20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 Pazar 27 Aralık 2015 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK “Türk toplumu aidiyet olarak Doğulu bir toplum. Despotik yönetime yatkın bir toplum ve Türkiye’de demokrasinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi mümkün olamayacak.” ‘Toplum despotizm istiyor’ EZGİ ATABİLEN Can erok kuma yelpazesi edebiyattan felsefe, antropoloji, tarih, sosyoloji ve sanata uzanan Hilmi Yavuz ‘Edebiyat Okumaları’nda edebiyatı tüm bu diğer disiplinlerle buluşturup yeniden okuyor. Hâl böyle olunca biz de Hilmi Yavuz’la söyleşimizde antropoloji ve Türkiye’deki kadın özgürlüğü mücadelesinden başlayıp edebiyat, basın ve ifade özgürlüğü ile İslamofobi’ye değin uzanıyoruz. n Türk edebiyatının ilk özgür kadını kim? (Gülüyor) Aslında kadınların hiçbiri... Yani eşitlik tamam, ama kurtulmuş (emancipe) değiller... Özgür kadınlar var tabii. Kendilerine sağlanmış olan eşitliği belli sınırlarda kullanan, hatta onları aşanlar da var. n Aşkı Memnu’nun Bihter’inden, ‘Eylül’ün Suat’ından, Halide Edip’in Handan’ından bahsederken, kadın özgürlüğü meselesini romanlardan yola çıkıp toplumsalda sorguluyorsunuz. Tanzimat’tan bu yana neredeyse iki yüzyıl geçmişken, Cumhuriyet’in 92. yılında, kadınların devam eden özgürlük taleplerini nasıl yorumlamalı? Tanzimattan bu yana kadın özgürleşmesi yolunda ne kadar yol kat ettik? Evet, bir yol kat edilmiş gibi görülüyor. Kamusal alanda kadınların Tanzimat’tan O “Türkiye’de mini etekli kızlarla başı kapalı kızlar aynı anda dolaşıyorlarsa, biz Doğulu ve muhafazakâr bir toplumuz, diyemeyiz. Hem Doğu hem Batı toplumuyuz.” bu yana daha etkin bir konumda bulunmaları, kendilerine sağlanan eşitliği çok daha özgür bir biçimde kullanıyor olmaları bir ilerleme sayılabilir, ama bunlar gerçek anlamda bir kurtuluşu imleyen dönüşümler değildir. Dolayısıyla çok büyük bir dönüşüm olduğu kanısında değilim. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kadının ‘görünür’ olmasını sağlamak, onun eril giysileriyle kamusal alana çıkması biçiminde mümkün olabilmiştir. Ama şimdi kadın, kendi giysisiyle kamusal alanda görünür olabiliyor. n Ataerkil bir hegemonik yapıda, kadını toplumsal cinsiyeti ile belirlemeyi mümkün kılacak bir kurtuluş esasen sözkonusu olamaz, diyorsunuz. Kadın özgürlüğü mücadelesinin netice vermesi imkansız mıdır buna göre? Kurtuluş nerede? Evet, kurtuluş mümkün değil. Benim için kurtuluş kadının toplumsal cinsiyetiyle alımlanması anlamına geliyor. Bu da anaerkil bir toplumda mümkün olabilir. Ancak, bütün feminist antropologların belirttiği gibi, yaban toplumlardan iti baren ilk dönemlerinden itibaren bugüne kadar olan süreç, hiçbir zaman anaerkil bir toplum inşa etmemiştir. Anasoylu toplumlar olmuştur. Anasoyluluk da yine bir erkeğin, dayının egemenliğinden ibarettir. Babanın yerine dayının gelmesidir. n Edebi metinler üzerinden bir toplumsal okuma aslında ‘Edebiyat Okumaları’. Bu kitabı 100 yıl sonra yazacak olsaydınız, nasıl bir tablo çıkardı karşımıza? Benim bir tezim var. Şunu söylüyorum: Türk toplumu aidiyet olarak Doğulu bir toplum. Dolayısıyla despotik yönetime yatkın bir toplum olduğunu ve Türkiye’de demokrasinin tam anlamıyla hayata geçirilmesinin mümkün olamayacağını yazdım. Osmanlı’yı bırakalım, Cumhuriyet’ten bu yana 92 yılın kaç yılı bir despotik vesayet, kaç yılı demokratik süreçle geçmiştir? Kısa ve eğreti demokratik süreçler, ardından uzun despotik dönemler. AKP iktidarı da 2011’den itibaren tamamen despotik rejime dönüşmüştür. n Bu zoraki despotlaşmanın nedeni ne? Zoraki bir despotlaşma söz konusu. Toplumumuzun Doğu despotizmiyle malül bir toplum olmasından. Toplum despotizmi istiyor, demokrasiyi sadece 4 ya da 5 yılda bir gidip oy vermekten ibaret sanıyor. Çünkü bütün despotik toplumlarda haklar verilmiş olan haklardır; kazanılmış haklar değil! Ne işçi, ne kadın hakları ne de siyasi haklar! Hiçbiri için verilmiş bir mücadele yok. n İslam mı engel kalıcı ve sürekli bir demokratik yönetim hasreti ve mücadelesine? Hiç ilgisi yok. Ruslar Müslüman mı, değil. Hintliler? Değil. Bir daha belirteyim; bizim toplumumuzda sürekli ve kalıcı bir demokratik rejim olamaz. Seçilmiş olan Adnan Menderes’in Demokrat Partisi nasıl bir despotizme dönüştüyse, başlarda çok demokrat bir parti olan Adalet ve Kalkınma Parti’si de Tayyip Bey’in despotizmine dönüşmüştür. Despotizm esas, demokrasi füruattır. n Paris katliamından sonra İslamofobinin körüklendiği malum. Bunun ucu nereye gidecek? Avrupa, başından itibaren, zaten İslamı medeniyet üretmiş bir din olarak kabul etmemiştir. Avrupalı kendisini dünyanın merkezi sanıyor. Bir tek medeniyet vardır onlar için, o da Batı, Hıristiyan medeniyetidir. Türkiye’de bizim entelektüelimizin çoğunluğu da böyle düşünüyor. İslam ne medeniyet üretmiş, diyenler var. n Yeni Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın yürüteceği kültür politikası, şiir ve çeviri politikaları ile ilgili bir beklentiniz var mı? Benim bu hükümetin Kültür Bakanı’ndan herhangi bir şey bekliyor olmam söz konusu değil. (Tamamı cumhuriyet.com.tr’de) ‘Bazı kelimeler çok güzel’ sloganıyla yıl başında Twitter’da başlayan, önce çanta bardak, defter, poster; sonra dükkân olan ‘Lugat365’ projesi, şimdi de Can Yayınları etiketiyle kitap oldu. Kelimelerin reklamını yapmak “şiar”ıyla yola koyulmuş ikilinin hikâyesi bu yazı... Kelimelerin gücü adına! B anu ve Onur Ertuğrul, kelimelere ve birbirine sevdalı iki kişi. Kendilerini böyle tanımlıyorlar. Öğretmen, yazar, çevirmen filan değiller. Dilbilimci hiç değiller. İkisi de reklam kökenli. Banu tasarım, Onur strateji odaklı çalışıyor. Biri 35, diğeri 34 yaşında. Banu’nun en az yüzünden eksik olmayan gülüşü kadar güzel gözleri var; biri yosun diğeri kahve. “Ben asosyaldim, Banu beni biraz açtı” diyen Onur’un da insana huzur veren sakinliği ve ciddi bir fotoğraf çektirme ‘fobi’si. Bu güzel insanlar, yılın ilk günü Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden bir projeye başladılar: Lugat365. “Bazı kelimeler çok güzel” sloganıyla her güne bir ‘güzel kelime’ paylaşmak için yola çıktılar. Oxford Sözlükleri’nin her sene seçtiği ‘Yılın Kelimesi’ tercihini bir kelimeden değil de emoji’den (akıllı telefonlardaki duygu ifadesi) yana kullandığı bir dönemde, “globalleşen dünyanın yeniden hiyerogliflere dönüşünün arifesinde” bir suni teneffüstü onlarınkisi. Kelimeler hikâyeleri, geçmişleri, ezgileri, anlam derinlikleri ve tüm güzellikleriyle yitip giderken, bir emoji bir aşkın bitip yenisinin başladığını anlatmaya “kâfi” gelirken, birer reklamcı olarak kelimeleri müşteri edinip, onları birer arzu nesnesi haline dönüştürme çabasına giriştiler. Şimdilerde özellikle üniversite öğrencileri ve plaza çalışanlarının günlük konuşma dilinde “gıybet”ler, “kalendermeşrep”lerin kol gezdiği ‘anlamlandırılamayan bir zenginleşme’ var. Onur ve Banu, proje başlamadan üç aylık hummalı bir çalışma yürütüp, kitaplara ve kelimelerin arasına gömüldüler. Yılbaşında paylaşımlar başladı. Bazı gün “hissikablelvuku”, EN ÇOK SATAN KELİMELER “Hissikablelvuku”, “hemdem”, “eyvallah”, “gıybet”, “nâmütenâhî”, “şikemperver”, “kalendermeşrep”, “tahayyül” ve “ümitvâr”. Emoji çağı Can erok sonunda, yani 1 Lugat365 projesi, 365 günün r’da, 2016’nın geitte Ocak’ta bitecek. Sadece Tw lerken, Lugat365’in lişini “ümitvâr” duygularla bek kişi var. Bu kadar biteceği için de üzülen 134 bin e soruyor olmalısıdiy ‘tutmuş’ bir proje bitirilir mi, dı: “Çok tuttu diye ıtla yan ur On , duk sor de nız. Biz n diye, bu sözle çıksündürülen projelerden olması ğız.” mıştık yola. Sözümüzde duraca aile idare ettikleri ma Fakat ağustosta açtıkları ve yaşayacak. Dükkânın ları kân dük ik min ki ’da Galata asa da, müdavimleyerini bulmak çok kolay olm için: Kendinizi Galak ri hayli fazla. Dükkâna varma si’nden aşağı salın, dde Ca ım dır Kal sek ta’daki Yük meden sola kıvrılın, solunuzda kalacak tarihi çeş hemen ileride sağda. oradan da ilk sola, Lugat365 lyesi’nin rengârenk Atö Komşusu Okay Temiz Ritim r. ıyo bak a duvarların 134 bin takipçi “nâmütenâhî”, “safderun” veya “şikemperver” gibi günlük hayatta kullanımdan kalkan bir kelimeyi, bazı gün “vefâ”, “vuslat”, “aşk” veya “vicdan” gibi “yalnızlaşmanın kutsallaştırıldığı” günümüzde manaları unutulmuş kelimeleri paylaştılar. Bir kelime, anlamları ve bir alıntı... Proje bombalar, cinayetler, kıyımlar, sokağa çıkma yasakları, zorunlu göçler derken, her sabah başka bir vicdansızlığa uyandığımız acılarla dolu 2015 yılına “tevâfuk” ettiği için, acıyı tarifleyen ne çok kelimemiz olduğunu da öğrendiler, öğrendik. Sonra bu güzel kelimeler çanta oldu, poster oldu, defter oldu, bardak oldu, taş bardak altlığı oldu, magnet oldu. En sonunda da kitap oldu! Bu hafta Can Yayınları’ndan çıkan ‘Lugat365/ bazı kelimeler çok güzel’ kitabı, bütün bir yılın güzel kelimelerinin derlendiği bir bütün. Kelimelere sevdalı herkese verilebilecek en güzel yılbaşı hediyesi belki de. l Kültür Servisi Yılbaşı hediyesi Acılı kelimeler C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear