27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23OCAK1996SALI 10 HABERLER Türk ve îslam Eserleri Müzesi Müdürü Nazan Ölçer, Darphane binalanyla ilgili görüşlerini açıkladı: Darphane., Tarflı Vakfi'na verflmemeB LEYLA TAVŞANOĞLL Tarihi Darphane binaJannın, toplum- sal tarih müzesi yapılmak üzere Kültür Bakanlığı tarafından Ekonomi ve Top- lumsal Tanh Vakfı'na tahsis edilmesiy- le ilgili tartışmaiar sürerken vakıfyöne- ticileri Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Nazan Ölçer'e sert suçlamalar yöneltiyorlar. Vakfin kurucu üyelerinden ve bir dönem yönetim. kurulu üyeliği yapmış olan Nazan Ölçer'in vakıf yöne- ticileri tarafından mahkemeye verilece- ği haberleri var. Tarih Vakfı Başkanı Prof. llhan Tekeli ve Genel SekreterOr- han Silier, aynca Nazan Ölçer'i, baş- langıçta müze mekânı olarak Darpha- ne'yi önermck, ama sonradan bundan geri adım atmakla suçluyorlar. Nazan Olçer'le bu son gelişmeleri aynntısıyla konuştuk. Konuşmamız sorulu-yanıtlı şöylegelişti: - İstanbul'daki tarihi Darphane bina- larının Ekonomi ve Toplumsal Tarih Vakfı'na Kültür Bakanlığı tarafından tahsis edilmesinin ardından patlak veren tartışmaiar sürerken Cumhurbaşkanlı- ğı'nın, binalan yeniden Kültür Bakanh- ğı'na devretmek için çahşmalar yaptığı bildirildi. Tam bu sırada Vakıf Başkanı Prof. İlhan Tekeli'nin Kültür Bakanlı- ğı'na gönderdiği bir yazıda size a£ır eleş- tiriler getiriliyor. Bu yazıda gerçekleri saptırmakla suçlanryorsunuz. Örneğin Darphane alternatifini Tarih Vakfı'na öneren kişi siz olduğunuz haklc buna da- ha sonra karşı çıktığınız belirtiliyor. Bu suçlama doğm mu? ÖLÇER - Doğrusu kendimi böyle bir savunma hattında bulmak beni çok şaşır- tıyor. Çünkü burada iki türlü yanıltma söz konusu. Ben Tarih Vakfı'nın kurucu üyelerindenim. Başmdan ben kurulma- sı düşünülen Toplumsal Tarih Müze- si 'nin çekirdek grubunda yer aldım. Bu- nunla ilgili bürün koordinasyon ve pro- je üretiminin büyük bölümünün bana yüklendiğıni gördüm. Bunu da orada ça- lışan diğer kişılerle birlikte keyifle yap- tım. Benım dışımda Prof. Dr. Halil ınal- ak, Prof. Dr. Burhan Oğuz, Dr. Şükrü Arslanyürek çalışma grubunun ilk üye- leri ıdıîer. Kurulacak müze, gündelik yaşamı yansıtacaktı ve büyük bir sahaya ihtiya- cı vardı. Başından beri de büyük bir ala- na sahip, günümüzde modası geçmiş bir teknolojinin de izlerini banndıran boş bir sanayi binası söz konusuydu. Bütün çalışmamızı da bu yönde yoğunlaştırdık. Zaten kurulması düşünülen müzenin adı- nın da "Teknoloji ve Toplumsal Tarih Müzesi" olması planlanmaktaydı. Çalışmalann başladığı 1992Temmuz ayından başlayarak bu işle görevii Dr. Şükrü Arslanyürek ve Prof. Dr. Burhan Oğuz ile birlikte, bizden talep edılen ra- porlan sunduk. 24.8.1992 tanhli "Tek- notoji ve Toplumsal Tarih Müzesi İçin Düşünceler r> adlı raporunda bu müze için r D eski fabrika, sanayi binalaıı ıu,ı ucpo- lann uvgun mekân sunduklan, pek çok semt \e yapının yanı sıra Sultanahmet yöresindekı yapılardan (bu arada Darp- hane ve Sultanahmet Cezaevi) söz edil- mekte, ancak hemen bunlann Kültür ve Turizm bakanlıklanna tahsisli ve önce- lik veren yerler olduğu ilave edilmekte ve Haliç-Yedikule-Kazlıçeşme yöreleri tavsive edilmektedir. Raporda aynen şöyle diyordum: "Kültür Bakanlığı na 1981'de tahsis edilip henüz bir işlev \erilmeyen eski Darphane binası (Sultanahmet) veya Sul- tanahmet Cezaevi gibiyapılar da bu ama- ca hizmet edebilecek özelliklere sahiptir. Ancak Kültür ve Turizm bakanlıklanna öncelik tanıyan bu binalar ve Sultanah- met çevresinden çok, sayısız eski sanayi yapısını banndıran Yedikule, Kazlıçeş- me veya Haliç çevresine yönelmek. daha gerçekçi bir seçenek olacakör." Sız bütün bunlan söylemeyip oradan tek bırcümle zikrederseniz, buna istedi- ğiniz anlamı da verebilirsiniz. Aynı şekılde Dr. Şükrü Arslanyürek'in raporunda da öncelik, sırasıyla Sütlüce Mezbahası, Taşkızak Tersanesi, Yediku- le, Arap Camii çevresi ve Tophane'ye verilmekte, bunlann arasında Darpha- ne'nin adı geçmemektedir. Kaldı kı 1992 yılı, bu çalışmalann ba- şıydı. 1992'den sonra çok yol alındı. O sırada Istanbul Büyükşehır Belediye Başkanı olan Nurettin Sözen'in varlığı vakfa büyük destekti. Sözen, vakfin ilk binası olan Zından Han'ı tahsis etmişti. Ve dıkkatler, belediyeye ait olup dogal- gaza geçişle boşaltılacak olan Gazhane bınasına yöneldi. Onunla ilgili uzun ko- nuşmafaryapıldı. Hatta bu, vakfin faali- yet raporlannda bile uzun uzun belirtil- mi§tir. Nitekim 1993 yılı Mayıs ayında yapı- lan "Toplumsal Tarih Müzesi Kuruluş Sorunlan lluslararası Sempozyu- mu"nda da esas gündemi Gazhane ve Haliç yöresindeki binalar teşkil etti; ya- bancı uzmanlann gezdiriidiği güzergâh da bunlar oldu; darphanenin ne adı geç- ti ne de gezildi. Ondan sonra Cibalı Tü- tün Fabrikası da gündeme geldi. 1993-94 yıllan, tamamıyla bu konuşmalar ile geç- ti. Ama Darphaneîden hâlâ bahsedilmi- yordu. Ben I994'ün Mart ayından son- ra da çalışmalara, başka büyük bir sergr projesinin yükümlülüğü bana verilmış olduğu için, tümüyle katılamadım. 1994 Ağustos ayına kadar yönetim kurulu üyeliğini ve vakfin müze projesinin de görünürde yöneticiligini yürüttüğüm dö- nemde vakfin Darphane ile ilgili giri- şimleri olduğunu kesinlikle bilmiyor- dum. Benden sonra Dr. Nuşin Asgari, Kngin (Özendes) Çizgen, Dr. Filiz Çağman, Dr. Alpay Pasinli gibi müzeci. uzman ve ara$tırmacı arkadaşlar çalışmalan sür- dürdüler. Onlardan duyduğum kadany- la Darphane kelimesi diğer bınalann ya- nı sıra, yavaş yavaş telaffuz edilmeye başlanmış, fakat Darphane'nin hedef bi- na olduğu bu çekirdek gruba dahi söy- lenmemiş, değişik alternatifler ojduğu belîrtilmiştir. Anlaşılan. vakıf Şubat 1994'ten ıtibaren Darphane'yi tek alter- natif olarak çoktan benimsemiş ve bunu gizli tutmayı uygun bulmuş. arphane verilmemeli. Çünkü burası için Kültür Bakanlığı tarafından geliştirilmiş projeler var. Oradaki bütün bınalann işlevleri ve çalışma hazırlıklan sürüyor. Ben ve bütün meslek arkadaşlanm bu bınalann vakfa verilmesine bu nedenle karşı çıktık. Önde gelen arkeolog, sanat tarihçisi ve müzecilerden oluşan yaklaşık 700 kişilik bir grubun imzaladığı deklarasyonda da bu yeterince vurgulanmaktadır. - Darphane alternatifi 1994'ün Eylül ayında yapılan (CAMT toplantısında desteklendi mi? ÖLÇER - İCOM (Dünya Müzeler Konseyi) UNESCO'ya, dolaVısıyla Bir- leşmişMilletler'ebağlıdır. ICOM'unalt komitelerinden ICAMT'ın (Internati- onal Committee for Architecture And Museum Techniques) Yönetim Kuru- lu'na 1992 yılında ilk Türk delege sıfa- tıyla seçildim, bu yönetim kurulu üyeli- ğim hâlâ da sürmektedir. Bu toplantıla- nn herbiri, heryıl değişik başlıkJaraltın- da, ayn bir ülkede yapılır. Türkiye'de böyle bir toplantı daha önce yapılma- mıştı. 1994toplantısının Istanbul'da ya- pılması teklifini İCOM Türkiye Milli Komitesi'nin onayı ile götürdüm, kabul edildi. -Sizce Darphane vakfa verilmeli mi? ÖLÇER - Darphane verilmemeli. Çünkü burası için Kültür Bakanlığı ta- rafından geliştirilmiş projeler var. Ora- daki bütün binalann işlevleri ve çalışma hazırlıklan sürüyor. Ben ve bütün mes- lek arkadaşlanm bu binalann vakfa ve- rilmesine bu nedenle karşı çıktık. Önde gelen arkeolog, sanat tarihçisi ve müze- cilerden oluşan yaklaşık 700 kişilik bir grubun imzaladığı deklarasyonda da bu yeterince vurgulanmaktadır. Yoksa Ta- rih Vakfı'nın kuracağı bir müzeyi herkes destekliyor. Ben de zaten desteklediğim için bu kısıtlı zamanım içinde iki yıl bo- yunca onjarla çahşmalar yaptım. Darphane'nin vakfa verilişi aşamasın- da Kültür Bakanlığı benden bir rapor is- tedi. Istenen bu raporda ben Darpha- ne'nin neden verilmemesi gerektiğini anlattım Vakıf yöneticileri. benim için "Başlangıçta öyle söyledi Sonra sözleri- ni tamamıyla değistirdT diyor. Ama doğru değı I. Çünkü ben başından beri bununla ilgili onlarca yazılı rapor yazdım, onlarca konuşma, tartışma yap- tım ve hep aynı şeyi söyledim. 1993 vılında gerçekleştirilen "Top- lumsai Tarih Müzesi Kuruluş Sorunlan Sempozyumu"nda da Darphane'nin adı bile geçmemişti. Burada yanılgı şundan kaynakJanıyor Darphane'de devletin gerçekJeştirme- ye başladığı başanlı bir proje vardır. Bu projenin daha birinci basamağı hayata geçirilmiştir. Diğer binalarda kitap, hey- kel, mozaik, duvarresmi, tekstil koruma ve onanmı ile fümigasyon birimlerinin açılması için çalışmalar sürerken, eski Meskukat Müzesi 'nde uzun yıllardır ha- zırlıklan süren Para Müzesi projesi ile de Darphane ve Istanbul Arkeoloji Müze- leri'nin Sikke koleksiyonunu sergileme çalışmalan için hazırlıklar yapılmakta- dır. Ancak, bu binada çahşmalar, Dam- ga ve Kıymetli Evrak Matbaası'mn ta- şınması beklendiği için gecikmiştir. Bu- nun arkası gelecekken, bindenbire önü- nün kesilip bambaşka bir işlevle bam- başka bir yere venlmesine karşı çıkıyo- ruz. - Sizce vakıf yönetûninin bu tavnyla vakıf üvelcrinin genel yapısı arasında bir çelişki yok mu? OLÇER-Tabii ki var. Beni şaşırtmak- tan çok kedere boğan da bu. Çünkü ora- da pek çok kişi, ülkenin önde gelen ay- dınlan coşku ve heyecanla yeni bir ku- ruluşun etraftnda toplandılar. Bunlann hepsi de ıyi bir iş yapmanın güveni ve he- vesiyle yapabileceklennin azamisini yapmaya çalıştılar. Vakıf iyi yayınlar yaptı, verimlı top- lantıiar düzenledı, küçük sergiler açtı. Bütün bunlar ses getirdi. Bu iyi işleri yadsımak mümkün mü? Sanıyorum vakıf, bırdenbire her iste- diğini yapabıleceği, her istediği şeyi el- de edebileceği kanısına kapıldı. Bazı iliş- ki ve dostluklar sayesinde elde etmeme- leri ya da el uzatmamalan gereken yer- leri dahi elde edebilirler gibi bir büyük- lük duygusuna kendilenni kaptırdılar. Nerededurulacağmı bilemeden, belli bir etik prensibı bile göz ardı etmek pahası- na, Istanbul Toplumsal Tarih Müzesi kurmak adına, eski eserlerin gelecek ne- sillere aktanmında çok büyük rol oyna- yan ve dünyanın sayılı restorasyon mer- kezleri ile işbirliği içinde çalışan Türki- ye'nin tek Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvan'nın gelişimini engellemiş olmayı hiçe sayarak kendilerine ait olma- yan alanlara el atma cesaretini kendile- nnde buldular. Deyimi affedin ama, ben böyle bir sal- dırganlığı haklı görmüyorum. Sanıyo- rum bu, hoş görülebilecek bir davranış değildir. 1995İN tLK YARISINDA 1.5 MİLYON TUFEK SATILPI Pompalı tüfek moda oldu GÜNDÜZ ÎMŞtR Trabzon Lımanı'ndan Av- rasya feribotunu kaçıran Çe- çen terönstlerin eylemlerinde kullandıklan Düzce ve Kon- ya'da yaygın olarak üretilen pompalı tüfeklen alabılmek için sadece "av tezkeresi"nin yeterlı olduğu belırlendı. 1995 yılının ilk yarısında 1 buçuk milyonu aşkın kişıye av tüfegi ruhsatı verildiği, bu ra- kamın 1995 yılı sonu ıtibany- la 3 milyonu aştığı belirtıli- yor. Yetkililer, ülkemizde ruh- satsız ve av tezkeresiz elde edılen silah sayısının ise bu rakamlann 3-4 katı olduguna dikkat çekıyor. Pompalı tüfeğın, av tüfeğı tezkeresıyle kolayca almabil- dıgı saptandı. Pompalı rüfek- lenn 6136 sayılı Ateşlı Sılah- lar Yasası kapsamına alınma- sı ıçın hazırlanan yasa önen- lerınden bugüne dek sonuç alınamadı. Ülkemizde ne yazık kı pompalı silah alımı sadece bir dilekçeyle sınırlı. Eğer pom- palı silahlardan edinmek ısti- yorsanız bulunduğunuz yenn en büyük mülkı amırıne bir dılekçe ile başvuruyorsunuz. Aynca dilekçeye ek olarak sağlık durumunuzu gösteren bırraporu, Cumhunyet Savcı- lığı'ndan sabıka kaydı. nüfus cüzdanı ömeğı. ıkametgâh ve SİLAH KAÇAKÇILIGIYLA SAVAŞ Tahran ve Şam'a ışbırlığı onensı ANKARA (Cumhuriyet Bürnsu) - Türkiye, silah yüklü 6 TlR'ın yakalanmasmm ardından Jran ve Suriye'ye silah kaçakçıhğına karşı işbirliği yapmayı önerdi. Söz konusu ülkelerin büv-ükelçüerinin Dışişleri Bakanlıği'na çağnlarak olayın birlikte soruşturulması olanaklannm araştmldığı kaydedildi. Hatay'ın Reyhanlı ilçesi Cihvegözü Smır Kapısı'nda patlayıa ve mermilerle ele geçirilen 3 TIR'ın sürücüleri, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükeiçi Ömer AkbeL dün düzenJediği basm toplantısında. fran'dan gelip Suriye'ye geçmekte iken Cilvegözü Sınır Kapısı'nda yakalanan TlR'lar hakkında soruşturmanın sürdürüldüğünü bitdirdi. Kamyonlarm Lübnan'a gittikierinin anlaşıldığıru belirten Akbel. her iki ülkenin Ankara'daki büyükelçilerinin konuyla ilgili olarak bakanlıga davet ediidiğini bildirdi. Akbel, her iki ülkeden de henüz yanıt aiınamadığmı kaydederek tçişleri Bakanlığı'ndan bir heyetin bugün Şanhurfa'ya giderek bölgede konu ile ilgili incelemelerde bulunacağını söyledi. Iran sınır kapısmdan Türkiye'ye giren TlR'larda bir ihbar üzerine yapılan aramada, çok miktarda suikast mermisi, Kalaşıîikof mermisi, büyük havan mermisi contası, küçük havan mermisi contası, tahrip kalıbı, sevk fişeği, dinamit tozu, plastik mayın ve barut ele geçirilmişti. 6 TIR'ın da îran'dan gelip Lübnan'a gidiyor olması, silahlann PKK kampma gönderildiği yorumlanna neden olmuştu. Hatay'ın Reyhanlı ilçesi Cilvegözü Sınır Kapısı'na yapılan aramada, içerisinde çok sayıda patlaycı maddc ve mermi ele geçirilen 3 TIR'tn sürücüleri tutuksuz yargılanmak özere serbest bırakıldı. Haklarındaki soruşturma tamamlanarak dün öğleden sonra mahkemeye sevk edilen TIR sürücüleri Mehmet Afcvui, Asir Şahin ve Muzafftr Sücnfadelerıade. patlayıcı ve mermilerin Tahran'da araclanna yüklendiğinden haberleri olmadığını, kaçakçılık niyetiyle davranmadıklannı söylediler. Daha sonra mahkeme heyeti, TIR sürüctilerini tutuksuz yargılanmak üzere serbest btraktt. ıkı fotoğrafınızı ekledınız mı işlem tamam. Tek yapacağı- nız; mülkı amır tarafmdan onaylanan tezkere ışlemımz için Emniyet Vlüdürlüğü Si- lah Bölümü'nden onay alma- nız. Zaten burada da kolay ko- lay tezkennız ret ışlemı gör- müyor. Dıyelım kı gazete ılanlanndan pompalı bir silah beğendıniz. Av tezkerenızin bir suretını gönderdığıniz za- man ısterseniz adresınıze ödemelı bile göndenliyor. Gazetemızde av yazılany- la tanınan Raif Ertem.ülkc- mızde pompalı silah kullanı- mınm bir çılgınlığa dönüştü- ğüne dikkat çektı. Ertem'e göre 2'den fazla haznesı bulu- nan hiçbır silaha av tezkeresi venlmemelı. Raif Ertem. ye- nı yasayla bu satışlarda avcı- lık kulübüne üye olma özedi- gı arandığma dikkat çekerek şöyle devam etti: "Bu da kolay, çünkü a\ahk kulüpleri. Demekler Yasa- sı'na bağlı çalışbğı için üyeot- ma girişimleriniz kolay kolay geri çevriüniyor.Yani bu, işin bir başka boyutu. Pompalı SK lahlara gelince bunlarda 8-M) hazne birden yeralıyor. l ste- lik bu silahlar da omuz kandi- li bile yok. Resmen tabanca kabzası ele göre yapılmış. Cs- teük nonnal bir silahtan çok daha fazla öldürücü özelligi var. Yakuı aoşlarda birdomu- zu bile paramparça eder." Şıddete dayalı Amenkan filmlennde çok sık görülen ve "Rambo silabı" adı verılen pompalı tüfekler, yaklaşık ıkı yıldır özellıkle şeriatçı kesı- min en rağbet ettiğı silah ol- du. Pompalı tüfeklenn av tüfe- ğı olarak kullanılamayacağını kanıtlamak isteyen kamu- oyunda 'av yazılanyla' tanı- nan Metin Sertoğluda bir te- levızyon programında 20 metre uzağa koyduğu yaban ördek maketıne bu tüfekler- den bınyle ateş etmiş ve ördek maketi paramparça olmuştu. Pompalı av tüfeklen peşpe- şe otomatık olarak 6ile 8 fışek atabiliyor. Şu anda piyasa fi- yatı 50-60 milyon lıra arasın- da değişiyor. Yabancılan ise 80 milyon liraya müşteri bu- labiliyor. Bu tüfekler Düzce ve Konya'da yaygın olarak üretiliyor. Ossan. Huglu, Vur- san, Prenses. Ozümlü, Laser, Hilal ve Sarsılmaz gibi şırket- ler pompalı sılahlan satan şir- ketlerden sadece bırkaçı. VURULDUK EY HALKIM "unutma bizi" Uğur MUMCU KİTAP/KASET Beste Fikret KIZILOK um:ag U Ğ U R M U M C U A R A Ş n f l M A C I G A Z E T E C I L İ K V A K F I ATATÛRK BULVARI 125/6 BAKANLIKLAR ANKARA Tel" (312) 417 47 62-417 77 20 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Seyredin Din Sömünüsünü... 14 ocak pazar günkü "Ankara Notlan"nda, Gazi Mustafa Kemai Paşa'nın "Bursa Sö//ew"nı açıkla- mıştım. Bu. oldukça genış yankı yaptı; Eline sağlık"di- yenden geçilmedi. O gün, Bursa konuşmasının yanı sı- ra, Atatürk'ün ölümüne değin. yaveri olarak çalışan Cevdet Tolgay'ın tanıklığına da yer vermiştim. Bugün de Bursa konuşması ile ilgili olarak Atatürk'ün genel yazmanı (umumı kâtibi) Hasan Rıza Soyak'ın yazar Falih Rrfkı Atay'a yazdığı bir mektubunu özetle yayım- layacağım. Soyak, Dünya gazetesi başyazan Falih Rıf- kı Atay'a mektubunda şöyle diyor: "12 Aralık 1966 tarihlı gazetede 'Atatürk'ün Bursa Nutku' diye adlandınlan bir konuşması hakkındaki bsş- yazınızı -herzaman olduğu gibi- dikkatle okudum, ma- kalede Atatürk'ün 'meşruiyetçı' olduğundan bahsedi- yor, buna misaller venyorsunuz. Doğrudur, hakkınız var. Nitekim büyük birasabiyet ve kırgınhk içinde yaptığı o konuşmada da Büyük Adam'ın ittyadından (ahşkanlı- ğından) aynlmadığı gayet açık olarak göze çarpmakta- dır. Böyle bir tahlile girişmeden önce olay hakkındaki ha- tıramı anlatayım. Fzmir'deydik; buraya Bursa'dan gel- miştik; oradan aynldığımız güne kadar camilerde ezan Türkçe okunuyordu... Fakat yazdığınız gibi Atatürk, Bursa'dan aynlır aynlmaz koyu gericiler pek cesaretli bir tepkiyaratmışlar, köylere kadarezanıyeniden Arap- çaya çevirmekıçin topluca teşebbüse geçmişler... Bu- na karşı ilgili resmi makamlar hemen hemen seyirci kalmış, adetasinmişler... Eşsiz inkılapçının pek bel bağ- ladığı gençlikte de bir kımıldama olmamış... Atatürk bunu haberalınca beyninden vurulmuşa döndü, yerin- de duramaz oldu... Derhal Bursa 'ya hareketemrini ver- di. Birkaç saat içinde hazırlandık ve trene atlayarakyo- la çıktık... Yol boyunca hep bundan bahsediyor, idare- nin gevşekliğinden, gençliğin ilgisizliğinden acı acı ya- kınıyordu, yolda bir istasyonda Antalya 'dan gelen Baş- vekil İnönü ile de bu konuda uzun uzun gönjştû. Trenden Bilecik'te ındik ve otomobitlerte öğleden ev- vel Bursa 'ya geldık; o gün ve ertesi günü hadisenin tah- kiki ile meşgul oldu. Ankara 'dan Adliye ve Dahiliye ve- killeri de (bakanlan) gelmiş; onlar da mesele üzerinde sıkı soruşturmalar yapıyohardı. Atatürk, 6 şubat akşamı sofrada bahis konusu konuş- mayı yaptı, daha doğrusu yapmış... Ben sofrada değil- dim, büro diye kullandığımız odada vazıfemle meşgul- düm... Bunu, sonradan tafsilatiyle dinledim... Nitekim o akşam nöbetçi olup sofraya yakın biryerde bulunan ve pek dürüst, anlayışlı, daha doğru bir tabirte tam bir 'asker' olan arkadaşımız Cevdet Tolgay, konuşmayı dinlediğini ve bugün de lyice hatırladığını Milliyet ga- zetesine anlatmıştır (Milliyet 1 Aralık 1966). Demek ki bu konuşmanın vukuundan (oluşumundan) tereddüte mahal yoktur (kuşkuya yer yoktur)..." Hasan Rıza Soyak, daha sonra gazetecı Rıza Ruşen Yücer'injıotlanndan Ata'nın Bursa Söylevi'ni aktanyor Reşit Ülker'ın ''Ata'nın Bursa Nutku" adlı yaprtında Hasan Rıza Soyak'ın başka konulardaki anılanna da y- er veriliyor. Soyak, "Serbest Fırka" anılannı anlatırken özetfe şöyle diyor: "... Serbest Fırka (parti), bu ıhtiyaçtan doğmuştur. O zaman başlayan mücadele en son şiddetine vardığı ve birçok yerlerde tekkelerin açılmak uzere temizlenip sü- pürüldüğü; hatta fes bile ısmarlandığı yolunda haber gelmeye başladığı bir gundü. Yanına gırmıştım. Yatak odasında, yeni kalkmış, gazeteleri okuyordu. Beni gö- rünce, herzaman olduğu gibi: - Ne haber? ded/. Mevcut haberien heyecanfa an- lattım. Herzamanki sükûnetini muhafaza edıyor ve be- ni dikkatle dinliyordu. Maruzatımı (sunuşumu) bitirdik- ten sonra: - Şimdi ne olacak Paşam? dedim. 'Benim düşündüğüm gibi düşünülmüş ve hareket edilmiş olsa idi, böyfe vaziyet hasıl olmazdı. Fakat olan olmuştur; çocuk, biz işimize bakalım. Şimdi yapacağı- mız iş basittir. Devlet Reislığı'nden (Cumhurbaşkanlı- ğı'ndan) çekilmek ve partinın başına geçmek, karşı ta- raftaki arkadaşlarla müştereken (ortaklaşa) anarşi ve ir- tica (gericilik) istidatlannı (hazırlıklannı) ortadan kaldır- mak, ondan sonra da sükûnetle ve samimiyetle yolu- muza devam etmek. Belki bu suretle gayeye daha ko- lay vasıl oluruz (ulaşınz)' dedi. Bunun üzerine, ben de bugün, büyük hicapla (utanç- la) hatırladığım dar bir zihniyetle: - Ya iktidara geçerlerse? dedim. Yüzü kanştı, müteessir olmuştu. Dudaklan büzüldü, belli idi ki incinmişti. Sesini biraz yükselterek cevap verdi: - Olabilir.. ama biz.. hiçbir zaman daıma iktıdar mev- kiinde kalacağız iddiasında bulunmadık kı. Gafilane (körii körüne) devam ettim: - Ya inkılap esaslanndan ınhiraf ederlerse (sapahar- sa)? suali ağzımdan döküldü. Yüzü tekrar değişti, mavi gözlennde mesut atiye (mutlu geleceğe) olan sarsılmaz imanının şimşekleri çaktı; sesi biraz daha çelikleştı: - Haaa!.. Bak işte bu olmaz, dedi, inkılabın hedefini kavramış olanlar, daima onu muhafazaya (korumaya) muktedir olacaklardır. Cumhuriyetı inkılapla beraberkül halinde en layık ve emin birzümreye, gençlığe emanet etmişti; müsterih- ti (içi rahattı). Ben de sükûnet bulmuştum. Yanından ay- nldım." (Sel Yayınlan, Atatürk Kütüphanesi, No. 8, Ya- kınlarından Hatıralar, S. 11, Ist. 1955). Süleyman Bey, seçimlerden önce tartışmaiar sıra- sında, "Seçimleri21 ocaktanönceyapın"diyordu. Bu- nun anlamı, seçimler 21 ocaktan sonraya kalırsa din sö- mürüsü yapılacağı kuşkusuydu. Süleyman Bey bu, bil- mez mi? Seçimler yapıldı, ama hükümet kurulması 21 ocaktan sonraya kaldı. Oruç ayında, şimdi seyredin din sömürüsünü... BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/Yapılardaçıkın- tı. 2/ Asya'da bir ülke... Edremit Körfezı kıyısında turistik bir yer. 3/ Yapmacıklı davra- nış... Bir pamuk cmsi.4/Halıyada kılim dokunan tezgâh... Derıden sızan sıvı. 5/ So- ğuklasıcakarası.. Uzaklık anlat- makta kullanılan söz. 6/ Tamamla- . yıcı sesler eklenmış müzik parçası. 7/Birbağlaç... Kiraz rakısı. 8/ Genellikle kürkten ya da gösterişli kumaşlardan yapılmış uzun omuz atkısı. 9/ Dınlenmek ve sağiık kazan- mak ıçın gıdilen orman, dağ. göl kıyısı gibi yerlen kapsa- yan turizm etkinlığı. YUKARIDANAŞAĞrYA: V Yorgan, şılte gıbı şeylen ın ve aralıkh dıkmek. 2/ Yunan mitolojısinde aşk tannsı... Kamboçya'nın para bınmı. 3/ Semer ya da eyerin ilen kay- masını önlemek için kullanılan kayış... Boru sesı. 4/ Bıtiş- me çızgısı... Erkekliğin ve dışılığin belırlenmesinde rol oy- nayan kromozom. 5/ Kazı yerı... Bir nota. 6/ Bir tür erkek deve... Dar, uzun ve hafıf bir yanş kayığı. 7/Gelir... Kılime benzer. renkli ve motifli uzun yolluk. 8/ tki kulplu küfe biçiminde büyük sepete halk dilinde verilen ad. 9/ Çanak- kale Boğazı'nda bir burun.. Bir Asya ülkesinın başkenti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle