Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23OCAK1996SALI
10 HABERLER
Türk ve îslam Eserleri Müzesi Müdürü Nazan Ölçer, Darphane binalanyla ilgili görüşlerini açıkladı:
Darphane., Tarflı Vakfi'na verflmemeB
LEYLA TAVŞANOĞLL
Tarihi Darphane binaJannın, toplum-
sal tarih müzesi yapılmak üzere Kültür
Bakanlığı tarafından Ekonomi ve Top-
lumsal Tanh Vakfı'na tahsis edilmesiy-
le ilgili tartışmaiar sürerken vakıfyöne-
ticileri Türk ve İslam Eserleri Müzesi
Müdürü Nazan Ölçer'e sert suçlamalar
yöneltiyorlar. Vakfin kurucu üyelerinden
ve bir dönem yönetim. kurulu üyeliği
yapmış olan Nazan Ölçer'in vakıf yöne-
ticileri tarafından mahkemeye verilece-
ği haberleri var. Tarih Vakfı Başkanı
Prof. llhan Tekeli ve Genel SekreterOr-
han Silier, aynca Nazan Ölçer'i, baş-
langıçta müze mekânı olarak Darpha-
ne'yi önermck, ama sonradan bundan
geri adım atmakla suçluyorlar. Nazan
Olçer'le bu son gelişmeleri aynntısıyla
konuştuk. Konuşmamız sorulu-yanıtlı
şöylegelişti:
- İstanbul'daki tarihi Darphane bina-
larının Ekonomi ve Toplumsal Tarih
Vakfı'na Kültür Bakanlığı tarafından
tahsis edilmesinin ardından patlak veren
tartışmaiar sürerken Cumhurbaşkanlı-
ğı'nın, binalan yeniden Kültür Bakanh-
ğı'na devretmek için çahşmalar yaptığı
bildirildi. Tam bu sırada Vakıf Başkanı
Prof. İlhan Tekeli'nin Kültür Bakanlı-
ğı'na gönderdiği bir yazıda size a£ır eleş-
tiriler getiriliyor. Bu yazıda gerçekleri
saptırmakla suçlanryorsunuz. Örneğin
Darphane alternatifini Tarih Vakfı'na
öneren kişi siz olduğunuz haklc buna da-
ha sonra karşı çıktığınız belirtiliyor. Bu
suçlama doğm mu?
ÖLÇER - Doğrusu kendimi böyle bir
savunma hattında bulmak beni çok şaşır-
tıyor. Çünkü burada iki türlü yanıltma
söz konusu. Ben Tarih Vakfı'nın kurucu
üyelerindenim. Başmdan ben kurulma-
sı düşünülen Toplumsal Tarih Müze-
si 'nin çekirdek grubunda yer aldım. Bu-
nunla ilgili bürün koordinasyon ve pro-
je üretiminin büyük bölümünün bana
yüklendiğıni gördüm. Bunu da orada ça-
lışan diğer kişılerle birlikte keyifle yap-
tım. Benım dışımda Prof. Dr. Halil ınal-
ak, Prof. Dr. Burhan Oğuz, Dr. Şükrü
Arslanyürek çalışma grubunun ilk üye-
leri ıdıîer.
Kurulacak müze, gündelik yaşamı
yansıtacaktı ve büyük bir sahaya ihtiya-
cı vardı. Başından beri de büyük bir ala-
na sahip, günümüzde modası geçmiş bir
teknolojinin de izlerini banndıran boş
bir sanayi binası söz konusuydu. Bütün
çalışmamızı da bu yönde yoğunlaştırdık.
Zaten kurulması düşünülen müzenin adı-
nın da "Teknoloji ve Toplumsal Tarih
Müzesi" olması planlanmaktaydı.
Çalışmalann başladığı 1992Temmuz
ayından başlayarak bu işle görevii Dr.
Şükrü Arslanyürek ve Prof. Dr. Burhan
Oğuz ile birlikte, bizden talep edılen ra-
porlan sunduk. 24.8.1992 tanhli "Tek-
notoji ve Toplumsal Tarih Müzesi İçin
Düşünceler
r>
adlı raporunda bu müze için
r
D
eski fabrika, sanayi binalaıı ıu,ı ucpo-
lann uvgun mekân sunduklan, pek çok
semt \e yapının yanı sıra Sultanahmet
yöresindekı yapılardan (bu arada Darp-
hane ve Sultanahmet Cezaevi) söz edil-
mekte, ancak hemen bunlann Kültür ve
Turizm bakanlıklanna tahsisli ve önce-
lik veren yerler olduğu ilave edilmekte
ve Haliç-Yedikule-Kazlıçeşme yöreleri
tavsive edilmektedir.
Raporda aynen şöyle diyordum:
"Kültür Bakanlığı na 1981'de tahsis
edilip henüz bir işlev \erilmeyen eski
Darphane binası (Sultanahmet) veya Sul-
tanahmet Cezaevi gibiyapılar da bu ama-
ca hizmet edebilecek özelliklere sahiptir.
Ancak Kültür ve Turizm bakanlıklanna
öncelik tanıyan bu binalar ve Sultanah-
met çevresinden çok, sayısız eski sanayi
yapısını banndıran Yedikule, Kazlıçeş-
me veya Haliç çevresine yönelmek. daha
gerçekçi bir seçenek olacakör."
Sız bütün bunlan söylemeyip oradan
tek bırcümle zikrederseniz, buna istedi-
ğiniz anlamı da verebilirsiniz.
Aynı şekılde Dr. Şükrü Arslanyürek'in
raporunda da öncelik, sırasıyla Sütlüce
Mezbahası, Taşkızak Tersanesi, Yediku-
le, Arap Camii çevresi ve Tophane'ye
verilmekte, bunlann arasında Darpha-
ne'nin adı geçmemektedir.
Kaldı kı 1992 yılı, bu çalışmalann ba-
şıydı. 1992'den sonra çok yol alındı. O
sırada Istanbul Büyükşehır Belediye
Başkanı olan Nurettin Sözen'in varlığı
vakfa büyük destekti. Sözen, vakfin ilk
binası olan Zından Han'ı tahsis etmişti.
Ve dıkkatler, belediyeye ait olup dogal-
gaza geçişle boşaltılacak olan Gazhane
bınasına yöneldi. Onunla ilgili uzun ko-
nuşmafaryapıldı. Hatta bu, vakfin faali-
yet raporlannda bile uzun uzun belirtil-
mi§tir.
Nitekim 1993 yılı Mayıs ayında yapı-
lan "Toplumsal Tarih Müzesi Kuruluş
Sorunlan lluslararası Sempozyu-
mu"nda da esas gündemi Gazhane ve
Haliç yöresindeki binalar teşkil etti; ya-
bancı uzmanlann gezdiriidiği güzergâh
da bunlar oldu; darphanenin ne adı geç-
ti ne de gezildi. Ondan sonra Cibalı Tü-
tün Fabrikası da gündeme geldi. 1993-94
yıllan, tamamıyla bu konuşmalar ile geç-
ti. Ama Darphaneîden hâlâ bahsedilmi-
yordu. Ben I994'ün Mart ayından son-
ra da çalışmalara, başka büyük bir sergr
projesinin yükümlülüğü bana verilmış
olduğu için, tümüyle katılamadım. 1994
Ağustos ayına kadar yönetim kurulu
üyeliğini ve vakfin müze projesinin de
görünürde yöneticiligini yürüttüğüm dö-
nemde vakfin Darphane ile ilgili giri-
şimleri olduğunu kesinlikle bilmiyor-
dum.
Benden sonra Dr. Nuşin Asgari, Kngin
(Özendes) Çizgen, Dr. Filiz Çağman, Dr.
Alpay Pasinli gibi müzeci. uzman ve
ara$tırmacı arkadaşlar çalışmalan sür-
dürdüler. Onlardan duyduğum kadany-
la Darphane kelimesi diğer bınalann ya-
nı sıra, yavaş yavaş telaffuz edilmeye
başlanmış, fakat Darphane'nin hedef bi-
na olduğu bu çekirdek gruba dahi söy-
lenmemiş, değişik alternatifler ojduğu
belîrtilmiştir. Anlaşılan. vakıf Şubat
1994'ten ıtibaren Darphane'yi tek alter-
natif olarak çoktan benimsemiş ve bunu
gizli tutmayı uygun bulmuş.
arphane
verilmemeli. Çünkü burası
için Kültür Bakanlığı
tarafından geliştirilmiş
projeler var. Oradaki bütün
bınalann işlevleri ve
çalışma hazırlıklan sürüyor.
Ben ve bütün meslek
arkadaşlanm bu bınalann
vakfa verilmesine bu
nedenle karşı çıktık. Önde
gelen arkeolog, sanat
tarihçisi ve müzecilerden
oluşan yaklaşık 700 kişilik
bir grubun imzaladığı
deklarasyonda da bu
yeterince vurgulanmaktadır.
- Darphane alternatifi 1994'ün Eylül
ayında yapılan (CAMT toplantısında
desteklendi mi?
ÖLÇER - İCOM (Dünya Müzeler
Konseyi) UNESCO'ya, dolaVısıyla Bir-
leşmişMilletler'ebağlıdır. ICOM'unalt
komitelerinden ICAMT'ın (Internati-
onal Committee for Architecture And
Museum Techniques) Yönetim Kuru-
lu'na 1992 yılında ilk Türk delege sıfa-
tıyla seçildim, bu yönetim kurulu üyeli-
ğim hâlâ da sürmektedir. Bu toplantıla-
nn herbiri, heryıl değişik başlıkJaraltın-
da, ayn bir ülkede yapılır. Türkiye'de
böyle bir toplantı daha önce yapılma-
mıştı. 1994toplantısının Istanbul'da ya-
pılması teklifini İCOM Türkiye Milli
Komitesi'nin onayı ile götürdüm, kabul
edildi.
-Sizce Darphane vakfa verilmeli mi?
ÖLÇER - Darphane verilmemeli.
Çünkü burası için Kültür Bakanlığı ta-
rafından geliştirilmiş projeler var. Ora-
daki bütün binalann işlevleri ve çalışma
hazırlıklan sürüyor. Ben ve bütün mes-
lek arkadaşlanm bu binalann vakfa ve-
rilmesine bu nedenle karşı çıktık. Önde
gelen arkeolog, sanat tarihçisi ve müze-
cilerden oluşan yaklaşık 700 kişilik bir
grubun imzaladığı deklarasyonda da bu
yeterince vurgulanmaktadır. Yoksa Ta-
rih Vakfı'nın kuracağı bir müzeyi herkes
destekliyor. Ben de zaten desteklediğim
için bu kısıtlı zamanım içinde iki yıl bo-
yunca onjarla çahşmalar yaptım.
Darphane'nin vakfa verilişi aşamasın-
da Kültür Bakanlığı benden bir rapor is-
tedi. Istenen bu raporda ben Darpha-
ne'nin neden verilmemesi gerektiğini
anlattım Vakıf yöneticileri. benim için
"Başlangıçta öyle söyledi Sonra sözleri-
ni tamamıyla değistirdT diyor.
Ama doğru değı I. Çünkü ben başından
beri bununla ilgili onlarca yazılı rapor
yazdım, onlarca konuşma, tartışma yap-
tım ve hep aynı şeyi söyledim.
1993 vılında gerçekleştirilen "Top-
lumsai Tarih Müzesi Kuruluş Sorunlan
Sempozyumu"nda da Darphane'nin adı
bile geçmemişti.
Burada yanılgı şundan kaynakJanıyor
Darphane'de devletin gerçekJeştirme-
ye başladığı başanlı bir proje vardır. Bu
projenin daha birinci basamağı hayata
geçirilmiştir. Diğer binalarda kitap, hey-
kel, mozaik, duvarresmi, tekstil koruma
ve onanmı ile fümigasyon birimlerinin
açılması için çalışmalar sürerken, eski
Meskukat Müzesi 'nde uzun yıllardır ha-
zırlıklan süren Para Müzesi projesi ile de
Darphane ve Istanbul Arkeoloji Müze-
leri'nin Sikke koleksiyonunu sergileme
çalışmalan için hazırlıklar yapılmakta-
dır. Ancak, bu binada çahşmalar, Dam-
ga ve Kıymetli Evrak Matbaası'mn ta-
şınması beklendiği için gecikmiştir. Bu-
nun arkası gelecekken, bindenbire önü-
nün kesilip bambaşka bir işlevle bam-
başka bir yere venlmesine karşı çıkıyo-
ruz.
- Sizce vakıf yönetûninin bu tavnyla
vakıf üvelcrinin genel yapısı arasında bir
çelişki yok mu?
OLÇER-Tabii ki var. Beni şaşırtmak-
tan çok kedere boğan da bu. Çünkü ora-
da pek çok kişi, ülkenin önde gelen ay-
dınlan coşku ve heyecanla yeni bir ku-
ruluşun etraftnda toplandılar. Bunlann
hepsi de ıyi bir iş yapmanın güveni ve he-
vesiyle yapabileceklennin azamisini
yapmaya çalıştılar.
Vakıf iyi yayınlar yaptı, verimlı top-
lantıiar düzenledı, küçük sergiler açtı.
Bütün bunlar ses getirdi. Bu iyi işleri
yadsımak mümkün mü?
Sanıyorum vakıf, bırdenbire her iste-
diğini yapabıleceği, her istediği şeyi el-
de edebileceği kanısına kapıldı. Bazı iliş-
ki ve dostluklar sayesinde elde etmeme-
leri ya da el uzatmamalan gereken yer-
leri dahi elde edebilirler gibi bir büyük-
lük duygusuna kendilenni kaptırdılar.
Nerededurulacağmı bilemeden, belli bir
etik prensibı bile göz ardı etmek pahası-
na, Istanbul Toplumsal Tarih Müzesi
kurmak adına, eski eserlerin gelecek ne-
sillere aktanmında çok büyük rol oyna-
yan ve dünyanın sayılı restorasyon mer-
kezleri ile işbirliği içinde çalışan Türki-
ye'nin tek Restorasyon ve Konservasyon
Laboratuvan'nın gelişimini engellemiş
olmayı hiçe sayarak kendilerine ait olma-
yan alanlara el atma cesaretini kendile-
nnde buldular.
Deyimi affedin ama, ben böyle bir sal-
dırganlığı haklı görmüyorum. Sanıyo-
rum bu, hoş görülebilecek bir davranış
değildir.
1995İN tLK YARISINDA 1.5 MİLYON TUFEK SATILPI
Pompalı tüfek moda oldu
GÜNDÜZ ÎMŞtR
Trabzon Lımanı'ndan Av-
rasya feribotunu kaçıran Çe-
çen terönstlerin eylemlerinde
kullandıklan Düzce ve Kon-
ya'da yaygın olarak üretilen
pompalı tüfeklen alabılmek
için sadece "av tezkeresi"nin
yeterlı olduğu belırlendı.
1995 yılının ilk yarısında 1
buçuk milyonu aşkın kişıye av
tüfegi ruhsatı verildiği, bu ra-
kamın 1995 yılı sonu ıtibany-
la 3 milyonu aştığı belirtıli-
yor. Yetkililer, ülkemizde ruh-
satsız ve av tezkeresiz elde
edılen silah sayısının ise bu
rakamlann 3-4 katı olduguna
dikkat çekıyor.
Pompalı tüfeğın, av tüfeğı
tezkeresıyle kolayca almabil-
dıgı saptandı. Pompalı rüfek-
lenn 6136 sayılı Ateşlı Sılah-
lar Yasası kapsamına alınma-
sı ıçın hazırlanan yasa önen-
lerınden bugüne dek sonuç
alınamadı.
Ülkemizde ne yazık kı
pompalı silah alımı sadece bir
dilekçeyle sınırlı. Eğer pom-
palı silahlardan edinmek ısti-
yorsanız bulunduğunuz yenn
en büyük mülkı amırıne bir
dılekçe ile başvuruyorsunuz.
Aynca dilekçeye ek olarak
sağlık durumunuzu gösteren
bırraporu, Cumhunyet Savcı-
lığı'ndan sabıka kaydı. nüfus
cüzdanı ömeğı. ıkametgâh ve
SİLAH KAÇAKÇILIGIYLA SAVAŞ
Tahran ve Şam'a
ışbırlığı onensı
ANKARA (Cumhuriyet Bürnsu) - Türkiye, silah yüklü
6 TlR'ın yakalanmasmm ardından Jran ve Suriye'ye
silah kaçakçıhğına karşı işbirliği yapmayı önerdi. Söz
konusu ülkelerin büv-ükelçüerinin Dışişleri
Bakanlıği'na çağnlarak olayın birlikte soruşturulması
olanaklannm araştmldığı kaydedildi. Hatay'ın
Reyhanlı ilçesi Cihvegözü Smır Kapısı'nda patlayıa ve
mermilerle ele geçirilen 3 TIR'ın sürücüleri, tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Büyükeiçi Ömer AkbeL dün
düzenJediği basm toplantısında. fran'dan gelip
Suriye'ye geçmekte iken Cilvegözü Sınır Kapısı'nda
yakalanan TlR'lar hakkında soruşturmanın
sürdürüldüğünü bitdirdi. Kamyonlarm Lübnan'a
gittikierinin anlaşıldığıru belirten Akbel. her iki
ülkenin Ankara'daki büyükelçilerinin konuyla ilgili
olarak bakanlıga davet ediidiğini bildirdi. Akbel, her
iki ülkeden de henüz yanıt aiınamadığmı kaydederek
tçişleri Bakanlığı'ndan bir heyetin bugün Şanhurfa'ya
giderek bölgede konu ile ilgili incelemelerde
bulunacağını söyledi. Iran sınır kapısmdan Türkiye'ye
giren TlR'larda bir ihbar üzerine yapılan aramada, çok
miktarda suikast mermisi, Kalaşıîikof mermisi, büyük
havan mermisi contası, küçük havan mermisi contası,
tahrip kalıbı, sevk fişeği, dinamit tozu, plastik mayın
ve barut ele geçirilmişti. 6 TIR'ın da îran'dan gelip
Lübnan'a gidiyor olması, silahlann PKK kampma
gönderildiği yorumlanna neden olmuştu. Hatay'ın
Reyhanlı ilçesi Cilvegözü Sınır Kapısı'na yapılan
aramada, içerisinde çok sayıda patlaycı maddc ve
mermi ele geçirilen 3 TIR'tn sürücüleri tutuksuz
yargılanmak özere serbest bırakıldı. Haklarındaki
soruşturma tamamlanarak dün öğleden sonra
mahkemeye sevk edilen TIR sürücüleri Mehmet
Afcvui, Asir Şahin ve Muzafftr Sücnfadelerıade.
patlayıcı ve mermilerin Tahran'da araclanna
yüklendiğinden haberleri olmadığını, kaçakçılık
niyetiyle davranmadıklannı söylediler. Daha sonra
mahkeme heyeti, TIR sürüctilerini tutuksuz
yargılanmak üzere serbest btraktt.
ıkı fotoğrafınızı ekledınız mı
işlem tamam. Tek yapacağı-
nız; mülkı amır tarafmdan
onaylanan tezkere ışlemımz
için Emniyet Vlüdürlüğü Si-
lah Bölümü'nden onay alma-
nız. Zaten burada da kolay ko-
lay tezkennız ret ışlemı gör-
müyor. Dıyelım kı gazete
ılanlanndan pompalı bir silah
beğendıniz. Av tezkerenızin
bir suretını gönderdığıniz za-
man ısterseniz adresınıze
ödemelı bile göndenliyor.
Gazetemızde av yazılany-
la tanınan Raif Ertem.ülkc-
mızde pompalı silah kullanı-
mınm bir çılgınlığa dönüştü-
ğüne dikkat çektı. Ertem'e
göre 2'den fazla haznesı bulu-
nan hiçbır silaha av tezkeresi
venlmemelı. Raif Ertem. ye-
nı yasayla bu satışlarda avcı-
lık kulübüne üye olma özedi-
gı arandığma dikkat çekerek
şöyle devam etti:
"Bu da kolay, çünkü a\ahk
kulüpleri. Demekler Yasa-
sı'na bağlı çalışbğı için üyeot-
ma girişimleriniz kolay kolay
geri çevriüniyor.Yani bu, işin
bir başka boyutu. Pompalı SK
lahlara gelince bunlarda 8-M)
hazne birden yeralıyor. l ste-
lik bu silahlar da omuz kandi-
li bile yok. Resmen tabanca
kabzası ele göre yapılmış. Cs-
teük nonnal bir silahtan çok
daha fazla öldürücü özelligi
var. Yakuı aoşlarda birdomu-
zu bile paramparça eder."
Şıddete dayalı Amenkan
filmlennde çok sık görülen ve
"Rambo silabı" adı verılen
pompalı tüfekler, yaklaşık ıkı
yıldır özellıkle şeriatçı kesı-
min en rağbet ettiğı silah ol-
du.
Pompalı tüfeklenn av tüfe-
ğı olarak kullanılamayacağını
kanıtlamak isteyen kamu-
oyunda 'av yazılanyla' tanı-
nan Metin Sertoğluda bir te-
levızyon programında 20
metre uzağa koyduğu yaban
ördek maketıne bu tüfekler-
den bınyle ateş etmiş ve ördek
maketi paramparça olmuştu.
Pompalı av tüfeklen peşpe-
şe otomatık olarak 6ile 8 fışek
atabiliyor. Şu anda piyasa fi-
yatı 50-60 milyon lıra arasın-
da değişiyor. Yabancılan ise
80 milyon liraya müşteri bu-
labiliyor. Bu tüfekler Düzce
ve Konya'da yaygın olarak
üretiliyor. Ossan. Huglu, Vur-
san, Prenses. Ozümlü, Laser,
Hilal ve Sarsılmaz gibi şırket-
ler pompalı sılahlan satan şir-
ketlerden sadece bırkaçı.
VURULDUK
EY HALKIM
"unutma bizi"
Uğur MUMCU
KİTAP/KASET
Beste
Fikret KIZILOK
um:ag
U Ğ U R M U M C U A R A Ş n f l M A C I G A Z E T E C I L İ K V A K F I
ATATÛRK BULVARI 125/6 BAKANLIKLAR ANKARA Tel" (312) 417 47 62-417 77 20
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Seyredin Din
Sömünüsünü...
14 ocak pazar günkü "Ankara Notlan"nda, Gazi
Mustafa Kemai Paşa'nın "Bursa Sö//ew"nı açıkla-
mıştım. Bu. oldukça genış yankı yaptı; Eline sağlık"di-
yenden geçilmedi. O gün, Bursa konuşmasının yanı sı-
ra, Atatürk'ün ölümüne değin. yaveri olarak çalışan
Cevdet Tolgay'ın tanıklığına da yer vermiştim. Bugün
de Bursa konuşması ile ilgili olarak Atatürk'ün genel
yazmanı (umumı kâtibi) Hasan Rıza Soyak'ın yazar
Falih Rrfkı Atay'a yazdığı bir mektubunu özetle yayım-
layacağım. Soyak, Dünya gazetesi başyazan Falih Rıf-
kı Atay'a mektubunda şöyle diyor:
"12 Aralık 1966 tarihlı gazetede 'Atatürk'ün Bursa
Nutku' diye adlandınlan bir konuşması hakkındaki bsş-
yazınızı -herzaman olduğu gibi- dikkatle okudum, ma-
kalede Atatürk'ün 'meşruiyetçı' olduğundan bahsedi-
yor, buna misaller venyorsunuz. Doğrudur, hakkınız var.
Nitekim büyük birasabiyet ve kırgınhk içinde yaptığı o
konuşmada da Büyük Adam'ın ittyadından (ahşkanlı-
ğından) aynlmadığı gayet açık olarak göze çarpmakta-
dır.
Böyle bir tahlile girişmeden önce olay hakkındaki ha-
tıramı anlatayım. Fzmir'deydik; buraya Bursa'dan gel-
miştik; oradan aynldığımız güne kadar camilerde ezan
Türkçe okunuyordu... Fakat yazdığınız gibi Atatürk,
Bursa'dan aynlır aynlmaz koyu gericiler pek cesaretli
bir tepkiyaratmışlar, köylere kadarezanıyeniden Arap-
çaya çevirmekıçin topluca teşebbüse geçmişler... Bu-
na karşı ilgili resmi makamlar hemen hemen seyirci
kalmış, adetasinmişler... Eşsiz inkılapçının pek bel bağ-
ladığı gençlikte de bir kımıldama olmamış... Atatürk
bunu haberalınca beyninden vurulmuşa döndü, yerin-
de duramaz oldu... Derhal Bursa 'ya hareketemrini ver-
di. Birkaç saat içinde hazırlandık ve trene atlayarakyo-
la çıktık... Yol boyunca hep bundan bahsediyor, idare-
nin gevşekliğinden, gençliğin ilgisizliğinden acı acı ya-
kınıyordu, yolda bir istasyonda Antalya 'dan gelen Baş-
vekil İnönü ile de bu konuda uzun uzun gönjştû.
Trenden Bilecik'te ındik ve otomobitlerte öğleden ev-
vel Bursa 'ya geldık; o gün ve ertesi günü hadisenin tah-
kiki ile meşgul oldu. Ankara 'dan Adliye ve Dahiliye ve-
killeri de (bakanlan) gelmiş; onlar da mesele üzerinde
sıkı soruşturmalar yapıyohardı.
Atatürk, 6 şubat akşamı sofrada bahis konusu konuş-
mayı yaptı, daha doğrusu yapmış... Ben sofrada değil-
dim, büro diye kullandığımız odada vazıfemle meşgul-
düm... Bunu, sonradan tafsilatiyle dinledim... Nitekim
o akşam nöbetçi olup sofraya yakın biryerde bulunan
ve pek dürüst, anlayışlı, daha doğru bir tabirte tam bir
'asker' olan arkadaşımız Cevdet Tolgay, konuşmayı
dinlediğini ve bugün de lyice hatırladığını Milliyet ga-
zetesine anlatmıştır (Milliyet 1 Aralık 1966). Demek ki
bu konuşmanın vukuundan (oluşumundan) tereddüte
mahal yoktur (kuşkuya yer yoktur)..."
Hasan Rıza Soyak, daha sonra gazetecı Rıza Ruşen
Yücer'injıotlanndan Ata'nın Bursa Söylevi'ni aktanyor
Reşit Ülker'ın ''Ata'nın Bursa Nutku" adlı yaprtında
Hasan Rıza Soyak'ın başka konulardaki anılanna da y-
er veriliyor. Soyak, "Serbest Fırka" anılannı anlatırken
özetfe şöyle diyor:
"... Serbest Fırka (parti), bu ıhtiyaçtan doğmuştur. O
zaman başlayan mücadele en son şiddetine vardığı ve
birçok yerlerde tekkelerin açılmak uzere temizlenip sü-
pürüldüğü; hatta fes bile ısmarlandığı yolunda haber
gelmeye başladığı bir gundü. Yanına gırmıştım. Yatak
odasında, yeni kalkmış, gazeteleri okuyordu. Beni gö-
rünce, herzaman olduğu gibi:
- Ne haber? ded/. Mevcut haberien heyecanfa an-
lattım. Herzamanki sükûnetini muhafaza edıyor ve be-
ni dikkatle dinliyordu. Maruzatımı (sunuşumu) bitirdik-
ten sonra:
- Şimdi ne olacak Paşam? dedim.
'Benim düşündüğüm gibi düşünülmüş ve hareket
edilmiş olsa idi, böyfe vaziyet hasıl olmazdı. Fakat olan
olmuştur; çocuk, biz işimize bakalım. Şimdi yapacağı-
mız iş basittir. Devlet Reislığı'nden (Cumhurbaşkanlı-
ğı'ndan) çekilmek ve partinın başına geçmek, karşı ta-
raftaki arkadaşlarla müştereken (ortaklaşa) anarşi ve ir-
tica (gericilik) istidatlannı (hazırlıklannı) ortadan kaldır-
mak, ondan sonra da sükûnetle ve samimiyetle yolu-
muza devam etmek. Belki bu suretle gayeye daha ko-
lay vasıl oluruz (ulaşınz)' dedi.
Bunun üzerine, ben de bugün, büyük hicapla (utanç-
la) hatırladığım dar bir zihniyetle:
- Ya iktidara geçerlerse? dedim.
Yüzü kanştı, müteessir olmuştu. Dudaklan büzüldü,
belli idi ki incinmişti. Sesini biraz yükselterek cevap
verdi:
- Olabilir.. ama biz.. hiçbir zaman daıma iktıdar mev-
kiinde kalacağız iddiasında bulunmadık kı.
Gafilane (körii körüne) devam ettim:
- Ya inkılap esaslanndan ınhiraf ederlerse (sapahar-
sa)? suali ağzımdan döküldü.
Yüzü tekrar değişti, mavi gözlennde mesut atiye
(mutlu geleceğe) olan sarsılmaz imanının şimşekleri
çaktı; sesi biraz daha çelikleştı:
- Haaa!.. Bak işte bu olmaz, dedi, inkılabın hedefini
kavramış olanlar, daima onu muhafazaya (korumaya)
muktedir olacaklardır.
Cumhuriyetı inkılapla beraberkül halinde en layık ve
emin birzümreye, gençlığe emanet etmişti; müsterih-
ti (içi rahattı). Ben de sükûnet bulmuştum. Yanından ay-
nldım." (Sel Yayınlan, Atatürk Kütüphanesi, No. 8, Ya-
kınlarından Hatıralar, S. 11, Ist. 1955).
Süleyman Bey, seçimlerden önce tartışmaiar sıra-
sında, "Seçimleri21 ocaktanönceyapın"diyordu. Bu-
nun anlamı, seçimler 21 ocaktan sonraya kalırsa din sö-
mürüsü yapılacağı kuşkusuydu. Süleyman Bey bu, bil-
mez mi? Seçimler yapıldı, ama hükümet kurulması 21
ocaktan sonraya kaldı. Oruç ayında, şimdi seyredin din
sömürüsünü...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA:
1/Yapılardaçıkın-
tı. 2/ Asya'da bir
ülke... Edremit
Körfezı kıyısında
turistik bir yer. 3/
Yapmacıklı davra-
nış... Bir pamuk
cmsi.4/Halıyada
kılim dokunan
tezgâh... Derıden
sızan sıvı. 5/ So-
ğuklasıcakarası..
Uzaklık anlat-
makta kullanılan
söz. 6/ Tamamla- .
yıcı sesler eklenmış müzik
parçası. 7/Birbağlaç... Kiraz
rakısı. 8/ Genellikle kürkten
ya da gösterişli kumaşlardan
yapılmış uzun omuz atkısı. 9/
Dınlenmek ve sağiık kazan-
mak ıçın gıdilen orman, dağ.
göl kıyısı gibi yerlen kapsa-
yan turizm etkinlığı.
YUKARIDANAŞAĞrYA: V
Yorgan, şılte gıbı şeylen ın
ve aralıkh dıkmek. 2/ Yunan
mitolojısinde aşk tannsı...
Kamboçya'nın para bınmı. 3/ Semer ya da eyerin ilen kay-
masını önlemek için kullanılan kayış... Boru sesı. 4/ Bıtiş-
me çızgısı... Erkekliğin ve dışılığin belırlenmesinde rol oy-
nayan kromozom. 5/ Kazı yerı... Bir nota. 6/ Bir tür erkek
deve... Dar, uzun ve hafıf bir yanş kayığı. 7/Gelir... Kılime
benzer. renkli ve motifli uzun yolluk. 8/ tki kulplu küfe
biçiminde büyük sepete halk dilinde verilen ad. 9/ Çanak-
kale Boğazı'nda bir burun.. Bir Asya ülkesinın başkenti.