Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kuruyemiş deyip de geçmeyelim… İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı oş zamanlarımızın "eğlenceliği" olarak kabul edilen kuruyemişlerin birer tarımsal ürün olarak taşıdığı değeri ve ülke ekonomisine yapabileceği katkıları çoğunlukla önemsemeyiz. Oysa, fındığın, cevizin, bademin, ayçekirdeğinin, fıstığın bir tarım ürünü olarak getirisi başka herhangi bir tarım ürününden az değildir. *** Örneğin, fındık… Ülke içinde zaman zaman "aganigi"li reklamlarla yetersiz olan tüketimi artırmaya çalışsak da, ihraç ürünü olarak geçen yıl ekonomimize yaptığı katkı 1.5 milyar dolardı. Bu yıl bu rakamın 2 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Fındık üretiminde dünya birincisiyiz. Türk fındığı, kalitesi dolayısıyla dünya pazarlarında tercih ediliyor. Ancak, sorunlar da çok. Bu ürünün değerini biraz geç de olsa keşfeden ABD, İspanya, İtalya gibi Akdeniz ülkeleri ve Kafkasya bölgesindeki komşularımız oluşturdukları yeni ve genç fındıklıklarla rekabeti hızla yükseltiyorlar. Bu rekabet karşısında üreticimizi korumak gerekiyor. Ancak, geçtiğimiz günlere kadar aşırı değerli tutulan Türk Lirası nedeniyle rekabet şansımızı çok zora soktuk. Bu arada, üreticisiyle, tüccarıyla, tüketicisiyle bir dayanışma içinde olması gereken sektörde, fındık ticaretini yönlendiren bazı "güç odakları" üreticiden ürünü mümkün olduğu kadar ucuza kapatmak için olmadık yollara başvuruyor. Üreticinin gerçek örgütü ve ülkenin en büyük fındık ihracatçısı olan Fiskobirlik, "ekonomidışı" baskılara hedef oluyor. Bu baskılar nedeniyle bankaların kredileri durdurması gibi yaşanmaması gereken olumsuzlara tanık oluyoruz. *** Gerçek getirisi şu anda düşük de olsa, potansiyel getirisi çok yüksek olan bir diğer ürün ceviz… Ceviz üretiminde yaklaşık 4 milyonu aşkın ceviz ağacı ve yıllık 110 bin ton kabuklu ceviz üretimi ile dünya üçüncüsüyüz. Ancak, ağırlıklı olarak Karadeniz bölgesinde bulunan ceviz ağaçlarını hızlı bir biçimde yok ediyoruz. Cevizimizin kalitesi ve verimi de uluslar arası standartlara göre düşüyor. Bunun sonucunda, ürettiğimiz cevizin ancak binde 4’ünü, yani bir ton cevizin 4 kilogramını ihraç edebiliyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bazı idealist ziraatçılarımızın bireysel katkılarıyla üretimini artıran Kaman gibi B bölgelerde umut verici kıpırdanmalar var, ama yetersiz. Bu nedenlerle, ceviz ülkesi olması gereken ülkemiz Bulgaristan’dan Çin’e kadar uzanan bir coğrafyaya yayılan 11 ülkeden ceviz ithal ediyor. *** Türkiye, uluslar arası piyasalarda çok tutulan bir ürün olan bademin anavatanı sayılır. Datça yöremizin bademlerinin ünü ve ihraç potansiyeli bin yıl öncesine kadar uzanır. Gelin görün ki, bizim badem ağaçları yaşlanır, yozlaşır, Datça bademi yerli piyasadan bile kaybolurken, Amerikalılar *** Antepfıstığına bakalım: Antepfıstığı 1980'li yıllarda başta Gaziantep yöresi olmak üzere büyük bir atılım yaptı. Bu atılım sonucu 1980’de 7.500 ton olan üretim 2005 yılında 60.000 tona ulaştı. Türkiye fıstık üretiminde dünyada birinci sırayı aldı. 1990’lı yollara kadar ürünün yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Türkiye, 1990'lı yıllarda önce İran'ın ardından da ABD'nin pazara girmesiyle ihracattaki gücünü kaybetti. 2004'te 60 bin ton fıstığın sadece yüzde 5'i ihraç edebildik. İhracat sıfıra doğru inerken, ithalat, özellikle kayıt dışı ithalat alabildiğine arttı. Fıstık üreticisi, bir yandan yetersiz fiyatlar, diğer yandan uluslar arası haksız rekabet nedeniyle iflası doğru sürükleniyor. Yakında fıstık ağaçlarının sökülmeye başlandığını görürsek, şaşırmayalım. *** Kabuklu kuruyemişlerimiz böylesine güçlüklerle karşı karşıya bulunurken, damak tadımızdaki yaratılmaya çalışılan değişiklikler de sıkıntıları artırıyor. Beyin yıkayan reklamlar, "Amerikan tarzı yaşam" özentisi, geleneksel çerezlerimiz yerine "mısır gevreği" türü ürünlerin tüketimini artırıyor. Yaşanan bu durum, tıpkı, geleneksel "dürüm" türü yiyeceklerimizin "fast food" lar karşısında düştüğü zor durumu hatırlatıyor. Neyse ki, hâlâ ayçekirdeği "çıtlama" alışkanlığımızı henüz terk etmedik; ama nereye kadar?... *** Kuruyemiş sektöründe yaşanan olumsuzluklara değinirken, atılan olumlu bazı adımlardan da söz etmemek haksızlık olur. Fındık alanında Fiskobirlik, kayısı alanında Kayısıbirlik gibi kooperatif birlikleri bu ürünlerin kuru yemiş olarak değerini artırmak için ürün yelpazelerini geliştiriyor, yeni yatırımlarla hem ülke içi tüketimi artırıyor, hem de uluslar arası pazarlarda yeni atılımlar yapıyorlar. Geleneksel kuruyemişçi imajını geliştiren bir çok üreticimiz, kurdukları modern paketleme tesisleri, ürün kalitesine verdikleri önem sayesinde dış piyasalarda yüzümüzü ağartan başarılar kazanıyorlar. Her zaman söylediğimiz gibi, üreticimiz, girişimcimiz kendilerine çok kısıtlı da olsa, imkan verildiği takdirde çok büyük başarılara imza atabileceklerini gösteriyorlar. Yapmamız gereken, rakiplerimizle kıyaslandığında çok kısıtlı olan o desteği üreticilerimize verebilmek. Bunu yapınca neler kazanabileceğimizi fındık üreticimiz, antepfıstığı üreticimiz, ayçiçeği üreticimiz gösterdiler. Onlar üzerlerine düşeni yaptı; bu ülkeyi yönetenler de kendi üzerlerine düşeni yapmak zorunda… tarafından yıllar önce ülkelerine götürülerek üretilen fidanların ürünleri bugün ihraç malı olarak yerli piyasada "cirit atıyor". *** Ayçekirdeğini ele alalım… Sıvı yağ ihtiyacımızı karşıladığımız ana kaynak olan bu ürün, maalesef yağlık olarak kalmış durumda ve yıldan yıla geriliyor. Ülkemizde çerezlik ayçiçeği üretimi son derece yetersiz. Sonuç, ayçekirdeğinin kuruyemiş olarak değerli olanını isterseniz, yine ya Amerika’dan ya Çin’den geleni tercih edeceksiniz. Ki, bunlar da piyasamızda bol bol mevcut. 20