Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22MART1992PAZAR
HABERLER
HEPPMüyesiUysal
'Hedef
gözeterek
taradılar'
Halkın Emek Partisi
Parti Meclisi üyesi
avukat Mesut Uysal'ın
telefondaki sesi,
""HEP'lilerinevi deyip
taradılar" diyordu. Dün
saat 15 sıralannda
Adana'dan Şırnak'a
telefon açarak
görüşebildiğimiz Uysal,
titreyenbirsesle
sorulanmızı yanıtladı.
UFUK TEKİN (Adana) -
Nevruz'un kanlı olaylara sahne
okJuğu Şımak dün tam bir sa-
vaş alaraydj. Pek çok kişinın
öldüğü, ölenlerin birkaç katı
yaralananın olduğu kentie "so-
kağa çıkma yasağı" vardı. Hal-
kın Emek Partisi Parti Meclisi
üyesi avukat Mesut Uysal'ın te-
lefondaki sesi, "HEP'ülerin evi
deyip taradılar" diyordu. Dün
saat 15 sıralannda Adana'dan
telefon açarak görüşebildiğimiz
Uysal, titreyen bir sesle sorula-
nrrııa yanıtladı.
- Olay öncesine dönelim.
Nevruz'a nasıl haarlandımz?
UYSAL - Birkaç gün önce
halkı topladık kahvehanelerde.
konuştuk. "Bakın. bu bir bay-
ramdır. Tahrik edia herhangı
birlafsöylemeyin, provokasyo-
na gelmeyin" diye uyardık.
Nevruz sabahı da, daha önce
anlaştığunız gibi herkes şehir
merkezine hareket etli. 10.00-
da şenliğe başlayacakük. Be-
nim, yaşlan 7-17 arasnda yedi
çocuğum var. Hepsine bay-
ramlıklannı gjydirdik, meyda-
na gönderdik.
- Kent merkezine gidince ne
oldu?
UYSAL - Alana gittiğimızde
barikatlarla karşılaştık. Kımse-
de bayrak filan yoktu. Üstü-
müzü aramak istedıler. Kadın-
lar ve kızlar kendilennı arat-
mak istemıyorlardı. Güvenlik
güçleri ise aramadığı hiç kımse-
yi alana sokmuyordu. Alana
ilk varan grup durduruldu. An-
cak aynı yöne iki grup daha
gidiyordu.
- Peki sonra?..
UYSAL - Birden ateş açıldı.
Bizim ev de hedef tahtası gibı
paramparça edildi. Hiçbir şey
bırakmamışlar.
- Nasıl oldu? Baskın fılan mı?
UYSAL - Hayır. Sadece evi
karşılannda görüyorlar, 'Bu
HEP'lilenn evidir" deyıp tara-
maya başlıyorlar. Binlerce kur-
şun. Ne radyo, ne elbise, ne
çamaşır makinesi ne de buzdo-
labı. Hiçbir şey bırakmamışlar.
hepsi paramparça...
- Çocuklannız ne durumda?
UYSAL - Ben alanda çocuk-
larla beraberdim. Ama bir ço-
cuğum halen kayıp. Serhat
Uysal.
- Tekrar alandaki olaya dö-
nelim.
UYSAL - Gruplar alana gir-
mek içın ısrar edince ateş açıldı.
Önce havaya, sonra halkın üze-
rine. Herhakie 'vurun, ateş
edin' emri vardı ki...
- Sonra ne yapünız?
UYSAL - Benim yanımda
bine yakın insan vardı. Onlan
alana oturttum. Yanımdaki iki
kişi yaralandı. "Merak etmeyin,
uyan ateşidir" diye tansiyonu
düşürmeye çahştım. ama res-
men üzerimize ateşediyorlardı.
- Pekı daha sonra?
UYSAL - Ateş açılması du-
yulunca alana girmek için bek-
leyen gruplar harekete geçti.
Mahalle aralannda toplanan
kalabahk alana geldi. Ama hiç
slogan atılnnyordu. Sadece yü-
rüyorlardı. Kimse iftira etme-
sin, bunlann hepsini yaşadım.
Gelen gruplann üzerine de ateş
açıldı. Alan. savaş alanı gibiydi.
Artık hedef tümüyle insanlardı.
- Doğrudan insanlara mı ateş
açıbyordu?
UYSAL - Evet. Hiç kimse-
nin bulunmadığı sokaklardaki
evlere dahi ateş açûlar. Balkon-
daki insanlar da hedef oldu.
Bütün evler tarandı. Kıpırda-
yanı vuruyorlardı. Mecburen
oturduğumuz yerde yanm saat
kadar kaldık. Daha sonra, 'ne
olursa olsun' diyerek dağılma-
ya başladık. Dağüırken yolda
bulduğumuz yaralılan ya evle-
rimize aldık ya da taksiyle has-
taneye götürdük.
- Göstericüerden. halktan
ateş açıldı nıı?
UYSAL - Halktan kesin ola-
rak ateş açılmadı. Polis ateş aç-
ü. Silah sesleri hâlâ sürüyor.
Sokağa çıkma yasağı ilan edil-
di. Kimse şu anda dışan çıka-
mıyor.
üEmonrasısı-Kaüıamın Biri Sılahla dığerı;
Işte Böyle Gerçekleştırılıyor
-Olumsuzluğun Olumlandığı
Konferansın Eleşbrısı
-Kayserı Cezaevınden Fırar
Şuba( fcfan sıvılt çdttı bayiierdc
SHP milletvekili: Yüzyıllardır kutlanan Nevruz, yeniden doğuşun bayramıdır
Işıklar'danDemireFeNevruzçiçeği
CUMHURtYET(Ankara)-SHP Diyarbakır Milletvekili Fehmi Işıklar, Başbakan
Süleyman Dernirel'e Nevruz Günü nedeniyle bir demet kır çiçeği sundu. Işık-
lar, Türk ve Kürt halklannın düşrnan edilmek istendiği bir ortamda kardeşlik
duygulannın öne çıkması gerektığini ve Nevruz'un "yeniden doğuş bayramı"
olduğunu belirtti.
Işıklar. "Bin yıldan bu yana
Türkler ve Kürtlerin kardeş gi-
bi bir arada yaşamakta olduğu-
nun, Kurtuluş Savaşı'nda da
omuz omuza birlikte mücadele
veımenin bilincindeyiz" dedi.
Demirel de. yurttaşlann
Nevruz'unu kutladığını belirte-
rek, "Bu çiçeği birlik ve bera-
berliğimizin sevgi nişanesi ola-
rak alıyorum" diye konuştu.
Başbakan Süleyman Demi-
rel. dün saat 13.00'de SHP Di-
yarbakır Milletvekili Fehmi
Işıklar ile Muş Milletvekili Sırn
Sakık'ı kabul etti. Kabulde Ta-
nm ve Köyişleri Bakanı Nec-
mettin Cevheri ile İçişleri Baka-
nı Ismet Sezgin de bulundu.
Başbakan'a Nevruz nedeniyle
bir demet kır çiçeği sunan Işık-
lar, bu günün halkın bağnnda
sıcak bir yeri olduğunu söyledi.
Işıklar, "O kardeşliği yeniden
tesis etmek ve ülkede iç banşı,
huzuru sağlamak yolunda
adım atmak gerektiğine inanı-
yoruz ve kardeşlik duygulan-
mızı açığa vurmak amacıyla bu
çiçeği size veriyonız" diye ko-
nuştu.
Başbakan Demirel de, kendı-
sine sunulan çiçeği alırken te-
şekkür ederek, "Ben de Nev-
ruz'u kuüayan insanlanmızın
Nevruz'unu kutluyorum" dedi.
Nevruz'un yüzyıllardır Kaf-
kasya'da, Orta Asya'da, Bal-
kanlar'da ve Türkiye'de kut-
landığını anımsatan Başbakan.
şunlan söyledi:
"Aslında insanlar bu kutla-
malarla sevinçlerini paylaşırlar.
Birbirlerine yaklaşırlar, bunla-
nn uygarca yapılması, itişme-
den, kakışmadan, çatışmadan
kutlanabilmesi arzumuzdur.
Bu ülkenin insanlannın hepsı
milletin evlatlandır. Biz menşe
farkı, etnik fark, inanç farkı gö-
zetmeden. insanlann tümünü,
doğulusunu, batılısını, güneyli-
sini. kuzeylisini kucaklıyoruz."
Başbakan Demirel, geçmiş-
ten gelen farklılıklann kendileri
için bir kavga nedeni olmadığı-
nı her zaman söylediklerini,
kültür, inanç ve etnik farklılık-
lann zenginlik sağladığmı belir-
terek, "Bunun içindir ki bu
ülkenin bütün insanlan. hep
beraber huzur, banş, refah için-
de yaşayacağız. Mesele budur"
dedi. Türkiye'yi demokrasi ve
insan haklan çerçevesinde güç-
lendirmenin gereklerinin hep
beraber aranacağını kaydeden
Başbakan, birlik ve beraberli-
ğin refaha. hukukun ve insan
haklannın üstünlüğüne giden
yolda Türkiye'nin en büyük
Fehmi Işıklar başkanlığında SHFnin HEP kökenli millervekilleri heyeti Başbakan Demirel'i ziyaret ederek kır çiçekleri verditer.
Coşkuüzerinde teclirgiııliğin gölgesi
varlığı olduğunu anlattı. Baş-
bakan, konuşmasma şöyle de-
vam etti:
"Bu çiçeği, birlik ve beraber-
liğimizin sevgi nişanesi olarak
alıyorum. Nevruz gibi pekçok
insanın gönlünde yatan bir
bayram gününde gerçekten in-
sanlann birbirine olan sevgjsi-
nin nişanesi olarak kabui edi-
yorum. Ihüyaamız odur."
Işıklar, ve Sakık'ın görüşme-
ye yakalanna taktıklan kırmızı
karanfıllerle geldikleri dikkat
çekti.
Başbakan Süleyman Demirel
ve bakanlar ile HEP kökenli
milletvekilleri Fehmi Işıklar ve
Sırn Sakık, basına kapalı ola-
rak yaklaşık yanm saat süren
göriişme yaptılar. Işıklar, gö-
rüşme sonrasında gazetecilerin
sorulan üzerine, Nevruz'la ilgiü
uzun zamandan beri gerilim ya-
ratılmak istendiğini belirterek,
"Baharda taarruz edilecek, kriz
yaşanacak diye bunun kısmen
etkısiyle meydana gelen çeşitli
olaylan görüştük" dedi. Başba-
kan'dan kan dökülmemesi ve
Nevruz'un sakin gecirilmesi
için gerekli çabalann gösteril-
mesini istediklenni kaydeden
Işıklar, "Umanm halkımızı
lizecek, insanlanmızı yaralaya-
cak olaylar olmaz. Böylece ge-
leceğe daha bir umutla bakabi-
leceğımiz ortam olur. Bu günün
öyle bir dönemin başlangıa ol-
ması dileğimiz" diye konuştu.
Işıklar, "Cizre ve Şırnak'ta
meydana gelen olaylarda çok
yaralı olduğuna ilişkin haberle-
ri Başbakan'a aktardınız mı?"
sorusuna, "Evet, hem Şırnak,
hem Cizre'deki ve bölgedeki di-
ğer duyumJanmızj da anlattık.
Kendisi de anında olaylan izli-
yorlar. Hem İçişleri Bakanlığı.
hem Başbakanlık konuyla ya-
kından ilgileniyorlar" karşılığı-
nı verdi. Işıklar. gazeleciJerin
diğer sorulannı şöyle yanıtladı:
Yaralılaraştflut
- Sizden yardım talepleri oldu
mu?
l|nQJUI - Hayır. Bu konuda
belli bir görevimiz yok. Ama
ben sürekli, bundan evvel de,
bugün de kendimi görevli sayı-
vorum, sükunet diliyorum.
Özellikle yarab insanlanmıza
derhal şefkat gösterilmesi ve
onlann tedavi edilmesini istiyo-
rum.
- Bu konuda bir aksilik mi var?
I - Zaman zaman olu-
yor. Bunlann bir an evvel gide-
rilmesi gerekli.
- Sizin bir talebiniz oldu mu?
Cuma öğleden sonra Diyarbakır'a doğ-
ru yola koyuluyoruz. Yol boyu ateşler ya-
kılinış. Çocuklar eski lastikleri yuvarhyor.
Güvenlik güçleri ateşlere müdahale etmi-
yor.
E-24 yolu boyunca Suriye tarafından da
dumanlar yükseliyor. Turİaye tarafındaki-
lerden daha büyük ateşler yakılmış. Sanki
Türkiye ve Suriye Kürtleri ateşlerle selam-
laşıyor, konuşuyor, bayramlaşıyor.
Gece vardığımız Diyarbakır'da günün
sakin geçtiğini öğreniyoruz. Herkes me-
rakla "büyük günü', 21 Mart cumartesiyi
bekliyor. Nevruz, gerçekten Türkiye'deİci
Kürt sorunu için bir dönüm noktası, bir
'milat' olacak mı?
Gözler daha çok 'Botan' diye adlandın-
lan bölgede. Yani Cizre, Nusaybin, İdil,
Silopi, Şırnak gibi yerleşim binmlerinde.
Ama Diyarbâkır'ın da apayn bir önemi
var.
Sabah Diyarbakır caddelerinde insanla-
nn yüzünden tedirginlik okunuyor. Bazı
dükkânlar kapah, baalan açık. 2laman
geçtikçe açıklardan bazılan kapauyor, ka-
palılardan bazılan açıyor.
Atatürk Stadyumu'ndan düzenlemek is-
tedikleri toplantıya son kez yeniden izin
verilince. durumu "rezalet" olarak niteleyen
DIYARBAKIR'DAN
RUŞEN ÇAKIR
HEPyöneticileri sabah ilmerkezinde halk-
la bayramlaşıyor. Ardmdan 3-5 kişilik
gruplar Mardinkapı'daki mezarlığa gidi-
yor.
Faili mechul kişilerce öldürülen HEP
Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydin ve bazı
PK.K miütanlannın mezarlan başında
yaklaşık 300 kişi toplanıyor. Çevrede, ka-
İabalığın neredeyse yansı kadar güvenlik
görevlisi var. Saygı duruşu, birkaç marş ve
tören bitiyor. Diyarbakır Bağımsız MiUet-
vekili Leyla Zana, Kürtçe, "Yeni şehitler
istemiyorsak. küçük gruplar halinde dağı-
lalım" diyor. Olay çıkmıyor.
Saat 11.00 sıralannda Dağkapı'daki
HEP il merkezinin önündeki alanda yakla-
şık 2 bin kişi toplanıyor. Ateşler yakılıyor,
halaylar çekiliyor, alptlar çekiliyor.
Güvenlik güçleri uzaktan şenliği izliyor.
Diyarbakır'da yaşam büyük ölçüde eskisi
gibi sürüyor. Şehrin çevresindeki gecekon-
du semtlerinde küçük çocuklann ateşler
yaktığı haberi geliyor.
HEP önündeki insanlarda giderek tır-
manan bir coşku var. Ama bu coşkunun
üzerine. günlerdir tırmanan tedırginliğin
gölgesi düşmüş.
Yaklaşık iki saat sonra kutlamacılar kaJ-
dınmdan y^rüyerek Bağlar semtine gidi-
yorlar. Yolda yerel giysileri içinde bir Kürt
kadını bize soruyor, "Nevruz selametle bit-
ti mi?"
Bu sefer güvenlik güçleri olayı daha da
yakından izliyor. Dörtyol Meydanı'nda
ateşler yakılıyor, ama polis yolu kesmiyor.
Vedat Aydın'ın anısına yazılan Kürtçe
marş, hafıf bir ses tonuyla söyleniyor hep
birlikte. Sık sık zafer ışaretleri yapıbyor.
Sık sık topluca alkışa duruluyor.
Dıyarbakır. Nevruz'un akşamına 'olgun
bir coşku' ile giriyor. Güneydoğu'nun bazı
kentlerinden gelen çaüşma. ölüm haberleri
sinirleri iyice geriyor.
Dıyarbakırhlar, Nevruz'u kutlarken slo-
gan atmamaya. bayrak açmamaya dikkat
ediyorlar. Anlaşılan hiç kimse 10 Temmuz
1991 "de Vedat Aydın'ın cenazesinde yaşa-
nanlann benzeri olaylann sorumluluğunu
üstlenebilecek durumda değil.
^ Yaraiılara şefkat
gösterilmesi gerekiyor. Diyar-
bakır'a gitmek isteyenJer olu-
yormuş. Onlann hemen gönde-
rilmesi, hastanelerde tedavi
edilmesi gerekiyor. Kan dökül-
memesi konusunda büyük du-
yarülık gösterilmesi gerekiyor.
- Diğer arkadaşlarmız ziyare-
tinizi destekliyor mu?
IŞMUUI - Bilgilen var. 15 gün
önce bu ziyaretimizi açıklamış-
tım. Bir kısmı da bölgede arka-
daşlanmızın. Bu desteklenme-
yecek birşey değil ki. Bizhergün
görüşmek zorundayız. Aynı
havayı tenefius ediyoruz. Çeşit-
li görevlerimiz, ayn olsa da so-
nuç ıtıbanyla bir an evvel
demokrasinin kurulmasını,
yerleşmesini, insan haklanna
saygıyı istiyoruz. Akıllı hiç kim-
se bu konuda karşı çıkmaz."
Işıklar, bir başka soru üzeri-
ne de, amaçlannın hemen so-
nuç almak olmadığını, Başba-
kan Demirel'in bu konuda
iyiniyetinden kuşkulan bulun-
madığını söyledi.
Cizre bir savaş alanı gibiydi
ll,.,,lv.k V , İK.0 Su
Olan oldu.
Cizre bir kez daha ölümü gördü. Bir
kez daha acıyı tattı, yasa büründü.
Davulla. zurnayla, halayla başlayan
Nevruz. çatışmayla, ölümle noktalandı.
"Olan oldu" pek doğru bir tanımla-
ma değil herhalde. Aslında beklenen
oldu.
Haftalardır güvenlik güçleri de halk
da çok gerildi. o kadar çok karşı karşıya
getinldi ki. bu sonuç kaçınılmazdı san-
ki.
Bir \anda valilerin hiçbir yürüyüşe
izin vermeyeceklerini açıklamalan, di-
ğer yanda, ayaklanma çağnsı yapan ve
güvenlik güçlerinin katb'am yapacağını
öne süren PKK bildirileri...
Cizre. cumartesi sabahına bu ortam-
da girdi. Bir kapırun hızlı çarpması. bir
camın şangırdaması, sinirlerin boşal-
ması için yeterliydi. Bunlann hiçbiri
olmadı ama, yine de Nevruz ardında
ölü ve yaralılar bırakarak gitti.
Cizre olaylannın gelişimi. bu sonucu
doğuracak boyutta değildi. Herkesin
göstereceği biraz anlayış, biraz hoşgörü.
bıraz fedakarlık silahlan konuşturmaz,
kansız bilerdi Nevruz.
Bir tek kişinin burnu bile kanamazdı.
Sağlıklı değerlendirmeyi daha sonra-
ya bırakarak, Nevruz günü gördükleri-
mizi. yaşadıklanmızı aktarmak şimdilik
yeterli kanımızca.
Saat 06.30... Otelin camından bakı-
voruz. Dörtyol ağzında iki panzer yer-
îeşmiş, köşe başlannda özel tim görevli-
MEHMETTEZKAN
leri, sivil pohsler, jandarma
komandolan var. İki askerı kaı ı>er. hız-
la mezarhğın bulunduğu Nusaybin
yönüne doğru gidiyor. Panzerlerden
hoparlörlerle mehter marşı yayını yapı-
hyor.
Saat 08.00... Kırk kadar gazeteciyle
birlikte mezarlığa çok yakın olan buğ-
day pazanna gidiyoruz. E-24 karayolu-
nun üzerinde özel tim ve askerler
nöbette.
Saat 08.30.. Buğday pazanndayız.
400-500 kişilik kızlı erkekli bir grup in-
san davul zurna eşliğinde hala>- çekiyor,
türkü söylüyor. Kadınlar en yeni elbise-
lerini giymişler. çoğunun başında kır-
mızı-yeşil-san renklerden oluşan
bantlar var. Bir kısmı aym renklerden
oluşan kazak örmüş kendine. Halay çe-
kenlerin ortasında eli bastonlu, 70
yaşlannda bir dede, halkı coştunıyor.
Bu kadar gazetecıyi, kamerayı, objektifi
gören halk alkışı patlatıyor. Kamerala-
nn eşliğinde halay daha coşkulu çekil-
meye başlıyor.
Saat 09.00... Meydandaki kalabahk
çoğalıyor. Ara sokaktan mezarlığa doğ-
ru yürüyüşe geçiliyor. Erkek kadar
kadın ve çocuk da var. Kadınlar göğüs-
lerine gizledıklen Apo posterlennı
çıkartıyorlar. Hepsinde aynı fotoğraf.
Posterler havaya kalkıyor. iniyor.
Topluluk, mezarhğın yan kapısına
geliyor. Kapının üzerine kırmızı boya
ile "Şehit Namenn" yazılmış. Kapının
önünde diğer mahallelerden gelen grup-
lar beklenirken. \ıne davul zurna çalını-
yor. hala> çekiliyor.
Saat 09.30... Mezarhğın en uç kapı-
sından bir grup daha giriyor. Fazla
kalabahk değil. Bir süre sonra gruplar
birleşiyor. Kurtuluş Mahallesi ortada
yok. Bir haber geliyor. Güvenlik güçleri
yürüyüşlerine izin vermiyormuş.
E-24 karayoluna çıkıyoruz. 200-300
kişilik bir grup. yolun ortasına oturmuş.
başlannda pohsler ve bir panzer. Uzak-
ta, dörtyol ağzında bir grubun daha
oturduğunu, yürümelerine izin verilme-
diğini görüyoruz.
Emniyet göre\ lileri,"Kanunsuz yürii-
yüş yapıyorlar. Pankart app slogan
atıyorlardı" diyor:"Dağılın diyoruz,
dağılmıyorlar".
Saat 09.50... Dört yol ağzında bekle-
yen grubu dağıtmak için havaya silah
atılıyor. Grup sağa sola dağıhyor. Aynı
anda panzer de havaya.ateş açıp. otu-
ranlan dağıtmaya çalışıyor.
Göstericıler. yeniden toparlanıp boş
tanker depolannı E-24 karayolunun
üzenne getirip barikat kuruyorlar. Ara
sokaklardan mezarlığa doğru kaçıyor-
lar.
Saat 10.30... İdil vönünden ikisi bul-
dozer haline getirilmiş dört tank ilçeye
iniyor. Barikatlar temizleniyor. Dört
tank, dört kariyer, iki panzer sürekli
devriye geziyor.
Saat 11.00... Göstericiler mezarhkta
toplanıyor. Küçük bir kutlama. Panzer-
ler halkın ana caddeye çıkıp yürümesini
engelliyor. Yine havaya ateş açılıyor.
Halk ara sokaklardan dağıhyor.
Saat 11.30... Cizre'nin Kurtuluş. Çar-
şı ve Cudi mahailelerinde çatışma başlı-
yor. Tanklar ana caddeyi tutuyor.
Panzerler devriye geziyor.
Saat 12.00... Panzerler sokağa çıkma
yasağı ilan ediyor. Çatışmalar sürüyor.
Otebn balkonundan ilçenin büyük bö-
lümünü görebiliyoruz. Silah sesleri hiç
durmuyor. Makinalı tüfekler ardarda
patlıyor. Uzaktan çatışmalann mahalle
mahalle, ev ev sürdüğü izlenimini edini-
yoruz.
Saat 16.30... Tanklar ve kariyerler çe-
kiliyor. Son panzer ve kariyerler döner-
ken, makinalı tüfek, havan topu ve
roketatarla saldın başlıyor. Panzerler
cevap veriyor. Ortalık savaş alanına dö-
nüyor. Bir iki kurşun otele isabet ediyor.
Daha önce birliğine dönen kariyerler de
ilçeye geri geliyor. Çatışma, bir saatten
fazla sürüyor. Onarlı gruplar halinde
PKK'lılann çeşitli yönlerden saldınya
geçtiği bılgısi geliyor.
Saat 18.00... İlçede yoğun bırduman-
dan gözgözü gönmüyor. Yer yer silah
sesleri duyuluyor. Cizre'nin manzarası.
karanlık çökerken, bir savaş alanından
farksız.
OZGURCE
TURKER ALKAN
Şaltanatsız Bir Cumhuriyet
Önerisi
F
ransız Cumhurbaşkanı Mitterrand gelince özal ta-
rafından Istanbul'un imparatorluk döneminden kal-
ma mekânlarında ağırlanacakmış. Her iki Cumhur-
başkanı da kendisini imparator sandığına göre hiç
de şaşılası bir fikir değil doğrusu.
Mitterrand'ın imparatorluğu Fransızların sorunu, bizi il-
gilendirmez. Ama özala ne demeli? Kafasına esiyor, çiz-
meleri giyip Ermenistan'a doğru yürüyüşe çıkıyor. Daha
sonra bir irade beyanı ile dünya ahvalini özetleyiveriyor:
"Sosyal demokrasi bitmiştir artık, bütün dünyada iflas et-
miştir."
"Ben tarafsız olmak zorunda değilim," diyor, "benimki-
si devlet tarafsızlığıdır." 16'ncı Lui gibi "Devlet benim,"
demeye getiriyor.
Eline fırsat gecse Özal'ın yaman bir imparator olacağH
na hiç kuşku yok. Ne var ki Türkiye imparatorluk değil.
"Özal'ı tahtından indireceğiz"diyerek halkın oyünu topla-
yan bugünkü iktidarın bütün yaptığı ise özal'ın delişmen
çıkışları karşısında yutkunup durmak.
Yanlış anlaşılmasın, ben Ûzal'ın gayri meşru olduğunu
ve görevinden uzaklaştırılması gerektığini düşünenlerden
değilim. özal, sadece ANAP oyları ile seçilmiş de olsa
meşru bir Cumhurbaşkanı'dır. Aynı dönemde sadece
ANAP oyları ile çıkan yasaları ve bütçeleri tanıyan, o büt-
çelerden maaşlarını alan kişilerin özal'ı gayri meşru iları
etmesini hiçbir zaman anlamadım. Bu mantığa göre özal'ı
seçen parlamentonun da meşru olmaması gerekir ki... Şu-
rada sivil sivile konuşuyoruz. Aman askerler duymasın!
Bence asıl sorun . •
Anayasanın yeniden
düzenleneceği günlere
doğru gidiyoruz. Şimdi
cumhurbaşkanbğı
makamını "yeniden
düzenleme" ile uğraşmak
verine tümden kaldırsak
diyonım.
Cumhurbaşkanı'nın
kendisinde değil,
Cumhurbaşkanlığı
makamında.
Ben, bu makamın
hiçbir yarannın bu-
lunmadığını, işleri
karıştırmaktan baş-
ka bir işe yaramadı-
ğını ve kaldırılması
gerektığini düşünü-
yorum.
Cumhurbaşkanlığı, eski krallıklardan ve imparatorluk-
lardan kalma kötü bir alışkanlıktan başka nedir ki?
Ve Türkiye'de çok partili dönemde bu makam hep sorun
yaratmıştır. Seçilmesi sorun olmuştur, seçildikten sonra
hükümetle ve genel olarak yürütme organıyla ilişkileri so-
run olmuştur. Ve şimdiye kadar bir tek ciddi sorunu çözdü-
ğü, demokrasinin işleyişine olumlu ve anlamlı bir katkı
yaptığı da görülmemiştir.
Cumhurbaşkanlığı, en iyi işlediği zaman yersiz ve ge-
reksiz bir nasihat makamı gibi davranmış, çoğu kez de
demokrasinin işleyişini zorlaştıran bir görünüm kazan-
mıştır.
Kamu hukukçularına sorun "Yahu şu makam ne işe ya-
rar, kaldırsak olmaz mı?"diye, hepsi de ağız birliği etmiş-
çpsine "Haşa" der, "sakin haa, işte bu makama dokuna-
mayız.'' "Neden?" "Çünkü geleneksel olarak vardır, hep
olagelmiştir."
Bir tür padişahlık gibi bir şey yani.
Anayasanın yeniden düzenleneceği günlere doğru gidi-
yoruz. Şimdi cumhurbaşkanlığı makamını "yeniden dü-
zenleme" ile uğraşmak yerine tümden kaldırsak diyorum.
Yetkilerini de başbakan, Meclis başkanı, Meclis başkan
yardımcıları ve hükümet arasında dağıtsak.
Şöyle imparatorsuz, padişahsız, şaltanatsız bir cumhu-
riyet kursak...
Neden olmasın?
Krizmerkezi notlan
İnönü devredışı
Demireletkisiz
FARLK BİLDtRİCİ (Anka-
ra) - "Nevruza kan bulaştı.
Artık bayram yasa dönüştü"
diyen HEP kökenli milletveki-
li. arkadaşlanna dönüyor:
"Demirel de söz geçiremi-
yor Bızim yanımızda telefon
açıp "Slogan da atsalar kanş-
mayın. Sorumluluk bende" di-
ye talimat verdı. Ama bakın.
onu da dinlemediler."
Oysa gün sakin başlamıştı.
Başbakan'ın. İçişleri Bakanı'-
nin sözleri. milletvekillerinin
bir ölçüde umutlanmalanna
neden olmuştu. Gece geç saat-
lere kadar bölgeden gelen ha-
berleri izleyen milletvekillerin-
den Ahmet Türk. Sedat Yurt-
laş \e Zübevir Aydar da bu
umutla sabah erkenden İçişleri
BakanlığYna gıttiler Amaç.
bakanlıkta oluşturulan "kriz
mcrkezi"nde bölgedeki geliş-
mclcri izlemek ve böylece ikti-
dann olaylara müdahalesini
sağlamaktı.
Günün ilk umut kıncı geliş-
mesı de burada başladı. Bura-
daki kriz merkezi daha çok bir
harekât merkezini andmyor-
du. Milletvekilleri de bir gün
önce olduğu gibi Meclis'e geç-
meyi yeğlediler. Öyle ya. asker
\c polisten yakınacak olanlar,
İçişlen Bakanlıgı'ndaki millet-
\ckillerini nasıl arayacaklardı?
Gerçekten de milleivekilleri,
A\dar"ın Meclis'teki odasına
yerleştikten az sonra bölgeden
haberler akmaya başladı.
Cizre'de yürüyenlere ateş açıl-
mış... Şırnak'ta halkı meydan-
da ablukaya almışlar. Adana'-
da Kürt mahalleleri polisce
sarılmış. durum gergin...
Telefonlar sözcükleri değil.
silah seslerini aktardıkça yüz-
lcr geriliyor. Asıl önemlısi, Şır-
nak Devlet Hastanesi'nden bir
doktorun dehşeti anlatan söz-
leri:
"Meydanda toplanan kala-
balığa ateş açıldı. Kaç kişi öldü
bilmiyoruz. Ondan fazla gali-
ba. $imdi askerler hastaneye
de ateş açtılar. Silahımız olsa
biz de kendımıa savunaca-
ğız..."
Olaylan aktardıktan sonra
söz veriyor:
"Bütün gün ilgileneceğim,
hassasiyet göstereceğiz. Merak
etmeyin."
Ardmdan HEP Genel Baş-
kanı Feridun Yazar anyor. O
da Sezgin ile görüştüğünü an-
latıyor. Ankara'da yapılacak
Nevruz kutlamasında salonda
patlayıcı madde araması dışın-
da güvenlik güçlerinin müda-
hale etmemesi yolunda güven-
ce abnış.
Bu sırada içeri Diyarbakır
Milletvekih' Mahmut Uyanık
giriyor. Uyanık, gelişmeleri
bilmiyor: "Sakin geciyor, Ciz-
re ve Şırnak'ta küçük olaylar
varmış." Türk hemen yanıtlı-
yor:
"Ne küçüğü. Katliam var."
Birden, saat 13.00'te Başba-
kan'ı ziyaret ederek Nevruz
Bayramı'nı kutlayacaklannı
anımsıyorlar. Yurttaş kararlı:
"Bu kadar ölü varken gidip
bayram kutlamak anlamsız."
Öbür milletvekilleri de bu
düşünceye katılıyor. Fehmi
Işıklar'a ulaşılmak için çalışılı-
yor. Hatta Başbakan'ın özel
kalemine not bırakıhyor: "Gö-
rüşmeden önce bizi arasın"
diye. Çabalar sonuçsuz kalın-
ca, "Bari çiçek vermese" diye
mınldanıyoriar.
Ama Işıklar, bu gelişmeler-
den habersiz Muş Milletvekili
Sırn Sakık ile birlikte Başba-
kan'ı ziyaret edip çiçek sunu-
yor. Olaylara müdahale etme-
sini istiyor. Demirel de ilgilen-
diğinı anlatıyor.
Bir gazeteci. milletvekilleri-
ne neden İnönü ile görüşme-
diklerini soruyor. Yanıt,
SHP'den kopuşun sinyallerini
veriyor:
"Biz İnönü'yü başından beri
devre dışı bıraktık. O Demi-
rel'den daha geridir. Ona kalsa
daha sert şeyler olur Zsıten ar-
tık biz bu hükümette kalama-
yız."