08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 1990 KULTUR-SANAT CUMHURİYET/5 Gordon Jackson öldti • LONDRA (AA) — Televizyonda gösterilen "Yukarıdakiler, Aşağıdakiler" fılminde baş uşak rolünü canlandıran Ingiliz aktör Gordon Jackson 66 yaşında öldü. Ingiltere'nin başkenti Londra'daki Cromwell Hastanesi'nde ölen Jackson'ın ölüm sebebi konusunda açıklama yapılmadı. Jackson, Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra hiçbir eğitim görmeden sinemaya atılmıştı. "Yukandakiler, Aşağıdakiler" filmiyle başan elde eden Jackson, 1974 yılında bu filmdeki rolüyle Ingiltere'de yılın en iyi erkek sanatcısı olarak Emmy ödülu'nü kazanmıştı. Jackson'a Emmy ödülu'nü kazandıran bu fdm halen ABD'de gösterimde bulunuyor. 1923 yılında Glasgovv'da dunyaya gelen Jackson, iş hayatına Edinburg'da Rolls Royce firmasında cırak olarak başlamıştı. Jackson, sinema hayatına profesyonel olarak 1941 yılında "The Foreman Went To France" (Ustabaşı Fransa'da) filmiyle atıldı. 60'tan fazla filmde rol alan Ingiliz aktöriin başlıca fılmleri 1948 yapımı "Whisky Galore", 1960 yapımı "Tunes of Glory" (Zafer Şarkılan), 1%2 yapımı "The Great Escape" (Büyük Kaçış) ve 1986 yapımı "The Whistle Blovver!' Azerbaycan Regsamlan Sergisi • İSTANBUL (AA) — Azerbaycan Kültür Bakanhğı ile Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nca ortaklaşa düzenlenen "Azerbaycan Ressamları Toplu Resim Sergisi", Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek tarafından açıldı. Zeybek, tstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'ndeki serginin açılışında yaptığı konuşmada, bütün dünyada güzel geüşmeler olduğunu belirterek "Bunların en güzellerinden biri SSCB'de yaşanıyor. Glasnost ve perestroyka çok guzel. Bunları başlatan Gorbaçov'a çok teşekkür ederiz. Gorbaçov'un muvaffak olması hem SSCB'de hem de butün dünyadaki insanlar için çok önemli" dedi. Azerbaycan Kültür Bakan Yardımcısı Ferah Şekeli de, Türkiye'deki açtıkları sergiler, düzenledikleri çeşitli etkinliklerle kendilerini ve kültürlerini tanıtmayı amaçladıklarını bildirdi. Çocuklar için "Masalistan" • Kültür Servisi — tdil Abla Çocuk Tiyatrosu "Masalistan" adh müzikli çocuk oyununu her pazar 13.30'da Bahariye Tevfik Gelenbe Tiyatrosu'nda sergiliyor. Hilal Çelenk'in yazdığı, Reyman Eray'ın müziklediği oyunun ilk bölümü çeşitli masallardan bir derleme. lkinci bölumde ise çocukların gunlük yaşamı Ve çevreyle kurdukları ilişkiler yer alıyor. Grup çalışmasıyla sahnelenen "Masalistan"da Sema Toksöz, Hilal Çelenk, Gürcan Güneş, Gurhan Gezer ve Tuna Orhan rol alıyorlar. Karikatür kartpostallar • Kültür Servisi — TUSAK (Sanat, Kultur ve Turizm Geliştirme Kooperatifı) Görsel Sanatlar Kolu, Âyhan Kiraz, Kurşat Coşgun, Mete Arif Tokmak, Mehmet Baltaoğlu, Melih Bilgin, Ruhi Göktürk, Cahit Çelikel, Enver Malkoc, Şafak Tortu gibi karikatürcülerin 10 ayrı çalışmasmı bir kartpostal dizisi haline getirdi. Zonguldak ve ilçelerinde farklı zamanlarda sergilenmiş olan bu karikatürler istenildiğinde 4 bin lira karşıhğında TUSAK, Zonguldak, Alemdar Cad. Ömer Yeğen Işham, No: 5'ten edinilebilir. Resim ve karikatür yanşması • İZMtR (AA) — Tüketici Şikâyetlerini lnceleme Bürosu Danışma Kunılu, tzmir'deki ilk, orta ve lise öğrencileri arasında "Tüketici" konulu resim ve karikatür yanşması düzenledi. Danışma Kunılu Başkanı ve Izmir Ticaret Odası Başkanvekili Rüştü Okan, düzenlediği basın toplantısında 1990 yılının tüketici yıh ilan edilmesine rağmen, tüketici şikâ> l etlerinin henüz hangi noktada olduğunu tam olarak bilmediklerini söyledi. ödül miktarı henuz belirlenmeyen yarışmaya katılacak eserlerin konu başlıklan şöyle belirlendi: Tüketicinin sağlık ve güveninin korurunası, tüketicinin bilinçlendirilmesi ve eğitimi, tüketicinin örgütlenmesi, aldatıcı ve yanıltıcı reklamlardan korunması, bozuk malların değiştirilmesi ve tüketici ile çevrenin korunması. Yanşmaya katılacak olan eserler, en geç şubat ayı sonuna kadar teslim edilecek. Yvmus Emre Oratoryosu • ANKARA (AA) — Devlet Sanatcısı Prof. Hikmet Şimşek'in 16 yıllık çabalanyla geçen günlerde Macaristan'da plak halinde yayımlanan Ahmet Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu, yurtdışında ilk kez Azerbaycan'da seslendirilecek. Prof. Şimşek yaptığı açıklamada, Azerbaycan Kültür Bakanlığı'nın özel davetlisi olarak gidecekleri Bakû'da eserin plak kaydı konusunda da çahşmalar yapacaklanru söyledi. Azerbaycan'da ikili kültür anlaşması çerçevesinde şef Hikmet Şimşek yönetiminde opümüzdeki aylarda seslendirilecek eser, Yunus Emre'nin insancıl dünyasını, hoşgörülü kişiliğini sevgi temasıyla ele ahyor. "Sanat Çevresi"nde bu ay • Kültür Servisi — Aylık sanat dergisi "Sanat Çevresi"nin ocak sayısında, derginin sahibi, genel yayın sorumlusu Hamit Kınaytürk'ün "Sanat ve Sanatçıyla Alay Etmek Uzerine" adh sunu yazısının ardından Abdülkadir Günyaz'ın; ressam Gungör Taner'in yapıtlan ve gorsel dil üzerine hazırladığı yazısı yer alıyor. "Pera Ressamlan" sergisiyle ilgili olarak serginin düzenleyicilerinden ressam tpek Aksüğür Duben'le yapılan bir söyleşiye yer veren dergide, aynca Dr. Ayşe Ceyhan'ın 16. Paris Uluslararası Çağdaş Sanat Fuan üzerine bir değerlendirme yazısıyla İlhan Selçuk'un 8 Haziran 1969 tarihli "Balaban'ın tzduşümü" adh yazısı da yer ahyor. Resim ve heykel sanatcısı Erol Kınalı, ressam Mine Tamay, heykeltıraş Maria Kıhçlıoğlu'nun yapıtlan üzerine eleştirilerin de yer aldığı dergide, Sezer Tansuğ tarafından hazırlanan "Nehir Yıllar" adh ek de bulunuyor. Samuel Beckett'in sahnede hep 'tek başlarına' konuşan insanları Çağın birinci elden tanığıAralık sonunda ölen Beckett, yeryüzünde 90 yıla yakın yaşadı. însanın insan olalı en korkunç kıyımlara uğradığı yüzyılımızın ilk elden tanığı oldu. İki dünya savaşı, onlarca da bölgesel savaş yaşayan 20. yüzyıl insanı, Beckett'in gözünde kolsuz, dilsiz, bacaksız, kör bir "gövde parçası"na indirgendi. AYŞEGÜL YÜKSEL Geçen aralık ayının son giinle- rinde, yirminci yüzyıl dünyası dev bir yazan, Samuel Beckett'i yıtir- di. Beckett, tıpkı Eskı Yunan'ın en büyük ozanı Sofokles gibi yeryü- zünde 90 yıla yakın yaşamış. So- fokles, insanın yüceldiği bir "Al- üa Çag" olarak bilinen t.Ö. 5'inci yuzyıla,baştan sonra nasıl tanık- lık ettiyse Beckett de insanın in- san olalı en korkunç biçimde kı- yıma uğradığı yüzyılımızın birin- ci elden tanığı olmuştur. Toplumlann "ilkd" ve "uygar" olarak sınıflandınlmasına karşı çı- kan unlü araştırmacı Claude Levi- Stranss'un yorumuna göre "uygar" denen toplumlarda insa- nın, her alanda "yapıt" vererek "ölümlulük" yazgısına karşı çık- ma çabası, "ilkel" denen toplum- larda, insanüğın ortak kaygıları- nın ürunü olarak ortaya çıkan "söylen'Merde (myth) görülür. Insan-hayyan-bitki öğelerinin ko- layca birbirinin yerine geçebildi- ği, mantık zincirinin koptuğu, ger- çeğin "simgesel" kullanımlarla "grolçsk"leştirildiği bir "karabasan" ortamında yer alır söylenler. Levi-Strauss, Oidipus Söyleni- nin "çeşitlemderini" (bu arada Sofokles'in "Kral Oidipus' 1 tra- gedyasına temel olan öykuyu de) üst üste yerleştirip hem duşey hem yatay düzlemde okuyarak bu sûy- lenin "derin anlamı"nı aşağı yu- karı şöyle belirler: lnsanoğlu ya- şamı boyunca ölümlülüğün sınır- larıru aşma, göğün tanrısal son- suzluğuna ulaşma yolunda sava- şım verir, ancak "göklerin" değil "toprağın" yaratığıdır insan; "ölüm"e yazgılıdır; bu nedenle ayağını yerden kesemez bir türlü; 1964TE GODOTYU BEKLERKEN — Samuel Beckett'in "insan'iannın bu>ük bir «.oğunlnğu fiziksel ^ukatlıklarla kısıtlı. •Godot'yn Beklerken"de \ ladimir -apkasına, i »tragon u/mekrine u>um sağlayamaz, Pozzo kör . olur, Lucky dilsizleşir. 1964te Londra'da sahnelenen "Godot'yu Beklerken"de Mfred Lynch ve Nicol VYilliamson da o) namışlardı. Oidipus "şiş-bacak", babası Lai- os "topal"dır... • Sofokles'in Oidipus'u, tann "kehanef'inin göz ardı edilemeye- ceği gerçeğinin bilincine, uzun bir savaşım süreci yaşadıktan sonra varır; bilinçlenme aşamalarmı da başka oyun kişileriyle seyirciyle kusursuz bir "üetişim" kurarak görkemli bir anlatımla dile getirir. (Kral Oidipus" "uygar" bir top- lumun urünüdür.) Yirminci yüz- yıl ınsanının "topraga bağımlı" bir yaratık olduğu ise Beckett'in yapıtlannda en başmdan bellidiı. Beckett insanlannın büyük bir çoğunluğu fiziksel sakatlıklarla kısıthdır: "Godot'yu Bekkrken^ de, Vladimir şapkasına, Estragon çizmelerine uyum sağlayamaz; Pozzo kör olur, Lucky dilsizleşir. "Sonu" oyununda Hamm'ın bel- den aşağısı tutmaz; Negg ve Nell dışan yalnızca kafalannı uzatabil- dikleri birer çöp bidonunda, (jaş- ka oyunlann kişileri içinden bir türlü çıkamadıklan vazolarda, cu- vaUarda tutsaktıriaı. "Muthı Gün- ler"in NVinnie'si oyun boyunca ya- vaş yavaş "topraga gömulür"; "Adlandınlanıayan"ın kahramanı- nın gövdesi parçalanmıştır. İki dünya savaşı, onlarca da bölgesel savaş yaşayan 20. yuzyıl insanı, Beckett'in gözünde kolsuz- bacaksız-kör-dilsiz bir "gövde par- çasT'na indirgentniştir. Oidipus'un tersine Beckett'in insanları, yalnız "ölüm"e yazgılı olduklannın değil "yenilgi"den başka hiçbir seçeneklerinin olma- dığının da bilincindedirler. Bu ne- denle yazgılarmı değiştinne adına "eytenf'e geçmezler. Düşunu kur- duklarını, özlediklerini gercekleş- tirme yolunda caba göstermezler; başlarına hiçbir şey gelmez; başı sonu belli olmayan bir döngünün kısır devinimi içinde sürüklenirler yalnızca. Beckett'in yirminci yuz- yıl evreninde hiçbir şey "degiş- mez"; hiçbir şeyin "degişmesi" için çaba harcanmaz. Geriye bir tek "konuşma" kalır. Oidipus'un etkili ve anlamh konuşma biçimi- nin tam tersine Beckett'in insan- ları, karşılarında biri olsa bile hep "tek başlanna" konuşurlarv Bu konuşma iki turlüdur: Ya oyunların bir bölümünde görul- duğü gibi "iletişim'' kotarma özel- liğini yitirmiş, yinelemelerle dolu, sıradan, yalın, gundelik konuşma ya da "Godot'yu Beklerken"de Lucky'nin sunduğu, üç sayfa so- zun anlaşılmaz bir biçimde art ar- da eklendıği, yozlaşmış bir "çok bilmişlik" urunu olan "retorik" kınntılan... Son oyunlannda ise konuşma git gide "en az"a indir- genir. Beckett'in konuşan ya da konu- şamayan insanlannın temel kay- gısı; var olduklannı ve başkalann- dan farklı bir bırey olduklannı kendi kendılerine kanıtlamak- ür. Oysa "kimiigini" nice acılara göğüs germeyi göze alarak öğren- meyi başaran Oidipus'un tam ter- sine Beckett'i insanları tum çaba- larına karşın değil kim olduklan- nı, gerçekten var olup olmadıkla- rını bile anlayamazlar. Çünkü Beckett'in dünyasında "zaman" öznel ve göreli, "uzam" ise dura- ğandır; bu dünyada "nesnel gerçek" yoktur. Boyle bir gerçeğin varlrğına inanma çabası ise "düş" görmekten başka bir şey değildir. Beckett, insanın "nesneleştiği", göruntünün ve sesin groteskleşti- ği bir karabasan ortamında, "söy- len"lerin "soyut-simgesd" anlatı- mına ulaşmış, yirminci yuzyılın "uygar" denen insanının "soylen^ ini oluşturmuştur.' Eski Yunan'ın "Altın Çağı"nın üninü yüce Oidipus, yazgısına ye- nik düşmüş ounasına karşın guç- lüdür; dunyaya "utanç"la bak- maktansa gözlerini "kor" etmeyi seçen bir "eylem adamı"dır tüm yalnızlığı içinde. Beckett'in "sıradan" kişileri ise denetleyeme- dikleri bir dünyada, tıpkı "ilkel" denen toplumlann söylenlerinde olduğu gibi başı sonu olmayan bir düş-karabasan ortamında yaşarlar yalnızlıklannı. Beckett, sahnede "soz"u ve "hareket"ı git gide azal- tarak ("uygar" insanın "ürunü" sayılan "yazılı metin" olgusunu neredeyse ortadan kaldırarak) "in- san"ı evrensel boyutlarına indir- gemiştir. "Godot'yu Beklerken "de Pozzo'nun dediği gibi "İnsan doğ- dugu anda mezanna duşer"; "ana rahmi"yle "mezar" arasında uzamsal-zamansal bir ayrım yok- tur. ("Soluk" adh oyun belki de bu nedenle yanm dakika suren bir soluk alıp vermeden oluşmaktadır yalnızca.) Beckett "söylen"inde, "uygar" denen insanla "ilkel" de- nen insanın kaygılan ve bu' anlam- da da bu kaygılannı anlatma bi- çimleri buluşmaktadır. Vural Sözer'in suîuboya resimleri Destek Reasürans'ta Dert Babası'ndan iç açıcı resimler Cumhuriyet okurlarının Ciddiyet Mizah sayfasından iyi tanıdığı Vural Sözer, suîuboya resimlerini ilk kez sergiliyor. Uzun yllar gazetecilik, metin yazarlığı, mizah yazarlığı yapan, müzikaller yazan Sözer, "Şimdi yazmanm yerini resim aldı" diyor. TAN ORAL Vural Baba'yı Cumhuriyet okurUn iyi tanır. Yullarca Ciddi- yet Mizah savfasının 'Den Babaa' koşesinde neşeyle izkdik onu, Vu- ral Sözer'i. Şimdi birden, bir su- îuboya resim sergisi ile çıkıyor karşımıza. Ama ne sergi, şu soguk ve kirli kış ortasında, pınl pınl >az guneşi ile aydınlanmış doga goru- nümleri, suluboyalar. Sergiye koşrum ve Vural Baba'ya sorular sordum. Sonılan bir yana koyu- yonıra ve onun resimleri gibi akıa olan yanıtlanm sizin için sıralıyo- Kendimi bildim bileli her tür malzeme ile resim yaptım. Resim, bir tutku idi benim için. Evet ka- rikatür de çizdim. Taş-Karikatür Dergisi'nde. Aslında resimlerimi pek ortaya çıkarmazdım. Reklam dünyasın- da çizgileri ile bilinen Fahrettin Sepetçioğlu, reklam çalışmalan arasında benim resme olan ilgi- mi sezenlerdendi, bir gün bana; —Neden resim yapmıyorsun, dedi? —Bir gün yapanm, dedim. —Bunu iş edin, dedi. Ben de, —Günluk koşuşma arasında ancak bir hoby olabilir, dedim. —O yetmez, bayağı çizeceksin, dedi. —Olur, dedim. Olur dedim, ama yan çizeceğimi anladı sanınm ve bana tuttu, milyonluk bir su- îuboya takımı armağan ettı. Ayıp olmasın diye çalışmaya, ajansta küçuk sergiler açmaya başladım, eleştiriler aldım. Bir yüda yüz re- sim oldu yaptıklanm. Tatillerde ve hafta sonlannda resim yapma hırsı ile dolaşmaya başladım. İs- tanbul Rumelikavagı'ndan başla- yıp Bodrum Yalıkavağı'na kadar kıyılan resimledim. Doğayı sevı- yorum. Yeni bir resim eskizi çiz- meden günü geçirmiyorum. Çok keyifli bir şeymiş. Sürdürmek is- tiyorum. FJerken yaptıklanmı sergileme cesareti geldi, sergiledik. Gözümu yazı dünyasında açtım diyebilirim. Lise yıllannda "13" adh bir sanat dergisi çıkardık, Yıl- maz Güney, Tanju Cılızoglu, Ce- mal Hoşgör filan, on üç arkadaş- tık. Orada kapak resimleri yap- tun. Gençlik yıllanm'gazetecilik- le geçti, on yılım. Reklamcılık, metin yazarlığı. Mizah yazarlığı. 1977-87 yılları arasında Cumhu- riyet Gazetesi Ciddiyet Mizah Sayfası'nda "Dert Babası" köşe- sini sürdürdüm. Mizahta hep es- tetik bir yan aradım. Sonra mü- zikaller yazdım, "Bin Yıl Önce, Bin Yıl Sonra ", "Neşe'yi Muhab- bel" gibi. Radyo oyunlan, öykü- ler, polisiye romanlar, "Cesetler Merdiveni" gibi. Derken iki cilt- lik Miızik Ansiklopedisi yazdım. Uğraşlarım hep yazma uzeriney- di. Yine yazarak dinlenirdim. Şimdi yazmanm yerini resim al- dı. Resim yaparak dinleniyorum. Ama bu kez tersine giderek resim yapmak, zamanımın tümunu ala- cak gibi geliyor bana. Açıldıkça, karadan uzaklaştıkça yani, işin ciddiyeti de o zaman ortaya çıkı- yor. Sahne ışıklan insanın üzeri- ne çevrilince, "Sen ne yapıyor- sun?" diye soruyorlar adama. Buna da katlanabilirsem.. Şimdi- lik işin başındayım. tleride bakıl- dığında, şu resim Vural Sözer'in denilirse ne âlâ. Sergide, akılda kalıcı resimler var diyorsun, işte demek istediğim bu. Çahşmala- rımda kimseyi taklit etmedim. Içimden geldiği gibi yapıyorum. Beynimin altında o kadar çok şey birikmiş olmalı ki ha deyince do- kuz ayda yüz resim birden çıktı. Bu coşkuyu frenlemekten yana değilim. Bunun için zaman ayır- maya çalışacağım. Suîuboya zor bir teknikmiş. Ömür yetmez, kafamdaki resim- leri yapmaya. Şimdi hayıflanıyo- rum geçen zamana, yazık olmuş. Yazı ile geçti yıllar, ama jine ya- zabilirdim de... Neyse.. "Anlaşılır" resimler yapıyo- rum. Biraz da ukalahk yapayım. Anlaşılır resim, gelecek için po- YÜZ METRE FtNALİ GİBİ — Vural Sözer, suluboranıo süratin- den hoşlanıyor. "Hiç bata kabul etmiyor ve cabukluk gerektiriyor" diyor suîuboya için. Suluboyayı bir yüz metre finaline benzetiyor. tansiyel ahştırma malzemesidir di- yorum. resim sanatı hızla gelişi- yor, çağı yakalıyor. Benim yap- tığım gibi işlerin daha sonrakiler için bir ahştırma sayılabileceğini düşunüyorum. Resim satın alın- sın, duvarlarda yaşasın diyorum. Sergide 60 resim var. Satış çok iyi, Herbert Listfotoğraf sergisiyarın açılıyor Şair ruîılu bir iFotoğrafçıKültür Servisi — Alman fotoğ- raf sanatcısı Herbert List'in anı- sma düzenlenen "Herbert List: Fotoğraflar 1930-1970" sergisi, ya- nn Yıldız Üniversitesi Sabancı Kü- tuphanesi'nde açılıyor. Münih'te- ki Goethe Üniversitesi'nce örgüt- lenen, Alman Kültür Merkezi ile Yıldız Üniversitesi Rektörlüğü'nün işbirliğiyle gerçekleştirilen sergi, ay sonuna kadar açık kalacak. "Kimi zaman fotografı benden öğrendiğini söylerdi. Pek doğru sayılmaz. Ona asla hiçbir şey og- retmedim. Fotoğrafı birlikte keş- fettik. Tanışüğımızda. ben Ham- burg'daki Karstadt mağazalar zin- cirlerinin çahştırdıgı bir mimar- dım, o işadamıydı. Kış geleceleri makinerai alır ona giderdim, or- tak arkadaşlanmızdan bazılannın fotoğrafını çekerdim. Herbert, on- ce ilgi duydu, sonra heveslendi, so- nunda coşku>la sarıldı... İster fo- tografla, ister başka bir konuyla ilgili olsun benim yaklaşımım tek yanlı, çözümsel ve dogrudandır. Onunkiyse hep yumuşak ve dü- şiınceliydi, hep her iki yanı görur- dü..." Bir başka tanınmış Alman fo- toğraf sanatcısı, Andreas Feinin- ger, List'le olan birlikteliğini boyle anlatıyor. Kahve alım satımıyla uğraşan bir babanın oğlu olarak dunyaya gelen Lıst, Heidelberg'de sanat- edebiyat okuduktan sonra baba- sımn Hrmasında çalışmaya başla- dı. Andreas Feininger'le tanıştık- tan sonra fotoğrafla ciddi bir bi- çimde ilgilenen List, 1930'larda Chirico ve Man Ray gibi gerçekus- tüculerin de etkisiyle "öludoga" çekimleri üstünde yoğunlaştı. Nasyonal Sosyalizmi kendi de- ğer yargıları ve yaşam biçimiyle bağdaştıramayan List, 1935'te ül- kesinden ayrılarak Paris'e yerleş- ti. Bu arada yapıtlan onde gelen dergilerde yayımlanan List, daha sonra 6 yıl hem Fransa'da hem Yü- nanistan'da yaşadı. GERÇEKÜSTÜCÜLERDEN ETKİLENDt — Herbert List, özel- likle 19301u yıflarda Chirico ve Man Ray gibi unlû gerçeküstiicü- lerden de etkilendi. Sanatçımn fotoğrafı, 1931 tarihini taşıyor. galeri bundan çok mutlu. İlk gün 25 resim gitti. Birer ikişer, hatta dört resim birden alan oldu. Sa- tış guzel bir şey, bir evde bir du- varda yaşamak! Bu işin doğayı koruyan yam da var gibi. Doğa öyle çabuk kirleniyor ki hiç değil- se duvarlarda resim yaşar. Neden suîuboya dersen! Kim- seyi eleştirmek haddim değil. Gez- diğim sergilerde çok buyuk boyut- lu resimler goruyorum. Evlerimiz küçük ve kalabalık, duvarlar tık- lım tıkış dolu, sünnet resimlerin- den besmeleye, aynadan askerlik anılarına, takvime kadar her şey... O eve buyuk resim nasıl gi- recek. Ancak holding salonlanna filan olur. Oysa bir genç kız oda- sına da girsin resim diyorum. Su- îuboya daha kuçük çahşüıyor. Bir de tezcanlıyım, suluboyanın sürati hoşuma gidiyor. Hiç hata kabul etmiyor ve cabukluk gerektiriyor. Depar başlıyor, yüz metre finali gibi, bu hız, bu tempo keyif veri- ci... Kısacası guzel bir şeymiş be... Vural Sözer, sözü, gazetede çı- kan sergi haberine getiriyor ve Ciddiyet sayfasını birlikte hazır- ladığımız günleri anımsayıp kar- şılıklı gulmeklen kınlıyoruz. Ga- zetedeki haberi şoyle: "Sözer Sergisi Ressam Vural Sözer, Maçka Destek Reasurans Sanat Galeri- si'nde son dönem çalışmalarını sergiliyor. 19 Ocak 1990'a kadar surecek sergideki resimler, peyzaj ağırhklı." Bu haberi beni çok mutlu etti, diyor Vural Baba. Ama şu ilk dö- nemde ne vardı acaba, ben de onu merak edip duruyorum işte. 'İşçi ve sömürü' karikatürleri • Kültür Servisi — "İşçi ve Sömürü" başlıkh karikatür sergisi açıldı. Limon ve Gırgır Dergileri çalışanlannın ürünleri ve Avni Dergisi çalışanlannın katkılanyla düzenlenen sergide, "iş, emek, sömürü" konulannın ele alındığı karikatürler sergileniyor. Emekçiler Sosyal Kültür Araştırma ve Dayamşma DemeğTnin (EMEKAD). Beyazıt'taki dernek genel merkezinde gerçekleştirdiği sergi, hafta boyunca gezilebilir. • IFSAK sinema kıırsu • Kültür Servisi — İFSAK'ın 15. dönem sinema kursu 3 şubat cumartesi günü başlayacak. Haftada bir gün 15.30-18.00 saatleri arasında gerçekleşecek ve 8 hafta sürecek olan kurslar boyunca film yönetimi, senaryo, kamera, kurgu, video tekniği, görüntü ve ışık, sinema tarihine bakış, laboratuvar gibi konular işlenecek. Halk ozanları söyleşisi • Kültür Servisi — Gençlik Kitabevi Sanat Galerisi'nde 18 ocak perşembe günü yer alacak söyleşide halk ozanlan konuk edilecek. Yüksel Yazıcı'nın yöneteceği söyleşi saat lö.OOMa başlayacak ve söyleşiye Âşık Mürsel Sinan, Âşık Saim Istek, Âşık Yusuf Yıldız katılacak. Ankaralı ressamlar • Kültür Servisi — "Ankaralı Ressamlar Sergisi" 24 ocak tarihine kadar Almekk Sanat Galerisi'nde%örülebilecek. Sergide Nevzat Akoral, İsmail Altınok, Fikri Cantürk, Nuri Abaç ve Lütfü Günay'ın yapıtlan yer alıyor. Tı-Krab'tan kukla ve mask • Kültür Servisi — Fransız Kültür Merkezi ile Atelier Turc oyuncularının birlikte hazırladıkları "Ti-Krab" adh gösteri Ataköy Galleria- Fame City'de cumartesi ve pazar günleri izlenebilir. 3-11 yaş çocukları için 150'den fazla kukla ile sergilenen bu kukla ve mask gösterisi ünlü bir Japon söylencesini konu ediniyor. Kukla ve masklan tasarlayan ve gerçekleştiren Chantal Micouleau, oyunu sahneleyen ise Jean-Paul Micouleau. "Ti-Krab" 13,21 \e 27 ocakta saat 13.00'te, 14 ve 28 ocakta 18.00'de sergilenecek. Akkaplan sergisi • Kultur Servisi — Orhan Akkaplan suîuboya resim sergisi, Tekel Sanat Galerisi'nde açıldı. Devlet Tatbiki Guzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölumu'nden mezun olan sanatç;, heykeltıraş Kemal Kümbet'in atölyesinde iki yıl heykel ve modlaj çalışması yaptı. Akrilik, yağlıboya, guvaş ve suîuboya tekniklerinde yapıtlar veren sanatçımn son dönem suîuboya çalışmaları 9 şubat tarihine kadar sergilenecek. Şenlikte kısa film yanşması • ANKARA (UBA) — Ankara Film Şenliği çerçevesinde, kısa ve uzun metrajh film yanşmaları düzenlendi. Yanşmaya katdmak isteyen sanatçılann en geç 5 Man 1990 tarihine dek eserleriyle Ankara Film Şenliği Genel Sekreterliği'ne başvurmalan gerekiyor. Kısa metrajh filmleri 8 mm, 35 mm ya da video kaydı olabildiği gibi canlandırma da olabilecek. BüGÜN • İznik'te Son Araştırmalar' Prof. Dr. Ara Altun'un "iznik'te Son Araştırmalar" konulu konferansı saat 17.3O*da Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı Mudürlüğü Sultanahmet binasında yer alıyor. • Cahit Tanyol söyleşisi TYS'de gerçekleştirilen söyleşiler kapsamında saat 18.00'de Fanık Şüyun, Cahit Tanyol'la edebiyat üzerine söyleşecek. • Temizer resitali Arzu Temizer'in piyano resitali saat 18.30'daAKM'de dinlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle