Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 ARALIK1992 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bütçegünleri...
İç ve dış borçlanmalarla karşılıksız para basmakla bir yerlere
vanlamadığına göre ülkeyi yönetme sorumluluğunu
iistlenenlerin yeni ve gerçekçi yöntemler buimaları gerekiyor.
GÜNEY DİNÇ Hukukçu
H
er yıl büıçc günlerinde
elimden düşürcmedi-
ğım bir kitap var. İzmir
Barosu'nun önceki
başkanlanndan Nec-
dct Öklem'ın "1877
Meclısi Mebusanı" (x) adlı çok değerli
araştırması. Birinci Osmanlı Mebusan
MecliMiıı oluşturan 114 milletvekili-
nin dcrlendıği 29 seçim bölgesinden
I5"i artık başka ülkelerin topraklan.
Çeşitli dinlcri ve halklan temsil eden
üvelerin 46'sı HıristKan. Bir yandan
kcndı topluluklarının çıkarlannı ko-
ruma\ a çalışırken imparatorluğun bü-
tünliığü ile çclışmemeye özen göste-
rivorlar.
Vİcclıs Başkanı. Molicrc'den yaptığı
uyarlanıaları günümüzde de canlılığı-
nı koruvan Ahmet Vcfik Paşa. 21 Ni-
san 187 7
günü toplanan Meclis'te büt-
çe ıa.siinsı. çok dcğışik ekin (kültür)
bilgı \c algılama düzeyindeki insan-
lann tjrlışmasına açılıyor. Hükü-
mciııı ılk önerisi. yeni bir Borçlanma
Sö/le^mesi'nin onaylanması ve Ağ-
nam Vergisi'nın iki kalına yükseltil-
mesi oluvor. Bu önergeye karşı çıkan
milletvekilleri çeşitli adlar altında geli-
şigüzel toplanan dengesiz vergilerin
birleşlirilmesini ve giderlerde kısıntı
yapılmasını isteyince. ortalık karışı-
yor. Kimi paşalann yolsuzluklan. Os-
manlı bürokrasisinin hantal vapısı,
halk yoksulluk içinde kıvranırken gö-
revden alınan eski bakanlara. sarayin
>akınlannabolkesedenödenen"'Muh-
laçlık Aylığı" gündeme geliyor.
Hükümet gerçekten güç durumda.
Eski borçlar ödenemezken o günlerde
patlayan 93 Harbi'nin harcamalannı
karşılamak için yeni kaynaklar yarat-
mak zorunda. Suriye Milletvekili Ha-
lil Bey'in bulabildiği tek çözüm. geç-
mişle. olduğu gibi "... memur aylıkla-
nnda indirim yapılması ve gereksiz
memuriyetlerin kaldınlması..." Böyle-
si durumlarda çok sık başvurulan bir
başka yöntem. halklan "Savaş Vergi-
sı" almak. Millelvekilerinin bu konu-
da cıddı kuşkulan var. Yanva Temsil-
cisi Mustafa Bey. önceki dönemlcrde
olduğu gibi savaş için toplanan para-
ların savurganca harcanmamasını
öneriyor. Halep Milletvekili Manok
Efcndı. İstanbuKun katkılannı veter-
siz bulunca. İstanbul temsilcilerinin
tepkilemle karşılaşıvor. Sebuh Efen-
di. iki vıl önce aldıkları tahvıllerin ana-
para ve faızlerinin ödenmedığinden
yakınarak İstanbul'un payının azım-
sanmavacağını vurguluvor. Milletve-
killerinin oturduklan verlerden birbir-.
lerine söz atmalan üzerine. başkan
tartışmayı kendi tanıkhğı ile latlıya
bağlıv or. "Yalnız benim elimle. kav ık-
çı. balıkçı gibi adamlardan ellişer. alt-
mışar para savaş yardımı toplanmış-
tır" divor.
Hıristıvanlar. orduva alınamadıklan
için askerlik bedeli öderlerdi. Ohannes
ve Vasilaki efendiler. eşitlik ilkesini ge-
tiren Kanuni Esasi'den sonra Hıristi-
yanlann da yurt savunmasına doğru-
dan katılacaklannı vurgulayarak as-
kerlik bedelinin kaldırılmasını istiyor-
lar.
Olağanüstü giderler nedeniyle yeni
vergiler koymanın sevimsizliği. kimi
milletvekillerini özveriye zorluyor.
Trablus-Şam Temsilcisi Nikolaki
Efendi. "40 yıldan ben hükümeıin hız-
metinde biriktirebildığim parayla beş
yüz lira değerinde bir ev edinebildim.
Bu binau devletin emrine venvorum"
diyor.
Nikolaki Efendi gerçekten evini
bağışladı mı? Bunu bilemiyoruz. An-
cak Izmir Milletvekili Yenişehirlizade
Ahmet Bev"in öneri ve eleştirilcri.
günümüzde de "tek bir dikili ağacı ol-
madığını" sövlevenlereyol gösıermeli-
dir: "lktidar koltuğunda oturanların
da öz\eride bulunmalarını istiyoruz.
Bakanlar. aylıklannın dörtte birini bı-
raktılar. Bırkaç tane de beygtr bağı-
şladılar. Bu yeterli değildir. Avlı-
klarının hepsini ya da en az yansını bı-
rakmalı ve ödenek almamalıdırlar.
Böyle yaparlarsa halk hükümete gü-
venebiîır."
Hükümeün bir başka sorunu da enf-
lasyon. Malıyenin başı sıkıştıkça. para
basılıvor. Aylıklar. güncel giderler ka-
ğjtla ödeniyor. Altın. gümüş paralar
pivasadan çekilirken banknotlar varı
>anva değer yitirıyor. Osmanlı Ban-
kası'nın frenleme girişimleri de sarayın
baskısı karşısında bir işe yaramıvor.
Milletvekilleri çok tarıışıvorlar bu ko-
nuyu. Rasım Bev. hükümeün. "şimdi-
ye kadar basılan ve harcanan parala-
nn hesabını vermesini.." istivor. Se-
buh Efendi ".. paralann üzerine seri
numarası koymanın bir önlem olabile-
ceğıni." sövlüvor. Manok Efendi ise
"Bankanın devlete karşı kovacak gü-
cü olmadığını.." vurguladıktan sonra
devletin istediği kadar para basabile-
ceği koşullarda banka güvencesinin
halkı aldatmaktan başka bır anlam ta-
şımayacağını" dile getirivor.
En ilginç öneri ise İstanbul Milletveki-
li Astarcılar Kethüdası Ahmet Efen-
di'nin: "Bu vıl kalkacak paralar için
vüz bin kese karşılık göstermişler.
Gümrüklerin de mutlaka fazla parası
vardır. Her av gümrükten alınacak
karşılık kadar kağıt para herkesin
gözü önünde yakılırsa banknotun iti-
ban düzelebılir."
Osmanlı toplumları. padişahın tanıdı-
ğı sınırlar içinde ilk demokrasi dene-
mesini vaşıvorlar. Hükümet. hiç bek-
lemediği eleştıriler karşısında şaşırmış
durumda. 7 Haziran 1877 günü basına
kapalı olarak yürütülen görüşmeler sı-
rasında Maliye Bakanı'nın getirebildi-
ği çözümler şunlar oluvor: "Dış borç-
lanma. zorunlu iç borçlanma. veniden
kağıt para basılması" . Yani enflasyo-
nun kurumlaştınlması. İşte Osmanlı'-
nın bütçe açığına bulabildiği çözüm.
Yine bütçe günlerindcyiz. Aradan ge-
çen 115 vıl içinde çok şey değişti. Parti
kapatıp açmakta deneyimli politikacı-
lanmız. temel ekonomik çözüm ve se-
çeneklerin dışında tartışılmadık konu
bırakmayacaklar. Ancak Osmanlf-
dan günümüze, bir arpa boyu çözüm
üretemcmişler. İç ve dış borçlanmalar-
la karşılıksız para basmakla bir yerlere
\anlamadığına göre ülkeyi yönetme
sorumluluğunu üstlenenlerin yeni ve
gerçekçi yöntemler bulmalan gereki-
yor.
(xı Nccdcl Öklem. 1877 Meclısi Mebusanı. E.Ü.
Yavını. 19S2. İzmır.
ARADABIR
İLHAN MİMAROĞLU
Kimin Yasağı?
Müziğe politika karıştırmaktan yana olduğuma göre
Frank Sinatra'nın yıllar önce Londra'da Royal Albert
Hall daki dinletisinde Jimmy Carter'ı kötüleyip Ronald
Reagan'ı övmesini en azından özel bir ilgiyle karşıla-
mam gerekırdi. Carter'e aldırdığım yoktu ama Reagan'ı
elime geçirsem bir kaşık suda boğabilirdim. öyleyse bu
ozel ilgiyi Sinatra'yı yuhalayarak gerçekleştirmeliydim.
Çoğu dinletide alkışlanması ya da yuhalanması gereken
muzıklerı ya da seslendirmeleri ne alkışlarım, ne de yu-
halarım. Ama arada bir coşup alkışladığım da, yuhaladı-
ğım da olur. Alkış onaylamanın, yuhalamaysa yasakla-
manın bir anlatımıdır. Müzik sahnesine çıkan ve yuha-
lanması gereken bir politik bildiri seslendirilmesı gere-
ken kötu bir müzik parçası gibidir. Gerekir ki seslendiril-
mesi, ne olduğu anlaşılsın ve çanına ot tikansın.
Şu da var ki yuhanın hep birden, toplu olarak çekilme-
sı gerekir. Tek başına yunalamak neredeyse yuhalama
sözcüğünün anlamına aykırı düşüyor. Oysa yuhaladı-
ğımda çoğu kez tek başıma kalırım. ûzellikle bu nedenle
o gün Sinatrayı yuhalamamıştım. Yalnız kalacağımı bili-
yordum. Hele Ingiltere'deSinatra'nın aşkşarkılarını din-
lemeye gelmiş yüzlerce kişi karşısında Amerikan iç po-
lltikaSın'ın dile getirilmesi şu ya da bu yönde bir coşku
değıl. ancak bir şaşkınlık uyandırırdı.
Politik tutumunu açıklarken Sinatra söylediği şarkılar-
dan yararlanıyor değildi. Bir şarkıyla öbürü arasında,
sırasını düşürüp, kısa bir konuşma yapmıştı yalnız.
Hem, söylediği şarkılar aşk şarkıları olduğuna göre söz-
lerde değişiklik yapsa bile, Carter'i yermek bir yana,
Reagan ı övmeye bile pek uygun olmazdı bunlar. Başka
türde şarkılar gerekliydi politik tutumları müzikle dile
getirmek için. Sinatra'nın işi değildi o başka türe yönel-
mek. Amerika'nın gene bir seçim öncesinde olduğu o
günlerde kimden yana olduğunu müzik sahnesinde be-
lirtmekle görevini doldurmuştu.
Politika övgüden çok sövgü gerektirdiğine göre ge-
rekli olan ozellikle o tür şarkılardı. Övgüsüyle de sövgü-
süyle de politik şarkıların geçmişi çok eskiydi ama bun-
lar son yirmi yıl boyunca, politik coşkularınçağı 1960'lar-
dan bu yana, unutulmaya bırakılmış gibiyken, bu yakın-
larda yeni bir güncellik kazanmaya, hem de niteliklerine
yaraşık bir adla tanınmaya başladılar:
Nefret şarkıları.
Kimın kimden nefret ettiğine. hem de politik müzik di-
ye. nefret şarkısı diye nelere kaldığımıza bir göz atalım:
Başlıca iki örneğinden biri nefret şarkılarının, rap mü-
ziğinde kendini gösteriyor. Genç Amerikan zencilerinin
beyazlara karşı öfkesini dillendiren sövgü dolu geveze-
lıkleri. zenci çeteleriyle bağlantlı olduğu oranda "gangs-
ter rap " diye de anılan bu müziğin nefretli yanını tanımlı-
yor. Sözlerıne bir örnek nefret şarkılarının: "Ben zenci-
yim ve senın yüzüne karşı yağmacılığa girişmekle gurur
duyuyorum." Aşırıya kaçıldığında nefret şarkılarının
sözlerinde, yasaklamayolunagidilmesini isteyenler çı-
kıyor Sanatlarda özgürlükten yana olanlardan tepki gö-
rüyor yasaklama önerileri. Hitler de sanatlara yasaklar
koymamış mıydı? Yasağa karşı çıkılmasında satış
kaygısı da eksik değil. Rap müziği plakları, hele nefretli
olanları, çok iyi satıyor.
İkınci örnek bugünlerde evrensel önem kazanmaya
başladı. Almanya'da Neonazilerin yabancı düşmanlığı-
nın nefret şarkıları. Karşımıza gene bir ırkçı müzik örne-
ği çıkıyor. Tutkunlarının, hele "deri kafalı" denenlerin,
Nazı selamıyla ve "Sieg Heil" haykırışlarıyla yücelttiği
bu "metal" türü rock müziğine "Oi" müziği adı veriliyor.
Tanımak istedim bu müziği. New Yorktaki bir büyük
plakcı dükkânına sorduğumda, o müziğin plaklarını ka-
pılarından içeri sokmayacaklarını söylediler. Yasak işte
gene! Hem, çok satacağına güvenseler o plakların, aç-
mazlar mıydi kapılarını?
Bu ara Neo-Nazi ler Almanya'da yasadışıedildiler. Bu
kez de yasal yasak! O yasağın altında da satış kaygısı
yatmıyor mu? insan haklarının çiğnenmesine karşı ön-
lem almayan bir ülke diye bilinmeye başlaması, Alman-
ya'nın dış ülkelere satışlannı engellemez mi?
Oyle de olsa. olumlu görünüşünün ağır basmasıyla
gerekli bır yasak. Ama neresinden bakarsanız bakınız.
yasak' Bu böyle olduğuna göre Hitler canlanmıyor mu
gene gözümüzün önünde?
Ne ki Hitler de yasaklanmalıydı. Kimin nasıl yasakla-
nacağına bağlıydı bu. Bir yerden sonra yasaklandı da.
Yasak gerekli öyleyse. iyi, doğru ve güzel adına kötü,
yanlış ve çirkini yasaklamakgerekli. Özgürlük adına bile
yasak gerekli. Ozgürlüğü kısıtlama özgürlüğüne yasak
gerekli Neo-Nazilerin bir temel ozgürlüğü, yaşama öz-
gürlüğünü kısıtlama özgürlüklerinin yasaklanması ge-
rektiği gibi.
Ama kimin iyisi, doğrusu güzeli? Hitler de kendi iyi-
si, doğrusu, güzeli adına koymuyor muydu yasaklarını?
Ne olduğu iyinin.doğrunun, güzelin, nerede yeraldığını-
za bağlı. Koyacağınız yasağın etkenliği de yasaklama
gücünüze, yasaklama yöntemlerinize, hem de kaç kişi
olduğunuza.
Yazarken bunları, Münih'te yüzbinlerce kişinin, Neo-
Nazi'lerin yabancı düşmanlığına karşı, ellerinde mum-
larla sessiz yürüyüş yaptıkları haberi geldi. Bu da bir
yasaklama eylemi. Ancak, "Sieg Heil" haykırışlarına
karşı sessiz yürüyüşün, Türklerin canına kıyan yangın
bombasına karşı mum ışığının yasaklama gücü ne ki!
TARTIŞMA
'Ikinci cumhuriyet' kan kaybediyor
B
irsüredirortaya
atılan"2.
cumhuriyet"
gibi mihrapta
yeri olmayan bir
deyimin fikir
babalığına soyunanlann ağzına
bakarsanız 2. cumhuriyetin
ilanı çok yakın. İçte ve dışta
kamuoyuoluşmuş durumda.
Düşünsel gelişme.
yandaşlannın kıvrak
kalemlerivleher günbirazdaha
olgunlaşmakta..."2.
Cumhuriyet gürbüzleşiyor".
Usta bir yazar televizyondan
izlediği güncel bir haberden
yola çıkarak; eğitimin tavanı
delik, camlan kınk okullarda
' sürdürülmesini " l.
cumhuriyetin" eğjtim
alanındaki en büyük fiyaskosu
olarak tanımlayabilecek kadar
özgün düşünebiliyor.
Atatürk'le özdeşleşmiş
cumhuriyet Harf Devrimi gibi
tarihsel anlam ve değerde dev
biryapıtın yaratıcısıdır. Şeriata
dayalı eğitim yerine. bilime
dayalı laik eğjtimi getirmiştir.
Fiyasko dedikleri bunlarsa. biz
fıyaskolann sürmesinden
yanayız.
'" l. cumhuriyet"e saldıranlann
bir de "Lozan çıkaıması" var ki
değinmeden geçmek a>Tnazlık
olur:
Neymiş: sınırlann çizimi ile
aynntılarTürk halkından
gizlenmiş. Güneydoğu
Anadolu'da bugün yaşanan
zorluklar "Lozan'ın çizdiği
denetlenemez sınırlaf'dan
kaynaklanıyormuş. Öylesine
içeriksiz bir senaryo ki; bize de
Güneydoğu"nun doğal
yapısından " 1. cumhuriyet"i
sorumlu tutmayanlara alkış
tutmaktan başka önce
söylediklerimizeeklenecek bir
söz kalmıyor. Sanıyonım, 2.
cumhuriyetçilerle öncelikle
cumhurivet kavramı üzerinde
Paill Selwyn OLLUSTRATION AMERICAN SHONVCASE)
uzlaşmak gerekecek.
Cumhuriyet demokratık halk
idaresinin özünü oluşturan
vönetim bıçimidir. Batı
uygarlığıv la bütünleşmenin ön
koşulu olan devrimlerin
yaratıcısı ve güvencesidir.
Partizanlık ve oy kaygusu ile
ülke ve toplum yaranna olan
uzun vadeli politikalara sıcak
bakmayan siyasi iktidarlann
parli ve zümre yarannı ön
planda tutan çıkarcılık
hesaplan ile kronikleşen ülke
sorunlannın çözümü ve
devletin arzulanan düzeyde
sağlıklı bir yapıya veniden
kavuşturulması için
cumhuriyetin iffetiyle oynamak
dışında. çeşitli alternatiflerin
gündeme getirilmesi doğaldır.
Ancak gercek muhatabınız
olan siyasi sorumlulan devre
dışı bırakıp. cumhuriyetı
karşınıza aldınız mı. en azından
ciddiye alınmak şansınızı
vitirmişolursunuz.
îkinci cumhuriyetçiler de bazı
gerçeklerin ayırdında olmalı ki:
cumhuriyeti (1. cumhuriyet),
sabıka kaydıyla sorgulayan
yazılannda bazen, 2.
cumhuriyet deyimi üzerinde
fazlaca durmayın anlamına
gelen "anlatmak istenen başka
şeyler" olduğunu. bazen de
delikleri (bütçe açıklan
amaçlanıyor) büvütenlerin
siyasetçiler olduğunu ya da "2.
cumhuriyet" deyimi abarülı
bulunuyorsa, yerine başka bir
sözcük kullanılabileceğini
belirtmekten çekimser
kalamamışlardır.
Aynı metinler içinde izlerine
rastlanan bu akıla işaretler, 2.
cumhuriyet gibi abes bir
düşüncenin. daha
"gürbüzleşırken" kan
kaybetmeye başladığını ve de
"hastalığın iyiye doğru
gittiğini" gösteren sağlıklı
gelişmelerdir.
Çemal Tuncer
İstanbul
Savunucu avukat olabilme hakkıdalet
Bakanhğı'nca
hazırlanan ve
avukatlık
sisteminde
k ö
.Kl ü
değişiklikler
getiren yasa tasansı. Bakanlar
Kurulu'nun gündemine kısa bir
süreöncealındı. Önümüzdeki
günlerde görüşülecek olan
tasanya göre avukat olabilmek
için "Hukuk fakültesini
bitirdikten sonra iki yıl staj ve
ardmdandasınav"
öngörülüyor. Eğertasan bu
haRyleyasalaşırsa büyük bir
haksızlık ve çelişki doğacaktır.
Bilindiği gibi yönetsel yargı
işlevini verine getiren bölge
idare mahkemeleri. idare
mahkemeleri ve v ergi
mahkemelerinde hakim olmak
için hukuk fakültesi mezunu
•olmak şart değildir. Bugün
idare mahkemelerinde görev
yapan hakimlerin çoğu siyasal
bilgiler fakültesi mezunlandır.
Böyle olması fevkalade isabetli
ve yerindedir. Çünkü bu
mahkemeler ihtisas mahkemesi
niteliğini taşımakta ve burada
görevli hakımlerdeyeterli
hukuk formasyonu
eğitiminden başka idare ve malı
konularda derinlemesine
eğitim gören SBF mezunlandır.
Aynca anayasamızca yüksek
mahkemeler arasmda sayılan
Danıştay ve Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi'nde SBF
mezunlan yargı görevi ifa
etmektedirler. Ancak aynı
kişiler avukatlık
yapamamaktadır. Böyle bir
çelişkıyi dünyanın hiç'bir
yerinde görmek olası değidir.
Hukuk un ne oldueunu sovleme
yetkısi tanınan kışlye.
hukuksuzluğa uğrayan kişiyi
savunma imkanı verilmiyor.
Bu. büyük bir haksızlık ve
paradoksdur.
Bundan birkaç yıl önce SBF
mezunlan yönetsel yargı (idari
yargı) alanînda oldıiğu gıbı adlı
yargı alanînda da çalışabilmek
ıçın hukuk fakültesinde
okunupda SBF'de okunmayan
derslen de (ki bu dersler
tamamen özel hukuk
derslerinden oluşmaktadır)
dışardan vererek hem avukatlık
ve hem de şimdi idari yargıda
yaptıkları gibi adli yargıda da
hakimlikyapıyorlardı. Buhak.
hukuk fakültelerince
engellendi. Hükümetimiz
öncelikle SBF mezunlanna
hukuk fakültesi fark derslerini
verme olanağını tanıyan hakkı.
iadeetmelidir. Yeni çıkacak
Avukatlık Yasası SBF
mezunlannı da kapsamalı, en
azından yönetsel yargıda ve
mali yargıda müdafi (savunucu
avukat) olabilme hakkı
mutlaka tanınmahdır.
Demokratık ışleyişin
yerleşmesi için olağanüstü
önemi haiz olan yönetselyargı
ve mali yargı merci lerinde •
hukukun ne olduğunu sö> leme
yetkisine sahip yargıçhk
görevini başanyla yerine
getiren SBF mezunlannın yargı
işlevınin birdiğeryanıolan
savunmada da görev almalan
en doğal haklandır. Bunu
sağlayacak hukuksal
düzenleme. hükümetimiz ve
parlamentomuzca yeni
çıkanlacak olan Avukatlık
Yasasf y la sağlanmalıdır.
Yaşar Aydoğan
Kirliliği ve çürümeyi yaratanlar...
S
ayınŞükrü
Velioğlu.
yazınıza
verdiğım yanıtta
amaam
yaşadığımız
kenttekirliliği
yaratanlann tespitini yaparken
daha objektif olmamız
gerektiğini anlatmaya
çalışmaktı. Yoksa. sizin
belirttiğiniz gibi çıkış noktam
ne anlamsız polemik yaratmak
ne solculuk edebiyatı ne de
cntelektüel gevezeük yapmaktı.
İik yazınızın tamamını
patates/soğan satıcılan ile
özdeşleştirdiğiniz kır kökenli
insanlann yarattığı kirliliğe
ayırmışken. tek cümle ile de
olsa gökyüzü rantından
trilyonlarsağlayıp, insanlan
iyice nefes alamaz hale
sokanlann yer almamasını
daktilo sayfasındaki yer
darlığına feağlıyorsuriuz.
İnandıncılığı hayli zorbir
açıklama.
Son yıllarda belirli çevrelerde
yeni biryakınma modası çıktı.
"Azizim İstanbul kebapçı ve
lahmacunculardan geçılmez
oldu. İstanbul lahmacun
kokuyor." Ancak çok az kişi
dışında kimse
"fast-food"lardaki hamburger
ve pizza işgalinden söz etmiyor.
Öyle ya biri yükselen değerleri.
diğen isealçalan değerleri
temsil ediyor.
İlk yazımı, "Lütfen olayiara
daha nesnel yaklaşalım" diye
bitirirken bunu anlatmaya
çalıştım. Yoksa halk
dalkavukluğu ile halk yarannı
gözetmek arasındaki çizginin
sanıldığı kadar kalın
olmadığının farkındavım.
Çevremiz ve kentimizkirliliğin,
ilkelliğin ve toplumsal
çürümenin örneklen ile dolu.
Ünlü bir türkücünün
dinley ıcilerine "yallah" diye
hitap edip. konser sırasında
onlara çorabını atmasına ne
dersiniz?Oradaki insanlann bu
hareketi çılgınca alkışlaması da
toplumsal çürüme değil midir?..
Bununla birlikte dünyaca ünlü
bir pop şarkıcının vereceği
konsenn iptalini öğrenip.
ferj'at-fıgan eden gencin
durumuyla, bunu gören
ana-babanın vah evladım diye
sızlanması da doğa kirliliğinın
toplumsal kirliliğe
vansımasıdır.
Sorun kimin ne kadar daha
solcu olduğunu ölçmek biçmek
değildir. Sorun bu kirliliği, bu
çürümeyi yaratanlann
kimliklerini acığa vurmaktır.
Görünen, bu kirliliğin, bu
çürümenin altında ımzası
olanlar, sağ, sığ ve sömürüye
dayanan düşünce ve
politikalannı eyleme geçiren
kişilerdir. Dostlukla.
Sezer Çakıcı
İstanbul
PENCERE
Savaş Suçlulam, a Kanh
CanavaıHar..."Savaş suçu" kavramı, hukukta hem eski hem yeni
sayılabilir. ilk savaş suçlusu ne zaman yargılandı?
1945 yılı, insan ömrüne göre uzak, tarihsel zamana
oranla yakın sayılır. ikinci Dünya Savaşı sonunda Hitler
intihar etti; arkadaşları (Mareşal Göring, Ribbentrop,
Martin Bormann, vb) Nurnberg Mahkemesi'neçıkarıldı-
lar, yargılandılar, 12sanıkölüm cezasınaçarptırıldı.
Peki. Nurnberg Mahkemesi 1945 değil de 1990'da ye-
niden kurulsa savaş suçluları ölüm cezasına çarptırılır
mıydı?
Hayır...
Çağımızda hukuk anlayışı da hızla değişiyor; o gün-
den bu yana ceza hukukunda yeni bir süreç yaşandı,
uygarlık "idam"\ defterden siliyor; insan kılığındaki ca-
navarlar bile ölüm cezasından kurtuluyor; "savaş suçlu-
su" da bu değişimin koruması altındadır.
•
Siyasal iktidarsahibini kapsayan savaş suçu kavramı-
nın yeniliği doğaldır. Çünkü geçmişte, "savaş" ile "kah-
ramanlık" kavramları arasında yakın bir çağrışım insan
bilincine sinmişti. Ne demek savaş suçu?.. Düşman ezip
yok etmek, kentleri yağmalamak, ganimeti paylaşmak,
her tür canavarlığı hoşgörmek, ülkeleri fethetmek doğal
sayılmıyor muydu?
Avrupalı, Amerika'yı keşfettiğinde neler yapmadı?
Tanrı, isa, Meryem adına, her tür zulüm -ve soykırım-
meşrulaştı; Hıristiyanlığın şemsiyesi altında korundu.
Çoğu zaman sömürgecilik ve emperyalizmin savaş suç-
luları da ödüllendirilmiştir Gerçi bu arada savaş hukuku
da gelişiyordu; ama, 1945e kadar her şey ağır aksak
yürüyordu; doğuda ve batıda savaş kavramı kahraman-
lık, barış ise pıstrıklık ve korkaklık sözcükleriyle çağrı-
şımlarayol açardı.
Barışın yüceltilmesi de insanlık tarihinde yeni bir sü-
reç sayılır. •
Savaş -ne yazık ki- politikanın silahla sürdürülmesin-
de bir yöntem sayılıyor.
"Savaş hukuku" devletler hukuku kapsamındadır; sa-
vaşan her iki tarafın uyması gereken kurallar vardır; bir
kenti silahla ele geçirmek kimi koşullarda meşru sayıla-
biliyor; ama bu eylem sırasında, işgalci askerler, kadın-
ların kızların ırzına geçip sivil halkın üzerine ateş açar-
larsa ne olacak?
İşgalci ordunun komutanı bu suçları alkışlayacak mı?
Savaş hukukunun Nurnberg Mahkemesi'ne gelinceye
dek gelişmesi, bir ayrı dönemdir...
Nurnberg bir dönüm noktası..
Daha sonra (1968) Birleşmiş Milletlerûrgütü, "Barışa
karşı suçlar, savaş kurallarının çiğnenmesinden doğan
suçlar ve insanlığa karşı işlenen suçlar"\ bir hukuk bel-
gesi niteliğiyle benimsedi; ama, bu alanda eksiklikler
sürüyor...
Dünya güçlülerin zulmüne açık bir gezegen gibi güne-
şin çevresinde dönüyor...
•
ABD Dışişleri Bakanlığı, Sırp liderlerinin savaş suçlu-
su olarak yargılanabifeceğini açıkladı...
Başta Slobodan Miloseviç..
Sırbistan Devlet Başkanı..
Spnra Radovan Karadziç..
Ikinci adam..
Hitler, kendi elleriyle bir Yahudiyi boğazlamamıştı;
Göring, gaz odalarıyla donanmış toplama kamplannda
komutanlık yapmadı; Ribbentrop da ceseöeri toplu me-
zara taşımadı; ama, suçlu sayıldılar; çünkü siyasal güç
ellerindeydi, kanlı kırımların başsorumluları arasınday-
dılar, iktidar sahibi olarak buyruğu onlar vermişlerdi.
Bosna-Hersek'te "masum siviller"\r\ "canavarlıkla
katledilmesi" için gerekli buyrukları verenler kimler? El-
bette Avrupa'nın göbeğinde sürdürülen Müslüman kırı-
mının siyasal sorumluları ellerini yıkayıp bu işin içinden
çıkamazlar.
•
Bosna-Hersek'te "efn/7c temizlik" var..
Türkiye'de ise diş temizliği ya da çamaşır temizliği
için basınımız seferber oldu; kimi gazetemiz diş macunu
ve deterjan dağıtımını sürdürüyor; Miloseviç'in savaş
suçlusu sayılması kimin umurunda?
Gazetecilik dışı tiraj yarışı, gazeteciliği bitirecek mi?
CUMHURİYET
KİTAjP
KULÜBÜNDEN
ARMAĞANLI KİTAPKAMPAN YASI.
ÜYE OLAN VE OLMAYAN HERKESE,
TÜM OKURLARA...
7-31 ARALIK 1992
o35'e varan indirimler... 150.000.- T.L.'ya kadar artnagan kitap
Cumhunyet Kitap KulUbU Taksim Mağazannzda (Isüldal Cad.
Zambak Sokak 4/1 Fransız Konsolosluğu yanı) dilcdiğiniz
kitabı seçin, armağan paketinizi ve süıpriz hediyenizd ahn.
Cumhuriyet Kitap Kulübü, Çağ Pazarlama A.Ş.
Istıklal Cad. Zambak Sokak No.: 4/1 Taksim
Tel.: 252 38 81 -82
'FSAK
18. DONEM TEMEL
SİNEMA SEMtNERLERİ
19 Arahk 1992 (8 hafta)
Tel.: 252 44 61
saat 14.00'den sonra
AimJRK'ÜN Y4ZDIĞI
YURTTAŞLIK BİLGİLERİ
Yayına hazırlayan
Nuran Tezcan
20.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödcmeli gönderflıaez.