Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
T R A M \ GUNLER
5 HAZÎRAN 1990
î M E R A G A N
Tramvaydan inip, mehtaba çıkardık9/ X. ' 3 _. _.,Artık Bahariye tramvay dura-
ğından hareket etmenin zamanı
geldi sanırım. Biz Moda'ya doğ-
ru yolumuza devam edelim. Ba-
hariye Caddesi'nin sonundaki
Moda tlkokulu önünde tramvay
yolu S şeklinde bir virajla döner,
biraz ileride de doksan derecelik
gene dar bir virajla "Cem Soka-
ğV'na girer. Bu dar virajlardan
dönen tramvayın tekerlekleri ray-
larla sününürken ince ince sesler
duyarsınız, sabahtan gece yarısı-
na kadar çalışıp duran tramvay,
ya halinden şikâyet ediyor ya da
günün yorgunluğunu atıyor gibi-
dir bu virajlarda. "Cem SokagY'-
nın sonunda o zamanki "Moda
Kız Sanat Enstitiisa" şimdiki
"Kadıköy Pratik Kız sanat
Okufo" vardır. Bu köşeyi de dö-
nünce Moda tramvayı, Moda
Caddesi'ne çıkar ve iskeleye inen
yokuşun baştndaki son durağına
gelir.
Moda, tstanbul'un ve Kadı-
köy'ün çok temiz ve kibar semt-
lerinden biridir. Eskiden olduğu
gibi şimdi de bu özelliğini nispe-
ten koruyabiliyor. Ülkemizde çe-
şitli alanlarda ün yapmış kişiler
oturmuştur Moda'da. tstiklal
Marşımızın bestecisi Zeki Üngör,
onun oğlu besteci Ekrem Zeki
Üa, yazar Falih Rıfkı Alay, Ka-
dıköylü şair Salih Zeki. şair fey-
lesof Rıza Teyfık Bölükbaşı, spor
adamı Zeki Rıza Sporel ve ülke-
mizin 6. Cumhurbaşkanı Fahri
Korntörk, hemen aklıma gelen
isimler.
Şimdi Moda, tramvayuu bıra-
kalım, o Kadıköy iskelesine geri
dönsün, biz de yavaş yavaş Ko-
ço'nun gazinosunun önündeki yo-
kuştan Moda iskelesine inelim.
Koço, Kadıköy'ün en ünltt ve te-
miz meyhaneierinden biriydi. Yü-
lardır gitmiyorum, eski özelliğini
bilmem koruyor mu? Bu gazino
nun altında büyük bir kayıkhane
vardır, yazları sandal kiraya ve-
rirler, kışın da kendi kayıkları ile
beraber özel tekneleri de buraya
çekerlerdi. Artık sahillerimizde
yatlann bol boi bulunduğu bu dö-
nemde kayık kalmadığı için ka-
yıkhaneler de yathane oldu. Ko-
ço'nun karşısında, sağda Moda
Deniz Kulübü eski binası vardır.
Yaz geceleri içerdekilerden çok dı-
şarda dinleyicisi olurdu buranın.
O güzelim yaz gecelerinde Kadı-
köylü gençlerin piyasa yeriydi
Moda iskelesi. En seçkin müzis-
yenlerimizin orkestraları, bazen
bir yabancı solist, bazı yazlar da
bir ttalyan orkestrası o günlerin
müziklerinin en güzel örneklerini
dinJetirlerdi biz dışardakilere. Ya-
zın bir veya iki defa Deniz Kulü-
bü'nde Münir Nureddin'in kon-
seri olurdu. Hele mehtap da var-
sa tadına doyulmazdı o konserle-
rin. Kulübün önünde denizde san-
dallardan bir ada meydana gelir-
di bu gecelerde. Kaliteli müziği
seven ve anlayan da ne kadar çok-
muş o zaman.
Bu geceleri anarak, biz iskele-
ye doğru yolumuza devam ede-
lim. Saat 18.30, birazdan köprii-
den kalkan yandan çarklı vapur
gelecek. Ben son kalan üç yandan
çarklı vapunı tarudım "Neveser",
"Basra" ve "Halep". Bunlar için
"tanıdım" deyimini kullandım,
çünkü bizler için bu vapur ve
tramvaylaı yakın bir dostumuz gi-
biydi. Onlarla bütünleşmiştik ade-
ta. Yülarca bizleri, o vapurlar gü-
vertelerinde taşıdılar, lodos fırtı-
nalarına göğüs gererek bizi sali-
men iskelelere ulaştırdılar. tstan-
bul'un tramvayh günlerini yaşa-
yanlar ve hele Adalar veya
Kadıköy'de oturanlar yandan
çarklı vapurlan çok yakından ta-
nırlar.
Sabahlan aynı iskelelere uğra-
yan yandan çarklı, akşam da ay-
nı iskelelere uğrayarak dönerdi.
Moda'dan bu vapura binmek, sı-
cak yaz akşamlannın deniz üze-
rindeki serirdiğinde pek keyifli
olurdu. Hele kafa dengi bir iki ar-
kadaşınız da varsa yanıruzda ko-
nuşmaların sonu gelmez, bir bö-
lümü ertesi güne kalırdı. Moda'-
dan kalkan yandan çarklı vapur
Kalamış'a gider bazı gençler de
bir bolümü suyun dışında gözü-
ken dumenine tutunur, Kalamış'a
kadar gelir sonra yüzerek Moda'-
ya geri dönerlerdi. Kalamış'tan
sonra Caddebostan, Suadiye.
Bostancı ve Maltepe'ye uğrayarak
dan çarklı vapur, Büyükada'dan
kalkar bütün adalara ve Kadı-
köy'e de uğrayarak Köprü'ye dö-
nerdi sabaha karşı 02.00 suların-
da. Mehtaplı güzel bir yaz gece-
sinde adadan dönerken yandan
çarkluun üst güvertesinde gitarları
ile çalıp söyleyen bir Rum grubu-
na rastladım. Çok güzel müzik
yapıyorlardı, o yıliarda moda
olan Latin müziğinin en güzel
parçalarını etrafa toplanan vapur
yolculan da büyük bir zevkle din-
liyorlardı. Vapunın arka tarafın-
da kalan ayın sudaki akisleri,
çarklardan çıkan köpüklere ve bu
mdodilere karışıp Marmara'run o
tertemiz suyunda kaybolup gidi-
yordu. O zaman tanımadığım bu
FeneTbahçe tramvayı ile o tarafa
doğru yolumuza devam edelim.
Altıyol Kadıköy'ün dağılım nok-
tası gibiydi, tramvaylar buradan
gidecekleri hatlara saparlar, in-
sanlar bu yol üzerinden evlerine
dönerlerdi. Sözün kısası Altıyol'-
dan yolu geçmeyen Kadıköylü
yoktu. Altıyol'da sırtımızı Kadı-
köy iskelesine dönüp durduğumuz
zaman karşımızda iki büyük dük-
kân vardı, solda "Nel Kitabevi"
sağda "Sendl Ticaret". Net Ki-
tabevi'nin güler yuzlıi, konuşkan
bir sahibi vardı. Kitap sevmeyen-
lere bile kitabı sevdiren bir insan-
dı. Her Kadıköylü öğrencinin bu
kitabevinden ya defter kalem, ya
da bir kitap alışverişi olmuştur
yılı Ankara-^Radyosu'nun ilk ya-
yın teknisyenlerindenmiş. Nere-
den nereye değil mi? lnsan bir
dükkân da açsa meslek kalitesi
hemen belli oluyor.
Telefon Santrah Caddesi'nden
aşağı doğru, şimdiki "Feza Sine-
ması"na doğru inerken yolun ba-
şında Kadıköy'ün hatta ülkemi-
zin, diyebilirim en güzel turşusu-
nu yapan bir kişi vardı, Maıdik
Usta. Eski Kadıköylüler çok iyi
bilirler, Mardik'in turşusu üstü-
ne Istanbul'da turşu yoktu. O na-
sıl bir ustalıktı bilemiyorum, ara-
dan bunca yıl geçti, ben, o lezzette
turşu bir daha yemedim. Bir de
Mardik Usta'nın yalnız onun yap-
tığı bir tükenmezi vardı, sırnm da
eder yemeklcrden sonra aile için-
de -hele hele çok oburluk edildiği
kış akşamlannda- bundan bir iki
bardak içtiniz mi hiçbir sıkıntı
kalmaz. Diğer bir özelliği de kü-
pün içinden aldığınız miktar ka-
dar tekrar içine su koymanız, tü-
kenmez adı da buradan geliyor.
Bu Mardik Usta'nın icadı mıydı,
değil miydi bilmiyonım, ama bu-
nu ondan başka yapan kimse de
görmedim. Kadıköy'ün Mardik
Ustası da o tramvay yolunun unu-
tulmazlan arasına kanştı.
Altıyol'dan Çukurbostan'a
inen yol eskiden dar bir sokak gi-
biydi. Sağ taraftaki demirci dük-
kânlarından örste dövülen derai-
rin çekiç sesleri gdirdi bu yolda,
ca stada gider, Lefter'in, Küçük
Fikret'in, Müjdat'ın kaleci Ci-
hat'm antrenmanlaruu seyreder-
dik. Hele 19 Mayıs gösterileri...
bando eşliğinde yapılan hareket-
ler.. kızlar beyaz bluz ve şort, er-
kekler beyaz atlet fanila, beyaz
pantolon.. yeşil saha üzerinde ne
kadar güzel bir görünüm verirler-
di. Pırıl pırıl beyinli, dinamik ka-
falı Atatürk Türkiyesi'nin bu gü-
zel gençlerinin 19 Mayıs hareket-
leri, seyredenlere büyük heyecan
verirdi. Dünyanın hayran kaldı-
ğı ve mucızelerin yaratıldığı bir
kurtuluş savaşından çıkan ülke
gene Atası'nın önderliğinde çağ-
daşlığa ulaşmıştı. Savaşı ve işgal
günlerinı yaşayan insanlanrruzdav
BtR ZAMANLAR KÖPRÜ — Yandan çarklı vapurlann gelip yanaştıgı Galata Köprusu'nden agır agır geçen tramvaylar. Bir zamanlann İstanbul'undan bir sahne.
B'ahariye'den Moda'ya gelen tramvay, burada iskeleye inen
yokuşun başında durur. Koço'nun gazinosunun önündeki
yokuştan Moda İskelesi'ne inelim.. Saat 18.30. Birazdan
köprüden kalkan yandan çarklı vapur gelecek. Neveser, Basra
ya da Halep. Çarklı vapurlar hele mehtapta akşamcıların
mekânı, çilingir sofralarının kurulduğu yerdir. Yandan çarklı
da tramvay gibi bir dosttur.
BHz tramvayla Kıfiltoprak'tan sonra Kalamış durağına
doğru devam edelim. Kalamış tramvay durağmda indiniz mi,
vapur iskelesine inen yolun hemen köşesinde ünlü Todori'nin
meyhanesi vardır. Kışın küçük kapalı yeri, yazları ise büyük
çmarlarm gölgelediği bahçesinden kimler gelip kimler
geçmiştir. Selahattin Pınar buranın en vefalı müşterisiydi, son
nefesini de burada verdi.
Büyükada'ya geçer, diğer adala-
ra da uğrayarak köprüye geri dö-
nerdi. Bu yandan çarklı vapurun
keyfini akşamcılar çıkanrlardı da-
ha çok. Çoğunluğunu Karaköy
veya Eminönü'nün Rum esnafı
meydana getirirdi, zaten hepsi to-
pu topu bes-on kişiyi geçmezdi.
Pervanesi olmadığı için bu vapu-
run alt kıç üçtü, titreşimsiz olur,
dümen üstündeki kafesli düzluğe
peynir, domates, salatalık ve ka-
vundan oluşan çilingir sofraları-
nı kurarlar, adaya kadar yol bo-
yu raküanru içer, aralarında soh-
bet ederlerdi. Rakı içmediğim o
günlerde büyük bir zevkle, bu
zevk sahibi akşamcılan seyreder-
dim vapurun yan tarafından.
Cumartesi geceleri de bir yan-
gitar dörtlüsünü belki de o yıliar-
da tstanbul Radyosu'nda düzen-
li emisyonlar olan Aleksandr
Zamboğlu gitar kuartetiydi,
kimbilir?
ni bilmediğımiz gibi bu yandan
çarklı vapurlan da söktük, yok et-
tik. tki geminin çarklarını
"Karamürsel" Lsimli bir araba va-
puru yapıp baştan ve kıçtan bu
gemiye monte ettiler. Bir süre ça-
hştı, sonra o da yok olup gitti. Bu-
gün, o yandan çarklı vapurlar ko-
runsaydı Istanbul için nasıl bir de-
ğer olurlardı.
Bir Moda tramvayı dedik neler
hatırladık. Şimdi de yeşil tabelalı
6 hat numaralı Kadıköy-
muhakkak. Bunun yamndaki
"Sencil" mağazası ise radyo, pi-
kap, plak, buzdolabı, çamaşır
makinesi gibi şeyler satardı. tşin
güzel yanı yeni çıkan plaklan (ta-
bii 78 devirli taş plakiardı bunlar)
vitrin üzerine, dışarıya astığı ho-
parlörü ile gelip geçenlere duyu-
rurdu. Oradan geçtikçe ne güzel
müzikler duyardık. Nat-King Co-
le, "Kısas Kısas" yeni çıkmış,
"Kalamış" veya "Abeste Çek
Kiirekleri" Münir Nureddin'in
yeni plaklan, hep buradan duyup
haberdar olduğumuz muziklerdi.
Yıl 1948, tstanbul Radyosu henüz
yayına başlamadığı için o görevi
"Sencil Ticaret" mağazası yapı-
yordu. Sonradan öğrendim ki bu-
rarun sahibi Sadettin Sencil, 1938
kolay kolay kimseye vermezdi.
Nasılsa babama tükenmez yapı-
mını öğretmişü. Kış aylannda ev-
de yapardık. Çok basitti aslında,
fakat buna karşılık lezzeti hari-
kaydı. Kısaca anlatmadan geçe-
meyeceğim. tçi sıriı bir küp ola-
cak, içine su doldurduktan sonra
kış meyvelerinin hepsinden birer
miktar alıp, üzerlerini toplu iğne
ile iğndeyip içine atacaksınız, yal-
nız en önemli meyvesi muşmula
diğer adıyla dongel, bu meyve ol-
madan tükenmez kurulmuyor.
Sonra, bir süre -bu birkaç hafta
olabilir- her gün bir kepçe ile tü-
kenmezin suyu savrulacak yani
havalandırılacak. Suyun rengi ha-
fıf san olduğu zaman tükenmez
olmuştur. Konuklanmza ikram
aralarında bir iki kalaycı dükkâ-
nı vardı sanırım, sonra bakkal gi-
bi dükkânlarla yolun sonu bugün
oto galerisi olan yemyeşil sebze-
lerin bulunduğu Çukurbostan'da
biterdi. Yoğurtçu Parkı, kıyısın-
da dizili pırıl pırıl sandallan ile bir
gezinti yeriydi Kadıköylüler için.
Kurbağalı Dere'nin denize açüan
ağzında 194O'lı yılların başında
balık tutulduğunu çok iyi ha-
tırlanm.
Derenin üzerindeki taş köprü-
yü geçince eski Fenerbahçe Stadı
karşınıza gelirdi. Saha şimdiki gi-
bi değil, tren yoluna dikine doğ-
ru uzardı. Kapalı ve açık tribün-
ler ahşaptı ama bize çok şirin ge-
lirdi. Baa günler okuldan çıkın-
o buruk ve ezik günlerin acısı böy-
le günlerde sevince ve mutluluğa
dönüşüyordu.
Fenerbahçe Stadı'nın önünde
aynca bir tramvay hattı daha var-
dı. Maç günlerinde iki üç tramvay
gelir, burada bekler, maç bitince
de Üsküdar ve Kısıklı tarafınm
yolcusunu alır giderdi. Düşünün,
şimdiki kalabalığı bir de o zaman
iki üç tramvay sığan iki ayn sem-
tin yolcularmı.
Kızütoprak tramvay durağında
inip sağa dönünce Rüştiye So-
kak'tan doğnıca Kalamış'ın deniz
kenarına inersiniz. Sahili boydan
boya kumsal, tertemiz bir denizi
vardı, Kalamış'ın. Yazgünleri ya
sahilden ya da kiralık bir sandal-
la açılır güneşlenir, deniz banyo-
nuzu alır, rahatlamış olarak evi-
nize dönerdiniz. Ne çevre kirlili-
ği ne deniz kirliliği. Bu sözcükler
bilirunezdi o yıliarda.
Kalamış ile Yoğurtçu arasında
Kördere çayın vardı. Yemyeşil ot-
lan olmayan, yer yer sazhklar bu-
lunan kıraç bir topraktı burası.
Pilot Vecihi Hiirkuş, burayı ken-
dine alan olarak seçmişti. Çayuın
yanında ahşap bir hangar, içinde
tek motorlu küçük bir uçak var-
dı, oradan geçtikçe tahta kapısı-
nın arasından merakla uçağı sey-
rederdik. Şimdi bu Kördere çayı-
nnın yerinde Fenerbahçe Kulü-
bü'nün çalışma sahası bulunuyor.
Rüştiye Sokağı'nın sonunda, sol-
da bir çay bahçesi vardı. Parmak-
lıkları tahtadan, üsttt hasır döşe-
li şirin bir sahil gazinosuydu. Bi-
zira gibi denizi ve tabiatı seven ai-
leler yaz akşamları yemeklerini
alıp buraya gdir, akşam gurubu,
gece de mehtabı seyrederek ye-
mekler yenilir, eş dostla sohbet
edilir sonra tramvayla evlere dö-
nülürdü.
Bu gazinonun güler yüzlü, ts-
tanbul efendisi bir sahibi vardı.
Son çıkan 78 devirli plaklan ta-
kip eder ve onlan müşterilerine
günün değişen manzaralanna gö-
re pikabmdan dinletirdi. Kalamış
koyunda akşam günün batışı ay-
rı ayrı güzellikler sergiler insanla-
ra, turuncu renkler suyun üzerin-
de yavaş yavaş erguvan rengine
dönuşür, sonra koyu mavi ve mo-
ra dönüşerek gün ufukta batardı.
Gazinonun hoparlöründen bir
şarkı duyulur o saatlerde, Mttzey-
yen Senar'ın sesinden "Enginde
ya>aş yavaş, günün minesi soldu.
' Derdim bana arkadaş bugun dc
akşam oldu." Bu şarkıyla gün bü-
lunleşirdi sanki. Sonra başka bir
plaktan Barnabas von Geczy Or-
kestrası ve "Tango Bolero". Bu-
nun gibi daha birçok güzel parça-
lar bu akşam peyzajmı tamamlar-
dı. Demek o yılların gazinoculan
bile kaliteli insanlarmış ve müşte-
rilerine kaliteli müzik zevki verir-
lermiş.
Biz tramvayla Kıaltoprak'tan
sonra Kalamış durağına doğru de-
vam edelim.. Kalamış tramvay
durağında indiniz mi vapur iske-
lesine inen yolun hemen köşesin-
de ünlü Todori'nin meyhanesi
vardır. Kışın küçük kapalı yeri,
yazları ise büyük çınarlann göl-
gelediği bahçesinden, kimler ge-
lip kimler geçmiştir. SeUbattia Pı-
nar buranın en vefalı müşterisiy-
di, son nefesini de bir şubat günü
burada verdi. Kalamış ve Kadı-
köy'ün okur-yazar ve sanatçı in-
sanlan devam ederdi buraya.
Radyolanmızda yülarca tarihi ko-
nuları işlemiş Feridaa Fazd Tiil-
bentci, romancı Esat Mahmnt Ka-
rakurt hemen aklıma gelen isim-
ler. Ahmet Rasim, yalnız başına
bir masada oturup hüzünlendiği
bir akşamda şu dızeleri yazmıştı
Todori'nin bahçesinde: "Bir gön-
lütne bir haii perişamm baktım,
/ Zalim seni yad eyleye an eyleye
çakbm. / Sen yoksun o yok ben
yalnız çıldıracaktnn. / Zalim se-
ni yad eyleye ah eyleye çaküm."
Kaybolan bir aşkın sonunda, ki
keder ve o akşam yanında olma-
yan yakın bir arkadaşının da yok-
luğu ile meydana gelen bu dört-
lük sonradan Tatyos Efendi'nin
rast makanundaki bestesiyle unu-
tulmaz bir şarkı olacaktı.
Mezelerinin lezzeti, sohbetleri-
nin derinliği ve insanlarırun incc-
liği ile hakiki bir entelektüel mey-
hanesiydi Todori. Şimdi yerinde
Maliye Bakanlığı'nın lokali bulu-
nuyor, herkese açık değil artık.
Yarın: Kalamış'a
birbüet
S ( P H İ K A K A M A \
(Em.Kur.Alb.Eski VföA iiyeid)3 0 Y I L S O N R A 2 7 M AYIS
27 Mayıs'ın ruhu demokrasi ve özgürlüktü—17—
27 Mayıs devriminin Türk top-
lumuna kazandırdığı en büyük
ürün 1961 Anayasası'dır. Bu ana-
yasanın sosyal hukuk devleti içe-
riği, kişi hak ve hürriyetlerine ve
sosyal adalete dayalı niteliği gide-
rek ulkede köklü oluşumlarm da-
yanagı olmuştur. Bu nedenle 1961
Anayasası'nın bizzat kendisi dev-
rimin itici gücü olmuştur. Tam ve
dürilsl uygulansaydı devTİmi sü-
rekli hale getirecekti. Bunun da en
başta gelen koşulu özgürlükçü or-
tamın korunmasıydı. Çıkar çevre-
lerinin, işbirlikçilerin özgürlükçü
ortamın bozulması için yoğun ça-
balanrun nedeni kolayca anlaşüı-
yordu. Emeğe ve işgücüne dayalı
toplumun alt kesitleri bunu an-
layabilecek bilinç düzeyine ulaşa-
bilselerdi karşı devrimcilerin tez-
gâhladıklan oyun bozulacak, kur-
duklan komplo yok edilecekti.
1980 öncesinde oluşturulan anarşi
ve terör, 12 Eylül'ün olumsuz or-
tamına kapıyı araladı.
27 Mayıs'ın getirdikleri ve top-
luma kazandırdıklan arasında bir
dönemi karakterize etmeye yete-
cek önemli kurum ve kuruluşlar,
yasalar mevcuttur.
Bunlar şöylece Özetlenebilir:
1. Laik, sosyal bir hukuk dev-
letini bütün kurum ve kurullarıy-
la sağlayan 1961 Anayasası,
2. Anayasa Mahkemesi,
3. EJevlet Panlama örgütü,
4. Grev ve toplusözleşme hakkı,
5. Bağımsız yargı ve hâkim gu-
vencesi,
6. 222 sayılı ilköğretim ve eği-
tim yasası,
7. Sağlık hizmetlerinin sosyal-
leştirilmesi,
8. Yüksek Öğrenim ve Kredi
Yurtlar Kurumu'nun kurulması,
9. Devlet gelirlerinin arttınlma-
sını sağlayan Gelir Vergisi Kanu-
nu'ndaki köklü değişikler,
10. Özerk üniversite ve TRT,
11. Türk Standartlan Enstitüsü,
12. Yedeksubay öğretmenler uy-
gulaması,
13. Devlet Personel Dairesi'nin
kurulması,
14. Türk basınını daha önceki
besleme basın döneminden kurta-
ran Basın İlan Kurumu'nun kurul-
ması,
15. Basın Fikir lşçileri Kanunu,
16. Seçimlerin temel hükümle-
ri yasası.
1963'te kurulan Türkiye Bilim-
sel ve Teknik Araştırma Kurumu-
nun (TÜBtTAK) kunıluş hazırhk-
ları da 1960-1961 Milli Birlik Ko-
mitesi'nce başlatılmıştır.
1961 Anayasası'nın getirdiği öz-
gürlükçü ortamla demokratik ya-
şam yeni boyutlara ulaştı. Basın
ve duşün ozgurluğu toplumsal
uyaruşa hız getirdi. Ülke sorunla-
rının yüzeye çıkarıhp eleştirilme-
si, topluma mal edilmesi, çözüm
yollarının aranması tonluma yr-
İi bir dinamizm ve yeni kusaklara
bilinç getirdi. Hukuk devleti ku-
rum ve kumluşlanyla sosyal geliş-
menin, sosyal adalet ve sosyal dev-
let doğrultusundaki çabalann uy-
gun ortamını hazırladı.
Planlı kalkınma ılkesinin bir
anayasa hükmü haline getirilme-
si ve Devlet Planlama Örgütü'nUn
kurulmasıyla ekonomik kaynak-
dış politikarnızda, karanlık ve
onur kırıcı bir dönemden sonra
"Bagımsızlık ve özgürlük savaşı
veren ulusların
destekleneceginden" soz eden bu
belge, kuşkusuz politik yaşantı-
mızda yeni bir dönemin başlangı-
çalışanlann sosyal haklan güvence
altma ahnmış, demokrasiye ina-
nanların sayısı çoğalmıştır.
27 Mayıs toplumda karşıt siya-
sal görüşler arasındaki tartışma
ortamını ve çekişmeyi yumuşat-
mıştır. Karşıt görüşlerin aralann-
vardı. Bu iktidarın seçimlerden
korktuğu ortaya çıkmıştı. Kurtu-
luşu diktaya yönelmekte anyordu.
30 yıl sonra devrin Cumhurbaşka-
nı Cdal Bayar'ın anılanna atıf ya-
pılarak, açıklanan yaymlarda,
"Genelkunnay Başkam'm Başba-
Mayıs Devrimi'nin Türk
toplumuna kazandırdığı en
büyük ürün 1961 Anayasası 'dır. Bu
anayasanın sosyal hukuk devleti
içeriği, kişi hak ve hürriyetlerine ve
sosyal adalete dayalı niteliği, giderek
ülkede köklü ohışumlann dayanağı
olmuştur. Tam ve dürüst uygulansaydı
devrimi sürekli hale getirecekti. Bunun
koşulu özgürlükçü ortamdı.
Yanılanlar bir yandan 22 şubatta,
21 mayısta ve daha beteri 12
Mart'ta ve özellikle 12 Eylül'de, 27
Mayıs ilkeleriyle çelişkiye düşerek öte
yandan tutucu niteiikleriyle de ayak
bağı olarak sosyal ve toplumsal
gelişmelerin tökezleticileri olmuşlardı.
27 Mayıs inkârcıları da tarihin
dönemecinde tepetaklak yerlerini
alacaklardır.
lann sorumsuzca ısrafı önlenerek
ulusal gelirin hızla arttınlması yol-
lan açıldı. Bu sayede ve planlı kal-
kınma sonucu sanayi kesiminin
gelişmesi hızlanmış ve işgücu ya-
pısının, modem toplum doğrultu-
sunda, nitelik değiştirmesine ola-
nak hazırlamıştır. 18 Eylül 1960
tarihli Resmi Gazete*de yayımla-
nan Milli Birlik Komitesi'nin gö-
rüş ve direktifleri 27 Mayıs devri-
minin tarih sayfalannda şerefli ye-
rini saptayan gurur verici bir bel-
gedir. Ülke sorunlarına sosyal ve
bilimsel açıdan ilk kez bakan ve
cını simgelemektedır. Toplumlar
kin ve nefretten, yanlış yargılardan
arındıkça gelecekte tarihçiler 27
Mayıs'ın başarıh sonuçlarını
öNilnçle sıralayacaklardır. 1960"tan
sonra başlatılan planlı kalkınma
döneminde Türkiye'nin fert başı-
na düşen ulusal milli geliri, 20 yıl
içerisinde, 260 dolardan 1100 do-
lara çıkmıştır. Bu 20 yıl içinde
okur yazar olmayanların oranı
yüzde 68'den yüzde 30'a duşürül-
müştür. 1961 Anayasası'nın getir-
diği özgürlük ortamında büyük
kitleler bilinçlenmiş, işçilerin ve
da diyalog kurmalannın yolları-
nı açmıştır.
1975'lerden sonra girilen anar-
şik ortamın 27 Mayıs'la hiçbir il-
gisi yoktur. Bu sonuç siyaset alan-
larının yeni lideTİerinin vurdum-
duymaz ve beceriksiz yönetimle-
rinin sonucudur.
Sonuç
27 Mayıs öncesi günlerde ana-
yasa dışı tutum ve davranışlany-
la meşruiyetini yitirmiş bir iktidar
kanlığa getiremedikleri" için son-
radan hayıflanan zihniyetin özle-
mini görüyoıuz. Demokrasi, öz-
gürlük, insan hakları, anayasaya
aykırı yasaların düzdtileceği vaat-
leri içerisinde dürüst ve serbest se-
çimlerle iktidara gelen bir parti
kendi yükselişine yaşam veren de-
ğerleri birer birer yemiş, tu-
ketmişti.
Demokrasi ve özgürlüklere,
Atatürk devrimlerine dayah yeni
bir yönetim için ihtilalden başka
çare kalmamıştı. O günlerde ka-
mu vicdanının beklenüsi de bu idi.
30 yıldan beri her yerde hep şu-
nu söylüyorum: Birkaç gün önce-
sinde serbest ve dürüst bir seçim
yapılabileceği inandınlarak yakın
bir seçim tarihi ilan edilebilmiş ol-
saydı, bir müdahale hiçbir zaman
söz konusu olamazdı.
27 Mayıs 1960 devrimi diye ad-
landırılan tarihi olay köklü ince-
lemeleri gerektiren toplumsal bir
davranışın üriınüdür. Ortamı, olu-
şumu, gelişmesi ve sonuçları kav-
ranmadan -ister lehinde olsun, is-
ter aleyhinde olsun- hakkında yü-
zeysel yargılara varmak yamltıcı
olmuştur. Yanılanlar bir yanda 22
şubatta, 21 mayısta ve daha bete-
ri 12 Mart'ta ve özdlike 12 Eylül
1
de 27 Mayıs ilkeleriyle çelişkiye
düşerek öte yandan tutucu niteiik-
leriyle de ayak bağı olarak sosyal
\e toplumsal gdişmderin tökezle-
ticileri olmuşlardı. Tarihin akışı-
nı bir zaman perspektifi içerisin-
de göremeyenler yaşadıklan dö-
nemde bir kısım insanları kandı-
rabilmiş ve peşlerinden sürükleye-
bilmiş olsalar da yapıtları sürekli
olamamış ve bir sonraki kuşakla-
rın lanetleri üzerlerinde olarak ta-
rihin donemeç noktalarında tepe-
taklak oturmuşlardır.
27 Mayıs öncesinde tarihin düz
ovalardaki durgun akışı dik ve de-
rin vadilerde uğultuya sokulmuş-
tur. tç barış bozulmuş, toplumun
geleceğine yönelik mutlu yaşantı
ozlemi yok olmuştur. Bu ortamın
sosyolojik incelenmesi yapılma-
dan 27 Mayıs'ın oluşumu üzerin-
de yargıya varmak her zaman yü-
zeysel olmaya ve yanıltıcı kalma-
ya mahkûmdur. Yüzeyde kalanlar
Türkiye'ye yeni Türkiyeler kattık-
ları savında bulunsalar bile top-
lumsal ve sosyal hiçbir soruna çö-
züm getiremeyeceklerdir. Yanılan-
lar ise 12 Eylül'de yaptıkları gibi
yeni özentiler içerisinde özgürlük
ortamını boğmak durümunda ka-
lacaklardır.
27 Mayıs devrimi ve onun ürü-
nü olan 1961 Anayasası Türk dev-
rim tarihinde onurlu yerini kazan-
mıştır. Toplumun mutlu yarmla-
rına 1961 Anayasası'nın öngördü-
ğü özgürlükçü ortam yeniden ku-
rularak ulaşılabilecektir.
27 Mayıs inkârcıları tarihin dö-
nemecinde tepetaklak yerlerini
alacaklardır. Tarihin akışı daima
ileriye dönüktür ve değişmeyecek-
tir. Sosyal ve ekonomik koşulla-
nn oluşturduğu siyasal ve toplum-
sal yaşamın zaman içerisindeki
akışı bir ırmağın süzulüşü gibidir.
Sert yamaçlarda hızh ve gürültü-
lü, düz ovalarda durgun ve ağır-
başlı, dik vadilerde doğanın bağ-
rından kopan bir uğultu içinde..
Senteze erişemeyen tarih anla-
yışı ancak çocuk masallanna ko-.
nu olmak durumundadır. Masal-'.
lar eğlendirici, fakat tarih ibret ve-'
ricidir.
BİTTt