20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 27 Aralık 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN Özyönetim ilan ediliyor ‘Anlamı yok’ dedi, HDP’yle görüşmeyi iptal etti DAVUTOĞLU, DİYALOG UMUDUNU BİTİRDİ ükümet ile HDP arasında, 7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan gerilim, dün “randevu iptali” ile yeni bir boyut kazandı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümetine ve kendisine sert eleştiriler yönelten HDP yönetimine “randevu iptaliyle” yanıt verdi. Başbakanlık, bir açıklama yaparak HDP yöneticileri ile yeni anayasa çalışmaları kapsamında 30 Aralık’ta yapılacak görüşmenin iptal edildiği duyurdu. Davutoğlu’nun parti genel başkanlarından “ayrım yapmaksızın” randevu talebinde bulunduğu anımsatılan açıklamada, bu sürecin “uzlaşma kültürünü hâkim kılmak için şans” olduğu vurgulanarak “Ancak, son bir hafta içinde, HDP yöneticileri tarafından yapılan açıklamalar, bu anlayış ile taban tabana zıt, ülkeyi kutuplaştırmayı amaçlayan, asgari siyasi nezaketten uzak, milletimizin birlikte yaşama yönündeki kadim kültürü ile bağdaşmayan, çatışma ve gerilimden medet uman sığ bir siyasi tutumun yansımasıdır. Bu yaklaşım ile HDP yöneticileri siyaseti sorun çözme aracı olarak değerlendirecek bir siyasi olgunluğa sahip olmadıklarını bir kez daha ortaya koymuşlardır. Bu üslupsuz yaklaşımla görüşmenin, aynı masayı paylaşmanın anlamı kalmamıştır. Sayın Başbakanımızın görüşme talebi asla terörle mücadeledeki kararlı tutumu tartıştırmak değildir” denildi. Açıklamada, HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in Davutoğlu için kullandığı “çatışma hali sürerse kaçak çayını içer gider” sözlerinden duyulan rahatsızlık ise “Başbakanımız aziz milletimizin tüm ‘çay ikramı’ davetlerini tereddütsüz kabul etmiş, gönlü geniş Anadolu insanının misafirperverliğinin simgesi olan bu daveti asla geri çevirmemiştir. Bu kültürle bağını koparmış kişilerle bu anlamda yürütülecek bir diyalog ortamı bulunmamaktadır” sözleriyle ifade edildi. l ANKARA / Cumhuriyet haber 13 DTK Kongresi’nde konuşan Demirtaş, “Diktatörlük mü, tek adam mı, özyönetim mi? Bunun kararını biz verdik. Batı da buna katılmalı ve bunun kararını vermeli” dedi emokratik nüyorum” dedi. Toplum KongDTK Eş Başkanı Haresi (DTK) tip Dicle ise “Özyöneözyönetimi tartıştim hakkımızdır. Hiçmak için olağanüsbir güç buna engel olatü kongresini dün mayacak. Devlet kendi MAHMUT ORAL Diyarbakır’da toplakendini yönetme iradedı. Sadece özyönesini şiddetle bastırmatim gündemiyle topyacak, halklar da devlelanan kongrede konuşan HDP ti tanıyacak. Bütün dünya birEş Genel Başkanı Selahattin leşse bize saldırsa, biz kendi Demirtaş “Ankara masayı deirademizle direnmeye devam virip, yerine tank koydu. Geedeceğiz. Bir kez daha projelelecek yüzyılda Kürdistan starimizi iki günlük tartışmalar tüsü olacak. Belki federal dev sonucunda ortaya koyacağız. letleri, belki bağımsız devletTürkiye halklarına özyönetimleri olacak. Bu direniş zaferle le ilgili siyasi çözüm deklarassonuçlanacak, herkes halkın yonumuzu sunacağız” dedi. iradesine saygı duyacak. Neyse bedeli biz ödemek için göze Masanın yerine tank alacağız” dedi. Demirtaş ise hendek ve baDTK Eş Başkanı Selma Irrikat tartışmalarına değinemak, Kürtçe yaptığı konuşma rek, “Barikat ve hendek özda, Cizre’de öldürülen 3 ayyönetim istendiği için değil lık Miray bebek ve dedesi RaAnkara’da katliam kararlamazan İnce’yi anarak, “Bunla rına karşı yapıldı. Yoksa özra karşı koymak, isyan etmek yönetim yeni bir talep değilhaktır. Son kez elimizi uzatıdir. Bugün yaşadığımız bu tayoruz. Kendi kararımızı kenrihsel kırılmanın sonuçlarıdimiz vermek istiyoruz. Tek dır. Özyönetim insanın onuKürt kalırsa bile öz yönetimruyla ilgili bir konudur. Köle den vazgeçmeyeceğiz. Bugün gibi mi, yoksa insan onuruytarihi bir gündür. Tarihi topla mı yaşayacaksınız? Zerrelantı önemli kararlar alacak. ce Ankara’da konuşma umuAlınacak kararlar Kürt halkıdu kalmadığı için, masayı denın kurtuluşu olacağını düşüvirip yerine tank koyduğu için D H isyan ediyor insanlar. Madem hasta ameliyat masasına yatırıldı, defalarca denedik ilaç verdik olmadı. Bu direniş zaferle sonuçlanacak, herkes halkın iradesine saygı duyacak. Gün bugündür” dedi. “Halkın iradesi silahtan daha güçlüdür” diyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “İki temel konu var. Kürtlerin statüsü ve Türkiye’nin idari yönetimiyle ilgilidir. Bu ikisi özerklikle ilgilidir. Nasıl bir yönetim inşa edebiliriz bunları hatırlatmak ve dünyaya hatırlatmak için bu toplantı çok önemli olacaktır. Kürtler artık kendi coğrafyasında siyasi irade olacaktır. Gelecek yüzyılda Kürdistan statüsü olacak. Belki federal devletleri, belki bağımsız devletleri olacak. Bölgesel dar bir özerkliği mi tartışalım buna da varım. Demokratik bölgeler oluştuktan sonra seçimler olsun kim kazanacaksa o yönetsin. Cizre’de MHP kazanırsa saygı duyarız. Diktatörlük mü, tek adam mı özyönetim mi? Bunun kararını biz verdik. Batı da buna katılmalı ve bunun kararını vermeli” dedi. l DİYARBAKIR İZLENİM Kürtlerin son virajı iyarbakır’ın göbeğinde 26 gündür abluka altında olan Sur’daki çatışmalar şiddetlenirken 7 kilometre ötede Kürtler tarihi bir toplantı yapıyordu. Kayapınar Spor Salonu’nun duvarlarında sadece iki slogan dikkat çekiyordu: “Özyönetimle demokratik ulusa”, “Özyönetimler kadınla doğdu, kadınla yaşam bulacak.” Abdullah Öcalan’ın kocaman bir posterinin önünde Kürt siyasi parti ve hareketlerinin eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplum örgütleri, gençlik ve kadın örgütlerinin temsilcilerinden oluşan Demokratik Toplum Kongresi’nin delegeleri toplanmıştı. 2005 yılından beri dönem dönem dile getirilen, DTK ve HDP programında yer alan “özyönetim”in çerçevesi çizilecekti. Kürsüye çıkan eşbaşkanlar bu kez kararlıydılar. Toplantı bir kırılma noktasının işaretiydi. 200 yıldan beri bu topraklarda yaşam mücadelesi veren Kürt halkı kendisini yönetebilme iradesini istiyordu. Bunun Türkiye için “son şans” olduğu vurgusu hâkimdi konuşmacıların sözlerine ama bir tehdit değil uyarı olduğunun altını çiziyorlardı. Batıda yaratılan “DTK toplantısında hendek ve barikatların gerileteceğine ilişkin bir karar çıkacağı” beklentisinin aksine o barikatları yaratan anlayışa kızgınlık dile getiriliyordu. HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Barikat ve hendekler özyönetim için kazılmadı. Katliamlara karşı kazıldı. Özyönetim isteği yüzyıllardır var” diyordu. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle toplantının özyönetim talebini anlaşılır kılmak için yapıldığını, eğitimden sağlığa hangi yetkilerin özerk bölgelere verileceğini tartışacaklarını söylüyordu. Aslında karar alınmıştı. Bugün açıklanacak bildirgeyle özyönetim ilanı yapılacak. Dicle’nin dediği gibi toplantıda sadece bunun çerçevesi tartışılıp çizilecekti. Özyönetim mi demokratik özerklik mi tartışmalarına da açıklık getiriyordu Dicle, “Demokratik özerklik, özyönetim, muhtariyet, otonomi hepsi aynıdır”. Çeçevenin sınırlarına dair ipuçlarını da HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş ile DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek veriyordu. Yüksek, bölgeler parlamentosu yapılanmasından, yetkilerin bölgelere devredilmesinden söz ederken Demirtaş 2 temel mevzudan bahsediyordu: “Kürtlerin siyasi statüsü. Kürtler, Kürdistan ve Türkiye için idari yönetim modeli. İkisi de özerklikle ilgili.” Kürt hareketini bu noktaya getiren süreci de tüm konuşmacılar uzun uzun anlattı. Osmanlıdan bu yana İlk Meclis dışında Kürtlerin Kazanan yönetsin D Önder’e ‘kaçak çay’ yanıtı DKT Kongresine, DTK Eş Başkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak, HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, DBP Eş Genel Başkanları Kamuran Yüksek ve Emine Ayna, ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ile kitle örgütlerinin temsilcileri katıldı Ankara endişeyle izliyor Bölgedeki gelişmeler başkentte dikkatle izlenirken muhalefet partileri CHP ve MHP’nin ‘özerklik’ konusundaki tepkili tavrında bir değişim yok AYŞE SAYIN Haziran sonrasında, PKK’nin ateşkesi sona erdirdiği açıklaması ve sonrasında bölgeden gelen “özyönetim” açıklamaları, dünkü DTK kongresinde alınan kararlarla yeni boyut kazandı. Hükümet kanadının, son dönemde iyice hedefine oturttuğu HDP’nin söylemleri ve eylemlerinde geri adım atmaması, dün Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun randevu iptaliyle sonuçlanırken, “özerklik ilanı”nın ardından şiddet ortamının doruk noktasına ulaşacağı ve Kürt sorununun tarihinin en ağır süreçlerinden birine evrileceğinden endişe ediliyor. Başkentte, bölgedeki gelişmeler dikkatle izlenirken, muhalefet partileri CHP ve MHP’nin, “özerlik” konusundaki tepkili tavrında bir değişim yok. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hafta içinde gazetelerin Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda, bir yandan operasyonların ilerleme biçiminden son derece kaygılı olduğunu belirtirken, özerklik tartışmalarına “Eşkıya şehire inmiş, silahlanmış, orada duruyor. Buraya kimse gelmesin diyorsunuz, bir hukuk devletinde olur mu bu? Kimse kendisi için otonom bölgeler falan yaratmaya kalkmasın” diyerek net tavır koymuştu. DTK’nin dünkü kongresinde “özerkliğin” tartışıldığı saatlerde görüştüğümüz CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da siyasi oluşumların/partilerin “gelecek tasavvurları” konusunda her şeyi tartışabileceğini, ancak bunun şiddet ve terör yön 7 temlerine başvurmadan yapılması uyarısı yaptı. Tanrıkulu da tıpkı Kılıçdaroğlu gibi, Kürt sorununun çözümü konusunda yürütülecek bütün tartışmaların zemini olarak TBMM’yi adres gösterdi. Tanrıkulu, bundan sonraki süreçte “neler yaşanabileceği”nin işaretini ise Başbakan Davutoğlu’nun “randevu iptali”yle verdiği görüşünde: “Davutoğlu’nun HDP ile ile randevusunu iptal etmesi, tank topla güvenlik politikalarıyla, sürecin devam edeceğinin işaretidir. Ayrıca, HDP’den neden önce randevu istiyorsun, sonra iptal ediyorsun? Ya hiç randevu istemeyeceksin, ya da iptal etmeyeceksin. Sonuçta HDP’nin söylemleri, eylemleri bir günde değişmedi ki. Bütün bu yaşananlar, randevu iptalleri, bundan sonra Kürtlerde duygusal kopuşu hızlandıracaktır...” DTK’den çıkması beklenen “özerklik” kararına MHP’den sert yanıt geldi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “bu kararın meşru olmadığını” belirterek, “Bu millet kendi kaderini tayin etmiştir, Cumhuriyeti kurmuştur. Türkiye yol geçen hanı değildir, herkes haddini bilmelidir” dedi. Bu kararı almak isteyen zihniyetin “aynı zamanda Kürtlerin de baş düşmanı” olduğunu vurgulayan Vural, tarihte Rusya ve ABD’nin başarmak istediği emperyalist isteklerin bugün Türkiye topraklarında “kabul ettirilmek istendiğine” dikkat çekti. Vural, “Bu coğrafyayı bölmek isteyenleri Türk milleti tarihte tükürüğünde boğmuştur. Bölünmeye gidecek yolda adım atanlara karşı bu millet egemenliğini teslim etmeyecektir” dedi. l ANKARA Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Öneş: Siyaset devre dışı kalırsa silahlı çatışmalar yükselir ALİCAN ULUDAĞ MHP: İzin vermeyiz ski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Diyarbakır’daki DTK Kongresi’nde tartışılan özyönetim açıklamaları ve Başbakan Davutoğlu ile HDP görüşmesinin iptal edilmesi oluşan yeni krizi Cumhuriyet’e değerlendirdi. Hükümetin HDP’yle önceden belirlenen görüşmesinin yapılmayacağını açıklamasının sonuçları bakımından düşündürücü olduğunu söyleyen Öneş, ortada sadece hendekler ve bir terör meselesi olmadığını anlattı. Öneş, “Gerek hükümet kanadının gerekse Kürt siyasetinin Meclis’te temsil edilen kanadının tutumları ihtiyaç duyulan siyasi çözüm için bir umut da vaat etmiyor” diye konuştu. “Siyaset devre dışı kalırsa, E sonuçları ne olur” sorusuna yanıt veren Öneş, şu görüşleri kaydetti: “Malesef siyasetin devre dışı kaldığı bir süreçte silahlı çatışmaların yükseleceği ve Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte bu gelişmelerin siyaseten hangi yönde evrileceği konusunda ciddi kaygılar duymamız gerekiyor. Ortadoğu’daki yeniden şekillendirme çalışmaları bu konuda Kürt siyasetini ayrıştırıcı şekilde araçsallaştırararak çeşitli istikametlere sevk edebilir.” “Yani Kürtlerin bölünmesini mi kastediyorsunuz” sorusu üzerine Öneş, “Evet. Topluma rağmen çözümsüz siyasetler böyle bir süreci, ayrışmayı ortaya çıkarabilir, başlatabilir. Böylesine bir ayrışma elverişsiz sosyal politikpsikolojik gelişmeler içerisinde yeni riskleri karşımıza çıkarabilir” dedi. hep inkâr ve imha politikalarıyla karşı karşıya bırakıldığı, AKP’nin de aynı politikada ısrar ettiği vurgulandı. Demokratik özerklik, Kürt hareketi içinde uzun zamandır dile getiriliyordu. Hatta 2011’de DTK tarafından ilan da edilmiş ve belli alanlarda küçük çaplı da olsa uygulanmaya başlamıştı bölgede. Hukuk, tarım komisyonları, mahalle meclisleri kurulmuş, anadilde eğitim zorlanmaya başlamıştı. Erdoğan’ın yıktığı Dolmabahçe mutabakatında da yerini almıştı aslında. Hatip Dicle 2014 Kasım’ında kendisiyle yapılan bir söyleşide de açıklamıştı Öcalan ile devlet yetkililerinin özyönetimi konuştuklarını: “Bunlar Sayın Öcalan tarafından devlet heyetiyle tartışılan konulardır. Ve olumlu baktıkları yönünde izlenimlerimiz vardır. Hatta Sayın Öcalan’ın iki konu üzerinde yasa çıkmasını istediğini biliyorum. Birincisi, Yerel Yönetimler Özerklik Yasası, ikincisi, Sivil Toplum Yasası. Sivil Toplum Yasası, sivil toplum çalışmalarının yasallaştırılmasını hedefliyor ve bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’nda bir çalışma olduğunu biliyoruz.” Demirtaş, Dolmabahçe mutabakatıyla, “Tam onu konuşmaya başlayacaktık ki kıyamet koptu” derken bunu anımsatıyordu. Evet, Kürt hareketi bugün özyönetimde kararlı ve bunun bedelini ödemeye hazır olduğunu ilan etti. İsteklerinin bir kısmı için özellikle de siyasi statü için anayasa değişikliği şart. Ama Başbakan’ın anayasa görüşmeleri için aldığı randevuyu iptal etmesi işi çıkmaza soktu. Dünkü toplantıyı KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan’ın “Özerklik yoksa birlikte yaşamak yok” sözleriyle değerlendirdiğimizde Türkiye’yi daha da zor günlerin beklediğini söylemek kaçınılmaz. Başbakan’ın randevuyu iptal ettiği haberinin ulaştığı salonda Demirtaş’ın verdiği yanıt da kongrede altını çizdiği “bedel ödemeyi” pekiştirecek nitelikteydi: “Aynı masaya oturmaya gerek yok diyor Başbakan. Neden aynı masaya oturmaya gerek kalmamıştır çünkü direniş giderek bütünleşmekte, giderek tek vücut, tek yürek, tek ses halinde ilerlemektedir. Yani ‘Siz hendek, barikat, direniş, özerklik yanlıştır demeyecekseniz. Biz sizinle neyi görüşeceğiz’e getirmeye çalışıyor. Bedelleri ne olur bunu düşünecek durumda değiliz. Sonucu, zaferi ne olur, buraya bakalım. Bedel bundan daha fazla olmaz. Öldürdükleri insan sayısı artar, bunu biz durdurmaya çalışıyoruz ama bu olacak diye insan onurundan vazgeçmez herhalde.” Yasakların son kurbanı: Gökçen Miray bebek Sabiha saldırısını ki gece 3 aylık Miray bebek ve dedesi Ramazan İnce yaşamını yitirdi. HDP’li vekil Faysal Sarıyıldız, “Miray bebek evlerinin 2. katından dış merdivenlerden indirilirken halasının kucağında keskin nişancılar tarafından vurulmuş. Ambulansın evin 500 metre ilerisine geleceği belirtilip oraya gelmeleri istenmiş. Büyük dede 80 yaşındaki Ramazan İnce ve babaaanne Rukiye bebeği beyaz bayrakla ambulansa götürürken yeniden ateş açılması sonucu babaanne ve büyük dede de yaralanmış. Bebek ve dede hastanede öldü” dedi. Silopi’de bulunan HDP’li Ferhat Encü, “70 yaşındaki Mele (Din adamı) Hasan Sanır’ın evinin mutfağında keskin nişancılar tarafından öldürüldüğünü öğrendik. Cenazesi cuma sabahından beri alınamıyor” dedi. Diyarbakır Ergani’de ise Kaymakamı Eşref Yonsuz’un konutuna roketatarlı saldırı düzenlendi. Adana Seyhan’da sokağa çıkma yasağını protesto eden gruptan iddiaya göre polise tabanca ile ateş edildi. Polis karşılık verince Şiyar Sav adlı kişi yaralandı. l Yurt Haberleri Cizre’de sokağa çıkma yasaŞırnak ğı sürerken Sur mahallesinde önce TAK üstlendi S PARLAMENTO VE TOPLUM TARTIŞMALI “Özyönetim, parlamento bünyesinde tartışılarak toplumsal katmanlarda tartışılarak toplumsal uzlaşma ile demokratik bir anayasa içerisinde düşünebilecek bir meseledir” diyen Öneş, böylesine tartışmaların silahın gücüyle dayatmasıyla olmasının mümkün olmadığını vurguladı. Önce ateşkesin sağlanması gerektiğine işaret eden Öneş, iktidarla HDP arasındaki bu sıcak çatışmanın artmasının çözümü zorlaştıran bir mesele olduğunu vurgularken, CHP’ye de “Bu gelişmeler karşısında daha somut adımlarla daha çözümleyici adımlarla daha güçlü şekilde devreye girme ihtiyacı var. Siyasi tansiyonun düşürülmesi gerekir” çağrısını yaptı. Kopuş hızlanacak Cevat Öneş abiha Gökçen Havalimanı’nda Zehra Yamaç isimli temizlik işçisinin öldüğü patlamayı PKK’nin kent yapılanması TAK üstlendi. Örgütten yapılan açıklamada, “Bu eylemimiz, Kürt şehirlerini harabeye çeviren bu faşist saldırılara karşı yapılmıştır. Havan toplarıyla yapılan bu saldırı aynı zamanda yeni dönem eylemselliğimizin de başlangıcı olacaktır. Bundan sonra Türkiye’ye gelecek uluslararası havayolu şirketleri ve yabancı turistlerin can güvenliğinden TAK olarak biz sorumlu olmayacağız” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear