27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23OCAK1996SALI CUMHÜRİYET SAYFA 13KULTUR En iyi senaryo ve en iyi yönetmen dalında verilen Altın Küre Ödülleri'ni bu yıl iki ünlü oyuncu aldı Alüıı Kiire'ler sahipleriıri bııldu•yane Austen'ın romanından Erama ğ Thompson'ın uyarladığı "Sense and C / Sensibility" dram dalında en iyi film Altın Küre ödülünü alırken, komedi dalında bu ödülün sahibi, küçük bir domuzun öyküsünü anJatan "Babe" oldu. Bu yılki Altın Küre ödüllerinin en ilginç özelliği, Emma Thompson ve Mel Gibson gibi başanlı oyunculann senaryo ya da yönetmenlik gibi farklı dallarda ödül kazanmasıydı. Kültür Servisi - Hollywood Yabancı Basın Bırliği tarafından heryıl sinema ve televizyon dalında verilen Altın Küre ödülleri sahiplerini buldu. Ikı Oscar ödüliü Ingiliz oyuncu Emma Thompson,19. yüzyıl yazarlanndan Jane Austen'ın "Sense and SensibiIiU" eserini beyazperde uyarlamasıyla en iyi senaryo dalında Altın Küre Ödülü aldı. Oyunculuğunun değil, senaryo yazarlığının ödüllendirilmesi Thompson'ı epey sevindirmiş olacak ki başanlı oyuncu, ödülünü aldıktan sonra sahne arkasında basın mensuplanna yaptığı açıklamada, "Yazar olarak ödüJlendirilmek benim için daha aniamn. Bu, yaşamundaki en kıvanç verici ödünerden biri" dıye konuştu. Thompson. 1980'lerde kaleme aldığı bu senaryonun günün birinde beyazperdeye uyarlanacağını aklına bile getirmediğini de belirtti. Altı dalda ödüle aday gösterilen, Tayvanlı yönetmen Ang Lee'nin imzasını taşıyan "Sense and Sensibffity", aynca en iyi dramatik fîim seçildi. Hollyvvood Yabancı Basın Birliği'nin en iyi yönetmen dalındaki Altın Küre ödülü, "Braveheart" (Cesur Yürek) filmiyle Mel Gibson'a verildi. Gibson'ın, ödülü oyuncu olarak değil de yönetmen olarak alması törenin ilginç anlanndan binni oluşturdu. Dram dalındaki öteki ödüller ise "Leaving Las Vegas" fılmindekı rolüyle aktör Nicholas Cage ıle Martin Scorcese'nin "Casino" adlı filmindeki oyunculuğuyla Sharon Stone'un oldu. Ödüle aday olmasına ve kazanacağına kesin gözüyle bakılmasına karşm "Leaving Las Vegas" ın kadın oyuncusu Elizabeth Shue'nun Altın Küre'yi alamamasi ise şaşkınlık yarattı. Oscar ödüllerinin tersine, drama, müzik ya da komedi olmak üzere iki kategoride verilen Altın Küre ödüllerinde en iv ı komedi fîlmi ödülünü "American President" ve Hollywood gansterlerini komedi tarzında işleyen "Get Shorty " gibi zorlu rakıplerini geride bırakan "Babe" aldı. Türkıye sinemalannda da yakın bir gelecekte gösterilmesi beklenen "Babe", bir hayvan çiftliğindeki kaçınılmaz kaderine razı olmak istemeyen küçük bir domuzun öyküsünü anlatıyor. Ancak John Travolta, geceden eli boş dönmedi. Ünlü aktör, "Get Shorty" adlı filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülüne değer görüldü. Yine komedi dalında Nicole Kidman "To Dk For" adlı filmdeki rolüyle komedi dalında en iyi kadın oyuncu seçildi. Mira Sorvino, alışılagelmişin dışında bir hayat kadınını canlandırdıgı, VVbodv Allen'ın "Mighry Aphrodfte" adlı filmindeki rolüyle.Brad Pht ise akıl hastanesindeki bir kişıyı oynadığı "12 Monkeys" adlı filmdeki rolüyle en iyi yardımcı oyuncu ödüllerini aldılar. Yıllann oyuncusu Sean Connery ise sinemada geçırdiği 40 yıl içinde sergiledigi seçkın kariyerinden dolayı Cecil B. De Mille Ödülü'ne layık görüldü. Hollywood Yabancı Basın Birlıği, müzikal ya da komedi televizyon dizileri dalında "Cybü" adlı dizideki rolü nedeniyle Cybil Shepherd, "Frasier" adlı dizideki rolüyle Kelsey Granuher ve "Dr. Quinn Medicine VVoman" dizisindeki rolüyle Jane Seymour AJtın Küre ödülüne layık görüldü. "Cybil" aynca, komedi veya müzikal dalında en iyi televizyon dizisi seçildi. En iyi şarkı ödülüne de şu sıralar Türkıye sinemalannda gösterime giren "Pocahontas" filmindeki "Colors of the Wind" şarkısı değer bulundu. Cage, Oscar adaybğuıa oynuyor KüJtür Servisi- Hollywood'mı son dönem nitelikli prodüksiyonlanndan "Leaving Las Vegas"ın başrol oyuncusu Nicholas Cage, 1995Amerikan Film Eleştiımenleri Derneği ödülünden sonra, önceki gece dağıtılan Altın Küre ödülleri ile birlikte oyunculuk kariyerine önemli bir başanyı daha ekledi. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'ne değer görülen 32 yaşındaki genç oyuncunun Oscar'a adaylığına kesin gözüyle bakılıyor. 3.5 milyon dolar gibi Hollywood standartlanna göre oldukça sınırlı bir bütçeyle çekilen filmde alkol bağimlısı bir senaryo yazannı canlandıran Nicholas Cage. gerçeğe yakın oyunculuğuyla göz dolduruyor Filmin senaryo yazan ve yönetmeni Mike Figgis. Cage hakkmda 'dört dörtlük bir oyuncu*,dıyor. John O' Brien'ın otobıyografik romanından yola çıkan Figgis, başlangıçta filmi çekip çekmemek konusunda çok düşündüğünü belirtiyor. Hiçbir finansal desteği olmadan kollan sıvayan Figgis. gereksinimi olduğu parayı sonunda Cannes Film Festivali'nde Fransızlardan edinebilmiş. Ünlü yönetmen Francis Ford Coppola'nın yeğeni olan Cage, film dünyasına çok küçük yaşlardan bu yana sempati ile baktığını söylüyor. "Çok iyi anımsıyorum. Henüz 10 yaşlarında> ken babam bir gün "beni Baba II'(The Godfather II)'ye götürmüştii. Giderken de sö\ lediği şu sörii asla unutamam: Sakın amcana buraya geldiğimizi söyleme!". Oyunculuk eğitimi almadan sinemaya geçen Nicholas Cage, sahip olduğu yetenejjin aileden. geldiğini söylüyor. Once pekçok TV dizilerinde oynayan Cage. başrollerini Mickey Rourke, Chris Penn ve IVlatt Dillon'ın paylaştıklan "Rumble Fish'" (Siyam Balığı) adlı filmdeki ufak rolüne rağmen dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. "Red Rock West", "Raising Arizona" ve "Wild At Heart" (Türkiye sinemalannda da gösterilen "Vahşi Yürek") gibi filmlerde boy gösteren Cage'in, yakışıkJı olmasa da ,yetenekli bir oyuncu olduğunu herkese kanıtlayabilmek için yapması gereken bir şey daha kalmıştı: O da soyadını değiştirmek. Coppola ailesinin adını taşımak, Cage için yıldızının parlamaya başladığı bu dönemde rahatsızlık vericiydi. Genç oyuncu, hayranı olduğu müzisyen John Cage'den esinlenerek, soyadını degıştirdi. YöBetmen Mike Figgis'in önerisi*' üzerine "Leaving Las Vegas"ın senaryosunu elıne alan ve kendi deyımiyle 'bir daha da bırakamayan' Cage için 'daha duyarlı ve yaradcı bir oyunculuk tekniginc ulaşmak için kaçınlmayacak bir firsat' olmuş "Leaving Las Vegas". 