkemizin ve geleceğimizin umudu. aydınhk yol
göstericisi, bilim üreticisi üniversitelerimizin 1996-
1997 öğretim yılı açılırken ulaşmak istedikleri hedef-
lerine, amaçlarına. sorumluluklarına ve sorunlarına
kuşbakışı bakalım...
Bilim. genel anlamıyla birikimsel ve dizgesel (siste-
matik) bilgiler topluluğunu kapsar. llerlemesinde ve
gelişmesinde ise süreklilik ve gelenek önemli yer tu-
tar. Bu gelişme Batı'da onbeşinci yüzyıldan sonra
başlamış dinsel, sanatsal, düşünsel ve bilimsel evre-
ler olarak büyük bir süreçten geçmiştir. Onyedinci
yüzyıldan sonra ise bilim büyük bir değişime uğramış-
tır.
Özellikle. Fransa, Almanya ve Italya'da Rönesans
ve Reform hareketleri, yöntemsel ve deneysel çalış-
ma ve onsekizınci yüzyılda aydınlanma çağı (felsefe)
ve modern fen bilimlerinin doğuşu hızlanmıştır. Bizde
ise üniversitelerin doğuşu ve kuruluşu Tanzimat ve
Meşrutiyetle başlamış, gerçek kimliğini ise cumhuri-
yetle kazanmıştır. Üstelik, bizim üniversitelerimiz bi-
limsel verileri, ilerlemeleri, teknolojiyi, Batı'dan hazır
almıştır. Bugün ise YÖK sistemi ve bağlayıcılığı yüzün-
den üniversite kurumunun saygınlığının azaldığı, kimi
üniversite hocaları tarafından söylenmekte ve yazıl-
maktadır. Öncelikle üniversitelerimiz dünya görüşle-
rini çağa uyarlayarak ve demokratlaşarak bu eleştiri-
lerı.aşabilirler. Bilim ve teknolojiyi Türk halkına suna-
bilirler. Bilgi çağının bir köşesinden tutarak Batı ile ya-
nşabilirler. Türkiye Cumhuriyeti'ne çağdaş bilim ve
teknoloji alanında dünyadaki yerini aldırabilirler. De-
nilebilir ki bence, Türkiye dünya biliminde 34. sırada
yerini almış olmakla bu gerçeğe yaklaşmıştır.
Bu konu ile ilgili Amerikalı araştırmacı Terence Ke-
aley "Bilimsel Araştırmaların Ekonomik Yasaları" ad-
lı kitabında, bilimsel araştırmalarda devlet tarafından
parasal desteğin başarıyı arttırdığı savunulsa da bu-
gün Japonya'cla ve Isviçre'de neredeyse hiç devlet
desteği olmadan özel sektöreliyle desteklenen bilim-
sel araştırmaların büyük gelişme gösterdiği bilinmek-
tedir demektedir. Bu düşünceden yola çıkarak Türk
özel sektörünün de bu konuda her şeyi devletten bek-
lemeden bu alandaki bilimsel çalışmalan destekle-
meli ve bu araştırmaları ekonomik değeri olan alan-
lara yönlendirmelidir.
Gerçek şu ki, ülkemizde üniversitelerin ve üniver-
sitelerdeki bilim adamlanmızın Batı üniversitelerinde-
kı bilim adamlanndan daha ağır koşulları ve sorumlu-
lukları bulunmaktadır. Bunlann başında da üniversi-
telerimizde yeteri kadar donanım ve kaynağın bulun-
mayışı, siyasal nedenlerle kasabalara kadar sözdefa-
kültelerin (!) açılışı. kalabalık amfiler gelir. Ve bu zor-
luklar sırasıyla:
- Bilimsel araştırmalardaki zorluktur.
- Çağdaşlık ve çağdaş düşünceyi savunmakta da
zorluklar yaratılmakla bilim dışı kafalar üniversiteler-
de -ne yazık ki- çoğunluğu sağlamışlardır. Bu geriliği
aşma zorluğu ile karşı karşıya üniversitelerimiz.
- Ülkenin ekonomik, sosyal. eğitim, sağlık, teknik,
sanayi, enerji konularında ve ileriye dönük strateji
planları hazırlanması, bunlann kalkınma planlan ve
hedefleri doğrultusunda yönlendirilmesi gerekmek-
tedir.
- Temelinde demokrasi ve toplum egemenliği ya-
tan. demokratik ve laik cumhuriyeti ve Atatürk dev-
rimlerini korumak, kollamak, her konuda ülke ve ulus
yararını düşünmek baş koşul olmalıdır. Bu konuyla il-
gili ve yeri gelmişken bir üniversitemizde tanık oldu-
ğum iki anlamlı olayı anlatmak isterim.
Köklü bir temeli, onurlu bir geçmişi bulunan ve 50.
yıl kuruluş kutlamaları yapılan Ankara Üniversitesi
DTCF'nin çok dikkatli ve uzun çalışmalarla ortaya
koyduğu ve araştırmacılara sunduğu Türk devrimini
kalıcı kılacak "Devrım Tarihı kitaplığıdır."
Ikincisi iseyineaynı üniversitenin Fen Fakültesi'nde
gözlemlediğim. bakımlı yolları, yemyeşil ağaçlan, dü-
zenli otoparkları, temız koridorları, bembeyaz duvar-
ları. amfileri modern laboratuvarlarıdır. Doğrusu bu
güzellikleri yapan Sayın Rektörü ve Fen Fak. Dek.
Prof. Dr. Cemal Aydın'ı kutlamak gerekir. Çünkü, bu
iki olayda da bilimselliğin yanında bilgiye, sanata, kül-
türe ve çevreye önem verilmiştir ve bu çalışmalar bir
üniversiteye yakışır etkinliklerdir. Öyle umuyorum ki
öbür üniversitelerimizde de bu yönlü çalışmalar var-
dır.
Genel anlamda bilim adamı;\nsan\ insan yapan ya
da yapacak olan üstün ve çağdaş öğeleri, nitelikleri,
erdemleri üstünde taşıyan kişi olarak tanımlanabilir.
Ayrıca, küçük çıkarlar için inançlarından, düşüncele-
rinden ödün vermeyendir. Bilimsel doğruluk, dürüst-
lük, tutarlılık. saygınlık, hoşgörülülük, çalışkanlık kav-
ramlarını ve anlamlarını da özümseyendir. Toplumun
ilerlemesine. erince ve gönence kavuşmasına yar-
dımcı olandır. Özellikle her şeyin para ile ölçüldüğü ve
köşe dönücülüğün öne çıktığı günümüzde düzenin
çarkları arasına girmeyen ve kendisini içinden çıktığı
topluma adayandır.
• Bu anlamda bilim adamlanmtzın her türlü yokluk ve
yoksulluk içinde çalışarak ülkeye, ulusa ve bilime kar-
şı olan sorumluluklarını ve ödevlerini yerine getirdik-
leri söylenebilir mi? Düşündürücü soru... ÖzetleTür-
kiye'deki yetişmiş beyin göçü önlenmeli. Türk üniver-
sitelerinin kadrolan bilim adamları ile doldurulmalı ve
ileriye dönük bilim adamları yetiştirilmelidir.
Bütçe ve TBMM
TANJU ERDEM Emekli Amiml
T
arihi gelişimi içinde ısterparlamen-
ter. isterbaşkanlıksistemlenndeol-
sun. meclislerin en önemli işlevinin
bütçev i düzenlemek. onaylamak v e
denetlemek olduğu görülmektedir.
Nitekim mutlakiyet (krallık, padi-
şahlık. aristokrasi) rejimlerinden ulus istencini
(millet iradesini) yansıtan meşrutiyet ve ya da
cumhuriyet rejimlerine geçilirken. örneğin Fran-
sız Devrimi ile yeni bir çağa girilirken. millet
meclislerıni güçlendiren bu köklü değişimlerin
temelinde vergilendirme, gelirlerin özgülenmesi
konularında yapılan savaşımlar öncelik almıştır.
Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu ve vaşa-
mın tüm alanlannı etkileyen kamu malivesı bu-
nalımını aşmada TBMM'nin bütçe üzerındeki
anayasa ile kendisine verilmiş olan hazırlama,
uygulama. denetim görevlerini bilinçle. duyarlı-
lıkla, özveriyle yerine getirmesi; sistem ve me-
kanizmaları bir bütünü kapsavacak biçimde ye-
rellik egilimlerinden uzak. stratejik, aynı zaman-
da aynntılı düzeylerde kararlı ve sürekli çalıştır-
ması. soruna el koyması önem kazanmaktadır.
Denebilir kı yürütme v e denetimindeki dev let bü-
rokrasisinden başlayarak TBMM'ye uzanan vö-
netım labirentlerinde kamu maliyesinin iyileşti-
rilmesı bu biçimde sağlanabilir. Çünkü son yıl-
larda yürütme erkini elinde bulunduran hükümet-
bürokrasi ikilisi izledikleri parasal polıtikalar,
stratejiler v e uygulamalanyla ülkemizi bugün çok
kişinin de henüz tam bilincine varamadığı bir kar-
maşanın içine sürüklemişlerdir. Bu konuda üni-
versitelerin. sivil toplum örgütlerinin, görsel ve
yazılı iletişim araçlarının gerçekleri bilinçle yan-
sıtıcı niteliğinin sorunu çözümlemede destekle-
yici rollerine inanılmaktadır.
Bu konu. Türkije'nin geleceği ıçin, ulusal gü-
venliği için vaşamsal önem taşıyor. Kesinlikle
çözümü gerekiyor. Eğilımlenn ıyiye yönelmesi
gerekiyor. Unutulmasın. tarihte hemen tüm büyük
güçler. bu arada Osmanlı tmparatorluğu, çöken
mali yönetimlerinın altında kalarak tarih sahne-
sini terk etmişlerdir. Bu konuyu yürütme organ-
ları çözemiyor. TBMM soruna el koymalıdır.
TBMM bu öncelikli görev i yerine getirirken hal-
kın. ulusal istencin temsilcisi olarak şu noktala-
ra özellikle egilmelidir:
• Türk vatandaşı, çoğunlukla ödediği v ergiler-
den oluşan kamu gelirlerinin yerine harcanması-
nı istiyor. ^r
aşanan bunalıma karşın kamu harca-
malannda savurganlık (israO olduğu gözlenmek-
tedir. Bu savurganlığın. halkın gereksinimlerine
ve ülkenin geleceğine yeterınce duyarlı olmayan
vönetimlerin üriinüolduğu bellidir. Savurganlık.
dev leti küçültme sav ıv la gelen hükümetlerin per-
sonel politikalarında; araç. akarvakıt. döşeme-
demirbaş. lojman. tören. iç ve dış gezı harcama-
lannda. kamu binaları yatırımlarında belirgindir.
Bu konularda ayrıntılara inildiğinde anlamlı bi-
rikimler(tasarruflar) sağlanabilir. Dahadaönem-
lisi. savurganlıgı önlevici bırortam yaratılabilir
• Bütçelerde Türkive'nin jeostratejik konumu
ve gündemdeki örgütlü terör sorunu dikkate alı-
narak kalkınma-güvenlıkdengesi en elverişli (op-
timal) düzevde kurulmalıdır. Bilinmesi gereken
özellik. Türkive'nin bir bölge giicü olduğu. ulu-
sal güç öğelerinin güçlenmesıne koşut bu gücü
bölgesinin banş ve istikran ıçin kullanabileceği-
dir. Türkiye için bu aşamada ulusal sınırları için-
de ulusun birligini. gönencini. demokrasi ve sos-
yal hukuk devleti ilkelennı yaşayarak pekiştir-
mek. banş ve güvenliği sağlavarak güçlenmek
asıl olrnalıdır. Turancı ya da panislamist havaller
peşinde Türkiye gücünü yitirir.
" • Bütçenin, plan veprogramlarabaglanması ve
program bütçenin hazırlık v e kesin hesap aşama-
larında ayrıntılarıyla incelenip geliştirilmesi ve
uygulamaların ciddi bir denetimden geçirilmesi
önemlidir.
• Yürütmenin gelirleri arttırmak üzere aldığı
ek vergi önlemleri genellikle kolaycı. toptancı, se-
çicilikten uzak. otoriter rejımlere özgü. edımle-
rini verine getiren vatanda^ları mağdur eden ta-
sarılar biçıminde olabilmektedir. Sıkıntı yaratan
bir başka öğe de, vönetimm her v ıl oranları oto-
matikman ve bazen de in>afsız bovutlarda arttır-
ma eğilimidir. Bu konularda uygulama örnekle-
ri verilebilir: Harçlar. telefon aboneücretleri,em-
lak vergisi uygulamalan vb. vergileri veba^kage-
lir getirici sistemlerioluştururkenkonuaynntıla-
nyla ve çok iyi düşünülmeli; adil, sosyal içerik-
li, sade ve basit, dengeleri gözetici tasanlar ge-
liştirilmelidir. Özelleştirme yoluyla da kamunun
stratejik ve teknolojik boyutlu. gelir getiren ku-
rumlan elden çıkartılmamalıdır.
• Türkiye'de verginin yaygın duruma getirile-
mediği bir gerçektir. Bunun için vergi oranlan-
nın sosyal devlet anlayışına ve ekonomiyi geliş-
tirecek şekilde cılız gelir gruplan için akla uygun
düzeylerde azaltılması. ekonomik etkinliklergös-
terenleri teşvik edici olması ve denetimlerin et-
kınleştırilmesi gerekir. Vatandaştan sağlanan ge-
lirlerin öncelikli kamu gereksinimlerine ve en ve-
rimli biçimde özgülenmeleri (tahsis edilmeleri)
bu ilkelerin vaşama geçirilmesıne katkı sağlaya-
caktır.
• İyileştirici etkinliklerden en önemlilerinden
biri de. bütçenin gelir-giderdengesinin olanaklar
içinde giderek kurulmaya çalışılmasıdır. Bu hu-
sus özveri ve disiplin ister. Gerçekleştirildiğinde
ekonomik ve mali istikran sağlayıcı önemli biret-
mendir.
Hemen belirtelim. bız bu konuda görüşlerimiz-
le yeni bir söylemde bulunmuş olmuyoruz. Bu
görüşler, genelde bize bü> ük Atatürk ve arkadaş-
lannın devlet yönetiminden miras kalmış konu-
v a özgü ilkelereveuygulamalara işaret etmekte-
dir. Onlar ki maliyesi. ekonomisi çökmüş impa-
ratorluk mülkü üzerinde vepyeni bir dev leti. Tür-
kiye Cumhuriyetf ni kurmuşlardı.
Bugün Türk ulusu. temsilcilerinden, başta dev-
let v e milletin faaliyet programlannın önemli gös-
tergesi olan bütçe ve mali yönetim düzenekleri
(mekanizmaları) olmak üzere ekonomik ve sos-
yal yaşamını düzenleyici önlemlerin alınmasını.
sorunlannın çözümünü istiyor. Ulusun istenci ile
seçilen milletvekilleri. parti farkı gözetmeksizin
v atanda^ın. çığlığa dönüşmüş seslerine kulak ver-
mek durumundadırlar. Belirli düzeylerden ulusa
'iyimser mesajlann gönderilmesi" bu gerçeği de-
ğıştırmez. Büyük Atatürk, cumhurıyetin bilgili,
v eteneUi. erdemli v e v urtsev er yönetimlerin elin-
de yüceleceğine inanıyordu. lnönü de
u
Biz bu ÜJ-
ke>i sokakta bulmadık" demişti. Bu büyük ulu-
sal emaneti koruyup voiceltmek, yaşanan mali bu-
nalımı aşmada öncülük vapmak. şimdi herkesten
önce TBMM'nin görevi değil mıdır?
PENCERE
Kimileri Hellen Sever...
2
1 Eylül 19%
tanhlı
Cumhuriyet
gazetesinin
tartışma
bölümünde
"Yunan Mucizesi Vardır'"
başlıklı. A.M. Celal Şengör
imzalı bir tartışma
yayımlandı. Sayın A.M.
Celal Şengör. Cumhuriyet'te
16 Temmuz 1996 tarihinde
yayımlanan "Yunan
Mucizesi" ve 17 Ağustos
1996 tarihinde yayımlanan
"Yunan Mucizesi Üzerine"
başlıklı iki yazımı bilimsel
olmayan. öznel. söylenceye
ve inanca ilişkin söylentisel
kanıtlar ve tanıtlar
göstererek eleştiriyor.
Bilimsel bilgi (Scientifıc
Knovvledgelng.).
Yöntembilimsel düşünce
(Methodolojic Thought
İng.> ve Inanç(Belieflng.)
arasında çok büyük bir
aynm vardır. Sayın
A.M.Ş.G'nın sıyasal,
söylentisel inançları beni ve
okuyuculan ilgilendirmez.
Bilimsellikte "inanç" ve
"inanıyorum" sözcüklerinin
yerı voktur. Bilimsellikte *
"bilimsel bilgi" ve "bilimsel
bilgi oluşumunda
biliyonım" sözcüklerinin
yeri vardır. Dinsellikte
"bilimsel bilgi" ve "bilimsel
bilgi oluşumunda
bilhorum" sözcüklerinin
yeri voktur. Dinsel likte
"inanç" ve "inanıyorum"
sözcüklerinin yeri vardır.
Kaynaklannda Sümer.
Mısır. Finike. Girit
kültürlen bulunan. yüz\\llar
önce var olmuş ve
dünyadaki en eskı
"aydınlanma düşüncesi"
olan "Anadolu
Aydınlanması" denılen
düşünce olgusunun asıl ve
büyük değeri; bilimsel ve
dinsel düşüncenin
aynlmasını sağlaması ve
felsefe düzencesini
(disiplininı) kurmasıdır.
Bilinçli düşüncenin
oluşturduğu bilimsel
düşünce ve felsefe
düzencesi: bılınçdışının.
mitoslann. sövlencelerın.
düşlemlenn. oluşturduğu
dinsel düşünce ve "inanç".
"Anadolu Avdınlanma
Düşüncesi" olgusu içinde
kesin olarak ayrılmışlardır.
Sayın A.M.C.Ş.'nın siyasal.
ülküsel. söylentisel. inanca
dayalı bilgıleri ve
düşüncelerı olabilir, ama
bunlar "bilimsel bilgTlerı
vadsıyamaz.
Ben ne kadar Türkseversem.
sayın A.M.C.Ş. o kadar
Hellensever olabilir. Fakat
Türkseverlik ve Hellen
severlik gibı öznel olgular
"bilimsel bügiler"
kapsamında düşünülemez.
Tarihte ilk kez bilimsel
düşünceyi. söylenti ve
mucizeyi bırbirinden ayıran
"Anadolu Aydınlanma
Düşüncesi"nden yüzyıllar
sonra Savın A.M.C.Ş.'nin,
bu "aydınlanma
düşüncesini" mucıze ve
söylenti bıçeminde
(üslubunda) HellenMere
ilişkin olarak algılaması
"ancak Hellense\erlikle"
açıklanabilır.
Sayın A.M.C.Ş.'ye
yazılanmı bir kez daha
okumasmı dilerım. Meryem
oğlu tsa"Kişhi kirleten.
ağzından girenler değiL
ağzından çıkanlardu*" der
(lncil Matta 15 17). Şejh
Galip( 1757- 1799) "Bir
odava girmeden, oradan
nasıl çıkacağını düşün" der.
Bir kez daha anımsatmakta
yarar var: Hellen
düşüncesinin doruklarından
birı olan Platon (Eflatun.
t.Ö. 427-347) ıse şöyle der:
"BilmekJe. bilmemek
arasında doğru düşünmek
diye bir olgu vardır."
Metin Erksan
ÇAĞDAŞ YAŞAMI
DESTEKLEME DERNEĞİ
BAKIRKÖY ŞUBESİ
SÖYLEŞİ
Cumhuriyetin 73. yılında:
Atatürk'ün Ingıltere'ye
öğrenime gönderdiğı
Cumhuriyete Kanat Gerenler
kuşağından bir bayan
öğretmenın yaşamını
yansıtan "Dağın Öteki Yüzü"
adlı romanın yazarı Prof. Dr.
Erendız Atasü ile
"Çagdaşlaşma için
Edebiyat" konulu söyleşi.
Tarih: 3Ekım1996
Perşembe
Saaf. 19.00
Yer: 4. Kat Konferans
Salonu
Galleria-Ataköy
"Dağın Otekı Yüzü" 1996
Orhan Kemal Roman Ödulu'nu
kazanmıştır.
((ÇAĞDAŞ YAYINLARI
Orhan Erinç
BİR ARPA BOY!Orhan Erinç'in "Bir
Arpa Boyu" bizi
yakın geçmişe
götürüyor;
ama bugünden
koparmadan,
uzaklaştırmadan...
Zaman içinde
gerçeklerimizin bir
türlü değişmediğini
görüyoruz.
Oktay Akbal
250.000 TL.
(KDV Dahil)
ı A.Ş. Yerebatan cad. Salkımsöğüt Sok. No:9 B
;agaiogiu-istanbuiTe!:534 01 96
Bagkur Emeklılık
cüzdanımı kaybettım
hükümsüzdür.
MEHMETTAŞYÜREK
Pasomu kaybettim,
hükümsüzdür.
GÜL ŞAT
t.T.F. yaka kartımı
kaybettim.
hükümsüzdür.
ALt KESKİ\
İLHAN SELÇUK
iskele sancak
sol - sağ - şeriat
Yıldız falı. ulkeler ve
devletler için değil,
ınsanlar için geçerlıdir.
Gerçı bızım ba^TağımEd
yıldız var; ama suskun!
Daha çok hılal
konuşuyor "Konma
sönmez bu şafakla
r
da
yuzenal sancak'.
Insanımız da balık gıbı
bakıyor geleceğe-
Bir gozu ağlar
Bir gozü guler.
Bir gozu iskele
Bir gozu sancak...
2. BASI
CIKTI
300.000 TL (KDV dahil)
Ça§ Pazariama A.Ş. Yerebatan Caddesi Saltamsöğüt Sokak
No: 9/B Cağalo§iu- IstanbuJ Tei:514 01 95/96
Posta çeki no.: 666322
• •Din Savaşları?
Insanhk tarihinde en büyük din savaşı sayılan
"Haçlı Seferleri"ne ilişkin nedensel açıklamayı bi-
raz mürekkep yalamış herkes bilir.
Nediro?..
'Ipek Yolu."
Avrupalı, Ipek Yolu'nu ele geçirmek için istavroi
çıkarıpyollara düştü.
Demek ki savaşın temel nedeni din değil...
Ekonorr.i.
*
Savaşlann temel nedeni değişmiş değil.
Görünüşte din mi ağır basıyor?.. Etnik çelişki mi?..
Mezhep kavgası mı?.. Milliyetçilik mi öne çıkıyor?,.
Yaldızını kazıdın mı altından ekonomik neden sura,-
tını göstarir. Emperyalizmin paylaşım savaşı mı?
Petrol savaşı mı? Su savaşı mı? Toprak savaşı mı?
Adını ıstediğin gibi koy!..
Haçlı Seferleri'ne dalga dalga katılan insanların
göğüslerinde istavrozun çaprazı vardı, akıllarına da
bağnazıığın çarpısı vurulmuştu...
Aradan kaç yıl geçti?..
Ilk Hciçlı Seferi 11 inci yüzyıl sonuna doğru baş-
ladığma göre hesap edin!..
•
Ne var ki din savaşları yalnız ayrı dinden olan in-
sanlar arasında yaşanmaz. Yahudilerle Araplarara-
sındaki düşmanlığın ideolojisini Müslümanlık ile Mu-
sevilikte arayanlar eksik değildir: buna karşın ikisi
de Müslüman olan Irak-lran arasındaki mezhep bo-
ğazlaşması sekiz yıl sürdü...
Bir milyon insana kıyıldı.
Kimi zaman, iki mezhep arasındaki düşmanlık, iki
din arasındakini aşar; aynı mezhepteki şeriatçılık
yarışının kavgası akıl durdurur. Afganistan'daki vah-
şet, zulüm, gaddarlık, kıyıcılık ve kine kimin aklı eri-
yor'\. Aklı körleten inanç, karanlıkta iş gören cetla-
dın ta kendisi olabiliyor. •
•
Afganistan'daki iç savaşın boyutları ne?..
Hayır, Afganistan'daki çatışmayı iç savaş saymak
yanılgıyayol açar. Pakistan işin içindedir, Iran'ın ro-
lü daha az değil. Suudi Arabistan oyunculardan bh
risi olunca, Amerika ne güne duruyor?.. Mezhep^
ler. tarikatlar, cemaatler ulusal sınırları aşıyorlar. Ha-i
cılar, şeyhler ve hocalar enlem ve boylamlarını biH
medikleri bir coğrafyada, akıl erdiremedikleri eko^
nomik çıkarların kuklalarına döndüklerinin bilincin-;
de değiller.
Asya'da din savaşlan dönemi açıldı...
Hıristiyan ve Museviler de bu işin içinde önemh
rol oynuyorlar.
Emperyalizm işini biliyor.
•
Afganistan'da ortalığı kırıp geçiren. darağaçları
kuran, kemik kırıp adam öldüren, kadınları şeytan
yerine koyup insandan saymayan kişilerın adı ne:
Taleban!..
Yanı talebeler, Türkçesi öğrenciler, bir başka del
yişleyeni kuşaklar, gençler!.. I
Bir çocuğu nasıl eğitirsen, öyle olur. Aklı bir yana
koyup da "Hakikati gösteren yol, bilim yolu değil,
şeriat yoludur" diye öğrenciyi küçük yaştan yetiş-
tirirsen, kadını insandan saymayıp çuvala sokar,
bağnazlığın siyasal kavgasını güncelleştirmeyi gö-
rev bilir. Gerçeği alayla abartırsak Afganistan'daK]
son sıyasal eylem nedir! \
Öğrenci eylemi!..
Afganistan'da yaşananlar, enlem ve boylam ba
kımından bütün islam coğrafyasındaki savaşımın el
verişli bir ülkede odaklaşmasıdır.
Kimse kendisini aldatmasın!..
Duyduk duymadık demeyin...
Anadolu'da da din ve mezhep savaşlarının to
humları medrese öğretimiyle ekiliyor.
"Cumhuriyete Kanat Gerenler"
kuşağının son temsilcilerinden. sevgi dolu,
aydınlık. güzel insan
Yüksek Ziraat Mühendisi
Emekli Teknik Ziraat Müdürii
HAYDAR
BEHRAMOĞLU'nu
kaybettik.
Son yolculuğuna 2 Ekim Çarşamba günü
(yann) öğle namazından sonra Kadıköy
Söğütlüçeşme Camii"nden uğurluyoruz.
Cenazesi Karacaahmet Mezarlığf nda
toprağa verilecektir.
Eşi: SEVtM BEHRAMOĞLL
Evlatlan: ATAOL, NAMIK KEMAL,
NİHAT. TURAN BEHRAMOĞLU
\ EFAT
Kuşadası malmüdürierınden merhum Isnıail Hakkı
Beyefendi ile merhume Seyda Selek
Hanımefendrnin oğullan. Samive Selek"in eşi.
merhume Lale Kendi ile Av ukat Alp Selek ve
Candan Ataöv"ün babalan. Mehmet Kendi. Ali
Kendi. Aslı Ataöv, Anlı Ataöv. Pınar Selek ve Seyda
Selek'in dedelen. A>la Selek. merhum Asım Kendi
ve Türkkava Ataöv "ün kayınpederleri, Türkiye Işçi
Partısi'nın genel sekreterlerinden ve kuruculanndan,
eskı Izmir Milletvekili. büyük insan,
Avukat CEMAL
HAKKI SELEK
28.9.1996 günü vefat etmiştır. Cenazesi 1 Ekim Salı
günü. Kadıköv'deki Söğütlüçeşme Camii'nde
kılınacak öğle namazından sonra, Küçükyalı
Vlezarlığı'nda toprağa verilecektir.
AİLESİ
1989. 1990 yıllan vergı
dosvamı. kullanılmış
faturalarımı. kaşemı
kavbettım.
hükümsüzdür.
\ARIK PEHLtl'AS
i 1.7.1996 tarihinde
kapattığım işyerıne ait 1
100 no.'va kadar olan
faturalarımı kaybettim.
hükümsüzdür.
SLRI\ TEZCAS