Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TURKİYE'DE BUGÜN
Meteorokıji Genel Müdürtûğijnûen
alırtan btlgiye göre; yurdun kuzey do-
Ju kesmleri parçab bulutlu, dıjer yeı-
ler az bukıttu ve açık geçecek. Mar-
mara le yurduniç ve doğu kesımle-
rinde yer yer yoğun almak üzere sis
görülecek. Hava sıcaklığında önemli
bır değtşHüik olmayacak. Rüzgar ku-
zey ve doğu yönlerden hafif. ara sıra
orta taıvvette eseceK. Denizlerimızûe
rûzgâr: Ma/marave Ege, yıldız ve poy-
razdan diğer derizterimiaJe gûnbatısı
ve karayekten 3-5, Ege'de 7-8 kuvve-
tinde, saatte 10-21. Ege'de 33-4J3 de-
niz mrk hızia esecek Deraz mutedil,
Ege de kaba datoal olacaK Oaigayûk-
sektdi 05-1.5, Ege'de açıklarda 25-4
metre dolayında olacak. van Golû'nde
hava: Parçalı az bulutlu ve sisH ge-
çecek, ruzgâr kuzey ve doğu yonlerden hafif, ara sıra orta kuv-
vette esecek. Gol kûçiik dalgalı olacak. görüş uzakikjı 4-6 km
sis anında 1 km.'nin attında bulunacak
Adana
Adaoaza'i
Adıyaman
Alycn
Ağn
Artura
tatakya
Antalya
Artvin
Ba) kesır
Bilecik
Bingöi
BiUis
Bdu
Burea
Çanakkale
Corum
Denızli
17° 3° OıyarDakır
6° 3°E*rne
6°-5° Erancan
5" -8* Erzwum
-14» -30°Esteşehîr
0° -iirGazianttp
6° 2°Sresun
17° 2° Gümûşhane S
3°-2° Hakkan B
14° 1° Isparla S
5° O°isöntıul 8
6° 3°lanir A
-3° -13°Kars B
-1° -5° Kastamonu S
2°-10°Kays«i B
6° -2° Kıftdardı B
5° 4°Konya B
5° -7° Kütahya S
11° 0°Mafc>!ya S
7° -8° Manısa
2° -2° K Maras
-T -19°Mersın
-4 -9° Muş
10 -4° NİJde
7 3°On)u
11° -ii»Rae
O°-ii°Samsun
7° 3°Sinop
1 3°Sıwts
r -19°le*irdaO
4°-6° Trabıon
3° -16° Tuncek
-1° -1° Uşak
3° -11° van
3° -5° Ytagat
6°-9° Zonguldak
A 10° 2°
S 12°-2°
A 16° 5°
S 12°-1*
B 9° 3°
B 0° -14°
B 7" 3°
B 3° 3°
S 7° 3°
S 6°-4°
B 6° 3°
S -3° -4°
S 6° 0°
B 8° 4°
S 6° 3C
B Ws°
S -1° -11°
B -1° -10°
B 5° 2°
~- ** yajmurlu kartı A-açık B-buiuOu G-güneşlı K-kara
V
Lemngraa
Ci'iMoskova
Sam
Kahire->r<:
DÜNYADA BUGÜN
AmSerdam
Amman
Atina
Bağdat
Barcetona
Baset
Belgrat
Berfn
Bortn
Brüksel
Budapeşle
Cenevre
Cezayir
Cıdde
Oufiayi
Franklurt
Girne
HeöBikı
KaNre
Kopenhag
Köin
Leftoşa
¥ 6°
B 14°
S f
B 15°
S 16°
2°
0°
5°
Lerangrad
Londra
Madnd
Mılar»
Montreal
Moskow
Mûnih
K -6°
Y 9°
S 14°
S 8°
B -1°
K -16°
S 5°
A 18°
B 16°
B 16°
S 4°
B '7°
k -14°
A 18°
k 6°
S 4°
8 17°
Pans
Prag
Rıyac
Roma
Sotya
Şam
lelAviv
S 12°
S -2°
B 13°
B 16°
B 9°
K 3°
S 12"
B 4°
«ösütagtonY 9°
Zûrih S 3°
varsova
venedik
Vıyaıu
BULMACA
6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Bir bütün olarak
varlığı ele alan ve var
olanlann en temel ni-
teliklerini inceleyen
felsefedalı. 2/Tatlısu
levreği... Büyük erkek
kardeş. 3/ Hayvanla-
nn vücudunu örten
deri, kıl, tüy, pul gibi
dokulann tümü. 4/
Soyaçekim. Havva-
run batı dillerindeki
adı. 5/ Belli bir yerde
mezan olan, doğaüs-
tü gücü bulunduğuna
ve insanlara yardım
ettiğine inanılan ölü..: Nizım Hikmel-
in soyadı. 6/ Trabzon'un bir ilçesi...
Mavi renkli değerli bir korindon türü.
7/ Afrika'da bir ırmak... Macaristan-
da iiretilen ünlü bir şarap. 8/ Tıp di-
linde yumru anlamında kullanılan te-
rün... Bir göstcrrae sıfatı. 9/ Meşin kes-
kisi... Kızgın bir şeyle vurulan damga.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Borç senetlerinin bankalara öden-
mesi için vade tarihinden başlayarak
tanınan iki gün. 2/ Bir soru sözü... Antilmış, saflaştınlmış. 3/ Te-
kelci kapitalizme özgü şirketler birliği... Teniste topu rakibin arka-
sına düşürraeyi amaçlayan vuruş. 4/ Aşıboyası... Sahip... Türkçe-
de adın durum eklerinden biri. 5/ Bir kirase, bir konu, bir sonın
üzerine yazılmış kitapların tümü. 6/ Konut... Tavuğun istenilen ye-
re yumurtlamasını sağlamak amacıyla kullanılan beyaz taş. 7/ Bir
fllmin ya da televizyon programının hazırlanmasında emeği geçen-
lerin adlannı içeren bölüm. 8/ Düşünce... Tekerlekli kara taşıtı. 9/
Kültür... Eski Türkler'de aiüler için yapılan tören.
6 0 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Bulgar Krah
16 OCAK 1930
Bulgar Kralı Boris'in, ltalya Kralının üçüncü kızı Prenses
Ziovanna ile evlenmeleri bundan evvel müteaddid defalar
mevzuu bahsolmu? ise de Papalık buna muvafakat etmemiş
idi. Buna sebeb de Prenses Ziovanna'nın katolik
mezhebinde ve Kral Boris'in de ortadoks olmalandır.
Papalık, Prenses Ziovanna'nın ortadoks olmasına
muvafakat etmediği gibi, Kral Boris'in katolik mezhebini
kabul etmesine de Bulgar kanuni esasisi müsait değildir.
Bu sebebler evlenmek ve
Bulgarıstan tahtı için bir
veliaht yetiştirmek
mecburiyetinde kalmış olan
Kral Boris'i müşkül mevkiye
düşürmüştür. Kral Boris,
ltalya Vdiahtı ile Belçika.... .
Kralının kızı Prenses Mari -
Zoze'nin Romada muhteşem
bir surette yapılan
düğünlerinde hazır bulunmuş
ve ötedenberi sevdiği Prenses
Ziovanna ile görüşmüştür.
Bcl «ğrıtı
Sıyıtık »ğnUrı
Kadın şoför
Muammer Hanım isminde bir Türk kızının ilk defa taksi
şoförü olmak için müracaat ettiğini yazmıştık.
Muammer Hanım dün seyriisefer mühendisleri huzurunda
imtirjan vermiş ve cidden şayanı takdir derecede
muvaffakiyet göstermiştir. Bilhassa nazari kısımda büyük
başanlar göstermiştir.
Şimdiye kadar şoför imtihanı veren ilk Türk kızı Muammer
Hanım değildir. ilk imühan veren kolonyacı Perihan
Hanımdır. Fakat Perihan Hanım hususi otomobil kullanmak
için vesika almıştır. Muammer Harura ise taksi otomobili
kullanmak için vesika alacaktır. Taksi otomoboli kullanmak
için vesika alacak olan şoförlerin imtihanı gayet sıkı
yapılmaktadır.
30 YEL ÖNCE Cumhur.yet
Kıbrıs konferansı
16 OCAK 1960
Kıbrıs hakkındaki yuvarlak masa konferansı yarın sabah
Londra'da toplanacaktır. Toplantıda hazır bulunacak bütün
delegeler Londra'ya gelmişlerdir. Son gelen Türkiye
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu olmuştur.
Konferans ile ilgili ihzari toplantılar bugün yapılmıştır.
Kıbns Cumhurbaşkanı Makarios ile Muavini Dr. Küçük,
sabah İngiliz Müstemlekeler Bakanı Ue görilşmüşlerdir.
Yalçın Küçük'ün demeci
Ankara Üniversitesi Talebe Birliği
ikinci başkanı Yalçm Küçük bugün
bir açıklama yaparak 17 ocakta
toplanması gereken Birlik Genel
Kurul toplantısına Vilayetin izin
vermediğini, bu halin ikinci defa
vuku bulduğunu, yapılan hareketin
kanuna aykırı olduğunu, normal
kongrelerin izne tabi olmadığını,
yalnızca ihbarın kafı geldigini
Yalçın Küçük söylemiştir.
tkinci Başkan, izin verilmeme sebebini, Birlik Başkanının
tutumuna bağlamakta ve başkanı itham etmektedir.
tfadesine göre, Birlik Başkanı DP Gençlik bürosunun
mensubu bulunmakta ve radyolarda Başbakana gençlik
adına bağlıhk mesajları okumaktadır.
İkinci Başkan, açıklama vesilesiyle, devrimler konusunu da
ele almış, Atatürk devrimlerinin korunması bakımından
herhangi bir hareket yapılmadığını, irticai hareketlere
ilgisizlik gösterildiğini ileri sürmüştür.
ĞEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
Büyük Gözaltı
16 OCAK 1989
Başta Batman olmak üzere Sürt'in merkez ve öbür
ilçelerinde yaklaşık 200 kişinin gözaltına alınmasından sonra
Diyarbakır'm Silvan ilçesinde de arasmda 12 ve 14
yaslannda iki çocuğon da bulunduğu 300'e yakın kişi
gözalüna alındı. Yoğun gözaltı olayları üzerine "acil
başvuru metni" hazırlayan Uluslararası Af örgütü, tçişleri
Bakanlığı'na başvurarak gözaltındakilerin sağlıklarının iyi
olduğunu ve işkence görmediklerinin garanti edilmesini
istedi. ABD Adana Konsolosluğu yetküilerinin de gözaltı
olaylarıyla ilgilendikleri bildirildi. Siirt'te gözaltına
alınanlardan altısı daha, önceki akşam çıkarıldıkları
mahkeraece salıverilirken gözaltındaki gazeteci Sabri Daş,
dışanya ulaştırabildiği mektupta işkence gördüklerini öne
sürdü. "PKK'ya yardım ve yatakhk" gerekçesiyle gözaltına
alındıklan bildirilen bazı SHP üyelerine sorgulamaları
sırasında "SHP ile ilgili" sorular sorulduğu öğrenildi.
TARTKMA
Türban, Laiklik ve Hııkıık Devletî
Türban, yükseköğrenim kurumlarında sade kimliğinden
çıkmış, çağdışı, anayasal düzenimize tamamen ters, Atatürk
devrimlerini yok etmek amacına yönelik zihniyetin öncü
bayrağı olmuştur.
YÖK'ün yükseköğretim kurumlarında, tür-
banı yasaklayan Öğrenci Disiplin Yönetmeli-
ği'nin yedinci maddesini kaldırrnası, yasakla-
ma kararını üniversite rektörlüklerinin takdi-
bırakması, bu arada bazı rektörlerinrıne
(Cumhuriyet Üniversitesi) türbana serbestlik
getirileceğini açıklaması çok üzücü ve düşün-
kü bilim, esen rüzgârlara göre üretilmez. Yö-
netimindeki bilim kurumlarına kötü örnek ol-
maktadır. tkincisi, bu karar mevcut hukuk sis-
temimize aykırıdır. Çünkü, Anayasa Mahke-
mesi 27 Aralık 1988 tarihli 3511 sayılı yasaya
eklenen, türbana serbestlik getiren yasa mad-
desini anayasaya aykırı gördüğünden iptal et-
dürücüdür. Bu karar YÖK sistemıne yapılan
eleştirilerin çok haklı olduğunu gösterir. YÖK,
esen rüzgârlara göre kararlar almaktadır. Ön-
ceki cumhurbaşkanı zamamnda başka, şim-
diki cumhurbaşkanı zamamnda başka. Yük-
sek bilim kurumlarının yüksek yöneticisi gö-
rüntüsündeki YÖK'ün bu kararı her şeyden
önce kendi yüce varuğına saygısızlıktır. Çün-
miştir. Çünkü bu yasa, anayasamızın laiklik-
le ilgili 2, 4, 14. maddelerine aykırı görülmüş-
tür. Gerçekten de türban, yükseköğretim ku-
rumlannda laiklik sistemini özümsemeyen zih-
niyeti simgelemektedir. Bunun temel hak ve
hürriyetlerin kullanılması ile ilgisi yoktur. Bü-
tün amaç cumhuriyetin, demokrasinin, Batılı
ve bilimsel düşünce sisteminin ortamını oluş-
turan laikliği ortadan kaldırmada adım adım
ilerlemektir. Bu zihniyete alet olan kızkardeş-
lerimizin de kendi cinslerini köleleştirmede kat-
kıda bulunduklarının bilincinde olmamaları
yürekler acısıdır. Kafes içindeki esir bülbülün
zalim avcımn emrinde öterek özgür hemcinsi
bülbülleri zalim avcının kurşunuyla öldürmesi
gibi.
Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye
Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yönetim
hukuk kurallanna uymak zorundadır. Bir sa-
yın bakanın dediği gibi türban hukuken ser-
best olmuş değildir. Bir sayın üniversite rek-
törünün (Cumhuriyıet Üniversitesi) YÖK'ün bu
karanndan sonra serbesttir sözleri hukuki da-
yanaktan yoksundur. Çünkü türban, yükse-
köğrenim kurumlannda sade kimliğinden çık-
mış, çağdışı, anayasal düzenimize tamamen
ters, Atatürk devrimlerini yok etmek amacı-
na yönelik zihniyetin öncü bayrağı olmuştur.
Bu haliyle anayasamızın 2, 4, 14. maddeleri-
ne, duruma göre TCK'nın 163. maddesine ay-
kırı, YÖK yönetüni ve üniversite rektörleri ba-
kımından da -anayasal düzene aykırı- karar
ve eylemlerinden ötürü de en azından TCK'nın
240. maddesindeki görevin kötüye kullanılma-
sı suçunu oluşturur. Hukuki ve cezai sorum-
luluk dışında türbanı serbest bırakan karar-
lar aleyhine bu vatana yürekten, beyinden bağ-
h vatandaşlanmızın, kararlann iptali için idari
yargı nezdinde dava açma hakkı vardır.
Sonuç: Antidemokratik bazı hükümlerine
rağmen 1982 anayasal sistemimize göre Türki-
ye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Bu
devlete çağdaş kimliğini verdirecek en önemli
faktör de gerçek laiklik niteliğidir. Cüce çıkar-
larımız için bu yüce çıkarımızı unutmayalım.
RAHMİ ÖZEL
Ankara Cumhuriyet Savcısı
Di€>anet İşIeH Gözü Üe Kadın
Bu uzay çağında hâlâ kadını aşağılamak, kötülemek neden?
Anamız, kardeşimiz, kızımız ve kanmız olan kadın kötü ise,
o kadımn karnında dokuz ay taşıdığı, sütü ile beslediği bizler,
yani erkekler nasıl makbul (mümin) varlıklar olabiliriz?
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca 4. baskısı ya-
pılan 12 ciltlik "Sahih-i Bubari Muhtasarı
Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi" isimli ki-
tapta kadına hakaret edildiği, kamuoyunda
tartışma konusu olmakıadır.
Türk Kadınlar Birliği'nin tepkisi üzerine,
Diyanet İsleri'nin, bu kitabı basmasında ama-
cımn, sadece ticari olduğu şeklindeki açıkla-
ması, gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira bu
kitap, özellikle çağdaşlığı, modern yaşam bi-
çimini, Atatörkçülügii ve Cumhuriyetin ilke-
ierini, en çok da laikliği içine sindiremeyen ba-
zı malum çevrelerce dini istismar aracı olarak
kullanılmaktadır. Örneğin: Ankara Ayrana
Lisesi din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmenı
-ki bu kişinin asıl görevi, Diyanet İşleri Baş-
kanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı'dır.
Ahmel Günay, ders sırasında "Erkeklerie lca-
dınlann el sıkışması zinadır, Batı'daki kızlar,
kızılbaşlarda olduğu gibi, önce babalan ile ya-
tıyorlar. Günaydın yerine Selamünaleyküm
denmesi daha doğrudur. Biz fslam iilkesiyiz,
bize şerial düzeni daha uygundur.." demiş-
tir. (Milliyet gazetesi 14.4.1989). Bu kişi hak-
kında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'-
nde dava açılmış, devam etmektedir.
Istanbul Gaziosmanpaşa Mehmetçik llko-
kulıı Müdiir Yardımcısı Ibrahim Demirkan
da, "İstanbul'daki kadınlann yarısı fahisedir.
Alevilerin kızlannın yuzde 70'inde kızlık za-
n yoktur, zira buniann aile hayatı yoktur"
demektedir. (Hürriyet Gaz. 8.9.1989).
Diyanet İşleri ticari amaçlı kitapta: "tki ka-
dının tanıklığı, bir erkeğin tanıklığına bedel-
dir, kadınlar aklen ve dinen eksik yaratıklar-
dır, kadın uğursuzdur, namazı kat eden şey-
ler, köpek, esek, domuz ve kadındır, yaban-
cı kadınla el teması el rinasıdır, cehennem hal-
kının çoğunluğu kadınlardır..." derse, bu ki-
tabı okuyan, ülkemizin birlik ve bütünlüğü-
nün sağlanmasını istemeyen (bazı malum çev-
relerce alet edilen) bazı kişiler de kalkıp, yu-
karda değindiğimiz gibi, akla ve mantığa sığ-
raaz isnatlarda bulunuriar.
Bu uzay çağında hâlâ, kadını aşağılamak,
kötülemek neden? Anamız, kardeşimiz, kızı-
mız ve karımız olan kadın kötü ise, o kadı-
mn karnında dokuz ay taşıdığı, sütü ile bes-
lediği bizler yani erkekler nasıl makbul (mü-
min) varhklar olabiliriz? Kadın yaratıksa, biz
de yaratık oluruz. Yani insan olmamamız ge-
rekmektedir, bu mantığa göre.
Her alanda, ereklerle yanşan, bircok ko-
nuda erkeklerden daha başarılı bulunan, bi-
ze ve yaşamımıza hayat veren kadına selam
olsun. Tüm kadınlara selam olsun.
Tüm yetkililerden, kadınlarımıza karşı da-
ha saygılı olmasını diliyoruz.
AV. SÜLEYMAN ATEŞ
Ankara
Türban Konusundaki Çelişkiler
Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim sisteminde
öğretmenlerin kıyafet yönetmeliği -şimdilik- kesin bir şekilde
kadın öğretmenlerin başı örtülü olarak derse girmesine ve
hatta okul sınırlan içinde görünmesine bile müsaade etmez.
Birincisi, türban adı altında geçen, fakat sa-
dece bir başörtüsü olmaktan çıkıp belirli bir
inancı -kadımn baştan aşağıya örtülüp, için-
de insan vücudu olduğu belli olmayacak şe-
kilde, yürüyen bir dört duvar içine sokulması
lazım geldiği inancı- simgeleyen bir kıyafetin
özellikle eğitim fakültekri'nde resmen serbest
bırakümasıyla ortaya çıkacak olan çelişkidir.
Eğitim fakülteleri orta öğretimimiz^ her dal-
da öğretmen yeüştiren kurumlardır. Bazılann-
da, Aoadolu liseleri ve kolejlerdc görevlendi-
rilecek öğretmenlerin yetişmesi için eğitim ya-
bancı dilde yapılmaktadır.
Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Milli
Eğitim sisteminde öğretmenlerin kıyafet yö-
netmeliği -şimdilik- kesin bir şekilde kadın öğ-
retmenlerin başı örtülü olarak derse girmesi-
ne ve hatta okul sınırlan içinde görünmesine
bile müsaade etmez.
Şimdilerde eğitim fakültelerinde görülen
manzara, bilhassa, sosyal bilimler bölümlerin-
de türbanın lehine doğru değişmektedir. Bir
iki sene sonrasının öğretmenlen şımdı tepe-
den tırnağa örtülü bir şekilde müstakbel gö-
revleri için hazırlanmaktadırlar.
Kadın vücudunun bu derece -en ufak bir
hattının dahi belli olmayacağı şekilde- örtü-
lüp saklanması icabeden kötü, çok kötü bir
şey olduğuna inanan bu genç kızlanmızın, ya-
rın öğretmen tayin edildikleri anda, üniversi-
te eğitimleri süresince içinde boğuldukları bu
inançtan ve de büriindükleri bu kıyafetten sıy-
nhp göreve baslamalannı mı bekliyoruz? Yok-
sa, Milli Eğitim Kıyafet Yönetmeliği'nin bu
insanlık dışı, kadina kadın olduğu için suçlu-
luk hissi aşılayan kıyafete ne olsa zamanla yer
vereceğini şimdiden kabul mü ediyoruz?
Lütfen kendimize gelelim. Korkakhğımızı
ve aczimizi "vicdan hiirriyetine saygı" kisve-
si altında gizlemeyelim. Çünkü hepimiz bil-
mekteyiz ki bu akım vicdan hürriyetsizliğine
doğru hızla yol almaktadır.
Türban konusundaki ikinci çelişki, bu ko-
nudaki karar vetkisinin verildiği makamların
bizzat kendileridir. Şöyle ki: YÖK, türban ko-
nusunda bağlayıcı bir karara varma hakkın-
dan ve mesuliyetinden feragat etmiş durum-
dadır. Bu karar üniversite rektörlerine buakıl-
mıştır. Şu anda Türkiye'deki tüm üniversite-
lerin rektörleri erkektir.
Sadece kadınlar için soz konusu olan ve top-
lumumuzda kadımn kadın olma gururunu
rencide eden bu kıyafetin üniversitelerimizde
serbest bırakılıp bırakılmayacağı karar yetki-
sinin tüm erkeklerden oluşan bir grupta top-
lanması, mantığa oldukça ters düşmüyor mu?
Yüksek öğretimimizin en üst makamlarm-
da bulunan kadın akademisyenlerimizin bu
konuyla özellikle ilgilenmeleri ve karar yetki-
sinin böyle bir gruba verilmesi kanaatimce
mantığa en uygun olanıdır.
Bu konumdaki kadın akademisyenlerimi-
zin, kendilerinin bu konumlarda kimin zama-
mnda verdiği cesur kararlar dolayısıyla bulun-
duğunu hatırlayarak ve O'nun idealindeki
Türk kadını portresinden giderek, alacakları
tedbir ve kararlann en sağlıkh olacağı şüphe-
sizdir.
Yrd. Doc. Dr. SEVtL ÜNSAL
Marmara Üniversitesi
Atatürk Eğitim Fakültesi
Fen Bilimleri Bölümü
T.C.
TARSUS
KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
Esas No
Karar No
Karar Tarihi
Köyü
Parsel No
3avacılar
DAVALILAR
Dav-a
O. Tarihi
«Carar Tarihi
988/217
989/82
I5.5.İ9S9
Yenıce kasabası
299
CUMALİ KARA
HÜSEYİN GÜNEŞ
DURAN GÜNEŞ
CUMALİ GÜNEŞ-Av. NACİ AĞAOGLU
Cumali, Hüseyin, Yakup, Aziz, Dursun, Mehmet, Durau, Te-
mir Hasan Güneş, Mehmeri, Nazmiye özel, Müşerref Kiriş,
tsmet, Havva, Müzeyyen, Yaşar Kiriş, Zohre Verdi, Yusuf Ke-
leş, Ayşe Bostan, Mehmet Bahri Güven, îclal Koçak, A>per,
Medine, Neclet, Nurhayat, Gülvesever, Feride, Muhittin, Hü-
seyin, Ali, Elmas, Zarife, Feride, Naime, Üftade, Hanım, Cu-
mali, Ali, Nevzat, Gülfıdan, Fatma, Firuz, Sultan, Songûl,
Muhbkan, A. Rezzak, Aziz Koçak, Pakize, Fatma, Hami-
yet, Mustafa, Kapian, Arabi, Demırel, Kemal Bekler, tsmet,
Hasan, Hüseyin Bekler v.s.
Kadastro tespitine ıtıraz
27.1.1961
15.5.1988
HÜKMLN ÖZETİ:
Tarsus Yenice kasabası sınırlan içerisinde kalan 299 No'lu panelin kadastro
tespitine vaki itiraz ttzerine verilen 15.5.1988 tarih ve 989/82 saynh kararla iti-
raz ve davanın kabulune karar verildiği, davalı taşınmazın 9.525.600 pay itibar
edilerek davacı ve davalılar adına hisseleri nispetinde tesciline karar verilmiş,
verilen bu karar davahlardan Hanım, Üftade, Hayri Güven, Ecahi Akdağ, Nev-
zat Koçak, Medine, Ayper Koçak, Hüseyin Bekler, Elif Aksan, Hasan, lsmet,
Kemal Bekler, Mehmet Bostan, Ayşe Bostan, Yusuf Keles, Muhteber, Feride
Koçak, Zarife, Elmas ve Neclet Koçak'ın ölü veya sa| oldukları, nufusa kayıtlı
bulundukları hane, cilt ve sayfa numaralarının tespit edilemediği ve açık adres-
leritun bilinmediji ve yukarıda verilmiş olan hukmün özeti yazılı kararın dave-
tiye ile teblığ yerine kajm olmak üzere işbu karann ilana muteakıp 15 gun son-
ra kesinleşeceğı ilanen tebliğ olunur. 8.1.1990
T.C.
MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI
GELİRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
STAJYER GELtRLER KONTROLÖRLÜGÜ GtRİŞ SLNAVI
Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nce 19, 20,
21 Mart 1990 tarihlerinde saat: 9.00'da başlamak üzere Ankara, ts-
tanbul, Izmir ve Adana'da Stajyer Gelirler Kontrolörlüğu giriş sına-
vı açılacaktır.
Sınavı kazananlar, 3 yıllık staj dönemi sonunda yapılacak "Ye-
terlik Sınavı"nı da kazandıkları takdirde Gelirler Kontrolörü olarak
göreve devam edeceklerdir.
Sınava katılabilmek için:
a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesindeki niteliklere sa-
hip olmak;
b) 1.1.1990 tarihinde 30 yaşım doldurmamış olmak;
c) Eğitim suresi en az dort yıl olan, Siyasal Biîgiler, İktisatd, Islet-
me, Hukuk, lktisadi ve İdari Bilimler Fakülte ve Yüksek Okullan
veya aynı süre eğitim veren ve bunlara denkliği Yüksek Öğretim Ku-
rulu'nca kabul edilen ülkemizdeki ve yabancı Olkelerdeki fakülte ve
yüksek okulların birinden mezun olmak;
gerekir.
Stajyer Gelirler Kontrolörlerine bugün için yaklaşık net 1.070.000
lira maaş ile grup merkezleri dışında görevlendirilmeleri halinde ay-
nca 29.900.- lira gündelik ödenmektedir.
Istekliler, sınav için gerekli belgeler ile sınav konulannı belirten
"Sınav Broşürü"nü Gelirler Genel Müdürlüğü Gelirler Kontrolörle-
ri, "Sanayı Cad. Alsancak İşhanı Kat: S Ulus/Ankara" adresinden
veya Gelirler Kontrolörleri Eğitim Grup Başkanlığı'ndan sağlayabi-
ürler.
Başvurulann, en geç 28 Şubat 1990 çarşamba günü mesai bitimi-
ne kadar yukarıda belirtilen adreste gerekli belgeler ile birlikte yapıl-
ması veya posta ile gönderilmesi (postadaki gecikmeler kabul edilmez)
gerekmektedir.
llan olunur.
Basın: 15680
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
İşkence Görenin
DüşüncelerL.
İşkence görenin, işkence edenlerle ilgili izlenimleri vardı; bir
kez hiçbiri, yaşamından hoşnut olduğunu söylemedi.
—Biz devlet için bunu yapıyoruz, yapmak zorundayız, diyor-
lardı. İşkence görene soruyordum:
—jşkence sırasında da konuşuyorlar mı?
—İşkence sırasında tabii konuşuyorlar, ama sohbet şeklinde
değil. Yani sordukları sorunun yanıtını almak için ısrarla soru-
yorlar: "Haydi kabul et! Sen şusun, sen şunu yaptın, silahı ge-
tirl" diye. Neyi öğrenmek istiyorlarsa onun üstüne
yoğunlaştırıyoriar sorunlarını. KonuşmaJar, başka zamanlarda sü-
rüyor. Bu insanların hiçbiri yaşamından gerçekten hoşnut de-
ğil. Örneğin biri çocuğuna bir tokat vurduğu zaman, büyük
üzüntü duyduğunu söyledi. İlginçtir, aynı insan, günlerce, aylar-
ca başka insanlara bu muameleyı yapabiliyor...
'Tercüman" Gazetesi, İstanbul'da polis görevlileri arasında "in-
tiharların arttığını" yazdı. İşkence gören:
—Intiharların da bu nedenle olması kaçınılmazdır! diyordu.
Yılbaşı öncesinden başlayarak, yeni yılın ilk haftasına dek, em-
niyette eski "Derin Araştırma Laboratuvarı"nda, yani "DAL'da
işkence görenlerle konuşuyorum. Şimdiye dek ikisiyle konuş-
tum. Adlarını.ben saklı tutuyor, açıklamıyorum. Kendileri basın
toplantısı yapıp açıklayıncaya dek açıklamayacağım.
İşkence görene, ne düşündüğünû soruyorum. Şöyle diyor:
—Sayın Ekmekçi, beni en çok rahatsız eden şuydu: Bugüne
kadar yüzlerce insan işkence gördü. Bu insanlar, kanımca iş-
kencecilerin, işkencenin üzerine gitmediler. Ben, kendi adıma
söyiüyorum, bunun üzerine gideceğim. Savunmanları ilgilenme-
ye çağıracağız. Mukuk adamlarının hukuka sahip çıkmaları ge-
rekir, ama bu yakında görmedik. Genel olarak görmedik. Basın
bu konuda sürekli, olayın üzerine gitmiyor, eleştireceğiz basını.
Duyarsız davrandığı için eleştireceğiz. Demokrasinin bütün ku-
rumları ile yerleştirilmeye çalışıldığı bir ülkede, işkencenin kalk-
ması bu yolu açabilir. İşkencenin olduğu bir ülkede, demokrasinin
"d"sinin yerleşmesi mümkün değil. Çünkü demokrasi, insan hak-
kı demektir; insan haklarının yerleşmesi demektir. İnsan hakla-
rının yerleşmediği bir ülkede, işkencenin sistemli olarak devlet
politikası olarak yürütüldüğü, devletin temel direğinde yürütül-
düğü bir ülkede, demokrasinin kurulması mümkün değil. işken-
ceye karşı çıkmayan bir insanın, aydın namusuna,. aydın
haysiyetine sahip olacağını kabul etmiyorum ben. Bu insanları,
basını, yazarları ve bilim adamlarını bu işkence olayı üzerinde
yoğunlaşmak üzere harekete geçmeye çağırıyorum ben. Ben bu-
nu şimdi çağırmıyorum sadece; ben işkencenin konusu oldu-
ğum için daha canlı hissediyorum bunu. Ama Türkiye'de işkence
bitmeyecektir bu durumda. Şu anda yine var, işkence sürüyor.
Çıktığımız günün sabahına kadar işkence sesi dinledik. Tuvale-
te kapatıyorlar insanları, üzerlerine basınçlı su sıkıyorlar. Evet,
evet tuvalette! Bizim hücremizin karşısındaki tuvalete kapatıyorlar
insanları, basınçlı su sıkıyorlar, sopayla dövüyorlar. Ben son üç
gece uyku uyumadım hiç. Hem soğuktan hem stresten tepin-
dim. Çünkü karşımda insanlar bağırıyorlardı:
—Abi, ayaklarının altını öpiym yapma! gibi. Kaçakçılıktan ge-
lenler galiba, siyasi değil bunlar Siyasi olmayan insanlara da
işkence yaptılar. Silah isteniyordu, işte.. "Sahtekârlığı kim yap-
tı?", "Paraları kim topladı?" gibi... Böyle sorular duyuyorduk biz
orada. (Anlatırken bir soluk aldı, heyecanlıydı.)
Şimdi bunlar beni tedirgin ediyor; ben bu ülkenin insanıyım
ve bunları yaşamak istemiyorum; başka insanlann yaşamasını
istemiyorum, sıkıntım bu!
Bir insan, bir gizli örgütün üyesi de olabilir, o beni ilgilendir-
miyor. O, onun özel sc
r
unu. Ama ben ona da işkence yapılma-
sını istemiyorum. Bu bir faşist örgütün, bir dinci, bir komünist
örgütün üyesi olabiiir. Bu onun özel sorunu. Benim ülkemdeki
demokrasinin genel bir sorunu. Ama bu insanlara "DAL" gru-
bunda olsun, başka yerde olsun, işkence yapılmasını tasvip et-
miyorum. Bunu nefretle kınıyorum! Sorgum sırasında, DGM
savcısına söyledim, şöyle dedim:
— Slzin sayın savcı, bana bu uygulamalan reva gördüğünü-
zü de biliyorum. Ve sizin uygulamanızı, sizin işkencenizi, işken-
ce yapanlarınızı nefretle kınıyorum! Lütfen geçin ifademe...
— Geçti mi?
— Sanıyorum geçti! Ben 10 yıl önce de işkence gördüm. Altı
ay sonra görmeyeceğimin garantisi yok! 8 ocak pazartesi günü
DGM'ye çıkarıldım. Benim eşim, içerde işkence gördüğümüze
ilişkin dilekçe vermiş biz içerdeyken. Bir komiser, elinde telsiz
şöyle diyordu:
— Bir daha operasyon olduğunda, ilk Sabiha'yı alıp en bü-
yük işkenceyi ona yapacağım!
Eşim de benimle birlikte gözaltına alındı;gebe sanıldığı için iki
gün sonra bırakıldı. (Sabiha Hanım gözaltında mide bulantıları
geçirmiş, görevliler onu gebe sanmışlardı).
İşkence konusu üzerine gidenlerin, yapanlarca hoş karşılan-
madığını biliyoruz. O onların sorunu tabii...
— Evden getirilen yiyecekleri vermediler mi?
— Hayır efendim, vermedikleri gibi...
— Eşiniz kazak filan götürmüştü...
— Yılbaşında çamaşır geldi, bir de 200 gramlık süt geldi, onu
arkadaşlarımıza dağıttık orada.
SENİRKENT SULH CEZA
MAHKEMESİ'NDEN
1989/70 Esas
1989/80 Karar
DAVACI: K.H.
MÜŞTEKt: Yasar Ayhan: Yassıören Köyü'nden Senirkent.
SANIK: özkan Düzgün: Ömer ve Züheyla'dan doğma 1963 D.'lu
Burdur Merkez Kuyu Mahallesi nüfusuna kayıtlı, halen Yeni Antal-
ya Cad. No: 93 sayılı yerde oturur.
SUÇ: Suiistimal sonucu hırsızlık.
Yukarıda açık kimliği ve müsnet suçu yazılı sanık hakkında mah-
kememizin 1.11.1989 tarih 1989/70 Esas, 1989/80 Karar sayılı hük-
mü ile samğa müsnet suçundan dolayı cezalandırılmasına yeter delil
bulunmadığından beraatine karar verilmiş, verilen bu karar sanığın
gıyabında olup, kendisine tebliğ için çıkanlan tebligatın adresi meç-
hui olduğundan bila tebliğ iade edilmiş olduğundan, verilen karann
kendisine ilanen tebliğine, karann tebliğ tarihinden itibaren 7 gün
içerisinde kesinleşeceginin ilaıuna. 25.12.1989
Basın: 15439
T.G
DİYARBAKIR
SULH HUKUK MAHKEMESİ
1987/677
Davacüar M. Nuri Şahin, Neşat Şahin, Ensari Karakaş ve Rıfat Ipek
tarafından davalılar Şevket Karakaş ve 60 arkadaşı aleyhine açmış ol-
duklan ortaklığın giderilmesi davasının yapılan açık yargılaması sı-
rasında:
Davalı Azize Karakaş'm adresine çıkartılan davetiyenin bila tebliğ
iade edildiği, zabıta marifetiyle de adresi tespit edilemediğinden, da-
valı Azize Karakas'ın, duruşmanın atılı bulunduğu 23.1.1990 günü saat
9.00'da duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil
ettinnesi, aksi takdirde H.U.M.K!nun 509 ve 510'uncu maddeleri ge-
reğince yokluğunda karar verileceği hususu, dava dilekçesi ve daveti-
ye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 25.4.1989
Basm: 45024
ÇİNE
ASLİYE CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No
Karar No
Davacı
Sanık
Suç
Suç tarihi
Kanun ve maddesi
Verilen ceza
Karar tarihi
1989/101
1989/158
K.H.
Tuncay Kurt - tbrahim ve Kadriye'den olma,
1962 D.lu, Samsun Çarşamba Yukan Donurlu
Köyü nüfusuna kayıtlı.
Hırsızlık.
8.12.1988
TCK 491/3, 80, 81/2, 40.
1 yıl 4 ay 10 gün hapis cezası.
18.10.1989
Yukarıda açık kimliği ve huküm özeti yazılı bulunan sanık hak-
kındaki mahkememiz gerekçeli kararı, sanığın açık adresinin, işyeri-
nin ve meskenınin belli olmadığından tebliğ edilememi; olup, 7201
sayılı Tebligat Yasası'mn 28 ve 29. maddeleri gereğince gazete ile ila-
nına.
Son ilan tarihinden 15 gün sonra aynı kanunun 31. maddesi gere-
ğince tebliğ yapılmış sayılacağı ilan olunur. 28.12.1989