'Kışkırtıcı bir film'diye tanımladığı "Leaving Las Vegas"da canlandırdıgı alkol bağımlısı karakter üzerine çok çalıştığını belirten Cage. 'alkolle arasında belirli bir mesafe" olduğunu da belûtmeden duramıyor. Bir süre önce oyuncu Patricia Arquette ile evlenen Nicholas Cage'in, oyunculuğunu kanıtladığı bu filmle Oscar'a aday olmasında görünüşe bakılırsa hiçbir engel yok... Yıldızı ikinci kez parlatılan' adamKültür Servisi- Travolta üs- tfln bir oyuncu; caniyi oynarken bile çekki otanayı biÛyor', Hong Konglu ünlü yönetmen John W», Travolta 'yla çahştığı "Bro- ken Arrow" adlı filmin setinde ünlü oyuncu için gazetecilere bunlan söylüyordu. Art arda ge- len ödüller de John VVbo'yu doğ- ruluyordu. Elmore Leonard'ın romanından beyazperdeye aktan- Jan ve on günde ABD'de 21 mil- yon dolar gişe hasılatı yapan "Get Shorty"nin başrolünde yine Travolta vardı ve filmde ikna gü- cü yüksek Cîıili Pahner rolüyle Altın Küre'ye uzandı. Yirmi yıl önce bir bale yıidı- zıyken sinemada mütevazi işler yapan. sonra modası geçtiğinden ortadan yok olan Travolta. özel- likle "Ucuz Roman"dan (Pulp Fiction) sonra adeta bir sihirli değnek yardımıyla bir numara ol- du... Bir, iki yıl öncesine kadar B ri- Birkac vıl öncesine kadar Btipifilmlerde zar zor basrol bulabilen 41 ya- şındaki John Travolta, bir setten diğerine koşınor. Qucntin Taranti- no'nun "lcuz Roman" fîlminden sonra adeta bir sihirli değnek ile bir numara olan John Travolta. son yıllarda pek çok ödül aldı. pi filmlerde zar zor basrol bula- bilen 41 yaşındaki Travolta bir setten diğerine koşuyor. Bugün- lerde yıldınm çarpması sonucu 'dahi' olan bir çocuğun öyküsü- nü işleyen "Phomenon' 'un önhazırlıklannı sürdüren sanatçı, ardından Nora Ephron'un "Mk- haefadlı filminde rol alacak. Bu çalışmalardan ilki için cebine se- kiz milyon dolar. ikincisinden de on milyon doiar girecek... Hollyvvood'da Travolta'nın ye- ni adı 'yıldızı ikinci kez parlatı- lan adam'. 1977de 'Cumartesi Gecesi Ateşi" çıktığında Travolta 24 ya- şındaydı. 7O'lı yıllarda diskotek gençliğinin ilahı haline gelmişti. Film 350 milyon dolar toplamış, plak da tam tamına 25 milyon adet satılmıştı. Time'a kapak ol- muş. Oscar'a aday göstenlrm'ş, Carter ve eşi tarafından Beyaz Saray'a davet edilmişti. Ertesi yıl Grease ile 400 milyon dolar gişe hasılatı yakalamıştı. Amerikan basınınca o artık Ehis Presley ve Marilyn Monroe gibi uluslarara- sı piyasada büyük alıcısı olan bir mitti. Ama popüler her değer gi- bi o da zamanla ortalıktan kaybo- lupgitti... Quentin Tarantino . u Ucuz Roman'da gençliğindeki ilahı Travolta'ya iltimas geçip ona çok ilginç bir rol ayrrmıştı. Film, Ta- rantino kadar Travolta'nın da za- feri oldu ve ona Oscar adayhğı getirdi. Travolta Oscar alamadı ama daha önemlisi, oyuncu ola- rak sinema seyircisinin saygısını kazandı. Son bıılamayan filııı "Jekynve Hyde"Kültür Servisi- Robert Louis Stevenson'ın ünlü romanı "DrJekyll and MnHyde" bir kez daha film oluyor. Romancı Valerie Martin'in, Stevenson'ın romanından uyarladığı metinden. Christopher Hampton'ın senaryolaştırdıği "Jekll ve Hyde"ın yönetmenligını, "Benim GüzeJ Çamasırhanem" ve "TehlikeH İBşkiler" gibi filmlere imzasını atan Stephen Frears üstlendi. "Jekyll ve Hyde", patronunun karanlık yüzünü yavaş yavaş keşfetmeye başla>an bir hizmetçinin yaşadıklannı konu alıyor. Başrollerini Julia Roberts, John \lalko\ich ve Gienn Close'un paylaştıklan "Jekyll ve Hyde"a uygun bir son buiunamaması sonucu cekimleri bir yıl kadar aksayan film. sonunda izleyiciyle buluşmaya hazır. llk yönetmenlik denemesi olan "Carrington" filmini Türkiye sinemalannda da izledigimiz ünlü senar>o yazan Christopher Hampton, filme üç ayn son yazmış: Bunlardan ilkinde. hizmetçi Hyde'ın yanında kalıyor, ikincisinde Jekyll'ın. Üçüncü 'son'da ise, her ikisini de terk ediyor. Filmin sonuyla ilgili yaşanan sorun, bir süre önce çözülmüş. Hangi uyarlamanın galip geldiğini ise, film gösterime girdiğinde göreceğiz. Filmin İngiliz yapımcılanndan Norma Heyman, konuyla ılgılı olarak. 14 Vönetmenin elinde yontuhnu; bir son olacak" diyor. Ingiltere'de Pinewood Stüdyolan'nda ve îskoçya'nın Edinburgh kentinde gerçekleştirilen filmin çekim aşamasında da çeşitli sorunlar yaşanmış: Filmin basrol oyunculanndan Julia Roberts'ın, ne Robert Louis Stevenson'ın romanını, ne de Valerie Martin'in orijinal romandan yaptığı uyarlamayı okumamış olması, aynca stüdyonun tahsis ettiği arabanın önce Glenn Close'a mı yoksa kendisine mi verilmesi gerektiği konusunda yaptığı kaprisler de çekim aşamasında yaşanan bazı sorunlar arasındaydı. Stephen Frears'uı yönetmenli- ğini üstiendiği "Jekyll ve Hyde" filminde Julia Roberts ile John Malkovich başrolleri paylaşıyor- lar. ALINHLAR TAHSIN YUCEL Okumak Tümden kopmuştu dünyadan. Gözleri elindeki Ku- ran'a dikili belirsizce dudaklarını kıpırdatıyor, arada bir parmağını diliyle ıslatarak sayfayı çevirdikten son- ra, dudakları gene kıpırdamaya başlıyordu. Öteki, omzunun üstünden açık sayfalara dikti gözlerini. "Okuyor musun?" diye sordu. "Okuyonım." "Yüksek sesle okur musun?" Gözleri Kuran'ın sayfasında, Arapça bir kısa dua okudu. Öteki, biraz şaşkın, biraz kızgın, yaşlı kadının oğlunun yanına geldi: "Annen yalan söylüyor", dedi. "Okuyorum diyor, ama okumasını bilmiyor. Her sayfada hep aynı du- ayı okuyup üzerine üflüyor." Yaşlı kadının oglu gülümsedi: "O öyle okur", dedi. Ötekinin kendisiyle alay edil- miş gibi siniriendiğini ayrımsadı, gülümsedi. "Evet, o öyle okur", diye yineledi. Doğruydu, o öyle okurdu; üstelik, bu okumanın bütün öteki okumalardan daha anlamlı ve daha et- kili olduğuna inanırdı. Öğrencilik yıllarında, yaz tati- linde memlekete döndüğünde, sınıfını takıntısız geç- tiğini öğrenen dostlar kendisini kutladıkları zaman, annesi dudak bükerdi hep, "Ben burada gece gün- düz okumasam, o orada sınıfını zor geçerdi", diye söylenirdi. Daha önceleri, ilkokula gittiği günlerde, ki- taplanna horgörüyle bakar, güzel ve çabuk okuma- sına da sevinmezdi. "It pisik okuması bunlar", diye homurdanırdı, "It pisik okuması hepsi!" Türkçe, ta- rih, coğrafya, fizik, kimya, hepsi! Çevresinde aynı görüşü paylaşanlar da az değildi. Neden peki? Okul kitaplannda bol bol kedi, köpek, kuş, kelebek, özellikle de insan resimleri bulunması "tasvir"\ yasaklamış bir dine bağlanan inanmışlar olarak onlan rahatsız mı ediyordu? Bu krtaplarda ço- cuklannın ilgisinin kutsal konular yerine, birbirinden gereksiz dindışı konulara çekilmiş olması sinirlerine mi dokunuyordu? Böylesine kolay sökülen bir yazı- yı, anlamını her gün konuştuklan dilde, doğrudan ile- ten bir yazıl/ söylemi içgüdüyle küçümsemeye mi yöneliyorlardı? Hepsi de olanaklıydı. Ama daha, son- ra anlaşılır kitaplardan hoşlanmayanlar arasında yal- nızca annesi gibilerin değil, ülkenin düzeninden so- rumlu yetkililerin de yer aldığını, fazla kitap okuyan, evinde fazla kitap bulunduran kişilere her zaman kuşkuyla bakıldığını anladıktan, özellikle de bir oza- nın evinde "araştırma " yapan görevlilerin şiir kitap- lan arasında bir Kuran bulunca hem şaşırıp hem kız- dıklannı işittikten sonra, bu tür açıklamalan biraz yü- zeysel bulmaya başlamıştı. Şımdi ona öyle geliyor- du ki, Tanrı insanlara gökten topu topu dört kitap göndermişken, dört kitap da üç aşağı beş yukarı ay- nı yolu gösterirken, bu yerden bitme kitap bolluğu çoklannı rahatsız etmekteydi, hem de binyıllardan beri: sayısız yollar esinleyen, esinlerken de bayağı inandıran, coşturan, sürükleyen kitaplann birbirini kat kat artarak izlemesi, arkalannın bir türlü kesilme- mesi Malraux'nun Balzac için söylediği gibi, düpe- düz Tanrı'yla boy ölçüşmeye, belki de onu aşmaya kalkmaktı. Ne olursa olsun, insanlar, gökten inmiş dört kitap da içtnde olmak üzere, kitaplardan uzak tutulmaya çalışılmıştı her zaman, isterdinsel olsunlar, ister din- dışı, onlarla teke tek, eşit eşite ilişkiye girmelerini, on- larla cebelleşmelerıni ya da coşmalannı önlemek için ne gerekirse yapılmıştı. Bu nedenle, başlıca dinlerin dili kitlenin anlamadığı bir dil olmuştu genellikle (ki- mi yönetimlerin dilı de öyle); bu nedenle, dindarlann tapınağa kendi dillerinde de çağnlabileceğini söyle- mek bir tür kutsala-saldırı sayılmıştı; bu nedenle, bir- çok Zebur parçaları, "Aggadot'lan (geleneksel Mu- sevi öykülerini) yazıya dökenlergelecek yaşama ka- tılamayacaktır" ya da "Halakot'/an (Yahudiliğin dav- ranış kurallannı)ya2/ya dökmek Torah 'ı ateşe atmak- la bırdir", diye yazardı. öyleyse gerçek kitap yazılan şey değildi, hatta okunan şey de değildi; fazla fazla dinlenen şeydi: hafızdan dinlenirdi. Hafızın kendisi de onunla fazla içli dışlı olmazdı gerçekte, özünü olma- sa da sözünü, genellikle bilmediği bir dilde, bir ses- sel gösterenler bütünü olarak belleğine yerleştirdik- ten sonra, o da, herkes gibi, mahfazasına koyup du- vardaki onurlu yerine yerleştirirdi "Kitab'ım. Bu genel konumu göz önüne alınınca, "Kitab"ın bi- ze yukandan bakan, bizi oradan denetleyen ve ko- ruyan güç olduğu da söylenebilirdi. Hep öyle yük- sekte, onurlu yerinde durur, ancak insanlar arasında büyük bir andlaşma söz konusu olduğu zaman, "el basmak" üzere indirilirdi. Bu bakımdan, annesi, bel- ki aynmında bile olmadan, güçlü bir geleneği kırmtş- tı. Çok ileri gitmiyordu kuşkusuz: Kuran'ın biçimiyle de, içeriğiyle de doğrudan ilişki kurmaya kalkmıyor- du; dahası, tehlikeli işlevi tersine çeviriyor, ondan bil- diri alacak yerde, ona bildiri yüklüyor, onun Tann'yla kendisi arasında aracılık edeceğini umuyordu. Böy- lesine aykın bir okumaydı annesinin okuması! Ama, okumasının biçimi ve amacı ne olursa o/sun, her gün birkaç saat, onu yukandan indirip avcunda ısıtması bile, kitapla kişi arasında daha yeni ve daha insanca bir ilişkinin başlangıcı sayılabilirdi. Esin Göçer'den ikinci kişisel sergi Kültür Servisi- 1972 doğumlu ressam Esin Göçer, yapıtlannı 2 şubata dek Yunus Emre Kültür Merkezi'nde sergiliyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun olan Göçer, ltalya'da aldığı gravür eğitiminden sonra ilk sergisini 1995 yılında Basın Müzesi Sanat Galerisi'nde açtı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Prof. Ergın İnan atölyesinde yüksek lisans yapan Göçer, müzikle de yakından ilgileniyor. Müziğin resimlerinde önemli bir etkisi olduğunu söyleyen Göçer. kJasik gitar çalışmalannı profesyonel düzeyde sürdürüyor. Türk shıeması üzerine söyleşi Kültür Servisi - Şair Küçük Iskender ile yönetmen Ümit Elçi'nin söyleşisi bu akşam saat 20.30'da Beyoğlu'nda eski Yeni Melek Sineması'nın bulunduğu Hava Sokak'taki Veli Bar'da gerçekleştirilecek. Söyleşide, Türk sineması, bugünkü durumu, Elçi'nin filmlerinden örnekler ve sinemanın geleceği gibi konular tartışılacak. "İstanbul'dan Nepal'e" Haber Merkezi - Fotoğrafevi'nin, geçen yıl eylül-ekim aylannda Nepal'e düzenlediği geziye bir grup fotoğraf sanatçısıyla birlikte katılan Tahsin Aydoğmuş'un çalışmalan, dia gösterisiyle sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Beyoğlu Aksanat Kültür ve Sanat Merkezi'nde 15 Şubat 1996, saat 18.30'da gerçekleştirilecek gösteriyi,' Fotoğraf Uğrunda Yaşamını Yitirenler'in anısına düzenlediğini belirten Aydoğmuş, 1953'te Malatya'da doğdu. Günümüze kadar iki kişisel sergi açan Aydoğmuş'un fotoğraflan pek çok yerli ve yabancı turistik yayında, ansiklopedilerde yer aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle