Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23OCAK1996SALI CUMHÜRİYET SAYFA
13KULTUR
En iyi senaryo ve en iyi yönetmen dalında verilen Altın Küre Ödülleri'ni bu yıl iki ünlü oyuncu aldı
Alüıı Kiire'ler sahipleriıri bııldu•yane Austen'ın romanından Erama
ğ Thompson'ın uyarladığı "Sense and
C / Sensibility" dram dalında en iyi film Altın
Küre ödülünü alırken, komedi dalında bu
ödülün sahibi, küçük bir domuzun öyküsünü
anJatan "Babe" oldu. Bu yılki Altın Küre
ödüllerinin en ilginç özelliği, Emma Thompson
ve Mel Gibson gibi başanlı oyunculann senaryo
ya da yönetmenlik gibi farklı dallarda ödül
kazanmasıydı.
Kültür Servisi - Hollywood Yabancı Basın
Bırliği tarafından heryıl sinema ve televizyon
dalında verilen Altın Küre ödülleri sahiplerini
buldu. Ikı Oscar ödüliü Ingiliz oyuncu Emma
Thompson,19. yüzyıl yazarlanndan Jane
Austen'ın "Sense and SensibiIiU" eserini
beyazperde uyarlamasıyla en iyi senaryo
dalında Altın Küre Ödülü aldı.
Oyunculuğunun değil, senaryo yazarlığının
ödüllendirilmesi Thompson'ı epey
sevindirmiş olacak ki başanlı oyuncu,
ödülünü aldıktan sonra sahne arkasında basın
mensuplanna yaptığı açıklamada, "Yazar
olarak ödüJlendirilmek benim için daha
aniamn. Bu, yaşamundaki en kıvanç verici
ödünerden biri" dıye konuştu. Thompson.
1980'lerde kaleme aldığı bu senaryonun
günün birinde beyazperdeye uyarlanacağını
aklına bile getirmediğini de belirtti. Altı dalda
ödüle aday gösterilen, Tayvanlı yönetmen
Ang Lee'nin imzasını taşıyan "Sense and
Sensibffity", aynca en iyi dramatik fîim
seçildi. Hollyvvood Yabancı Basın Birliği'nin
en iyi yönetmen dalındaki Altın Küre ödülü,
"Braveheart" (Cesur Yürek) filmiyle Mel
Gibson'a verildi. Gibson'ın, ödülü oyuncu
olarak değil de yönetmen olarak alması
törenin ilginç anlanndan binni oluşturdu.
Dram dalındaki öteki ödüller ise "Leaving Las
Vegas" fılmindekı rolüyle aktör Nicholas Cage
ıle Martin Scorcese'nin "Casino" adlı
filmindeki oyunculuğuyla Sharon Stone'un
oldu. Ödüle aday olmasına ve kazanacağına
kesin gözüyle bakılmasına karşm "Leaving
Las Vegas" ın kadın oyuncusu Elizabeth
Shue'nun Altın Küre'yi alamamasi ise
şaşkınlık yarattı. Oscar ödüllerinin tersine,
drama, müzik ya da komedi olmak üzere iki
kategoride verilen Altın Küre ödüllerinde en
iv ı komedi fîlmi ödülünü "American
President" ve Hollywood gansterlerini
komedi tarzında işleyen "Get Shorty "
gibi zorlu rakıplerini geride bırakan
"Babe" aldı. Türkıye sinemalannda da
yakın bir gelecekte gösterilmesi
beklenen "Babe", bir hayvan
çiftliğindeki kaçınılmaz kaderine razı
olmak istemeyen küçük bir domuzun
öyküsünü anlatıyor. Ancak John
Travolta, geceden eli boş dönmedi.
Ünlü aktör, "Get Shorty" adlı filmdeki
rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülüne
değer görüldü. Yine komedi dalında
Nicole Kidman "To Dk For" adlı
filmdeki rolüyle komedi dalında en iyi
kadın oyuncu seçildi. Mira Sorvino,
alışılagelmişin dışında bir hayat
kadınını canlandırdıgı, VVbodv Allen'ın
"Mighry Aphrodfte" adlı filmindeki
rolüyle.Brad Pht ise akıl hastanesindeki
bir kişıyı oynadığı "12 Monkeys" adlı
filmdeki rolüyle en iyi yardımcı oyuncu
ödüllerini aldılar.
Yıllann oyuncusu Sean Connery ise
sinemada geçırdiği 40 yıl içinde
sergiledigi seçkın kariyerinden dolayı
Cecil B. De Mille Ödülü'ne layık
görüldü. Hollywood Yabancı Basın
Birlıği, müzikal ya da komedi
televizyon dizileri dalında "Cybü" adlı
dizideki rolü nedeniyle Cybil Shepherd,
"Frasier" adlı dizideki rolüyle Kelsey
Granuher ve "Dr. Quinn Medicine
VVoman" dizisindeki rolüyle Jane
Seymour AJtın Küre ödülüne layık
görüldü. "Cybil" aynca, komedi veya
müzikal dalında en iyi televizyon dizisi
seçildi. En iyi şarkı ödülüne de şu
sıralar Türkıye sinemalannda gösterime
giren "Pocahontas" filmindeki "Colors
of the Wind" şarkısı değer bulundu.
Cage, Oscar adaybğuıa oynuyor
KüJtür Servisi- Hollywood'mı son
dönem nitelikli
prodüksiyonlanndan "Leaving
Las Vegas"ın başrol oyuncusu
Nicholas Cage, 1995Amerikan
Film Eleştiımenleri Derneği
ödülünden sonra, önceki gece
dağıtılan Altın Küre ödülleri ile
birlikte oyunculuk kariyerine
önemli bir başanyı daha ekledi.
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'ne
değer görülen 32 yaşındaki genç
oyuncunun Oscar'a adaylığına
kesin gözüyle bakılıyor.
3.5 milyon dolar gibi Hollywood
standartlanna göre oldukça sınırlı
bir bütçeyle çekilen filmde alkol
bağimlısı bir senaryo yazannı
canlandıran Nicholas Cage.
gerçeğe yakın oyunculuğuyla göz
dolduruyor
Filmin senaryo yazan ve
yönetmeni Mike Figgis. Cage
hakkmda 'dört dörtlük bir
oyuncu*,dıyor. John O' Brien'ın
otobıyografik romanından yola
çıkan Figgis, başlangıçta filmi
çekip çekmemek konusunda çok
düşündüğünü belirtiyor. Hiçbir
finansal desteği olmadan kollan
sıvayan Figgis. gereksinimi
olduğu parayı sonunda Cannes
Film Festivali'nde Fransızlardan
edinebilmiş.
Ünlü yönetmen Francis Ford
Coppola'nın yeğeni olan Cage,
film dünyasına çok küçük
yaşlardan bu yana sempati ile
baktığını söylüyor. "Çok iyi
anımsıyorum. Henüz 10
yaşlarında> ken babam bir gün
"beni Baba II'(The Godfather
II)'ye götürmüştii. Giderken de
sö\ lediği şu sörii asla unutamam:
Sakın amcana buraya geldiğimizi
söyleme!".
Oyunculuk eğitimi almadan
sinemaya geçen Nicholas Cage,
sahip olduğu yetenejjin aileden.
geldiğini söylüyor. Once pekçok
TV dizilerinde oynayan Cage.
başrollerini Mickey Rourke, Chris
Penn ve IVlatt Dillon'ın
paylaştıklan "Rumble Fish'"
(Siyam Balığı) adlı filmdeki ufak
rolüne rağmen dikkatleri üzerine
çekmeyi başardı. "Red Rock
West", "Raising Arizona" ve
"Wild At Heart" (Türkiye
sinemalannda da gösterilen
"Vahşi Yürek") gibi filmlerde boy
gösteren Cage'in, yakışıkJı olmasa
da ,yetenekli bir oyuncu olduğunu
herkese kanıtlayabilmek için
yapması gereken bir şey daha
kalmıştı: O da soyadını
değiştirmek. Coppola ailesinin
adını taşımak, Cage için yıldızının
parlamaya başladığı bu dönemde
rahatsızlık vericiydi. Genç
oyuncu, hayranı olduğu müzisyen
John Cage'den esinlenerek,
soyadını degıştirdi.
YöBetmen Mike Figgis'in önerisi*'
üzerine "Leaving Las Vegas"ın
senaryosunu elıne alan ve kendi
deyımiyle 'bir daha da
bırakamayan' Cage için 'daha
duyarlı ve yaradcı bir oyunculuk
tekniginc ulaşmak için
kaçınlmayacak bir firsat' olmuş
"Leaving Las Vegas".
'Kışkırtıcı bir film'diye
tanımladığı "Leaving Las
Vegas"da canlandırdıgı alkol
bağımlısı karakter üzerine çok
çalıştığını belirten Cage. 'alkolle
arasında belirli bir mesafe"
olduğunu da belûtmeden
duramıyor.
Bir süre önce oyuncu Patricia
Arquette ile evlenen Nicholas
Cage'in, oyunculuğunu
kanıtladığı bu filmle Oscar'a aday
olmasında görünüşe bakılırsa
hiçbir engel yok...
Yıldızı ikinci kez
parlatılan' adamKültür Servisi- Travolta üs-
tfln bir oyuncu; caniyi oynarken
bile çekki otanayı biÛyor', Hong
Konglu ünlü yönetmen John
W», Travolta 'yla çahştığı "Bro-
ken Arrow" adlı filmin setinde
ünlü oyuncu için gazetecilere
bunlan söylüyordu. Art arda ge-
len ödüller de John VVbo'yu doğ-
ruluyordu. Elmore Leonard'ın
romanından beyazperdeye aktan-
Jan ve on günde ABD'de 21 mil-
yon dolar gişe hasılatı yapan
"Get Shorty"nin başrolünde yine
Travolta vardı ve filmde ikna gü-
cü yüksek Cîıili Pahner rolüyle
Altın Küre'ye uzandı.
Yirmi yıl önce bir bale yıidı-
zıyken sinemada mütevazi işler
yapan. sonra modası geçtiğinden
ortadan yok olan Travolta. özel-
likle "Ucuz Roman"dan (Pulp
Fiction) sonra adeta bir sihirli
değnek yardımıyla bir numara ol-
du...
Bir, iki yıl öncesine kadar B ri-
Birkac vıl öncesine kadar Btipifilmlerde zar zor basrol bulabilen 41 ya-
şındaki John Travolta, bir setten diğerine koşınor. Qucntin Taranti-
no'nun "lcuz Roman" fîlminden sonra adeta bir sihirli değnek ile bir
numara olan John Travolta. son yıllarda pek çok ödül aldı.
pi filmlerde zar zor basrol bula-
bilen 41 yaşındaki Travolta bir
setten diğerine koşuyor. Bugün-
lerde yıldınm çarpması sonucu
'dahi' olan bir çocuğun öyküsü-
nü işleyen "Phomenon' 'un
önhazırlıklannı sürdüren sanatçı,
ardından Nora Ephron'un "Mk-
haefadlı filminde rol alacak. Bu
çalışmalardan ilki için cebine se-
kiz milyon dolar. ikincisinden de
on milyon doiar girecek...
Hollyvvood'da Travolta'nın ye-
ni adı 'yıldızı ikinci kez parlatı-
lan adam'.
1977de 'Cumartesi Gecesi
Ateşi" çıktığında Travolta 24 ya-
şındaydı. 7O'lı yıllarda diskotek
gençliğinin ilahı haline gelmişti.
Film 350 milyon dolar toplamış,
plak da tam tamına 25 milyon
adet satılmıştı. Time'a kapak ol-
muş. Oscar'a aday göstenlrm'ş,
Carter ve eşi tarafından Beyaz
Saray'a davet edilmişti. Ertesi yıl
Grease ile 400 milyon dolar gişe
hasılatı yakalamıştı. Amerikan
basınınca o artık Ehis Presley ve
Marilyn Monroe gibi uluslarara-
sı piyasada büyük alıcısı olan bir
mitti. Ama popüler her değer gi-
bi o da zamanla ortalıktan kaybo-
lupgitti...
Quentin Tarantino . u
Ucuz
Roman'da gençliğindeki ilahı
Travolta'ya iltimas geçip ona çok
ilginç bir rol ayrrmıştı. Film, Ta-
rantino kadar Travolta'nın da za-
feri oldu ve ona Oscar adayhğı
getirdi. Travolta Oscar alamadı
ama daha önemlisi, oyuncu ola-
rak sinema seyircisinin saygısını
kazandı.
Son bıılamayan filııı
"Jekynve Hyde"Kültür Servisi- Robert Louis
Stevenson'ın ünlü romanı
"DrJekyll and MnHyde" bir
kez daha film oluyor.
Romancı Valerie Martin'in,
Stevenson'ın romanından
uyarladığı metinden.
Christopher Hampton'ın
senaryolaştırdıği "Jekll ve
Hyde"ın yönetmenligını,
"Benim GüzeJ Çamasırhanem"
ve "TehlikeH İBşkiler"
gibi filmlere imzasını atan
Stephen Frears üstlendi.
"Jekyll ve Hyde", patronunun
karanlık yüzünü yavaş yavaş
keşfetmeye başla>an bir
hizmetçinin yaşadıklannı konu
alıyor.
Başrollerini Julia Roberts, John
\lalko\ich ve Gienn Close'un
paylaştıklan "Jekyll ve Hyde"a
uygun bir son buiunamaması
sonucu cekimleri bir yıl kadar
aksayan film. sonunda
izleyiciyle buluşmaya hazır. llk
yönetmenlik denemesi olan
"Carrington" filmini Türkiye
sinemalannda da izledigimiz
ünlü senar>o yazan
Christopher Hampton, filme üç
ayn son yazmış: Bunlardan
ilkinde. hizmetçi Hyde'ın
yanında kalıyor, ikincisinde
Jekyll'ın.
Üçüncü 'son'da ise, her ikisini
de terk ediyor. Filmin sonuyla
ilgili yaşanan sorun, bir süre
önce çözülmüş. Hangi
uyarlamanın galip geldiğini ise,
film gösterime girdiğinde
göreceğiz. Filmin İngiliz
yapımcılanndan Norma
Heyman, konuyla ılgılı olarak.
14
Vönetmenin elinde yontuhnu;
bir son olacak" diyor.
Ingiltere'de Pinewood
Stüdyolan'nda ve îskoçya'nın
Edinburgh kentinde
gerçekleştirilen filmin çekim
aşamasında da çeşitli sorunlar
yaşanmış:
Filmin basrol oyunculanndan
Julia Roberts'ın, ne
Robert Louis Stevenson'ın
romanını, ne de
Valerie Martin'in orijinal
romandan yaptığı uyarlamayı
okumamış olması, aynca
stüdyonun tahsis ettiği arabanın
önce Glenn Close'a mı yoksa
kendisine mi verilmesi
gerektiği konusunda yaptığı
kaprisler de çekim aşamasında
yaşanan bazı sorunlar
arasındaydı.
Stephen
Frears'uı
yönetmenli-
ğini
üstiendiği
"Jekyll ve
Hyde"
filminde
Julia
Roberts ile
John
Malkovich
başrolleri
paylaşıyor-
lar.
ALINHLAR
TAHSIN YUCEL
Okumak
Tümden kopmuştu dünyadan. Gözleri elindeki Ku-
ran'a dikili belirsizce dudaklarını kıpırdatıyor, arada
bir parmağını diliyle ıslatarak sayfayı çevirdikten son-
ra, dudakları gene kıpırdamaya başlıyordu. Öteki,
omzunun üstünden açık sayfalara dikti gözlerini.
"Okuyor musun?" diye sordu.
"Okuyonım."
"Yüksek sesle okur musun?"
Gözleri Kuran'ın sayfasında, Arapça bir kısa dua
okudu. Öteki, biraz şaşkın, biraz kızgın, yaşlı kadının
oğlunun yanına geldi:
"Annen yalan söylüyor", dedi. "Okuyorum diyor,
ama okumasını bilmiyor. Her sayfada hep aynı du-
ayı okuyup üzerine üflüyor."
Yaşlı kadının oglu gülümsedi:
"O öyle okur", dedi. Ötekinin kendisiyle alay edil-
miş gibi siniriendiğini ayrımsadı, gülümsedi. "Evet,
o öyle okur", diye yineledi.
Doğruydu, o öyle okurdu; üstelik, bu okumanın
bütün öteki okumalardan daha anlamlı ve daha et-
kili olduğuna inanırdı. Öğrencilik yıllarında, yaz tati-
linde memlekete döndüğünde, sınıfını takıntısız geç-
tiğini öğrenen dostlar kendisini kutladıkları zaman,
annesi dudak bükerdi hep, "Ben burada gece gün-
düz okumasam, o orada sınıfını zor geçerdi", diye
söylenirdi. Daha önceleri, ilkokula gittiği günlerde, ki-
taplanna horgörüyle bakar, güzel ve çabuk okuma-
sına da sevinmezdi. "It pisik okuması bunlar", diye
homurdanırdı, "It pisik okuması hepsi!" Türkçe, ta-
rih, coğrafya, fizik, kimya, hepsi! Çevresinde aynı
görüşü paylaşanlar da az değildi.
Neden peki? Okul kitaplannda bol bol kedi, köpek,
kuş, kelebek, özellikle de insan resimleri bulunması
"tasvir"\ yasaklamış bir dine bağlanan inanmışlar
olarak onlan rahatsız mı ediyordu? Bu krtaplarda ço-
cuklannın ilgisinin kutsal konular yerine, birbirinden
gereksiz dindışı konulara çekilmiş olması sinirlerine
mi dokunuyordu? Böylesine kolay sökülen bir yazı-
yı, anlamını her gün konuştuklan dilde, doğrudan ile-
ten bir yazıl/ söylemi içgüdüyle küçümsemeye mi
yöneliyorlardı? Hepsi de olanaklıydı. Ama daha, son-
ra anlaşılır kitaplardan hoşlanmayanlar arasında yal-
nızca annesi gibilerin değil, ülkenin düzeninden so-
rumlu yetkililerin de yer aldığını, fazla kitap okuyan,
evinde fazla kitap bulunduran kişilere her zaman
kuşkuyla bakıldığını anladıktan, özellikle de bir oza-
nın evinde "araştırma " yapan görevlilerin şiir kitap-
lan arasında bir Kuran bulunca hem şaşırıp hem kız-
dıklannı işittikten sonra, bu tür açıklamalan biraz yü-
zeysel bulmaya başlamıştı. Şımdi ona öyle geliyor-
du ki, Tanrı insanlara gökten topu topu dört kitap
göndermişken, dört kitap da üç aşağı beş yukarı ay-
nı yolu gösterirken, bu yerden bitme kitap bolluğu
çoklannı rahatsız etmekteydi, hem de binyıllardan
beri: sayısız yollar esinleyen, esinlerken de bayağı
inandıran, coşturan, sürükleyen kitaplann birbirini
kat kat artarak izlemesi, arkalannın bir türlü kesilme-
mesi Malraux'nun Balzac için söylediği gibi, düpe-
düz Tanrı'yla boy ölçüşmeye, belki de onu aşmaya
kalkmaktı.
Ne olursa olsun, insanlar, gökten inmiş dört kitap
da içtnde olmak üzere, kitaplardan uzak tutulmaya
çalışılmıştı her zaman, isterdinsel olsunlar, ister din-
dışı, onlarla teke tek, eşit eşite ilişkiye girmelerini, on-
larla cebelleşmelerıni ya da coşmalannı önlemek için
ne gerekirse yapılmıştı. Bu nedenle, başlıca dinlerin
dili kitlenin anlamadığı bir dil olmuştu genellikle (ki-
mi yönetimlerin dilı de öyle); bu nedenle, dindarlann
tapınağa kendi dillerinde de çağnlabileceğini söyle-
mek bir tür kutsala-saldırı sayılmıştı; bu nedenle, bir-
çok Zebur parçaları, "Aggadot'lan (geleneksel Mu-
sevi öykülerini) yazıya dökenlergelecek yaşama ka-
tılamayacaktır" ya da "Halakot'/an (Yahudiliğin dav-
ranış kurallannı)ya2/ya dökmek Torah 'ı ateşe atmak-
la bırdir", diye yazardı. öyleyse gerçek kitap yazılan
şey değildi, hatta okunan şey de değildi; fazla fazla
dinlenen şeydi: hafızdan dinlenirdi. Hafızın kendisi de
onunla fazla içli dışlı olmazdı gerçekte, özünü olma-
sa da sözünü, genellikle bilmediği bir dilde, bir ses-
sel gösterenler bütünü olarak belleğine yerleştirdik-
ten sonra, o da, herkes gibi, mahfazasına koyup du-
vardaki onurlu yerine yerleştirirdi "Kitab'ım.
Bu genel konumu göz önüne alınınca, "Kitab"ın bi-
ze yukandan bakan, bizi oradan denetleyen ve ko-
ruyan güç olduğu da söylenebilirdi. Hep öyle yük-
sekte, onurlu yerinde durur, ancak insanlar arasında
büyük bir andlaşma söz konusu olduğu zaman, "el
basmak" üzere indirilirdi. Bu bakımdan, annesi, bel-
ki aynmında bile olmadan, güçlü bir geleneği kırmtş-
tı. Çok ileri gitmiyordu kuşkusuz: Kuran'ın biçimiyle
de, içeriğiyle de doğrudan ilişki kurmaya kalkmıyor-
du; dahası, tehlikeli işlevi tersine çeviriyor, ondan bil-
diri alacak yerde, ona bildiri yüklüyor, onun Tann'yla
kendisi arasında aracılık edeceğini umuyordu. Böy-
lesine aykın bir okumaydı annesinin okuması!
Ama, okumasının biçimi ve amacı ne olursa o/sun,
her gün birkaç saat, onu yukandan indirip avcunda
ısıtması bile, kitapla kişi arasında daha yeni ve daha
insanca bir ilişkinin başlangıcı sayılabilirdi.
Esin Göçer'den ikinci kişisel sergi
Kültür Servisi- 1972 doğumlu ressam Esin Göçer,
yapıtlannı 2 şubata dek Yunus Emre Kültür
Merkezi'nde sergiliyor. Mimar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun
olan Göçer, ltalya'da aldığı gravür eğitiminden sonra
ilk sergisini 1995 yılında Basın Müzesi Sanat
Galerisi'nde açtı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Prof. Ergın İnan atölyesinde yüksek lisans
yapan Göçer, müzikle de yakından ilgileniyor.
Müziğin resimlerinde önemli bir etkisi olduğunu
söyleyen Göçer. kJasik gitar çalışmalannı profesyonel
düzeyde sürdürüyor.
Türk shıeması üzerine söyleşi
Kültür Servisi - Şair Küçük Iskender ile yönetmen
Ümit Elçi'nin söyleşisi bu akşam saat 20.30'da
Beyoğlu'nda eski Yeni Melek Sineması'nın bulunduğu
Hava Sokak'taki Veli Bar'da gerçekleştirilecek.
Söyleşide, Türk sineması, bugünkü durumu, Elçi'nin
filmlerinden örnekler ve sinemanın geleceği gibi
konular tartışılacak.
"İstanbul'dan Nepal'e"
Haber Merkezi - Fotoğrafevi'nin, geçen yıl eylül-ekim
aylannda Nepal'e düzenlediği geziye bir grup fotoğraf
sanatçısıyla birlikte katılan Tahsin Aydoğmuş'un
çalışmalan, dia gösterisiyle sanatseverlerin beğenisine
sunulacak. Beyoğlu Aksanat Kültür ve Sanat
Merkezi'nde 15 Şubat 1996, saat 18.30'da
gerçekleştirilecek gösteriyi,' Fotoğraf Uğrunda
Yaşamını Yitirenler'in anısına düzenlediğini belirten
Aydoğmuş, 1953'te Malatya'da doğdu. Günümüze
kadar iki kişisel sergi açan Aydoğmuş'un fotoğraflan
pek çok yerli ve yabancı turistik yayında,
ansiklopedilerde yer aldı.