25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 1 AĞUSTOS 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19kultur@cumhuriyet.com.tr ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Yaratıcı Kültürden Linç Kültürüne... Şok, travma, kahrolma... Hepsi insan için... Sevgili okurlar, Salzburg’da yaşadığım, yaratıcılıkla, düş gücüyle, tiyatro, müzik, şiirle dolu geçirdiğim dört günü, bir hafta boyunca dört ayrı yazıyla sizlerle paylaştım. Salzburg Festivali’yle ilgili son yazım “yeryüzündeki tek umut, sanat” diye bitiyordu... O dört gün sonunda Türkiye’ye döndüğümde yüzüme ilk çarpan gerçek, linç kültürü oldu... Hayır o dört gün içinde ansızın ortaya çıkmamıştı. Birdenbire değişen bir şey yoktu... Sadece benim ruhum dört gün boyunca ülkemde nicedir tırmandırılan şiddet ortamından, geliştirilen linç kültüründen ve bu ikisinin ayrılmaz parçası olan korku egemenliğinden uzak kalmıştı. Bursa İnegöl’de, Hatay Dörtyol’da yaşananlar, “etnik çatışma” diye nitelendirilemez. Hele hele, “ne yapalım ki, milletin, halkın tepkisi” diye hiç ama hiç mazur gösterilemez... En tehlikelisi içselleştirme Orada yaşananlar yıllardır sürdürülen, son sekiz yıldır tırmandırılan, vatandaşa söz hakkı tanımamanın bir sonucudur. Bu süreçte her ama her konuda toplumu ayrıştırmanın, “ya bendensin ya da bana karşısın yani düşmansın, vatan hainisin!” zihniyetini yerleştirmenin sonucudur! (Salt bu yüzden bu hükümeti asla bağışlamayacağım!) Devlete, adalete inanmamanın bir sonucudur. Kendi yasalarını koymak, uygulamak isteyenlerin nasılsa “yandaş” oldukları sürece kendilerine kimselerin dokunamayacağını bilmenin sonucudur. En önemlisi, bugüne dek linç kültürüne yeltenenlerin, bu kültürü kışkırtanların bugüne dek görmezden gelinilmesi, hatta alkışlanması ve ödüllendirilmesidir! En tehlikelisi ise bu şiddeti, bu linç kültürünü içselleştirip kanıksamak! Öylesine kanıksar oluyoruz ki, doğalmış gibi, sanki doğrusu buymuş gibi, sanki olmamış gibi davranabiliyoruz. Yaşamın her alanında Linç kültürü sadece etnik konularda öne çıkıyor sanıyorsanız, yanılıyorsunuz! Her ama her konuda örneklerini görüyoruz: Hoşumuza gitmeyen basın açıklamasını susturmak... Karşı çıkanı bastırmak... Parasız eğitim isteyen gençlere öfke... “Namus”, “ahlak” tan kaynaklanan saldırılardan tutun kadına yönelik tacize; borç harç meselelerinden kahvedeki mahalle kavgasına, bir anda işsiz güçsüz ve de öfkeli kitleler, kalabalıklar birbirini parçalamak ve yok etmek için tetikte bekliyor. Adeta, hayattan hınç almak için bekleşen güruhlara dönüştü toplumumuz... Yaşamın her alanında... Medyada da, televizyonlarda da... Dün Ahmet Kaya’ya yapılan linç, bugün kimi iletişim araçları aracılığıyla Fazıl Say’a yapılmaya çalışılıyor. Magazin dünyasına önerim: Fazıl Say’ın açtığı tartışmanın hakkaniyetli bir özeti dünkü Cumhuriyet’te vardı! Arabesk üzerine 30 yıl önce bu tartışmaları fazlasıyla yaşamış biri olarak, magazin dünyasına ve medyasına bir önerim var: Linç kültürüne katkıda bulunmak yerine, geçen yıl yitirdiğimiz değerli bilim adamı Ünsal Oskay’ın kitaplarını okumalarını öneririm. Fazıl Say, elbet ki bırakın arabesk konusunu, bu ülkede, bu dünyada yaşanan her konuda konuşacak! Keşke sadece Fazıl Say değil, ülkemdeki tüm yaratıcı sanatçılar her konuda düşüncelerini açıklasalar da bu ikiyüzlülük ortamı gerilese! Belki o zaman düşünceyi ifade etmenin tek yolunun şiddetten, kaba güçten geçmediğini anlayabiliriz... Belki o zaman linç kültürüne değil, yaratıcı kültüre yönelebiliriz... İşte Salzburg-İstanbul hattından sayıklamalarım böyle... zeynep@zeyneporal.com faks:0212.247 16 50 Sabancõ Müzesi’ndeki sergiyle kentin 8000 yõllõk kültürel ve tarihsel geçmişinin izini sürmek mümkün Binbiryüzüyle‘Efsaneİstanbul’ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Efsaneleri, kültürel-tarihsel bel- leği ve bin bir yüzüyle İstanbul bir kentten çok daha fazlasõ. Sürprizli, yap-bozlu, paradoksal, tarihsel ve kül- türel bağlamda sõnõrsõz çeşitlemeler sunan İstanbul’u sadece bir kent di- yerek geçiştirmek, onu sadece bir coğrafi bölgeye indirgemek mümkün mü? Ya da İstanbul’u birkaç parag- rafla anlatmak, tepesindeki haleyi ge- lişigüzel sõfatlarla çevrelemek… Bir sergi düzenleyicisini en heyecan- landõran ve aynõ zamanda en çok kor- kutan da böyle bir kenti hak ettiği bi- çimde anlatmak olmalõ… Tanõmlara sõğmayan, henüz orta- ya çõkmõş bir buluntuyla tarihi bir günde binlerce yõl önceye taşõnan İs- tanbul’u anlatmak, anlatabilmek “fethetmek” kadar zor olsa gerek. Sabancõ Müzesi’ndeki “Efsane İstanbul: Bizantion’dan İstanbul’a - Bir Başkentin 8000 Yılı” sergisi- ni izlerken bu kentte yaşamakla, bu kentin kültürel ve tarihsel geçmişinin izini sürmenin ne denli farklõ oldu- ğunu anlõyorsunuz. Ama en çok da “sergi tasarımı” işinin ne den- li önemli olduğunu. Kentin 8000 yõllõk tarihini, yurt- dõşõ ve Türkiye’nin çe- şitli müzelerinden ödünç alõnan 500’ü aşkõn yapõtla anlatma işine soyunan serginin tasarõmcõsõ Çek mimar Boris Micka, elindeki bu olağanüstü malze- meden müthiş bir İstanbul resmi çõkarõyor. Bizantion’dan Nea Roma’ya, Konstantinopolis’ten İstanbul’a; Bizans ve Osmanlõ İmpa- ratorluklarõna başkentlik yap- mõş kentin görkemini ay- nõ görkemde bir tasa- rõmla bize aktarõyor. Müzenin üç katõna yayõlan sergi, kentin 8000 yõl boyunca geçirdiği evreleri öğ- retici ama “didak- tik” olmadan anlatan bir filmle başlõyor. Filmi izlediğiniz ortam da içerik de yõl- larca tarih dersle- rinde bir türlü anlatõlamayan bu ken- tin önemini ve kültürel zenginliğini, dillere pelesenk olmuş kozmopolit- liğini son derece iyi özetliyor. Kilo- metre taşlarõnõ çok iyi belirlemiş görünen sergide yer alan yapõtlarõn sunumu, bir kez daha õşõklandõrma, yapõta göre yerleştirme tasarõmõnõn önemini vurguluyor. Müzenin, çağ- daş müzecilik pratiklerinin iyi bir ko- leksiyona sahip olmanõn ötesinde, su- numuyla içinden ayrõlmak isteme- yeceğiniz bir mekân yaratmak oldu- ğunu hatõrlatõyor. Sabancõ Müzesi’ndeki serginin en ilgi çekici bölümünü, kuşkusuz, bu kentin kozmopolitliğini, tarihsel sü- rekliliğini ve çeşitliliğini aktaran “İstanbul’un Kubbeleri” bölümü oluşturuyor. Bizans’tan Osmanlõ’ya bir kubbeler kenti olarak da adlan- dõrabileceğimiz İstanbul’un tarihsel ve kültürel değişimi bu bölümde kubbeler aracõlõğõyla anlatõlõyor. Ser- ginin tasarõmcõsõ, Ayasofya’nõn, Aya İrini’nin, Süleymaniye’nin, Pam- makaristos’un birbirinden farklõ ama iç içe geçmiş kubbeleriyle bir kent ta- rihi manzarasõ ortaya koyuyor. Doğan Kuban, “İstanbul - Bir Kent Tarihi” kitabõnda, İstanbul gibi ünlü kentlerin, insanlarõn bel- leklerinde gerçek olgulardan çok imgeler olarak yaşadõğõnõ söyler ve çağdaş İstanbullular için bile kentin, fiziksel bir varlõk olmaktan öte bir im- ge olduğunu, dolayõsõyla bu kentte ef- sanelerin ve imgelerin, gerçekler ka- dar gerçek olduğunu anlatõr. Sergi, işte bu söylencelerden tü- reyen efsanelerin ve imgelerin ger- çekliğine vurgu yapõyor, İstanbul ef- sanesini binlerce yõllõk yapõtlarla somutlaştõrõyor. Atina Benaki Mü- zesi’nden Pantokrator İsa betimli pandantif, Lizbon Calouste Gul- benkian Müzesi’nden 17. yüzyõl başõna tarihlenen Ermenice kutsal kitap, Avusturya Kunsthistorisches Müzesi’nden 16. yüzyõla tarihle- nen Kanuni Sultan Süleyman port- resi, Londra British Müzesi’nden 4. yüzyõla ait kişileştirilmiş Roma ve Konstantinopolis betimli iskemle süsleri, İstanbul Arkeoloji Müze- si’nden 13-14. yüzyõla ait Aziz Mer- curios betimli fresk, sergide göre- ceğiniz yapõtlardan birkaçõ. İstanbul’u yeniden keşfetme ar- zusuyla dolacağõnõz, kent bilincini pek çok sözel ve yazõlõ kaynaktan da- ha iyi yapan bu sergi, İstanbul’un bir Roma garnizonu iken, Doğu ve Ba- tõ Roma’nõn ayrõlmasõndan sonra gi- derek başkente dönüşmesi, Bizans İmparatorluğu’nun gelişme, durak- lama ve çöküş evrelerinden sonra 1453 yõlõnda Osmanlõlar tarafõndan fethedilmesiyle yeni bir doğuşa sah- ne olmasõnõ anlatõyor. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş- kenti Ajansõ’nõn işbirliğiyle ve Sa- bancõ Holding’in sponsorluğunda düzenlenen sergi 4 Eylül’e dek de- vam edecek. MÜZE VE ÖREN YERLERİ İMO’dan AKP eleştirisi Adana Cumhuriyet - İnşaat Mühendisleri Odasõ (İMO), müze ve ören yerlerindeki satõş alanlarõnõn özelleştirilmesine tepki gösterdi. “AKP iktidarı özelleştirmede hız kesmiyor. Tarihi değerleri de peşkeş çekiyorlar. Sırada müze ve ören yerlerinin özelleştirilmesi var. 56 müze ve ören yerinin satış alanları özel sektöre devredildi bile” şeklinde açõklama yapan İMO, yõlda ortalama 22 milyon insanõn gezdiği ve 150 milyon lira gelir getiren müze ve ören yerlerinin özelleştirilmesinin eylül ayõnda tamamlanmasõnõn beklendiğine, ihale dosyasõnõn amaç kõsmõnda ise ilginç maddelere rastlandõğõna vurgu yapõyor. Kültürel ve tarihi mirasõn önemli mekânlarõnda bulunan satõş alanlarõnõn özelleştirilmesini daha önce yaşanan özelleştirme uygulamalarõyla karşõlaştõrarak onlarda da yaşandõğõ gibi çalõşanlarõn işsiz kalacağõnõ belirten İMO, bu mekânlardan yararlanmak isteyenlerin daha fazla harcama yapmak zorunda kalacaklarõnõ da açõklamasõna ekledi. Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ projeleri kapsamõnda, Adalar Vakfõ, Adalar Belediyesi ve Adalar Kaymakamlõğõ’nõn ortak çalõşmasõ ile hayata geçirilen Adalar Müzesi’nin ön açõlõşõ, üç geçici açõk hava sergisinin açõlõşõyla dün akşam yapõldõ. “Ada Sahillerinde Bekliyorum” ve “Adalılar” sergileri Büyükada Çõnar mevkiinde, “Adalar’da İz Bırakanlar” sergisi ise Büyükada İskelesi’nde ziyaretçilerle buluşuyor. Geçici sergiler ile 10 Eylül’deki büyük müze açõlõşõ arasõndaki 40 gün boyunca gerçekleştirilecek konserler, yarõşmalar, belgesel-film gösterileri, söyleşiler ve toplantõlar, Büyükada’nõn müzeyi renkli bir şekilde karşõlamasõna olanak sağlayacak. Küratörlüğünü Gökhan Akçura’nõn yaptõğõ “Ada Sahillerinde Bekliyorum” sergisi, Adalar’õn yakõn tarihinde gündelik yaşamõn izlerini sunarken, küratörlüğünü Korhan Atay’õn yaptõğõ ve Adalar Müzesi’nin beş ana galeriden oluşan kalõcõ sergilerinin tematik bölümlerinden biri olacak “Adalılar” sergisi, Adalar’õn tarihini, hikâyelerini, anõlarõnõ, sevinçlerini, üzüntülerini, gururlarõnõ, heyecanlarõnõ geçmişten bugüne “Adalı” portreleriyle bir araya getiriyor. Yine Korhan Atay küratörlüğündeki “Adalar’da İz Bırakanlar” sergisi ise Adalar’õn farklõ tarihsel dönemlerine insan hikâyeleri üzerinden bakõyor. İstanbul’un ilk kent müzesi olma özelliğini taşõyacak Adalar Müzesi, adalarõn jeolojik oluşumdan bugüne olan yolculuğunu, aralarõnda “Antikçağ Yazarlarından ve Seyyahların Notlarından Adalar”, “Adalar’da Hayatın Şekillenmeye Başlaması”, “Adalar’ın İlk Sahipleri”, “Adalar Mimarisi”, “Adalı Müzisyenler”, “Adalı Edebiyatçılar ve Edebiyatta Ada” ve “Adalar ve Lezzet” gibi ana başlõklarõn altõnda toplayarak ziyaretçilere sunacak. Tarihi ve kültürel anlamda özel bir örnek olan Adalar’õn, müzesiyle de, sonraki dönemlerde kurulmasõ planlanan İstanbul Kent Müzesi’nin oluşumuna örnek olmasõ bekleniyor. Adalar Müzesi’nin ön açılışı ‘Ada Sahillerinde Bek- liyorum’, ‘Adalılar’ ve ‘Adalar’da İz Bırakanlar’ adlı açık hava sergileriyle yapıldı. 10 Eylül’deki müze açılışına dek sergilere ek olarak 40 gün boyunca kon- ser, film gösterimi, söyleşi gibi etkinlikler de yapılacak. İstanbul’un ilk kent müzesi 10 Eylül’de açõlõyor Adalar Müzesi için geri sayım Sergi, İstanbul’un bir Roma garnizonu iken Doğu ve Batõ Roma’nõn ayrõlmasõndan sonra başkente dönüşmesi, Bizans İmparatorluğu’nun gelişme, duraklama ve çöküş evrelerinden sonra 1453 yõlõnda Osmanlõlar tarafõndan fethedilmesiyle yeni bir doğuşa sahne olmasõnõ anlatõyor.  Kanuni Sultan Süleyman Portresi 1530-40 / Kunsthistorisches Museum - Viyana/Avusturya ve Ermenice Kutsal Kitap 17. yüzyıl başı / Calouste Gulbenkian Museum - Lizbon /Portekiz. Pantokrator İsa betimli pandantif 11. yy / Benaki Müzesi - Atina Varoluş ve özgürlük üzerine sergi Kültür Servisi - Nalân Danâbaş ve Birgül Erkanõ’nõn çalõşmalarõ Bodrum Sualtõ Arkeoloji Müzesi Çapraz Tonoz Sanat Galerisi’nde 9 Ağustos’a kadar görülebilir. Nalân Danâbaş’õn karõşõk malzemeden oluşan işleri dünyaya geliş, varoluş sürecini sorguluyor. Birgül Erkanõ’nõn mermer taşõyõcõlara çelik ayaklarla bağlanan bronz at heykelleri ise özgürlük kavramõnõ sorguluyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear