Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 EYLÜL1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
OtomOtİV İŞbaşi j okul kitaplannm bir sonraki yıla devredilmemesinin maliyeti 8 ile 20 trilyon arasında değişiyor
yapıyor
• IZMİR(A.A.)
Otomotiv sektöründe son
aylarda yaşanan
canlanmaya paralel
olarak, fabrikalarda işbaşı
yaptınlan işçi sayısında
da giderek artış oldugu
bildirildi. Sektördekı
fabrikalarda örgütlü
bulunan Türk Metal
Sendikası Izmir Şube
Başkanı Yılmaz Turan.
konu ile ilgili yaptığı
açıklamada halen
tzmir'de otomotıv ve yan
sanayiinde faaliyet
gösteren 5 fabrikada. son
bir ay içinde toplam 583
yeni işçinin işe
başladığını söyledi.
Beyaz et ithalatı
kolaylaştınldı
• ANKARA(ANKA)-
Kırmızı et ithalatının
önünün açılmasından
sonra, beyaz ette de
ithalata ilişkin bazı
sınırlamalar kaldınlarak
uygun koşullar sağlandı.
Tanm ve Köyişleri
Bakanhğı'nın
"kasaplık canlı kümes
hayvanlan. etleri ve
yumurta ithalatında
kontrol belgesi
alınabilmesine" ilişkin
tebliğde yaptığı
değişiklik, Resmi
Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girdi.
Fındık, döviz
kazandırıyor
• TRABZON(AA)-
Dünya fındık üretim ve
ihracatının büyük
bölümünü elinde
bulunduran Türkiye. bu
ürünün ihracatından
önemli miktarda döviz
kazanıyor.
Karadeniz Fındık ve
Mamulleri Ihracatçılan
Birliği yetkılilerinden
alınan bilgiye göre. l
eylül - 31 ağustos tarihleri
arasında gerçekleştirilen
fındık ihraç sezonunda
Türkiye. yaklaşık yüzde
93'lüİc bölümü Avrupa
ülkelenne olmak üzere 70
ülkeye fındık ihracatı
yapıyor.
Kitap israfinda büyük faturaEkonomi Servisi - tlk \e orta
öğretimde okutulan yüzbinlerce kı-
tabın bir sonraki sene kendilerinı
çöp tenekelerinde bulmaları. Tür-
kiye'yi tutarı milyarlarla ifade edi-
len maddi zararlara uğratırken. te-
îafisi mümkün olmayan doğal ka-
yıplaradazemin hazırlıyor. Yapılan
hesaplamalara göre okul kitaplan-
nın bir sonraki yıla de\ redilmeme-
sinin faturası 8 ile 20 trilyon arasın-
da değişiyor.
Okul idareleri tarafından okutul-
ması kararlaştınlan ders kıtaplan-
nın ömrü kısa. Yeni öğretim yılına
hazırlanan veli ve öğrencılerin kuy-
ruk başında kitap beklev ışleri süre-
dursun. bu yıl için alınan kitaplar
bir sonraki yıl kullanım dışı oluyor.
Okula yeni başlayan bir ılkokul
öğrencisinin kitap masrafı seçilen
kitabın cinsine göre 450 binle 1
milyon 250 bin arasında değişiyor.
Ortaokula başlayan bir öğrenci ki-
taplan için 700 bin-2 milyon 150
bin arası bir harcama yaparken. li-
se birinci sınıf öğrencisinin kitap-
lan için ödediği miktar 900 binle 1
milyon 450 bin arasında bir tutar.
Türkiye"de ilkokula giden 7 mil-
yon. ortaokul ve liseye kayıtlı orta-
lama 3'er milyon öğrenci olduğu
göz önüne ahnırsa, kitapların bir
J. eneni öğretim yılına hazırlanan
veli ve öğrencilerin kuyruk başında
kitap bekleyişleri süredursun, bu
yıl için alınan kitaplar, bir sonraki
yıl kullanım dışı oluyor.
akul idarelerinin hazırladığı
listelerde herhangi bir yıl için
belirlenen kitaplann bir yıl sonra
"bütünüyle" değişiyor olması,
okulların belli yayınevleriyle
yaptıklan öne sürülen "paket
anlaşmalan" iddialannı da
doğrular nitelikte.
sonraki yıla devredilmemesinin
maliyeti 8 ile 20 trilyon arasında
değişiyor.
Herhangi bir okulda bir sonraki
sene içinde okutulacak kitaplar, o
okulun öğretmenler kurulu tara-
fından her öğretim yılının sonunda
okul kapanmadan kararlaştınlıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
okullarda okutulmasına izinverilen
kitaplar isimleri, basıldıkları yayı-
nevi ve adresleriyle birlikte liste ha-
linde mayıs ayında okullara gön-
derilen Tebliğler Dergisi'nde ya-
yımlanıyor. Okul idaresi okul ka-
panmadan önce bir sonraki yıl için-
de okutulmasına karar verilen ki-
tapları bu liste ıçinden seçerek llçe
Milli Eğitim Yiüdürlügü'nebıldir-
mekle yükümlü. llçe Milli Eğitim
Müdürİüğünce de onaylanan bu lis-
te. çe\ re kırtasıyelere duyuruluyor.
Bu listeye göre hazırlığını yapan
kırtasiyecilerin önünü kesen en
önemli sorun ise listedeokutulaca-
ğı belirtildiğı halde sonradan ge-
reklı görülmeyen kitaplar. Kitabmı
önceden almış olan ınüşteri haklı
olarak geri \ermek isterken. önce-
den satılacağı garantisi venlen ki-
tap da satıcının elinde kalıyor. Ki-
taplann seçimi ve gerekliliği konu-
sundaki "keyfiyet" en çok bu işten
para kazanan tüccarla. sık sık kitap
değiştirmek zorunda kalan veli ve
öğrencileri hırpalıyor.
Ders kitaplannm seçimi ve son-
rasında okulların kendi bünyesinde
kurduklan kooperatiflerle bu kitap-
ları satması özellikle kırtasiyecile-
rin büyük tepkisine sebep okıvor.
Kırtasiye sahiplerinın okullarda
bellıbiryayınevininkitabınınoku-
tulması için yüz milyonlarla ifade
edilen rakamlann idareye "hariç-
ten" verildiği iddialan. okullarda
kurulan kooperatiflerde kitap satı-
şının "eksikfatura"edildiğiyolun-
dakı iddialarla birlikte amhyor.
Sözkonusu "riişvet" iddialan
okul idaresinin kitap seçimini yap-
ması sırasında onaya çıkıyor. Yayı-
nevlerinin bu seçim sürecinde gö-
revlendirdikleri tanıtım elemanlan
aracılığıyla "bağış*' adı altında bir
parayı okul ıdaresine önermesi ve
seçimin bu bağışlann miktanna gö-
re şekilleniyorolması iddialan. kır-
tasiyecilerin özellikle üzerinde dur-
duğ'u bir nokta.
Türkşeker
Ozbekistan'daANKARA (AA) Türki-
ye Şeker Fabri kalan şirke-
ti, Türk cumhuriyetlerinde
1992'de başlattığı şeker
fabrikası kurma girişimle-
rini, son aşamaya getirdi.
Ozbekistan'da kurulacak
fabrikaya ilişkin kredi ış-
lemlerimn sonuçlanmak
üzere olduğu bildirildi.
Türkiye Şeker Fabrikalan
A.Ş. Genel Müdürü Sela-
hattin Hun, yaptığı açıkla-
mada. Türk cumhuriyetle-
rinde anahtarteslimi şeker
fabrikası kurma girişimle-
rinin. 1992 "ye kadar uzan-
dığını kaydederek, Rusya
Federasyonu'nda iki. Oz-
bekistan'da bir fabrika kur-
mak için sözleşmelerin im-
zalandığını hatırlattı. Öz-
bekistan'daki fabrika için
Eximbank'tan kredi sağ-
landığını belirten Hun.
fabrikanın temelinın. 2 Ka-
sım 1993'te atıldığını. an-
cak belgelerin tamamlana-
maması vüzünden bugüne
kadar gelişme kaydedile-
mediğini anlattı. Ozbekıs-
tan'ın Horezm bölgesinde
kurulacak fabnkada. gün-
de 3 bin ton pancar ışlene-
ceğinı. yılda 50 bin ton
kristal şeker ve 16 bin ton
melas üretileceğini anlatan
Hun. fabnkanın toplam ta-
ahhüt tutannın. 83 milyon
250 bin dolar olduğunu be-
lirtti. Hun Türkşeker'in. bu
projede inşaat ışleri için
Yüksel Inşaat'la ortaklığa
gittığini de kaydetti.
Tııristik tesisler yaşlanıyor
YAŞLI TURİSTİK TESİSLERDE
ODA VE YATAK SAYISI
Yıllar
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
Tesis
sayısı
585
623
666
707
734
759
778
807
908
987
1054
1190
1369
1726
Oda
sayısı
34.931
36.706
37.785
40.855
40.360
40.816
42.011
45.209
50.183
55.104
61.038
75.602
92.957
124.577
Yatak
sayısı
66.634
70.913
73.375
78.609
78.575
79.683
83.332
88.533
98.704
109.359
121.881
157.516
193.512
260.000
1988 2225 164.650 340.751
DÜNYA EKOJNOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLL / LONDRA
Avrupa'da ortak para birimine
geçmek, gün geçtikçe zorlaşıyor
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin mer-
kez bankalan guvernorlan geçen haf-
ta Frankfurt'ta toplandı. Çalışmalan-
na bu ayın sonunda Valencia'da ya-
pılacak bir diğer toplantıda devam
edecek olan guvenorlar, ortak para
birimine geçişin planını aralık ayında
yapılacak AB zirvesine yetiştirmeye
çalışıyorlar. Guvernorlar çabalaya-
dursun, yine geçen hafta, Lozan'da
Dünya Ekonomik Forumutarafından
yayımlanan bir rapor, AB ülkelerinin
Maastricht koşullanna uymakta git-
tikçe daha fazla zorlandıklarını gös-
terdi.
Avrupa Birliği ülkelerinin, tek bir or-
tak para birimine geçebilmelerinin
ekonomik önkoşulları Maastricht An-
laşması tarafından saptanmıştı. Bu
koşulların gerçekleşebilmesi için
AB'yi oluşturacak ülkelerin ekonomi-
lerinin birbirlerine benzemesi gereki-
yor (convergence criteria). Dünya
Ekonomik Forumu tarafından hazır-
lanan ve geçen hafta Lozan'da ya-
yımlanan Dünya Rekabet Gücü Ra-
poru, Avrupa ülkelerinin birbirinden
çok farklı konumda olduğunu gös-
terdi. Rapora göre dünya rekabet gü-
cü klasmanında. AB içinde sadece
Almanya, Isviçre, Hollanda, Danimar-
ka ve Norveç ilk 10'a girebiliyor. Bun-
lardan Isviçre ise Avrupa Para Birliği
sürecinin dışında. Ispanya. Italya ve
Portekiz klasmanda 28,29 ve 30'un-
cu yerieri alırken Yunanistan 41'inci
geliyor. Bu rakamlar gösteriyor ki 300
milyon insandan, 15 ülkeden ve 11
ana lisandan oluşan AB içindeki ül-
keler, Maastricht koşullanna ulaş-
maktan çok uzak.
Sadece Almanya
önkoşullara uygun
Üzerinde en çok durulan mali ön-
koşula göre üye ülkelerin, bütçe açık-
lannın GSMH'ye oranını yüzde 3'ün
altına düşürmeleri gerekiyor. Bu ko-
şula ulaşmak bugün çok zor. 1995
yılsonu tahminlerine göre bütçe açı-
ğının GSMH'ye oranı Almanya'da
yüzde 2.3; Fransa'da yüzde 5, Ital-
ya'dayüzde 7.8, Ingiltere yüzde 4.2,
Ispanya'da yüzde 5.7 ve Belçika'da
yüzde 4.3. Görüldüğügibi sadece Al-
manya Maastricht Anlaşması'nın
koyduğu yüzde 3 koşuluna uyabili-
yor. Diğerteri bu noktadan çok uzak.
Ortak para birimine geçişin başla-
yacağı tarihin 1998 sonu olduğu dü-
şünülerek. o zamana kadar başka ül-
kelerin de bu ölçüte uyacak duruma
gelebileceği ileri sürülebilir. Ama bu
çok büyük bir iyimserlik olur. Geçmi-
şe baktığımızda AB sürecinin, en ra-
hatbirşekilde. ekonomik büyümenin
güçlü olduğu dönemde yoluna de-
vam edebildiğini görürüz. Bu da çok
doğal. Ekonomik büyüme ortamın-
da, ekonomiye şekil vermek için ge-
rekli uzlaşmalara gitmek, hükümetle-
rin sahip oldukları manevra alanı gö-
reli olarak genişlediği için, daha ko-
lay. Ancak ekonomik büyüme yerini
yavaşlamaya bıraktığında bu, bera-
berinde artan işsizliği de getirdiği i i
hükümetlerin manevra alanları plduk-
ça daralıyor. Örneğin, bütçe açığını
azaltmak için kamu harcamalarını
kesmek ve vergi gelirlerini artırmak
gerekir. Ekonomik büyümenin yavaş,
işsizlik oranının ise yüksek olduğu bir
ortamda, hem büyümeyi daha da dü-
şürecek, hem de işsizliği artıracak
türden, popülerliği azaltıcı, sıkı mali
politıkalar izlemek, hükümetler açı-
sından oldukça riskli bir hale geliyor.
AB ülkeleri şu sırada tam da böyle bir
dönemden geçiyorlar. Bırakın Italya,
ispanya, Portekiz ve Yunanistan'ı, i-
ki vitesli bir Avrupa oluşması halinde,
çekirdek içinde olacağı varsayılan
Belçika'nın bile bu koşula 1998e ka-
dar ulaşması imkânsız. Fransa'da ise
işsizliği azaltmayı en önemli hedef
olarak koymuş bir hükümet var. Chi-
rac yönetiminin 1998 sonuna kadar
bütçe açığının GSMH'ye oranını yüz-
de 5'ten yüzde 3.3'e düşürmek için
gerekli adımlan atması, oldukça uzak
bir olasılık gibi gözüküyor.
Sonra işsizlik sorunu var. Avru-
pa'da. özellikle Akdeniz ülkelerinde
işsizlik, Almanya, Fransa gibi ülkele-
re göre daha yüksek, yaşam koşulla-
rı ise çok daha ağır. Bu da olası ışçi
göçlerinden dolayı, tek para birimine
geçmenin önünde sadece ekonomik
değil. aynı zamanda büyük bir politik
engel. Orneğin Alman kamuoyunun,
markın bir başka ortak para birimi ile
değiştirilmesine. bu korkuyla ancak
Maastricht öiçütlerine kesin bir şekil-
de uyulması ve işsizlik oranlarmın üye
ülkelerde birbirine yakın bir düzeye
gelmesi koşulu ile evet diyeceği bili-
niyor. Alman ve Fransız kamuoylan-
nın muhalefeti sürdüğü sürece de or-
tak para birimine geçiş söz konusu
değil.
Politik koşullar da çok
uygun değil
Söz politik engellerden açılmışken,
geçen günlerde yayımlanan Avru-
pa'nın Çürük Merkezi isimli kitaba
değinmeden edemeyeceğim. Kitabın
yazan Bernard Conolly 17 yıldır/Av-
rupa Komisyonu'nda çalışan ve
1986'dan beri de komisyonun para-
sal ilişkiler kısmında görevli bir bü-
rokrat. Kitabın ana fikrine göre AB, ne
mümkün ne de istenir bir gelişme.
Yazar özellikle Almanya-Fransailişki-
,şjne dikkati çekerek, birlik sürecinin
bu iki ülke arasındakı çekişmeyi hız-
landıracağını ve birleşik bir Avru-
pa'nın bu iki ülkenin birbıri ile kıyası-
ya bir egemenlik mücadelesine gire-
cekleri bir arena olacağını ileri sürü-
yor. Yazar yoğun olarak tarihsel ör-
neklere de başvurarak adeta bir sa-
vaş olasılığını ima ediyor. Almanya ile
Fransa arasındaki liderlik çekişmesi
üzerine, bu noktaya kadar uzanacak
bir spekülasyon yapılabilir mi bil-
mem. Ama bu iki ülkenin Avrupa için-
de, halen birbirinden farklı nüfuz alan-
ları oluşturmaya devam ettiği de bir
gerçek. Bu iki ülke arasında, özellik-
le AB'nin elindeki kaynaklann kulla-
nılmasına ve bırliğin Doğu Avrupa'ya
doğru genişletmesine ilişkin önemli
görüş farklılıkları yar.
Fransa'nın etki alanı, Avrupa'nın
Akdeniz ülkeleri ile Kuzey Afrika'dan
oluşuyor. Fransa bir taraftan, AB fon-
lanndan ispanya. italya gibi ülkelerin
daha fazla faydalandırılmaşt için ça-
balıyor; diğer taraftan politik ekono-
mik birçöküş olasılığının, dolayısıyla
Avrupa'ya yönelik yeni bir göçmen
dalgasının başlaması tehlikesinin gi-
derek artmakta olmasını göz önüne
alarak, Kuzey Afrika ülkelerine yar-
dım edilmesini istiyor. Fransa'nın Ak-
deniz bölgesine öncelik tanıyan bu
yaklaşımına karşılık Almanya, kendi
etkisinin hızla artmakta olduğu Doğu
Avrupa ülkelerinin AB fonlarından da-
ha çok faydalandırılmasını, birliğin bir
an evvel Doğu Avrupa'ya doğru ge-
nişletilmesini istiyor. Fransa ise Al-
manya'ya siyasi ve ekonomik olarak
yakın ülkelerin katılmasıyla, AB'nin
karar mekanizmalannda, en azından
oy verme süreci içinde, etkisinin za-
yıflamasından endişe ediyor. Bu yüz-
den, AB'nin acele ile Doğu Avrupa'ya
doğru genişlemesinden yana değil.
Bir de birliğin gerçekleşmesi halin-
de ortaya çıkmasından korkulan
olumsuz gelişmeler var. Bunların ba-
şında ortak para birimine gecişie bir-
likte birleşik pazarın son bulması ve
korumacıiık eğilımlerinın güçlenmesı
tehlikesi geliyor. Dahası şimdiden AB
çekirdek ülkeleri, geçen dönemde,
belirgin bir şekilde devalüasyon ya-
şayan diğer Avrupa ülkelerinin reka-
betine karşı ıç pazarlarını korumaktan
bahsediyorlar. Buna. işçilerin serbest
dolaşması korkusu eklenince, tek pa-
ra birimi gerçekleştikten sonra sınır-
lann kapanmaya ve iç pazarların ko-
runnmaya başlaması gerçek bir teh-
like olarak ortaya çıkıyor.
Özetle, görünen o ki tüm çabalara
rağmen, ortak para birimine geçiş,
gerçekleşmesi zor bir hülya olmaya
devam ediyor. Bu madalyonun birde
öbüryüzü var. Global para piyasala-
rı, bir gün umutlarını, ortak para biri-
minin oluşmasından kestiklerinde.
dönüp her ülkenin parasını, ekonomı-
sinin göreli konumuna göre değer-
lendiımeye baştayacaklar. Bu yüzden
döviz piyasalarını daha birçok çal-
kantının beklediğini söylemek yanlış
olmaz. Belki de bir istisna Isviçre
Frangı. İF, AB sürecinin bir parçası ol-
madığı için herdalgalanmada herke-
sin almak istedıği bir sığınak para ko-
numuna yükselebilecek.
Ekonomi Ser\isi- L'lke-
mizdekı dö\ız girdisinin
yüzde 20'sıni sağlayan tu-
rizm sektörünü. önlem alın-
madığı takdırde "ciddibirfı-
nans darboğazı" bekliyor.
Uvmılanmakta olan yüzde
15'îik KDV oranı. 199()son-
rasında Körfez Savaşı ve te-
rörden kaynaklanan imaj bo-
zukluğu. ayrıca fiyatların
konjonktürel nedenlerle dü-
şük tutulması. tesis venıleme
çalışmalanna kaynak yaratıl-
masını engelliyor.
Artan turist sayısına rağ-
men turizm gelirlerınde
önemli bir artış gerçekleşme-
dığini belirten TÜSİAD
Yüksek Istişare Konscyi ve
Turizm Yatınmcıları Derne-
ği Yönetim Kurulu üvesı Yıl-
maz Ulusoy. tesislerin 5. 10
\e 15 yıllık bakımlarının ya-
pılmaması halinde 2-3 yıl
içerisindeyaralann sanlama-
yacağını ve köklü yatırımlar
isteyen. sıkıntılı bir noktaya
gelineceğini söyledi. Ulusoy.
kurulacak bir Turizm Konse-
yı'nın dünya turizmınin geç-
mişini değerlendirerek, Tür-
kiye için 10 yıllık master
planı hazırlanmasının gerek-
tiğine dikkat çekti.
TuristikOtelcilerve tşlet-
meciler Birliği Yönetim Ku-
rulu Başkanı Ali Giireli ise
tesislerin büyük bir kısmı-
nın 1986-1990 yıllan arasın-
da yapıldığını ve averaj ya-
şı olan 7"nci yılında yenilen-
mesi gereken tesislerin eko-
nomik tıkanıklıklar nede-
niyle ihmal edildiğini sö\ le-
di. Güreli. yüzde 15'lik
KDV oranından yüzde
5'inin bir fona aktanlarak
raehabilitasyon amacıyla
kullanılmasını önerdı.
IfLıştnıı dönen DAF,
yeniden gaza basb
OZGIRULISOV
Hollanda'nın
Eindhoven kentini.
futbolkolik Türkiye.
futbol takımından
tanıyor. Oysa Eind-
hoven'ın Hollanda
endüstrisinde ayrı
biryeri var. Eindho-
ven. Hollanda'nın
önde gelen sanayi
kuruluşlan Philıps'e ve DAF kamyonları-
na evsahipliği yapıyor.
1993 yılındakı iflastan sonra Hollanda
ve Belçika hükümetlerinin çabalarıyla ye-
niden kurulan DAF. Batı Avrupa"daki pa-
zarpayını giderek yükseltiyor. 1994"ün ilk
yansında müşterıye teslim edilen araç sa-
yısı 7 bin 282 iken, bu rakam 1995'in ilk
altı ayında 11 bin 353'e çıktı.
Türkiye pazarında DAF-Tırsan aracılı-
ğıyla faaliyet gösteren DAF Trucks NV.
döviz piyasalannın Hollanda Florini üs-
tündeki olumsuzetkilerine karşın, 1994'ün
ilk yansına göre net kânnı neredeyse iki-
ve katlavarak. ^2.6 miKon florine (2 tril-
yon 78 milyarlira)
çıkardı. Şirketin
cirosuda. 1994 yı-
lının ilk altı ayına
göre. yüzde 42 art-
tı. Şirketin Genel
Müdürü Cor Ba-
an, eylül ayı içen-
sinde düzenlenen
kampanya çerçe-
\esinde yaptığı
konuşmada. 95"in
ikincı yarısında. cironun daha da yüksele-
ceğini belirtti.
Avrupa'nın yanı sıra. gelişmekte olan
pazarlardaki payını i'rttıımayı hedefleyen
DAF. bu çerçevede. geçen nisan ayında Tır-
san'ı distrübütörfırma olarak seçerek. Tür-
kiye'de faaliyetlerini. kendi adını verdiği
DAF-Tırsanaracılıfiıylayürütmeyebaşla-
dı.
DAF-Tırsan Genel Müdürü Nijazi Ka-
sap, dört aydaki satışlann. hedeflenin üs-
tünde gerçekleştiğini belirterek, DAF'ın
özellikle satış sonrası sağladığı servislerle
müşterisine en iyi hizmeti götürmeyi he-
deflediğini dıle getirdi.
KONGRE İLANI
Sendikamız Olağan Genel Kurulu 30 Eylül - 1 Ekim 1995
Cumartesi ve Pazar günleri Cihan Sokak No: 6 Sıhhiye / AN-
KARA adresindeki Büyük Sürmeli Oteli'nde saat 10.00'da
aşağıdaki gündem gereğince yapılacaktır.
İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci
toplantı 7-8 Ekim 1995 günleri saat 10.00'da aynı adreste ve
aynı gündemle yapılacaktır.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu uyarınca ilan olunur.
TEZ-KOOP-İŞ SENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU
GÜNDEM:
1 - Açılış ve yoklama,
2- Divan seçimi,
3- Saygı duruşu.
4- Genel başkanın açış konuşması
5- Konuklann takdimi ve konuşması,
6- Zorunlu organlara aday tespiti,
7- Komisyonların seçimi,
a) Tüzük Tadil Komisyonu,
b) Tahmini Bütçe Komisyonu,
c) Hesap Tetkik Komisyonu,
8- Genet Kurul'a sunulan raporların okunması ve müzakeresi,
9- Komisyon raporlarının okunması ve müzakeresi,
10- Kurulların ibrası,
11 - Yönetim, Denetim. Disiplin Kurulu ve Türk-iş Üst Kurul delege seçimi,
12-Kapanış.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
"Korkuya" Dayalı
Ekonomi Politikası
Ekonomik büyüme-enflasyon ilişkileri üzerine son
günlerinyorumlan "/(ori(ufucu"öğeleriçeriyor. Ekono-
mi politikası korku düzlemine oturtuluyor. Her zaman
olduğu gibi korku ortamı birilerinin çıkarına işliyor.
Önce, ekonomınin yılın ikincı üç ayında yüzde 12 do-
layında büyümesi "çok olumlu" sayılması gereken bir
gelişmedir. Buna karşılık, "bu büyüme oranı sürdürü-
lebilir değil, enflasyonu körükler, bu nedenle de IMF
Anlaşmalan çerçevesinde aşağı çekilmelidir" göriişü
egemen kılınmaktadır. Bunu, IMF'nin yine enflasyon
kaygısıyla "döviz rezervlerinin azaJtılması" önerisi ta-
mamlıyor. Oysa. "varıian nokta", yatırım ve üretim sü-
reçlerini ''tümüyle" özel kesimin girişimciliğine bıra-
kan, özelleştirmeyi tek çıkar yol sayan ve özellikle de
sermaye gelirlerini vergi dışı tutan anlayışının doğal so-
nucudur. Bu bir.
İkinci olarak, büyüme ile enflasyon arasında her za-
man bire bir ilişki kurulamaz. Türkiye ekonomisi ben-
zer bir büyüme sürecıni 1990 yılının ikinci çeyreğinde
yaşadı. ekonomi o yılın Nisan-Haziran döneminde yüz-
de 15'in üzerinde büyüdü. anımsanacağı gibi 1990'ın
büyüme hızı da yıllık ortalama olarak yüzde 9,2 ile re-
kor sayılabilecek bir düzeye ulaştı. Oysa aynı yıl enf-
lasyon oranı da toptan eşya fiyatlarında yüzde 52,3,
tüketici fiyatlarında da yüzde 60,3 düzeyindeydi. Bü-
yüme enflasyonu körükler korkutmacası, dayanaksız-
dır. Enflasyon-büyüme hızı ilişkisi üzennde korkulu söz-
ler söylemenin ne ölçüde "yüzeysel" bir bakışı yansıt-
tığının isterseniz bir de dış ömeğini verelim. Çin'de
199O'lı yıllarda yıllık büyüme kararlı olarak yüzde 12-
13 dolayındadır; bu büyüme hızı ortamında yıllık enf-
lasyon oranı ne kadardır dersiniz? Yüzde 15-20 dola-
yında.
Bu nedenle büyüme olursa enflasyon daha da yük-
selir korkusunu yaymanın gerçekçi bir dayanağı bu-
lunamaz. Kaldı ki 1995'in ikinci üç ayının büyüme ora-
nı, ekonomik bunalımın en ağır olduğu 1994'ün aynı
dönemine. yani büyümenin eksi yüzde 9,7 olduğu ay-
lara göredır: abartılacak hiçbir yanı yoktur. Bu durum-
da. büyüme ya da yüksek döviz rezervleriyle ekono-
mi ısıtılırsa enflasyon oranı artar yaklaşımında eksik.
daha doğrusu sakat olan nedir?
Sakat olan, uygulanan ekonomi politikasının vergi
anlayışıdır.
Bu sakatlık yıllardır bu köşede vurgulanıyor. Avru-
pa'da son Fransa ömeğinde olduğu gibi çoğu sağcı
hükümetlerin yaptığını, ülkemizde "popülist" olarak ni-
telenen DYP-CHP ortaklık hükümeti bile yapamıyor.
The Economist adlı haftalık derginin 2-8 Eylül 1995 ta-
rihli sayısında (s.107) OECD ülkelerinde, 1994'te, "top-
lam vergilehn yurtiçi ulusal gelire oranı" verilmektedir.
Toplam ulusal üretimden vergi payı, isveç'te yüzde
53'e ulaşıyor; Danımarka'da yüzde 50'yi geçiyor, Fin-
landiya, Hollanda, Norveç, Belçika ve Italya'da da yüz-
de 50'ye yaklaşıyor. Fransa, Almanya ve Yunanistan'da
da yüzde 45 dolayında bulunuyor.
Türkiye. 1994'te yüzde 23 vergi/ulusal gelir oranıy-
la. OECD sıralamasının uzak ara en altında yer alıyor.
Sonuçta, ne devlet başta eğitim, sağlık ve yargı gibi en
temel kamu hızmetlerini doğru-dürüst verebiliyor, ne de
bütçe açıklannı kapatarak enflasyonu besleyen kayna-
ğı kurutabilıyor.
Burada iki uyan daha gereklidir; bu oranlar, 1994 yı-
lına aittır ve o yıl Türkiye, kimi yetkililerin "Varlık Vergi-
si uyguladık" dedikleri türden olağanüstü geçici vergi
uygulamasına gitmişti; özetle, gerçek vergi oranı yüz-
de 20 dolayındadır. İkinci ve çok önemli nokta, vergi-
lerin toplum kesımlerine dağılımıyla ilgilidir. Türkiye,
OECD ülkelerinin tersine. vergilerinı, ücretli ve maaşlı-
lardan alıyor. Asgari ücretin yüzde 25'ini vergi olarak
alırken, büyük sermaye kuruluşlannın, bankalann, hol-
dinglerin vergi yukünü yuzde 10'larda tutuyor ve de gi-
derek azaltıyor. Faiz, rant ve pay senedi gibi sermaye
gelirlerini ise esas olarak vergi dışı tutuyor. •
Türkiye, "üretken-üretken olmayan" sermaye ayın-
mı bile yapmadan sermaye gelirlerini vergi dışı tutuyor.
Buna karşılık emeği acımasızca vergilendiriyor. Sonra
da enflasyonu azaltma amacıyla büyüme ve döviz re-
zervleri karşıtı bir anlayış çevresinde korkulu bir tartış-
ma ortamına sürükleniyor. Büyüme oranını ve döviz re-
zervlerini azaltma zorunda bırakılıyor.
Ekonomik büyüme. adı üstünde üretimin ve işbulma-
nın artması demektır. Buna karşı çıkılması, esas olarak
çalışanlann zarannadır. Bu nokta biryana son büyüme-
döviz-enflasyon bağlantısı korkutmacalarınm çok so-
mut bir amacı vardır: Bu yılın sonuna dek ve gelecek
yıl emeği karşılığı yaşayanlara gelir artışı vermemek.
IMF-hükümet ve kimi basın yayın kesimlerinin geliş-
tirdiği korkutucu görüşler dikkat edilirse, "bütçe çalış-
malarının yoğunlaşacağı" bir dönemin hemen ön-
cesinde yapılıyor. Son iki yıl boyunca yapıldığı gibi üc-
ret ve maaş artışlannın sınırlı tutulmasını da sağlayacak
bir kamuoyu ortamı yaratılıyor.
"Işçiler, memurlar, dar ve sabit gelihiler, küçüküreti-
ciler sakın bir şey istemesin, sonra enflasyonu ön-
leyemeyiz" denilmek isteniyor. Oysa emekçiler açısın-
dan, yıllann kanıtladığı. "korkunun ece/e faydası yok"
gerçeği. geçerliliğini koruyor; enflasyon sürekli onlan
vuruyor.
GENEL KURUL İLANI
TÜRKİYE TÜTÜN, MÜSKİRAT,
GIDAVEYARDIMCIİŞÇİLERİ
(TEK GIDA-İŞ) SENDİKASI
GENEL BAŞKANLIĞI'NDAN
Sendıkamızın 10. Olağan Genel Kurulu, aşağıdaki
gündemi görüşmek üzere 06-07-08 Ekim 1995 tari-
hinde, Konaklar Sokak No: 1, 4. Levent'teki Genel
Merkezimiz Genel Kurul Salonu'nda, saat 13.00'te
başlayacaktır.
Delegelere ve ilgililere duyurulur.
TEK GIDA-İŞ SENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU
GÜNDEM:
1 - Yoklama ve açılış,
2- Genel başkanın açış konuşması.
3- Genel kurul başkanlık divanı seçimi,
4- Saygı duruşu,
5- Misafirlerin takdimi ve konuşmalan,
6- Komisyonların seçimi,
a) Hesap Tetkik Komisyonu, ^
b) Tahmini Bütçe Komisyonu,
c) Tüzük Tadil Komisyonu,
7- Çalışma, mali ve denetleme kurulu raporlarının
okunması ve müzakeresi.
8- Komisyon raporlarının görüşülmesi,
9- Kurulların ibrası,
10- Ana tüzük hükümlerine göre seçimler,
a) Genei Yönetim Kurulu Asil ve Yedekleri,
b) Genel Denetim Kurulu Asil ve Yedekleri,
c) Genel Disiplin Kurulu Asil ve Yedeklen
d) Türk-İş Genel Kurulu'na katılacak delegeler,
11 - Kapanış.
Not: Nısap temin edilemediği takdirde, ikinci toplantı
13-14,15 Ekim 1995 tarihlerinde aynı yer ve saatte
yapılacaktır.