Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 1990 KULTUR-SANAT CUMHURİYET/5
Gordon Jackson öldti
• LONDRA (AA) — Televizyonda gösterilen
"Yukarıdakiler, Aşağıdakiler" fılminde baş uşak rolünü
canlandıran Ingiliz aktör Gordon Jackson 66 yaşında
öldü. Ingiltere'nin başkenti Londra'daki Cromwell
Hastanesi'nde ölen Jackson'ın ölüm sebebi konusunda
açıklama yapılmadı. Jackson, Ikinci Dünya Savaşı'ndan
sonra hiçbir eğitim görmeden sinemaya atılmıştı.
"Yukandakiler, Aşağıdakiler" filmiyle başan elde eden
Jackson, 1974 yılında bu filmdeki rolüyle Ingiltere'de
yılın en iyi erkek sanatcısı olarak Emmy ödülu'nü
kazanmıştı. Jackson'a Emmy ödülu'nü kazandıran bu
fdm halen ABD'de gösterimde bulunuyor. 1923 yılında
Glasgovv'da dunyaya gelen Jackson, iş hayatına
Edinburg'da Rolls Royce firmasında cırak olarak
başlamıştı. Jackson, sinema hayatına profesyonel olarak
1941 yılında "The Foreman Went To France" (Ustabaşı
Fransa'da) filmiyle atıldı. 60'tan fazla filmde rol alan
Ingiliz aktöriin başlıca fılmleri 1948 yapımı "Whisky
Galore", 1960 yapımı "Tunes of Glory" (Zafer Şarkılan),
1%2 yapımı "The Great Escape" (Büyük Kaçış) ve 1986
yapımı "The Whistle Blovver!'
Azerbaycan Regsamlan Sergisi
• İSTANBUL (AA) — Azerbaycan Kültür Bakanhğı ile
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nca ortaklaşa
düzenlenen "Azerbaycan Ressamları Toplu Resim
Sergisi", Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek tarafından
açıldı. Zeybek, tstanbul Devlet Güzel Sanatlar
Galerisi'ndeki serginin açılışında yaptığı konuşmada,
bütün dünyada güzel geüşmeler olduğunu belirterek
"Bunların en güzellerinden biri SSCB'de yaşanıyor.
Glasnost ve perestroyka çok guzel. Bunları başlatan
Gorbaçov'a çok teşekkür ederiz. Gorbaçov'un muvaffak
olması hem SSCB'de hem de butün dünyadaki insanlar
için çok önemli" dedi. Azerbaycan Kültür Bakan
Yardımcısı Ferah Şekeli de, Türkiye'deki açtıkları sergiler,
düzenledikleri çeşitli etkinliklerle kendilerini ve
kültürlerini tanıtmayı amaçladıklarını bildirdi.
Çocuklar için "Masalistan"
• Kültür Servisi — tdil Abla Çocuk Tiyatrosu
"Masalistan" adh müzikli çocuk oyununu her pazar
13.30'da Bahariye Tevfik Gelenbe Tiyatrosu'nda
sergiliyor. Hilal Çelenk'in yazdığı, Reyman Eray'ın
müziklediği oyunun ilk bölümü çeşitli masallardan bir
derleme. lkinci bölumde ise çocukların gunlük yaşamı Ve
çevreyle kurdukları ilişkiler yer alıyor. Grup çalışmasıyla
sahnelenen "Masalistan"da Sema Toksöz, Hilal Çelenk,
Gürcan Güneş, Gurhan Gezer ve Tuna Orhan rol
alıyorlar.
Karikatür kartpostallar
• Kültür Servisi —
TUSAK (Sanat, Kultur
ve Turizm Geliştirme
Kooperatifı) Görsel
Sanatlar Kolu, Âyhan
Kiraz, Kurşat Coşgun,
Mete Arif Tokmak,
Mehmet Baltaoğlu,
Melih Bilgin, Ruhi
Göktürk, Cahit Çelikel,
Enver Malkoc, Şafak
Tortu gibi
karikatürcülerin 10 ayrı
çalışmasmı bir
kartpostal dizisi haline
getirdi. Zonguldak ve
ilçelerinde farklı
zamanlarda sergilenmiş
olan bu karikatürler istenildiğinde 4 bin lira karşıhğında
TUSAK, Zonguldak, Alemdar Cad. Ömer Yeğen Işham,
No: 5'ten edinilebilir.
Resim ve karikatür yanşması
• İZMtR (AA) — Tüketici Şikâyetlerini lnceleme
Bürosu Danışma Kunılu, tzmir'deki ilk, orta ve lise
öğrencileri arasında "Tüketici" konulu resim ve karikatür
yanşması düzenledi. Danışma Kunılu Başkanı ve Izmir
Ticaret Odası Başkanvekili Rüştü Okan, düzenlediği
basın toplantısında 1990 yılının tüketici yıh ilan
edilmesine rağmen, tüketici şikâ>
l
etlerinin henüz hangi
noktada olduğunu tam olarak bilmediklerini söyledi.
ödül miktarı henuz belirlenmeyen yarışmaya katılacak
eserlerin konu başlıklan şöyle belirlendi: Tüketicinin
sağlık ve güveninin korurunası, tüketicinin
bilinçlendirilmesi ve eğitimi, tüketicinin örgütlenmesi,
aldatıcı ve yanıltıcı reklamlardan korunması, bozuk
malların değiştirilmesi ve tüketici ile çevrenin korunması.
Yanşmaya katılacak olan eserler, en geç şubat ayı sonuna
kadar teslim edilecek.
Yvmus Emre Oratoryosu
• ANKARA (AA) — Devlet Sanatcısı Prof. Hikmet
Şimşek'in 16 yıllık çabalanyla geçen günlerde
Macaristan'da plak halinde yayımlanan Ahmet Adnan
Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu, yurtdışında ilk kez
Azerbaycan'da seslendirilecek. Prof. Şimşek yaptığı
açıklamada, Azerbaycan Kültür Bakanlığı'nın özel
davetlisi olarak gidecekleri Bakû'da eserin plak kaydı
konusunda da çahşmalar yapacaklanru söyledi.
Azerbaycan'da ikili kültür anlaşması çerçevesinde şef
Hikmet Şimşek yönetiminde opümüzdeki aylarda
seslendirilecek eser, Yunus Emre'nin insancıl dünyasını,
hoşgörülü kişiliğini sevgi temasıyla ele ahyor.
"Sanat Çevresi"nde bu ay
• Kültür Servisi —
Aylık sanat dergisi
"Sanat Çevresi"nin
ocak sayısında, derginin
sahibi, genel yayın
sorumlusu Hamit
Kınaytürk'ün "Sanat ve
Sanatçıyla Alay Etmek
Uzerine" adh sunu
yazısının ardından
Abdülkadir Günyaz'ın;
ressam Gungör Taner'in
yapıtlan ve gorsel dil
üzerine hazırladığı yazısı
yer alıyor. "Pera
Ressamlan" sergisiyle
ilgili olarak serginin
düzenleyicilerinden
ressam tpek Aksüğür Duben'le yapılan bir söyleşiye yer
veren dergide, aynca Dr. Ayşe Ceyhan'ın 16. Paris
Uluslararası Çağdaş Sanat Fuan üzerine bir
değerlendirme yazısıyla İlhan Selçuk'un 8 Haziran 1969
tarihli "Balaban'ın tzduşümü" adh yazısı da yer ahyor.
Resim ve heykel sanatcısı Erol Kınalı, ressam Mine
Tamay, heykeltıraş Maria Kıhçlıoğlu'nun yapıtlan üzerine
eleştirilerin de yer aldığı dergide, Sezer Tansuğ tarafından
hazırlanan "Nehir Yıllar" adh ek de bulunuyor.
Samuel Beckett'in sahnede hep 'tek başlarına' konuşan insanları
Çağın birinci elden tanığıAralık sonunda ölen
Beckett, yeryüzünde 90
yıla yakın yaşadı.
însanın insan olalı en
korkunç kıyımlara
uğradığı yüzyılımızın ilk
elden tanığı oldu. İki
dünya savaşı, onlarca da
bölgesel savaş yaşayan
20. yüzyıl insanı,
Beckett'in gözünde
kolsuz, dilsiz, bacaksız,
kör bir "gövde
parçası"na indirgendi.
AYŞEGÜL YÜKSEL
Geçen aralık ayının son giinle-
rinde, yirminci yüzyıl dünyası dev
bir yazan, Samuel Beckett'i yıtir-
di. Beckett, tıpkı Eskı Yunan'ın en
büyük ozanı Sofokles gibi yeryü-
zünde 90 yıla yakın yaşamış. So-
fokles, insanın yüceldiği bir "Al-
üa Çag" olarak bilinen t.Ö. 5'inci
yuzyıla,baştan sonra nasıl tanık-
lık ettiyse Beckett de insanın in-
san olalı en korkunç biçimde kı-
yıma uğradığı yüzyılımızın birin-
ci elden tanığı olmuştur.
Toplumlann "ilkd" ve "uygar"
olarak sınıflandınlmasına karşı çı-
kan unlü araştırmacı Claude Levi-
Stranss'un yorumuna göre
"uygar" denen toplumlarda insa-
nın, her alanda "yapıt" vererek
"ölümlulük" yazgısına karşı çık-
ma çabası, "ilkel" denen toplum-
larda, insanüğın ortak kaygıları-
nın ürunü olarak ortaya çıkan
"söylen'Merde (myth) görülür.
Insan-hayyan-bitki öğelerinin ko-
layca birbirinin yerine geçebildi-
ği, mantık zincirinin koptuğu, ger-
çeğin "simgesel" kullanımlarla
"grolçsk"leştirildiği bir
"karabasan" ortamında yer alır
söylenler.
Levi-Strauss, Oidipus Söyleni-
nin "çeşitlemderini" (bu arada
Sofokles'in "Kral Oidipus'
1
tra-
gedyasına temel olan öykuyu de)
üst üste yerleştirip hem duşey hem
yatay düzlemde okuyarak bu sûy-
lenin "derin anlamı"nı aşağı yu-
karı şöyle belirler: lnsanoğlu ya-
şamı boyunca ölümlülüğün sınır-
larıru aşma, göğün tanrısal son-
suzluğuna ulaşma yolunda sava-
şım verir, ancak "göklerin" değil
"toprağın" yaratığıdır insan;
"ölüm"e yazgılıdır; bu nedenle
ayağını yerden kesemez bir türlü;
1964TE
GODOTYU
BEKLERKEN
— Samuel
Beckett'in
"insan'iannın
bu>ük bir
«.oğunlnğu
fiziksel
^ukatlıklarla
kısıtlı.
•Godot'yn
Beklerken"de
\ ladimir
-apkasına,
i »tragon
u/mekrine
u>um
sağlayamaz,
Pozzo kör .
olur, Lucky
dilsizleşir.
1964te
Londra'da
sahnelenen
"Godot'yu
Beklerken"de
Mfred Lynch
ve Nicol
VYilliamson da
o) namışlardı.
Oidipus "şiş-bacak", babası Lai-
os "topal"dır... •
Sofokles'in Oidipus'u, tann
"kehanef'inin göz ardı edilemeye-
ceği gerçeğinin bilincine, uzun bir
savaşım süreci yaşadıktan sonra
varır; bilinçlenme aşamalarmı da
başka oyun kişileriyle seyirciyle
kusursuz bir "üetişim" kurarak
görkemli bir anlatımla dile getirir.
(Kral Oidipus" "uygar" bir top-
lumun urünüdür.) Yirminci yüz-
yıl ınsanının "topraga bağımlı"
bir yaratık olduğu ise Beckett'in
yapıtlannda en başmdan bellidiı.
Beckett insanlannın büyük bir
çoğunluğu fiziksel sakatlıklarla
kısıthdır: "Godot'yu Bekkrken^
de, Vladimir şapkasına, Estragon
çizmelerine uyum sağlayamaz;
Pozzo kör olur, Lucky dilsizleşir.
"Sonu" oyununda Hamm'ın bel-
den aşağısı tutmaz; Negg ve Nell
dışan yalnızca kafalannı uzatabil-
dikleri birer çöp bidonunda, (jaş-
ka oyunlann kişileri içinden bir
türlü çıkamadıklan vazolarda, cu-
vaUarda tutsaktıriaı. "Muthı Gün-
ler"in NVinnie'si oyun boyunca ya-
vaş yavaş "topraga gömulür";
"Adlandınlanıayan"ın kahramanı-
nın gövdesi parçalanmıştır. İki
dünya savaşı, onlarca da bölgesel
savaş yaşayan 20. yuzyıl insanı,
Beckett'in gözünde kolsuz-
bacaksız-kör-dilsiz bir "gövde par-
çasT'na indirgentniştir.
Oidipus'un tersine Beckett'in
insanları, yalnız "ölüm"e yazgılı
olduklannın değil "yenilgi"den
başka hiçbir seçeneklerinin olma-
dığının da bilincindedirler. Bu ne-
denle yazgılarmı değiştinne adına
"eytenf'e geçmezler. Düşunu kur-
duklarını, özlediklerini gercekleş-
tirme yolunda caba göstermezler;
başlarına hiçbir şey gelmez; başı
sonu belli olmayan bir döngünün
kısır devinimi içinde sürüklenirler
yalnızca. Beckett'in yirminci yuz-
yıl evreninde hiçbir şey "degiş-
mez"; hiçbir şeyin "degişmesi"
için çaba harcanmaz. Geriye bir
tek "konuşma" kalır. Oidipus'un
etkili ve anlamh konuşma biçimi-
nin tam tersine Beckett'in insan-
ları, karşılarında biri olsa bile hep
"tek başlanna" konuşurlarv
Bu konuşma iki turlüdur: Ya
oyunların bir bölümünde görul-
duğü gibi "iletişim'' kotarma özel-
liğini yitirmiş, yinelemelerle dolu,
sıradan, yalın, gundelik konuşma
ya da "Godot'yu Beklerken"de
Lucky'nin sunduğu, üç sayfa so-
zun anlaşılmaz bir biçimde art ar-
da eklendıği, yozlaşmış bir "çok
bilmişlik" urunu olan "retorik"
kınntılan... Son oyunlannda ise
konuşma git gide "en az"a indir-
genir.
Beckett'in konuşan ya da konu-
şamayan insanlannın temel kay-
gısı; var olduklannı ve başkalann-
dan farklı bir bırey olduklannı
kendi kendılerine kanıtlamak-
ür.
Oysa "kimiigini" nice acılara
göğüs germeyi göze alarak öğren-
meyi başaran Oidipus'un tam ter-
sine Beckett'i insanları tum çaba-
larına karşın değil kim olduklan-
nı, gerçekten var olup olmadıkla-
rını bile anlayamazlar. Çünkü
Beckett'in dünyasında "zaman"
öznel ve göreli, "uzam" ise dura-
ğandır; bu dünyada "nesnel
gerçek" yoktur. Boyle bir gerçeğin
varlrğına inanma çabası ise "düş"
görmekten başka bir şey değildir.
Beckett, insanın "nesneleştiği",
göruntünün ve sesin groteskleşti-
ği bir karabasan ortamında, "söy-
len"lerin "soyut-simgesd" anlatı-
mına ulaşmış, yirminci yuzyılın
"uygar" denen insanının "soylen^
ini oluşturmuştur.'
Eski Yunan'ın "Altın Çağı"nın
üninü yüce Oidipus, yazgısına ye-
nik düşmüş ounasına karşın guç-
lüdür; dunyaya "utanç"la bak-
maktansa gözlerini "kor" etmeyi
seçen bir "eylem adamı"dır tüm
yalnızlığı içinde. Beckett'in
"sıradan" kişileri ise denetleyeme-
dikleri bir dünyada, tıpkı "ilkel"
denen toplumlann söylenlerinde
olduğu gibi başı sonu olmayan bir
düş-karabasan ortamında yaşarlar
yalnızlıklannı. Beckett, sahnede
"soz"u ve "hareket"ı git gide azal-
tarak ("uygar" insanın "ürunü"
sayılan "yazılı metin" olgusunu
neredeyse ortadan kaldırarak) "in-
san"ı evrensel boyutlarına indir-
gemiştir. "Godot'yu Beklerken "de
Pozzo'nun dediği gibi "İnsan doğ-
dugu anda mezanna duşer"; "ana
rahmi"yle "mezar" arasında
uzamsal-zamansal bir ayrım yok-
tur. ("Soluk" adh oyun belki de
bu nedenle yanm dakika suren bir
soluk alıp vermeden oluşmaktadır
yalnızca.) Beckett "söylen"inde,
"uygar" denen insanla "ilkel" de-
nen insanın kaygılan ve bu' anlam-
da da bu kaygılannı anlatma bi-
çimleri buluşmaktadır.
Vural Sözer'in suîuboya resimleri Destek Reasürans'ta
Dert Babası'ndan iç açıcı resimler
Cumhuriyet okurlarının Ciddiyet Mizah
sayfasından iyi tanıdığı Vural Sözer, suîuboya
resimlerini ilk kez sergiliyor. Uzun yllar
gazetecilik, metin yazarlığı, mizah yazarlığı
yapan, müzikaller yazan Sözer, "Şimdi
yazmanm yerini resim aldı" diyor.
TAN ORAL
Vural Baba'yı Cumhuriyet
okurUn iyi tanır. Yullarca Ciddi-
yet Mizah savfasının 'Den Babaa'
koşesinde neşeyle izkdik onu, Vu-
ral Sözer'i. Şimdi birden, bir su-
îuboya resim sergisi ile çıkıyor
karşımıza. Ama ne sergi, şu soguk
ve kirli kış ortasında, pınl pınl >az
guneşi ile aydınlanmış doga goru-
nümleri, suluboyalar. Sergiye
koşrum ve Vural Baba'ya sorular
sordum. Sonılan bir yana koyu-
yonıra ve onun resimleri gibi akıa
olan yanıtlanm sizin için sıralıyo-
Kendimi bildim bileli her tür
malzeme ile resim yaptım. Resim,
bir tutku idi benim için. Evet ka-
rikatür de çizdim. Taş-Karikatür
Dergisi'nde.
Aslında resimlerimi pek ortaya
çıkarmazdım. Reklam dünyasın-
da çizgileri ile bilinen Fahrettin
Sepetçioğlu, reklam çalışmalan
arasında benim resme olan ilgi-
mi sezenlerdendi, bir gün bana;
—Neden resim yapmıyorsun,
dedi?
—Bir gün yapanm, dedim.
—Bunu iş edin, dedi. Ben de,
—Günluk koşuşma arasında
ancak bir hoby olabilir, dedim.
—O yetmez, bayağı çizeceksin,
dedi.
—Olur, dedim. Olur dedim,
ama yan çizeceğimi anladı sanınm
ve bana tuttu, milyonluk bir su-
îuboya takımı armağan ettı. Ayıp
olmasın diye çalışmaya, ajansta
küçuk sergiler açmaya başladım,
eleştiriler aldım. Bir yüda yüz re-
sim oldu yaptıklanm. Tatillerde
ve hafta sonlannda resim yapma
hırsı ile dolaşmaya başladım. İs-
tanbul Rumelikavagı'ndan başla-
yıp Bodrum Yalıkavağı'na kadar
kıyılan resimledim. Doğayı sevı-
yorum. Yeni bir resim eskizi çiz-
meden günü geçirmiyorum. Çok
keyifli bir şeymiş. Sürdürmek is-
tiyorum.
FJerken yaptıklanmı sergileme
cesareti geldi, sergiledik.
Gözümu yazı dünyasında açtım
diyebilirim. Lise yıllannda "13"
adh bir sanat dergisi çıkardık, Yıl-
maz Güney, Tanju Cılızoglu, Ce-
mal Hoşgör filan, on üç arkadaş-
tık. Orada kapak resimleri yap-
tun. Gençlik yıllanm'gazetecilik-
le geçti, on yılım. Reklamcılık,
metin yazarlığı. Mizah yazarlığı.
1977-87 yılları arasında Cumhu-
riyet Gazetesi Ciddiyet Mizah
Sayfası'nda "Dert Babası" köşe-
sini sürdürdüm. Mizahta hep es-
tetik bir yan aradım. Sonra mü-
zikaller yazdım, "Bin Yıl Önce,
Bin Yıl Sonra ", "Neşe'yi Muhab-
bel" gibi. Radyo oyunlan, öykü-
ler, polisiye romanlar, "Cesetler
Merdiveni" gibi. Derken iki cilt-
lik Miızik Ansiklopedisi yazdım.
Uğraşlarım hep yazma uzeriney-
di. Yine yazarak dinlenirdim.
Şimdi yazmanm yerini resim al-
dı. Resim yaparak dinleniyorum.
Ama bu kez tersine giderek resim
yapmak, zamanımın tümunu ala-
cak gibi geliyor bana. Açıldıkça,
karadan uzaklaştıkça yani, işin
ciddiyeti de o zaman ortaya çıkı-
yor. Sahne ışıklan insanın üzeri-
ne çevrilince, "Sen ne yapıyor-
sun?" diye soruyorlar adama.
Buna da katlanabilirsem.. Şimdi-
lik işin başındayım. tleride bakıl-
dığında, şu resim Vural Sözer'in
denilirse ne âlâ. Sergide, akılda
kalıcı resimler var diyorsun, işte
demek istediğim bu. Çahşmala-
rımda kimseyi taklit etmedim.
Içimden geldiği gibi yapıyorum.
Beynimin altında o kadar çok şey
birikmiş olmalı ki ha deyince do-
kuz ayda yüz resim birden çıktı.
Bu coşkuyu frenlemekten yana
değilim. Bunun için zaman ayır-
maya çalışacağım.
Suîuboya zor bir teknikmiş.
Ömür yetmez, kafamdaki resim-
leri yapmaya. Şimdi hayıflanıyo-
rum geçen zamana, yazık olmuş.
Yazı ile geçti yıllar, ama jine ya-
zabilirdim de... Neyse..
"Anlaşılır" resimler yapıyo-
rum. Biraz da ukalahk yapayım.
Anlaşılır resim, gelecek için po-
YÜZ METRE FtNALİ GİBİ — Vural Sözer, suluboranıo süratin-
den hoşlanıyor. "Hiç bata kabul etmiyor ve cabukluk gerektiriyor"
diyor suîuboya için. Suluboyayı bir yüz metre finaline benzetiyor.
tansiyel ahştırma malzemesidir di-
yorum. resim sanatı hızla gelişi-
yor, çağı yakalıyor. Benim yap-
tığım gibi işlerin daha sonrakiler
için bir ahştırma sayılabileceğini
düşunüyorum. Resim satın alın-
sın, duvarlarda yaşasın diyorum.
Sergide 60 resim var. Satış çok iyi,
Herbert Listfotoğraf sergisiyarın açılıyor
Şair ruîılu bir iFotoğrafçıKültür Servisi — Alman fotoğ-
raf sanatcısı Herbert List'in anı-
sma düzenlenen "Herbert List:
Fotoğraflar 1930-1970" sergisi, ya-
nn Yıldız Üniversitesi Sabancı Kü-
tuphanesi'nde açılıyor. Münih'te-
ki Goethe Üniversitesi'nce örgüt-
lenen, Alman Kültür Merkezi ile
Yıldız Üniversitesi Rektörlüğü'nün
işbirliğiyle gerçekleştirilen sergi,
ay sonuna kadar açık kalacak.
"Kimi zaman fotografı benden
öğrendiğini söylerdi. Pek doğru
sayılmaz. Ona asla hiçbir şey og-
retmedim. Fotoğrafı birlikte keş-
fettik. Tanışüğımızda. ben Ham-
burg'daki Karstadt mağazalar zin-
cirlerinin çahştırdıgı bir mimar-
dım, o işadamıydı. Kış geleceleri
makinerai alır ona giderdim, or-
tak arkadaşlanmızdan bazılannın
fotoğrafını çekerdim. Herbert, on-
ce ilgi duydu, sonra heveslendi, so-
nunda coşku>la sarıldı... İster fo-
tografla, ister başka bir konuyla
ilgili olsun benim yaklaşımım tek
yanlı, çözümsel ve dogrudandır.
Onunkiyse hep yumuşak ve dü-
şiınceliydi, hep her iki yanı görur-
dü..."
Bir başka tanınmış Alman fo-
toğraf sanatcısı, Andreas Feinin-
ger, List'le olan birlikteliğini boyle
anlatıyor.
Kahve alım satımıyla uğraşan
bir babanın oğlu olarak dunyaya
gelen Lıst, Heidelberg'de sanat-
edebiyat okuduktan sonra baba-
sımn Hrmasında çalışmaya başla-
dı. Andreas Feininger'le tanıştık-
tan sonra fotoğrafla ciddi bir bi-
çimde ilgilenen List, 1930'larda
Chirico ve Man Ray gibi gerçekus-
tüculerin de etkisiyle "öludoga"
çekimleri üstünde yoğunlaştı.
Nasyonal Sosyalizmi kendi de-
ğer yargıları ve yaşam biçimiyle
bağdaştıramayan List, 1935'te ül-
kesinden ayrılarak Paris'e yerleş-
ti. Bu arada yapıtlan onde gelen
dergilerde yayımlanan List, daha
sonra 6 yıl hem Fransa'da hem Yü-
nanistan'da yaşadı.
GERÇEKÜSTÜCÜLERDEN ETKİLENDt — Herbert List, özel-
likle 19301u yıflarda Chirico ve Man Ray gibi unlû gerçeküstiicü-
lerden de etkilendi. Sanatçımn fotoğrafı, 1931 tarihini taşıyor.
galeri bundan çok mutlu. İlk gün
25 resim gitti. Birer ikişer, hatta
dört resim birden alan oldu. Sa-
tış guzel bir şey, bir evde bir du-
varda yaşamak! Bu işin doğayı
koruyan yam da var gibi. Doğa
öyle çabuk kirleniyor ki hiç değil-
se duvarlarda resim yaşar.
Neden suîuboya dersen! Kim-
seyi eleştirmek haddim değil. Gez-
diğim sergilerde çok buyuk boyut-
lu resimler goruyorum. Evlerimiz
küçük ve kalabalık, duvarlar tık-
lım tıkış dolu, sünnet resimlerin-
den besmeleye, aynadan askerlik
anılarına, takvime kadar her
şey... O eve buyuk resim nasıl gi-
recek. Ancak holding salonlanna
filan olur. Oysa bir genç kız oda-
sına da girsin resim diyorum. Su-
îuboya daha kuçük çahşüıyor. Bir
de tezcanlıyım, suluboyanın sürati
hoşuma gidiyor. Hiç hata kabul
etmiyor ve cabukluk gerektiriyor.
Depar başlıyor, yüz metre finali
gibi, bu hız, bu tempo keyif veri-
ci... Kısacası guzel bir şeymiş be...
Vural Sözer, sözü, gazetede çı-
kan sergi haberine getiriyor ve
Ciddiyet sayfasını birlikte hazır-
ladığımız günleri anımsayıp kar-
şılıklı gulmeklen kınlıyoruz. Ga-
zetedeki haberi şoyle:
"Sözer Sergisi
Ressam Vural Sözer, Maçka
Destek Reasurans Sanat Galeri-
si'nde son dönem çalışmalarını
sergiliyor. 19 Ocak 1990'a kadar
surecek sergideki resimler, peyzaj
ağırhklı."
Bu haberi beni çok mutlu etti,
diyor Vural Baba. Ama şu ilk dö-
nemde ne vardı acaba, ben de onu
merak edip duruyorum işte.
'İşçi ve sömürü'
karikatürleri
• Kültür Servisi — "İşçi
ve Sömürü" başlıkh
karikatür sergisi açıldı.
Limon ve Gırgır Dergileri
çalışanlannın ürünleri ve
Avni Dergisi çalışanlannın
katkılanyla düzenlenen
sergide, "iş, emek, sömürü"
konulannın ele alındığı
karikatürler sergileniyor.
Emekçiler Sosyal Kültür
Araştırma ve Dayamşma
DemeğTnin (EMEKAD).
Beyazıt'taki dernek genel
merkezinde gerçekleştirdiği
sergi, hafta boyunca
gezilebilir.
•
IFSAK sinema
kıırsu
• Kültür Servisi —
İFSAK'ın 15. dönem
sinema kursu 3 şubat
cumartesi günü başlayacak.
Haftada bir gün 15.30-18.00
saatleri arasında
gerçekleşecek ve 8 hafta
sürecek olan kurslar
boyunca film yönetimi,
senaryo, kamera, kurgu,
video tekniği, görüntü ve
ışık, sinema tarihine bakış,
laboratuvar gibi konular
işlenecek.
Halk ozanları
söyleşisi
• Kültür Servisi —
Gençlik Kitabevi Sanat
Galerisi'nde 18 ocak
perşembe günü yer alacak
söyleşide halk ozanlan
konuk edilecek. Yüksel
Yazıcı'nın yöneteceği söyleşi
saat lö.OOMa başlayacak ve
söyleşiye Âşık Mürsel
Sinan, Âşık Saim Istek,
Âşık Yusuf Yıldız katılacak.
Ankaralı
ressamlar
• Kültür Servisi —
"Ankaralı Ressamlar
Sergisi" 24 ocak tarihine
kadar Almekk Sanat
Galerisi'nde%örülebilecek.
Sergide Nevzat Akoral,
İsmail Altınok, Fikri
Cantürk, Nuri Abaç ve
Lütfü Günay'ın yapıtlan
yer alıyor.
Tı-Krab'tan
kukla ve mask
• Kültür Servisi — Fransız
Kültür Merkezi ile Atelier
Turc oyuncularının birlikte
hazırladıkları "Ti-Krab" adh
gösteri Ataköy Galleria-
Fame City'de cumartesi ve
pazar günleri izlenebilir. 3-11
yaş çocukları için 150'den
fazla kukla ile sergilenen bu
kukla ve mask gösterisi ünlü
bir Japon söylencesini konu
ediniyor. Kukla ve masklan
tasarlayan ve gerçekleştiren
Chantal Micouleau, oyunu
sahneleyen ise Jean-Paul
Micouleau. "Ti-Krab" 13,21
\e 27 ocakta saat 13.00'te, 14
ve 28 ocakta 18.00'de
sergilenecek.
Akkaplan
sergisi
• Kultur Servisi — Orhan
Akkaplan suîuboya resim
sergisi, Tekel Sanat
Galerisi'nde açıldı. Devlet
Tatbiki Guzel Sanatlar
Yüksek Okulu Grafik
Bölumu'nden mezun olan
sanatç;, heykeltıraş Kemal
Kümbet'in atölyesinde iki
yıl heykel ve modlaj
çalışması yaptı. Akrilik,
yağlıboya, guvaş ve suîuboya
tekniklerinde yapıtlar veren
sanatçımn son dönem
suîuboya çalışmaları 9
şubat tarihine kadar
sergilenecek.
Şenlikte kısa
film yanşması
• ANKARA (UBA) —
Ankara Film Şenliği
çerçevesinde, kısa ve uzun
metrajh film yanşmaları
düzenlendi.
Yanşmaya katdmak isteyen
sanatçılann en geç 5 Man
1990 tarihine dek eserleriyle
Ankara Film Şenliği Genel
Sekreterliği'ne başvurmalan
gerekiyor. Kısa metrajh
filmleri 8 mm, 35 mm ya da
video kaydı olabildiği gibi
canlandırma da olabilecek.
BüGÜN
• İznik'te Son
Araştırmalar' Prof. Dr. Ara
Altun'un "iznik'te Son
Araştırmalar" konulu
konferansı saat 17.3O*da
Restorasyon ve Konservasyon
Merkez Laboratuvarı
Mudürlüğü Sultanahmet
binasında yer alıyor.
• Cahit Tanyol söyleşisi
TYS'de gerçekleştirilen
söyleşiler kapsamında saat
18.00'de Fanık Şüyun, Cahit
Tanyol'la edebiyat üzerine
söyleşecek.
• Temizer resitali Arzu
Temizer'in piyano resitali saat
18.30'daAKM'de
dinlenebilir.