Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ARALJK1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Tiyatrodan bağış
TRABZON (AA)- Karadeniz
Teknik Üniversitesi Tiyatro
Topluluğu 19-20aralıkta
sahneleyecekJeri Orhan
Asena'nın "Hürrem Sultan"
dlı oyununun ilk gecesinden
elde edecekleri geliri, Trabzon
Alü Nokta KörlerDerneği'ne
veriyor.
Müzik yeteneği
Kûltflr Servisi- Türk-İngiliz
Kültür Derneği Ankara
Bürosu, 23 aralık saat 19.00'da
çocuğunda müziksel yetenek
seânleyen ve onu nasıl
yönlendireceğini bilemeyen ana
ve babalar için "Çocuklarda
Müzik Yeteneği" adlı bir panel
düzenledi. Panejin
konuşmaalan, İnci Dinçer,
Kemal Eroğlu, Prof. Dr.
Cengiz Güleç. Prof. Ersin
Onay, MünevverÖzekin ve
AkifSaydam.
Altın
Kamera
ADANA (Cumhuriyet)- Kısa
adı AFAD olan Adana
Fotoğraf Amatörleri
Deraeği'nin Türkiye'deki
fotoğraf dernekleri üyelerinin
katüımına açık olarak
düzenlediğı fotoğraf yanşması
sonucu açıklandı. Siyah-beyaz
baskı bölümünde Gül Ezen,
Cern Turgay, Remzi
Mirdoğan, Ozcan Ağaoğlu,
Yalçın Çıdamlı: renkli baskı
bölümünde Yakup Kütük,
Doğanay Sevindik, Vahap
Akşen, A.Veli Kuvanhk.
Remzi Mirdoğan; saydam
bölümünde TimurtaşOnan,
Fahri Canöz, Bülent Ozekici,
Sefa Ulukan, Savaş Atahan'ın
eserieri ödüle değer görüldüler.
Yılmaz Gûney
Vakfı
ANKARA (AA)- Yılmaz
Güney Vakfı kuruldu. Vakfın
kurulmasınailişkin Beyoğlu 1.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
3 ağustos günlü karan Resmi
Gazete'nin bugûnkü sayısında
yayımlandı. Güney'in eşi Jale
Fatma Pütün tarafından
kurulan ve merkezi İstanbul'da
bulunan vakfın amaanın,
sinema sanatçısı ve yönetmeni
Yılmaz Güney'in anısını canlı
tutmak. yaşatmak ve sanat
anlayışıru geliştirip
yaygınlaşürmak olduğu
belirtildi.
Büyüklere ve
kâçfiklere
ANTALYA (AA)- Antalya'da
bugün çocuklar ve büyükler
için birer oyun sahnelenecek.
Çocuklar için, Tosbiş Abla
Tiyatrosu "İsli Sisli Pis Puslu"
ıdlı müzıkal oyunu Özel İdare
Kongre Salonu'nda saat
14.00'te, büyükler için olan
Aziz Nesin'in "Hadi Öldürsene
Canikom" adlı Çevre
Tiyatrosu'nun oynadığı iki
perdelik oyunu da aynı yerde
saat 21 OO'de sahneleyecek.
Bilim
dünyasından
Kültür Servisi- Prof. Dr. Ufuk
Esin'in başkanlığmdaki İ. Ü.
Edebiyat Fakültesi Prehistorya
Anabilim Dah"nm 1992-93
akademik yılı etkinlikleri;
Prehistorya Laboratuvan'nda
her ayın iüc üç perşembesi saat
15.OO'te gerçekleştirilen bir
arkeolojik beîgeselin video
gösterimi ile son haftası saat
16.00'dakibirbilimsel
konferanstan oluşuyor. Bu
ayın video belgeseli, Dünya
Tarihi, konferans konusu ise 24
arahk saat 16.00'da Orhan
Taylan'ın 'Paleolitik
Ressamdan Günümüz
Ressamına'. 21 arahk saat
16.00'da da Prehistorya
Anabilim Dalı
Laboratuvan'nda
kuruluşlannın 40.
yıldönümünü. düzenkdikleri
mezunlar günü ile kutluyorlar.
Roberts-Moore
çekişmesi
• Kültür Servisi- Pretty
Woman ile şöhreti yakalayan
Julia Roberts, daha ciddi,
içerikli bir filmde oynama
isteğiyle romantik komedi
'Him' filmini geri cevirince, fılm
yapımalan da Demi Moore'a
teklifte bulundu. Ancak
Roberts, sonradan fıkrini
değiştirince yapımcılar da
fılmin Roberts ile daha iyi iş
yapacağını düşünerek, teklifı
hemen kabul eden Moore'a
"Üzgünüz, teşekkürederiz"
demekle yetindiler.
Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü bu yıl Memet Fuat ile Gülten Akın paylaştı
Fuat Makyavelizm
engeltanımıyor
Yazmak, Memet Fuat için bir düşünme süreci. Bu eyleme
okurlannın da katılmasını istiyor, sorular soruyor sürekli.
ALPAY KABACALI
Sedat Simavi Vakfı Edebiyat
Ödülü'nü Gülten Akın'la pay-
laşan Memet Fuat, yazar ve yayın
yönetmeni olarak uzun yıllardır
kültürümüze katkıda bulunagelen
saygın bir edebiyatçı.
Memet Fuat'a son kitabına, de-
neme ve eleştiri alanımıza. ödüle
ilişkin sorular yönelttik:
- Çağdaşımız Makyavel'de yer
alan 1985-1991
dönemi yazı-
lannızla daha
önceki kitapları-
nızda toplanan-
lar arasında be-
lirgjn aynmlar
varmı?
Çağdaşımız
Makyavel'dekı
yazılan. dün\a-
da inanılmaM
güç gelişmelerin
yaşandığı. top-
lumsal inanç-
lann büyük.
sarsmtılar geçir-
diği bir dönem-
de yazdım
Onun için dc
toplumsal so-
runlar, bırey
olarak insanın
sorunlan, dün-
yada olan bitenı
anlama çabası
öne çıktı, ama
temeldeki
kaygım gene sa-
nattı: Bunca
kargaşanın için-
de sanatm yen
nedır? Siyasanın
güdümüne gir-
meyince sanat,
kimilerinin son
yıllarda savun-
duklan gibi gö-
revsizleşir mi?
İrdclediğim so-
rular bunlardı. Önceki kitaplan-
mda toplumsal sorunlar, hele bı-
rey olarak insanın sorunlan böyle-
sine ağır basmıyordu. Gerçi bu tür
konular beni hep ilgilendirmiştir.
ama daha arkada kalarak; ya-
şadığımız olaylar onlan doğrudan
ele almamı gerektirdi.
- Siz eleştiri ödülleri de aldınız,
üzerinde durduğunuz yapıtlan nes-
nd bir yaklaşımla değerlendiren bir
etestirmen olarak da tanınıvorsu-
nuz. Son kitabınızı aynı yaklaşımla
değerlendirdiğinizde hangi yönleri-
ni vurgularsınız?
Otuz yıh aşkın bir süre önce
yayımladığım ilk kitabımın adı
Düşünceye Saygı idi. Belli bir dü-
şünceye değil; düşüncelere, düşün-
ce eylemine saygı. Yazarlığımı
dağıulacak paketlenmiş düşünce-
ler üzerine kurmadım. İstendiğin-
de çıkanp vermek için çekmecele-
rimde sakladığım birtakım hazır
düşüncelerim yok. Yazmak benim
için bir düşünce sürecidir. Bu eyle-
mime okurlanmın da katılma-
lannı isterim. Sonılar soranm sü-
rekli. Yanıtlannı versem de onlar
benim yanıtlanmdır, bunu du-
yumsatınm, okuru kesinlikle onla-
ra çekmeye çalışmam. Okur kendi
yanıünı kendisi bulmalıdır. İnan-
maya değil, düşünmeye zorlanm
okurlanmı. Çağdaşımız Makya-
vel'i değerlendirecek olsam özel-
likle bu yönü üzerinde dururdum.
"Makyavelizm günümüzde hiçbir
yeniden edebiyattaki yerini aldığı
yolundaki kaırn a katılır mısınız?
1970'lerde deneme belki gençler
arasında pek yaygın değildi, bilrni-
yorum; sanınm, inceleme, araşü-
rma, bilgilendirme özlemi ağır
basıyordu o dönemde; ama, unut-
mayın, Salâh Birsel gibiünlübir şai-
rin şiiri bırakıp denemeye yöneldi-
ği dönem de bu dönemdir. Aynca
Melih Cevdet Anday her hafta
Cumhuriyet'te kısa denemeler
yazıyor, yazdıklan kitaplarda top-
lanıyordu.
- Eleştiri için ne
dijeceksiniz? Ye-
terli sayıda eleşti-
\azısı va-
engel tanımadan derin yatağında
gürül gürül akıp gidiyor" diyo-
rum. Siz nediyorsunuz? Düşündü-
nüz mü bu konuyu? Ne yap-
malıyız bu bataktan kurtulmak
için
11
- Deneme ile eleştirinin birbiriyle
çakışan alanları bulunduğunu bili-
yonız. Bu iki türiin birbirinin alanı
dışında kalan noktaları neler?
Eleştiri yapıtlara bağımlıdır.
Aynca büyük oranda. yöntem işi-
dir. Deneme ise çok daha kap-
samlı bir yaa türü. Tıpkı sanatlar
gibi bütün yaşamı, insanın hem
düşünce, hem düş alanını kapsar.
Bu arada. eleştirinin büyük bir bö-
lümü de deneme çercevesine girer.
Bu çerçevenin dışında kalan, bi-
limsel eleştiri diye adlandırdığımız,
bılımsel yöntemlere bağlı çalış-
malar. incelemeler, araştırma-
lardır.
- Deneme türünün 1970'lerde pek
ilgi görmediği, 1980lerden sonra
\ ımlanmavışınuı
>arattığı boşiuk
nasıl doldurulabi-
lir?
Eleştirimizde
büyük gelişmeler
olduğuna inanı-
yorum. Çok de-
ğerli eleştirmen-
ler yetişti, aynca
sanatçılar bu
alanda son dere-
ce başanlı ürün-
ler ortaya koydu-
lar. Yayımlanan
yapıtlann günü
gününe değerlen-
dirilememesini
söylüyorsanız. o
başka. Sürekli
yayın yapılıyor.
Hepsinin nitelikli
eleştirilerle karşı-
lanması ola-
naksız. Kim öde-
yebilir böyle bir
emeğin bedelini?
Gazetelerin, der-
gilerin kendi eleş-
tinnenleri yok.
Şiir nasıl sevgiyle
yazıhyorsa,
eleştiri de öyle
sevgiyle yazıb-
yor.
- Uzun yıllar "Yeni Dergi
w
yi
çıkardmız, De Yayınlan'nı yönetti-
niz; bu dönemde yayıncılığınız. ya-
zarlığınızm önüne geçti. Şimdi geri-
ye baktığınızda, "O yıllarda daha
çok yazı yayımlamış oLsaydım"
diye düşündüğünüz oluyor mu?
Başkalanna çok, kendime az za-
man ayırdığımı hep söylenm. Öyle
gerekti. öyle oldu. Yaptığım işleri,
dergiciliği, yayınalığı hiç küçüm-
semiyorum. Bu alanlarda mutlu-
luk duymama neden olan pek çok
şey yaptım.
__ - Sedat Simavi Vakfı Edebiyat
Ödülü'min size verilmesini nasıl
karşıladınız?
Oldukça şaşırdım, çünkü ödüle
başvurmuş değildim. Nasıl aday
olduğumu şu anda da bilmiyo-
rum. Yargıcılar kurulu üyelerine
bana oy.verdikleri için teşekkür
ederim. Ödülü Gülten Akın'ın ala-
cağını umuyordum. Çok sevdiğim
bir şairdir.
Akın: Korkıdıdcsuz
köprüde yürüyorum
Dünyanın yapay bir iletişim ağıyla donandığını belirtiyor Akın.
Şiir ise iletişimi boyutlandınyor, anlamı derinleştiriyor.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- "Nasıl mı tanımhyorum kendi-
mi? Korkuluksuz bir köprüde yü-
rüyen ozan olarak." Sözlerin sahi-
bi ozan Gülten Akın. Bu yıl Sedat
Simavi ödülünü de alan Akın,
"kadın-birey"in sevgisini anlatan
dizelerle başlayan şiir öyküsünün,
bugününü de "Toplumcu bir
bakış açısından, deneyimlerden
geçerek, yeniden toplumsallaşmış
bir ozanın dizekri vardır sonrası-
nda" diye özetliyor. Gülten akın,
Sedat Simavi
ödülünü alma-
sıyla ilgili düşün-
celeri ve uzun şiir
koşusunu.
Cumhuriyet'e
anlattı.
. - Sedat Simavi
Ödülü'nii aldınız.
Duygularuuzı
öğrenebilir mi-
yiz?
Değil ödül
alma, ödül ver-
me işini bile
bıraküğım (biri
dışında) bir dö-
nemde kendili-
ğinden değerlen-
dirmeye ahn-
mak, yaşlan-
maya bırakılma-
yacağı duygusu
veriyor insana.
Saühü'de, halk
adına verilen
1992 Dionysos
ödülü. Hemen
ardından Sedat
Simavi Vakfı
ödülü. Birincisi,
halk adına veril-
diği için beni
onurlandırmıştı.
Jkincisiyse,
yıllardır en
ağırlıklı ödüller-
den biri. Oylan
anlamlı seçiciler
kurulu var. Bu
yıl bu anlamın şiire, hele halkın ha-
yatmdan kaynaklanan şiire ağ-,
ması önemli. • •-" •
- Şürinizde genel kaygılannız ne-
lerdir?
Şürimdeki temel vurgulara izlek
açısından bakılırsa. ilk kitaplan-
mda insanlar içinde bir kadın-bire-
yin sevgisi, sevdası, yalnızlığı, bu-
nalımı, hüznü, sevinci görülür.
Dil, geniş dolayımh aüflarla, yan
anlamlardan geçerek kurulmuş-
tur. Dolayısıyle örtüktür. sislidir.
'"Kırmızı Karanfıl" ile başlayan
dönemde izlek çeşitlenir, genişler.
Ilgiler, bireysel yaşamı da içine ala-
cak biçimde, tüm yaşam alanlan-
na, dünyaya yönelir. Toplumcu
bir bakış açısından deneyimlerden
geçerek yeniden toplumsallaşmış
bir ozanın dizeleri vardır sonra-
sında. Göndermeler kimi kez geniş
dolayımlıdır. vaırgulanan anlamsa
birincil anlamdır, yan anlamlarla
çoğalülmış da olsa.
"İlahiler". "Sevda Kalıcıdır" ve
sonraki şiirlerde izlek ne olursa ol-
sun (bireysel, toplumsal, genel in-
sani) aüflan geniş dolayımlı
tutmaya, yumuşaklığı, liriznii ko-
rumaya çabaladım.
- Bir toplumda ozanın rolü nedir
sizce?
Sorunlannı çözmüş toplumlar-
da.. diye başlayacaktım söze, ama
pek emin değılim, sorunlannı çöz-
müş toplum var mı? öyle bir top-
lum olsaydı, ozanın rolü öteki in-
sanlardan niye farklı olsundu?
Yine.de toplumvn sorunu en azsa,
ozan kendine ne rol kiçöyse onu
gerçekleştirir. Özgürdür. Sorunlar
çoksa ozanın böyle bir keyfı ne
yazık ki olamıyor. Ama bu demek
değildir ki ozanın rolünü başkalan
sapıayacak. Elbet yine kendi seçe-
cek, ama duyarlığı yüzünden zor-
lanacak. sorumluîuk duyacak zor-
lanacak. Bir yandan estetik kaygı,
öte yandan ahlaki zor. İşte bu iki-
sini dengeleyebilen, yani ateşten
gömleği giyebilenin şiiri iyidir.
- Şiirin işkNİ nedir? Nasıl bir so-
rumluluğu üstlenir?
Şiirin işlevi, tüm öleki sanatlar
gibi, iletişim kurmaktır. İnsanla
dünya, insanla insan arasında. Şiir
dili öyle bir dildir ki bilimin bile
ulaşamıyacağı gizler noktasına en
yakın gider ve oradan aldığını en
ulaşılmaz uçlara iletir.
Dünyaya bakın. yapay bir ileti-
şim ağıyla donanmış dünyaya
bakın. Öyle bir iletişim ki uyuştu-
rucu işlevi yapıyor. Dil bozulmuş,
durmadan kargaşa, anlaşmazlık
üretiyor. İşte şiirin işlevi: Dili kur-
tanr, iletişimi çok boyutlandınr,
anlamı derinleştirir. Henüz, savaş-
lan durduramıyacağı sanıhyor
ama kimbilir.
- Siz bir ozan olarak kendinizi
nasıl tanunlıyorsunuz? Türk içinde
kendinizi nereye kovuyorsunuz?
AKIN - Nasıl mı tanımhyorum
kendimi? Bu soru için size teşek-
kür etmeliyim.
İnsanlann, başka
ınsanlan kafa-
lanndaki kalıp-
lardan birine üs-
tünkörü uydu-
rup, raflara do-
laplara yerleştir-
me merakı var.
Sanıhyor ki çağ-
daş düşüncenin
gereği budur ve o
insanlar yerleşti-
rildikleri dolapta,
ütülü mendiller
gibi kıpırdama-
dan durmalı.
İzleği bireysel
olan şiirler de
yazdım, toplum-
sal da. Ikisinde
de insanın bütün-
lüğünden çıkan
yine insan bütün-
lüğüne yöneltildi.
Benim yazdığım
insan ekonomik
ya da siyasal ola-
rak yöneten du-
rumundaki insan
değil. o kendisine
buyruklar veri-
len, çahşarak ya-
şamak zorunda
olan, ezilen
kıyıian, savaşlar-
da yiten, kimi kez
de dircnen insan.
Kısaca halk dedi-
ğimiz o çoğun-
luk. "Şiirimin referansı halkın ya-
şamında" demek, halkı yüflefe-
mek, pohpohlamak, "Ne yaparsa
iyidir" demek değidir. O kimi siya-
silerin yapuğı şeydir. Adı "Popü-
lizm"dir. Şürlerim. yaşamın
çarmıhındaki insara söylerken,
çarmıhın kınlma umudunu da
banndınr.
4 Haziran 1977 tarihli Cumhuri-
yet'te yayımlanan bir söyleşide de
değindiğim gjbi, kendi geleneği ye-
rine, Batının edebiyat kalıplanna
bağlanmışlann egemen olduğu or-
tamda "Ben. referansı halkın ya-
şamında olan bir şiiri yazıyorum,
şiir dilımı halkın konuştuğu dilden
seçerek oluşturuyorum. Tüm dün-
yanın veriminden, Batınınkinden
de yararlanılır ama şiir geleneği-
miz, kendimizinki olmalıdır" de-
mek korkuludur.
Nasıl mı tarutlıyorum kendimi?
Korkuluksuz bir köprüde yürü-
ven ozan olarak.
Türidye'de
ilk kez
Bournonville
balesi
(AA)- 19. yüzyıl
Danimaıka Kraliyet Balesi'ni
yaratan Auguste Bournonvil-
le'in "La Sylphide" adlı yapıtı
ilk ke? Ankara Devlet Opera-
Balesi (ADOB) tarafından
sergiienecek.
Kopenhag Danimarka
Kraliyet Balesinin baş
danscısı ve öğretmenlerinden
Rcmming Ryberg. ADOB'da
BfMirnonville'in "La Sylphi-
de1
' adlı balesini sahneye koy-
mak üzere Türkiye'ye geldi.
Flemming Ryberg. Türkiye'-
de ilk defa bir Bournonville
balesinin sahnelendiğini, bu
', balenin koregrafhğını yap-
* maktan memnun olduğunu
söyledi. Ryberg şöyle devam
etti:"Türk balesi daha çok
Rus balesi ağırhklı çalışmış.
Biz bu çaüşmayı Kültür Ba-
kanlığının Danimarka'yla
yaptığı kültür anla^ması çerçe-
vesinde başlatük. Oç haftadan
beri sürekli calışıyoruz. Bura-
da olmaktan mutluyum. Çah-
şmamızm başanyla sonuçla-
nacağını ümit ediyorum. Türk
seyircisinin gerçek bir klasik
bale seyretmekten mutlu ola-
cağını sanıyorum."
Ryberg, Türk balesini he-
nüz tanıdığını, ancak "dura-
ğan" bir bale üslubuyla çalı-
şan Türk balesinin, Bournon-
ville'in "La Sylphide" gjbi sı-
çramalarla, hareketlerle dolu,
canh bale deneyimlerine ve
yurtdışında deneylere ihtiyacı
olduğunu ifade etti. Ryberg.
Türk dansçılannın özellikle
minik partilerde deneyimleri-
nin olmadığını, yurtdışı çalı-
şmalannın Türk balesini güç-
lendireceğini vurguladı.
Gürer Aykal yönetimindeki Ankara Oda Orkestrası İstanbul'daydı
Amatör ruhla profesyonel iş
EVtN tLYASOĞLU
Müzik dünyamızda da her
olayı bir başka şeye göre de-
ğerlendirmek, göreceli (izafı)
düşünmek alışkanhk halini
aldı. Bir konserden bir opera
temsilinden sonra hemen acı-
klamalar başhyor: "Soprano
anjin olduğuna göre.. tenorun
tansiyonuçıktığınagöre.. o ka-
darcık provaya göre.. bu salo-
nun akustiğine göre.. prova
yapılan salona göre.. sahnede-
ki sıcağa göre.. piyanistin yaşı-
na göre.." vb. Belki de konser-
lerden önce o günün icrasında-
ki koşullan tanıtıcı bir kılavuz
vermek gerekiyor dinleyicinin
eline. Çünkü dinleyici. değer-
lendirirken böyle perde arkası
bilgilerden yoksun kahyor.
Geçen hafta İstanbul, oda
müziği konusunda zenginllk-
ler yaşadı. Önce Cemal Reşid
Rey Salonu'nda Vivaldı
Kadın Orkestrası'nı disiplinli
şefleri Bezrodnaya yönetimin-
de dinledik. David Öistrakh'ın
oğlu ve torunu ile Ayla Erdu-
ran'ın solist olarak katıldığı bu
tür konserler gelenek haline
gelmeye başladı. J.S. Baçh'ın
re minör keman konçertosun-
da torun Öistrakh'ın özellikle
Largo'daki duyarhlığma
karşjn, Vivaldi'nin Mevsim-
ler'inde baba Oistrakh'tan
beklediğimiz rafıne tonu duya-
madık. Vivaldi'nin 18. yüzyıl
başlannda müzik öğretmenliği
yaptığı Venedik kızlar yetim-
hanesindeki (Ospedale della
Pieta) kızlann giysilerini andı-
ran siyah-beyaz giysileriyle Vi-
valdi Kadın Orkestrasmı ko-
lay unutmayacağız.
Keman sanatçımız Saim
Akçıl, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği'ne bağh on bir ülkenin
"sanatçılanndan oluşan Ka-
radeniz Oda Orkestrasfrun
Istanbul'daki ilk konserinde.
çalınan eserlerin müzikal de-
ğerlendirmesinden çok bu giri-
şimin Saim Akçıl'm çabasının
kutlijnması gerekir.
Sofya Yayh Çalgılar Orkest-
rası, şefleri Stankov yöneti-
minde Pak İş Merkezi'nde bir
konser verdi. Salonun çok
sıcak ve konser akustiğine uy-
gun olmayan ortamında elle-
genç piyanist Alp Ertüngealp'i
ilk kez dinledik. Ve geçen haf-
tanın İstanbul'da yaşanan en
önemli olayı Ankara Oda Or-
kestrası oldu. Gürer Aykal yö-
netimindeki topluluğun Suna
Kan (başkemancı ve solist),
Cengiz Özkök, Murat Tamer,
Ayhan Erman, Sibel Şentin,
Sumru Güner, Engin Sansa,
Gülgün Sansözen gjbi eski
üyeleri arasına Esra Gökoğlu,
Ersun Kocaoğlu, Tangör Er-
taş. İbrahim Sezer, Betil Ba-
şeğmezler, Oğuzhan Kavruk,
Ayşegül Kirmanoğlu Gürer Aykal
rinden geldiğince tampera-
manlı bir icra sundular. Beste-
cimiz Yalçın Tura'nın Engin-
lerden, Yücelerden başlıklı
yapıtını da aynı coşku ile bu
orkestradan dinledik. Ke-
mancı Cihat Aşkın. özellikle
Schubert'teki derin, dokunaklı
müzikaüteyi özümsemiş güzel
bir ton yakalamıştı.
İstanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuvan Oda Or-
kestrası da bu hafta şef Evgeni
Samoilov yönetiminde bir
konser verdi. Konserin solisti
Tayfun Tümer ve Ayşe Ediz
gibi yeni üyeler katılmış. Her
biri Cumhurbaşkanlığı Senfo-
ni Orkestrası'ndan. "Biz eski
Ankara Oda Orkestrası olarak
devam etmekteyiz. Hiçbir za-
man dağılmadık, ara verdik"
diyordu Gürer Aykal. "Hiçbir
sponsorumuz yok. hiçbir yer-
den mali destek almaksızın,
amatör ruhJa profesyonel iş
yapıyoruz. Adımızı değiştir-
meksizin bir kuruluşa bağ-
lanabiliriz". Topluluk yerleşik
bir geleneği sürdürmenin mut-
luluğu içinde; tek solukta, ne
zaman ne yapacağı konusunda
güvenli, coşkulu ve Avrupa'-
run her yerinde kendini dinle-
tecek nitelikte bir konser verdi.
Bir başka şansı da Gürer Ay-
kalın yurtdışından nota sağla-
ması. Orneğin Mendelssohn'-
un ilk kez çalınan 10. Sinfo-
nia'sı gibi. Cemal Reşid Rey'in
1967'de yazıp Suna Kan'a
adadığı Andante ve Allegro'-
sunu da nicedir dinlememiştik.
Respighi'nin Antik Dans ve
Aryalar'ında Rönesans dans-
lannın zarif adımlannı, sıcacık
ortamını duyduk. Özellikle
Passagaglia'daki bütünleş-
meyle, on altı çift elin çaldığı
antik bir Rönesans orgu
tınladı. İstanbullu konser me-
raklılannın izleyemediği bu
dinletinin en kısa zamanda yi-
nejenmesini dileriz.
İDSO'nun geçen haftaki
konseri iki haftalık çabşmamn
ürünüydü. Mahler'in senfo-
nileri arasında en karanlığı
olarak bilinen 6.'sını şef
Schvvinck yönetiminde seslen-
dirdi. Büyük orkestradaki bü-
tün çalgı gruplannın tını özelli-
ğinin ayn ayn gözetümesi;
uzun soluklu ortamı aynı coş-
kuda sürdürebilmesi için or-
kestramn iki haftasmı vermesi
gerekiyormuş. Böylece yeni bir
senfoni girmiş oldu İDSO'nun
dağarcığına. Solist Ayşegül
Kirmanoğlu, Aaron Cop-
land'ın Benny Goodman'a
adadığı Klarinet Konçertosu'-
nda çalgısının virtüözü oldu-
ğunu bir kez daha kanıtladı.
Ritmik çarpıcılığın yanı sıra
yumuşak, şiirsel bir anlatımla
kendine güvenli, duyarlı bir
vorum sundu.
6
Kavuıılar9
300 nıilyon
liradan saüşa sıunılueak
ANKARA (AA) - Şeker Ahmet Paşa, jbrahim Çallı, Şefık
Bursalı, Nazmi Ziya, Fikret Mualla, Eşref Üren, Şeref Bigab, AB
Avni Çetebi, Zeki Kocamemi. M. Ali Laga gibi ünlü Türk res-
samlannm değerli eserlerinden bazılan, Ankara'da 20 arahkta
düzenlenecek müzayedede saüşa sunulacak.
Çırağan Sarayı'nda 1910'da çıkan yangm sonucu eserlerinin
büyük çoğunluğu yok olan, bu nedenle de elde bulunanlara bü-
yük değer verilen Şeker Ahmet Paşa'nın bir natürmort tablosu
Ankara'da düzenlenecek müzayedenin değerli parçalanndan bi-
rini oluşturacak.
Koleksiyon A.Ş tarafından Hilton Oteli'nde düzenlenecek mü-
zayedede, eserlerinin büyük çoğunluğu yandığı için yapıtlanna az
rastlanan, eserieri Louvre ve Alman Sanat Müzesi gibi büyük
müzelerde sergilenen Şeker Ahmet Paşa'nın resimlerinden "Ka-
vunlar" adlı natürmort tablosu 300 milyon lira açüış ücreti ile
satışa sunulacak. Müzayedenin değerli eserlerinden birini de, 40
milyon lira ile saüşa sunulacak olan Fikret Mualla'mn tablosu
oluşturacak. Aynca Zeki Faik İzer'in iki suluboya tablosu da 4'er
mılyondan saüşa sunulacak.
GÜUEN DAYIOĞUI
ÖYKÜ YARIŞMASI
Gülten Dayıoğlu'nun 30. sanat yılı, 1993'te çeşhli
etkinliklerle kutlanacaknr. Bu çerçcvede, genç yazarlan
çocuk kitaplan yazmaya Ozendiren, "SEVGt" konulu, bir
öykü yanşması düzenlenmiştir. Yanşmanın toplam ödulfl
10.000.000.- TL'dir. Birinciye 5.000.000.- TL vcrilccek,
5.000.000.- TL'lik üç başan ödülü de eşit olarak
payla$tınlacakur.
YAR1ŞMA KOŞULLARI
• İki aralıkla yazılmış, otuz sayfayı geçmeyen eserler, yedi
kopya olarak, 30 Ağustos 1993 tarihine kadar, "Gülten -
Dayıoglu öykü Yanşması, Umnt Sanat Urünleri,
Halaskârgazi Cad. Gazi Ethem Paşa Sitesi, 214/7 80220
Şişli-tstanbul" adresine iadeli taahhtttlü olarak
gonderilmelidir.
•Sonuçlar Ekim 1993'te basın yoluyla duyurulacaktır.
• ödül löreni, Kasım I993'te Kitap Fuan sürecinde
yapılacaktır.
SEÇİCİ KURUL
Prof. Meral Alpay, Gülten Dayıoglu, Doç. Turkd Minibaf,
Yalvaç Ural, Fatih Erdogan, Ayla Çınaroglu, Elvan Pekta»
Deniz.
GÜLTEN DAYIOĞLU'nun OTUZUNCU
SANAT YILINI KUTLAMA KURULU