24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ARALJK1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Tiyatrodan bağış TRABZON (AA)- Karadeniz Teknik Üniversitesi Tiyatro Topluluğu 19-20aralıkta sahneleyecekJeri Orhan Asena'nın "Hürrem Sultan" dlı oyununun ilk gecesinden elde edecekleri geliri, Trabzon Alü Nokta KörlerDerneği'ne veriyor. Müzik yeteneği Kûltflr Servisi- Türk-İngiliz Kültür Derneği Ankara Bürosu, 23 aralık saat 19.00'da çocuğunda müziksel yetenek seânleyen ve onu nasıl yönlendireceğini bilemeyen ana ve babalar için "Çocuklarda Müzik Yeteneği" adlı bir panel düzenledi. Panejin konuşmaalan, İnci Dinçer, Kemal Eroğlu, Prof. Dr. Cengiz Güleç. Prof. Ersin Onay, MünevverÖzekin ve AkifSaydam. Altın Kamera ADANA (Cumhuriyet)- Kısa adı AFAD olan Adana Fotoğraf Amatörleri Deraeği'nin Türkiye'deki fotoğraf dernekleri üyelerinin katüımına açık olarak düzenlediğı fotoğraf yanşması sonucu açıklandı. Siyah-beyaz baskı bölümünde Gül Ezen, Cern Turgay, Remzi Mirdoğan, Ozcan Ağaoğlu, Yalçın Çıdamlı: renkli baskı bölümünde Yakup Kütük, Doğanay Sevindik, Vahap Akşen, A.Veli Kuvanhk. Remzi Mirdoğan; saydam bölümünde TimurtaşOnan, Fahri Canöz, Bülent Ozekici, Sefa Ulukan, Savaş Atahan'ın eserieri ödüle değer görüldüler. Yılmaz Gûney Vakfı ANKARA (AA)- Yılmaz Güney Vakfı kuruldu. Vakfın kurulmasınailişkin Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 3 ağustos günlü karan Resmi Gazete'nin bugûnkü sayısında yayımlandı. Güney'in eşi Jale Fatma Pütün tarafından kurulan ve merkezi İstanbul'da bulunan vakfın amaanın, sinema sanatçısı ve yönetmeni Yılmaz Güney'in anısını canlı tutmak. yaşatmak ve sanat anlayışıru geliştirip yaygınlaşürmak olduğu belirtildi. Büyüklere ve kâçfiklere ANTALYA (AA)- Antalya'da bugün çocuklar ve büyükler için birer oyun sahnelenecek. Çocuklar için, Tosbiş Abla Tiyatrosu "İsli Sisli Pis Puslu" ıdlı müzıkal oyunu Özel İdare Kongre Salonu'nda saat 14.00'te, büyükler için olan Aziz Nesin'in "Hadi Öldürsene Canikom" adlı Çevre Tiyatrosu'nun oynadığı iki perdelik oyunu da aynı yerde saat 21 OO'de sahneleyecek. Bilim dünyasından Kültür Servisi- Prof. Dr. Ufuk Esin'in başkanlığmdaki İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dah"nm 1992-93 akademik yılı etkinlikleri; Prehistorya Laboratuvan'nda her ayın iüc üç perşembesi saat 15.OO'te gerçekleştirilen bir arkeolojik beîgeselin video gösterimi ile son haftası saat 16.00'dakibirbilimsel konferanstan oluşuyor. Bu ayın video belgeseli, Dünya Tarihi, konferans konusu ise 24 arahk saat 16.00'da Orhan Taylan'ın 'Paleolitik Ressamdan Günümüz Ressamına'. 21 arahk saat 16.00'da da Prehistorya Anabilim Dalı Laboratuvan'nda kuruluşlannın 40. yıldönümünü. düzenkdikleri mezunlar günü ile kutluyorlar. Roberts-Moore çekişmesi • Kültür Servisi- Pretty Woman ile şöhreti yakalayan Julia Roberts, daha ciddi, içerikli bir filmde oynama isteğiyle romantik komedi 'Him' filmini geri cevirince, fılm yapımalan da Demi Moore'a teklifte bulundu. Ancak Roberts, sonradan fıkrini değiştirince yapımcılar da fılmin Roberts ile daha iyi iş yapacağını düşünerek, teklifı hemen kabul eden Moore'a "Üzgünüz, teşekkürederiz" demekle yetindiler. Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü bu yıl Memet Fuat ile Gülten Akın paylaştı Fuat Makyavelizm engeltanımıyor Yazmak, Memet Fuat için bir düşünme süreci. Bu eyleme okurlannın da katılmasını istiyor, sorular soruyor sürekli. ALPAY KABACALI Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü Gülten Akın'la pay- laşan Memet Fuat, yazar ve yayın yönetmeni olarak uzun yıllardır kültürümüze katkıda bulunagelen saygın bir edebiyatçı. Memet Fuat'a son kitabına, de- neme ve eleştiri alanımıza. ödüle ilişkin sorular yönelttik: - Çağdaşımız Makyavel'de yer alan 1985-1991 dönemi yazı- lannızla daha önceki kitapları- nızda toplanan- lar arasında be- lirgjn aynmlar varmı? Çağdaşımız Makyavel'dekı yazılan. dün\a- da inanılmaM güç gelişmelerin yaşandığı. top- lumsal inanç- lann büyük. sarsmtılar geçir- diği bir dönem- de yazdım Onun için dc toplumsal so- runlar, bırey olarak insanın sorunlan, dün- yada olan bitenı anlama çabası öne çıktı, ama temeldeki kaygım gene sa- nattı: Bunca kargaşanın için- de sanatm yen nedır? Siyasanın güdümüne gir- meyince sanat, kimilerinin son yıllarda savun- duklan gibi gö- revsizleşir mi? İrdclediğim so- rular bunlardı. Önceki kitaplan- mda toplumsal sorunlar, hele bı- rey olarak insanın sorunlan böyle- sine ağır basmıyordu. Gerçi bu tür konular beni hep ilgilendirmiştir. ama daha arkada kalarak; ya- şadığımız olaylar onlan doğrudan ele almamı gerektirdi. - Siz eleştiri ödülleri de aldınız, üzerinde durduğunuz yapıtlan nes- nd bir yaklaşımla değerlendiren bir etestirmen olarak da tanınıvorsu- nuz. Son kitabınızı aynı yaklaşımla değerlendirdiğinizde hangi yönleri- ni vurgularsınız? Otuz yıh aşkın bir süre önce yayımladığım ilk kitabımın adı Düşünceye Saygı idi. Belli bir dü- şünceye değil; düşüncelere, düşün- ce eylemine saygı. Yazarlığımı dağıulacak paketlenmiş düşünce- ler üzerine kurmadım. İstendiğin- de çıkanp vermek için çekmecele- rimde sakladığım birtakım hazır düşüncelerim yok. Yazmak benim için bir düşünce sürecidir. Bu eyle- mime okurlanmın da katılma- lannı isterim. Sonılar soranm sü- rekli. Yanıtlannı versem de onlar benim yanıtlanmdır, bunu du- yumsatınm, okuru kesinlikle onla- ra çekmeye çalışmam. Okur kendi yanıünı kendisi bulmalıdır. İnan- maya değil, düşünmeye zorlanm okurlanmı. Çağdaşımız Makya- vel'i değerlendirecek olsam özel- likle bu yönü üzerinde dururdum. "Makyavelizm günümüzde hiçbir yeniden edebiyattaki yerini aldığı yolundaki kaırn a katılır mısınız? 1970'lerde deneme belki gençler arasında pek yaygın değildi, bilrni- yorum; sanınm, inceleme, araşü- rma, bilgilendirme özlemi ağır basıyordu o dönemde; ama, unut- mayın, Salâh Birsel gibiünlübir şai- rin şiiri bırakıp denemeye yöneldi- ği dönem de bu dönemdir. Aynca Melih Cevdet Anday her hafta Cumhuriyet'te kısa denemeler yazıyor, yazdıklan kitaplarda top- lanıyordu. - Eleştiri için ne dijeceksiniz? Ye- terli sayıda eleşti- \azısı va- engel tanımadan derin yatağında gürül gürül akıp gidiyor" diyo- rum. Siz nediyorsunuz? Düşündü- nüz mü bu konuyu? Ne yap- malıyız bu bataktan kurtulmak için 11 - Deneme ile eleştirinin birbiriyle çakışan alanları bulunduğunu bili- yonız. Bu iki türiin birbirinin alanı dışında kalan noktaları neler? Eleştiri yapıtlara bağımlıdır. Aynca büyük oranda. yöntem işi- dir. Deneme ise çok daha kap- samlı bir yaa türü. Tıpkı sanatlar gibi bütün yaşamı, insanın hem düşünce, hem düş alanını kapsar. Bu arada. eleştirinin büyük bir bö- lümü de deneme çercevesine girer. Bu çerçevenin dışında kalan, bi- limsel eleştiri diye adlandırdığımız, bılımsel yöntemlere bağlı çalış- malar. incelemeler, araştırma- lardır. - Deneme türünün 1970'lerde pek ilgi görmediği, 1980lerden sonra \ ımlanmavışınuı >arattığı boşiuk nasıl doldurulabi- lir? Eleştirimizde büyük gelişmeler olduğuna inanı- yorum. Çok de- ğerli eleştirmen- ler yetişti, aynca sanatçılar bu alanda son dere- ce başanlı ürün- ler ortaya koydu- lar. Yayımlanan yapıtlann günü gününe değerlen- dirilememesini söylüyorsanız. o başka. Sürekli yayın yapılıyor. Hepsinin nitelikli eleştirilerle karşı- lanması ola- naksız. Kim öde- yebilir böyle bir emeğin bedelini? Gazetelerin, der- gilerin kendi eleş- tinnenleri yok. Şiir nasıl sevgiyle yazıhyorsa, eleştiri de öyle sevgiyle yazıb- yor. - Uzun yıllar "Yeni Dergi w yi çıkardmız, De Yayınlan'nı yönetti- niz; bu dönemde yayıncılığınız. ya- zarlığınızm önüne geçti. Şimdi geri- ye baktığınızda, "O yıllarda daha çok yazı yayımlamış oLsaydım" diye düşündüğünüz oluyor mu? Başkalanna çok, kendime az za- man ayırdığımı hep söylenm. Öyle gerekti. öyle oldu. Yaptığım işleri, dergiciliği, yayınalığı hiç küçüm- semiyorum. Bu alanlarda mutlu- luk duymama neden olan pek çok şey yaptım. __ - Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'min size verilmesini nasıl karşıladınız? Oldukça şaşırdım, çünkü ödüle başvurmuş değildim. Nasıl aday olduğumu şu anda da bilmiyo- rum. Yargıcılar kurulu üyelerine bana oy.verdikleri için teşekkür ederim. Ödülü Gülten Akın'ın ala- cağını umuyordum. Çok sevdiğim bir şairdir. Akın: Korkıdıdcsuz köprüde yürüyorum Dünyanın yapay bir iletişim ağıyla donandığını belirtiyor Akın. Şiir ise iletişimi boyutlandınyor, anlamı derinleştiriyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - "Nasıl mı tanımhyorum kendi- mi? Korkuluksuz bir köprüde yü- rüyen ozan olarak." Sözlerin sahi- bi ozan Gülten Akın. Bu yıl Sedat Simavi ödülünü de alan Akın, "kadın-birey"in sevgisini anlatan dizelerle başlayan şiir öyküsünün, bugününü de "Toplumcu bir bakış açısından, deneyimlerden geçerek, yeniden toplumsallaşmış bir ozanın dizekri vardır sonrası- nda" diye özetliyor. Gülten akın, Sedat Simavi ödülünü alma- sıyla ilgili düşün- celeri ve uzun şiir koşusunu. Cumhuriyet'e anlattı. . - Sedat Simavi Ödülü'nii aldınız. Duygularuuzı öğrenebilir mi- yiz? Değil ödül alma, ödül ver- me işini bile bıraküğım (biri dışında) bir dö- nemde kendili- ğinden değerlen- dirmeye ahn- mak, yaşlan- maya bırakılma- yacağı duygusu veriyor insana. Saühü'de, halk adına verilen 1992 Dionysos ödülü. Hemen ardından Sedat Simavi Vakfı ödülü. Birincisi, halk adına veril- diği için beni onurlandırmıştı. Jkincisiyse, yıllardır en ağırlıklı ödüller- den biri. Oylan anlamlı seçiciler kurulu var. Bu yıl bu anlamın şiire, hele halkın ha- yatmdan kaynaklanan şiire ağ-, ması önemli. • •-" • - Şürinizde genel kaygılannız ne- lerdir? Şürimdeki temel vurgulara izlek açısından bakılırsa. ilk kitaplan- mda insanlar içinde bir kadın-bire- yin sevgisi, sevdası, yalnızlığı, bu- nalımı, hüznü, sevinci görülür. Dil, geniş dolayımh aüflarla, yan anlamlardan geçerek kurulmuş- tur. Dolayısıyle örtüktür. sislidir. '"Kırmızı Karanfıl" ile başlayan dönemde izlek çeşitlenir, genişler. Ilgiler, bireysel yaşamı da içine ala- cak biçimde, tüm yaşam alanlan- na, dünyaya yönelir. Toplumcu bir bakış açısından deneyimlerden geçerek yeniden toplumsallaşmış bir ozanın dizeleri vardır sonra- sında. Göndermeler kimi kez geniş dolayımlıdır. vaırgulanan anlamsa birincil anlamdır, yan anlamlarla çoğalülmış da olsa. "İlahiler". "Sevda Kalıcıdır" ve sonraki şiirlerde izlek ne olursa ol- sun (bireysel, toplumsal, genel in- sani) aüflan geniş dolayımlı tutmaya, yumuşaklığı, liriznii ko- rumaya çabaladım. - Bir toplumda ozanın rolü nedir sizce? Sorunlannı çözmüş toplumlar- da.. diye başlayacaktım söze, ama pek emin değılim, sorunlannı çöz- müş toplum var mı? öyle bir top- lum olsaydı, ozanın rolü öteki in- sanlardan niye farklı olsundu? Yine.de toplumvn sorunu en azsa, ozan kendine ne rol kiçöyse onu gerçekleştirir. Özgürdür. Sorunlar çoksa ozanın böyle bir keyfı ne yazık ki olamıyor. Ama bu demek değildir ki ozanın rolünü başkalan sapıayacak. Elbet yine kendi seçe- cek, ama duyarlığı yüzünden zor- lanacak. sorumluîuk duyacak zor- lanacak. Bir yandan estetik kaygı, öte yandan ahlaki zor. İşte bu iki- sini dengeleyebilen, yani ateşten gömleği giyebilenin şiiri iyidir. - Şiirin işkNİ nedir? Nasıl bir so- rumluluğu üstlenir? Şiirin işlevi, tüm öleki sanatlar gibi, iletişim kurmaktır. İnsanla dünya, insanla insan arasında. Şiir dili öyle bir dildir ki bilimin bile ulaşamıyacağı gizler noktasına en yakın gider ve oradan aldığını en ulaşılmaz uçlara iletir. Dünyaya bakın. yapay bir ileti- şim ağıyla donanmış dünyaya bakın. Öyle bir iletişim ki uyuştu- rucu işlevi yapıyor. Dil bozulmuş, durmadan kargaşa, anlaşmazlık üretiyor. İşte şiirin işlevi: Dili kur- tanr, iletişimi çok boyutlandınr, anlamı derinleştirir. Henüz, savaş- lan durduramıyacağı sanıhyor ama kimbilir. - Siz bir ozan olarak kendinizi nasıl tanunlıyorsunuz? Türk içinde kendinizi nereye kovuyorsunuz? AKIN - Nasıl mı tanımhyorum kendimi? Bu soru için size teşek- kür etmeliyim. İnsanlann, başka ınsanlan kafa- lanndaki kalıp- lardan birine üs- tünkörü uydu- rup, raflara do- laplara yerleştir- me merakı var. Sanıhyor ki çağ- daş düşüncenin gereği budur ve o insanlar yerleşti- rildikleri dolapta, ütülü mendiller gibi kıpırdama- dan durmalı. İzleği bireysel olan şiirler de yazdım, toplum- sal da. Ikisinde de insanın bütün- lüğünden çıkan yine insan bütün- lüğüne yöneltildi. Benim yazdığım insan ekonomik ya da siyasal ola- rak yöneten du- rumundaki insan değil. o kendisine buyruklar veri- len, çahşarak ya- şamak zorunda olan, ezilen kıyıian, savaşlar- da yiten, kimi kez de dircnen insan. Kısaca halk dedi- ğimiz o çoğun- luk. "Şiirimin referansı halkın ya- şamında" demek, halkı yüflefe- mek, pohpohlamak, "Ne yaparsa iyidir" demek değidir. O kimi siya- silerin yapuğı şeydir. Adı "Popü- lizm"dir. Şürlerim. yaşamın çarmıhındaki insara söylerken, çarmıhın kınlma umudunu da banndınr. 4 Haziran 1977 tarihli Cumhuri- yet'te yayımlanan bir söyleşide de değindiğim gjbi, kendi geleneği ye- rine, Batının edebiyat kalıplanna bağlanmışlann egemen olduğu or- tamda "Ben. referansı halkın ya- şamında olan bir şiiri yazıyorum, şiir dilımı halkın konuştuğu dilden seçerek oluşturuyorum. Tüm dün- yanın veriminden, Batınınkinden de yararlanılır ama şiir geleneği- miz, kendimizinki olmalıdır" de- mek korkuludur. Nasıl mı tarutlıyorum kendimi? Korkuluksuz bir köprüde yürü- ven ozan olarak. Türidye'de ilk kez Bournonville balesi (AA)- 19. yüzyıl Danimaıka Kraliyet Balesi'ni yaratan Auguste Bournonvil- le'in "La Sylphide" adlı yapıtı ilk ke? Ankara Devlet Opera- Balesi (ADOB) tarafından sergiienecek. Kopenhag Danimarka Kraliyet Balesinin baş danscısı ve öğretmenlerinden Rcmming Ryberg. ADOB'da BfMirnonville'in "La Sylphi- de1 ' adlı balesini sahneye koy- mak üzere Türkiye'ye geldi. Flemming Ryberg. Türkiye'- de ilk defa bir Bournonville balesinin sahnelendiğini, bu ', balenin koregrafhğını yap- * maktan memnun olduğunu söyledi. Ryberg şöyle devam etti:"Türk balesi daha çok Rus balesi ağırhklı çalışmış. Biz bu çaüşmayı Kültür Ba- kanlığının Danimarka'yla yaptığı kültür anla^ması çerçe- vesinde başlatük. Oç haftadan beri sürekli calışıyoruz. Bura- da olmaktan mutluyum. Çah- şmamızm başanyla sonuçla- nacağını ümit ediyorum. Türk seyircisinin gerçek bir klasik bale seyretmekten mutlu ola- cağını sanıyorum." Ryberg, Türk balesini he- nüz tanıdığını, ancak "dura- ğan" bir bale üslubuyla çalı- şan Türk balesinin, Bournon- ville'in "La Sylphide" gjbi sı- çramalarla, hareketlerle dolu, canh bale deneyimlerine ve yurtdışında deneylere ihtiyacı olduğunu ifade etti. Ryberg. Türk dansçılannın özellikle minik partilerde deneyimleri- nin olmadığını, yurtdışı çalı- şmalannın Türk balesini güç- lendireceğini vurguladı. Gürer Aykal yönetimindeki Ankara Oda Orkestrası İstanbul'daydı Amatör ruhla profesyonel iş EVtN tLYASOĞLU Müzik dünyamızda da her olayı bir başka şeye göre de- ğerlendirmek, göreceli (izafı) düşünmek alışkanhk halini aldı. Bir konserden bir opera temsilinden sonra hemen acı- klamalar başhyor: "Soprano anjin olduğuna göre.. tenorun tansiyonuçıktığınagöre.. o ka- darcık provaya göre.. bu salo- nun akustiğine göre.. prova yapılan salona göre.. sahnede- ki sıcağa göre.. piyanistin yaşı- na göre.." vb. Belki de konser- lerden önce o günün icrasında- ki koşullan tanıtıcı bir kılavuz vermek gerekiyor dinleyicinin eline. Çünkü dinleyici. değer- lendirirken böyle perde arkası bilgilerden yoksun kahyor. Geçen hafta İstanbul, oda müziği konusunda zenginllk- ler yaşadı. Önce Cemal Reşid Rey Salonu'nda Vivaldı Kadın Orkestrası'nı disiplinli şefleri Bezrodnaya yönetimin- de dinledik. David Öistrakh'ın oğlu ve torunu ile Ayla Erdu- ran'ın solist olarak katıldığı bu tür konserler gelenek haline gelmeye başladı. J.S. Baçh'ın re minör keman konçertosun- da torun Öistrakh'ın özellikle Largo'daki duyarhlığma karşjn, Vivaldi'nin Mevsim- ler'inde baba Oistrakh'tan beklediğimiz rafıne tonu duya- madık. Vivaldi'nin 18. yüzyıl başlannda müzik öğretmenliği yaptığı Venedik kızlar yetim- hanesindeki (Ospedale della Pieta) kızlann giysilerini andı- ran siyah-beyaz giysileriyle Vi- valdi Kadın Orkestrasmı ko- lay unutmayacağız. Keman sanatçımız Saim Akçıl, Karadeniz Ekonomik İşbirliği'ne bağh on bir ülkenin "sanatçılanndan oluşan Ka- radeniz Oda Orkestrasfrun Istanbul'daki ilk konserinde. çalınan eserlerin müzikal de- ğerlendirmesinden çok bu giri- şimin Saim Akçıl'm çabasının kutlijnması gerekir. Sofya Yayh Çalgılar Orkest- rası, şefleri Stankov yöneti- minde Pak İş Merkezi'nde bir konser verdi. Salonun çok sıcak ve konser akustiğine uy- gun olmayan ortamında elle- genç piyanist Alp Ertüngealp'i ilk kez dinledik. Ve geçen haf- tanın İstanbul'da yaşanan en önemli olayı Ankara Oda Or- kestrası oldu. Gürer Aykal yö- netimindeki topluluğun Suna Kan (başkemancı ve solist), Cengiz Özkök, Murat Tamer, Ayhan Erman, Sibel Şentin, Sumru Güner, Engin Sansa, Gülgün Sansözen gjbi eski üyeleri arasına Esra Gökoğlu, Ersun Kocaoğlu, Tangör Er- taş. İbrahim Sezer, Betil Ba- şeğmezler, Oğuzhan Kavruk, Ayşegül Kirmanoğlu Gürer Aykal rinden geldiğince tampera- manlı bir icra sundular. Beste- cimiz Yalçın Tura'nın Engin- lerden, Yücelerden başlıklı yapıtını da aynı coşku ile bu orkestradan dinledik. Ke- mancı Cihat Aşkın. özellikle Schubert'teki derin, dokunaklı müzikaüteyi özümsemiş güzel bir ton yakalamıştı. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan Oda Or- kestrası da bu hafta şef Evgeni Samoilov yönetiminde bir konser verdi. Konserin solisti Tayfun Tümer ve Ayşe Ediz gibi yeni üyeler katılmış. Her biri Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni Orkestrası'ndan. "Biz eski Ankara Oda Orkestrası olarak devam etmekteyiz. Hiçbir za- man dağılmadık, ara verdik" diyordu Gürer Aykal. "Hiçbir sponsorumuz yok. hiçbir yer- den mali destek almaksızın, amatör ruhJa profesyonel iş yapıyoruz. Adımızı değiştir- meksizin bir kuruluşa bağ- lanabiliriz". Topluluk yerleşik bir geleneği sürdürmenin mut- luluğu içinde; tek solukta, ne zaman ne yapacağı konusunda güvenli, coşkulu ve Avrupa'- run her yerinde kendini dinle- tecek nitelikte bir konser verdi. Bir başka şansı da Gürer Ay- kalın yurtdışından nota sağla- ması. Orneğin Mendelssohn'- un ilk kez çalınan 10. Sinfo- nia'sı gibi. Cemal Reşid Rey'in 1967'de yazıp Suna Kan'a adadığı Andante ve Allegro'- sunu da nicedir dinlememiştik. Respighi'nin Antik Dans ve Aryalar'ında Rönesans dans- lannın zarif adımlannı, sıcacık ortamını duyduk. Özellikle Passagaglia'daki bütünleş- meyle, on altı çift elin çaldığı antik bir Rönesans orgu tınladı. İstanbullu konser me- raklılannın izleyemediği bu dinletinin en kısa zamanda yi- nejenmesini dileriz. İDSO'nun geçen haftaki konseri iki haftalık çabşmamn ürünüydü. Mahler'in senfo- nileri arasında en karanlığı olarak bilinen 6.'sını şef Schvvinck yönetiminde seslen- dirdi. Büyük orkestradaki bü- tün çalgı gruplannın tını özelli- ğinin ayn ayn gözetümesi; uzun soluklu ortamı aynı coş- kuda sürdürebilmesi için or- kestramn iki haftasmı vermesi gerekiyormuş. Böylece yeni bir senfoni girmiş oldu İDSO'nun dağarcığına. Solist Ayşegül Kirmanoğlu, Aaron Cop- land'ın Benny Goodman'a adadığı Klarinet Konçertosu'- nda çalgısının virtüözü oldu- ğunu bir kez daha kanıtladı. Ritmik çarpıcılığın yanı sıra yumuşak, şiirsel bir anlatımla kendine güvenli, duyarlı bir vorum sundu. 6 Kavuıılar9 300 nıilyon liradan saüşa sıunılueak ANKARA (AA) - Şeker Ahmet Paşa, jbrahim Çallı, Şefık Bursalı, Nazmi Ziya, Fikret Mualla, Eşref Üren, Şeref Bigab, AB Avni Çetebi, Zeki Kocamemi. M. Ali Laga gibi ünlü Türk res- samlannm değerli eserlerinden bazılan, Ankara'da 20 arahkta düzenlenecek müzayedede saüşa sunulacak. Çırağan Sarayı'nda 1910'da çıkan yangm sonucu eserlerinin büyük çoğunluğu yok olan, bu nedenle de elde bulunanlara bü- yük değer verilen Şeker Ahmet Paşa'nın bir natürmort tablosu Ankara'da düzenlenecek müzayedenin değerli parçalanndan bi- rini oluşturacak. Koleksiyon A.Ş tarafından Hilton Oteli'nde düzenlenecek mü- zayedede, eserlerinin büyük çoğunluğu yandığı için yapıtlanna az rastlanan, eserieri Louvre ve Alman Sanat Müzesi gibi büyük müzelerde sergilenen Şeker Ahmet Paşa'nın resimlerinden "Ka- vunlar" adlı natürmort tablosu 300 milyon lira açüış ücreti ile satışa sunulacak. Müzayedenin değerli eserlerinden birini de, 40 milyon lira ile saüşa sunulacak olan Fikret Mualla'mn tablosu oluşturacak. Aynca Zeki Faik İzer'in iki suluboya tablosu da 4'er mılyondan saüşa sunulacak. GÜUEN DAYIOĞUI ÖYKÜ YARIŞMASI Gülten Dayıoğlu'nun 30. sanat yılı, 1993'te çeşhli etkinliklerle kutlanacaknr. Bu çerçcvede, genç yazarlan çocuk kitaplan yazmaya Ozendiren, "SEVGt" konulu, bir öykü yanşması düzenlenmiştir. Yanşmanın toplam ödulfl 10.000.000.- TL'dir. Birinciye 5.000.000.- TL vcrilccek, 5.000.000.- TL'lik üç başan ödülü de eşit olarak payla$tınlacakur. YAR1ŞMA KOŞULLARI • İki aralıkla yazılmış, otuz sayfayı geçmeyen eserler, yedi kopya olarak, 30 Ağustos 1993 tarihine kadar, "Gülten - Dayıoglu öykü Yanşması, Umnt Sanat Urünleri, Halaskârgazi Cad. Gazi Ethem Paşa Sitesi, 214/7 80220 Şişli-tstanbul" adresine iadeli taahhtttlü olarak gonderilmelidir. •Sonuçlar Ekim 1993'te basın yoluyla duyurulacaktır. • ödül löreni, Kasım I993'te Kitap Fuan sürecinde yapılacaktır. SEÇİCİ KURUL Prof. Meral Alpay, Gülten Dayıoglu, Doç. Turkd Minibaf, Yalvaç Ural, Fatih Erdogan, Ayla Çınaroglu, Elvan Pekta» Deniz. GÜLTEN DAYIOĞLU'nun OTUZUNCU SANAT YILINI KUTLAMA KURULU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle