15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I SAYFA CUMHURİYET 22 MART1992PAZAR 14 GORUŞLER DÜŞİŞLERİ BÜLTENİ NAZLJ ERAY "Can Hırsızlanıı Çığ felaketi, ardından grizu patlaması. Sonra da sevgili ülkemin güzel, naifinsanlan. Hep birlikte yaşıyoruz işte. S evgili okurlanm, geçen hafta Bodrum'daydım. Bodrum henüz uyanmamış, yaz için makyajına bile başlamamış. Hava puslu, pideler sıcak, her yerde bir ramazan ve mart ayı sessizliği vardı. Bahçeye, gülleri budamaya gelen seracı Hasan Efendi bana dedi ki: "Cumhuriyet'te yaalannıa okuyorum. Çok seviyorum onlan Nazlı Hanım." tlgimi çekti. Şu an insansız olan Bodrum'da, bahçelere bakan ve çok zengin bir fıdeliği olan Hasan Efendi bir Cum- huriyet okuruydu. "Nasıl buiuyorsun?" diye sordum. " Yeni şeklini daha çok beğeniyorum," dedi. "Sayfa düze- ni de iyi oldu; yenilendi, ama bozulmadı. Sonra şimdi pek çok yeni fıkir akımlannı takip etmek olanağı var. Bence Cumhuriyet şimdi çok iyi." "Ama Hasan Efendi, bir kampanya oldu gazeteye karşı. Baa tatsız durumlar. Gazete tiraj ve okur kaybetti..." Hasan Efendi şaşırmıştı. "Kampanyadan fılan haberim yok," dedi. "Duymadım öyle bir şey. Değişiklik oldu. Bana daha yakın geliyor, beğe- niyorum ve okuyorum." Hasan Efendi, gazete aleyhindeki kampanyayı bilmediği için; özgürce, beğenerek, korkmadan okuyor Cumhuri- yet'i. însan düşüncesinin özgür olması ne güzel şey! fşte, Bod- rum'da, akşam ayazı yaklaşırken bunu düşündüm. Her şeyi 'özgürlük' için yapmıyor muyuz? 'özgürlük' için yazmıyor muyuz? Helal olsun sana ve senin gibilere Hasan Efendi. Irgat Ayhan Dağgezer geîmişti. Bahçeden yolunan otu, rengi kaçmış traktöre yüklemeye başladık. Ben bugün sizlere bambaşka bir şeyden bahsetmek istiyo- rum. Beyaz balinadan. Federico Fellini'nin Amarcord fılmini izle- mişsinizdir. Ufacık kasabaya, bir gece- yansı dev bir transat- lantik gelir. Düş ile gerçek arası bir şeydir bu! Tüm kasabalı sandallara binip bu muhteşem görüntüyü daha yakından izleyebilmek için yanı başına giderler, on- dan gelen dalgalar başlannı döndürür, büvûlenmişe döner- Ier. Yaşamlan değişmiştir. Sinop'un Gerze ilçesinde meydana çıkan beyaz balina da aynı böyle bir şey değil mi? Coşkun yeşilliğin, gri denizin, sis kümelerinin kapladığı bu insansız küçük yere bir gün bir beyaz balina geliyor! Bir anda insanlann sevgilisi oluyor... Onlarla oynuyor; arada kaçıp gidiyor, gene dönüyor. Ufak iskeiede Gerzeliler altlı üsüü iki sıra haiinde balinayı izliyor- lar, ona balık veriyorlar. Birdenbire Gerze'de her şey değişiyor. Beyaz balina. Bir mucize! AMARCORD! Aslında beyaz balina da değişen dünya tarihinin bir par- çası. Sivastopol'daki bir eğlence havuzundan kaçmış. Pa- rasızlıktan kaçmış. Gerze'ye gelmiş. Dilerim bir balina havuzu yapılır da bu güzel yaratık geri gitmez. Bir yandan Gerze kıyılannda yaşanan bu güzel mucize, bir yandan da ülkeyi peş peşe sarsan afetler. Çığ felaketi, ardından grizu patlaması. Sonra da Erzincan depremi. Sevgili ülkemin güzel, naif insanlan ve 'can hırsızlan'. Hep birlikte yaşıyoruz işte. Erzincan'da kamu binalanndan yapı malzemesi çalanlar, sizler yataklannızda rahat uyuyabiliyor musunuz? Çaldık- lannız sizlere mucizeler yaşatıyor mu? Merak ettim. 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932:Troçkiyoldaş Bugünlerde Çekosiovakya'ya gıtmek üzere bulunan sabık Rus Şûralan Harbiye Komiseri Troçki Yoldaşm, Çekoslovakya konsoloshanesince pasaportu vize edilecegi sırada. üç ay sonra Türkiye'ye dönmek için Türkiye'den serbest bir pasaport almas'ı veaileefradından birini burada bırakmak suretiyle bir nevi dönüş kefaleti göstermesi gibi teminat istenmiştir. Binaenaleyh Troçki Yoldaşzevcesini burada bırakarak oglu, kızı ve kâtibi ile beraber gidecektir. 1962: Küba'nın protestosu K.üba"daki Guahtanamo ussünde bulunan Amerikandeniz makamlannın "düşmanca hareketleri" hakkındaki bir Küba protesto notası. Küba'nın Amerika Birleşik Devletleri'ndeki menfaatlerini koruyan Çekoslovakya'nın elçilik rnüşaviri eliyle dün Amerika Dışişleri Bakanlığına verilmiştir. Çekoslovakyalı diplomat, Bakanlıktan aynlırken Küba radyo ve basınının 24 saatten beri bahsetmekte olduğu bu notanın "son günlerde Guantanamo'daki ban olaylarla" ilgili olduğunu söylemiştir. Dışişleri BakanhğYndan bir sözcü de, notanın ilgili hükümetin elinegeçmeden önce notayı verenlerce yayımlanmasmın komünıstlere has bir usul olduğunu söylemiştir. Küba notasının Bakaniığa verilmesinden birkaç saai sonra yetkili bir sözcü notadaki ıddialann reddedildiğini bildirmiş ve şöyle demiştir: "Küba'daki deniz üssü, hiçbir zaman bu ülkeye karşı kışkırtıcı bir faaliyetin merkezi olmamıştır." TARİHTE BUGÜNMÜMTAZARIKAN İP CAMBAZI pÜŞÜrORL 1978 'OE BUGÜN, ÜMLÜ AME&KAU //° 6EB'i£/v DÜŞEGEK TURİSTİK oreç HALAT ÜZE&İN&E , YÜZÜNDEM PENGESİA/İ YİTİ&EAI ŞfNOAKİ CAM&4Z, 1O ICA TEN OÜfE/SEK ÖLMÜŞTÜ. LENDAS "CAM OL4N &)£L '/A/ O6LU , ; 3100MET7ZE MESAFErf. İP ÜSTÜtJOE 3,5 üü &4 Genel Sağlık Sigortası Dr. ALİ GÖKÖZ Ankara Tabip Odası Başkani B irçok ülkede sağlıklı yaşam, her insanın doğuştan kazandığı bir hak olarak kabul edilmiştir Sağlık hizmetini tam olarak alabilen ülkelerin insanlan, hastalıklar- dan yeterince korunabilmekte ve hasta olduİdannda hemen tedavi altına alına- bilmektedirler. Doğaldır ki sağlık hizmeti dışında in- san sağlığını etkileyen daha birçok fak- tör var. Bunlardan bazılannı belirtmek gerekirse sosyal güvence, yeterli eğitim, metafîzik inançlar yerine bilimin geçerli- liği, sağlıkh çevre ve sağlıklı konutlarda dengeli ve yeterli beslenme. Bunlann ve benzeri faktörlerin yokluğu veya eksik- iiği durumunda, sağlık hizmetlerini ye- terince düzeltmenin mümkün olamaya- cağmı biliyoruz. insanlann sağlığını korumak ve teda- vi etmek olarak kabul edilen klasik sağ- lık hizmeti verecek hizmet ağı, tüm ku- rumlan ile kurulsa bile bu hizmetlerin kalıcı olabilmesi için sağlık hizmeti dı- şındaki olumsuz faktörlerin düzeltilme- si gerekmektedir. Söz konusu bu düzelt- melerin hiç olmazsa büyükçe bir bölü- münün yeni hükümetçe ve onlara des- tek olacak diğer kurumlarca yerine geti- rilmesini bekliyoruz. Sağlık hizmetinin yeniden düzenlen- mesinin konuşulduğu bu yeni dönemde esas konuya girmeden sağlığın temel taşlan olan hekimlerin bugünkü duru- muna, kişisel görüşlerim çerçevesinde kısaca değinmek istiyorum. "Üretken olan veyaptığı işin karşılığı- nı alan hekim" sözcükleri, bir özlemi ifade ediyor. Gerçek ise büyük oranda tam tersidir. Işi hekimlik olan ama ger- çekte pek hekimlik yapamayan, günde 80-100 hastayı sadece "gören" hekimle- rin sayısı hayli fazla. Yeni iktidardan beklenen acil temel değışıklikler ve düzenlemelerden bü- yükçe bir bölümü, toplumun bir kesi- minde ve tabip odalannda yeterince tartışıldı. Hükümetin hemen düzeltme- sini beklediğimiz bazı temel sorunlan şöyle sıralayabiliriz: 1-Antidemokratik olan ve pratikte iş- lemezduruma gelen hekimlerin mecburi hizmet yasasının kalkması. Onun yerine özendirici düzenlemelerin getirilmesi, 2-Ülke şartlanna uygun yeni tıp eğiti- minin verilmesine yönelik değişiklikle- rin yapılması, 3-Mevcut tıp fakültelerinin eksikleri- nin tamamlanmadan yeni tıp fakültele- rinin açılmaması, 4-Tıp fakültelerine yeterli eğitim veri- lebilecek sayıda öğrenci ahnması, 5-İyi yetişmiş yardımcı sağlık perso- nelinin sayıca yeterli hale getirilmesi, 6-Sağlığa milli gelirden daha çok pay aynlması, 7-Nöbet hizmetlerinin karşılıgınm ka- nuni bir düzenleme ile verilmesi. Sağlık hizmetlerinde merkeziyetçi sis- temden vazgeçilmesi, 1. basamak sağlık hizmetlerinde serbest hekimlerden ya- rarlanma, genel sağlık sigortası, tartışıl- ması gereken diğer düzenlemeler arasın- da... Sağlık Bakanlığı'nın birçok ülkede ol- duğu gibi sağlıkta koordinasyon, plan- lama ve denetim sağlayan yapıda olma- sı, bizim ülkemiz için de uygun düşecek- tir. Tedavi hizmetlerinin yerel yönetimle- Bötün olumsuzluklara karşın dtinyadaki örneklerde dikkate almarak gerekli tedbirleri ortaya koymak şartıyla, pilot bölgelerde genel sağlık sigortası uygulamasma başlanabîlir. re veya benzeri kuruluşlara bırakılma- sıyla Sağlık Bakanlığı eskiden olduğu gibi koruyucu sağlık hizmetleri alarun- da çok daha etkin hizmetler sunabilir. Merkeziyetçilikten uzaklaşma birçok sağlık merkezinde ve hastanelerde mev- cut olan gereksiz personel yığılmasına da çözüm getirecek ve verimliliği esas alan yapılanma yerleşecektir. Ancak ye- rel yönetimlere veya benzeri kuruluşlara tedavi hizmetleri için özerklik verilme- den önce tüm sağlık personeline toplu- sözleşmeli ve grevli sendika hakkı tanın- mış olmalıdır. Genel sağlık sigortası, tedavi edici sağhk hizmetlerinin sunulmasında bir araçtır, koruyucu sağlık hizmetlerinin yerine geçemez ve onun önemini azalt- maz. Bu sigortanın halen SSK'da uygu- lanan sistemden önemli farklan vardır. Genel sağhk sigortasında '1. basamak'- ta, hastanın başvuracağı hekimi seçme hakkı vardır. Bu hekim, tam gün serbest çahşan hekimdir ve baa koruyucu sağ- hk hizmetlerini de verebilen hekimdir. Sigortanın giderleri, primlerle ve prim ödemeyenlerin priminin devletçe karşı- lanması ile sağlanabilir. Genel sağlık si- gortasında hizmetin verilmesinde şu te- mel görüş hâkimolmalıdır Hekimler açısından, genel sağlık si- gortası, şu yenilikleri getirmektedir: 1-Milli gelirde sağlığa aynlan pay ar- tacaktır. 2-İş bulma olanağı çok artmasa da azalmayacak ve hekim dağıümı daha adil olacaktır. 3-Gereksiz polikliniklerde zamanı harcanan hekim, eğitime daha çok za- man ayıracak, tam gün çalışmanm ve- nmlıliğıni tadacaktır. 4-Hekim-para ilişkisi ortadan kalka- caktır. Hastalar açısından da genel sağlık si- gortası şu gelişmelere yol açacaktır: I-Poliklinik eziyeti sona erecek. '1. basamak'ta seçeceği bir hekime çabuk olaşma imkânı olacak- 2-Tedavi edici sağlık hizmetlerinde kalite yükseleoek, muayenehane-hasta- ne ilişkisi doğru yolda kurulacaktır. 3-2. basamak ta hastanelerde tam gün çalışacak (grevli, toplusözleşmeli, sendi- ka hakkı ile birlikte) hekim, mesleki ve ekonomik doyuma ulaşabilecektir. Gene) sağlık sigortasına devlet açısın- dan bakıldığında tüm sağlık güçlerinin sigorta içinde hizmet verebileceği, ve- rimliliğin artacağı ve devletin çok daha kolay vergi toplama imkanı olacağı gö- rülecektir. Devlet, koruyucu sağlık hiz- metlerini daha etkili yürütebilecektir. Genel sağlık sigortasının olumsuz yönleri de şöyle sıralanabilir: 1 -Sigorta giderleri artükça kurum pri- mini kolayca aldığı kesimin prim oranı- nı arttırabilecektir. 2-Bazı hekimlerin sigortayı istismar etmeleri sonucu giderler çok fazla olabi- lecektir. 3-DevIet genel bütçeden yeterli deste- ği vermediği takdirde hekimlere yapıla- cak ödemeler aksayabilecek ve hekim- hasta ilişkisi zedelenebilecektir. Yeterli fınansman, altyapı ve eğitilmiş yeterli personel hazır olmadan genel sağlık sigortasına bütün yurtta başla- mak, sistemin daha baştan çökmesine neden olabilecektir. Bütün bu olumsuz- luklara karşın dünyadaki örnekler de dikkate alınarak gerekli tedbirleri orta- ya koymak şartıyla, pilot bölgelerde ge- nel sağlık sigortası uygulamasına baş- lanabilir. SELÇUKDEMIREL Parmak Ucu Toplumunda Tekno-Stres Yrd. Doç. Dr. NURDOĞAN RİGEL /. Ü. Basın- Yayın Yüksekokulu S teven Spielberg'in E.T. filmini hepiniz hatırlarsıruz. Sevgisini parmak ucuna taşıyan, sevimli bir uzaylı yaratığın macerası konu edilmişti. E.T. belki de "Parmak ucu toplumu"nun üyesi olduğu için, sevgjsini de böyle gösterebiliyordu. Yir- mi birinci yüzyıla beş kala, artık günü- müz insanı da bilgiyi, haberi, eğlenceyi panmağının ucunda bulabiliyor. Geçen yüzyılın sonlannda, tekstil, de- mir-çelik, makine, kimya gibi alanlarda yeni teknolojileryarattık. Bu ilerlemeler üretimin arttınlmasmda, enerji tüketi- minin azaltılmasında, fabrikalann oto- matikleştirilmesinde, mamul maddele- rin maliyetinin düşürülmesinde başanlı oldu. Demiryollan, otomobiller ve uçaklar dağıtım şebekesinin önemli bir parçası haline gelirken, telefon da yazılı- sözlü basınm, modern bir iletişim ağı oluşturmasını mümkün kıldı. 20. yüzyılın ikinci yansında, bilgi akı- şının hızlanması, yeni medya türlerinin gelişmesine de neden oldu. Bu gelişmede mikroelektronikte kaydedilen büyük aşamalann rolü vardır. Iletişimde uydu- lann ve fıberoptik kablolann kullanımı, medya nakil hacmini de birkaç misli art- tırdı. Kişisel bilgisayarlar yaygınlaştı. Bilgi şebekelerindeki hızlı gelişimi ve ge- lecekteki muhtemel gelişmeleri de dik- kate alarak, yeni bir toplum türü yarat- tığımızı kabul etmek gerekir; "parmak ucu toplumu". Artık TV'nin birdüğmesine'basarak, dünyanın öbür ucundaki yayınlan izle- yebilmekte, telefonun birkaç tuşuna do- kunarak, bizden on binlerce kilometre uzaktaki yakınlanmızla konuşabilmek- te, bir iki tuşlama ile bilgisayar termina- linden ansikiopedi dolusu bilgileri ala- bilmekteyiz. Bu bilgi ağı, insanlar ve makineler arasında yaratıcı etkinliklere yol açıyor. Insan-makine ilişkisi, bizleri haberleşmek için makineleşmeye alışık hale getirdi. Televizyonlarımızdaki kanal çeşitliîjğini yeni yaşamaya başladık. Henüz seçici algılamamız devreye girmiş değil. Bu nedenle, elimizde uzaktan kumanda, 8-9 kanal arasında, tekno-strese girmiş şekilde ekran başındayız. "Parmak ucu toplumu"nu oluşturan gelişime de "akıllı teknoloji"adı verili- yor. Akıllı teknolojiye, kendi kendine karar alma yeteneği olan sistemler de dahildir. Fakat bu. insan unsurunudev- reden çıkarmak anlamına gelmez. Tek- nolojik gelişmesüresi içinde insan po- tansiyelinin derinliklerini ve sınırlannı bilmek daha sonra, onlan tekrtolojiyle uyumlu hale getirmek gerekir. Yirmi birinci yüzyılın akıllı teknolojisi bireysel ve bütünsel ihtiyaçlar arası nda denge kurmak zorundadır. Bu teknolo- jinin akıllılığı. hangı amaçlarla, nasıl he- define ulaşacağı ölçüsüyle değerlendiril- melidir. Ekonomik kısıtlamalar, çevre kirliliği ve teknolojinin getirdiği tekno- stres, akıllı teknolojinin yaşama geçiril- mesinde, dikkatle incelenmesi gereken unsurlardır. Telekomünikasyonadayalı bilgi şebe- kelerinin hızla büyümesini yaşarken, şimdiye kadarhayal bile edilmemiş. yeni bir toplum tipinin ortaya çıktığını dü- şünmek yanlışolmaz. "Parmak ucu toplumu"nun bireyleri olarak, bir uyum dönemi geçiriyoruz. Örneğin televizyonlanmızdaki kanal çe- şitliliğini yeni yaşamaya başladık. He- nüz seçici algılamamız devreye girmiş değil. Bu nedenle, elimizde uzaktan ku- manda, 8-9 kanal arasında, tekno-strese girmiş şekilde ekran başındayız. "Parmak ucu toplumu"na geçiş süre- cine yeni girdiğimiz için, TV teknolojisi- ne esir düşmüş durumdayız. Akıllı tek- nolojiyi yaratan insan. şimdi onun koy- duğu kurallarla yaşıyor. Çevre kirliliği, trafık sorunu, aşın nü- fus artışı gibi, gelişen toplumun günlük sorunlanndan bizleri, yine "pannak ucu toplumu"nun bireyleri olmak kurtara- cak. Bu toplumun gerçek bireyi olma- mızı ise beynimizden parmak ucumuza giden komutlan, bilgi donanımızı geniş- letip, düşünme sürecimizi hep ileriyedö- nük hızlandırabilmek mümkün kılacak. HAFIMA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Yanlış, Eksik Bir Doğrudur! N efret ettiğim Göbbels'in çok sevdiğim bir sözü var: "Hıristiyanlık çok etkili. Çünkü iki bin yıldır aynı şeyi tekrarlıyor" demiş... İnsanlar, hep aynı şeyi duya duya, sonunda onun doğru olduğunu tartışmadan kabul etme eğılımine girerler. Yanlışlan doğru gibi görmek çok kolaylaşır. Çünkü yanlış dediğimiz şey, genellikle doğrunun tersi de- ğil, "eksik bir doğru"dur! Bu nedenle de, Türkiye'nin gündemindeki en önemli so- runa yaklaşırken, farklı doğrulan alt alta sıralamak zorun- dayız. *. • • Güneydoğu'nun, Türkiye'nin en yoksul, gelir dağılımı en bozuk,işsizliğienyüksek,derebeylikkalıntılannınhâlâetkisi- ni sürdürdüğü bir bölgesi olduğu doğru... AmayüzbinlerceyurttaşınoyöredehâlâTürkçe bilmediği, Türkiye radyolannı bile alamadığı, 14 yıldır askeri ya da si- vil baskı rejimi altında ve neredeyse normal hukuk düzeni- nin ve insan haklannın ne olduğunu bilmeden yaşadığı da bir gerçek! Güneydoğu Anadolu'da yaşayanlann çoğunluğu Kürt kökenlı olduğu için. bölgenin her türlü olumsuz koşullann- dan en çok Kürt kökenlilerin etkilendiği doğru... Ama bölge dışında yaşayan çok daha fazla sayıdaki Kürt kökenli yurttaşın, bulunduklan yörelerin daha olumlu ko- şullanndan olduğu kadar, demokratik insan haklanndan da, herkes gibi eşit düzeyde yararlandıklan da bir gerçek! Şiddetin şiddeti do- PKK'yahalkdesteğinin arttığı ne ölçüde gerçekse, PKK'yasempati besleyenlerin büyük çoğunluğunun bile Türkiye'den aynlmayı istemediği de bir gerçek. ğurduğu ve PKK'nın -bir anlamda- bölge- de uzun yıllardır uygulanan yanlış po- litikalann ürünü ol- duğu; "Ben Kürtüm" demeyi bile suç sa- yan, Kürtçe konuş- mayı yasaklayan, Ismail Beşikçi'yi dört duvar arasında tut- mayı çözüm sanan bir yaklaşımın, PKKnın ekmeğine yağ sürdüğü doğru... Ama PKK'nın kullandığı şiddetin, devletin bölgede,' kısıtlayıcı, baskıcı nitelikleriyle varolmasını zorunlu kıldığı; demokratik çözümü zorlaştırdığı, hatta yörenin kalkın- masını geciktirdiği de bir gerçek! PKK terörü sayesinde, sırf terör halk desteği bulamasın diye, bölgeye aktanlan kaynaklann ve sorunlann çözümü için gösterilen çabalann arttığı doğru... Ama devlet -başka bölgelerde oturan yurttaşlann öde- dikleri vergilerle- o yöreyi kalkındırmak için büyük çabalar sarfederken yörenin varlıklı kişilerinin, orada kazandık- lannı batıya taşıdıklan. kendi insanlannın yaşam koşul-' lannın düzelmesi için "risk"e girmek istemedikleri de bir gerçek! PKK'yı. Güneydoğu Anadolu'nun olumsuz koşullannın ve devletin yanhşlannın yarattığı doğru... Ama bazı dış güçler tarafından desteklendiği; onlann Türkiye'ye ve Ortadoğu'ya yönelik emellerine hizmet ettiği. de bir gerçek! ... Ve, PKK'ya halk desteğinin -devletin yanlış yaklaşı- • mmdan ya da korkudan- arttığı ne ölçüde gerçekse; PKK'-' ya sempati besleyenlerin büyük çoğunluğunun bile, Türki- ye'den aynlmayı, kopmayı istemediği de o ölçüde bir ger- çek!.. Yıllar önce Fransız Komünist Partisi'nin seçmenleri üzerin- de yapılan bir araştırma gösterdi ki; bu seçmenlerin ancak çok büyük bir azınlığı, komünist bir rejimin kurulması için oy yeriyordu. Önemli bir çoğunluğu, kurulu toplumsal düzene tepkile- rini, yaşadıklan koşullara öfkelerini en iyi biçimde dile geti- rebilmek amacıyla komünistleredestek olmaktaydılar. Ko- münistlerin iktidar olamayacağını bildikleri için, bjr anlam- da rahattılar... Tıpkı, toplumsal dengeleri, dürüstlük ve ahlak anlayış- lannı altüst eden; "para"yı en yüce değer yapan; Özal politi- kalannın ürünü olan düzene karşı tepkilerini en iyi biçimde dile getirebilmek için, -bilinçli ya da bilinçsiz olarak- en aykın partiye destek olan çok sayıdaki RP seçmeni gibi... Hiç kuşku yok ki, her olayda "Biji PKK.. Biji Apo." diye bağırmak için fırsat kollayanlann önemli bir kesimi de, bunu yaparken, kendilerini saran olumsuz koşullara ve kendilerine saygı ile yaklaşmamış olan devlet tutumlanna karşı öfkelerini dile getiriyorlar aslında. Yoksa, aynlarak ' daha mutlu olacaklan inancını değil!.. OKURLARDAN Pasifızm mi, hab-ıgaflet mi? Cumhuriyet gazetesinin 15.3 tarihli pazar ekinde, Sayın Prof. Dr. Selçuk Erezin "Banşı erteleyelim mi?" başlıkh yazısını büyük bir üzüntü ile okudum. Üst üste felaketler gören ve üstüne üstlük cumhuriyet tarihinin belki de en naziîc dış politik ortamını yaşayan ülkemizde, saygın birentelektüel ve biüın adamı olarak tanımış olduğum Sn. Erez'in yazısı ne yank ki okuyanlan milli meseleler konusunda gaflet dolu yanlış düşüncelere itebilecek tespitlerle doludur. Hatırlatmakta fayda olur; Sn. Erez'in yaasında özetle, Ermenistan'm ihracatını Trabzon limanı araahğı ile yapılması için. üstüne görev olmamasına rağmen bu ^bi işlerdepek hevesli Musevi bir işadamımızın acaip. acaip olduğu kadar milli rnenfaatlerimize aykın girişimleri övülmüştür! Yazar kendince birçok neden ortaya koyarak ve Bay Alaton'un fikirlerini destekleyerek, özetle -ilk bakışta üstünkörü okuyan herkese makul ve sempatik gelebilecek olan- "İlk adırm biz atacak olsak da hepimizin banş içinde yaşaması gerekir" tarzındaki fikirlerini topluma mal etmek istemektedir. Sn. Erez'de zikredilen arabuluculuk çok tehlikeli bir kavramı ihtiva ediyor. Türkiye. taraf olduğu için nasıl Kıbns'taiki topium arasında arabuluculuk yapamazsa, Ermenistan'la Azerbaycan arasmda da yapamaz. Azerbaycan'ın Ermenistan'dan hiçbir toprak istemi yoktur. Arabuluculuk, anlaşmazkktaki iki tarafın da istemlerinin bazılanndan vazgecmesinin talep edilmesini gerektirir. Oysa Türkiye'nin, Azerbaycan'dan mevcut hiçbir tezinden vazgeçmesini isteyebilmesi düşünülemez. Bu bakımdan Sn. Erez'in bu konudakifikrisoh derecede tehlikeli ve yanüşür. Ermenistan, yukanda bahsedilen 3 yaşamsal konuyu koşulsuz kabullendiğini davranışlanyla ortaya koymazsa, Türkiye bu ülke ile hiçbir alanda işbirliği yapmaşracağını ve bu ülkeye her türlü mal ve hizmet akımını durduracağını açıklamahdır. Çünkü yanlış müsamaha, Ermenistan'm askeri planda güç kazanmasına yaramakta ve saldırganhğını artümiaktadır. Ülkemiz için böylesine yaşamsal anlarda, pasifızm ütopyası adı altında neredeyse Ermeni mandasını kabul etmedüşüncesini akla getiren düşüncelerin özellikle entelektüel camianuzda saygın bir şahsiyet tarafından dile getirilmiş olması, bu '"hab-ı gaflet" durumunu daha da ağırlaştırmaktadır. Hangi hareketin kime yaradığı ve uzun vadede ne gibi sonuçlardoğuracağı düşünülmeden, yaalan yaalar kafalan bulandırmaktan başka birişe yaramamaktadır. Dr.ALİRIZASIĞIRCI İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle