Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21HAZİRAN1992 PAZAR
PAZAR KONUĞU
3
rof. BemardLewis veöğrencisiProf. FerozAhmad'la Türkiye'nin dünü, bugünü veyarminıkon
f wıs: Demokrasi
birgecede yaraülmazI Türkiye 'nin geleceğinı nerede
görüyorsunuz? Batı, Türkiye 'yi ortak ola-
rak istemiyor; ATüyeliğı çok zor. Türki-
ye de son yıllarda dikkatini Doğu'ya çe-
virdî. Sizce iki tarafın birbirlerini ihmal
etmeleri doğru mu?
LEWIS - Türkiye'nin AT üyeliği çok
uzun zaman alabilir. Yine de ben Tür-
kiye'nin geleceğinin modern, laik, de-
mokrat Batı'nın yanında olduğuna ina-
nıyorum. Türkiye için AT üyeliği, bu
üyeliğe hazırlanan bazı Avrupa ülkele-
rinden daha zor olacaktır. Bunda kuşku
yok. Bunun da çeşitli nedenleri var. Bi-
rincisi Türkiye çok büyük bir ülke. Buna
karşılık îsveç'i ele alalım. Nüfusu 10mil'«
yonun altında sanıyorum. Türkiye'ninse
neredeyse 60 milyon. Bunun yanı sıra
kültürel farkühk da var. AT üyesi bütün
ülkelerin geçmişi Hıristiyan. Oysa Tür-
kiye'nin bir Müslüman ve Ortadoğulu
geçmişi var.
Türkiye'nin, dikkatierini dağılan Sov-
yet cumhuriyeüerine çevirmesi doğaldır.
Ama aşınya kaçmamak koşuluyla. Irak
ve İran'a da dıkkatlerini çevirmesi do-
ğaldır; çünkü bu ülkeler, onun komşula-
ndır. Benim izlenimım; Türkiye'nin
modern, laık, demokratik bir yol izle-
mekten yana olduğu. Demokrasi, bütün
politik sistemler içınde en zor olarudır.
Bir demokrasıyi geliştirmek, yüzyıllar
alır. Buna karşın baa aksakhklar, bazı
başansızlıklarda meydana gelebilir. De-
mek istediğim, demokrasiyi btr gece ıçin-
de yaratmanın olanaksız olduğudur.
Demokrasi Alaaddin'in lambasından
çıkmaz ya da Ali Baba'nın mağarasında
bulunmaz. Demokrasi, zor iş. Churchill,
"Halkın, bütün olanaklan denedikten
sonra doğruyu bulacağından emin ola-
bilirsiniz" demişti.
Türkiyegeri ddnûlmez yolda
Türkiye 'de İslam köktendincili-
ğinuı geleceği olabilir mi? Köktendincilik,
Türkiye için bir tehlike oluşturabilir mi
sizce?
LEWIS - Köktendincilik bütün ülke-
lerde bir tehlikedir. Ama edindigim izle-
nim, ekonomik durumun çok kötüleş-
memesi durumunda köktendincılığın
Türkıye için bir tehlike olmayacağıdır.
Bence Türkiye'nin modernizasyon süre-
d,geriye dönüiemeyecek bir yola girmiş-
OGRETMEN
Demokrasi bütün
politik sistemler içinde en
zor olanıdır. Bir
demokrasıyi geliştirmek
yüzyıllar alır. Buna karşın
bazı aksaklıklar, bazı
başansızlıklar da meydana
gelebilir. Demokrasi
Alaaddin'in lambasından
çıkmaz.
tir. İslam köktendincıhğınden söz eder-
ken bunun çok çeşitli türlen olduğunu
da belirtmek gerek. Örneğın Suudi Ara-
bistan türü köktendincilikle İran türü
köktendincilik birbinnden farklıdır. Mı-
sır'daki Müslüman Kardeşler ya da Ce-
zayirdeki FIS de bunlardan çok değişik-
tir. Cezayir'de köktendincilik bastınldığı
sırada iki Cezayirliyle konuşmuştum.
Bunlardan biri bana, "Köktendinciler,
iktidarda olmadıklan sürece kendilerine
genış taraftar kitlesi bulurlar. Çünkü ik-
tidar dışıyken değişik şeyler sunduklan
izlenimi veriyorlar. Ama iktidara geldik-
ten bir yıl ya da 18 ay sonra topladıklan
bütün desteği yitireceklerdir. En iyisi, ik-
tidara gelmelerine göz yummak ve ne
kadar beceriksiz olduklannı kanıtla-
mak" dedi. Öbürü ise şöyle atıldı: "Ama
iktidarda bir yıl ya da 18 ay kaldıktan
sonra halkın desteğini gereksinmeyecek-
ler. Çünkü bütün kurumlan ellerine ge-
çirmişolacaklar."
Toplumsal tehlikeler
Batı, Türkiye'yi İslam kökten-
dinciliğine karşı bir denge unsuru olarak
görüyor. Sizce bu, gerçekçi bir yaklasım
mı?
LEWIS - Türkiye'de bugünkü sistem
sürdüğü sürece evet. SSCB dağıhp soğuk
savaş tehlikesi ortadan kalktığında pek-
çok kişi, Türkiye'nin artık hiçbir önemi-
nin kalmadığı düşüncesindeydi. Ama
sonradan SSCB'nin dağılmasına karşın
dünyada başka tehlikeler bulunduğu an-
laşıldı. Bunlar yeni tehlikelerdi. SSCB
ayaktayken ve çıft kutuplu bir denge sü-
rerken örneğin Brejnev'in, Saddam Hü-
seyin'in Kuveyt'i işgaline göz yumabile-
ceğini hiç sanmıyorum. SSCB'nin dağıl-
masıyla birlikte dünyada meydan ikinci,
üçüncü sınıf diktatörlere kaldı. SSCB
döneminde çift kutuplu bir denge var-
ken, bugün çok kutuplu bir kaos oluştu.
Bu da tehlikeli bir durum. Körfez buna-
hmı sırasında Türkiye'nin rolü çok ya-
şamsal ve kritikti. Bugün pekçok top-
lumsal tehlike ortaya çıktı. İslam kök-
tendinciliği bunlardan sadece biri.
Saddam Hüseyin bir köktendinçi mi?
Hayır, ama sadece ikinci, üçüncü sınıf
bir diktatör.
^^^^Azerbaycan-Ermenistan anlas-
mazlığı konusunaa ne düşünüyorsunuz?
PROF. BERNARD LEWIS
Londra 'da 1916yılmaadoğdu. Orta ve
yükseköğrenimini İngiltere 'de
tamamladı. İkinci Dünya Savaşı nda
İngilt ordusunda görevaldı. Daha sonra
Londra Universitesi'nde tarih bölümünde
öğretim üyesi oldu, Ortadoğu tarihı
profesörü unvanını aldı. 1974'ekadarbu
üniversiıedekigörevinisürdürdükten
sonra ABD 'nin Princeton
Üniversitesi ndeöğretim üyeliğine
başladı. 1986 'ya kadar Princeton da
çalıştı. Emekliyeaynldıktansonraaynı
üniversitede emekliprofesör unvanıyla
dersler vermeye devam ediyor. 30 'dan
fazla kitabı var. "The Emergenceof
Modern Turkey'' (Modern Türkiye 'nin
Doğuşu) adlıkitabı Türkçe ye de çevrildi.
LEWIS - Ermenistan ve Azerbaycan
da dağılan SSCB'nin parçası olan iki üJ-
ke. Aralanndakı sınır. Moskova'da dü-
zenlenmiş. Moskova bu sının çizerken
ne Azerileri ne de Ermenılen düşünmüş,
bunu sadece kendi çıkarlanna uygun dü-
şecek biçimde çizmişti. Bu,çokkarmaşık
bir durum. Dünyanın, Ermenileri daha
ılımlı olmaya ve sınırlan kaba kuvvet
kullanarak düzenlemekten vazgecmeye
ikna edeceğini umanm. Azeriler çok za-
yıf bir durumda. Doğru dürüst bir ordu-
lan bile yok. Oysa Ermeniler çok iyi
hazırlanmış. Ama bu durum devam
ederse Azeriler de askeri bakımdan ken-
dilerini hazırlayacaklar. İnsan, Türkiye
bu sorunun içine sürüklenirse diye kay-
gılanabilir. Ama Türkiye, bunu yapmak
istemez görünüyor. Çok da hakh. Erme-
nilerle Türkiye arasındaki durum son
derece duyarlı. İki taraf da geçmişlerini
başka başka biçimde algılıyor ve yorum-
luyor. Ermeni ve Türk kuvvetleri arasın-
da caüşma çıkarsa bu, aşın hassas bir
durum yaratır. Bunun yankılan Avrupa
ve diğer Batı dünyasında duyulur. Tür-
kiye şu anda çeşitli baskılar altında. Bir
yanda, Azerilere yardım etmesi gibi çok
doğal bir baski alünda. Sadece askeri
açıdan bakarsanız bu çok kolay olur.
Ama sıyasi açıdan bakarsanız büyük
tehlikeler doğurur. Çünkü böyle bir as-
ken müdahale. Avrupa ve geri kalan
Batı dünyasıyla Türkiye arasında sorun-
lar çıkanr. Diplomatık baskılann, Eri-
van üzerinde daha ılımlı, daha akıla bir
yaklasım sağlayacağını umanm. Çok
tehlikeli bir durum olduğu kesin. Kolay-
hkla bir Arap-lsrail savaşma dönüşebiHr
ve onlarca yıl sürebilir.
MKmmmi920'lerin, 30'larm Kemaliz-
miyle bugünkü Kemalizm arasında bir
kıyaslama yapabilir misiniz? Kemalizm
bugün Türkiye için ne ölçüyekadargeçer-
lidir?
Kadınlannkonumu
LEWIS - Öncelikle Kemalizmin ilke-
lerine bakalım. Demokratik, Batı yanü-
sı, laik bir Türkiye... Bunlar bugün için
de geçerli. Türkiye demokratik bir ülke.
Bazılannın bunu tartışmalı bulduklannı
biliyorum. Ama hiçbir demokrasi mü-
kemmel değildir. Türkiye, laiklikte çok
ileri gitmiş bir ülke. Bir ülkenin laik olup
olmadığını ölçmenin çeşitli yollan var.
Ama en önemlilerinden biri de o ülkede-
ki kadınlann konumu. Kadınlann ko-
numu, köktendincilerin üstünde durdur-
lan ana noktalardan biridir. KadmJann
özgürlüklerinı kazanmalan köktendin-
cilerin gözünde, İslami aile yapısının
yozlaşması anlamına geliyor. Türkiye'de
kadınlann durumu mükemmel değil,
ama ne ABD ne de İngiltere'de bu mü-
kemmeliyet var. Ama Türk kadınının
durumu, bildiğim bütün İslam ülkeleri
kadınlanndan fersah fersah iyi. Şimdi
gelelim ekonominin devlet tarafindan
yönetilmesi politikasına... Ekonominin,
devlet tarafindan yönetilmesi, cumhuri-
yetin kuruluşunda başlamadı. Buna,
dünyada büyük ekonomik kriz patlak
verince başlandı. O dönemde Türkiye'-
nin ekonomisi çok geriydi. Atatürİc o
zaman, ABD'de Başkan Roosevelt'in
yaptığından farkh şeyler yapmadı. ABD
ve Türkiye'deki durum farklıydı. Uygu-
lama da farkh oldu. Ama ekonomik
bunalımın üstesinden gelmek için devlet
gücünü kullanma ilkesi aynıydı. Atatürk
sosyalist değildi. Ekonomi üstünde dev-
let kontrolü getirmesi, ideolojik bir ilke
hıç değildi. Bunu yaparken tamamıyla
pragmatik davranrruştı. Ortada bir eko-
nomik kriz vardı. Atatürk, yapılması
gerekeni yaptı.
tBBKBTüıkive'de yeniden canlanan
bir tartışma var. Bazı sol aydın çevreler,
Kemalistleri "küçük burjuva devrimcile-
ri" olarak niteliyorlar. Aynı eleştiriler
Atatürk ve Kemalistlere 1960'h yıllarda
da yöneltilmişti...
LEWIS - Biliyorum, hatta bunlara
Bonapartçılar, Fransız devrimi özentile-
ri bile denilmişti. Bunlann Atatürk'e
karşı çıkmak için pekçok nedenleri var.
Bunlardan birisi, iktıdardaki her şeye
karşı çıkmak zorunda olduklan ihtiyaa-
nı duymalan. Ikind olarak da Atatürk,
ideolojik bir lider değildi. Bu da solcular
için kabul edilemez bir şeydir. İdeolojiniz
yoksa sian için hemen bir tane uyduru-
verirler.
••^••fite Türkiye'yle neden bu ka-
dar yakmdan ilgilendiğinizi, Türkçeyi ne-
reden öğrendığinizi anlatır mtsınız?
LEWIS - Ben Londra Üniversitesi Ta-
rih Bölümü mezunuyum. Ortadoğu tari-
hıyle ilgilendim. Arapça, Türkçe üzerine
çalışüm. Sonra Türkçe öğrenmeye karar
verdim. Böylece Paris'e, Ecole des Lan-
gues Orientales'e (Doğu Dilleri Okulu)
gittim. Burada bir Fransız profesör var-
dı. Adı Denis'ydi. Onunla birlikte çalı-
şan meslektaşı ıse Türktü. Adı da Abdül-
hak Adnan Adıvar'dı. Eşi, bildiğiniz gibi
ünlü yazar Halide Edip Adıvar'dı. Ad-
nan Adıvar"la tanışmam, 1937'deolmuş-
tu. Benım ilk Türkçe öğretmenimdi.
Olağanüstü bir öğretmendı. Bana Türk-
çenin yanı sıra Türkiye'yle ilgıb pekçok
şey öğretti. 1938'in ilkbahannda Tür-
kiye'ye geldim, üç hafta kaldım. İkinci
olarak 1949'un sonbahannda geldim, al-
tı ay kaldım. O zamandan beri de en az
yüda bir kez olmak üzere sık sık gelmeye
çalışıyorum.
Halide Edip Adıvar'la ise Paris'te de-
Türkiye'nin
tehlikeli dostlan var"ürkiye'nin geleceğini nerede
görüyorsunuz? Batı, Türkiye'yi ortak ola-
rak istemiyor; AT üyeliği çok zor. Türki-
ye de dikkatini son yıllarda Doğu'ya çe-
virdi. Sizce iki tarâfın bırbirlermı ihmal
etmeleri doğru mu?
AHMAD - Biliyorsunuz, 1966dan be-
n Türkiye bu açmazı yaşıyor. O yıllar
Türkiye, ABD'ye çok yakındı. Ama
1964'te Johnson'ın mektubu. Dışişleri
Bakanhğı'nı, ilişkilerini yeniden gözden
gecirmeye zorladı. O sırada Hamit Batu
imzasıyla gönderilen memorandumda,
•'ABD'yle Avrupa arasında bir denge
kurmak zorundayız" deniliyordu. Tür-
kiye bunu yapmak zorunda, kendini iki
bloktan da ızole edemez. Bir başka olası-
hk da Rusya'nın yenıden yapılanmış ola-
rak ortaya çıkması. Rusya bugün kaos
içinde olabilir. Ama Rusya zaten Birinci
Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında da
çok güçlü bir ülkeydi. Türkiye herkes
için son derece stratejik öneme sahip bir
ülke.
Bu stratejik durumu değişemez.
çünkü coğrafı konumu böyle. Avrupalı-
lar, Türkiye'nin kendilerinden aynlıp,
kendi yoluna gitmesine göz yummaya-
caklardır. Hatta, etki alanı yaratmak
için ABD'yle aralannda mücadele ola-
' caktır. Sanıyorum bu mücadele, şimdi-
den başlamıştır. Daha sonra bu mücade-
leye belki Rusya da katılacaktır. Çünkü
Rusya. Türkiye'nin komşusudur. Tarih
boyunca Türkiye'nin kuzey komşulany-
la ilişkileri kötü olmuştur. Bu yeni dünya
düzeninde Rusya, Türkiye'nin dostu ha-
line gelebilir. Ama sanıyorum ki Türki-
ye, her zaman Rusya'nın gücünden çeki-
necektir. Burada ideoloji önemli değil.
Bu, tamamıyla jeopolitik bir konu. Yine
de Türkiye şanslı bir ülke. Çünkü her za-
man seçenekleri olmuştur.
OGRENCİ
Prof. Lewis Princeton'da öğretim görevlisi. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ)
Prof. Ahmad, Boston'da ders veriyor. {Fotoğraf: ERDOĞAN KÖSEOĞLU)
ğil, Türkiye'de tanışüm. Çok güçlü kişili-
ği olan, son derece iradeli bir kadındı.
dil mi?
' Sizce Türkçe, öğrenmesi zor bir
LEWIS - Türkçe çok değişken bir dil.
Türkiye'ye geldiğimde, Paris'te öğrendi-
ğim Türkçeyi konuşuyordum. Aradan
yıllar geçtiktensonra tekrar geldiğimde,
arkadaşlanmla konuştuğum Türkçeyle
anlaşırken çocuklannın .söylediklerini
anlamadığımı fark ettim. Örneğin benim
gibilere o sıralarda, "mütekaıt profesör'
(Bunu Türkçe söylüyor) denirdi. Şim-
diyse artık, "emekli profesör" denıliyor.
Oysa Fransızca, İngjlizce gibi dillen öğ-
renirsiniz, yıllarca öğrendiğiniz gibi de
konuşursunuz. Çünkü bu diller, ruzh bir
değişime uğramazlar.
Türkiye, öncelikle ulusal çıkarlannı
düşünmek zorundadır. 1945, hatta
1950'den sonra Türkiye, ulusal çıkarlan-
nı ABD ve Batı'nın çıkarlannın yanında
ikinci plana itmiştir. Johnson'ın mektu-
bu bence Türkiye'yi sarsmış ve uyandır-
mıştır. O zamandan ben de bir ulusal
politika izleme gereğini duymuştur.
tHKBHKTürkiye de islam köktendincili-
ğinin geleceği olabilir mi? Köktendincilik,
Türkiye için bir tehlike oluşıurabilir mi
sizce?
AHMAD - Köktendincıliğin İslama
uyarlanması, bence uygun değildir. İsla-
miyet, gerçekte köktendinçi yoruma
açık bir din değildir. İslamıyet, küllür
olarak kalıadır. Islamiyetin tehlikesi eği-
timde bilimsel olmayan tavırdadır. Ama
PROF. FEROZ AHMAD
Hindistan 'ın baskenti YeniDelhi'de
1938'dedoğdu. Orta veyükseköğrenimini
Hindistan 'da tamamladı. İlk lisanüstü
çalışmasını Hindistan tarihi üzerineyaptı.
Dahasonra Londra ÜniversitesiDoğu ve
Afrika Çalışmaları Fakültesi nde
Ortadoğu tarihiüzerinebirçalışmayaptı.
Bu arada Prof. BemardLeyvis "ın
öğrencisioldu. 1966 'ya kadar Londra
Üniversitesi'nde çalışmalarmısürdürdü.
İki yıl da Türkiye 'de kaldı ve Türk tarihi
üzerine ayrıntüı bir çalışmayaptı.
1967den beride Boston daki
Massachuselts Universitesi'nde ders
veriyor. İttihat ve Terakki, İttihatçılıktan
Kemalizme adlı
kitapları var.
öte yandan baktığınız zaman, İslamiyet
bilim karşıtı da değildir. Çünkü 19'uncu
yüzyıldan beri İslamiyet, çağdaş dün-
yayla başa çıkabilmek için, bu dünyayı
hâkimiyeti alünda rutan Avrupa ve Hı-
ristiyanlann elindeki silahlara ve araçla-
ra sahip ohnası gereküğinin bilincine
varnuşür. Bu araçlar da bilimden gel-
mektedir. Ama bir de sağcı İslamcılar
var. İnsanbğın gelişinf süreci ve Dar-
win'e karşı olanlar. Ama bunlar, Hıristi-
yanlar arasında da var. Bu gruplar, başa-
nlı olamazlar. Çünkü dünya değişiyor ve
bilim olmadan da hiçbir yere vanlamı-
yor. Ben İslamiyeti bu tür bir tehlike ola-
rak görmüyorum. Devrimden 10 küsur
yıl sonra İran'a bakın: Sözde İslamiyet-
ten vazgeçfnedi, ama gerçekte daha laik
politikalar izlemeye başladı. Zaten baş-
ka türlü de ayakta kalmasının olanağı
yok. Türkiye için de aynı şey geçerli. Bel-
ki Türkiye'de kültür, daha fazla İslam
ağırlıklı olacak. Bu da laik eğitimin başa-
nsızlığından kaynaklanabibr. Laik eği-
tim daha fazla yaygınlaşüğı takdirde bu
tür unsurlann ortaya çıkması olasılığı da
o kadar azalır. Ama ne yazık ki Tür-
kiye'de eğitim çok derinlemesine yapıla-
madı. Ve sanıyorum Türkiye, şimdi
bunun bedelini ödüyor.
Türkiye'nin talihsizliği
••••ifiaft, Türkiye'yi İslam kökten-
dinciliğine karşı bir denge unsuru olarak
görüyor. Sizce bu, gerçekçi bir yaklasım
mı?
AHMAD - Batı'nın Ortadoğu'daki
müttefıklerine bakın. Örneğin Arabis-
tan, Kuveyt... Bunlar İslam ülkeleri,
ama Batı'nın dostlan olduklan için İs-
lam unsuru üzerinde fazla durulmuyor.
İran gibi bir ülkede ise İslam unsuru dev-
let içinde. İran, şah döneminde Batı'nın
yanındaydı, ama sonradan Batı kampın-
dan koptu. Bu, gerçek bir tehlike değü.
Türkiye'nin İran'a karşı rakip duruma
getirilmesi, gerçekten talihsizliktir. Bu
iki ülke komşudur ve iyi ilişkiler içinde
bulunmak zorundadırlar. Bir başka açı-
dan baküğıruzda Türkiye, Orta Asya'ya
girmek için İran'a muhtaçtır. Çünkü ha-
ritaya göz attığınızda Eımenistan'la iyi
ilişkileriniz yoksa Azerbaycan'a ulaşa-
mayacağınızı görüyorsunuz. Bir başka
yol ise İran üzerinden ulaşımı sağlamak-
tır. Batı basınında, iki ülke arasında re-
kabet olduğu imajına son verilmesi ve
Türkiye'yle Iran'ın, aralanndaki ideolo-
jik farklara karşın iyi ilişkiler kurmalan-
nı diliyorum. Gördüğüm kadanyla
İran'ın ideolojisi artık değişiyor. Rafsan-
cani, İslamalık yerine gittikçe daha
pragmatist olmaya başladı.
ISizce Türkiye'nin Bakü-Belg-
rad-Bağdat çemberindeki önemi nedir?
AHMAD - Türkiye, Mısır'la birlikte,
Akdeniz'de dünyanın en stratejik ko-
numlanndan birine sahip. Türkiye'nin
bu çernberiçindeki durumu, gayet İcritik.
Türkiye'nin çok çeşitli yönlerde etkinlik-
leri var. Balkanlar'da. Akdeniz'de, Orta
Asya'da, Ortadoğu'da... Bu hem çok ya-
rarlı hem de çok tehlikeli bir konum. Hiç
kimse bölgeyi kontrol edebilecek, çok
güçlü bir ülke istemez. Bu 19'uncu yüz-
yıldaki gelişmelerde de geçerliydi. Ja-
ponya neden büyük bır güç haline geldi?
Çünkü Asya'nm bir ucunda. dünyanın
stratejik çıkarlanndan uzaktaydı. O sıra-
da herkesin dıkkatleri Çin'in üzerindey-
di. Bu sayede Japonya'nın gelişmesine
göz yumuldu. Ama Mısır'ın, Osmanlı
Imparatorluğu'nun gelişmesine göz yu-
mamazlardı. Aksi halde bunlar, diğer
dünya güçleri için önemli bir tehdit un-
suru olurlardı. Bugün de avnı şe> geçerli.
Bu nedenle Türkiye'nin dış siyasetini yü-
rütmek, çok zor bir iştir. Türkiye'nin,
onun güçlenmesini istemeyen fazlasıyla
dostu bulunmaktadır. Bih'yorsunuz, de
Gaulleün dedıği gibi, dış siyasette dost-
luk yoktur, sadece çıkarlar vardır. Çı-,
karlânnı korumak isteyen hiç kimse
güçlü bir Türkiye olmasını istemez.
Kemalizmin geleceği
mm^mtTürkiye'de 1920'ler ve 1930'-
larm Kemalizmiyle bugünün Kemalizmini
kıyaslayabilir misiniz? Kemalizm bugün
Türkiye için geçerli mi sizce?
AHMAD - Geçerli olduğuna hiç kuş-
ku yok. Kemalizm, bütün ıdeolojilergibi
dinamiktir. Kemalizmin altı ilkesini ele
alalım. Örneğin devletçılık. Bunun ka-
rakteri değişmiş olabilir, ama sosyal re-
fah sağlama amaa değişmemiştir. Bu-
gün piyasa ekonomisine geçmiş de olsa-
nız hâlâ devlet müdahalesine gereksini-
miniz vardır. Tabii cumhuriyetçilik
yerleşmiştir, milliyetçilik yerleşmiştir.
Devletçilik, laiklik ve inkılapçılık nokta-
lannda ise bazı acmazlar bulunmakta-
dır. Bütün bunlar hâlâ geçerlıdır, çünkü
toplumun ideolojiye gereksinimı vardır.
Kemalizm terk edılirse bunun yerine ne
konulacaktır? Kemalizm bazı açılardan
esnektir. Bütün sorun, bunun nasıl uy-
gulanacağıdır. Türkiye'de aydınlann
karşı karşıya bulunduklan açmaz da bu-
radadır. Bunlar Kemalizmi eleştiriyor-
lar. Kemalizmi durağan olarak görüyor-
lar, bunu 1930'larda uygulandığı biçi-
miyle değerlendiriyorlar. Türkiye değiş-
ti. ideoloji de bu değişikliklerle birlikte
değişir. Ama ışin sırn bunun nasıl yapıla-
cağındadır. Eskiden olduğu gibi militan-
ca laik olamazsımz. Ama bugün laik
kahp İslamiyeti de toplumsal bir olay ka-
bul edebiJirsiniz. Bütün bu açılardan
Kemalizmin büyük bir önem taşımaya
devam ettığini söyleyebilirim..
IB^BtTürkiye'de yeniden canlanan
bir tartışma var. Bazı sol aydm çevreler,
Kemalistleri 'küçük burjuva devrimcileri'
olarak niteliyorlar. Aynı eleştiriler
Atatürk ve Kemalistlere İ960'h yıllarda
dayöneltilmişti...
AHMAD - Bence onlar, Kemalizme
dinamık bır güç olarak bakmıyoriar, za-
Türkiye'nin çok çeşitli
yönlerde etkinlikleri var.
Bu hem çok yararlı hem de
çok tehlikeli. Hiç kimse
bölgede güçlü bir ülke
istemez.
Türkiye'nin,
güçlenmesini istemeyen
fazlasıyla dostu
bulunmaktadır.
man içinde donmuş bir güç olarak görü-
yoriar. Türkiye'nin tarihine baktığınız
zaman Türk toplumunun gelişmiş bir sı-
nıfsal yapısı olmadığıru görürsünüz. Ve
bir anlamda devlet, müdahale edip bur-
juva stnıfının işlevini yüklendi. Cumhu-
riyetçi, Kemalist devletin yapmaya çalış-
tığı buydu. 1945'te çok partili politikaya
geçildiğinde Kemalizmin ideolojisi de
değişti. Partiler hâlâ Kemalizmin izinden
gittiklerini söylüyorlardı, ama Kema-
lizm bu arada değişiyordu. Bence bu
eleştiri. biraz çağdışı kalıyor. Evet,
küçük burjuva ıdeolojisiydi; ama küçük
burjuvazinin kendisi zayıfladı, karakteri
değişti. Ama hâlâ Kemalist olan ve eski
Kemalist ideolojiye dönülmesini savu-
nan kişiler de yok değil. Ama tabii artık
bunu yapamazsınız. Geri dönüş yoktur.
Tarih buna izin vermez.
• • • • i t e e Türkiye'yle neden bu ka-
dar ilgilendiğinizi, ilişkilerinizin ne oldu-
ğunu ve Türkçeyinasılöğrendığinizianla-
tır mısmız?
AHMAD - Açıkça söylemek gerekirse
öğrencilik yıllaranda esas ilgi alanım Or-
tadoğu'ydu. 1950'lerde Hindiştan'day-
dım bu ilgjm başladığında. Ülkemde
Üçüncü Dünya milliyetçiliği, en önemli
güçtü. Benim yaş grubumdaki kişileriçin
Nasırcılık çok dinamik bir güçtü. Orta-
doğu'yla ilgili lisansüstü bir çalışma yap-
tım. Buna bağlı olarak ilk öğrendiğim dil
Arapçaydı. Lisansüstü çalışmam bitince
doktora yapmak istedim. Londra Üni-
versitesi'ne gitmiştim. Orada Doğu ve
Afrika Çahşmalan Fakültesi'nde bir
profesör vardı. Adı Bernard Levvis'ü.
Onunla çalışmak istiyordum. Amaam
çağdaş tarih üzerine çahşmaktı. Kendisi-
ne çağdaş Arap tarihiyle ilgili bir çalışma
yapmak istediğimi söylediğimde, "Bu
benim konum değil. Benim konum, çağ-
daş Türk tarihi" dedi. Ben de, "Pekiyi o
zaman ben de çağdaş Türk tarihi üzerine
çalışınm" dedim. Bu işle ilgilenmeye
böyle başladım. Londra Üniversitesi'-
nden sınıf arkadaşım Ergun Balcı, Tür-
kiye'yle ilgili eğitimimde önemli bir rol
oynadı. İlk kez 1962'de Türkiye'ye gel-
dim. O da ülkesine dönmüştü. Burada
iki yıl kaldım. Ondan sonra da sık sık gi-
dip geldim. Tam 30 yıl oldu. Türk tarihi-
ni öğrendiğime çok memnunum, çünkü
çok zengin bir tarih. Bulunduğum ünı-
versitede de şu anda Ortadoğu tarihi
dersleri\eriyorum.