Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMU21982 PERŞBMB6
OLAYLAR VE GORUŞLER
70 Yıl SonraLozan'ın
Düşündürdükleri
Eger Lozan'ın oluşturduğu Ulusal Ant (Misak-ı Müli) hudutlannı korumak
istiyorsak, Lozan'ın ruhunu da korumamızın önemini anlamak için henüz
vakıt varken, bir şeyler yapmak gerektir.
Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ
15 Ekim 1922'de yürûrlüğe giren Mudanya
Silah Bırakışması koşuUanna göre müttefîk-
ler ve TBMM hükümeti temsilcileri Lozan'da
toplanacak Banş Konferansı'na katılmayı
kabul ediyorlardı. Ve işte bu aşamada banş
görüşmelerine katılacak kurulun belirlenmesi
gerekiyordu. Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal
Bey, çok iyi bir diplomat ve devlet adamı ol-
masına karşın, mütteftklere ve özellikle îngil-
tere'ye karşı Türk ulusunun yeni çehre ve ka-
rarhhğını gösterecek; yeni anlayışını ödünsüz
ve kati bir biçimde ortaya koyacak niteliklere
sahip değildi. Lozan'da Anİcara'nın istediği
şey, zaten pek de ustası olmadığınuzdiploma-
si değil, bağımsızlık ve koşulsuz egemenlik
konusundakı ödünsüz kararhhk idi. Ve bu
anlayış doğrultusunda Yusuf Kemal istifa
ederek, yerini askeri utkunun önemli ölçüde
paydaşlanndan olan ve diplomat özelliklerini
de Mudanya Görüşmeleri'nde başanyla ser-
gileyen Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa'-
ya bıraktı.
Lozan'da banş konferansının 13 kasımda
başlaması gerekiyordu. Buna göre 11 Kasım
1922'de kalabalık bir daruşmanlar grubu ile
Lozan'a gelen Türk kurulu, açıhşın bir hafla
ertelendiğini öğrendi.
Görüşmelerin bir hafla ertelenmesi ve Türk
kuruluna ancak Lozan'a geldıklerinde bunun
duyrulması, Osmanlı temsilcilerine karşı
yapılan alışılagelmiş saygısızlıklardan biriydi.
Oysa ki gelenler. kuîaklanndaki top seslerinin
tahribaü henüz geçmemiş; Ankara'da bir
kahveden ödünç ahnmış gaz lambasınm
ışığında ve bir liseden gelirilmiş sıralarda otu-
rarak sabahlara kadar tam bağımstzlığı sağla-
manın savaşımını vermiş ve "Ya istiklal ya
ölüm!" parolasını temel ilke edinmiş bir tem-
silci grubuydular. Ve İsmet Paşa, derhal bir
basın toplantısı yaparak durumu protesto et-
mişti.
Lozan banş görüşmeleri 21 Kasım 1992'de
başladı. 4 Şubat 1923'te ara verilen görüşme-
ler 23 Nisan 1923'te yeniden başladı ve 24
Temmuz 1923'te Banş Antlaşması imzalandı.
Konferansın ilk aşamasında üç aydan fazla
süren görüşmelerde ortak bir metin üzerinde
anlaşma sağlanamayınca, müttefıkler kendi
aralannda bir metin hazırlamışlar ve bunu 3
Şubat 1923'te bir ultimatom havasında İsmet
Paşa'ya vermişlerdi. (Aydemir, Ikmci Adam
I, S. 144 vd.) Gece geç saatlere kadar bu metni
inceleyen Türk delegasyonu bir karşı teklif
hazırladı. Ancak bir anlaşma sağlanamadı.
Direnen kahramanlar
ismet Paşa, "Türk ulusal egemenliğine
aykın hiçbir koşulu kabul edemem" diyordu.
Zaten Lozan'dan aynlmadan önce yaptığı
basın toplanüsında da şunlan söyleyecektir:
"...Sadece evet veya hayır demek kolaydır.
Fakat birçok masum insanın kanı, milletlerin
mukadderatı mevzu olduğu bir zamanda işi
böyle kolaya almak kabil midir? Insanlann
mukadderatı oyuncak mıdır? Ben bütün kon-
feransta bu mesuliyetin yükü altında çalıştım.
Şimdi hadiseler hakkında hüküm vermeyi
milletlerin vicdanına bırakıyorum... Bütün
fedakârlıklan yaptım. Her şeyi kabul ettim.
Fakat memleketimin iktisadi esaretini redde-
derim..."
Lozan'daki gelişmeleri ve kapitülasyon-
lann sürdürülmesi konusundaki ısrarlan
tzmir'de öğrenen Mustafa Kemal, burada
yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
"...Efendıler! Bu memleketi esirler ülkesi
yapamayız. Lozan Konferansı'nın son müza-
keresi bu nokta ile alakadardır... Aylardan
beri müzakereler, münakaşalar cereyan etti.
Fakat muhataplanmız bizimle üç-dört sene-
lik bir hesap görmuvorlar, üç-dört yüz senelik
bir hesap görmeye başlıyorlar... Millet ka-
rannı vermiştir. Ancak bütün millet ve cihan
bilsin ki, en nihayet ve en nihayet bu millet
tam ıstiklalinin temin edildiğjni görmedikçe,
yürümeye başladığı yolda bir an durmaya-
caktır."
İsmet Paşa'nm çok sonralan, 15 Eylül
1960'ta Ankara'da Atatürk Haftası'nda
yaptığı konuşmada değindiği çok ilginç bir
nokta vardır. Şöyle demektedir Ismet Paşa:
"...Orada bir akşam İngiliz delegesi Lord
Gürzon, yanında ABD delegesi varken bana
şöyle dedi:
- Aylardan beri müzakere ediyoruz. Arzu
ettiklerimizden hiçbirini alamıyoruz. Mem-
nun değiliz sizden. Ama ne reddederseniz ce-
bimize atıyoruz. Cebimizde sakhyoruz. Mem-
leketiniz haraptır. Yann geleceksiniz, bunlan
tamir etmek için, kalkınmak için yardım iste-
yeceksıniz. O zaman bu cebime koyduklan-
mdan her birini birer birer çıkanp size verece-
ğim.
Ben cevap verdim:
- Çok emekle bu sonuca varmışızdır. Şart-
lanmız milletimize göre hakhdır. Bunlan ne
olursa olsun alacağız. Siz şimdi verin. Sonra
gelirsek istediğinizi yapın...
Bugün aradan yaklaşık yetmiş yıl geçtikten
sonra düşünüldüğünde insanın aklına, "aca-
ba Lord Gürzon hakb mıydı?" sorusu geliyor.
Hele 1950 ve özellikle 1980 sonrasındaki geliş-
meler düşünüldüğü zaman, Lord Gürzon'un
cebindekilerin tümünü çıkarttığını anbyoruz.
Kefen bezinden, toplu iğnesine; şekerinden
kurşunkalemine değin her şeyi dışandan al-
mak zorunda olan ve uzun yıllar süren savaş-
lann perişan ettiği; miman, mühendisi, jeolo-
ğu, kimyacısı, iktisatçısı, işletmecisi vb. olma-
yan; genç ve yetişkin kuşaklan savaşlarda eri-
miş o günlerin onurlu Türkiyesi ile, günümüz
Türkiyesi karşılaştınldığında, kimi noktalar-
da ileri giderken, ulusal bağımsızhğa duyulan
saygı ve özen, ulusal egemenliğin paylaşı-
lmazhğı vb. gibi pek çok temel ve moral konu-
larda nasıl geriye gittiğimizi derin acı duyarak
gözleyebiliyoruz.
Sonuç
İsmet Paşa'nın oğlunun başbakan
yardımcısı olduğu günümüz Türkiyesi'nde bu
moral gerilemenin ve hatta çöküntünün ne-
denlerini düşündüğümüzde, Lord Gürzon'un
İsmet Paşa'ya söylediklerini anımsamamız
gerekir: Eğer o günlerde vermemek için savaşı
göze aldıgımız ve savaştığıtıuz ödünleri bugün
verdiğimizde bunu, "iktisadi bir başan" ya da
"güvenilirlik ölçüsü" olarak sevinçle karşılı-
yorsak, köprülerin altından çok sular akmış
demektir.
Ve Lozan biçimsel olarak o günlerden gü-
nümüze yürürlükte olan tek anüaşma olması- j
na karşın "ruhundan" bir şeyler eksilmiş de- j
mektir. Eğer Lozan'ın oluşturduğu Ulusal
Ant (Misak-ı Milli) hudutlannı korumak isti-
yorsak, Lozan'ın ruhunu da korumamızın
önemini anlamak için henüz vakit varken, bir
şeyler yapmak gerekir. (*)
(*) Bu yazı ana hatlanyla 1983 temmuzun-
da yayımlanan YAZKO Somut'ta çıkmıştı.
Ancak aradan geçen on yılda fazla bir şey de-
ğişmedi.
ARADABIR
ENDER KARACA Kamu Yön. Uzm.
Kâğıt Sektöründe
Katma Değer...
Ülkemizde 1963 yılından bu yana uygulanan beş yıllık
kalkınma planlarında sürekli yer alan ve ekonomik kalkın-
manın bir göstergesi sayılan katma değer, en yalın anlam-
da satışa sunulan bir maiın fiyatından, bunu üretmek üze-
re daha başka kişiler ya da firmalar tarafından yapılmış
ara tüketim harcamaları çıkanlınca kalan fark olarak ta-
nımlanır.
Bilindiği gibi 24 Ocak 1980'de uygulanmaya başlanılan
ekonomik istikrar önlemteri gereğince kâğıdın da temel
mallar kapsamından çıkarılarak sübvansiyonun ortadan
kaldırılmasıyla, kamu ve özel sektörce üretilen kâğıtve kar-
tona ait birim fiyatların sürekli artışları karşısında, bu sek-
tördeki katma değerin, toplam imalat sanayii sektöründe
yaratılan katma değer içindeki payını DİE'den sağlanan
verilere göre 1981-1989 yılları arastnda rncelemeye çalı-
şırsak, kâğıt sektörünün toplam imalat sanayii sektörü için-
deki payını n yükseldiği, kamu sektörünün kâğıtsektörüiçin-
deki payının azaldığı, özel sektörün kâğıt sektörü içindeki
payının arttığı,
Ancak enflasyonun hızlı olduğu ülkelerde (örneğin ülke-
mizde olduğu gibi) cari fiyatlarla yaratılan katma değerin,
toptan eşya fiyat endeksindeki yükselmelere göre sabit fi-
yatlara dönüştürülerek hesaplanması daha doğru bir uy-
gulama olacağından, aynı yıllarda (1981 yılını 100 kabul
edersek) kâğıt sektöründe cari fiyatlarla yaratalan katma
değerin 45 kat, sabit fiyatlarla 2.6 katlık bir artış olduğu,
Bu sabit fiyatlardaki artışı da üretim miktarlarıyla karşı-
laştırırsak 1981 yılında toplam 491.615 ton kâğıt-karton üre-
tilmesinekarşılık 1989 yılında 820.272 ton kâğıt vekartonun
üretildiği, bu miktarın da yaklaşık 1.7 kat arttığı görülecek-
tir.
Olumsuz yönde dikkati çeken bu gelişmenin başında
enflasyon ve kur ayarlamaları nedeniyle girdi maliyetle-
rindeki artışlann, özellikle kamu sektöründe işletme ser-
mayesi gereksinmesini arttırması, bu ek işletme sermaye-
sinin borçlarla karşılanması ve buna bağlı olarak finans-
man giderlerinin hızla yükselmesi gelmektedir.
İşte bu finansman giderlerinin karşılanabilmesi için de
aldıkları başka önlemlerle birlikte ürettikleri mamul malla-
nn birim fiyatlarını sürekli olarak arttırdıklan, bu artışın da
Avrupa ülkelerinde üretilen kâğıt ve karton fiyatlarıyla yak-
laşık aynı düzeye getirildiği görülmektedir.
örnek olarak gazete kâğıdını ele alırsak, 1989 yılında fi-
yatı 1.460.000.- TL/tona yükseltilmiş, ancak Gümrük Ver-
gisi'nin arttırılması ve uygulanmakta olan fonun ortadan
kaldırılmasıyla, gazete kâğıdı satışfiyatı nitelik olarak daha
avantajlı durumda bulunan dıştan alınan gazete kâğıdı ma-
liyetinin üstüneçıktığı için bu kâğıdın fiyatı tekrar 1.300.000.-
TL/tona indirilmiştir.
Görüldüğü gibi gerek kamu sektörünce gerek özel sek-
törce yapılan sürekli fiyat artışlarına gerekçe olarak girdi
• Arkası 17 Saviada
TABTIŞMA
Hakların Bakanlıgı
Ne kadar çok Hak Bakanlıgı olursa, temel hak ve hürriyetlerin o
denli güvencede olacağı. tüm yurttaşlara ve dünyaya
kanıtlanmalıdır.
I nsanhğın evrimi içinde. egemenlik gök-
ten yere indirilmiş, Tann'dan aünıp
topluma teslim edilmiştir.Egemenlik kav-
ramının somutlaşünlmasıyla temel hak ve
özgürlükler. toplumsal iradeyle anavasa-
larda yer alrruştır. Anayasal haklann İcoru-
nup kullanılması devlet güvencesinde, öz-
gür bireyin tasarrufuna bırakılmıştır.
Temel hak ve hürriyetlerin anayasada
düzenlenmiş olması yeterli görülmemeli.
her hak ve hürriyet için kesinlikle bir "Ba-
kanlık' kurulmalıdır görüşü, gjderek ya>-
gınlaşmaktadır. Bu görüş, cebimizdeki enf-
lasyonun siyasal otoriteyi desarsmakıa ol-
duğunun bir kanıtıdır.
Yürütme erkindekı gereksiz örgütlenme
gayretinin, dağıulacak ünvanlar ile bazı
politikacılan mutlu kılacağı dogaldır. An-
cak bu gayret, devleün ekonomik ve örgüt-
sel anlamda küçültülerek kuvvetlendiril-
mesi, çağdaş düşüncesıne aykındır. Devlet
harcamalannda tasarruf konusu, yalnızca
makam otolan ile sınırlandınlamaz.
Her hak ve hürriyet için bir bakanlık ku-
rulması düşüncesınin uygulamaya geciril-
mesiyle, bakanlıklann ödenekleri, bakan-
lann danışmanlan. arabalan ve elbette
çalışmalanna uygun bınalan olması gerek-
üği gerçeği, gözardı edilmemelidir. Her ilde
bir bakanlık temsilcisi bulunmalı, onlara
da benzer olanaklar sağlanmalıdır. Hakla-
nn Bakanhklan ile tüm yurttaşlararasında
anında karşıhkU ileüşim sağlayacak bier
sistem mutlaka olmalıdır. Bu anlayışla,
hizmet agı bireyleri kuşatmalıdır.
İnsan Haklan Bakanlıgı, Kadın Haklan
Bakanlıgı, Ulusal Dayanışma Bakanlıgı,
İnsanlann Maddı ve ManevıVarlıklannı
Gelişürme Bakanlıgı, Kanun önünde Eşit-
lik Bakanlıgı, Özel Hayatı Koruma Ba-
kanlıgı (özellikle özel kişileri basına karşı
korumak için). Konut Bakanlıgı (özel kişi-
lerin yurt içinde ve dışındaki özel konuila-
nnın araştırma konusu olmaması için), ku-
rulmasında tartışılmaz yararlar olacak
Hak Bakanhklan'na birer örnek sayümalı-
Çocuk Kaçırma Suçu
Hangi insan idarede olursa olsun, bu kanunlar ve maddeler
yürürlükte olduğu sürece Türkiye'deçocuk kaçırma olaylarının ardı
arkası kesilmez.
4 Temmuz 1992 tarihli gazetelen açan-
lar, 28 günlük Burcu adındaki bebeğın,
hıle kullanılarak kaçınldığını ve çocuğun
(bebeğin) annesı Gülşen Mert'in gözjaş-
lanna gömüldüğünü ve çaresizlik içinde
çare aradığının resmini görmüşlerdir.
Evet. Türkiye'de son zamanlarda çoçuk
kaçırma olaylan sıkça görülmekte \e gaze-
telerde yer almaktadır.
İşin ınsancıl-duygusal yarunı bir tarafa
bırakalım ve bu olayı Ceza Hukuku açı-
sından inceleyelim istedik.
Çocuk kaçırma ile ilgili kanunlanmızın
düzenlemesi şöyledir:
765 sayıh Türk Ceza Kanunu madde
182: 'Her kim şehvet hissi veya evlenmek
nıyeü olmaksınn. henüz 15yaşına girme-
yen küçük bir çocuğu, kendi nzası ile. ana
veya baba veya vasısi veyahut muvakkaten
olsun kendisine bakmakta ve muhafaza et-
mekte olan kimseler varundan kaçınr ya-
hut çocuğun muvafakatı ile bigaynhakkın
yanında tutarsa. 1 seneye kadar hapis ce-
zasına mahkum olur.
Eğer bu fiil. kaçınlan \eya ahkonulan
çocuğun nzası olmaksızın işlenmiş yahui
çocuk henüz 12 vaşını ikmal etmemiş bu-
lunursa, yerine göre evvelkı maddeîerde
yazılı hükümler tatbik olunur.'
Yanı bu kanun maddesıne göre. bir be-
beği hile gibi, nzası olmaksızın kaçırmak
ve alıkoymanm cezası 7 günden (hapis ce-
zasının alt sının 7 gündür) 1 yıla kadar ha-
pis cezasıdır.
Kaçınlan kişi Sulh Ceza ya da Asliye
Ceza Mahkemesi'nde vargılanır
647 sayıh İnfaz Kanunu'nun 4 ve 6.
maddelerine göre verilecek 7 gün ya da 1 yıl
hapis cezasının paraya çevrilmesi ve tecili
mümkündür.
Bu basitlik bir tarafa, bebeğin ya da ço-
cuğun hastaneden bir hemşıre >a da hemşı-
renin yardımı ile kaçınlması durumunda.
hemşire memur sayıldığı için hakkında
Memunn Muhakemet Kanunu'na göre,
Cumhuriyet Savclannın tahkikat açması
dır.Din kültürü ve ahlak öğretiminin Ana-
yasa'nın 24. maddesi gereğince, ilk ve orta
öğretim kurumlannda okutulan 'zorunlu
dersler' arasına ahnmış olmasıyla (...) yetı-
nilmemeli bu anayasal hüktnün gerekçe-
şinden hareketle, Din Kültürü ve Ahlak
Öğretımi Bakanlıgı da düşünülmelidir.
Ne kadar çok Hak Bakanlıgı olursa, te-
mel hak ve hürnyetlerin o denli güvencede
olacağı tüm yurttaşlara ve dünyaya kanıt-
lanmalıdır.
'Laiklik ilkesinin korunması", 'Bilim ve
Sanat Hürriyeti', 'Akbn özgürlüğü ve Ge-
lişimi' konulan üzerinde durulmasma ve
önlemler alınmasına gerek yoktur... Bu ko-
nular usu, bilinci ve bilimi ile, demokraük,
laik ve sosyal bir hukuk devleti ülküsüyle,
aydınlanma çağını sürdüren toplumun, bir
avuç savunucusunun koruyuculuğundadır
zaten.
Kulluktan vatandaşhğa geciş surecinde-
ki insanımız, hak ve hürriyetlerini cebinde-
ki para, sandığındaki altın gibi koruyup
kullanabildikçe, hukuk devletinde özgürce
yaşayabilmenin tadına varmaktadır. Ba-
kan olsa da, olmasa da...
HULUSt METtN
Avukat İstanbul
yasaktır.(MMHK madde 13)
Bu durumda. hemşıre Valilik makamına
şikayet edilecek. vali bir muhakkik tayin
edecek. muhakkik rapor (fezleke) hazırla-
yacak. fezleke İl İdare Kurulu'nda görüşü-
lecek. hemşıre hakkında lüzumu muhaice-
me karan çıkarsa ancak ondan sonra sulh
ya da Asliye Ceza Mahkemesi'ne verilebı-
lecektir.
Görüyor musunuz, aslında bir cinayet
suçu kadar kamu vicdanını yaralayan ço-
cuk kaçırma fıilinin cezası netice itibanyla
7 gün hapis cezasıdır (Mahkemeler alt
sınırdan ceza verir). 7 gün hapis de 70 bin
TL. para cezasına çevrilmektedir.
Bu şekilde ceza öngörülen çocuk kaçır-
ma fıilinin Türkiye'de bu boyutta olması
kaçınılmaz bir sonuçtur.
Unlü Fransız bilim adamı Arthur Dulas.
'İnsanlan insanlar değil. kanunlar yönetir"
diye bir tezınsavunucusu olmuştur.
Bu tez gerçekten doğrudur.
Hangi insan idarede olursa olsun. bu ka-
nunlar ve bu maddeler yürürlükte olduğu
sürece Türkiye'de çocuk kaçırma olay-
lannın ardı arkası keshmez.
NECMETTtN KAHRAMAN
A vukat, Trabzon
PENCERE
NeBir Fazla,
Ne Bir Eksik...
Voltaire...
"Aydınlanma Çağı"nm büyük düşünürü!..
18"ınci yüzyıl, bütün dünyaya aklın ışığını saçan görkem-
li bir dönem değil mi!..
Evet; ama, çağlar, süreçter, zamanlar, dönemler iç içe
yaşanıyor. Bir zamanda, çeşitli mekânlar; bir mekânda,
çeşitli zamanlar birbirine eklemleniyor.
Fransa'da "büyucüdür" suçlamasıyla son "cadı kadın"
odun ateşleri üstünde cayır cayır yakılırken, Voltaire, Pa-
ris'te gözaltına alınıyordu.
Ikisinin de tarihi 1718!..
•
Kadınların aşağılanması yalnız islam dünyasında ge-
çerli değildir; kadın ile günah kavramları geçmiş zaman-
larda hep özdeşti. Kutsal kitaplar bayanlara iyi gözle
bakmazlar; önyargı, Havva'dan başlar; bugüne kadar sü-
rüpgelir.
Hıristiyanlık, Ortaçağ'da 'cadı'avınaçıktı. Büyücülük su-
çu yalntz kadınlar için geçerliydi. Papa 8'inci Innocent
1484'te bir yazılı buyruk çıkardı; engizisyon mahkemesine
büyücülük suçlarına bakmakla görevli yargıçlar atadı.
Yargıç baylar, oturup kendi kafalarına göre hukuk kitabı
yazdılar; Papa'nın güvenini boşa çıkarmamak için çabala-
. dılar; bayanların ruhunda yuvalanmtş suç işleme egilimini
vurguladılar; büyücülükten sanık kadınların sorgulanması
için bir dizi soru hazırlayarak zamane adaletine hizmet et-
tiler.
•
Yalnız Almanya'da, 1450 ile 1550 arasında, yüz bin ka-
dın, cadı diye yakıldı.
Ingiltere'de Protestanlar, cadı avında, kara Avrupası'na
taş çıkartıyorlardı. Iskoçya Kralı 1 "mci James, cadı avı sor-
gulamalarına özel bir ilgi duyuyordu; sanıkların bacak
kemikleri parça parça kırılırsa, gerçeği kim gizieyebilirdi?
1'inci James, bu yöntemi yetersiz saydığından işkenceci-
lere yol gösterdi:
Tırnak sökme daha etkili olmaz mıydı?
Ne var ki 1'inci James, Iskoçya'da Ingiltere modeli par-
lamentoculuğu geliştirmiştir.
Takvim o sırada I.S. 1424'ü gösteriyordu; yaklaşık otuz
yıl sonra Osmanlı Padişahı Mehmet, istanbul'u fethede-
cek, tahta çıkan sultanların, şehzadeleri boğması, ünlü
'Fatih Kararnamesi' ile hukuk sayılacak...
Ingiltere ve Iskoçya'da büyücülüğü suç sayan yasa
1736da kaldırılabildi.
•
Avrupa'da cadı kovuşturmaları 18'inci yüzyılın yansına
kadar süregeldi.
Peki, o sırada toplumun saygın kişileri ya da sıradan in-
sanlan ne yapıyorlardı? Tarihte çoğu zaman -ve yaşadığı-
mız dönemde Türkiye'de olduğu gibi- çoğu kişi olan biteni
görmezlikten geliyor, kimileri de destekliyorlardı. Seyrek
de olsa "büyucüdür" diye insanların yakılmasına karşı çı-
kanlar eksik değildi; ama, "cadı kadın"\ savunmaya kal-
kan erkek suçlanıyordu:
- Sen de ruhunu şeytana sattın!..
Ne olursa olsun, bir tartışma başlamıştı. Cadı avını savu-
nanlar Kutsal K/fap'tan kanıtlar getiriyorlardı; 'ilericiler'
sinmişlerdi. Kutsal Kitap'ta her yazılanın doğru olmadığı-
nı söyleyecek yürek nerede?.. Körinançlara karşı çıkmak
kolay olmamıştır. Hem toplumda herkesin bir işi, uğraşı,
evi, karısı, çocuklan vardı; pazar günleri ailecek kiliseye
gidilir, papaza kulak verilirdi.
Gericiler bağırıyorlardı:
"- Yalnız dansın ve tiyatronun gelişmesine göz yum-
makla kalınmıyor, büyücülüğü cezalandıran yasalar da
kaldırılıyor. Oysa Kutsal Kitap'a göre Yüce Tannnın emri
keşindir: Cadı kadını yaşatmayacaksın, yakacaksm."
Ünlü Michelet, 18'inci yüzyıl için "Büyük Yüzyıl" demiş-
tir; ama, Avrupa'da barbarlık sürüyordu; Aydınlanma'nın
ışınları zulümlerin üstüne serpildi.
Bugünün kafasıyla tarihi yargılamak, günümüzde moda '
oldu ki bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Yalnız bizimki değil,
Batı'nın tarihi de bir mezbahadır; suçsuz insanların bo-
ğazlandığı bir salhanedir.
Çağdaş uygarlık, ortaklaşa benimsenecek bir insanlık
ürünüdür; her ülkeye, her halka, her kişiye geçmişin utan-
cından düşen pay, ne bir fazla, ne bir eksik... !
MUAZZEZ
MENEMENCİOĞLU
GÖZLERİMDE
ATLAR KOŞUYOR
Şiirler
GEFÇEK
SANAT
YAYINLAR1
club hotel
Incekum.
* * •
Antalya-Alonya ktyı şeridi üzerinde,
Alanya'ya 25 km., Antalya
Havaalanına ise 100 km. uzaklıkta
nefis bir kumsahn hemen ardında
kurulu bulunan Otel İncekumy
yıhn 7
ayında konuklarına heryönüyle
doyurucu bir tatiliçin gerekli bütün
olanak vehizmetlerisunmaktadır.
# Denizt
manzarah özel balkonlu ve
banyolu odalar
# 104odave6bungalowda220yatak
# Açık ve kapah lokanta
# Açıkbüfe • Diskotek
# Bar • TVSalon • Butik
# Spor tesisleri ve donanımı; dileyen konuklar
için özelders olanaklan
# Eğlence ve animasyonprogramları.
Otel İncekum:
Avsallar Köyü/Alanya
Tel:(3237)ll49-IOO7-Fax:112O
Alişan Reisen
K-Adenauer-Str.41
5650SohngenI
Tel.: 0212 209855
ZentralBüro
ReıseBüroBİLGİÇ
Lortzingstrasse 43
Tel: 0231, 815252
Fax: 0231,816670
4600Dortmundl.
m m
üıcekıurL- üıcel incekum. incekum. incekum.