Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
D
oğu ve Güneydo-
ğu’da sessizliğin
sesi kulaklarda
çõnlõyor. Korku, kuşku ve
çaresizlik yol arkadaşõ...
Mezopotamya uygarlõğõ-
nõn izlerini taşõyan kültü-
rel birikim, kardeşlik, hoş-
görü ve anlayõş gibi temel
değerleri çağrõştõrõyorken
ne yazõk ki bu değerler tü-
ketildi, yok edildi. “Harici
ve dahili bedhahlar”, kõş-
kõrtõcõlõklarõyla gurur du-
yuyorlardõr.
30 yõldõr süregelen törör,
binlerce şehit ve gazi acõ-
yõ ve kederi birlikte getir-
di. Yaşanõlan kirli ve is-
tenmez düşük düzeyli bir
savaş!.. Anadolu sancõlõ,
kan kusuyor gözler, ağla-
yan analar. Umutsuz bir
bekleyiş...
Doğu’da, Güneydo-
ğu’da hortlayan terör, yur-
dumun kanayan yarasõ.
Tarihi değerleri, coğrafik
yapõsõyla bu topraklarõn
insanlarõ sevgiyi, hoşgö-
rüyü, barõşõ, kardeşliği hak
ediyorlar. Etnik milliyet-
çiliğin ileri sürüldüğü, baş-
kaldõrõ, şiddet ve karşõ ko-
yuşun kanla yoğrulmasõ
acõ sonuçlarõ da birlikte
getiriyor.
Güneydoğulu gençlerin
de hayalleri var. Hayalle-
rini, düşlerini süsleyen öz-
lemleri, tutkularõ, istekle-
ri ve sevgileri vardõr. Oku-
mak, yarõnlara güvenle,
umutla bakmak, iş bul-
mak, işe yaramak, yoklu-
ğa, yoksulluğa yenik düş-
memek.
Etnik kimlikleriyle değil
başarõ ve becerileriyle bi-
linmek... Topluma yarar-
lõ olmak. Sevmek, sevil-
mek. Bir bütünün parçasõ
olmak ve itilmemek gibi...
BDP milletvekili Ha-
sip Kaplan’õn “Ayrıl-
mak istemiyoruz” açõk-
lamasõ gerçeği görmenin
dõşavurumudur. Kendisini
ve açõklamasõnõn içeriğini
alkõşlõyorum. Toplumun
içine ayrõmcõ düşünceleri,
kin, heyecan ve nefret to-
humlarõnõ ekmek ülkemi-
ze yarar sağlamayacaktõr.
Bunun yerine akõl yolunu
denemek, olgunlukla, bi-
linçle davranmak kaçõnõl-
mazdõr. Terörün getirdiği
acõyõ dindirmek, çözüm
üretmek önemlidir.
“Kürtler vatan arayı-
şında” mõ?.. Halkõn öyle
düşünmediğini sanõyorum.
Çünkü, Türkiye coğraf-
yasõnõn her yerinde işleri,
otel, motel, tesis, fabri-
kalarõ ve yerleşik düzenleri
var. Her meslekte rahatça
çalõşma, kamuda, emniyet
ve orduda görev ve so-
rumluluklarõ var. Mec-
lis’te yüzü aşkõn halk tem-
silcileri milletvekilleri, ba-
kanlarõ var.
Sevgiye, anlayõşa da-
yalõ evlilikleri, her dü-
zeydeki okullarda huzur-
la okuyan çocuklarõ, ta-
pulu evleri, arsalarõ, yaz-
lõklarõ ve de her şeyleri
var. Neden bunlar var, di-
yen var mõ? Çünkü biriz,
bütünüz. O zaman neden-
dir bu ayrõlõk. Dahasõ var!..
Kurtuluş Savaşı’nda,
Kore’de, Kıbrıs’taki top-
raklarda koyun koyu-
na, can cana kardeşçesi-
ne yatan onca şehitler
var!.. Onlarõn kemikleri
sõzlõyordur.
Asõrlarõn bu birikim ve
birlikteliğini ayõramazsõ-
nõz. “Gülü dikenden, da-
lı fidandan ayıramazsı-
nız”, “Kürt açılımı / Gü-
neydoğu açılımı”, sanal-
dan gerçeğe dönüşmeli.
Emek, yatõrõm, iş, aş, eği-
tim, ekonomik katkõ, tu-
rizm ve sosyal gelişime
ivedilikle gidilmelidir.
Halk devletine güven duy-
malõ.
Topraklarõmõzõ AB’nin,
ABD’nin siyasi arenasõna
kurban etmeden uzlaşõ
kültürümüzle, ortak akõlla
yol bulunmalõdõr.
CHP, Kemal Kılıçda-
roğlu’yla olumlu bir atõ-
lõmõn içinde. Güneydo-
ğu’ya, Kürt sorununun çö-
zümüne yönelik yakla-
şõmlarõ ve ekonomik çö-
zümle ilgili projeleriyle
umut kapõlarõna aydõnlõğõ
getireceğine inanõyorum.
Yöre halkõ, çözümü si-
lahlarõn gölgesinde değil,
ekonomik, kültürel, eğitim
ve sosyal alanlardaki çö-
zümde görüyor. Geçmiş
yönetimlerin; 1950 sonrasõ
sağcõ yönetimlerin bu yö-
renin kalkõnmasõna yöne-
lik duraksamayõ, gerile-
meyi körüklemeleri bu-
günleri doğuran kõvõlcõm-
larõn başlangõcõdõr.
Sağcõ yönetimler hal-
kõn açlõğõnõ, yoksulluğunu
görmezden gelip, “ağa-
ları, şeyhleri, beyleri bes-
leyerek” siyasetlerini ger-
çekleştiriyorlardõ. Top-
rak ağaları toprağını
paylaşmıyor, aşiret reisi
huzursuzluğu didikliyor,
şeyhler dini-inancı ileri
sürüyor ve halkı güdülen
sürüye dönüştürüyor-
lardı. O nedenle “Köy
Enstitüleri”ni istemediler.
Halkõn aydõnlanmasõ, oku-
masõ, uyanmasõ çõkarlarõ-
nõ gölgeleyecekti.
Kürt sorununun kökten
çözümü, halka iş, aş sun-
makla, ekonomik ve ma-
li gelişmeyle olabilecektir.
Terör, kaynağını cehalet
ve yoksulluktan almak-
tadır. Töre, bilgisizliğin,
çaresizliğin, yokluğun
uygulama alanıdır. Kız-
lar ve kadınlar örgün ve
yaygın eğitimle aydınlı-
ğa kavuşturulmalıdır.
Terör, can alıp insanla-
rı acıya, kedere boğar-
ken, tarikatlar, cemaat-
ler bu yörede cirit atıp
halkın beynine yerleşiyor
ve hükümet de onlara
çanak tutuyor.
Sorunlar yumağını çö-
zümlerken; topraksız
köylüye toprak, eğitim,
tarım ve hayvancılığı ge-
liştirme, mali çözüm ve
destek sağlanarak top-
lum düzlüğe çıkabilecek,
huzur ve güven doğa-
caktır.
T
arihte Lozan Antlaşma-
sõ’nõn taşõdõğõ değer ka-
dar önemli uluslararasõ
bir sözleşme enderdir.
Hitit ve Mõsõrlõlar ara-
sõnda barõş amacõyla yapõlan “Kadeş”
Antlaşmasõ’ndan sonraki en geçerli ve
uzun ömürlü devletler arasõ yazõlõ uz-
laşma Lozan’dõr. Ama Lozan An-
tlaşmasõ; sadece iki ülke arasõnda de-
ğil, bir ulusun; “yedi düvele” karşõ can
pahasõna kazandõğõ utkunun sonundaki
evrensel nitelikli hukuk belgesidir. Lo-
zan; “mazlum halkların” zulme kar-
şõ duruşuna öncülük eden direnç say-
fasõ ve “Sevr” alçalõşõnõn 87 yõldõr içi-
ne sindiremediği bir yükseliş gururu-
dur.
24 Temmuz 1923 günü imzalanan
Lozan Antlaşmasõ, kimi çevrelerce tar-
tõşõlmak istenilen tarihsel odaktõr.
1923-1950 yõllarõ arasõnõ kapsayan
Cumhuriyet dönemini “ret ve inkâr”
edenlerin siyasal kazançlar elde etti-
ği bu ülkede işi temelinden baltalamak,
şaşmaz gündemdir. Oysaki gerçekte
Lozan Antlaşmasõ, örneğin; Nâzım
Hikmet’in “Kuvayı Milliye” desta-
nõnda anlatõmõnõ bulan olağanüstü bir
kalkõşma, emperyalist basõn diliyle;
“Ateşler içinden yeni bir devlet do-
ğuyor” kaygõ ve saptamasõ yapõlan bir
diriliş ve dünya savaş tarihinde ay-
rõntõlarõyla yer eden bir ihtilal başarõ-
sõdõr.
Ama önce Kurtuluş Savaşõ’nõ yad-
sõyõp sonra da Lozan’a dönerek; “Ol-
mayan utkularla dolu birkaç cephe
çatışmasının ardındaki ant-laşma
niteliğindedir” şeklindeki yaklaşõm,
karşõdevrim cephesinin söylemi ola-
rak sürmektedir. Bu gerçek dõşõ sap-
tõrma; “resmi tarihi ele almak ve de-
mokrasiyi yerleştirmek için eleştirel
bakış” savõyla ve kasõtlõ bir bilen-
mişlikle öne sürülmektedir.
İrdeleme:
Bu ülke Lozan’da yaşamsallõk bu-
lan devrimci ulusal anlayõşõn ürünüdür.
“Tam bağımsızlığı” ilke edinerek; ka-
pitülasyonlarõ, emperyal sarkmalarõ ve
içerideki hõyanetleri silkip atan an-
tlaşmanõn adõ; Lozan’dõr. Lozan; yö-
netsel ve ekonomik vesayet altõnda ya-
şamayõ kökünden kesen ve Ata-
türk’ün deyişiyle “Tarihte misli gö-
rülmemiş bir hesaplaşmanın” ucun-
daki başarõdõr. Lozan’dan sonra ku-
rulan devrimci Cumhuriyet; kula kul-
luk yapan geleneği, boyun eğicilik ve
yaranõcõlõğõ kaldõrmõştõr. Lozan’dan
sonra, siyasal erkte tam bağõmsõzlõk,
ekonomide kamuya yararlõ atõlõmlar,
sosyal ölçekte uygarlaşma ve kültürel
anlamda kendi ulusal değerlerini
özümsemek vardõr.
Kurtuluş ve kuruluşun hangi ko-
şullarda olduğunu bilmeyen veya an-
lamak istemeyenler, Lozan’dan ya-
kõnmaktadõrlar. Çünkü bu ant-laşma-
daki tam bağõmsõzlõkçõ ruh, “Sevr”
yandaşlarõna yabancõdõr. Lozan’dan
sonra getirilen ve ülkemiz anayasala-
rõnda korunan devrim yasalarõnõ çe-
kiştirmek, tartõşmaya açmak ve hatta
tasfiye etmek, amaçlarõdõr. Lozan’da
maddi temelleri atõlan Cumhuriyetle
karşõdevrimin didişmesi bu yüzdendir.
Farklõ siyasal düşüncelere demo-
kratik hak ve olanak tanõyan, öncülük
eden rejimin adõ; Kemalizmdir. 1925
ve 1930’lu yõllarda. “Terakkiper-
ver Cumhuriyet Fırkası” ile “Ser-
best Fırka” demokratik bir ortamdan
yararlanarak çalõşmalar yapmõşlardõr.
Ama Cumhuriyet ve devrim ilkeleri-
ni yadsõyan tutumlarõna karşõn rejim
elbette yasal önlemler almõştõr. 1945
yõlõnda yeniden ivme kazanan muha-
lefet eylemselliklerinin de rejim tara-
fõndan tanõnan çok partili tabloda yer
almasõ dikkat çekicidir.
Kemalist sistem, demokratik yaşa-
mõ yasal açõdan hiç yasaklamamõş, ak-
sine ardõnda durmuştur. Çünkü Lo-
zan’a vaktiyle şanlõ Anadolu İhtila-
li’nin direncinden kuvvet alarak giden
gücün kaynağõ, en görkemli demo-
kratik öğe bulunan ulusal iradenin öz-
gürlük inancõndan esinlenmiştir. Ama
iç ayaklanma, irtica ödünleri ve çağ-
dõşõlõktan nemalanan gelişmelere de
isabetle karşõ konulmuştur.
Lozan’õn 87. yõldönümünde görünen
odur ki; Cumhuriyet’in toplumsal do-
kusu bozularak, “sosyal devlete” da-
yalõ ekonomik yapõ, liberal keşmeke-
şe terk edilmiştir. Kültürel kazanõm-
lar çiğnenmiştir. Siyasal arenanõn al-
datõcõ ve kandõrõcõ koşullarõnda; dõşa
bağõmlõ, emperyalizme tutsak ve ulu-
sal coşkularõ köreltilmiş kitleler ya-
ratõlmõştõr.
Ama öbür yandan Lozan esaslarõna
bağlõ devrimci Cumhuriyet yurttaşla-
rõnõn ilkesel kararlõlõklarõ, geleceğe iliş-
kin güvence değerini asla yitirme-
miştir. “Kemalist Aydınlanma” sis-
teminin derin kökleri, ülke ve ulusun
temellerinde yer eden yaşamsallõğõnõ
sürdürmektedir.
Demokratik aydõnlanmanõn da adõ
olan Kemalizm, Lozan’da yaktõğõ
meşaleyi dosta ve düşmana karşõ elin-
de tutmaktadõr. Lozan düşmanlarõ,
Cumhuriyet ve devrim olgusunun
karşõtlarõdõr. Onlar, “Türk’ün makûs
talihinin yenildiği” İnönü meydan sa-
vaşlarõyla “Sakarya” ve “Dumlupı-
nar” utkularõnõ yok sayanlardõr. On-
lar, “halk önderliğindeki” var oluşu
önemsemeyen, emperyalizmin sö-
mürgen yandaşlarõdõr. Onlar, çağcõl-
lõk ve toplumculuk kavramlarõnõ içle-
rine sõğdõramayanlardõr. Onlar, “saf-
sata ve hurafelerle” yoğrularak, yüz-
yõllarca süregelen hanedanlõk özlemine
kamu zararõna biat ederek iç ve dõş oli-
garşiye yanaşan, ülke ve ulus kötü-
cülleridir.
Sonuç:
Lozan’õn yõldönümünde, Atatürk’ün
deyişiyle “Büyük işlerin yetenekli ya-
pıcısı” İsmet İnönü’yü saygõyla anõ-
yor, Sevr’e karşõ Lozan olgusunu ko-
ruyup kollamanõn sorumluluğunu
ulusça bir kez daha anõmsõyoruz.
Ertuğrul KAZANCI Eğitimci/Hukukçu
Lozan Antlaşmasõ’nõn kazandõrdõğõ tam bağõmsõzlõk bilinci, emperyalist destekli ‘Sevr’ yandaşõ
karşõdevrimcilere yabancõdõr. Lozan’da hukuksal temeli atõlan ilerici ve toplumcu Cumhuriyet,
saldõrõ hedefleridir. Ama onurlu Lozan ruhuyla çetin süreçler yine aşõlacaktõr.
Lozan’õn Değerini Bilmek...
Kürt Sorununda ‘Biz Ayrõlamayõz’ Sentezi
İ. Gürşen KAFKAS
CMYB
C M Y B
PENCERE
Lozan Zafer mi,
Hezimet mi?..
Lozan'ın 83'üncü yıldönümü de dinci
kesimlerde bundan öncekiler gibi yaşandı.
Allah rahmet eylesin Necip Fazıl sorardı:
“- Lozan zafer mi, hezimet mi?..”
Yanıtını da verirdi:
“- Elbet hezimet!..”
Bu yıl da İslamcı gazeteler göreneği
bozmadılar!.. “Osmanlı tarihi uzmanı”
Mısırlıoğlu diyormuş ki:
“Lozan muazzam bir imparatorluk mirasının
han-ı yağmasıdır. Türk'ün şahsında İslamdan
intikam alınarak, bütün bir İslam dünyasının
başsız bırakılmasıdır.”
Dincilerin dünkü ve bugünkü hallerine
baktıkça insanın yüreğine acıma duyguları
doluyor...
Birinci Dünya Savaşı’nda Müslüman
Osmanlı’yı İngilizlerle birlikte arkadan vuranlar
kimlerdi?..
Müslüman Araplar değil mi!..
Lozan zafer mi?..
Hezimet mi?..
Yanıt çok kolay:
Yıkılmış Osmanlı İmparatorluğu’nun yok
olmuş sınırlarına bakarsan hezimet...
Sevr’e bakarsan zafer!..
Lozan’ın 83’üncü yılında bile “Lozan zafer mi
hezimet mi” diye sayıklayan zavallı dinciler,
Ortadoğu’nun haline bir göz atsalar, yeter...
Bugün bile eski Osmanlı sınırları içinde kalan
Irak’ta Arap Arap’a Şiilerle Sünnilerin
birbirlerini yediklerini, Müslüman Kürtlerin sınır
ötesine atlayıp Müslüman Türkleri dişlemeye
çalıştıklarını görmeyenlere ne demeli?..
Müslüman Müslümanın kurdudur.
Lozan, Mustafa Kemal’in zaferi..
İsmet Paşa’nın zaferi..
Türk’ün zaferi..
Dinci takımının Lozan’a karşı çıkması bir
türlü akıllanamadıklarını gösterir...
Ortadoğu bugün cehennem...
Hezimet hezimet üstüne..
83 yıl önce varoluşumuzun dünya
hukukunda belgeleştiği günü anarken
bugünkü rezillik ortamında Lozan’a
saldırılması, Türkiye'de kimilerinin
Müslümanlığa da layık olmadıklarını vurgular...
Lozan Birinci Dünya Savaşı’nın ‘mağlup
devletler’ cephesinde ‘tek galip devlet’in
imzaladığı biricik antlaşmadır.
Bugün dünyaya ve Ortadoğu’ya bakan aklı
başında bir Müslümana en çok gerekli olan
nedir?..
Akıl!..
Zincirinden boşanmış emperyalizme karşı
direnebilmek için Müslümana akıl gerek...
Kör inanç öyledir ki Lozan’ı bile ‘hezimet’
sayar...
Müslüman şu günlerde hem birbirini yiyiyor,
hem de tarihinin en büyük ‘hezimet’ini
yaşıyor.
(26 Temmuz 2006 tarihli yazısı)
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2010 CUMARTESİ
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
www.keyveni.com.tr