Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 16 OCAK 1990
Nizip'te sağlık ocağının önündekuyrukta bekleyenler, sadecedevlethastanesinesevkkâğıdı alabiliyor
Sağlığm adı sevk kâğıdı olunca
Güneydoğu'dan
Sağlık Notları
GÜND.ÜZ İMŞİR
CENGİZ PEKSOY
Elektriklerin sık sık kesildiği, sulann
akmadığı yaz aylannda kara sinekten,
kışm soğuktan "el aman" dedirten, adı
sağlık ocağına çıkanlmış izbe, bakımsız
beton yığuıları içinde yaşayan ve araç
gereçsizlikten hekimlik görevini
yeterince yürütemeyen doktorlar,
mecburi hizmetlerinin biteceği günü
sabırsızbkla bekliyorlar.
— 2 —
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre her yıl 2000'i aş-
kın pratisyen ve uzman hefcim mecburi hizraet görevi-
ni yerine getirmek için Anadolu'nun çeşitli bölgelerine
dağüıyor. Çektikleri kura sonrası gidilen yerler arasında
çoğu zaman haritada adı sanı gösterilmemiş köyler, ka-
sabalar ve altyapımn oluşturulmadığı küçük kentler başı
çekiyor. tstenen hizmet ve hedef, kırsal kesimdeki sağlık
sorununu bır nebze olsun hafıfleunek. Ancak yaşanan-
lar, anlatılanlar çözıimsfiz kalmış sorunlarla çevrili. Ha-
len birçok tayin bölgesinde temel sağlık hizmetlerinden
alabildiğine yoksun bırakılan yurttaşlar, devletin gü-
cünün yaşamdan yana olacağı, kalıcı ve sağlıklı yapı-
lanmayı gerçek anlamda kuracağı günü bekliyorlar.
Elektriklerin sık sık kesildiği, sulann akmadığı, yaz ay-
lannda kara sinekten, kışın soğuktan "el aman" deni-
len, adı sağlık ocağına çıkanlmış izbe, bakımsız beton
yığınlan içinde yaşayan ve araç gereçsizlikten hekim-
lik görevini yeterince yüriitemeyen doktorlar da doğal
olarak mecburi hizmetlerinin biteceği günü gözlüyor-
lar.
Burası Nizip ilçesi 1 No'lu Merkez Sağlik Ocağı. Tüm
benzerleri gibi koyu sarı, ötesinde lojmaru, çıplak ala-
m, duvar ve demir korunaklan... Içeri ginyoruz. Ço-
ğunluğu kadın ve çocuk olan hastalar poliklinik yapı-
lan odanın kapısı önüne yığılnus içeri alınacakları anı
bekliyorlar. Çocuklann ayakları çorapsız, kundurasız.
Ocağın koridoru ise buzhane gibi. Babalar basbas ba-
ğırıyorlar. Hasilar adlan okunarak teker teker içeri
alımyor ve ellermde birer sevk kâğıdı dısarı çıkıyorlar.
Yandan çoğu Nizip Devlet Hastanesi'ne gidecek, ora-
dan da Gaziantep'e... Sabahın yedisinden akşamın be-
şine kadar zamanlan var nasılsa...
Genç pratisyeırler polikliniklerini tamamlar tamam-
lamaz bizimle ilgileniyorlar. Odalanna giriyoruz; dı-
şarıdaki serinlik burada da hüküm sürüyor. Hasta, he-
kim, gazeteci hep birlikte üşüyoruz.
Genç hekimimiz Tekin Kurtuluş. Bursa Tıp, 1989 yılı
mezunu. Sorunlarımn bütün birikmişliğine rağmen ko-
nuşamayacak elbette. 657 sayılı devlet memurlanna iliş-
kin kanun var her şeyden önce. Nizip Kaymakamı T«n-
Kalkınmada önceliklj illerde sağlık ocaklarının malzeme durumu
1986 1987 1988
Pansuman etajeri
llaç dolabı
Doğum masası
Muayene masası
Baskül
Bebek terazisi
Santriiûj
Sterilizatör
Mikroskop
Hemoglobınmetre
Sedımantasyon cihazı
Diagnostik cihazı
Tansıyon aleti
Kan sayma cihazı
Dr. çantası
Ebe çantası
Buzdolabı
MEVCtfT
1068
2549
1148
1588
941
1238
920
1337
932
1076
881
1011
4129
796
1146
3499
1129
İHTİYAÇ
1120
2
40
2
132
2
132
25
47
90
225
109
0
302
179
771
49
MEVCUT
1127
2410
1148
1889
980
1300
892
1410
998
1263
1131
1340
4986
1169
1410
3775
1175
İHTİYAÇ
68
65
71
413
133
19
181
0
92
0
0
65
663
73
3223
7265
0
MEVCUT
1239
2649
1245
2419
1135
1789
1093
1678
1115
1421
910
918
5602
897
946
4064
1180
İHTİYAÇ
0
0
0
619
0
0
488
1874
107
2230
764
296
0
175
301
852
0
MEVCIIT
1239
2649
1240
2420
1145
1758
1093
1674
1116
1448
910
940
5602
897
930
4312
1156
İHTİYAÇ
8
17
17
110
59
19
112
4
14
1159
192
210
187
178
749
488
43
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nusret Fişek:
Mecburi hizmet, sağlık
sorununa çare olamadı
Temel sağlık bizmetlerinden alabUdigine yoksun bırakılan yurttaşlar devletin, gücüiin y a f mdan yana olaca-
gı, kalıcı ve saglıklı yapdanmayı gerçek anlamda kuracağı günü bekliyorlar.
can Arpak'tan bu konuda gerekli izni aldığımızı söy-
lüyoruz. "Aslında bilinen şeyler" diye başhyor, "ama
bilinen şcylerin yaşanması kişide farklı yansımalar
uyandınyor... Benimle aynı dönemde mezun olan eşi-
min çektigi kura sonucu geldik buraya. Dogruyu söv-
lemek gerekirse Ankara'nın dogusuna tüm vasamı bo-
yu geçmeyenlerdendik ikiraiz de. Bu yüzden, kuranın
çekildiği gün ideallere uygun bir yer çektigimizi düşün-
dük. Kısacası kansık duygular içindeydik buraya gel-
diğimizde. Gelir gelmez de bannma problemi çıktı kar-
sunıza. Lojmanda yer \oktu. Ük soğuk duşumuzdu bu,
ama asıl problemin hekimligi ne ölçüde yapıp yapama-
yacagımız oldugunu gormekte gecikmedik. Isterseniz
Mustafa dile getirsin bunları; o benden daha kıdemli
bnrada."
Pratisyen hekitn Mustafa Özkesen de aylarca "gö-
çebe gibi" dolaşıp ev aramış, mesai saatJerinde poli-
İclinik yapıp "bol bol hasta sevki" yapmış. Anlatıyor:
"Biraz sonra ocagımm birlikte gezeriz, eksiklerimizi
kendiniz de görürsunüz. Ecza dolabının yoksullugu ste-
rilizasvon şartlanmn bemen hiçbirinin olmayışı (bir yıl-
lık mecburi hizmetin sekiz aylık süresini doldurduğum
halde) hfllfl alışabildigim şeyler degil. Kaldı ki 'bir he-
kimin var olan koşullar içinde elindekiyle yetinmesi' gö-
nışüne katılmak hiç de saygı uyandıracak bir konum
kazandırmıyor bana. tşte bu yüzden günlük ortalama
35 olan hastaJannu Nizip De>le( Hastanesi'ne sevk et-
mek, Bagkuriulann sağlık karnelerinin hastanın kim-
liğiyle aynı olup olmadığını kontrol etmek ya da has-
tamızın parasızlıktan alamayacagını bildiginiz reçete-
leri yazmaktan, sonuç alamayacagınız tedavfleri uygu-
lamaktan dolayı kendi ruh saglıgını bozmamanın yol-
Halkımızın büyük çoğunluğunun özellikle kırsal
bölgede sağlık hizmetinden yoksun oluşu acı bir
gerçektir. Herkese nitelikli sağlık hizmeti sunmak,
halka hizmet etmeyi görev bilen her hükümetin
öncelikle ele alacağı bir konu olmalıdır.
1981 yılında dört yıldıziı beş generaJ, halkın sağlık
hizmetinden yoksun oluşunu yurtiçinde hekira
dağılımının bozukluğuna bağladılar ve hekimler için
zonınlu hizmet yasasını kabul ederek bu sorunu
çözeceklerini sandılar. Buna karşın 1960 yılında
ulkemizin yönetim sorumiuiuğunu üstienen
subaylann çözmek istedikleri sorunlar arasında
sağlık hizmetinden yoksunluğu gıdermek de vardı.
Onlar dört yıldıziı beş generalden daha akılcı,
gerçekçi ve bilime saygılı ojdukları için hekim
dağıiımını özendirici önlemler ile gerçekleştirmeyi
yeğlediler. Kabul ettikleri sağlık hizmetlerinin
sosyalleştirilmesi hakkındaki yasa ile hekimlerin
özel muayenebane açmadan yurdumuzun her
lannı aramak."
Akşama doğru çay servisi yapan'pratisyen hekim Isıl
Kurtuluş'tan bizi konuk etmek zorunda bıraktığımız
için özür diliyoruz. Içtenlikle gülümsüyor: "Burası ev-
liligimin ilk evi, hoşgeldiniz" diyor. Mecburi hizmeti-
nin başlangıcında karşıiaştıkJannı aniatabilmek için bir
süre düşünmeyi yeğliyor: "Ben", diye başlıyor, "Te-
kin gibi idealist boyutuyta de almıyorum bu oiayı."(Dr.
Tekin, 'hekim olmanın tüm yaşamı boyunca en önem-
li olaylanndan biri oldugunu, nasü oiur da idealizmin
görmemezlikten gelinebileceğini' söylemeden edemi-
yor.) "Sana olan saygımı biliyorsun, ama" diyor Işıl
Hanım, "ben insanlan oldugu gibi göriıp o halleriyle
kabul etmekten söz ediyorum. Evet, gerçekten de bn-
ranın koşullan fakültedeyken duyduklanmdan farklı
değil. Ben bunu da oldugu gibi kaboJ ediyorum. Tersi
köşesinde çaJışmayı isteyerek kabul edecekleri
özendirici bir ucret sistemi ve istihdam politikasını
yürürlüğe koydular.
Dört yıldıziı bes generalin kabul ettiği zorunlu
hizmet yasasına gelince, hastanelere yeterinden
fazla uzman ve her sağlık ocağına hekim sağlandı.
Ancak bu halkımızın sağlık hizmetinden
yoksunluğuna bir çare olmadı. Çünkü verimli bir
sağlık hizmeti sunmak için hekimin ilaç araç-
gerecinin bulunması ve meslektaşları ile işbirliği
yapmasının sağlanması gerekir. Ulusu ve özal
hukümetleri, bunu sağlamadı.
Hekimler hastalanna yararlı olduklarıru
görurlerse en zor şartlarda bile severek çalışırlar.
Zorunlu hizmetin anayasanın getirdiği çalışma
özgürlüğüne ters düşmesi bir yana hem fedekâruk
yapmak hem de halka yararlı olamamak hekimleri
zorunlu hizmet yasasına kapşı çılcmak zorunda
bıraktı.
dnnımda bir depresyona süriiklenebilecegimizi görü-
yonız. Tamam sağlık ocaklanmızın durumu sizin de-
yiminizle 'içler acısı" olabilir. Ama beni zorlayan sü-
renin bir yıl oldugunu da biliyorum. Hiç kimse sonsu-
za kadar bu olanaksızhklar içinde tutamaz nasıl olsa
bir hekimi."
Belki de geç saatlere kadar sürecekti bu güzel insan-
larla sağlık sohbetimiz, ama bir çavuşun gelişiyle bo-
lündük: Otopsi nöbetçisi olan Dr. Tekin Kunuluş mes-
lek yasanunın ilk otopsisine çağnlıyordu. Kargamıs sınır
hattında bir kaçak vurulrnuştu. Işıl Hanıma "lyl
geceJer" dileyip birlikte dısarı çıkık. Genç hekimimiz
jipe doğru ilerledi... "Kolay gdsin" demekten baska
ne gelir elden?
StRECEK
Isveçli Sovyet uzmanı Anders Aslund, SSCB'deki son gelişmeleri veperestroykanın zorluklarını Cumhuriyet'e değerlendirdt
SSCB'de tembelliği sistem yarattıDünyanın önde gelen Sovyetologlanndan An-
ders Aslund ile SSCB ve Gorbaçov uzerine Ya-
vuz Baydar'm yaptığı soyleşinin bir bölümünu
dünkii gazeıemizde "Gorbaçov'un Fazla Vaktı
Yok " başiığı ile yayımladık. Soyleşinin bugün-
kü bölümünde daha çok ekonomi ağırlıklı ko-
nular yer alıyor.
YAVUZ BAYDAR
—ClA'nın SSCB istihbaratı ne dnnımda?
ASLUND — öyle sanıyorum ki askeri ko-
nuiarda ve uyduları aracılığıyla ulaşabildik-
leri alanlarda oldukça düzeyli bilgiye sahipler.
Fakat tahlil becerileri çok kötü. Bu, bence
yüksekokul mezunu kalifıye elemanlara istih-
barat calışmasının çekici gelmemesinden kay-
naklanıyor. Bu kişiler kaınu sektöründe daha
iyi iş bulabiliyorlar.
STOCKHOLM — Isveçli genç Sovyet uz-
manı 36 yaşmdaki Anders Aslund, Gorba-
çov'a en çok 2 yılhk siyasi ömür biçiyor.
"Gorbaçov'nn Ekonomik Reform Mücadele-
si" adlı kitabı ile birden bütün dünyada ün ka-
zanan ve ortaya koyduğu tezlerle ABD
yönetiminin, ClA'nm SSCB raporlannı bir ya-
na itmesine yol açan Aslund, Gorbi'nin 1990
ortalarına kadar ekonomik liberalizasyonu ve
zamları gerçekleştirmesi gerektiği kamsında.
Aksi takdirde Gorbaçov'un yönetimden uzak-
laşması bile söz konusu. Aslund, "SovyeÜer
komuta ekonomisinden piyasa ekonomisine
geçiş sürecinia bedeiinin yüksek oldugunu da
anlamış bulunuyor" görüşünü dile getiriyor.
Kendisiyle söyleşiyi sürdürüyoruz.
—Pabalı ve JMWŞ bir geçis oluyor galiba bu.
ASLUND — Evet. Sürecin hızı arttıkça ma-
liyeti azalıyor. Ancak tahrnin edildiğinin ter-
sine, böyle bir geçiş sürecinde ekonomi
kötüleşiyor ve toplumsal yük artıyor. Şu an-
daki durum bu. Çok zorlu bir dönem yaşanı-
yor.
—Kitabınızdaki tahuller, SSCB'deki geliş-
meler konusunda ClA'nın işlevegeldiği göriiş-
leri de altüst etti. Beyaz Sarav bugün CIA
raporlan yerine sizin kitabınızı tercih ediyor.
ClA'nın batalan nelerdi?
ASLUND — SSCB ekonomisindeki büyü-
me hızını olduğundan yüksek, savunmaya ay-
nlan giderleri olduğundan düşük gördüler.
Karar mekanizmalannın işleyişi konusunda-
ki değerlendirmeleri de yanlış. Gorbaçov'un
kişisel karar gücünü, olduğundan daha fazla
gösterdiler. Sovyet yönetiminin ne kadar ko-
lektif çalıstığını ve Gorbaçov'un öteki yöne-
ticilere kıyasla ne kadar radikal oldugunu
anlaraadıkları da ortaya çıktı. ABD yönetimi
benim tahlillerimden yola çıkarak pou'tika be-
lirliyor. örneğin Dışişleri Bakanı James Ba-
ker'ın Senato Mali Komisyonu'nda ekim
başlarmda yaptığı konuşma, kitabımın bir
özeti gibiydi.
—Yani ClA'nın haulı görüşleri ABD'nin
SSCB politikasında yanlış bir yol izledigi an-
lamına mı geliyor?
ASLUND — Reel politika üzerinde olum-
suz bir etki vaptığını sanmıyorum, çünkü Re-
agan uzun bir süre oldukça basit bir tavır
takınmıştı. Bu tavır, 'Ruslan pes ettirinceye ka-
dar silahlanma' görüşüne dayanıyordu. Benim
tahlilim, "Gorbaçov, zayıf olabilir, ancak onu
daha da zayıflatmak ABD'nin çıkarlanna
aykırıdır" şeklinde kısaca özetlenebilir. tşte
ABD yönetimi şimdi buna paralel bir çizgi iz-
hyor.
—Yani sizin tahlilleriniz ABD'nin görüşün-
de hayli köklü bir degişikliğe yol açtı.
ASLUND — Sanıyorum. Geleneksel SSCB
tahliUeri fazla gevşekti, tutmuyordu. Tahlille-
rim kanıraca bir boşluğu doldurmu; oldu.
Perestroykanın hedefi
—Şimdi dilerseniz kitabınızdaki göriişlere
döneiim. Sizce SSCB perestroykayı neden baş-
latma gereği duydn?
ASLUND — Bunun yanıtı kısa; Çünkü
ABD silahlanma yarışını kazandı. Bunun ar-
kasında ana faktör olarak 1979'dan itibaren
göçmekte oluşu daha az şaşırtıa tabii. tlginç
olan nokta, düşuşün göçme şeklinde gerçek-
leşmesi. Yani uzun bir iniş döneminın yaşan-
maması. Şu anda işleyişin tümüyle durduğunu
görmekteyiz.
—Peki, SSCB'nin 70 yılhk ekonomik tari-
nine baktığınızda ne gibi dilimler ortaya çıkı-
yor? Kısaca özetler misiniz?
ASLUND — Iç savaş ülkede dev bir tahri-
bata yol açmıstı. Mallara acımasız biçimde el
konmasını beraberinde getiren savaş komüniz-
mi dönemı, kötü bir örnek oldu. Bunu Stalin
daha sonra yeniden uygulamaya koyacaktı.
NEP dönemi hızlı bir toparlahmaya yol aç-
üysa da, SSCB 1916'daki milli gelir düzeyine
ancak 1928'de ulaşabildi. NEP olumlu sonuç-
lar getirdi, ancak sanıldığı kadar çarpıcı da
farklardan mı söz ediyorsunuz?
ASLUND — öncelikle bu farkJar. evet; fa-
kat Stalin aynı zamanda devlet ve parti yöne-
timinin üst kademelerindeki kişilerin
gelirlerinın yüksek olmasını da sağlamıştı. Yö-
neticilerle sokaktaki adam arasındaki gelir far-
kı çok büyüktü. Stalin'in teşvik sistemiydi bu.
Brejnev dönemi
—Bu *albn çag' ne kadar sürdü?
ASLUND — 1953-60 arasında diyelim.
Kruşçev'in son yıllarında tarım sektöründeki
serbest girişimlere karşı açtığı kampanya bu
dönemi bir anlamda noktalamıştır. Brejnev-
in yönetimi aldığı ilk yıllarda ekonomide yi-
ne bir düzelme görüyoruz. 1975'e kadar da
önemli bir pürüz yok, fakat bu yıldan sonra
dogmuş oldu.-
ASLUND — SSCB'de bugün ağırlık kaza-
nan görüş, Brejnev izmın feodalLzmi yeniden
yarattığı yolunda. Bu, özellikle Oıta Asya
cumhuriyetlerinde ortaya çıkıyor. Buralarda
yönetim sulalekıin elindeydi. Rus cumhuriyet-
lerinin bir bölümünde de aynı durum söz ko-
nusu.
—Özbekistan ile diğer Müstüman cumhu-
riyetlerinde ifşa edilen dev boyuüu yolsuzluk-
lar da bunun ifade biçimi oluyor.
ASLUND — Evet, Orta Asya'da aile sada-
kati ya da "kabile" sadakatinin çok güçlü ol-
ması. Brejnev dönemi zaten var olan bu
bağları iyice pekiştirdi. Bu bağların oluştur-
duğu konıma mekanizması, KGB gibi güçlü
denetim mekanizmalan tarafından da kırıla-
Az çalışmak Bence halkı
sistem yaratır. Bunun tersi
mümkün değildir. Bu sorunun
yanıtı basit: Insanlar, SSCB'de,
calışmasının karşıhğını
alamıyordu. Bu yüzden elden
geldiğince az çalışmak akılcı bir
çözüm olarak geliyordu işçilere.
Normal yaşam özlemi
SSCB'de 40-50 yaş kuşağı hem
inançsız hem umutsuz. Çok
pasifler. Kendilerinden ve
ailelerinden başka bir şey
düşünmüyorlar. 40yaşın
altındakilere gelince. Bunlarne
komünizme ne sosyalizme
inanıyorlar. Ancak bir idealleri
var. Kendi ifadeleri ile
"normal" bir toplumda
yaşamak. Normal ile Batı
örneğine uygun liberal ve ___^_^__«__^^^__^»^_^__»»-.>_^™_____^__—_
ÇOğulCU t o p l u m u kastediyorlar. Isveçli Sovyet ozmanı Anders Aslund (sağda), Sovyeüer'deki ekonomik degişimin çok sanah bir süreç oldugunu söyloyor.
ülkeye yerleşen ekonomik durgunluğu görü-
yoruz. Ancak bu faktör başlı başına ekono-
mik reform için yeterli neden sayüamaz.
Reformların başlamasına neden olan unsur,
yönetimin SSCB'yi süper-güç olarak koruma
hedefidir. Reagan döneminde ABD'nin savun-
ma yatıruniarı gerek nitel, gerekse nicel ola-
rak büyük bir artış gösterdi. Burada, Stratejik
Savunma Girişimi'nin (SDI) rolünü gözardı
edemeyiz.
—Fakat, dönüşiimün nedenterini bu ilk sos-
yaüst devletin başlangıc donemlerinde aramak
daha dognı bir yaklaşım olmaz mı? Sovyet ik-
tisatcılannın önemli bir bölümiı, bugün, "fe-
laket"in 1930'lann başındaki ilk beş yülık
merkezi planlarla başladığını öne sürüyor.
ASLUND — Avusturyalı liberal iktisatçı
Ludwig von Mieses 192O'de "Sosyab'zm. akıla
ekonominin yürüriükten kaldınlmasıdır" de-
mişti. Şimdi, buna atıf yaparak görüş uretmek
kolaydir. Oysa asıl şaşırtıa olan, merkezi plan-
lamaya dayalı ekonominin bu kadar uzun bir
süre, bu kadar iyi iyileşebilmesidir. Şu anda
değildi. Hukuk sistemi de hiçbir zaman sta-
bilize olmamıştır. Bugün ekonomi konusun-
da bir başka gerçeği de bütün mteliğiyle
vurgulayabiliyoruz. Stalin'in hızlı sanayileşme
politikası sonucu, yaşam standardı olağanustü
bir düşüş gösterdi. tlk beş yılhk plan sonucun-
da sanayi işçilerinin yaşam standardı yan ya-
rıya düşmüştü. Çiftçilerin durumu doğal
olarak daha da kötüydü. Sanayileşmeyi Sta-
lin'in çiftçilere ve daha sonra parti mekaniz-
masına karşı başlattığı büyük terör izledi.
SSCB bu acılı dönemden sonra ancak 2. Dün-
ya Savaşı'nı izleyen yıllarda toparlanabildi. Fa-
kat o zaman bütün Avrupa'daki genel eğilim
de buydu.
SSCB'nin 'altın çağı' 1950'lerin, Stalin'in
ölümünden sonraki bölümüdür. Bu yıllarda
yaşam standardında büyük bir artış görüyo-
ruz. Stalin', yaşam standardmı düşük tutma-
sının yani sıra sanıldığının tersine, gelir
farklüıklannın büyük olması için de büyük ça-
ba harcamış, bunda başanlı olmuştu.
—Kırsal kesimle sanayi kesimi arasındaki
dev bürokrasinin değirmeni gittikçe daha ya-
vaş bir hızla dönmeye başlıyor ve sonunda du-
ruyor.
—1975, daha dün gibi...
ASLUND — Evet, göçüş çok hızlı. Mosko-
va'da şöyle bir deyiş var: "Eğer Brejnev 1975'te
ölseydi" diyorlar, "Bugun kendisınden hayli
farkh bir dille söz edilecekti."
—Knışçev'e yakın bir konumda oiacakh
belki de...
ASLUND — Belki de.
—Brejnev dönemini Stalin döneminden ayı-
ran ne gibi özellikler vardı?
ASLUND — Hiçbir Sovyet lideri seçkinler
kesiminin (nomenklatura) çıkarlarını Brejnev
kadar korumamıştır. Bu da onun döneminde
Sovyet toplumunun neo-feodal özellikler ka-
zanmasına yol açtı. Bürokratlann güvencesi
aile bağlan üzerine kurulur oldu. Böylece
SSCB pre-kapiulist nitelikli bir sınıf toplu-
muna dönüştü.
—Yani, Bo^evik ihtilali sonrasında ortadan
kaldınldığı iddia edilen feodalizm yeniden
madı. Bu "kabileler" devlet kurumlarına karşı
adeta bir cephe kurduiar, kendi temsilcilerini
devlet ve parti organları içine yerleştirmeyi de
bildiler. Denetim böylece tıkandı. Aynı şeyi da-
ha homojen ve daha buyük bir topluluk oluş-
turan Ruslar için söylemek pek mümkün
değildi.
Karma mfllldyet
—Sayın Aslund, dilerseniz bugüne gelelim.
Sovyet yönetimi için şu anda en verimli çö-
züm sizce ne olabilir?
ASLUND — Merkezi planiamaya dayalı
ekonomilerin belirli bir gelişme düzeyine yol
açtığım, ancak bu aşamadan sonra hızlı bir
çöküşü getirdiğini görmek artık çok kolay. Bu-
nun yerine, karma mülkiyete dayalı liberal pi-
yasa ekonomilerinin o belirli düzeyi aşmada
en verimli çözüm olduğu da anlaşılıyor. Bu
bağlarnda demokrasi de çok önemli. Dünya-
run bütün gelişmiş ülkeleri demokrasiyle yö-
netiliyor; gelişmekte olan ulkelerde de
demokrasinin güçlendiği görülüyor. Eğer so-
run yaşam standardmı yükseltmekse, bunun
koşullanıu liberal piyasa ekonomileri sağlıyor.
—Doğu Avrupa'daki gelişmeler söyledikle-
rinizi doğruluyor. Peki SSCB, piyasa ekono-
misine yaklaşırken tek parti sistetnini ne kadar
süre koruyabilecek?
ASLUNü — Bence bu ikisini, yani piyasa
ekonomisi ile demokrasiyi birbirinden ayır-
mak mumkün değil. Ekonomideki sistem dc-
ğişikliği çok parîili düzeni gerekli kılıyor. Aym
jey SSCB için de geçerli. Demokrasi orada bü-
rokrasinin gücünü kırmak için gerekli gö-
rülüyor.
Halkı sistem yaratır
—Üretimde yaşanan bü>ük gerilemeyi Sov- ••
yet işgücündeki isteksiziikten açıklayanlar da
var. Siz bu konuda ne diyorsunnz?
ASLUND — Bence halkı sistem yaratır. Bu-
nun tersi mümkün değildir. Bu sorunun ya-
nıtı basit: SSCB'de çalışmanın karşılığı
alınamıyordu. Bu yüzden elden geldiğince az
çalışmak akılcı bir çözüm olarak geliyordu iş-
çilere. Bugün kooperatiflerde çalışan 3 milyo-
na yakın insan çarpıa bir dinamizm sergiliyor.
Bu, önemli bir bclirti.
—Rekabeı toplumların önemli bir gereksi-
nimi galiba...
ASLUND — öyle görünüyor. Rekabetsiz-
lik bürokrasi yaratıyor çünkü.
—Reform hareketi konusunda partiye des-
tek ne ölçüde?
ASLUND — Bu sonıyu yanıtlamak zor,
çünkü sürekli değişiyor. Belki bu desteğin tab-
losunu kuşaklara bakarak çıkarmak daha
doğru. Bugün 65-75 yaşlan arasındaki kuşa-
ğın, yani savaşta gençliğini yaşamış olac ku-
şağın hatırı sayılır bir bölümünün 'iflah
olmaz' Stalinistler oldugunu söylemek müm-
kün. Bundan biraz daha genç olan kuşak, ki
Gorbaçov'un kuşağıdır bu, sosyaiizmi veaOe-
yerek konıma eğiliminde. SBKP 20. Kongre-
si'nin çocuklan olan bu kişiler sosyaüzme
inanıyorlar. Bugün 40-50 yaş arasını yaşayan
kuşak ise kabaca bakarsak, 'inançsızlan' ve
'umutsuzları' oluşturuyor. Harekete geçme-
mekte en çok direnen kuşak da bu.
—Yani, muhalefete de mi egüim dnymnyor-
lar?
ASLUND ~ Çok pasifler. Kendilerinden
ve ailelerinden başka bir şey düşünmüyorlar.
Hiçbir idealleri yok... 40 yaşının altındakile-
re gelince: Bunlar ne komünizme ne de sos-
yalizme inanıyor. Ancak bir idealleri var. O
da kendi ifadeleriyle, "normal" bir toplum-
da yaşamak... "Normal" ile Batı Örneğine uy-
gun liberal ve çoğulcu bir toplumu
kastediyorlar.
Bir de bu kuşakları ortadan kesen milliyet-
çi akımlardan söz etmek gerekiyor. Bu akım-
lann çoğu gerici özellikler taşıyor. tstemlerini
tam olarak saptamak da güç. Çünkü yaban-
cılarla ilişki kurmak istemtyorlar. Yabancıla-
rı sevmiyorlar.
StRECEK