Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
K I I I I R A E A B E NLATIYOE
30 HAZÎRAN 1990
v u v 8 M' U MC U
Karabekir'in silah arkadaşı, Kurîuluş Savaşı günlerinde, 15. Kolordu Erkânı Harbiye ReisiMustafa Sabri Ertuğ:
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni halk kurduUğur Mumcu'nun 'Kâzım Karabekir Anlatıyor' başlıklı yazı
dizisinin dün son bölümünü yayımladık. Dizi sürerken
Yeşiller Partist Genel Baskam Prof. Celal Ertuğ'dan
konuyla ilgili bir açıklama yazısı aldık. Celal Ertuğ'un
babası General Mustafa Sabri Ertuğ, Kâzım Karabekir'in en
yakm çalışma arkadaşlanndan biriydi. 1963 yılmda vefat
eden Mustafa Sabri Ertuğ, son olarak MSB Harb Dairesi
Başkanhğı ve Genelkurmay Eğitim Yarbaşkanlığı
görevlerinde bulunuyordu. Ertuğ, 16 yıl doğu cephesinde, 1.
Dunya Savaşı'nda ve Kunuluş Savaşı'nda savasmıs bir
askerdi. Ertuğ'un 1953 yılında yazdığı anıları henüz
yayımianmadı, önümüzdeki günlerde yayımlanacak. Prof.
Celal Ertuğ'un babasının amlannda yer alan ve Erzurum
Müdafaa-i Hukuk Cemıyeti'nin kuruluşunu, Kâzım
Paşa'mn Erzurum'a gelişıni, Erzurumlulann pasayı nasıl
karşıladığmı konu alan bölümü aynen yayımlıyoruz. Yıl
1919'un nisan ayıdır. Mustafa Kemal henüz Samsun'a
çıkmamıs, Kâzım Paşa henuz Erzurum'a gelmemiştir.
Merhum General Mustafa Sabri Ertuğ, 15. Kolordu Erkânı
Harbiye Reisi olarak Erzurum'dadır...
15. Kolordu Erkânı Harbiye Re-
isliği'ne başladığunın hemen Ûk gü-
nünde, Erzurum ilkokullanndan bi-
rinde müdur olan Necati öğretmen,
Cevat (Cevat Dursunoğiu) yedek
tegmen avukat Hüseyin Avni ziyare-
time geldiler. Mevzu teşkil olunan
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin he-
def ve gayesi Ue lüzumu halinde si-
lahla faaliyete geçebıimesi için yapı-
iacak tertip ve teşkiller idL Tkrih tak-
riben 1919 nisan başı idi.
Kars'ta ve Sankamış'ta temasta
bulunduğum Ingilizlerin maksatla-
nnın büyük bir Ermenistan meyda-
nagetirmek olduğunu bildiğim için
bu teşebbüsün çok yerindeolduğu-
nu taicdir ettim. Ve sevindim. Vt der-
haJ onlarla birlikte çahşmaya başla-
dım. Kolorduyavekâlet eden 9. Tii-
men KomutanıTopçu Miralay Ruş-
tü Bey (Birinci Büyuk Millet Mecli-
si'nde Erzurum Mebusu, sonralan
Atatürk'e suikast suçu ile mahkûm
ve îzmir'de idam edilen Riiştü Paşa)
9. Tümen Erkâm Harbiye Reisi Bin-
başı Fahri (Tüğgeneral Fahri Uluğ)
merhum bu teşekkülden haberli ve
teşçi edicileri idi.
Bu teşekkül nasıl hazırlandı"?
tlk öncehazırhklar hakkında kı-
saca bilgi vereyim:
Necati Bey, Kiğı'da doğmuş Kon-
ya Hukuk Mektebi'nden mezun, It-
tihatçılan desteklemiş fakat o za-
manki zihniyete göre komiteci ol-
mayan memleketsever, milli menfa-
ati üstün tutan ileri görüşlü, ince
duygulu bir kişiydi. Sonradan Erzu-
rum Mebusu oldu. Atatürk'ün te-
veccühünü kazandı. Hatta Misaki
Milli müsveddesini kaleme aldı
1944'te vefat etti. Memleketin feda-
kârbirevladıidi. Tannrahmetetsin.
Cevat Dursunoğiu, Erzurumlu,
Almanya'da tahsil etmiş, sonradan
Maarif Vekâleti'ndeumum mudür
olmuş, bu seçimde de Cumhuriyet
Halk Partisi'nden Erzunım Mebu-
su'dur. Teşkilatın canlanması için
çok çahşmıştır. Ateşli bir genc.
Hüseyin Avni, Erzurumludur,
hukuk mezunu, avukat. Memleket
için fedakar, ateşli bir genç. Bun-
lardan başka adı anılacak şunlar da
vardı: Piyade yüzbaşılıktan emekli
Ismail, Erzurum'a 10 kilometre me-
safede Ebu Hindi Köyü'nden mer-
hum Cafer, bu zat o zaman genç
zengin, cesur, fedakâr bir köylü idi.
Erzurum'dadaevi.akan vardı. Ce-
miyet için mali yardımlar yapardı.
Hatta Bolu isyanında 150 kişilik bir
atlı gönullü kıtası teşkil etmişti. Ko-
lordu bunlan silahlandırdı, teçhiz
etti. Yani giydirdi, kusattı. Yiyecek
masraflanru da Cafer temin etti.
Gittiği yerde isyanı bastırarak çok
hizmet etti. Daha da hatınmda kal-
mayan fedakâıian vardı.
Bu teşekkülün sebebi ne
idi?
Erzurum'un istirdadı günlerinde
ve ondan önceki günlerde, Ruslann
varisi olarak yerleşen Ermenilerin
bilhassa Erzurum şehrinde yaptık-
lan zulttmler, öldürdüklen masuın
erkek, kadın, çocuklann manzara-
sı henüz unutulmamıştı. Hatta ol-
dürülmek üzereUluCami'yedoidu-
rulan yuzlerce insan, ölümlerini
beklerken ordumuzun şehregirmesi
ile kurtulanlar, geçirdİKİeri heyecam
hâlâ duyuyorlardı.
Kars'agelipmerhum Yalaıp Şevki
Subaşı ile konuşan İngiliz generali-
nin sözlerindençıkan netice, derhal ||\"'
Erzurum halkının kulağına gitmişti.
Karshlann Ermenilere teslim olma-
mak için bir milli şûra (Milli Cum-
huriyet) teşkil ettiklerini de biliyor-
lardı.
Sevr Muahedesi henüz aktedil-
memişti, amabir büyük Ermenistan
kurulacağı artık biliniyordu. Bun-
dan başka Erzurum halkının - bun-
dan bütun vilayeti kastediyonım -
her türlü takdirin üstündeolan milli
gurur ve izzeti nefıs duygusu da bu
durum karşısında atıi (hareketsiz)
kalmağa müsaade etmezdi. Erzu-
rum'un değil Ermenistan olmasına
bunun sözüne ve hayaline bile ta-
hammül edemezlerdi. Erzurum'un
bu yüksek vasıOannın birçok misali
de vardır.
93'te Aziziyekahramanhğı, Nene
Hatun'u ile Birinci Cihan Harbi'nde
ordu Erzurum Kalesi'ne çeküirken,
ordu gelinceye kadar HöyükJer tab-
yasını gönullu ahalinin mudafaaya
alması söylenebilir.
Bu harekâtın kendim tanığı ol-
muştum. Mevsim şubat ayırun şid-
detlikışgünüidi. 17.Tüm.Kur.Bsk.
idim. Tumenimiz Höyükler tabyaa-
na çekiliyordu. Geldiğimiz zaman
orada bu gönüllüleri bulduk.
23 Temrouz 1919da loplanan Erzurum Kongresi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin girişimiyle, beş civar ilden 56 delegenin kaülımıyla
gerçekleştirildi.
Yıl 1919, aylardan nisandı. 15.
Kolordu Komutanlığı'na Kâzım
Karabekir'in tayin edildiğini okumuştuk. Onu
eskiden beri tanır ve severdik. Tayin haberi
çıkar çıkmaz halka sempati telkin ettik. Paşa'yı
Ilıca'da karşıladık. Bizlere öyle bir konuşma
yaptı ki, padişahın emri ile Mondros
Mütarekesi'nin şartlarını tatbik etmekle
vazifelendirildiğini anladık. Bu durum,
Erzurumlular üzerinde âdeta bir duş tesiri yaptı.
K âzım Karabekir'e gösterilen tepki, onu bir
kat daha sükûta sokmuştu.
Erzurumlular, "Paşa, sen hoş geldin, başımızın
üstüne geldin, ancak şunu bil ki biz mütareke
ahkâmının tatbiki gibi şeylere gelemeyiz. Bizim
karanmız katidir. Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti'ni teşkil ettik. Eğer bu işte bizi ve
Cemiyet'i desteklersen başımızın üstündesin,
bunun aksi hiçbir şeyi kabul etmeyiz" şeklinde
konuştular.
Geldiğinden bir müddet zaman sonra.
Kâzım Paşa, Rüştü Bey'i, beni ve Fahri'yi
yanına çağırdı. İki noktamn zihnini işgal ettiğini
anlamıştık. 1— İstanbul hükümetinin
emirlerine uymama durumunda, hükümetin
göstereceği tedbir ve tepki karşısında Erzurumlu
dayanabilir mi? 2— Ermenilerden bir tecavüz
vaki olursa Erzurumlu dayanabilir mi? Bu iki
ihtimalde de kendisinin durumu ne olacak?
Sonuç olarak her iki halden birinde
mukavemet imkânı kalmaz da biz sağ
kalırsak, dört kişinin (Kâzım Paşa, Rüştü Bey,
ben ve Fahri) Beyazıt - Maki - Tebriz üzerinden
Iran'a gitmesi, orada ya mukavemete devam ya
da büsbütün çaresizlik halinde müsait fırsata
intizar etmesi kararlaştırıldı. Karar imzalandı.
Ondan sonra canla başla çalıştık. Kâzım Paşa
da giderek halkın güvenini kazandı.
Hepsi askerlik çağinın dışında 20
yaştan küçük ve45 yaşından buyük
genç ve ihtiyarlardı. Ordu bunlara
yalnız silah vermiş, elbise vereme-
trüştL Günluk kıyafetleri ilegelmiş-
lerdi. Sıfınn alünda20-25 dereoe so
ğuğun altında tahammül edip cep-
heyi tutan bu mert yurekli insanla-
n o şart altında gönip onlan öpme-
mek, takdir etmemek, göz yaşı dök-
memek mümkün olamazdı. Daha-
sı var; tarihini hauriayamıyorum
Osmanlı tmparatorluğu zamanı-
nında hükümet halkın kaldırama-
yacağı bir teklifı Erzurumlulira
yüklemis, halk bunu kabul etmemiş,
isyan etmiş, icra kuvvetlerini dagıt-
mış, nihayet padişahtan bir feıman
gelmiş, o teklif kaldınlmış, isyancı-
lann bazılan ceza görmüş, bazılan
affedilmiş. Bu hadiseyigösteren fer-
manın sureti Lâlâ Paşa Camii'nin
girişcephesinde sağ tarafta geniş bir
taş levhaya yazümış veduvarayerleş-
tirilmiştir. lsteyenler bugün de onu
okuyabilirler.
Diğer bir misal deSultan Hamit-
in vergikre bazı ilaveler yapmasıyla
ilgilidir. Bu ilaveler halkın ödeyeme-
yecegi bir halde olduğu için ilk ön-
ceitirazetmisler, sonra iş isyana var-
mış, vergi kaldırümış ise de ileri ge-
lenlercezalandınlmış. Şimdi bu in-
sanların evlat vetorunlan nasıl olur
da Ermeni boyunduruğuna taham-
mulederler. Dahabaşka misalleride
yeri geldıgi zaman yazacagını. Ce-
miyetin hedef ve gayesi Ermenistan
teşekkülüne kat'i olarak mani ol-
mak ve bunun için en son fedakâr-
lığı yapmaktır. Cemiyetin başkanlı-
ğma Raif Hoca merhum secilmişti.
Raif Hoca o zaman yaşlı olmakla
beraber samimi, duygulu, hürriyet
ve istiklâl fikirli, muhitinde sevgi
uyandırmış, medrese tahsilli, kıya-
feti ile dehümıet telkin eden bir zat
idi. Konuşmada karşısındakini ikna
kudreti vardı. Onun için başkan se-
çilmesinde çok isabet ohnuştu. Bu
isabeti teyit için o zamanki halkın
padisaha karşı olan duygularını ve
Istanbul'dan gden propagandalan
düşunmek lazımdır. Hatta Necati
merhum bu teşekkül dolayısı ile
kendisine yan bakan padisahayakın
kimselerin bulunduğunu da söyle-
mişti.
Fakat bu kimseler teşebbüsün as-
lına degil. kuruluşun padişahtan
gelmemesine muhaliftiler.
Padişahın durumu sözle anlatıl-
dıği gibi; fülen de Raif Hoca gibi bir
adamın iş başında bulunması hem
budüşünceleri bir tarafa atmış, hem
de propagandalan tesirsiz bırakmış-
ü.
Raif Hoca, Birinci TBMM'de
birçok devrelerde mebus olmuş, ha-
tırlayamadığım bir tarihte Vefat et-
miştir. Tannrahnıeteylesin.
Diyarbakır-Malatya-Sıvas-
Samsun hattındogusundaki vilayet-
ler idi. Bu vilayetlere Raif Hoca'nın
imzası Ue tebligat yapılmış, izahat
verilmiş ve oralarda teşkilat yapıl-
ması istenmişti.
Teşkilattan sonraesaslı bir karar
almak üzere bir toplantı yapılması-
na karar verilmişti.
Vilayet vekazalardandelege seçil-
misti Mev$im karh,yağmurlu Erzu-
rum'ageleriyollann birçoğu daara-
ba, hatta at geçmez derecede karla
kapalı olduğu gibi, vilayetler içinde
Erzurum'a kadargelecek nakil vası-
talan dayoktu. Bunun için 1919 ha-
ziran ayı munasip görüldü.
Delegeler haziran sonuna kadar
Erzurum'da toplanacaklardı.
Hemen her vilayet mıntıkastnda
asker teşkilatımız olduğundan, de-
legelere nakil vasıtası olarak as^eri
vasıtalar tertip ve tahsis olundu.
Eğer kongreden önce İngilizlerin
yardımı ile Ermeniler bir harekâta
geçerler ise, ordu ve halk birliktebu-
na karşı koyacak idi.
Karabekir'in Erzurum'a
geüşi
15. Kolordu Komutanlığı'na Ge-
neral Kâzım Karabekir'in tayin edil-
diği ve padişah tarafından kabul
olunduğunu (padişah Vahdettin),
yakında Erzurum'a hareket edildi-
ğini gazetelerde okumuştuk.
Tarihini kesin olarak hatırlayamı-
yorum 1919 nisan içinde, belki ba-
şında idi. Trabzon üzerinden Erzu-
rum'a geldi. Geleceği gün Erzu-
rum'a 15 km'deki Ilıca'da karşılan-
dı. Erzurum'a gelen büyükleri Ilıca^
da karşılamak, öteden beri Erzu-
rumlular için bir gelenek idi.
Vali Reşit Paşa adındaki bir sivil
paşa, kolorduya vekâlet eden 9.
Tüm. KTop. Miralay (Albay) Rüştü
Bey, erkâm harbiye reisi, ben, Tüm.
Erkânı Harbiye Reisi Bnb. merhum
(General) Fahri, Belediye Reisi Za-
kir Bey, Müftü Sadık Efendi,
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi
Raif Hoca, Necati, Cevat Dursu-
noğlu ve Hüseyin Avni Beylerletüc-
car.esnafvezenginlerindenolduk-
ca kalabalık bir karşdayicı vardı. Ta-
bii bir ihtiram kıt'aa da çıkanlrruş-
tı.
Kâzım Karabekir Paşa'yı biz as-
kerler eskiden beri tanırdık ve sever-
dik. Tayin haberiçıkarçıkmazonun
için sempati telkin ettik halka.
Çünkü bugün bambaşka bir ka-
rar ve çehrede olan Erzurum halkı
kendileri ile birlikte yürüyecek birini
çok arzu ve ümit ile bekliyordu.
Merhum çok zeki, mütevazı bir ki-
şi olup askerliğin ciddiyet ve vazife
sevgisi de bilhassa askeri bilgisiyle
tanınmıştı.
Ibca'ya geldi. Asker ve karşılayı-
cılar tarafından sevgi ve neşe ile se-
lanüandı. Ondan sonra merhum bu
topluluğa bir hitabede bulundu.
Sözlerinden anlaşüiyordu ki Erzu-
rum halkının kat'i karanndan veteş-
kilatından haberi yoktur. Mütareke
kararı üzerine hükümetin düştüğü
durumdan bahıs ederken, sözleri
arasmda padişahın emri ile mütare-
ke şartlarını tatbik etmekle vazife-
lendirildiğini andınr bir fıkir hisset-
tirdi.
Bu sözler, karşılayıcılar Üzerinde
adeta bir duş tesiri yaptı. Birbirleri-
nin yüzüne hayret ve sorulu bakış-
larla bakmağa başladılar. İşte mü-
him bir tepki daha başlannştı. Fakat
bu tepki öncekilere nazaran kısaola-
rak, sükûnet ve aklı seüm yolu ile
hallediidi.
İstanbul hükümeti, doğudaki du-
rumu anlanuş ve galıpler karşısında
kendirahatınıkaçıran en önemli bir
kaynaşmanm burada olduğunu tak-
dir etmiş olmalı ki, Müdafaa-i Hu-
kuk Teşkilatı'nı önleyemeyen Vali
Münir Bey'i almıs, yerine Reşit Pa-
şa'yı yollamıştı. Kâzım Karabekir
Paşa'dan biray kadar öncegelen Re-
şit Paşa, ilk konuşmalannda Cela-
li isyanı hatıralanndan bahis etmiş,
Müdafaayı Hukuku susturacağ]
ümidine kapümıştı. Ama o da mu-
hitinden tepki görmüş, susmuş, bel-
ki pusuya yatmıştı. Bu zat eski vali-
lerden ve hükümetin en çok itimadı-
nı kazanrmş olan valılerdendi.
Kâzım Karabekir'e gösterilen tep-
ki, onu bir kat daha sükûta sokmuş-
tur. Herhaldeoda selametinsükûtta
olacağını anlamıştır.
Dıca'danErzurum'a hareket ettik.
Kolordu karargâhına indık. Beledi-
ye Reisi Zakir, Müftü Sadık, Neca-
ti Bey, Hoca Raif Efendi karargâha
geldiler. Bir odada toplandılar (Rüş-
tü Beyin odası) Kâzım Karabekir
Paşa'dan işittikleri sözlerdençok de-
rin endişeyeduştüklerini soyiediler.
Rüştü Bey şöyle birjest yaptı: Gelen
heyette, esnaf ve halktan da birkaç
kişinin ilavesi ile yeni gelen komuta-
na hoş geldin demek için ziyarete gi-
decekler. Ve sözlerinden aldıklan
şüpheyi açıkça ona anlatarak,
Müdafaa-i Hukuk hususundaki ka-
rarlannı açıklayacaklardı. Kısa bir
zamanda bu heyet hazırlandı ve ko-
mutanmodasınagirdi. Bunlarsırf
Erzurum halkı adınageldikleri için,
biz askerlerden, kimse birlikte bu-
lunmadı. Epeyce zaman konuştular,
çıktılar. Onlardan sonra merhum
Rüştü Bey, beni, Fahri'yi çağırdı,
odasma gittik.
Yuzunun hatlanndaki değişiklik-
ler, önemli bir düşünce altında oldu-
ğunu gösteriyordu. Ziyaretçilerle ne
konuştuğundan söz açtı. özet ola-
rak şöyle demişler: Paşa sen hoş gel-
din, başımızın üstünegeldin, ancak
şunu bil ki, bizmütareke ahkâmının
tatbiki gibi şeylere gelemeyiz. Bizim
karanmız kat'idir. Müdafaa-i Hu-
kuk Cemiyeti'ni teşkil ettik. Şarkvi-
layetlerine bıldirdik. Onlar da bi-
zimle beraberdir. Eğer bu işte bizi
desteklersen ve cemiyetimize hizmet
edersen, başımızın üstündesin. Bu-
nun aksi hiçbir şeyi kabul edemeyiz.
Paşa bizlerden bu hususta izahat is-
tedi. Bizdetabii teyit ettik ve bu du-
rumu iyice izahederek, başka türlü
hareket imkânı olmadığını da ilave
ettik.
Görilnüşteoda bu hali kabul et-
mişti. Fakat içinde bir tereddütün
başkaldınhğını da saklamaya çalışı-
yordu. Günler gectikçe bu teTeddüt
kendisini derın tetkiklere sevk edi-
yordu. Fakat hissettirmemeye deça-
lışıyordu. İki noktanın zihnini işgal
ettiğini hissediyorduk.
1. İstanbulhükümetinin emirleri-
ni Erzurumlular yapmayıncahükü-
metin göstereceği tepki ve tedbir
karşısında Erzurumlular dayana-
caklar mıdır, o zaman kendisinin Is-
tanbul'a karşı durumu ne olacak?
(Belki o zaman padisaha karşı bir
söz mü vermişti? Bümiyoruz.)
2. Eğer Ermeniler tarafından bir
tecavüz vaki olursa Erzurumlular
buna karşı dayanacaklar mıdır? Da-
yanamazlarsa, kendisinin hali ne
olacak?
Geldiğinden bir müddet zaman
geçtikten sonra Rüştü Bey'i, beni ve
Fahri'yi yanına çağırdı. Endişesini
acıkladı: Yukanda yazdığun iki hal-
de, netarzda hareket edileceğini mü-
zakere etmek yerinde olur dedi.
Esasen biz (Rüştü Bey, ben, Fah-
ri) Erzurumlulann karanna bağlan-
mış ve onlann dayandığı ordu kuv-
vetini, idare bakımından destekleri-
ni teşkil etmişvekendilerine kat'i söz
vermiş ve her iki hakîe herhangi bi-
rinin zuhurunda, hiçbir tarafa aynl-
marnaya karar vermiş olduğumuz-
^dan teklifı yerinde buldum. Ve mü-
zakere ettik.
Neticede her iki halden birinde
mukavemet imkânı kalmaz da biz-
ler de sağ kalırsak, kalan dört kişi-
nin (Kendisi, Rüştü Bey, ben ve Fah-
ri), birlikte Beyazıt-Maki-Tebrizüze-
rinden Iran'a gitmesi orada ya mu-
kavemete devam ya da büsbütün ça-
resizlik halinde musaıt fırsata intizar
etmesi kararlaştırıldı. Bu karan dör-
dümüz imzaladık. Kendisine rey
verdik, çünkü bu daha ziyade hususi
mahiyette bir anlaşma idi. Kolordu
Erkânı Harbiye Reisi sıfan ilebu ka-
rann avrıntılannı ve tatbik yolunu
tabii gizli olarak hazırladım. Anuna
çok şükür ki buüzerinde kaldı. Fa-
kat merhum da müsterih oldu ve
bizlere itimadı kuvvetlendi. Artık
bundan sonra canla başla samimi
olarak çahşmaya başladık. Gittikçe
halkın da güvenini kazandı. Bu sır-
lan acıklamaktan maksadım. hiçbir
öğunme veya kimseye kusur isnadı
degildir. Ancak insanlann nıh ha-
letlerinin içinde neler gizlenebilece-
ğini ve ne şekillerde kendini göstere-
bileceğini ve gençliğin bundan ders
ve tecrübe alması için bir tetkik mev-
zuu ortaya koymaktır. Atatürk'ün,
cumhuriyeti konımak için gençliğe
emanet eylediği vasiyetinin değeri-
ni bu misal ile de yeniletmektir.
Şunu da söylemeliyim ki benim
verdiğim bu bilgi, Kâzım Karabe-
kir'in doğudaki olayiardaki rolünün
değerine elbette bir etki yapmaz.
Çünkü o olaylar ohnuştur. Bil-
hassa Erzurum halkınıno zamanki
tehlikeyitam vaktindeidrakleverdi-
ği kat'i karar baltalanmamıştır.
Merhumun oldukça tartışmaya
konu teşkil eden hatıratırun 22'nci
sayfasında başlayan Erzurum'a va-
nş hikâyesi çok kısa ve gölgeu'dir.
Yukanda acıkladığım durumu
andınr. \fe bilhassa Erzurumlulann
karan ve Müdafaa-i Hukuk Teşkila-
tı yönünden örtülüdür. Bunlan
açıklamayı \icdanım kabul etmedi.
Burada okuyucunun hatınna şu ge-
lebilir:
Ölmüş ve kendini sav unmak im-
kânı kalraarrnş olan bir insandan
nasıl bahsedilir? Evet bu soru varit
olabilir.
Ben de yazayım mı yazmayayım
mı diye çok düşündüm. Fakat yaz-
mayı tercihettim. Çünkü olaylardan
biri bir topluluk önünde geçmiştL
Belki bugun Erzunım'da yaşa-
yanlararasındabunu işitenlerve bi-
lenler vardır. Diğerinin ilgüileri ara-
sında sadece ben yaşamaktayım.
Benim de boyle bir yalanı uydur-
mamda hiçbir faydam yoktur.
Hem boylebir küçüklügedttşme-
ye yaşım ve Allaha, dinime olan
kuvveüi baglılığım, yani içimdeki
Allah korkusu manidir.
Şu halde söylediğim olaylar tam
manası ile hakikattir. Bunda ancak
gelecek nesüleriçin ibret dersi vardır.
Bundan başka kendisi ile uzun yıl-
lar beraber çalıştığım ve aramızda
samimivetten başka hiçbir izbulun-
mayan merhum, sağ olsa idi dahi,
vicdanına karşı bunlan reddine im-
kân yoktur.
Sonra hatıraa da neşir edilmiştir.
Bu da bir savunma demektir.
Onda bu sözlerden hiç bahis aç-
mıyor. Eğer açsa veozamanki duru-
mu anlayışını açıklasa idi, haurası-
nın değeri elbette daha yükselirdi.
Öte yandan yukanda da söylediğim
gibi Kurtuluş Savaşımızm temelini
kuran Erzurum halkının hakkının
ortaya konması dolayısıyla, tarihte
karanhk kalan önemli bir noktanın
aydınlatılması gerekiyordu.
HABERLER
M 0 S K 0 V
N 0 T L A R îPiyasa ama nasıl?
Ermeni cemaatinin isteklerine uyuldu
Patrik seçiminde
OSMAN ULAGAY
— 3 —
Ahmet kardeşimizle Moskova
Havaalanı'nda, tstanbul'adönüş
uçağını beklerken tanıştık. Ken-
disi İzmirli bir deri konfeksiyonu
ftrması için ham deri toplamak
amacıyla Sovyetler Birliği'ne gel-
miş ve kırk gün süreyle bu deva-
sa ttlkenin dört bir yanını dolaş-
mış. "Vallahi anlayamadım bu
memlekeü" diyor, "nereye gittjy-
sem, nerede kaldıysam giirul gii-
rül sıcak su akıyor musluklardan,
•ma kırk gundür ağzıma koyacak
bir lokma peynir bulamadım."
Sovyetler'deki çalışma tempo-
sunun gevşekliği de şaşırtmış Ah-
met'i, "Benim Türkiye'den getir-
diğim arkadaş giinde 8 bin parça
dcriyi ayırabiliyor, onlann adamı-
na baktım giinde 500-600 parça-
yı tot ayınyor, adamlar çalışma-
yı falan unutrauş" diyor.
Ahmet'in ve yardımcısının seç-
tiği deriler Türkiye'ye sevk edile-
cek, deri giyim eşyası haline geti-
rildikten sonra çeşitli ülkelere ih-
raç edilecek. Deriyi Sovyetler'den
ahnanın maliyetleri düşürdüğunu
ve döviz kurlanndaki olumsuz ge-
lişmeye karşın ihracatı kârjı hale
getirdiğini aiüatan Ahmet bundan
sonraki aşamanın, üretimın ilk
safhasını Sovyetler'de gerçekleş-
tirmek olduğunu söylüyor, patro-
nuyla Sovyet yetkilileri arasında
ortak yatınm görüşmelerinin sur-
düğiınü belirtiyor. "Bu proje ger-
çekleşirse cevre kiriiliği açısından
da sorun yaratan ham deriyi işle-
me işlemini Sovyetler'de yapaca-
gız" diyor.
Sovyet pazannda kendilerine
iyi bir yer yapmaya başlayan, il-
ginç işler alan Eczaabaşı, Enka,
Tekfen, Alarko ve Balin Grubu
gibi tanınmış fırmalann yani sı-
ra adlarını belki henüz çok duy-
madığımız işadamları ve firmalar
da Sovyetler'deki iş olanakların-
dan nasıl yararlanabileceklerini
keşfetmek için kollannı sıvamış-
lar, cin gibi elemanlannı seferber
etmisler.
Bizde Türkiye'de artık kabuğu-
nu iyice çatlatan, Sovyetler'de ise
henüz soyut bir kavram olan 'gi-
rişimci tipi'ni vurgulamak için
bunca yer ayırdım bu örnege.
Sovyetler Birliği'nde "piyasa
ekonomisine geçmek"ten çok söz
ediu'yor, ama çoğu kimse için bu-
nun oldukça soyut bir ozlemden
öteye gittiğini soylemek galiba ko-
lay değil. Gorbaçov'un ve çevre-
sinin söyieminde de giderek daha
fazla yer alıyor "piyasa" ve "pi-
yasa ekonomisi" terimleri, ama iş
piyasa ekonomisinin ön koşulu
olan özel mülkiyet duzeninin ku-
rulmasına, dev devlet tekellerinin
parçalanmasına ve özelleştirilme-
sine, bürokratlann fiyat beürleme
ve ekonomiyi yönlendirme tekel-
lerinin kınlmasına, gerçekçi bir
para birimine geçilmesine ve hiç
değilse bazı fiyatların arz ve tale-
be göre belirlendiği bir yeni dü-
zenin kurulmasına gelince ayak-
lar sürçmeye başhyor, tasarlanan
reformlar bir türlü yaşama geçi-
rilemiyor.
Tabii resmen geçirilemiyor.
Hâlâ tek bir merkezden kontrol
edilmeye çalışılan ekonomide ip-
ler öylesine elden kaçmış, resmi
ekonomiyle 'kara ekonomi' öyle-
sine iç içe geçmiş ve ekonomide
öyle 'başıboş alan'lar oluşmuş ki
bu alanlarda faaliyet gösterenler
bir tür 'özel girişimcilik atılımı'-
run gayri resmi kahramanları ola-
rak boy vermeye başlamış. Mal
kıtlıklanndan yararlanarak kara-
borsa rantlarını toplayan, fiyat
belirsizliklerinden yararlanarak
büyük kârlar sağlayan, döviz alış-
verişiyle büyük paralar kazanan
bir girişimciler sınıfının, resmen
bir turlü cesaret edilemeyen 'açık
piyasa^nın yerine kendi kuralları-
na gore işleyen 'paralel piyasalar'ı
oluşturarak palazlandığı anlaşıh-
yor. Bazı bürokratlann ve ünlü
eski sporcuların da bu kesimle
ilişkili olduğunu ileri sürenler var.
Sovyetler'de özel girişimin ya-
sal çekirdeği sayılabilecek olan ke-
sim ise 'kooperatif işletmeleri' di-
ye anılan birimlerden oluşuyor.
Satış fıyatlarını da ödedikleri üc-
retleri kendileri belirleyebilen,
sağladıklan kân tasarruf edebilen
ve birçok bakımdan birer özel gi-
rişim birimini andıran kooperatif-
lerin sayılan ve cirolan hızla ar-
tıyor. Eldeki son verilere göre ko-
operatif birimlerinin sayısı geçen
yıl sonunda 260 bini bulmuş, ko-
operatiflerde çahşanların sayısı ise
4.5 milyonu aşmış. Kooperatifle-
rin 1988 yılında 17 milyar ruble
olan toplam cirosunun geçen yıl
>-üzde 100'den fazla artarak 41
milyar rubleye sıçradığı, milü ge-
lirin yüzde 6-7'sinin bu kesimde
oluşmaya başladığı belirtiliyor.
Kara ekonomiye hükmeden il-
legal sektörün yani sıra koopera-
tif sektörünun de önemli bir özel
sermaye birikimi çekirdeği oluş-
turabileceği görülüyor. Ancak bu,
toplumun tepkisini de beraberin-
de getiriyor. Moskova Büyukeiçi-
miz Volkan Vural'ın da belirttiği
gibi yıllar yıh eşitlikçi bir ideolo-
jiyle yoğrulmuş olan Sovyet insa-
nı şimdi kendi içinden birilerinin
farklılaşarak kapital birikimi yap-
masını, yanında başkalarını çalış-
tırarak "onlann sırtından" zen-
ginleşmesini kolay kabul edemi-
yor. Yaygın 'illegal sektör'den
yükselen 'yeni zenginler'e duyu-
lantepkinin benzerinin koopera-
tif sektöründe başarıya ulaşan gi-
rişimcilere de yöneldiği görülü-
yor. Girdilerinin çoğunu devletten
alan bu kesimin ürünlerini resmi
fiyatların çok üstünde fiyatlarla
satması ve hatın sayılır kârlar el-
de etmesi bu kesime yönelik tep-
kilerin ana nedenlerinden birini
oluşturuyor.
Sovyetler'de yaşanmakta olan
en önemli çelişki de galiba tam bu
noktada ortaya çıkıyor. Batı top-
lumlanna refah getiren 'piyasa
modeli'ne yaygm bir özlem duyu-
luyor, ama bu modelin vazgeçil-
mez oğesı olan 'girişimci'nin ya
da kapitalistin yeşermesine, ser-
maye birikimi yapmasına hiç de
iyi gozle bakılmıyor. EkOnominin
bürokratlann tekelinden kurtanl-
ması isteniyor, ama yeni ekono-
mik düzenin, 'piyasa ekonomisi'-
nin kimler tarafından, nasıl kuru-
lacağı konusunda hiçbir görüş
birliği bulunmuyor. 'Piyasa eko-
nomisi'nin sağlayacağı nimetler
isteniyor, ama bunun bedelini
kimse göze almak istemiyor.
Sovyetier'de özel mülkiyete ve
özel birikime dayalı bir ekonomik
düzenin kurulması yolunda en bü-
yük engellerden biri de tarım ke-
siminde özel mülkiyet duzeninin
yerleşmemiş olması. Geçen yıl ta-
nıştığım ünlü sosyal bilimci Rene
Dumont'un sözlerini anımsıyo-
rum. "Sovyetler'de küçük çiftçi-
yi, çrftçi sınıfını yok eitiler. bu ne-
denle piyasa ekonomisine geçmek
ve tanrada bir üretim atılımı yap-
mak hiç de kolay olraajacak" di-
yen Dumont haksız değilmiş ga-
liba.
Bu noktada akla gelen bir sü-
ru soru var tabii: Sovyetler'de pi-
yasa ekonomisi soyut bir özlem
olmaktan nasıl çıkartılacak? Pi-
yasa ekonomisine geçişi savunan
güçler, politik arenada ağır basa-
bilecek, ülkede yeni bir yönetim
yapısı biçimlenirken ağırlıklarıru
hissettirebilecek mi? Arayış için-
deki Sovyet insanı yeni bir düze-
ne, yeni bir değerler sistemine
uyum sağlayabilecek mi? Bu ye-
ni düzenin yerleşmesi için Sovyet
toplumunun önce bir çalkantı dö-
neminden, kuralların ve değerle-
rin iyice alt üst olduğu bir sarsın-
tıdan geçmesi zorunlu mu?
Moskova'daki otelin bannda
bir yandan Italya 90'ı izlerken bir
yandan bunları düşünüyorura.
Maç arasında Adidas firmasının
ünlu reklamı geliyor ekrana. Adi-
das'ın yeni spor ayakkabısını gi-
yen sporcu " I wanl, I can" diyor,
yani "tstiyonım, yapabilirim"
sözlerini tekrarlıyor.
Sovyetler'de piyasa ekonomisi-
ne, 'piyasa düzeni'ne geçişi isti-
yorlar, ama bakalım yapabilecek-
İer mi?
BİTTİ
eski yol izlenecek
Haber Merkezi — Türkiye Er-
menilerinin yeni patriği, cemaatin
ist'ekleri dogrultusunda, 1961 yı-
lında hazırlanan "Patrik Seçimi
Taümatnamesi"ne göre secilecek.
Şhnorhk Kalustyan'uı mart ayın-
da ölümuyle boşalan patriklik
makamı için yapılacak seçimlerin,
"Ermeni kilisesinin kadim örf ve
ftdetlerine göre" hazırlanmış olan
1961 taumatnamesi hükümleri ge-
reğince yapılabileceğine ilişkin
resmi yazı önceki gün Kumkapı
Ermeni Patrikhanesi'ne iletildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'-
nden gönderilen yazıda delegeler
seçiminin 3 eylul, patrik seçimi-
nin ise 5 eylül tarihinde yapılma-
sı öngörülüyor. Yazıda, seçimle-
rin 18.9.1961 tarih ve 5/1654 sa-
yılı Bakanlar Kurulu Kararname-
si'yle uygulanan "Patrik Seçimi
Talimatnamesi"nin Başbakanlık
raakamınca uygun görüldüğü ve
bunun lçışleri Bakanlığı'nın yazı-
sıyla kendilerine bildirildiği belir-
tiliyor.
Ermeni cemaati arasında büyük
bir sevinçle karşılanan, 30 mad-
deden oluşan 1961 Patrik Seçimi
Talimatnamesi'nin yeniden kabu-
lüyle cemaatin daha önce itiraz et-
tiği 20.04.1990 tarihli "Seçira
Esaslan" maddeleri geçersiz kı-
hmyor.
Bu maddelere göre cemaatin is-
tekleri dogrultusunda, patriği be-
ürleyecek olan delegeler vakıf yö-
netim kurullan tarafından değil
cemaat tarafından beUrleniyor.
Patrik adayında daha önce ara- .
nan şartlardan bir bölümü de ge-
çersiz kılınıyor. Buna göre patrik
adayının yalnızca Tüıkiye Cum-
huriyeti vatandaşı olması yeterli
sayıhyor, vatandaşlığını hiç kay-
betmemiş olması şartı aranmıyor.
Yeni esaslara göre patrik seçilme
yaşı da 40'tan 35'e iniyor. Ayn-
ca itiraz edilen seçim esaslannda
olduğu gibi, patrik' adayı olabil-
mek için yalnızca mhani mesle-
ğinde olmak yeterli bulunmuyor,
bunun yerine episkopos olması
şartı aranıyor.
1961 Patrik Seçimi Talimatna-
mesi'ne göre şu anda patrik ada-
yı olabilecek üç aday isminden söz
ediliyor. Bunlardan ilki halen pat-
rik vekilliğini yürütmekte olan Si-
mon Şahan Sıvacıyan. tkinci aday
ise halen Kudüs'te din görevini
sürdürmekte olan Karekin Bedros
Kazancıyao. Türkiye Erraenileri-
nin 83. patriği secilraek üzere
aday olacaklardan biri de Mesrob
Minas Mutafyan.