16 Şubat 2025 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EYLÜL1995PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Yayıncılar Birliği Başkanı Atıl Ant, yasal yollarla ve yayıncılann birlikteliğiyle mücadeleden yana: Da\aıusıııa^ korsan belasmı teıııizler Yayınevlerinin dağıtım şirketi: DaDa Yedi yayınevi, Afa, Altıkırkbeş. Cem, Düşiin, Hü, Kavram ve Oglak, yaklaşik bır buçuk yıldır üzennde çalışılan birprojeyi yaşama geçirdıler ve dağıtım çalışmalannı tek elde topladıfar. "DaDa" adıyla kurulan bu şırket üzenne Türkiye Yayıncılar Birlığı Başkanı. Afa Yayınlan sahibi Atıl Ant ile görüştük. DaDa'yı. kısaca. "Dağıtımcılara dağınm yapmak amacıyia kurulan bir şirket" olarak özetliyor Ant. Yayın sektörünün çoktandır bozulmuş olan. yayınevi-dağıtım- kitapçı-okurbağını yenıden kurmayı amaçlayan DaDa gibi bir oluşumun sektör içın taşıdığı önem, yayıncıları ılk kez bir araya getirerek tüm satış ve dağıtım yetkilerini kendi bünyesınde toplamasından kaynaklanıjor. "Bu yedi yayınevi yalnızca ilk adımı atrnış, oldular, bu çaJışmaya kahlacak yayınevleri ile asıl amaç doğrultusunda hızlı adımlar aölahilecek. dağıtım şirketlerinin gerçekten dağıum yapar hale geunesi, kitapçılarda kitaplann bulunabilmesi. okunın kitaba kitapçıdan istedigi anda ulaşabilmesi için taşlar yerine konulabilecek" dı>or Ant. Yaymcılık sektörünün artık. geleneksel yapısını kırmasının kaçınılmaz bir gereksinim olduğunu vurgulayan Ant, sektörün '80 sonrasında kitap türü seçme. basım kalitesi gibi konularda müthiş bir gelışme gösterdiğini, ancak kitap dağıtımı ve satışında geri kaldığını belirtiyor. Yayıncılann. yaşamlannın büyük bır kısmını kitap dağıtmak ve kazanılan paranın tahsilatı peşinde koşmakla harcadığını savunan Ant'a göre DaDa. bu sorunlann üstesınden gelmek ve yayıncıyı asıl amacı olan kitap basmaya yöneltmek amacından yola çıkıyor. "DaDa. yayınevleri yerine rûm dağıtım, satış, tahsilat ve ödeme işlerini üstlcnince, yayıncılann kafalannda rakamlann yerini Idtaplar alacak" dıyen Ant, başlangıç noktası olarak piyasanın dengelerini belirlemek ve ciddi bir düzene sahip bir sektör yaratmak amacından hareket ettiklennı belirtiyor. "DaDa'nın 1 eyliilde çakşmaya başlamasının ardından. bu flkre en başından oiumlu yaklaşan kimi yayınevlerin de DaDa'da >er alacağını bifiyoruz. ama bu gelişme olmadan da 1000 kadar kitabın tek merkezden dağıtıldığı, bu kadar kitap için belli periyotlarda katalog yayımlandığı, khap fiyatlannın yine bu periyotlara göre disiplinc edildiği, giderek bir kitap dergisini çıkaran. büyük merkezler dışındaki kitapcılara da hıziı ve geniş biçimde ulaşmayı amaçlayan bir yapı oluşturma umudundayız" diyen Atıl Ant. şirketin, yayıncılık sektörünün geleneksel kalıplannı yıkacağını ve sektörü, günümüz piyasa koşullan çerçevesinde bir adım daha ileriye taşıyacağını düşünüyor. DL'YGU DLRGUN "Korsan yayıncılık" Türkiye içın yenı birkavramdeğil. Yayınevlerinin kimi ki- taplannı gizli yollardan basarak pıyasa- ya süren ve çok büyük paralar kazanan korsan yayıncılar. yayıncılık dünyasının belini yıllardır büküyor. Okullann açıl- maya hazırlandığı şu günlerde. bu kez ders kitaplannın korsan baskılan günde- me geldi. Geçen günlerde. Ankara'da Millı Eğı- tim Bakanlığı'nın ders kitaplannı basan bir korsan şebeke ele geçirildi. Istanbul. Ankara ve Izmir'de de konuyla ilgili yet- kililer alarmda... Yayınevleri için yaşamsal bir tehlike oluşturan korsan yayıncılığın önü nasıl alınabilir?Yayınevlerı korsanlarla nası) mücadele edebilir? Okur, korsan yayın- lar hakkında nasıl uyanlabilir? Bu ve benzen soruların yanıtını Yayıncılar Bir- liği Başkanı Atıl Ant'tan alıyoruz: "Zaten zor şartlarda yüriiyen ve bü> ük sıkıntılar yaşayan yayıncılık sektörünün sırtına bir de bu korsan belası bindi. Korsan yayın- cılığı. yasal düzenlemelerdeki eksiklik \e kitabın kitapçılardan başka yollarla satıl- ması teş^ik ediyor. Buna bir de indirimli khap satma alışkanlığını eklemek zorun- dayız." Korsan yayınlann indirimli satış nok- talannda bol miktarda bulunduğuna di- kat çeken Atıl Ant. belediyelerin bu ko- nuda dikkatli davranmasından yana. Kor- san yayıncılığın tümüyle kayıt dışı eko- nomının bir ürünü olduğunu söyleyen Ant. yasal boşluklann korsan yayıncılı- ğı beslediğini vurguluyor: "Bu sene yürürlüğe giren Fikir ve Sa- nat Eserleri Kanunu'nda korsanla ilgili açık yasal düzenlemeler gerektiği konu- sunda yetkililere taleplerimizi defalarca ilettik. Yasada korsan y ay ıncılığın açık ta- rifi yok. Re'sen takip ve korsanlara hı/lı baskıniar yapmamızı sağfayacak düzen- Ant "Korsan y avıncılıkla mücadelede okura güveniyoruz" diyor. lemekr de yasaya konulmadı." Ancak bunun yanı sıra kanunun 71. maddesı "Bir eseriizinsb olarak umuma arz eden ve yayımlayanlara" 3 aydan bır yıla kadar hapis ve 300- 600 mılyon ara- sı para cezası getiriyor. Yine 1995 Hazı- ran ayında yürürlüğe giren "markalar, patent ve lisans haklan*". yayınevlerine yenı imkânlartanıyor. Atıl Ant, bu geliş- melenn korsan yayıncılarla mücadelede yayınevlerine önemli fırsatlar sağladığı- nı düşünüyor. "Bütün yayınevleri kısa zamanda mar- ka tescillerini yaptınp bu yeni yasadan yararianma \e böylece yasanın getirdiği cezaları korsanlara uy gulatma imkânına ka\ uşacaklardır" dıyen Ant. yasada, kor- san kitabın üretıldiğı makınelerın imha- sına olanak veren cezalann da bulundu- ğunu ekliyor. Atıl Anfa göre korsan yaytncılıkla mücadelede yayıncılann önünde uzanan iki yol var: "Yasal yollar \e yayıncılann kendi aralannda gerçekleştirecekleri da- yanısma" Bu dayanışma kapsamında ne- ler yapılabilır sorusuna, Atıl Ant'ın ver- diği yanıt çok net: "Korsan kitap ve indi- rimli kitap satan yertere hiçbir yayıncı ki- tabını vermeyeeek. Bu noktalara khap ve- ren dağıtıcılara da hiçbir sekilde kitap ve- rilmeyecek. Türkiye Yayıncılar Birliği korsan kitap satmayan kitapcılara' Bu ki- tabevinde korsan kitap satılmaz" yaztsi bulunan bir plaket asacak ve bu kitabev- k-rini okura duyuracak." Bütün bu önlemler yanında en bûyük yardımı okurlardan beklediklerini söyle- yen Ant, okurlara. satın alınan her korsan kitabın yayıncının ve yazann emeğinden çalma anlamına geldiğini anlatacaklan- nı belirtiyor ve ekliyor: "Yayıncu yazar, kitapçı ve okur dayanışmasının bu beiayı sektörümüzden temizleyeceğine inanıyo- ruz." Komet'in sergisi, Sunny Murray'la açılıyor Kültfir Servisi- Avant-garde cazın temsilcilennden Sunny Murray, ressam Komet'in bugün Esma Sultan Yalısı'nda gerçekleştırilecek sergi açılışına katılmak için Fstanbul'a geliyor. Bu gece, dostu Komet için bir konser verecek olan Murray, yann akşam da Armada Oteli'nde sahne alacak Komet'in The Marmara tstanbul'un düzenlediği Esma Sultan Yalısf ndaki özel sergisınde boyadığı halılar. Galeri Nev'in 5.Sanat Fuan'ndaki standında da tuvalleri sergilenecek. Sergi boyunca lyi Şeyler Yayınlan \e Galeri Ne\ tarafından hazırlanan ve sanatçının 30 yıllık sanat yaşamını belgeleyen "Komet veöteki Komet" adlı kitabın ilk sunumu da gerçekleşecek. Sanatçı aileden olan Sunny Murray 1936 - Oklahoma doğumlu. Susquehana Güzel Sanatlar Okulu'nda, daha sonra da Hornet Müzik Okulu'nda eğitım gördü. Bu sıralarda Kenny Clarke, .\rt Blakey, Art Taylor, PhiIK Jonesgibi müzisyenlerden etkilendi. 1956'da • 'Cazda avangard davulun babası' olarak tanımlanan Sunny Murray, dostu Komet'in bu akşam Esma Suîtan Yalısrndaki sergisinin açılışında bir konser verecek. New York'a gitti. Oradaki ilk üç yılında davul çalışarak 1959'daprofesyoneloldu. Murray'ın elliii yıllann sonunda avant-garde cazın yaratıcısı ve ustası Cecil Taylor'la buluşması ile Amerikan sistemi içinde yeni bir gelışme başladı. Sunny Murray, profesyonel müzik hayatına başladıgı günden bugüne birçok büyük organizasyona katıldı, birçok da ödül aldı. Amerika'da New Port. New Orleans, Woodstock caz festivallerinde ve Lıncoln Filarmoni Center. Carnegie Hall, Town Hall ve Shakespeare Konser Tiyatrosu gibi mekânlarda ve dünyanın bır çok ünlü müzik merkezinde çalan sanatçı lluslararası Eleştirmenler Jürisi" (1966). 'En İyi Da\ulcu '(Fransal970).' En lyi Davulcu' (Japonya-1971) ve 'VV'inner of Letters of Batchdor Degree'(Oxford-1971) ödüllerini aldı. 1960'larda caz davulunu "Beat"ten azat eden adam olarak bilinen Sunny Murray. artık avant- garttan vazgeçmiş görünüyor, artık yeni bir şeyler yapmak ıstediğini belirten usta davulcu:"Ben bütün müzjklere açığım, blues'un içinde doğdum ve her zaman "bop" yaprım. Şûndilerde müziğim daha eglenceli, sanırım avant-garde artık anlamsızlaştı. Sayfay ı çevirmek gerek. Rap, biues, reggea, daha fazla mizahla, daha farklı bir reggea yapabilirim" divor. Yenî sanatçılar ne olacak? ÖZDEMİRALTAN Sanat yapma eyleminin arkasından ge- len ilk gereksinme. yapılanı diğer insan- lara sunmak ve onlann beğenısini kazan- maktır. Kendini beğendirmek için göste- rilen çabanın altında, aynı zamanda yaşa- mak ve üretmek içın gerekli olanı depo- lama zorunluluğu yatmaktadır. Maddi olanak. geçim. para... Moral. Plastık sanatlar alanında galeriler pa- zannın yarattığı ortamda dikkatlen üzeri- ne toplamanın ıse en etkili çaresi yazık kı gışe yapan bayağı film örneği. işi ucuza dökmek, şıklaştınp süslemek. gizemli kıl- mak, yani bir çaresıni bulup kötü sanat yapmaktır. Böylece sanatçı. daha yaşamı- nın başında dürüstlügünü kaybetmekte. sonra da bu iJginç yalana kendini de inan- dırmaktadır. Zira bütün sanatlar bilinen- leri yıkmakiçinyıkma veya kurumlaşmış- lan değiştirme işlemı anında ancak kendi doğallıgını ve yaşamsallığını kazanabil- ortada olduğu örneklere rastlanmaktadır. Sanat dünyasının saygınlığını kazanmış olan bu kurumlann yetkilileri her yeni sa- tın aldıklan ve sergilediklen için "Aeaba geleceğe kalabüecek mi?" endişesini taşı- maktadırlar. "Alt tarafi depoya kaldınr- sın, olur bıter" bağlamında kolayca çö- zümlenemeyecek kadar ciddi bir konudur bu. Bütün bu gerçekler ortada iken Türki- ye'de genç sanatçılar ne yapacaklardır? Galerilerin ne onlann idealist avant-gar- de zımbırtılanyla uğraşacak zamanlan, anlayışlan ne de isteseler de destekleye- cek ekonomik dirençleri vardır. İlk akla gelen devletin ilgili kurumlannın bu işi üstlenmesi gereğidir. Nitekim Akademi (MSÜ) Yeni Eğilimler Sergisi'yle Türki- ye"de ilk kez böyle bir hareket başlatmış- tı. Kurumun o zamanki kadro ve konumu böyle birhareketi yaratabiliyor. kaldırabi- liyordu. Resim bölümünün içine düştüğü durumdan sonra bu serginin ilgisiz bır eki- mektedir. Sanatçı çoğu kez enşılmesı ko- lay olmayan bu durum yerine bir yapma- cığını. tam tabiriyle sulandınlmışını koy- ma çıkmazındadır. Dolayısıyla çeşitli ola- naksızlaklarve sapma nedenleri, sanatçı- nın daha baştan ışıni bitirmeye hazırdır- lar. Bütün bu sorunlar, temelinde sanatçının tek hedefi olan dünyada en büyük olma ilişkilerinin etrafında dönmektedir. Ya en büyük olacaksınız veya hiç. Yoksa bir iki derece aşağısında gerisi pek fark etmez. Dünya müzelerinde spekülatif nedenlerle serçılenmeye alınmış. ancak büyüklenn yanı başında durmak gibi bir talıhsızlik hesaba katılmadığından tatsız sonuçlann bin elinde son nefesini verdiğini kendile- ri ve onlara bu işi yapma görevini veren- ler de iyice görünce genye sadece MSÜ Müze Derneği'nin Günümüz Sanatçı lan Jstanbul Sergisi başlıkh etkinlik kalmak- tadır. Bu serginin geçen yıl, içinde benim de olduğum ve diğer jüri üyeleri genç sanat- çılar olan jürisi benzeri sergi ve yanşma- lara seçimler konusunda ilk kez farklı bir tutum izledi. Çok amatörce olanlar dışın- da ciddi olduğunu saptadığımız her katı- lımcıyı sergiye aldık. Basılmış olan kata- log iyi bir tanık. Eğer temel prensip insa- na saygı, daha doğrusu temel anlamıyla saygı olursa, yani dürüstçe ve demokratik olunuyorsa gerisini hiç düşünmeyin. o iş iyi oluyor. Sanınm bugüne kadar Türki- ye'de gerçekleştirilmiş en çok sayıda fark- lı seçenekleri kapsayan çoksesli bir sergi oldu. Genelliklejürilerin akademikleşmiş, eti kemiği çekilmış. perdahlanmış temcit pilavı eğilim ve tercihlerinin yenne belki de henüz geleceğı belırsız. ama gençliğin ve tazeliğin nefesini soluyan içtenlıklere salonlar açılıyordu. "Siz çocuğunuza oia- naklar sunun. ona saygı duyun. onu ciddt- ye alın,seçimi sonunda ona bırakın" örne- ğinde olduğu gibi davrandık. Sanatçılar da çok mutlu oldular. Coşkulu bir açılış ol- du. Bir de aksıni düşünün, geleceğin en büyüğü mü yoksa değil mi. hiç bilinme- yen gençlerin kendini beğenmış jün uka- lalığından veya "Satonumuz dar, yerimiz yok" baskısı yapan sergi düzenleyicilen- nin sorumsuzluğundan dışlanmış olduk- lannı... Sonucu ailelennden bile gizleyip utan- dıklarını, ıçlerine kapandıklannı... Ka- nımca insana yapılacak en büyük kötülük ve aşağılama, onun bütün iyi niyet ve coş- kuyla inançla yarattığını, ürettiğini hiç sı- kılmadan abuk subuk gerekçelerle "tşe yaramaz" diye bir kalemde hiçe saymak- tır. Heie gençler söz konusu ıse. Ancak bız seçici kurul olarak bu çalış- mayı yaparken demeğin görevlileri ece! terleri döküyor. bız bir sanatçıyı gelecek için yüreklendırirken onlann gittikçe sa- bırlan taşıyordu. Yeni sanatçılar, yapıtla- nnı başka biryerde sergileme olanağından yoksundular ve bu sergi. onlar için tek şanstı. lyi. ama dernek yönetkrilerinin ka- falannda çeşitli cins ve boyutta sınırlar vardı. Önce. sergileme alanlan yetersizdir. O halde eser sayısı azaltılmalıdır. Siz ha- le bakınız. çaiışması reddedilen genç "Acaba niçİB beğenilmedim?" dı ve dert- lenedursun. sergiye giremeyışinın nedenı- ni bıröğrensebelki deteselli olacak. Ama bu gerçek. kendisınden gizlenmektedir. Sonra derneğin eğitim atölyelerinde yıl- lardır en iyi hocalarla çalışmış ve çok ge- lışmiş sanatçılar. eğıtımci olmayan, sanat formasyonlan da bulunmayan dernek yö- neticilerinin gözünde tarih boyu öğrenci- dirler ve öğrencı kalmalıdırlar. İlk günün çekinginlıgıni korumalıdırlar. Öğrenci. öğrencıliğinı bilmelidır. Üstelik kendi cınslerinden olan bu hanım yöneticılenn boyunu aşamazlar... Hem görev vermek üzere bırjün seçeceksin hem de ondan ka- fanın içindekini tıpa tıp uygulamasını is- teyeceksin. Sonunda bı^ yılki sergide dernek ilgili- leri muratlanna erdiler. Bizim geçen yıl yarattığımız 'rezalete!' karşı bir şeyler ya- pılmalıydı. Jüri dediğin öyle her aklına estiğini ciddiye alan, adama saygılı, söz dınlemezlerden oluşmamalıydı. Hemen bir liste yapıldı. Bilirsiniz. bu gibi durum- larda kendine verilmiş görevin sorumlu- luğunu müdnk tipler kolay ve de bolca bulunur. Aynca çoğunlukla sanat jürilerinın meslekten olan üyelen kötü sanat yapma- yı kendilerinden başkasına pek uygun gör- mez. ızın vermezler. Eleştirmen, yazar vs. olanlan da sanatçıdan daha üst bir konu- ma oturmuşken bunun tadını çıkarmaktan geri durmazlar. Böylece birjüri kuruldu. Bu saygideger seçici kurul içinde hocasını dövemediği için öğrencisini döven nefret küpü ressam mı ararsınız. Geçen yılki duruma fena si- nirlenenlerden bir yönetici hanımın mes- leğimızle hiç ilgisi kalmamış kocası mı... Derneği yöneticileri, kendilerinin başlat- mış olduklan birhareketin öneminı anım- sasınlar. Türkiye'de kendi yaptığı işin öne- mini bizzat kendisinin anlamadığına daır örnek çoktur. Derneğin bütün etkinlıkle- rine egemen olan "Bir şeyler yapılsm da ne olursa olsun" tavırlannı fark ederler ve büyük kalite düşüşünü durdururlarsa es- ki saygınlıklannı da yenıden kazanırlar. Yaklaşik aynı tarihlerde Uluslararası Plastık Sanatlar Dernegf nın TÜYAP sa- lonlannda düzenlediği herkese açık sergi bu sefer de zamanında duyurulmadığın- dan. çoğunlukla Dernek Başkanı Sayın Koçan'ın bulunduğu ve başından bu yana uygulamalı sanatlar formasyonu veren okulun henüz hiç gelişmemiş sanat hak- kında fikirleri olmayan kızlanmızın mü- samere salonuna dönüşmüş. Koçan'ı ya- kından tanıdığım için. genç sanatçılara büyük fırsatlar verecek olan bu serginin gelecek yıl işlevini yerine getirebileceğin- den eminim. Gensinı hiç sormayın. Bu jüride olan bı- tenden habersız, böyle bir yerde bulun- manın tadını çıkaran üyelermi istersiniz... "Jüri, Sırplar gibi da\randı" diyece- ğim, ama pek dilim varmıyor. Ama inanı- nız, onlara yakın asıp kestiler. alay ettiler, neşelendiler... Sergiyegirmek için başvu- ranlann çoğunluğunu elediler. 258 yapıt- tan da 200'ünü sahiplerinin kolunun altı- na sıkıştırdılar. Hangi hakla, hangı ölçüy- le... Maalesef günümüzde kendinden kat kat üstün öğrenciye sınav yapan hocalar, enşemeyeceği kadar gerisinde olduğu sa- natçıyı sergiden atan seçici kurul üyeleri- nin zamanını yaşıyoruz. Dilerim ki Resim ve Heykel Müzeleri Yazının baş tarafında açıklanan haksız- lık ve hoşgörüsüzlük örnegi ile söz konu- su TÜYAP sergisindeki düzeysızliğin çe- lişkilerini birarada sunuyorum. Daha Tür- kiye"deki beş on ressamın adını duyma- dan. çok yüksek rakamlarla ödeme yapıl- mış koskoca fiıarstandlannın kendilerine teslim edildiği isteksizleri de bu kadar cid- diye alalım demek istemıyorum. Her halde her şeyde olduğu gibi sınır- sız hoşgörü ile başıboşluğun sınırlannın iyi saptanması gerekiyor. Yeni ınsanlara olanaklar sunan ve iyi düzenlenmiş sergilerin, akademikleşmiş ve yorgun Türk sanatını yenileyeceğine inancımı sürdürüyorum. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KLRDAKUL Bu 9 Eyliil Karşıyaka'da 9 Eylül'ün benım tarihimde yarattığı duyartıklan bu yıl Karşıyaka'da yaşadım. Benim tarihım sözcükleriyle vurgulamaya çalıştı- ğım, yaşam serüvenımin ilk sayfalannda yeralan Kur- tuluş Savaşı kültürüdür kuşkusuz. Özellikle de ilk kez, 1943'lenn istanbul dergisinde karşılaştığım şu satırlar: Bız, bizi mahvetmek isteyen kapıtalizme ve bizi yutmak isteyen emperyalizme karşı savaşmayı gerek- li gören bir mesleği (öğreti) takip eden insanlarız." Içeriğinde yeninin tükenmediği eskı, tarihtir. Kurtuluş Savaşımızı örgütleyen Meclis'in bildirge- sinden anımsatma gereğini duyduğum bu ilkelerin, günümüz Türkiyesi'nde geçerli olmadığını savunmak, dünü de bugünü de gerçeğinden soyutlamaktır ben- ce. Yıllar yılı Kurtuluş Savaşımızın temel felsefesinı sim- geleyen bu ilkelere, tarih kitaplannda bile yer verilmi- yordu. Dünün sansürcü kafası, bugün saldınya geç- miştir. Saldınnın amacı belli: Savaşarak yaratılan bir kültü- rün ana damarlanndan kopanlması. Yarı sömürge durumuna getirilmiş bir imparatorlu- ğun enkazında, uluslararası kapitalızme boyun eğ- mek miydi doğru olan. Karşı koymak mı?.. II. Meşrutiyet dönemi aydınları, çoğunlukla, bu so- runun doğru yanıtını bulduklan için bireysel güçlerini toplumsal güce ulaştırarak örgütlenme başansı gös- terdiler. Krtaptan öğrendiklerini yaşama geçırme yo- lunda esirgemediler kendilerini. Bu gerçeği göz önünde tutarak 9 Eylül utkusunu hem bir başlangıç, hem de bır sonuç olarak düşüne- biliriz. İşlevini yitiren medrese ve saltanata bağlı kurumla- nn emperyalizme teslimıyeti açısından sonuç.. Tarih sahnesine çıkan ulusalcı güçlerin kazanımla- n açısından başlangıç.. Bu sürecin içinde de aykın toplum güçlerinin var ol- duğunu, var olageldiğini biliyoruz. Mütareke dönemi "Milli Mücadele" karşıtlarının uzantıları emperyalizm kavramını, ellennden gelse sozlüklerden çıkaracaklar günümüzde. Kuşkusuz, toplumsal/sıyasal nedenleri var bu du- rumun. Yeniyetme kapitalizmin, uluslararası kaptalizmeya- taklık etmesi. Bu çıkar ilişkilerine yeni kuramlar arama amacıyia okumuşlardan yeni kuramcılar üretme hevesi. • Karşıyaka'da ilk 9 Eylül törenlerine 1941 'de ortaokul öğrencisiyken katılmıştım. Dede Remzi, Tahir Bor, Sıtkı Şükrü, Bombacı Ali Çavuş vb. kurtuluş savaş- çılan, Kuvayı Milliyeciler, elli yaşlarına varmamışlardt belki. Birdirenmenin utkusunu yeni kuşaklarataşıma- nın mutluluğu içindeydiler. O yetim çocuk, kaç kurtuluş günü, İnönü'lerde, Sa- karya'larda savaşan babası Binbaşı Mehmet Salih'in direnç adamı kimliğini gördü o Ege yiğitlerınin bakış- lannda. Bu 9 Eylül Karşıyaka'da "Bombacı Ali Çavuş" adı- na Ekin Erman'ın yaratısı anıtın açılış töreninde, bel- leğımin kuytu köşyelerinden duyurdular varlıklarını. Yaşıyor onlar. Bıraktıklan kültür mirasıyla yaşıyorlar. Araştınmacı Yaşar Aksoy gibi bu mirasa sahip çıkan aydınların bi- lincinde yaşıyoıiar. Bombalcı Ali Çavuş'un kimliğinde "Kuvayı Millıye ruhu"r\a saygısını somutlayan Karşıyaka Belediye- si'ne teşekkür ediyorum. Leyla Gencer Şan Yanşması galası bu akşam Kültür Servisi-Yapı Kredi Bankası'nm düzenlediği "Lluslararası Leyla Gencer Şan Yanşması"cumartesi gecesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleştirilen final gecesiyle son buldu. Heyecanlı geçen final gecesinin ardından. dereceye giren sanatçılar sırasıyla şöyle oldu : 1. Arnavutluk'tan katılan Enkelejda Shkosa (mezzo soprano), 2. Arjantin'den katılan Marcelo Raoul Atvarezltenor), 3. Türkiye'den Birgül Su (soprano). Türkiye'den katılan Tuncay Kurtoğlu (bas) da mansıyon ödülüne layık bulundu. Dünyanın tanınmış artıstik direktörlerinin bulunduğu jüri şu isimlerden oluşuyordu : Doretha Glatt,'Leyla Gencer, Aydın Gün, Nicholas JoeL Helga Schmidt, \ incento de VTvo. Roman Viad ise jüriye özel bir nedenden örürü katılamadı. 80'i aşkın yanşmacının başvurusu sonunda, 3-9 eylül tanhleri arasında jürinin karşısma çıkan 55 yarışmacıdan elemeleri geçen 12 sanatçı dereceye girmek için yanşrı. Yapı Kredi Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ömer Kayalıoğlu'nun. böyle bir yarışma düzenlemiş olmanın gururunu duyduklannı belirten açılış konuşmasının ardından, her yanşmacının üçer arya seslendirdiği yanşma bölümüne geçildı. Yaklaşik yanm saatlik bekleyişten sonra jüri. ilk oiarak mansiyon ödülünü alan sanatçıyı açıkiadı. Tuncay Kurtoglu(bas), ödülünü. Rengin Gökmen'den aldı Opera ve Bale Sanatını Geliştirme Vakfı adına katılan Gökmen, sanatçılan kutlarken bu yarışmanın yepyeni Leyla Gencerler yaratması dıleğinde bulundu. Üçüncülük ödülünü, Birgül Su (soprano) Aydın Gûn'den aldı. Yapı Kredi Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ömer Kayalıoğlu da Marcelo Raoul Alvarez (tenor)'e ikincilik ödülünü verdi. Birincılik ödülünü ise Arnavutluk'tan katılan Enkelejda Shkosa (mezzo soprano)"ya Leyla Gencer verdi. Aydın Gün'ün kapanış konuşmasının ardından söz alan Leyla Gencer. konuşmasına Atatürk'ün sözleriyle başladı. Sanatçı, "Âtatürk der ki: Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlanndan biri kopmuştur. Vine Atatürk der ki: Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurreisi olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız. Hayatlannı büyük bir sanata vakfeden bu çocuklan sevelim" dedi. Gencer. ilk defa yapılan bu yanşmanın amacının gençlere yeni ufuklar açmak olduğunu belirtırken bu anlamda, gençlere her türlü yardımın yapılması gerektığını söyledi. Gencer. yarışmadan çok memnun kaldığını. yanşmacılann yüksek bir seviyeye sahip olduğunu söylerken Türkiye'nin diğer ülkelerden farklı olmadığını. konservatuvarlanmızın iyi bır eğitim verdiğini ve iyi bir sese sahip olduğumuzu sözlerine ekledi. Leyla Gencer. yanşmada emeği geçen herkese teşekkür ederken "Basın bana gönül borcu olduğunu söylüyor. Basın bana gönül borcunu ödedi. Ben de basına gönül verdim" sözleri dinleyicilerden büyük alkış aldı. Program, bu gece Bilkent Ulusiararası Akademi Orkestrası'nın da katılacağı gala gecesiyle sona erivor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle