15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21HAZİRAN1992PAZAI OLAYLAR VE GORUŞLER Çevre Savaşımımın Başarısı: Aliağa Cumhuriyet tarihinde ilk kezdevletin karar verdiği büyük bir sınai yatınma, bölge halkı karşı çıkmış, sempatik ve demokratik yöntemlerle başanya ulaşmış, gücünü kanıtlamıştır. Bu sonuç demokrasimizin geleceği açısından son derece önemlidir. KEiMAL ANADOL Hukukçu, Eski Milletvekili Aliağa Gençelli'de kurulacak termik sant- rala karşı verilen savaşım geçen haîîa utku ile sonuçlandı. Dünya Çevre Zirvesi için Bre- alya'ya giden Başbakan Demirel, orada yap- tığı açıklamada Gökova'ya termik santral kurmayı "cinayet" olarak niteliyor ve Aliağa'da kurulması planlanan termik sant- ral yapımından vazgeçtiklerini söylüyordu. Bu açıklama, hem yeri hem de içeriği açısın- dan anlamlı ve olumluydu. Yıllardır yasama ve yargı organlannda, basında ve alanlarda Aliağa termik santralına karşı inatla sürdü- rûlen savaşım başanyla noktalanırken ülke- mizde son yıllardâ ortaya çıkan "çevre hare- keti"nin gücü de kanıtlanmış oluyordu. Artık kamuoyunda oluşan "çevre bilinci" ve toplum vicdanına yerleşen "çevre duyarhlı- ğı" yeni değer yargılan olarak yerlerini alıyor ve somutlaşıyorlardı. Olayınövküsü 18 Ekim 1989 tarih ve 89/14633 sayılı Ba- kanlar Kurulu karanyla tzmir Aliağa'da kurulacak serbest bölge içinde "yap-işlet- devret" modeline göre 1000 megavat (2x500) gücünde bir termik santral yapımına karar verildi. Ek kararnameyle bu santralın tasa- nm, finansman, yapım, yönetim ve işletmesi bir anonim şirkete verildi. Şirketin % 70'i Ja- pon firmalannın oluşturduğu bir konsorsi- yuma aitti ve ortaklar tek tek sayılıyordu. % 30 yerli sermayenin kime ait olduğu ise ne- dense beiirtilmiyordu. 18 milyar yen serma- yeli şirkete karamame ile birtakım ayncalık- lar tanınıyordu. Aynca yasalara aykın ola- rak serbest bölgenin kamulaştırma bedeli Japon şirketi yerine Enerji Bakanlığı tarafin- dan karşılanıyordu. Daha önce kamuoyu ve basında başlayan tepkiler bundan sonra yo- ğunlaştı ve haİclı itirazlara dönüştü: * Turgut Özafın Başbakan sıfatıyla imza- ladığı belki de son kararname olan bu resmi belge çok aceleye getirilmişti, yasalara aykın ve kamu zaranna birçok maddeyi kapsıyor- du. * AJiağa, mevcut sanayi kuruluşlan ile za- ten kirli bir bölgeydi. Bu yörede başta insan sağlığı olmak üzere, çevre ve doğa kirliliğinin giderilmesi amacıyla iyiJeştirme calışmalan yapılması gerekirken, termik santral gibi do- ğa ve insan üzerinde pek çok zararlı olacak bir tesis kurmanın anlamı yoktu. * Aliağa ve çevresinde santralın çalışması için gerekli linyit kömürü yoktu. Kararna- meye göre santral dışandan gelecek kömürle çalışacaktı. Bu durumda deniz kıyısında tu- ristik bir bölgede, en verimli tanm alanırun üstüne santral yapılması için Sayın özal'ın ve ANAP iktidannın gösterdiği direnmenin an- lamı neydi? * İzmir-Aliağa girişinde 380 bin vathk tra- fo bulunmaktaydı. Yöre Soma, Yatağan, Tunçbilek, Seyitömer santrallanndan bes- lenmekteydi. Aliağa rafinerisi ve PETKİM elektrik gereksinimlerini kendileri karşılıyor- lardı. Hatta PETKİM ürettiği elektriğin faz- lasını TEK'e satmaktaydı. * Enerji Bakanlığı ve bağlı kuruluşlannın ortak çahşması ile ANAP döneminde haar- lanan "Türkiye Üretim Tüketim İncelemesi (1988-1992)" çahşmasında ve ilgili dönem yatınm programlannda yer almayan ithal kömûr yakıtlı bu santralın yapım karan han- gi plan ve programa göre verilmişti? * Santralın kurulacağı bölgede en az 120 bin nüfus yaşıyordu. Bunun 45 bini kırsal ke- simdeydi. Santraldan Bakırçay havzası ve Menemen ovasının zarar görmesi kaçıml- mazdı. Buralarda dünya çapında ünJü ve hepsi dışsatım malı çekirdeksiz üzüm, pa- muk, zeytin, zeytinyağı, tütün, meyve, sebze ve çeltik üretiliyordu. * Bu yöre yurdumuzun sayıh turistik böl- gelirinden biriydi. Santralın kurulacağı Gen- çelli'den başlayan orman ve kumsalla birçok koyun birbirinı izlediğı Yeni Foça ve Foça kıyılan, kuzeyde ise Yenişakran, Çandarh ve Dikili tarihsel ve turistik değer taşıyordu. Bölge dış turizme de açıktı. Foça'da Fransız tatil köyü vardı. Kıyılar binierce yazlık evle doluydu. Yeni yapılacaklar için 5 bin ruhsat verilmişti. Bölge Turizm Bakanlığı'nca hazır- lanan GAÇ (Güney ve Batı Anadolu Çevre Projesi) kapsamındaydı. * Nemrut ve Çandarh körfezleri, Yunanis.- tan'la aramızdaki uluslararası sular bahkçı : lık merkeziydi. Burada Ege'nin en değerli deniz ürünleri elde ediliyordu. Santralın so- ğutma suyu denizden ahnacak, sıcak ve atık sular denize bırakılacak, deniz ısısının bir de- rece yükselmesine. denizdeki canlılann yok olmasına yol açılacaktı. Yunanistan, altında TC'nin de imzası bulunan Akdeniz'in korun- masına ilişkin Barselona Sözleşmesi'ne daya- narak ve hakh olarak itirazlarda bulunabihr, yeni bir sorun yaratabilirdi. * ANAP iktidan, 2872 sayıh Çevre Ya- sası'nın 10. maddesinde bu türyatınmlariçin zorurtlu görülen "Çevresel Etki Değerlendir- me Raporu (ÇED)" hazırlanmadan bu yatı- nma karar vermiş, açıkça yasalan çiğnemişti. Bu ve birçok hakh itirazlara karşın ANAP'ın santralı kurmakta direnmesi ka- muoyunda hakh bir tepki yarattı. Bakırçay Belediyeler Birliği, meslek odalan, sendika- lar, yeşiller, fslamcılar, Iiberaller, demokrat- lar, sosyal demokratlar, sosyalistler ortak davrandılar. Santrala karşı ideolojik tartış- malann üstünde "sivil bir mutabakat" oluş- tu. Halkın sesine kulak vererek o günkü İzmir milletvekillerinden biri olarak Danış- tay'da dava açtım. Santral yapımına ilişkin kararnamenin iptalini istedim. Daha sonra belediyeler, muhtarlıktar, özel kişiler de dava açtılar. Danıştay birçok kez "yürütmeyi dur- durma" karan verdi. Karara karşın Enerji Bakanı devlet teleyizyonuna çıkarak hukuku çiğnemekten çekinmedi. Cumhurbaşkanı Özal, daha da ileri giderek santral yapımını geciktirenlerin "vatan haini" olduğunu söy- ledi. Davayı yitireceğini kestiren hükümet, ka- rarnameyi iptal etti. Kamuoyu ve basın bay- ram yaptı. Ama sevınç kısa sürdü: Anlaşıldı ki davah Başbakanlık, eski hukuksal deyim- lerle "muvazaa. hile-i şer'iye" yollanna baş- vurmaktadır. Bu yöntemle yitireceğini kestir- diği davayı düşürüp aynı yerde yeni bir karamameyle serbest bölge kuracak ve sant- ral yapımını burada gerçekleştirecektir! Bu kez yeni karamamenin iptali için dava açtım. Daha sonra Aliağa Belediye Başkanı da dava açtı. 28 Nisan 1992 günü'Danıştay 10. ve 6. daireleri Aliağa Belediye Başkanı ile birlikte katıldığımız duruşmada karannı verdi. Üstü- ne termik santral kuruhnası planlanan ser- best bölgeye iüşkin Bakanlar Kurulu karan- nı ortadan kaldırdı. ŞHP ve DYP 20 Ekim seçimİerinden önce Aliağa termik santralına sert bir biçimde kar- şı çıkıyorlardı. Bu nedenle kamuoyu yeni hükümetten projenin uygulanmayacağı yo- lunda ivedi bir açıklama bekliyordu. Oysa ortak hükümet sessiz kalmayı yeğledi. Dava- yı yitirmemiz durumunda santralın yapılaca- ğı anlaşılıyordu. Hatta yeni Enerji Bakanı Ersin Faralyah, Danıştay karanna karşı iti- raz edeceklerini gazetecilere açıkhyordu. 15 Haziran 1992 günü Başbakan Demirel'in Rio'da yaptığı açıklama, kuşkulan dağıttı ve konuyu açıklığa kavuşturdu. Sayın Demirel şunlan söylüyordu: "Doğru veya yanlış, böl- ge halkı arasında santrala karşı güçlü bir ce- reyan var. Buna rağmen halkın üstüne gidil- mez." Sonuç Cumhuriyet tarihinde iik kez devletin ka- rar verdiği büyük bir sınai yatınma, bölge halkı karşı çıkmış. sempatik ve demokratik yöntemlerle başanya ulaşmış, gücünü kanıt- lamıştır. Bu sonuç demokrasimizin geleceği açısından son derece önemlidir. Gençelli'- deki insan zinciri", Türkiye'nin "makûs ta- Iihi"ni yenecek. 12 Mart ve 12 Eylül'lere son verecek bir sivil hareketin müjdesi ve görün- tüsüdür. Dünyada ve ülkemizde yeni bir "çevre hu- kuku" oluşmuştur. Stockholm ve Bergen Bil- dirgeleri, Barselona Sözleşmesi, Paris Şarü, son olarak Rio'da imzalanan uluslararası belgeler ülkelerin iç hukuklannı da etkile- mektedir. "Çevre hakkj", "insan haklan" kavramıy- la bütünleşmiştir. 21. yüzyıla girerken yurtta- şını salt hapse atan, askere alan, vergi tahsil eden devlet anlayış ve uygulaması tarihe ka- nşmaktadır. Evrensel ölçülerdeki insan hak ve özgürlüklerine kavuşan yurttaşlar artık nasıl bir çevrede yaşamak istediklerine karar verme hak ve özgürlüğüne de ulaşıyorlar. Danıştay, son karanyla çevreyle ilgili ulus- lararası ölçülerde bir anlayış ve duyarhlığa sahip olduğunu kanıtlamış, Türkiye'de olu- şan "çevre hukuku"na büyük bir katkı sağ- layarak "yol gösterici" işlevini yerine getir- miştir. ARADABIR Prof. Dr. MEHMET ÜNAL Ç.Ü. Tıp Fak. Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı İngittzce Tıp Ejptimi Yabancı dilde tıp eğitimi vermenin amacı ve yararı belir- sizdir. önce Hacettepe Üniversitesi'nde başlatılan, sonra başka üniversitelerde de uygulamaya geçirilen bu konu- nun üzerinde tıp fakülteleri ve öğretim üyeleri daha iyi düşünmeli ve kamuoyu önünde açıkça tartışmalıdır. Ülkemizde yıllardır yabancı dilde eğitim yapan ilk, orta ve yüksek okullar vardır. Bir yabancı dili iyi öğrenebilmek için-özellikleortaöğrenimde-yoğun bir yabancı dil eğitimi vermenin yararı görülmüştür. Bununla birlikte yüksek öğ- retimin Türkçe yerine yabancı dilde olmasının gereği tartı- şılabilir. Ülkemizde Batı ölçülerinde ilk tıp fakülteleri açıl- dığı 14 Mart 1827'den, 1867'ye değin -40 yıllık dönemde- Türkçe bilen öğrenim üyesi açığı nedeniyle, tıp eğitimi Fransızca yapılmıştır Bunun sonucu 1856 yılında tıp fakül- tesini bitiren hekimlerden yalnız biri Türk'tür. Oysa son 125 yıldır ülkemizde hekimlik azınlıklara özgü bir meslek olmaktan kurtarılmış, yetkin öğretim üyeleri yetişmiş, tıp fakülteleri ve hekimlik uluslararası ölçütJerde güvenilir, saygın, onurlu bir düzeye erişmiştir. Son 10 yıl içinde, nedeni ve amacı anlaşılmamakla bir- likte, kimi üniversitelerimiz Ingilizce tıp fakülteleri açma tutkusuna kapılmıştır. Kimilerine göre bu durum, fakültele- re ek parasal kaynak yaratmak ve öğretim üyelerine kadro sağlamak için; kimilerine göre başarılı bir orta öğrenim- den geçen, iyi bir yabancı dil bilen seçkin öğrencileri fakül- telerinde toplamak, tıpta uzmanlık sınavında (TUS) öteki fakültelere göre iyi bir yer edinmek ve fakültelerinin say- gınlığını yükseltmek içindir. Tıp eğitiminde en az bir yabancı dil bilmenin önemi ve yararı taştışılamaz. Ancak yabancı dilde tıp eğitimi yapma- nın amacı ve yararı belli değildir. Ingilizce biten doktor yetiştirilmek isteniyorsa; bunun yeri tıp fakültesi değil, fa- külte öncesi eğitim kurumlarıdır. Tıp fakültesi öğretim üye- sinden ingilizce öğretmenliği işlevi beklemek. anlaşıla- maz bir aymazlıktır. Bir öğretim üyesi, en iyi kendi bilim dalında, kendi dilinde eğitim ve öğretim yapabilir. Tıpta hastalık durumu bedensel -ruhsal- toplumsal (biyopsiko- sosyal) olguların bir sonucudur. Tanı ve tedavide bu üç boyutun iyi değerlendirilmesi gerekir. Bu da iyi bir hasta - hekim ilişki ve iletişimiyle olasıdır. Az gelişmiş ülkeler dışında; kendi dilini bırakıp, yabancı bir dilde tıp eğitimi yapan çağdaş bir ülke gösterilemez. iyi bir yabancı dil bilen kişilerin başarılı birer hekim oldukları- nı söylemek de olası değil. Başarılı bir hekim, kendi dilini iyi bilen, mesleğini seven, çalışkan, özverili, insanlarla sağlıklı ilişki ve iletişim içinde olabilenler arasından seçi- lebilir. Kendi dilini küçümseyen, kültürüne yabancılaşmış, halkından kopmuş; gözü, teknolojik olarak gelişmiş ya- bancı ülkelerdeolan kişilerin, ülkemiz için yararlı ve başa- rılı birer hekim olacağı düşünülemez. Tıp eğitiminde ülkemiz gerçeklerine uygun hekim yetiş- tirmek asıl amacımız olmalıdır. Bunun için yapay, özentili uygulamalar yerine, fakültelerimiz öğretim üye ve yardım- cılannı -nttelik ve nicelik olarak- güçlendirmek, çağdaş araç ve gereçleri sağlamak, ileri araştırma, inceleme ve sağaltım (tedavi) yöntemlerini uygulayabilirdurumagetir- mek için çaba göstermek gerekir. Bu arada öğrencilerimize, çağdaş bilimsel yayınları doğrudan izleyebilecek bir düzeye erişebilmeleri için kimi fakültelerde ilk yıl yoğun bir Ingilizce eğitimi verilebilir. Bunun için Devlet Yabancı Dil Sınavı'ndan geçemeyenler için 7 yıllık bir tıp eğitimi düzenlenebilir. Bununla birlikte bu uygulama genelleştirilemez. Uygulanmakta olan 6 yıl- lık tıp eğitimi, süre olarak yeterlidir. İçeriği geliştirilebilir, eğitim, öğretim ve uygulama yöntemlerinde çağa uygun iyileştirmeler yapılabilir. Sonuç: Türkçe, yüz milyonlarca insanın bildiği, konuştu- ğu köklü ve yaygın bir dildir. Bilimsel yayın ve gelişmeleri izlemek yetersiz değildir. Aslında Türkçe'nin ilk yazı dili olması, ünlü-ünsüz uyumu, kuralların mantığa uygunluğu, sözcük kökünün ve ekinin aslını gösteren saydamlığı, söz diziminde anlatım kolaylığı ve anlam uyumu gibi özellikle- ri nedeniyle öteki dillere göre belirgin bir üstünlüğü de vardır. Yüce Atatürk'ün vurguladığı gibi, bir ulusu simgele- yen en önemli öğe dHi'dir. Gerçek bir ulusçu, anadilini en kutsal özvarlığı sayar, özenle korur. Dilimize saygı duy- mak, özen göstermek, geliştirmek bilim kurumlarının, kitle iletişim araçlarının (TRT, basın gibi), aydınların öncelikle görevi olmalıdır. Değişen dünya coğrafyası içinde, özerkli- ğini kazanan Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle bilimsel ve ekinsel işbirliğini geliştirmek için yoğun çaba gösterilen günümüzde konunun önemi bir kat daha artmıştır. TARTIŞMA Plan ve Projeler Hiçe Sayılıyop Bir otel inşaatının çevre ile uyumlu olmadığı, silueti değiştirdiği, şehircilik anlayışı ile bağdaşmadığı için gösterilen hassasiyetin Ataköy'de de gösterilmesini istiyoruz ve bekliyoruz. Emlak Bankasf nca hazırlanan, ilgili ma- kamlarca oynaylanarak kesınlik kaza- nan plan ve projelere göre Ataköy'- de nerelere kaç katlı bina yapılacağı, ne- relere sosyal tesis kurulacağı, nerelerin spor alanlan olarak aynlacağı ve bunla- nn dışında kalan bölgelerin yeşil alanlara bırakıldığı bellidır. Dünya Çevre Günü, Çevre Haftası ve Dünya Çevre Konferansrnın Rio'da toplandığı şu günlerde. ne yazıktır ki pla- nı, projeyi, çevreyi, yeşil alanı hiçe sayan uygulamalara şahit oluyoruz Ataköy di- ye bildiğimiz modern uydu kentte. Önce, Ataköy 2. kısımda spor alanı ola- rak aynlan, uzun bir süre boş kalan yeşil alana Ankara'daki Kocatepe Camii'n •den sonra en büyük cami yapıldı. Sadece 'Ramazan'da ve cuma günleri cernaati olan bu caminin etrafı, doğa ile ilgisi ol- mayacak şekilde beton ve üstü mermerle kaph, demir panmaklıklı pencerelerle çevrildi, neye göre belli değil. Caminin hemen arkasına çift daireli, 3 kath bir bi- na yapıldı ımam ve müezziniere lojman olarak. Tabü inşaat ruhsaü olmadan. Buraya kadar olanlan hoşgörü ile karşı- layan biz 2. kısım sakinlerini, avlu içeri- sinde ruhsatsız olduğunu bildiğimiz beş katlı yeni bir bina inşaatına başlanması son derece üzmektedir. ^ Ikinci olay, ne yaak ki yine Ataköy'de bu defa 9 ve 10. kısımda yaşanmaktadır. Yerleşim planına göre yine spor alanı olarak aynlan Atrium'un karşısındaki büyük bir alanda ikinci bir cami inşaau başlamışür. Bittiğinde çevre ile ne derece uyumlu olacağı bilinmemektedir. Elhamdülillah biz de Müslümaruz. Yanlış anlaşılmasın, cami yapılmasına, insanlann diledıği dine inanmasına, iba- det etmesine asla karşı değihz. Ancak, dini ve Müslümanlığı kullanarak dilediği yerde cami yapmasına, dilediği kadar araziyi çevirmesine, çevirdiği arazi iceri- sinde oradaki binalarla uyumlu olup olmadığma, kullanım amacına da bak- maksızın inşaat izni veribnesine ya da göz Turkan Akyol'a Açık Mektup Sorumlu olduğunuz bakanüğın, 'Kunı- luş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasansı' kadın hareketinin sizden önceki ve sizden sonraki ısrarh isteklere karşın, kamuoyunda taruşılmadan TBMM Ko- misyonlan'nda görüşülme aşamasına gel- di. Demokratik tartışmadan, şeffafkktan. katılımdan sözeden bir hükümetin bakanı olarak, kadınlan bu kadar yakmdan ilgi- lendiren bir konuda adeta kadınlardan kaçınrcasına yasa çıkartmak hangi de- mokratlığa sığar merak ediyoruz. Bu nedenle, tasannın komisyondan geri çekiknesini istıyoruz. Bakanhğa gehnenizden önce, kadın ka- muoyunun da çabalanyla bakanlığınızın adı Bakanlar Kurulu'ndan, 'Kadın Sorun- lan Bakanlığı' olarak geçmiş olduğu halde şimdi, 'Kadın Aile ve Sosyal Hizmetler Ba- kanlığı'na dönüştürülmüştür. Hazırladığı- nız tasandan da bakanlığınızın 'kadın' değil, 'Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı' olacağı görülmektedir. Tüm tasanda ka- dınlar, özgür ve bağımsız bir birey olarak değil, hayaünı ancak aile içinde sürdürebi- lecek yardıma muhtac, eksik bir varlık ola- rak değerlendirihnektedir. Bu nedenle ta- yumulmasina karşıyız. Bu koşullarda, kilise ya da havra yapıhnasına da karşı- yız. Dünyanın hangi Hırisü'yan ülkesin- de, spor alaaına, yeşil alana kilise yapıl- masına Hıristiyanlık adına izin verihTuş- tir, ya da Hıristiyanlık adına göz yumulmuştur? Ülkemizde ilk defe modern bir şehirci- lik anlayışı ile kurulan. en güzel yerleşim alanlanndan biri olan Ataköy'de, Müs- lümanlığa sığınılarak yapılmak istenen- lere daha fazla göz yumulmamalı, izin verilmemelidir. Verilen her taviz, yeni ta- vizleri beraberinde getirecektir, unutul- mamalı. öncelikle, uydu kentle öğünen Emkk Bankası'nın, sırasıyla Bakırköy Belediye Başkanlığı'nın, Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın ve tepede İmar Bakan- hğı'nın olaya el koymasmı bekhyoruz. Kaçak yapılaşmanın durdurulmasını, kaçak olmayanlann çevre ile uyumlu ha- le getirilmesini beklemek hakkımızdır. Bir otel inşaatının çevre ile uyumlu ol- madığj, silueti değiştirdiği, şehircilik an- layışı ile bağdaşmadığı için gösterilen hassasiyetin Ataköy'de de gösterilmesini isüyoruz ve bekliyoruz. ATAKÖYLÜ SAKİNLER sanda, kadınJar sürekb olarak, aile, cocuk, yaşh ve özürlülerle birlikte anılmaktadır. Eğer, tasannızı kadınlann tartışmasına açmayacaksanız; ve eğer tasannızda vur- gııladığınız gibi, kadınlann sorunlannı aile içinde, onlan aıleye daha hapsederek cöze- cekseniz; Bakanlığınızın adından 'kadın' sözcüğü- nü çıkarmanızı ve kendınia 'Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı' olarak görmenizi; Kadınlar için çahşan, kadınlann deneti- minde, ayn bir 'Kadın Bakanlığı' kurulma- sını istiyonız. İSTANBUL KADIN FORUMU PENCERE Bir Yaprakta Bütfln Evren... Duyarlı bir insanın şu belalı dünyada rahat bir uyku çek- mesiçokgüç... Belki de haram... Tansu Bele'nin dün bu sayfada yayımlananyazısını oku- duktan sonra bu gerçeği bir kez daha anladım. Eğer oku- madınızsa Bir Söyleşi ya da 4 Metrekarede İstanbul' adındaki bu yazıyı bulup okuyun. Sizi de etkileyecek, dü- şüncelere sürükleyecek, çelişik duyguların ikilemlerine düşürecek. Belki de tepki duyacaksınız, gazeteyi elinizden atacaksmız. Ne yazmış Sayın Tansu Bele? Bu tür yazılar özetlene- mez, ruhu, tadı, anlamı silinir; ama, ben yine de küçük bir özet yapmak zorundayım; Bele'nin oturduğu dairenin tam karşısındaki apartmanın balkonunda küçük bir köpek var. Sahibi köpeğe işkence ediyor. Kimbilir, belki de hasta ruhlu bir adam, bundan zevk alıyor. Küçük köpek -düz ak tüylü; sivri burnu, bir ku- lağı ve bir gözünün çevresi kara, ödlek bakışlı, şaşkın bir hayvancık- eziyetten kurtulmak için sahibiyle diyalog kur- mak, adama kendini sevdirmek istiyor. Çünkü dünyaya açılan tek kapı, bağlandığı -daha doğrusu hapsedildiği- balkonun kapısı. Eğer adam küçük köpeği çözüp kapıyı açarsa, kaçış umudu bile doğabilir. Ne var ki köpek yaltak- landıkça, kuyruk salladıkça, sahibi zulmünü arttırıyor, hay- vanı horluyor, eziyor. Köpek ile adam arasındaki ilişkiyi izleyen Tansu Bele'- de gerilim başlıyor: "Köpek bekliyor, bekliyor, karşı bal- konlardan, ona el sallayan çocuklardan, uçan kuşlardan, balkon kıyısına konan sineklerden, böceklerden -bedenini de sardı son günlerde bu böcekler- ve ona bakıp duran benden medet umarak yardım bekleyerek... Gözleri hü- zün dolu yakıcı bir ateşle kor gibi yanıp tutuşarak... Ben artık gerçekten dayanamıyorum. Hayvan rüyaları- ma giriyor. Üstelik onunla birlikte, neler neler giriyor rüya- larıma: Ezilen, horlanan, eve kapatılan kadınlar; itilip kakı- lan, sevilmeyen çocuklar; işkence gören, öldürülen insan- lar..." Yazıyı okuyunca bir soluk aldım... Rahatladım, sevindim. Canım, insan küçük bir köpeğe eziyet edildiğini öğrenirt- ce rahatlar mı? Hayır, ben, komşu apartmanın balkonunda küçük köpeğe zulüm yapılıyor diye uykusu kaçan ve hayatı kendisine zehir eden Tansu Bele'yi tanıdığım için sevin- dim. Çünkü günümüzde egemenmec'ya'toplumukafako- la aldı; her şeye boş vereceksin; komşudaki köpekten sana ne!.. Köpek bir yana, insana işkence edilse bile gör- mezlikten geleceksin. Televizyona çıkıp: "- Yalan söylüyorlar" diyeceksin, "kimseye işkence ya- pılmıyor, uyduruyorlar." Insanlar işsiz mi? Kadınlar horlanıyor mu? Çocuklar iti- lip kakılıyor mu? Masum kişiler öldürülüyor mu? Ihtiyarlar sürünüyor mu? Emekçiler sömürülüyor mu? Yoksullar hastane kapılarında can mı çekişiyorlar? Sana ne!.. Neden üzülüyorsun? Hem Cumhurbaşkanı da kürsüye çıkarak konuşmuyor mu: "- Sosyal devletin modası geçmiştir." Bir küçük köpek için hayatı kendine zehir etmenin anla- mı var mı? Başka derdin mi yok? • Kimisi, nice haksızlık ve zulüm gözlerimizin önünden akıp giderken, bir köpecik yüzünden uykuları kaçan Tansu Bele'ye öfkelenecektir; ama, dünya bir bütündür, evrene bakışta bir yaprak, bir ağaç, bir kuş, bir kaplumbağa, kö- pek, dere, göl ve insan artık ayrılmıyor; çağımızın ulaştığı noktada canlı ve cansız doğayı toptan sevmeyen kişi, eksik kalmış sayılıyor. Benekli bir müjde böceğine bakan insanın, bütün evreni duyumsaması, ne romantizmdir, ne saflık, gerçekçiliğin eytişiminde en tutarlı yaklaştmdır Insanlar köşeyi dönmek için birbirlerini çiğneyerek ve "altta kalanın canı çıksın "diye üstte kalmaya çabalayarak mutlu olabilir mi? Şeyh Sadi'ye sormuşlar - Edebi kimden öğrendin? - Edepsizlerden... Çağımızın insanı, zulme karşı direnmeyi zalimlerden; hakkını savunmayı, haksızlığı toplum düzenine dönüştür- mek isteyenlerden öğreniyor. Ancak bir yaprakta tüm doğayı, bir canlıda bütün insanlığı kavrayan eytişimin mantığı düşüncelerimizi ve duygularımızı yoğurduğu gün, mutluluğun anlamını duyumsayabiliriz. HalitÇelenk İDAM GIECI5Sİ Çağdaş Halk MüzigiiKİe birbaşyapıt 9. BASIM Tekin Yayınevi, Ankara Caddesi Konak Han No: 43 Cağaloğlu İstanbul Tel: 527 69 69 25.000 TL. Tek isteklerde dumgupıılukarşılığıgönderilir. N NESÜ TÜİCENİyOR" dİyORİAR. İNANMAV1N I 'İARA RAĞMEN KARCİEIENIER yAŞAyACAİC KARDELEN YAYINLARI Geçmişi anlayan, geleceğe bağlayan kitaplar yayınlıyor. "Gülnur Sayran/Nesrin Tura Kadının Görünmeyen Emeği Lev Trotskiy Marksizmi Savunurken Sungur Savran Türkiye'de Sınıf Mücadeleleri Lev Trotskiy Geçiş Programı Lev Trotskiy Sonuçlar ve Olasıiıklar Kardelen Yayınları, Nakilbent Sokak49 3 Sultanahmet / İSTANBUL Tel.: 516 84 54
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle