15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 ARALIK1992 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Bütçegünleri... İç ve dış borçlanmalarla karşılıksız para basmakla bir yerlere vanlamadığına göre ülkeyi yönetme sorumluluğunu iistlenenlerin yeni ve gerçekçi yöntemler buimaları gerekiyor. GÜNEY DİNÇ Hukukçu H er yıl büıçc günlerinde elimden düşürcmedi- ğım bir kitap var. İzmir Barosu'nun önceki başkanlanndan Nec- dct Öklem'ın "1877 Meclısi Mebusanı" (x) adlı çok değerli araştırması. Birinci Osmanlı Mebusan MecliMiıı oluşturan 114 milletvekili- nin dcrlendıği 29 seçim bölgesinden I5"i artık başka ülkelerin topraklan. Çeşitli dinlcri ve halklan temsil eden üvelerin 46'sı HıristKan. Bir yandan kcndı topluluklarının çıkarlannı ko- ruma\ a çalışırken imparatorluğun bü- tünliığü ile çclışmemeye özen göste- rivorlar. Vİcclıs Başkanı. Molicrc'den yaptığı uyarlanıaları günümüzde de canlılığı- nı koruvan Ahmet Vcfik Paşa. 21 Ni- san 187 7 günü toplanan Meclis'te büt- çe ıa.siinsı. çok dcğışik ekin (kültür) bilgı \c algılama düzeyindeki insan- lann tjrlışmasına açılıyor. Hükü- mciııı ılk önerisi. yeni bir Borçlanma Sö/le^mesi'nin onaylanması ve Ağ- nam Vergisi'nın iki kalına yükseltil- mesi oluvor. Bu önergeye karşı çıkan milletvekilleri çeşitli adlar altında geli- şigüzel toplanan dengesiz vergilerin birleşlirilmesini ve giderlerde kısıntı yapılmasını isteyince. ortalık karışı- yor. Kimi paşalann yolsuzluklan. Os- manlı bürokrasisinin hantal vapısı, halk yoksulluk içinde kıvranırken gö- revden alınan eski bakanlara. sarayin >akınlannabolkesedenödenen"'Muh- laçlık Aylığı" gündeme geliyor. Hükümet gerçekten güç durumda. Eski borçlar ödenemezken o günlerde patlayan 93 Harbi'nin harcamalannı karşılamak için yeni kaynaklar yarat- mak zorunda. Suriye Milletvekili Ha- lil Bey'in bulabildiği tek çözüm. geç- mişle. olduğu gibi "... memur aylıkla- nnda indirim yapılması ve gereksiz memuriyetlerin kaldınlması..." Böyle- si durumlarda çok sık başvurulan bir başka yöntem. halklan "Savaş Vergi- sı" almak. Millelvekilerinin bu konu- da cıddı kuşkulan var. Yanva Temsil- cisi Mustafa Bey. önceki dönemlcrde olduğu gibi savaş için toplanan para- ların savurganca harcanmamasını öneriyor. Halep Milletvekili Manok Efcndı. İstanbuKun katkılannı veter- siz bulunca. İstanbul temsilcilerinin tepkilemle karşılaşıvor. Sebuh Efen- di. iki vıl önce aldıkları tahvıllerin ana- para ve faızlerinin ödenmedığinden yakınarak İstanbul'un payının azım- sanmavacağını vurguluvor. Milletve- killerinin oturduklan verlerden birbir-. lerine söz atmalan üzerine. başkan tartışmayı kendi tanıkhğı ile latlıya bağlıv or. "Yalnız benim elimle. kav ık- çı. balıkçı gibi adamlardan ellişer. alt- mışar para savaş yardımı toplanmış- tır" divor. Hıristıvanlar. orduva alınamadıklan için askerlik bedeli öderlerdi. Ohannes ve Vasilaki efendiler. eşitlik ilkesini ge- tiren Kanuni Esasi'den sonra Hıristi- yanlann da yurt savunmasına doğru- dan katılacaklannı vurgulayarak as- kerlik bedelinin kaldırılmasını istiyor- lar. Olağanüstü giderler nedeniyle yeni vergiler koymanın sevimsizliği. kimi milletvekillerini özveriye zorluyor. Trablus-Şam Temsilcisi Nikolaki Efendi. "40 yıldan ben hükümeıin hız- metinde biriktirebildığim parayla beş yüz lira değerinde bir ev edinebildim. Bu binau devletin emrine venvorum" diyor. Nikolaki Efendi gerçekten evini bağışladı mı? Bunu bilemiyoruz. An- cak Izmir Milletvekili Yenişehirlizade Ahmet Bev"in öneri ve eleştirilcri. günümüzde de "tek bir dikili ağacı ol- madığını" sövlevenlereyol gösıermeli- dir: "lktidar koltuğunda oturanların da öz\eride bulunmalarını istiyoruz. Bakanlar. aylıklannın dörtte birini bı- raktılar. Bırkaç tane de beygtr bağı- şladılar. Bu yeterli değildir. Avlı- klarının hepsini ya da en az yansını bı- rakmalı ve ödenek almamalıdırlar. Böyle yaparlarsa halk hükümete gü- venebiîır." Hükümeün bir başka sorunu da enf- lasyon. Malıyenin başı sıkıştıkça. para basılıvor. Aylıklar. güncel giderler ka- ğjtla ödeniyor. Altın. gümüş paralar pivasadan çekilirken banknotlar varı >anva değer yitirıyor. Osmanlı Ban- kası'nın frenleme girişimleri de sarayın baskısı karşısında bir işe yaramıvor. Milletvekilleri çok tarıışıvorlar bu ko- nuyu. Rasım Bev. hükümeün. "şimdi- ye kadar basılan ve harcanan parala- nn hesabını vermesini.." istivor. Se- buh Efendi ".. paralann üzerine seri numarası koymanın bir önlem olabile- ceğıni." sövlüvor. Manok Efendi ise "Bankanın devlete karşı kovacak gü- cü olmadığını.." vurguladıktan sonra devletin istediği kadar para basabile- ceği koşullarda banka güvencesinin halkı aldatmaktan başka bır anlam ta- şımayacağını" dile getirivor. En ilginç öneri ise İstanbul Milletveki- li Astarcılar Kethüdası Ahmet Efen- di'nin: "Bu vıl kalkacak paralar için vüz bin kese karşılık göstermişler. Gümrüklerin de mutlaka fazla parası vardır. Her av gümrükten alınacak karşılık kadar kağıt para herkesin gözü önünde yakılırsa banknotun iti- ban düzelebılir." Osmanlı toplumları. padişahın tanıdı- ğı sınırlar içinde ilk demokrasi dene- mesini vaşıvorlar. Hükümet. hiç bek- lemediği eleştıriler karşısında şaşırmış durumda. 7 Haziran 1877 günü basına kapalı olarak yürütülen görüşmeler sı- rasında Maliye Bakanı'nın getirebildi- ği çözümler şunlar oluvor: "Dış borç- lanma. zorunlu iç borçlanma. veniden kağıt para basılması" . Yani enflasyo- nun kurumlaştınlması. İşte Osmanlı'- nın bütçe açığına bulabildiği çözüm. Yine bütçe günlerindcyiz. Aradan ge- çen 115 vıl içinde çok şey değişti. Parti kapatıp açmakta deneyimli politikacı- lanmız. temel ekonomik çözüm ve se- çeneklerin dışında tartışılmadık konu bırakmayacaklar. Ancak Osmanlf- dan günümüze, bir arpa boyu çözüm üretemcmişler. İç ve dış borçlanmalar- la karşılıksız para basmakla bir yerlere \anlamadığına göre ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin yeni ve gerçekçi yöntemler bulmalan gereki- yor. (xı Nccdcl Öklem. 1877 Meclısi Mebusanı. E.Ü. Yavını. 19S2. İzmır. ARADABIR İLHAN MİMAROĞLU Kimin Yasağı? Müziğe politika karıştırmaktan yana olduğuma göre Frank Sinatra'nın yıllar önce Londra'da Royal Albert Hall daki dinletisinde Jimmy Carter'ı kötüleyip Ronald Reagan'ı övmesini en azından özel bir ilgiyle karşıla- mam gerekırdi. Carter'e aldırdığım yoktu ama Reagan'ı elime geçirsem bir kaşık suda boğabilirdim. öyleyse bu ozel ilgiyi Sinatra'yı yuhalayarak gerçekleştirmeliydim. Çoğu dinletide alkışlanması ya da yuhalanması gereken muzıklerı ya da seslendirmeleri ne alkışlarım, ne de yu- halarım. Ama arada bir coşup alkışladığım da, yuhaladı- ğım da olur. Alkış onaylamanın, yuhalamaysa yasakla- manın bir anlatımıdır. Müzik sahnesine çıkan ve yuha- lanması gereken bir politik bildiri seslendirilmesı gere- ken kötu bir müzik parçası gibidir. Gerekir ki seslendiril- mesi, ne olduğu anlaşılsın ve çanına ot tikansın. Şu da var ki yuhanın hep birden, toplu olarak çekilme- sı gerekir. Tek başına yunalamak neredeyse yuhalama sözcüğünün anlamına aykırı düşüyor. Oysa yuhaladı- ğımda çoğu kez tek başıma kalırım. ûzellikle bu nedenle o gün Sinatrayı yuhalamamıştım. Yalnız kalacağımı bili- yordum. Hele Ingiltere'deSinatra'nın aşkşarkılarını din- lemeye gelmiş yüzlerce kişi karşısında Amerikan iç po- lltikaSın'ın dile getirilmesi şu ya da bu yönde bir coşku değıl. ancak bir şaşkınlık uyandırırdı. Politik tutumunu açıklarken Sinatra söylediği şarkılar- dan yararlanıyor değildi. Bir şarkıyla öbürü arasında, sırasını düşürüp, kısa bir konuşma yapmıştı yalnız. Hem, söylediği şarkılar aşk şarkıları olduğuna göre söz- lerde değişiklik yapsa bile, Carter'i yermek bir yana, Reagan ı övmeye bile pek uygun olmazdı bunlar. Başka türde şarkılar gerekliydi politik tutumları müzikle dile getirmek için. Sinatra'nın işi değildi o başka türe yönel- mek. Amerika'nın gene bir seçim öncesinde olduğu o günlerde kimden yana olduğunu müzik sahnesinde be- lirtmekle görevini doldurmuştu. Politika övgüden çok sövgü gerektirdiğine göre ge- rekli olan ozellikle o tür şarkılardı. Övgüsüyle de sövgü- süyle de politik şarkıların geçmişi çok eskiydi ama bun- lar son yirmi yıl boyunca, politik coşkularınçağı 1960'lar- dan bu yana, unutulmaya bırakılmış gibiyken, bu yakın- larda yeni bir güncellik kazanmaya, hem de niteliklerine yaraşık bir adla tanınmaya başladılar: Nefret şarkıları. Kimın kimden nefret ettiğine. hem de politik müzik di- ye. nefret şarkısı diye nelere kaldığımıza bir göz atalım: Başlıca iki örneğinden biri nefret şarkılarının, rap mü- ziğinde kendini gösteriyor. Genç Amerikan zencilerinin beyazlara karşı öfkesini dillendiren sövgü dolu geveze- lıkleri. zenci çeteleriyle bağlantlı olduğu oranda "gangs- ter rap " diye de anılan bu müziğin nefretli yanını tanımlı- yor. Sözlerıne bir örnek nefret şarkılarının: "Ben zenci- yim ve senın yüzüne karşı yağmacılığa girişmekle gurur duyuyorum." Aşırıya kaçıldığında nefret şarkılarının sözlerinde, yasaklamayolunagidilmesini isteyenler çı- kıyor Sanatlarda özgürlükten yana olanlardan tepki gö- rüyor yasaklama önerileri. Hitler de sanatlara yasaklar koymamış mıydı? Yasağa karşı çıkılmasında satış kaygısı da eksik değil. Rap müziği plakları, hele nefretli olanları, çok iyi satıyor. İkınci örnek bugünlerde evrensel önem kazanmaya başladı. Almanya'da Neonazilerin yabancı düşmanlığı- nın nefret şarkıları. Karşımıza gene bir ırkçı müzik örne- ği çıkıyor. Tutkunlarının, hele "deri kafalı" denenlerin, Nazı selamıyla ve "Sieg Heil" haykırışlarıyla yücelttiği bu "metal" türü rock müziğine "Oi" müziği adı veriliyor. Tanımak istedim bu müziği. New Yorktaki bir büyük plakcı dükkânına sorduğumda, o müziğin plaklarını ka- pılarından içeri sokmayacaklarını söylediler. Yasak işte gene! Hem, çok satacağına güvenseler o plakların, aç- mazlar mıydi kapılarını? Bu ara Neo-Nazi ler Almanya'da yasadışıedildiler. Bu kez de yasal yasak! O yasağın altında da satış kaygısı yatmıyor mu? insan haklarının çiğnenmesine karşı ön- lem almayan bir ülke diye bilinmeye başlaması, Alman- ya'nın dış ülkelere satışlannı engellemez mi? Oyle de olsa. olumlu görünüşünün ağır basmasıyla gerekli bır yasak. Ama neresinden bakarsanız bakınız. yasak' Bu böyle olduğuna göre Hitler canlanmıyor mu gene gözümüzün önünde? Ne ki Hitler de yasaklanmalıydı. Kimin nasıl yasakla- nacağına bağlıydı bu. Bir yerden sonra yasaklandı da. Yasak gerekli öyleyse. iyi, doğru ve güzel adına kötü, yanlış ve çirkini yasaklamakgerekli. Özgürlük adına bile yasak gerekli. Ozgürlüğü kısıtlama özgürlüğüne yasak gerekli Neo-Nazilerin bir temel ozgürlüğü, yaşama öz- gürlüğünü kısıtlama özgürlüklerinin yasaklanması ge- rektiği gibi. Ama kimin iyisi, doğrusu güzeli? Hitler de kendi iyi- si, doğrusu, güzeli adına koymuyor muydu yasaklarını? Ne olduğu iyinin.doğrunun, güzelin, nerede yeraldığını- za bağlı. Koyacağınız yasağın etkenliği de yasaklama gücünüze, yasaklama yöntemlerinize, hem de kaç kişi olduğunuza. Yazarken bunları, Münih'te yüzbinlerce kişinin, Neo- Nazi'lerin yabancı düşmanlığına karşı, ellerinde mum- larla sessiz yürüyüş yaptıkları haberi geldi. Bu da bir yasaklama eylemi. Ancak, "Sieg Heil" haykırışlarına karşı sessiz yürüyüşün, Türklerin canına kıyan yangın bombasına karşı mum ışığının yasaklama gücü ne ki! TARTIŞMA 'Ikinci cumhuriyet' kan kaybediyor B irsüredirortaya atılan"2. cumhuriyet" gibi mihrapta yeri olmayan bir deyimin fikir babalığına soyunanlann ağzına bakarsanız 2. cumhuriyetin ilanı çok yakın. İçte ve dışta kamuoyuoluşmuş durumda. Düşünsel gelişme. yandaşlannın kıvrak kalemlerivleher günbirazdaha olgunlaşmakta..."2. Cumhuriyet gürbüzleşiyor". Usta bir yazar televizyondan izlediği güncel bir haberden yola çıkarak; eğitimin tavanı delik, camlan kınk okullarda ' sürdürülmesini " l. cumhuriyetin" eğjtim alanındaki en büyük fiyaskosu olarak tanımlayabilecek kadar özgün düşünebiliyor. Atatürk'le özdeşleşmiş cumhuriyet Harf Devrimi gibi tarihsel anlam ve değerde dev biryapıtın yaratıcısıdır. Şeriata dayalı eğitim yerine. bilime dayalı laik eğjtimi getirmiştir. Fiyasko dedikleri bunlarsa. biz fıyaskolann sürmesinden yanayız. '" l. cumhuriyet"e saldıranlann bir de "Lozan çıkaıması" var ki değinmeden geçmek a>Tnazlık olur: Neymiş: sınırlann çizimi ile aynntılarTürk halkından gizlenmiş. Güneydoğu Anadolu'da bugün yaşanan zorluklar "Lozan'ın çizdiği denetlenemez sınırlaf'dan kaynaklanıyormuş. Öylesine içeriksiz bir senaryo ki; bize de Güneydoğu"nun doğal yapısından " 1. cumhuriyet"i sorumlu tutmayanlara alkış tutmaktan başka önce söylediklerimizeeklenecek bir söz kalmıyor. Sanıyonım, 2. cumhuriyetçilerle öncelikle cumhurivet kavramı üzerinde Paill Selwyn OLLUSTRATION AMERICAN SHONVCASE) uzlaşmak gerekecek. Cumhuriyet demokratık halk idaresinin özünü oluşturan vönetim bıçimidir. Batı uygarlığıv la bütünleşmenin ön koşulu olan devrimlerin yaratıcısı ve güvencesidir. Partizanlık ve oy kaygusu ile ülke ve toplum yaranna olan uzun vadeli politikalara sıcak bakmayan siyasi iktidarlann parli ve zümre yarannı ön planda tutan çıkarcılık hesaplan ile kronikleşen ülke sorunlannın çözümü ve devletin arzulanan düzeyde sağlıklı bir yapıya veniden kavuşturulması için cumhuriyetin iffetiyle oynamak dışında. çeşitli alternatiflerin gündeme getirilmesi doğaldır. Ancak gercek muhatabınız olan siyasi sorumlulan devre dışı bırakıp. cumhuriyetı karşınıza aldınız mı. en azından ciddiye alınmak şansınızı vitirmişolursunuz. îkinci cumhuriyetçiler de bazı gerçeklerin ayırdında olmalı ki: cumhuriyeti (1. cumhuriyet), sabıka kaydıyla sorgulayan yazılannda bazen, 2. cumhuriyet deyimi üzerinde fazlaca durmayın anlamına gelen "anlatmak istenen başka şeyler" olduğunu. bazen de delikleri (bütçe açıklan amaçlanıyor) büvütenlerin siyasetçiler olduğunu ya da "2. cumhuriyet" deyimi abarülı bulunuyorsa, yerine başka bir sözcük kullanılabileceğini belirtmekten çekimser kalamamışlardır. Aynı metinler içinde izlerine rastlanan bu akıla işaretler, 2. cumhuriyet gibi abes bir düşüncenin. daha "gürbüzleşırken" kan kaybetmeye başladığını ve de "hastalığın iyiye doğru gittiğini" gösteren sağlıklı gelişmelerdir. Çemal Tuncer İstanbul Savunucu avukat olabilme hakkıdalet Bakanhğı'nca hazırlanan ve avukatlık sisteminde k ö .Kl ü değişiklikler getiren yasa tasansı. Bakanlar Kurulu'nun gündemine kısa bir süreöncealındı. Önümüzdeki günlerde görüşülecek olan tasanya göre avukat olabilmek için "Hukuk fakültesini bitirdikten sonra iki yıl staj ve ardmdandasınav" öngörülüyor. Eğertasan bu haRyleyasalaşırsa büyük bir haksızlık ve çelişki doğacaktır. Bilindiği gibi yönetsel yargı işlevini verine getiren bölge idare mahkemeleri. idare mahkemeleri ve v ergi mahkemelerinde hakim olmak için hukuk fakültesi mezunu •olmak şart değildir. Bugün idare mahkemelerinde görev yapan hakimlerin çoğu siyasal bilgiler fakültesi mezunlandır. Böyle olması fevkalade isabetli ve yerindedir. Çünkü bu mahkemeler ihtisas mahkemesi niteliğini taşımakta ve burada görevli hakımlerdeyeterli hukuk formasyonu eğitiminden başka idare ve malı konularda derinlemesine eğitim gören SBF mezunlandır. Aynca anayasamızca yüksek mahkemeler arasmda sayılan Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde SBF mezunlan yargı görevi ifa etmektedirler. Ancak aynı kişiler avukatlık yapamamaktadır. Böyle bir çelişkıyi dünyanın hiç'bir yerinde görmek olası değidir. Hukuk un ne oldueunu sovleme yetkısi tanınan kışlye. hukuksuzluğa uğrayan kişiyi savunma imkanı verilmiyor. Bu. büyük bir haksızlık ve paradoksdur. Bundan birkaç yıl önce SBF mezunlan yönetsel yargı (idari yargı) alanînda oldıiğu gıbı adlı yargı alanînda da çalışabilmek ıçın hukuk fakültesinde okunupda SBF'de okunmayan derslen de (ki bu dersler tamamen özel hukuk derslerinden oluşmaktadır) dışardan vererek hem avukatlık ve hem de şimdi idari yargıda yaptıkları gibi adli yargıda da hakimlikyapıyorlardı. Buhak. hukuk fakültelerince engellendi. Hükümetimiz öncelikle SBF mezunlanna hukuk fakültesi fark derslerini verme olanağını tanıyan hakkı. iadeetmelidir. Yeni çıkacak Avukatlık Yasası SBF mezunlannı da kapsamalı, en azından yönetsel yargıda ve mali yargıda müdafi (savunucu avukat) olabilme hakkı mutlaka tanınmahdır. Demokratık ışleyişin yerleşmesi için olağanüstü önemi haiz olan yönetselyargı ve mali yargı merci lerinde • hukukun ne olduğunu sö> leme yetkisine sahip yargıçhk görevini başanyla yerine getiren SBF mezunlannın yargı işlevınin birdiğeryanıolan savunmada da görev almalan en doğal haklandır. Bunu sağlayacak hukuksal düzenleme. hükümetimiz ve parlamentomuzca yeni çıkanlacak olan Avukatlık Yasasf y la sağlanmalıdır. Yaşar Aydoğan Kirliliği ve çürümeyi yaratanlar... S ayınŞükrü Velioğlu. yazınıza verdiğım yanıtta amaam yaşadığımız kenttekirliliği yaratanlann tespitini yaparken daha objektif olmamız gerektiğini anlatmaya çalışmaktı. Yoksa. sizin belirttiğiniz gibi çıkış noktam ne anlamsız polemik yaratmak ne solculuk edebiyatı ne de cntelektüel gevezeük yapmaktı. İik yazınızın tamamını patates/soğan satıcılan ile özdeşleştirdiğiniz kır kökenli insanlann yarattığı kirliliğe ayırmışken. tek cümle ile de olsa gökyüzü rantından trilyonlarsağlayıp, insanlan iyice nefes alamaz hale sokanlann yer almamasını daktilo sayfasındaki yer darlığına feağlıyorsuriuz. İnandıncılığı hayli zorbir açıklama. Son yıllarda belirli çevrelerde yeni biryakınma modası çıktı. "Azizim İstanbul kebapçı ve lahmacunculardan geçılmez oldu. İstanbul lahmacun kokuyor." Ancak çok az kişi dışında kimse "fast-food"lardaki hamburger ve pizza işgalinden söz etmiyor. Öyle ya biri yükselen değerleri. diğen isealçalan değerleri temsil ediyor. İlk yazımı, "Lütfen olayiara daha nesnel yaklaşalım" diye bitirirken bunu anlatmaya çalıştım. Yoksa halk dalkavukluğu ile halk yarannı gözetmek arasındaki çizginin sanıldığı kadar kalın olmadığının farkındavım. Çevremiz ve kentimizkirliliğin, ilkelliğin ve toplumsal çürümenin örneklen ile dolu. Ünlü bir türkücünün dinley ıcilerine "yallah" diye hitap edip. konser sırasında onlara çorabını atmasına ne dersiniz?Oradaki insanlann bu hareketi çılgınca alkışlaması da toplumsal çürüme değil midir?.. Bununla birlikte dünyaca ünlü bir pop şarkıcının vereceği konsenn iptalini öğrenip. ferj'at-fıgan eden gencin durumuyla, bunu gören ana-babanın vah evladım diye sızlanması da doğa kirliliğinın toplumsal kirliliğe vansımasıdır. Sorun kimin ne kadar daha solcu olduğunu ölçmek biçmek değildir. Sorun bu kirliliği, bu çürümeyi yaratanlann kimliklerini acığa vurmaktır. Görünen, bu kirliliğin, bu çürümenin altında ımzası olanlar, sağ, sığ ve sömürüye dayanan düşünce ve politikalannı eyleme geçiren kişilerdir. Dostlukla. Sezer Çakıcı İstanbul PENCERE Savaş Suçlulam, a Kanh CanavaıHar..."Savaş suçu" kavramı, hukukta hem eski hem yeni sayılabilir. ilk savaş suçlusu ne zaman yargılandı? 1945 yılı, insan ömrüne göre uzak, tarihsel zamana oranla yakın sayılır. ikinci Dünya Savaşı sonunda Hitler intihar etti; arkadaşları (Mareşal Göring, Ribbentrop, Martin Bormann, vb) Nurnberg Mahkemesi'neçıkarıldı- lar, yargılandılar, 12sanıkölüm cezasınaçarptırıldı. Peki. Nurnberg Mahkemesi 1945 değil de 1990'da ye- niden kurulsa savaş suçluları ölüm cezasına çarptırılır mıydı? Hayır... Çağımızda hukuk anlayışı da hızla değişiyor; o gün- den bu yana ceza hukukunda yeni bir süreç yaşandı, uygarlık "idam"\ defterden siliyor; insan kılığındaki ca- navarlar bile ölüm cezasından kurtuluyor; "savaş suçlu- su" da bu değişimin koruması altındadır. • Siyasal iktidarsahibini kapsayan savaş suçu kavramı- nın yeniliği doğaldır. Çünkü geçmişte, "savaş" ile "kah- ramanlık" kavramları arasında yakın bir çağrışım insan bilincine sinmişti. Ne demek savaş suçu?.. Düşman ezip yok etmek, kentleri yağmalamak, ganimeti paylaşmak, her tür canavarlığı hoşgörmek, ülkeleri fethetmek doğal sayılmıyor muydu? Avrupalı, Amerika'yı keşfettiğinde neler yapmadı? Tanrı, isa, Meryem adına, her tür zulüm -ve soykırım- meşrulaştı; Hıristiyanlığın şemsiyesi altında korundu. Çoğu zaman sömürgecilik ve emperyalizmin savaş suç- luları da ödüllendirilmiştir Gerçi bu arada savaş hukuku da gelişiyordu; ama, 1945e kadar her şey ağır aksak yürüyordu; doğuda ve batıda savaş kavramı kahraman- lık, barış ise pıstrıklık ve korkaklık sözcükleriyle çağrı- şımlarayol açardı. Barışın yüceltilmesi de insanlık tarihinde yeni bir sü- reç sayılır. • Savaş -ne yazık ki- politikanın silahla sürdürülmesin- de bir yöntem sayılıyor. "Savaş hukuku" devletler hukuku kapsamındadır; sa- vaşan her iki tarafın uyması gereken kurallar vardır; bir kenti silahla ele geçirmek kimi koşullarda meşru sayıla- biliyor; ama bu eylem sırasında, işgalci askerler, kadın- ların kızların ırzına geçip sivil halkın üzerine ateş açar- larsa ne olacak? İşgalci ordunun komutanı bu suçları alkışlayacak mı? Savaş hukukunun Nurnberg Mahkemesi'ne gelinceye dek gelişmesi, bir ayrı dönemdir... Nurnberg bir dönüm noktası.. Daha sonra (1968) Birleşmiş Milletlerûrgütü, "Barışa karşı suçlar, savaş kurallarının çiğnenmesinden doğan suçlar ve insanlığa karşı işlenen suçlar"\ bir hukuk bel- gesi niteliğiyle benimsedi; ama, bu alanda eksiklikler sürüyor... Dünya güçlülerin zulmüne açık bir gezegen gibi güne- şin çevresinde dönüyor... • ABD Dışişleri Bakanlığı, Sırp liderlerinin savaş suçlu- su olarak yargılanabifeceğini açıkladı... Başta Slobodan Miloseviç.. Sırbistan Devlet Başkanı.. Spnra Radovan Karadziç.. Ikinci adam.. Hitler, kendi elleriyle bir Yahudiyi boğazlamamıştı; Göring, gaz odalarıyla donanmış toplama kamplannda komutanlık yapmadı; Ribbentrop da ceseöeri toplu me- zara taşımadı; ama, suçlu sayıldılar; çünkü siyasal güç ellerindeydi, kanlı kırımların başsorumluları arasınday- dılar, iktidar sahibi olarak buyruğu onlar vermişlerdi. Bosna-Hersek'te "masum siviller"\r\ "canavarlıkla katledilmesi" için gerekli buyrukları verenler kimler? El- bette Avrupa'nın göbeğinde sürdürülen Müslüman kırı- mının siyasal sorumluları ellerini yıkayıp bu işin içinden çıkamazlar. • Bosna-Hersek'te "efn/7c temizlik" var.. Türkiye'de ise diş temizliği ya da çamaşır temizliği için basınımız seferber oldu; kimi gazetemiz diş macunu ve deterjan dağıtımını sürdürüyor; Miloseviç'in savaş suçlusu sayılması kimin umurunda? Gazetecilik dışı tiraj yarışı, gazeteciliği bitirecek mi? CUMHURİYET KİTAjP KULÜBÜNDEN ARMAĞANLI KİTAPKAMPAN YASI. ÜYE OLAN VE OLMAYAN HERKESE, TÜM OKURLARA... 7-31 ARALIK 1992 o35'e varan indirimler... 150.000.- T.L.'ya kadar artnagan kitap Cumhunyet Kitap KulUbU Taksim Mağazannzda (Isüldal Cad. Zambak Sokak 4/1 Fransız Konsolosluğu yanı) dilcdiğiniz kitabı seçin, armağan paketinizi ve süıpriz hediyenizd ahn. Cumhuriyet Kitap Kulübü, Çağ Pazarlama A.Ş. Istıklal Cad. Zambak Sokak No.: 4/1 Taksim Tel.: 252 38 81 -82 'FSAK 18. DONEM TEMEL SİNEMA SEMtNERLERİ 19 Arahk 1992 (8 hafta) Tel.: 252 44 61 saat 14.00'den sonra AimJRK'ÜN Y4ZDIĞI YURTTAŞLIK BİLGİLERİ Yayına hazırlayan Nuran Tezcan 20.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul Ödcmeli gönderflıaez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle