25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ T R A M \ GUNLER 5 HAZÎRAN 1990 î M E R A G A N Tramvaydan inip, mehtaba çıkardık9/ X. ' 3 _. _.,Artık Bahariye tramvay dura- ğından hareket etmenin zamanı geldi sanırım. Biz Moda'ya doğ- ru yolumuza devam edelim. Ba- hariye Caddesi'nin sonundaki Moda tlkokulu önünde tramvay yolu S şeklinde bir virajla döner, biraz ileride de doksan derecelik gene dar bir virajla "Cem Soka- ğV'na girer. Bu dar virajlardan dönen tramvayın tekerlekleri ray- larla sününürken ince ince sesler duyarsınız, sabahtan gece yarısı- na kadar çalışıp duran tramvay, ya halinden şikâyet ediyor ya da günün yorgunluğunu atıyor gibi- dir bu virajlarda. "Cem SokagY'- nın sonunda o zamanki "Moda Kız Sanat Enstitiisa" şimdiki "Kadıköy Pratik Kız sanat Okufo" vardır. Bu köşeyi de dö- nünce Moda tramvayı, Moda Caddesi'ne çıkar ve iskeleye inen yokuşun baştndaki son durağına gelir. Moda, tstanbul'un ve Kadı- köy'ün çok temiz ve kibar semt- lerinden biridir. Eskiden olduğu gibi şimdi de bu özelliğini nispe- ten koruyabiliyor. Ülkemizde çe- şitli alanlarda ün yapmış kişiler oturmuştur Moda'da. tstiklal Marşımızın bestecisi Zeki Üngör, onun oğlu besteci Ekrem Zeki Üa, yazar Falih Rıfkı Alay, Ka- dıköylü şair Salih Zeki. şair fey- lesof Rıza Teyfık Bölükbaşı, spor adamı Zeki Rıza Sporel ve ülke- mizin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korntörk, hemen aklıma gelen isimler. Şimdi Moda, tramvayuu bıra- kalım, o Kadıköy iskelesine geri dönsün, biz de yavaş yavaş Ko- ço'nun gazinosunun önündeki yo- kuştan Moda iskelesine inelim. Koço, Kadıköy'ün en ünltt ve te- miz meyhaneierinden biriydi. Yü- lardır gitmiyorum, eski özelliğini bilmem koruyor mu? Bu gazino nun altında büyük bir kayıkhane vardır, yazları sandal kiraya ve- rirler, kışın da kendi kayıkları ile beraber özel tekneleri de buraya çekerlerdi. Artık sahillerimizde yatlann bol boi bulunduğu bu dö- nemde kayık kalmadığı için ka- yıkhaneler de yathane oldu. Ko- ço'nun karşısında, sağda Moda Deniz Kulübü eski binası vardır. Yaz geceleri içerdekilerden çok dı- şarda dinleyicisi olurdu buranın. O güzelim yaz gecelerinde Kadı- köylü gençlerin piyasa yeriydi Moda iskelesi. En seçkin müzis- yenlerimizin orkestraları, bazen bir yabancı solist, bazı yazlar da bir ttalyan orkestrası o günlerin müziklerinin en güzel örneklerini dinJetirlerdi biz dışardakilere. Ya- zın bir veya iki defa Deniz Kulü- bü'nde Münir Nureddin'in kon- seri olurdu. Hele mehtap da var- sa tadına doyulmazdı o konserle- rin. Kulübün önünde denizde san- dallardan bir ada meydana gelir- di bu gecelerde. Kaliteli müziği seven ve anlayan da ne kadar çok- muş o zaman. Bu geceleri anarak, biz iskele- ye doğru yolumuza devam ede- lim. Saat 18.30, birazdan köprii- den kalkan yandan çarklı vapur gelecek. Ben son kalan üç yandan çarklı vapunı tarudım "Neveser", "Basra" ve "Halep". Bunlar için "tanıdım" deyimini kullandım, çünkü bizler için bu vapur ve tramvaylaı yakın bir dostumuz gi- biydi. Onlarla bütünleşmiştik ade- ta. Yülarca bizleri, o vapurlar gü- vertelerinde taşıdılar, lodos fırtı- nalarına göğüs gererek bizi sali- men iskelelere ulaştırdılar. tstan- bul'un tramvayh günlerini yaşa- yanlar ve hele Adalar veya Kadıköy'de oturanlar yandan çarklı vapurlan çok yakından ta- nırlar. Sabahlan aynı iskelelere uğra- yan yandan çarklı, akşam da ay- nı iskelelere uğrayarak dönerdi. Moda'dan bu vapura binmek, sı- cak yaz akşamlannın deniz üze- rindeki serirdiğinde pek keyifli olurdu. Hele kafa dengi bir iki ar- kadaşınız da varsa yanıruzda ko- nuşmaların sonu gelmez, bir bö- lümü ertesi güne kalırdı. Moda'- dan kalkan yandan çarklı vapur Kalamış'a gider bazı gençler de bir bolümü suyun dışında gözü- ken dumenine tutunur, Kalamış'a kadar gelir sonra yüzerek Moda'- ya geri dönerlerdi. Kalamış'tan sonra Caddebostan, Suadiye. Bostancı ve Maltepe'ye uğrayarak dan çarklı vapur, Büyükada'dan kalkar bütün adalara ve Kadı- köy'e de uğrayarak Köprü'ye dö- nerdi sabaha karşı 02.00 suların- da. Mehtaplı güzel bir yaz gece- sinde adadan dönerken yandan çarkluun üst güvertesinde gitarları ile çalıp söyleyen bir Rum grubu- na rastladım. Çok güzel müzik yapıyorlardı, o yıliarda moda olan Latin müziğinin en güzel parçalarını etrafa toplanan vapur yolculan da büyük bir zevkle din- liyorlardı. Vapunın arka tarafın- da kalan ayın sudaki akisleri, çarklardan çıkan köpüklere ve bu mdodilere karışıp Marmara'run o tertemiz suyunda kaybolup gidi- yordu. O zaman tanımadığım bu FeneTbahçe tramvayı ile o tarafa doğru yolumuza devam edelim. Altıyol Kadıköy'ün dağılım nok- tası gibiydi, tramvaylar buradan gidecekleri hatlara saparlar, in- sanlar bu yol üzerinden evlerine dönerlerdi. Sözün kısası Altıyol'- dan yolu geçmeyen Kadıköylü yoktu. Altıyol'da sırtımızı Kadı- köy iskelesine dönüp durduğumuz zaman karşımızda iki büyük dük- kân vardı, solda "Nel Kitabevi" sağda "Sendl Ticaret". Net Ki- tabevi'nin güler yuzlıi, konuşkan bir sahibi vardı. Kitap sevmeyen- lere bile kitabı sevdiren bir insan- dı. Her Kadıköylü öğrencinin bu kitabevinden ya defter kalem, ya da bir kitap alışverişi olmuştur yılı Ankara-^Radyosu'nun ilk ya- yın teknisyenlerindenmiş. Nere- den nereye değil mi? lnsan bir dükkân da açsa meslek kalitesi hemen belli oluyor. Telefon Santrah Caddesi'nden aşağı doğru, şimdiki "Feza Sine- ması"na doğru inerken yolun ba- şında Kadıköy'ün hatta ülkemi- zin, diyebilirim en güzel turşusu- nu yapan bir kişi vardı, Maıdik Usta. Eski Kadıköylüler çok iyi bilirler, Mardik'in turşusu üstü- ne Istanbul'da turşu yoktu. O na- sıl bir ustalıktı bilemiyorum, ara- dan bunca yıl geçti, ben, o lezzette turşu bir daha yemedim. Bir de Mardik Usta'nın yalnız onun yap- tığı bir tükenmezi vardı, sırnm da eder yemeklcrden sonra aile için- de -hele hele çok oburluk edildiği kış akşamlannda- bundan bir iki bardak içtiniz mi hiçbir sıkıntı kalmaz. Diğer bir özelliği de kü- pün içinden aldığınız miktar ka- dar tekrar içine su koymanız, tü- kenmez adı da buradan geliyor. Bu Mardik Usta'nın icadı mıydı, değil miydi bilmiyonım, ama bu- nu ondan başka yapan kimse de görmedim. Kadıköy'ün Mardik Ustası da o tramvay yolunun unu- tulmazlan arasına kanştı. Altıyol'dan Çukurbostan'a inen yol eskiden dar bir sokak gi- biydi. Sağ taraftaki demirci dük- kânlarından örste dövülen derai- rin çekiç sesleri gdirdi bu yolda, ca stada gider, Lefter'in, Küçük Fikret'in, Müjdat'ın kaleci Ci- hat'm antrenmanlaruu seyreder- dik. Hele 19 Mayıs gösterileri... bando eşliğinde yapılan hareket- ler.. kızlar beyaz bluz ve şort, er- kekler beyaz atlet fanila, beyaz pantolon.. yeşil saha üzerinde ne kadar güzel bir görünüm verirler- di. Pırıl pırıl beyinli, dinamik ka- falı Atatürk Türkiyesi'nin bu gü- zel gençlerinin 19 Mayıs hareket- leri, seyredenlere büyük heyecan verirdi. Dünyanın hayran kaldı- ğı ve mucızelerin yaratıldığı bir kurtuluş savaşından çıkan ülke gene Atası'nın önderliğinde çağ- daşlığa ulaşmıştı. Savaşı ve işgal günlerinı yaşayan insanlanrruzdav BtR ZAMANLAR KÖPRÜ — Yandan çarklı vapurlann gelip yanaştıgı Galata Köprusu'nden agır agır geçen tramvaylar. Bir zamanlann İstanbul'undan bir sahne. B'ahariye'den Moda'ya gelen tramvay, burada iskeleye inen yokuşun başında durur. Koço'nun gazinosunun önündeki yokuştan Moda İskelesi'ne inelim.. Saat 18.30. Birazdan köprüden kalkan yandan çarklı vapur gelecek. Neveser, Basra ya da Halep. Çarklı vapurlar hele mehtapta akşamcıların mekânı, çilingir sofralarının kurulduğu yerdir. Yandan çarklı da tramvay gibi bir dosttur. BHz tramvayla Kıfiltoprak'tan sonra Kalamış durağına doğru devam edelim. Kalamış tramvay durağmda indiniz mi, vapur iskelesine inen yolun hemen köşesinde ünlü Todori'nin meyhanesi vardır. Kışın küçük kapalı yeri, yazları ise büyük çmarlarm gölgelediği bahçesinden kimler gelip kimler geçmiştir. Selahattin Pınar buranın en vefalı müşterisiydi, son nefesini de burada verdi. Büyükada'ya geçer, diğer adala- ra da uğrayarak köprüye geri dö- nerdi. Bu yandan çarklı vapurun keyfini akşamcılar çıkanrlardı da- ha çok. Çoğunluğunu Karaköy veya Eminönü'nün Rum esnafı meydana getirirdi, zaten hepsi to- pu topu bes-on kişiyi geçmezdi. Pervanesi olmadığı için bu vapu- run alt kıç üçtü, titreşimsiz olur, dümen üstündeki kafesli düzluğe peynir, domates, salatalık ve ka- vundan oluşan çilingir sofraları- nı kurarlar, adaya kadar yol bo- yu raküanru içer, aralarında soh- bet ederlerdi. Rakı içmediğim o günlerde büyük bir zevkle, bu zevk sahibi akşamcılan seyreder- dim vapurun yan tarafından. Cumartesi geceleri de bir yan- gitar dörtlüsünü belki de o yıliar- da tstanbul Radyosu'nda düzen- li emisyonlar olan Aleksandr Zamboğlu gitar kuartetiydi, kimbilir? ni bilmediğımiz gibi bu yandan çarklı vapurlan da söktük, yok et- tik. tki geminin çarklarını "Karamürsel" Lsimli bir araba va- puru yapıp baştan ve kıçtan bu gemiye monte ettiler. Bir süre ça- hştı, sonra o da yok olup gitti. Bu- gün, o yandan çarklı vapurlar ko- runsaydı Istanbul için nasıl bir de- ğer olurlardı. Bir Moda tramvayı dedik neler hatırladık. Şimdi de yeşil tabelalı 6 hat numaralı Kadıköy- muhakkak. Bunun yamndaki "Sencil" mağazası ise radyo, pi- kap, plak, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi şeyler satardı. tşin güzel yanı yeni çıkan plaklan (ta- bii 78 devirli taş plakiardı bunlar) vitrin üzerine, dışarıya astığı ho- parlörü ile gelip geçenlere duyu- rurdu. Oradan geçtikçe ne güzel müzikler duyardık. Nat-King Co- le, "Kısas Kısas" yeni çıkmış, "Kalamış" veya "Abeste Çek Kiirekleri" Münir Nureddin'in yeni plaklan, hep buradan duyup haberdar olduğumuz muziklerdi. Yıl 1948, tstanbul Radyosu henüz yayına başlamadığı için o görevi "Sencil Ticaret" mağazası yapı- yordu. Sonradan öğrendim ki bu- rarun sahibi Sadettin Sencil, 1938 kolay kolay kimseye vermezdi. Nasılsa babama tükenmez yapı- mını öğretmişü. Kış aylannda ev- de yapardık. Çok basitti aslında, fakat buna karşılık lezzeti hari- kaydı. Kısaca anlatmadan geçe- meyeceğim. tçi sıriı bir küp ola- cak, içine su doldurduktan sonra kış meyvelerinin hepsinden birer miktar alıp, üzerlerini toplu iğne ile iğndeyip içine atacaksınız, yal- nız en önemli meyvesi muşmula diğer adıyla dongel, bu meyve ol- madan tükenmez kurulmuyor. Sonra, bir süre -bu birkaç hafta olabilir- her gün bir kepçe ile tü- kenmezin suyu savrulacak yani havalandırılacak. Suyun rengi ha- fıf san olduğu zaman tükenmez olmuştur. Konuklanmza ikram aralarında bir iki kalaycı dükkâ- nı vardı sanırım, sonra bakkal gi- bi dükkânlarla yolun sonu bugün oto galerisi olan yemyeşil sebze- lerin bulunduğu Çukurbostan'da biterdi. Yoğurtçu Parkı, kıyısın- da dizili pırıl pırıl sandallan ile bir gezinti yeriydi Kadıköylüler için. Kurbağalı Dere'nin denize açüan ağzında 194O'lı yılların başında balık tutulduğunu çok iyi ha- tırlanm. Derenin üzerindeki taş köprü- yü geçince eski Fenerbahçe Stadı karşınıza gelirdi. Saha şimdiki gi- bi değil, tren yoluna dikine doğ- ru uzardı. Kapalı ve açık tribün- ler ahşaptı ama bize çok şirin ge- lirdi. Baa günler okuldan çıkın- o buruk ve ezik günlerin acısı böy- le günlerde sevince ve mutluluğa dönüşüyordu. Fenerbahçe Stadı'nın önünde aynca bir tramvay hattı daha var- dı. Maç günlerinde iki üç tramvay gelir, burada bekler, maç bitince de Üsküdar ve Kısıklı tarafınm yolcusunu alır giderdi. Düşünün, şimdiki kalabalığı bir de o zaman iki üç tramvay sığan iki ayn sem- tin yolcularmı. Kızütoprak tramvay durağında inip sağa dönünce Rüştiye So- kak'tan doğnıca Kalamış'ın deniz kenarına inersiniz. Sahili boydan boya kumsal, tertemiz bir denizi vardı, Kalamış'ın. Yazgünleri ya sahilden ya da kiralık bir sandal- la açılır güneşlenir, deniz banyo- nuzu alır, rahatlamış olarak evi- nize dönerdiniz. Ne çevre kirlili- ği ne deniz kirliliği. Bu sözcükler bilirunezdi o yıliarda. Kalamış ile Yoğurtçu arasında Kördere çayın vardı. Yemyeşil ot- lan olmayan, yer yer sazhklar bu- lunan kıraç bir topraktı burası. Pilot Vecihi Hiirkuş, burayı ken- dine alan olarak seçmişti. Çayuın yanında ahşap bir hangar, içinde tek motorlu küçük bir uçak var- dı, oradan geçtikçe tahta kapısı- nın arasından merakla uçağı sey- rederdik. Şimdi bu Kördere çayı- nnın yerinde Fenerbahçe Kulü- bü'nün çalışma sahası bulunuyor. Rüştiye Sokağı'nın sonunda, sol- da bir çay bahçesi vardı. Parmak- lıkları tahtadan, üsttt hasır döşe- li şirin bir sahil gazinosuydu. Bi- zira gibi denizi ve tabiatı seven ai- leler yaz akşamları yemeklerini alıp buraya gdir, akşam gurubu, gece de mehtabı seyrederek ye- mekler yenilir, eş dostla sohbet edilir sonra tramvayla evlere dö- nülürdü. Bu gazinonun güler yüzlü, ts- tanbul efendisi bir sahibi vardı. Son çıkan 78 devirli plaklan ta- kip eder ve onlan müşterilerine günün değişen manzaralanna gö- re pikabmdan dinletirdi. Kalamış koyunda akşam günün batışı ay- rı ayrı güzellikler sergiler insanla- ra, turuncu renkler suyun üzerin- de yavaş yavaş erguvan rengine dönuşür, sonra koyu mavi ve mo- ra dönüşerek gün ufukta batardı. Gazinonun hoparlöründen bir şarkı duyulur o saatlerde, Mttzey- yen Senar'ın sesinden "Enginde ya>aş yavaş, günün minesi soldu. ' Derdim bana arkadaş bugun dc akşam oldu." Bu şarkıyla gün bü- lunleşirdi sanki. Sonra başka bir plaktan Barnabas von Geczy Or- kestrası ve "Tango Bolero". Bu- nun gibi daha birçok güzel parça- lar bu akşam peyzajmı tamamlar- dı. Demek o yılların gazinoculan bile kaliteli insanlarmış ve müşte- rilerine kaliteli müzik zevki verir- lermiş. Biz tramvayla Kıaltoprak'tan sonra Kalamış durağına doğru de- vam edelim.. Kalamış tramvay durağında indiniz mi vapur iske- lesine inen yolun hemen köşesin- de ünlü Todori'nin meyhanesi vardır. Kışın küçük kapalı yeri, yazları ise büyük çınarlann göl- gelediği bahçesinden, kimler ge- lip kimler geçmiştir. SeUbattia Pı- nar buranın en vefalı müşterisiy- di, son nefesini de bir şubat günü burada verdi. Kalamış ve Kadı- köy'ün okur-yazar ve sanatçı in- sanlan devam ederdi buraya. Radyolanmızda yülarca tarihi ko- nuları işlemiş Feridaa Fazd Tiil- bentci, romancı Esat Mahmnt Ka- rakurt hemen aklıma gelen isim- ler. Ahmet Rasim, yalnız başına bir masada oturup hüzünlendiği bir akşamda şu dızeleri yazmıştı Todori'nin bahçesinde: "Bir gön- lütne bir haii perişamm baktım, / Zalim seni yad eyleye an eyleye çakbm. / Sen yoksun o yok ben yalnız çıldıracaktnn. / Zalim se- ni yad eyleye ah eyleye çaküm." Kaybolan bir aşkın sonunda, ki keder ve o akşam yanında olma- yan yakın bir arkadaşının da yok- luğu ile meydana gelen bu dört- lük sonradan Tatyos Efendi'nin rast makanundaki bestesiyle unu- tulmaz bir şarkı olacaktı. Mezelerinin lezzeti, sohbetleri- nin derinliği ve insanlarırun incc- liği ile hakiki bir entelektüel mey- hanesiydi Todori. Şimdi yerinde Maliye Bakanlığı'nın lokali bulu- nuyor, herkese açık değil artık. Yarın: Kalamış'a birbüet S ( P H İ K A K A M A \ (Em.Kur.Alb.Eski VföA iiyeid)3 0 Y I L S O N R A 2 7 M AYIS 27 Mayıs'ın ruhu demokrasi ve özgürlüktü—17— 27 Mayıs devriminin Türk top- lumuna kazandırdığı en büyük ürün 1961 Anayasası'dır. Bu ana- yasanın sosyal hukuk devleti içe- riği, kişi hak ve hürriyetlerine ve sosyal adalete dayalı niteliği gide- rek ulkede köklü oluşumlarm da- yanagı olmuştur. Bu nedenle 1961 Anayasası'nın bizzat kendisi dev- rimin itici gücü olmuştur. Tam ve dürilsl uygulansaydı devTİmi sü- rekli hale getirecekti. Bunun da en başta gelen koşulu özgürlükçü or- tamın korunmasıydı. Çıkar çevre- lerinin, işbirlikçilerin özgürlükçü ortamın bozulması için yoğun ça- balanrun nedeni kolayca anlaşüı- yordu. Emeğe ve işgücüne dayalı toplumun alt kesitleri bunu an- layabilecek bilinç düzeyine ulaşa- bilselerdi karşı devrimcilerin tez- gâhladıklan oyun bozulacak, kur- duklan komplo yok edilecekti. 1980 öncesinde oluşturulan anarşi ve terör, 12 Eylül'ün olumsuz or- tamına kapıyı araladı. 27 Mayıs'ın getirdikleri ve top- luma kazandırdıklan arasında bir dönemi karakterize etmeye yete- cek önemli kurum ve kuruluşlar, yasalar mevcuttur. Bunlar şöylece Özetlenebilir: 1. Laik, sosyal bir hukuk dev- letini bütün kurum ve kurullarıy- la sağlayan 1961 Anayasası, 2. Anayasa Mahkemesi, 3. EJevlet Panlama örgütü, 4. Grev ve toplusözleşme hakkı, 5. Bağımsız yargı ve hâkim gu- vencesi, 6. 222 sayılı ilköğretim ve eği- tim yasası, 7. Sağlık hizmetlerinin sosyal- leştirilmesi, 8. Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu'nun kurulması, 9. Devlet gelirlerinin arttınlma- sını sağlayan Gelir Vergisi Kanu- nu'ndaki köklü değişikler, 10. Özerk üniversite ve TRT, 11. Türk Standartlan Enstitüsü, 12. Yedeksubay öğretmenler uy- gulaması, 13. Devlet Personel Dairesi'nin kurulması, 14. Türk basınını daha önceki besleme basın döneminden kurta- ran Basın İlan Kurumu'nun kurul- ması, 15. Basın Fikir lşçileri Kanunu, 16. Seçimlerin temel hükümle- ri yasası. 1963'te kurulan Türkiye Bilim- sel ve Teknik Araştırma Kurumu- nun (TÜBtTAK) kunıluş hazırhk- ları da 1960-1961 Milli Birlik Ko- mitesi'nce başlatılmıştır. 1961 Anayasası'nın getirdiği öz- gürlükçü ortamla demokratik ya- şam yeni boyutlara ulaştı. Basın ve duşün ozgurluğu toplumsal uyaruşa hız getirdi. Ülke sorunla- rının yüzeye çıkarıhp eleştirilme- si, topluma mal edilmesi, çözüm yollarının aranması tonluma yr- İi bir dinamizm ve yeni kusaklara bilinç getirdi. Hukuk devleti ku- rum ve kumluşlanyla sosyal geliş- menin, sosyal adalet ve sosyal dev- let doğrultusundaki çabalann uy- gun ortamını hazırladı. Planlı kalkınma ılkesinin bir anayasa hükmü haline getirilme- si ve Devlet Planlama Örgütü'nUn kurulmasıyla ekonomik kaynak- dış politikarnızda, karanlık ve onur kırıcı bir dönemden sonra "Bagımsızlık ve özgürlük savaşı veren ulusların destekleneceginden" soz eden bu belge, kuşkusuz politik yaşantı- mızda yeni bir dönemin başlangı- çalışanlann sosyal haklan güvence altma ahnmış, demokrasiye ina- nanların sayısı çoğalmıştır. 27 Mayıs toplumda karşıt siya- sal görüşler arasındaki tartışma ortamını ve çekişmeyi yumuşat- mıştır. Karşıt görüşlerin aralann- vardı. Bu iktidarın seçimlerden korktuğu ortaya çıkmıştı. Kurtu- luşu diktaya yönelmekte anyordu. 30 yıl sonra devrin Cumhurbaşka- nı Cdal Bayar'ın anılanna atıf ya- pılarak, açıklanan yaymlarda, "Genelkunnay Başkam'm Başba- Mayıs Devrimi'nin Türk toplumuna kazandırdığı en büyük ürün 1961 Anayasası 'dır. Bu anayasanın sosyal hukuk devleti içeriği, kişi hak ve hürriyetlerine ve sosyal adalete dayalı niteliği, giderek ülkede köklü ohışumlann dayanağı olmuştur. Tam ve dürüst uygulansaydı devrimi sürekli hale getirecekti. Bunun koşulu özgürlükçü ortamdı. Yanılanlar bir yandan 22 şubatta, 21 mayısta ve daha beteri 12 Mart'ta ve özellikle 12 Eylül'de, 27 Mayıs ilkeleriyle çelişkiye düşerek öte yandan tutucu niteiikleriyle de ayak bağı olarak sosyal ve toplumsal gelişmelerin tökezleticileri olmuşlardı. 27 Mayıs inkârcıları da tarihin dönemecinde tepetaklak yerlerini alacaklardır. lann sorumsuzca ısrafı önlenerek ulusal gelirin hızla arttınlması yol- lan açıldı. Bu sayede ve planlı kal- kınma sonucu sanayi kesiminin gelişmesi hızlanmış ve işgücu ya- pısının, modem toplum doğrultu- sunda, nitelik değiştirmesine ola- nak hazırlamıştır. 18 Eylül 1960 tarihli Resmi Gazete*de yayımla- nan Milli Birlik Komitesi'nin gö- rüş ve direktifleri 27 Mayıs devri- minin tarih sayfalannda şerefli ye- rini saptayan gurur verici bir bel- gedir. Ülke sorunlarına sosyal ve bilimsel açıdan ilk kez bakan ve cını simgelemektedır. Toplumlar kin ve nefretten, yanlış yargılardan arındıkça gelecekte tarihçiler 27 Mayıs'ın başarıh sonuçlarını öNilnçle sıralayacaklardır. 1960"tan sonra başlatılan planlı kalkınma döneminde Türkiye'nin fert başı- na düşen ulusal milli geliri, 20 yıl içerisinde, 260 dolardan 1100 do- lara çıkmıştır. Bu 20 yıl içinde okur yazar olmayanların oranı yüzde 68'den yüzde 30'a duşürül- müştür. 1961 Anayasası'nın getir- diği özgürlük ortamında büyük kitleler bilinçlenmiş, işçilerin ve da diyalog kurmalannın yolları- nı açmıştır. 1975'lerden sonra girilen anar- şik ortamın 27 Mayıs'la hiçbir il- gisi yoktur. Bu sonuç siyaset alan- larının yeni lideTİerinin vurdum- duymaz ve beceriksiz yönetimle- rinin sonucudur. Sonuç 27 Mayıs öncesi günlerde ana- yasa dışı tutum ve davranışlany- la meşruiyetini yitirmiş bir iktidar kanlığa getiremedikleri" için son- radan hayıflanan zihniyetin özle- mini görüyoıuz. Demokrasi, öz- gürlük, insan hakları, anayasaya aykırı yasaların düzdtileceği vaat- leri içerisinde dürüst ve serbest se- çimlerle iktidara gelen bir parti kendi yükselişine yaşam veren de- ğerleri birer birer yemiş, tu- ketmişti. Demokrasi ve özgürlüklere, Atatürk devrimlerine dayah yeni bir yönetim için ihtilalden başka çare kalmamıştı. O günlerde ka- mu vicdanının beklenüsi de bu idi. 30 yıldan beri her yerde hep şu- nu söylüyorum: Birkaç gün önce- sinde serbest ve dürüst bir seçim yapılabileceği inandınlarak yakın bir seçim tarihi ilan edilebilmiş ol- saydı, bir müdahale hiçbir zaman söz konusu olamazdı. 27 Mayıs 1960 devrimi diye ad- landırılan tarihi olay köklü ince- lemeleri gerektiren toplumsal bir davranışın üriınüdür. Ortamı, olu- şumu, gelişmesi ve sonuçları kav- ranmadan -ister lehinde olsun, is- ter aleyhinde olsun- hakkında yü- zeysel yargılara varmak yamltıcı olmuştur. Yanılanlar bir yanda 22 şubatta, 21 mayısta ve daha bete- ri 12 Mart'ta ve özdlike 12 Eylül 1 de 27 Mayıs ilkeleriyle çelişkiye düşerek öte yandan tutucu niteiik- leriyle de ayak bağı olarak sosyal \e toplumsal gdişmderin tökezle- ticileri olmuşlardı. Tarihin akışı- nı bir zaman perspektifi içerisin- de göremeyenler yaşadıklan dö- nemde bir kısım insanları kandı- rabilmiş ve peşlerinden sürükleye- bilmiş olsalar da yapıtları sürekli olamamış ve bir sonraki kuşakla- rın lanetleri üzerlerinde olarak ta- rihin donemeç noktalarında tepe- taklak oturmuşlardır. 27 Mayıs öncesinde tarihin düz ovalardaki durgun akışı dik ve de- rin vadilerde uğultuya sokulmuş- tur. tç barış bozulmuş, toplumun geleceğine yönelik mutlu yaşantı ozlemi yok olmuştur. Bu ortamın sosyolojik incelenmesi yapılma- dan 27 Mayıs'ın oluşumu üzerin- de yargıya varmak her zaman yü- zeysel olmaya ve yanıltıcı kalma- ya mahkûmdur. Yüzeyde kalanlar Türkiye'ye yeni Türkiyeler kattık- ları savında bulunsalar bile top- lumsal ve sosyal hiçbir soruna çö- züm getiremeyeceklerdir. Yanılan- lar ise 12 Eylül'de yaptıkları gibi yeni özentiler içerisinde özgürlük ortamını boğmak durümunda ka- lacaklardır. 27 Mayıs devrimi ve onun ürü- nü olan 1961 Anayasası Türk dev- rim tarihinde onurlu yerini kazan- mıştır. Toplumun mutlu yarmla- rına 1961 Anayasası'nın öngördü- ğü özgürlükçü ortam yeniden ku- rularak ulaşılabilecektir. 27 Mayıs inkârcıları tarihin dö- nemecinde tepetaklak yerlerini alacaklardır. Tarihin akışı daima ileriye dönüktür ve değişmeyecek- tir. Sosyal ve ekonomik koşulla- nn oluşturduğu siyasal ve toplum- sal yaşamın zaman içerisindeki akışı bir ırmağın süzulüşü gibidir. Sert yamaçlarda hızh ve gürültü- lü, düz ovalarda durgun ve ağır- başlı, dik vadilerde doğanın bağ- rından kopan bir uğultu içinde.. Senteze erişemeyen tarih anla- yışı ancak çocuk masallanna ko-. nu olmak durumundadır. Masal-'. lar eğlendirici, fakat tarih ibret ve-' ricidir. BİTTt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle